05 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 4 MAYIS 2003 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Prof. Dr. Ahmet Yalnız, tesislerinyabancı sermayeye satılmasını vatana ihanet' olarak niteledi: S Ö Y L E $ I : LEYLA TAVŞANOĞLU kyla.tavsanoglu(rt cumhuriyetcom.tr Ülkemizde marifetlere yenileri ekleniyor. Neredeyse marifetlerin karelerini çıkarma yolunda hızlı adımlarla ilerliyoruz. Son marifetimiz orman alanlarını her türlü yağmaya açarken buralardaki turistik tesisleri de elden çıkarma girişimlerimiz. Elimizde kalan üç kuruş malı da ona buna peşkeş çekip sonunda rahatlayacağız. Vicdanlanmız hiç "cız"etmeyecek. Benim gibi "ulusaV'lıktasladığı söylenen insanlar bunlara dahafazla sıkıntı verecekler. "Ulusal"lıkya da "ulusal dışılık" ne demekse? Bu düşünceler içindeyken Çankaya Üniversitesi îşletme Bölümü Başkanı, kendi deyişiyle "bilimsel hobisi" turizm olan Prof. Dr. Ahmet Yalnız 'la konuştum. Sonra da konuşmayı derinleştirmek için Ankara 'ya gittim. Prof. Yalnız, Güney Antalya Projesi 'nde çalışmış bir uzman olarak bu tesislerin arazi mülkiyetlerinin kamunun elinden kesinlikle çıkarılmamaları, hele yabancı sermayeye kesinlikle satılmamaları gerektiğini, bunun yapılmasının "vatana ihanet" olacağını söyledi. Prof. Yalnız, ayrıcapaket turizminin ülkeye hiçbir girdi sağlamadığını, bunun yerine küçük, butik otellerin yapımına ve turizmin çeşitlendirilmesine ağırlık verilmesi gerektiğini vurguladı. Türkiyeturizmgelirinikaybeder- Siz turizm konusunun hep "bilimsel hobi- niz " olduğunu söylersiniz. Türkiye 'de turizm yatırımlanmn yabancılara satılmasına ilişkin olarak bu hükümetin giriştiği faaliyetleri na- sıl değerlendiriyorsunuz? - Yabancı sermaye son yıllarda desteklenen bir kaynak olarak düşünülüyor. Ama mutlaka her- hangı bir sektöre yabancı sermayenin ne türde geldiğine bakmamız gerekiyor. Birincisi portföy yatınmı olarak geleni. Yani, yabancı şirketler Menkul Kıymetler Borsasf nda hisse alıyorlar. tkinci yol ise mevcut fiziki ser- mayenin satın alınmasıdır. Bir üçüncüsü de ge- lip yeni üretken yatınm yapmak biçimindedir. Bütün yabancı sermayenin hepsini aynı kaba koyarsak yanlış değerlendırme yapmış oluruz. Bu yabancı sermaye Türkiye'de yeni üretken yatınm yapmaya geliyorsa başımızın üzerinde yeri var. Ama herhangi bir kriz dönemine rast- ladığı için yok pahasına almak, sahiplenmek ûzere geliyorsa o zaman bu, ülke için büyük bir kayıptır. Bu sermaye eğer özel sektöre aitse orada bel- ki özel sektörün kendi hesabı vardır. Elde ettiği yeni kaynakla başka yannmlar yapacaktır. Bu bel- ki kabul edilebilir. Ama şu anda turizm sektöründe sermaye ka- munun malı. Başlangıç döneminde bütün altya- pı yatınmlan yapılrrken ülkede bir fayda sağla- yacağı düşünüldüğü için ülkeye ekonomik fay- da sağlasın diye kamu kaynaklan tahsis edildi. - Tam da 1970 7ıyıllarda orman alanları tu- rizme açılsın mı, açılmasın mı tartışmaları çok yaygın bir biçimde yapılmıştu.. -Evet, gerçekten çok büyük tartışmalaryapıl- dı. "Orman alanlan turizme açılmasın. Bir kez açıbrsa bunun nerede duracağı bdli oimaz" den- di. Size Güney Antalya Turizm Projesi'ni anla- tayım, yeri gelmişken. Tekerlektepe'den Olim- pos'a kadar uzanan 80 kilometrelik bir sahil şe- rididir, bu. Biliyorsunuz, burası bir milli park- tır. Bu milli parkın turizme açılması meselesi o zaman çok tartışıldı. Ama orada denildi ki: "Eğer iyi bir planlama yapılıp iyi bir uygula- ma yapılırsa ve tanmsal arazüer korunursa, \ er- leşme alanlan da planlanıp befli bir nüfusun üze- rine çıküması engellenebilirse bu, ülkeye katkı getirir. Bu doğal kaynağın anl kalnıası da iyi de- pcMr." Bu görüş doğruydu, aslında. - İyi de uygulamada doğru bir iş yapıldı mı ? - Ben de şimdi onu söyleyecektim. O zaman Güney Antarya Projesi'nde, yani 80 kilometre- lik sahil şeridinde 24-25 bin yatak planlandı. Plana göre otel yapılacak, çevresi tamamıyla ta- nm arazisi olacaktı. Tek belediye Kemer, çev- resinde de birkaç köy bulunması planlanmıştı. Bunlann dışındaki yerler tamamıyla tanm ara- zisi ve portakal bahçeleri olarak korunacaktı. 1983 yılına kadar bu proje büyük bir titizlilde uygulandı. 1978 yılında, CHP azınlık hüküme- ti döneminde Alev Coşkun Turizm Bakanı 'yken Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez Güney An- talya Projesi'nin içine kaçak yapılan 200 villa jandarma gözetiminde yıkıldı; büyük olaylar patlak verdı. - Peki, villalann kaçak yapı olduğu nasıl tes- pit edildi? -tmar yasasına aykın yapılmıştı. Ama, malum, Özal döneminden sonra iki olay oldu. Birincisi arazi tahsisleriyle ilgiliydi. Yavaş yavaş plan de- linerek tahsisler iki katına çıkanlmaya başlan- dı. Bir de '80'li yıllann sonlannda turizm yatı- nmcılanna eksi faiz verilerek tanm alanlan ola- rak planlanan bölgelerde de turistik tesisler ya- pılmaya başlandı. Sonuçta ta 24 bin yatak yeri- ne o bölgede 100 bine yakın yatak oluştu. Bir de başlangıçta bir tek Kemer belediye ola- rak planlanmıştı. Ama şu anda orada çok fazla sayıda belediye oluştuğunu da biliyoruz. Tarım alanlan Imara açıldı' - tmar planlarını belediyelere bırakmak ne kadar doğruydu? - Bunu yaparak tanm alanlannı tamamıyla ımara açtılar. Bugün bir milli parkın içinde mer- mer atölyeleri, marangozhaneler, muazzam de- polar, hatta sanayi siteleri yapıldığıru düşünebi- liyor musunuz? Seksen kilometrelik bir sahil şe- ridinde 20 kilometrede bir petrol istasyonu koy- sanız dört tane petrol istasyonu eder. Ama ner- de? Şimdi orada adım başına petrol istasyonu var. Bütün bunlar da çevreyi yavaş yavaş mahvede- cek. Bir zamanlar 450 kişilik nüfus planlanan bir yerde bugün 1500 tane kaçak dükİcân var. Orman milli parkımrz şu anda tamamıyla lum- pen insanlann elinde kaldı. Bu insanlar yüzün- den orada oluşan yaşam tarzı da kendi standart- lanm empoze etti. Dolayısıyla da o yörelerdeki turizm sektörünün müşteri kalitesi iyice düştü. Şimdi o otellere ancak Avrupa ülkelerinin işçi sınıfı geliyor. - İşçi sınıfı geldiği için beş kuruş bile para bırakmıyorlar. Bir de paket turlarla gelen tu- ristieregeceliğineredeyse lUdoiara oda ve- rilirken bizim yerli turistlere ise enfahişfi- yatlar uygulanıyor. Bu uygulamayı nasıl karşılıyorsunuz? - Son 10 yıldır Türkiye'nin turizm sektörü Avrupa'nın işçi sınıfına sosyal yardımlaşma kurumu gibi hizmet vermektedir. Bir önemli nokta da Türkiye'de gelen turist sayısına önem verilmesidir. Bugüne kadar yıl- da kaç turist geldiğinin hesabı tutuldu. Sade- ce bu açıdan başka ülkelerle kıyaslama yapıl- dı. Bugün artık dünyadaki turizm hareketle- rini, özelhkle de Avrupa'da birkaç turizm ope- ratörü düzenlemektedir. Bizim artık kişi hareketlerini değil, turizm sektöründe oluşan fon hareketlerini takip et- memiz lazım. Bizim amacımız ınsan ağırla- mak değil ki... Amacımız ülkeye gelir sağla- mak. O zaman da kafa sayısını unutmamız ve fon hareketlenni takip etmemiz lazım. Flyatlar düsük1 Prof. Dr. AHMET YALNIZ Yüksekoğrenimini 1973 'te Hacettepe Üniversitesi tstatistik Bölümü 'nde tamamladu htatistik, ekonomi ve İngiltere-Bradford Üniversitesi'nde işletme masteri, Hacettepe Üniversitesi'nde ikösat doktorast yaptu Doçentiik veprofesöriüğü ise ekonometri alamnda oldu. Hacettepe, Bilkent, Akdeniz Üniversitesi'nde çalışü. Son olarak Çankaya Üniversitesi'nde İşletme Bölümü Başkanlığı yapıyor. Kamuda, özellikle turizm sektöründe pek çok danışmanltk görevi üstlendi. tlk profesyonel işi Güney Antalya Turizm Gelişa'rme Projesi oldu. Bu projede Dünya Bankası ekibinde çalışü. Bir dönem Turizm Bakanlığı 'nda, DevletPlanlama Teşkilatt'nda (DPT) damşmanlık yaptu 1993-94yıllannda Turizm Sektörü Ana Plan Proje Koordinatöriüğü 'nü yürüttü. Turizm şûralannda da görev OML - Peki, fon hareketleri nasıl oluyor? - Avrupa'da herhangi bir turu perakendeci- ler satar. Turun perakende oranı yüzde yedi- dir. Diyelim ki 1000 Euro'luk bir paket satıl- dığında bunun 70 Euro'su perakendeciye ka- lır. Kalan 930 Euro ise uçak şirketi. tur ope- ratörü ve otel arasında paylaşılır. Şimdilerde bizde fiyatlar çok düşük. Çün- kü kalitesiz turist, kalitesiz çevre, kalitesiz tur olunca fiyatlar da iyice düşüyor. Bir de demin sözünü ettiğim 930 Euro'dan otellerimize ka- lan sadece 250-300 Euro dolayında bir para- dır. Bir Türk otel şirketiyse ve kendi şirketiyle turisti getiriyorsa dediğim gibi 1000 Euro 'dan sadece 300 Euro alabilmektedir. Yatınlan pa- ra, örneğin Almanya'daki destekleyen banka tarafından kullanılmaktadır. - İyi de, şimdi Kültür Bakanlığı 'yla bir- leştirilmiş olsa da bir Turizm Bakanlığı, TURSAB diye bir kuruluş var. Bunlarbu ko- nuda hiç planlama yapmazlar mı? - Yülardır herkes, "Turizm sektöründepfeuı- lama yapüdT diyor. Ancak bızde örgütlenme yok. Turizm sektöründe özel kesim örgütlen- memiş. Bir tek TÜRSAB var. Onlar da tur ope- ratörü haline gelememişler. Seyahat acenteleri tur operatörleri tarafından getirilen turistlerin ülke içindeki hizmetlerini veriyorlar. Bunlann sermayeleri de çok küçük; yetersiz. Bir bankanın kurulup bu sistemi des- teklemesi gerekir. - Tamam da, bir zamanlar bir Turizm Ban- kası vardu Sizce bu banka ne amaçla kapatıl- dı? - Evet, bir Turizm Bankası vardı. 1980'li yıl- lann sonu, hatta 1990'lı yıllann başına kadar tu- rizm sektörüne eksi faizle kaynak aktanlmasıy- la belirli bir konaklama kapasitesi oluştuktan sonra, "Arnkbankayaihtiyaçkalrnadı,'' denildi. Tabii tecrübesiz toplum. O dönemde banka sa- dece üst yapı yatınmı yapan kurumu destekle- yen kuruluş olarak görüldü. Oysa işletme serma- yesi ve tur operatörlüğünde kesinlikle banka desteği var. Bu çok akılcı, rasyonel bir uygula- madır. Size Almanya'dan örnek vereyim. Ora- da tur operatörlerini Deutsche Bank'la Dresdner Bank destekliyordu. Turizmde inamlmaz fonlar birikiyor. Bankalann pozisyonlan itibanyla ar- tık bankalann sahip olduklan toplam varhkla- nn yanında bu varlıklarda meydana gelen artış- lar önem kazandı. Bugün dünyada en çok nakit sağlayan bir sigorta sektörü vardır. Bir de turizm harcamalan için yapılan muazzam kaynak giri- şi... Dolayısıyla bu biriken muazzam kaynaktan bankalar çok büyük kârlar sağlıyorlar. Otellerin mülklyetl - Bir de böyle bir banka, tur operatörünün risk oranını çok azaltmaz mı? - Tabii ki azaltır. Ama ne yazık ki Türkiye'de böyle bir organizasyon ne yazık ki mümkün ola- madı Her alanda olduğu gibi bunda da demek ki bu işi bilmiyoruz. - Turist konaklama tesisleri konusuna geri dönersek... - Güney Antalya Belek Projeleri'nde kamu o zaman arazilerin mülkiyetini üstyapı yapan otel- cilere devretmedi. Çünkü Orman Bakanlığı çok ısrar etti. "Eğer arazilerin mülkiyetini verirsek her şevi kaçınnz. Bütün araziler elimizden gider. Olmaz ö>1e şej " dedı. Şu anda bu otellerin mülkıyeti hâlâ kamu- ya ait. Ancak, kritik nokta bu mülkiyetin bu hükümet tarafından elden çıkanlmak isten- mesi. Zamanında. orman arazileri turizme açılsın, açılmasın, tartışmalannda çok de- ğerli Orman Bakanlığı bürokratlan mülki- yetin devredilmemesi konusunda ağırlıkla- nnı koydular ve tahsis sadece 49 yıllığına kiralama biçiminde oldu. 'Vatana İhanet' -AKP Hükümeti de bugün, " Yasal dü- zenlemeyi yapalım. Tümünü elden çıka- ralım " diye tutturuyor... - Sadece bugünkü AKP Hükümeti değil. Bundan önce özellikle ANAP bu arazilerin satışlan için çok uğraştı. Bazı tur operatör- leri ve Turizm Yatınmcılan Derneği bu ko- nuda geçmiş hükümetlere çok baskı yaptı- lar. Ama neyse ki sözlerini geçiremediler. Ama o zamanki plan, "Oteller satdsm" bi- çimindeydi. Şimdiki olay ormana yönelik. Bu inamlmaz bir olay. Artık küresel dünyada bir ülkenin ulusla- rarası ekonomik faaliyetlerden fayda sağla- yabilmesi kaynak donanımından zengin ol- duğu sektörle mümkündür. Ornek vermek gerekirse, Türkiye'nin do- ğal kaynak açısından zengin olduğu alan turizm alanıdır. Türkiye bu alanda rekabet edebilir. Dolayısıyla kaynak donanımı zen- gin olan bu alanı bizim yabancılara de\Tet- memiz çok önemli birkaç kaynağımızın bi- risinden vazgeçmemiz anlamına gelir. Ya- ni, rekabet edebileceğimiz bir sektörü ya- bancılara devTetmek gerçekten vatana iha- nettir. Türkiye Hazinesi'nin doksan sente muhtaç olduğu dönemlerde bu kaynaklar turizm sektörüne aktanlmışken bugün bu- ralan nasıl yabancılara devredilebilir? - Peki, bu tesisleri yabancılara satarlar- sa ne olur? - Bu, yabancı sermaye gelmesi filan de- ğil, sahip oldugumuz fiziki sermayenin res- men satışıdır. Kaldı ki, yabancı finans çev- releri çok tecrübelidirler. Onlar, bir ülkenin "*"' gelişme yaşamında hangi sektör ne zaman krize girebilir, bunlan izlerler. Onlann ha- fızalan çok güçlüdür. - Yani bizim toplum gibi hafizasız değüler mi? - Değillerdir. izlerler ve bir sektör krize girdi- ği anda o sermayeyi derhal devTahrlar. Türkiye'de son yıllarda firmalara bakın. Yerli sandıklannı- zın çoğu da artık yabancı sermayedir. Bu oteller, mülkiyetleri kamuda olmasaydı çoktan gidecekti. - Ama otelleri işleten şirketlerin çoğu ya- bancu.. -Evet Işletmeler halen öyle. Ama bunlann ama- cı mülkiyeti ele geçirmek. Çünkü kriz ortamı ol- muştur. 1990'larda başlayan savaş, sonra üUce- nin borçlanması, Türkiye'nin genel ekonomik ya- pısı, ortaya çıkan sıkıntılar sonucu bu otellerin fiyatlan yüzde 30'lara, 20'lere düşmüştür. De- ğeri 50 milyon dolar olması gereken bir otel 15 miryon dolara alınır hale gelmiştir. Uluslararası sermaye tabii ki bu firsatı kaçrr- mak istemedi. Ama karşısına da bir engel çıktı. Çünkü mülkiyet kamunun. Otellere 49 yıllığına kiralanmış. 'Potansiyel var organizasyon eksik' - Peki sahip oldugumuz bu fiziki serma- yeyi devredersek geriye ne kalacak? - Turizm sektörü çok büyük bir zincir, ama kabaca söylersek uçak tur operatörü ve ko- naklama tesisi üçgeni içinde dönüyor. Şim- di biz bir de Türk Havayollan 'nı da sattık, di- yelim. Her şeyimiz satılmış durumda. Ama yann öbür gün Türkiye'ye 50 milyon turist gelmiş. - Bu ne anlama gelecek? - Hiçbir anlama gelmeyecek. Çünkü turist kendi ülkesinde tur operatörüne seyahat be- delini ödemiş, kendi uçak şirketi kendi kol- tuklannda turistleri getirmiş, kendi otelinde her şey dahil konaklattırmış olacaktrr. Yani bu turistler Türkiye'ye doğru dürüst bir pa- ra bırakmayacaklardır. Üstelik de artık Avrupa'nın işçi sınıfını da bu otellere getirmeyeceklerdir. Oteller onla- ra ait olduğu için kaliteli turisti otele getire- cek, turisti otele hapsedecek, alışveriş dahil bütün ihtiyacını karşılayacaktır. Ondan son- ra da biz, "Bu yü Türkiye'ye 50 milyon kişi geldi" diyeceğiz. Buna karşılık fon akımla- n, para dış ülkede yatınldığı için orada kal- mıştır. O nedenle, bu yeni Orman Yasası çıksa da- hi en azından turizm alanlanmn bunun dtşuv da bırakılması için çaba göstenlmesi lazım- dır. - Türkiye'nin turizmden başka doğru dü- rüst ne kaynak donanımı var? - Tanmı, bir de doğuda karlı dağlan var. Bir iktisatçı olarak Türkiye'nin dört büyük zen- ginliği olduğunu söylemeliyim. Birincisi sa- hip oldugumuz büyük pazar, yani büyük nü- fusumuz, turizmimiz, inarulmaz tanmsal üre- tim potansiyeli olan Harran Ovamız ve de- diğim gibi, doğudaki karlı dağlanmız var. Bunlardan bir tanesini böyle kaybedersek yavaş yavaş yann öbür gün her şeyimizi kay- betmeye adayız. Diyelim ki bu otelleri sat- tık. Bizler de oralarda küçük çalışanlar ola- rak kaldık. Ama bu oteller Türkiye'nin bü- tün kaynakJannı kullanacaklar ve hiçbir kat- kıda bulunmayacaklar. Sonuçta bu nedenle sıfıra yakın bir net döviz girdisiyle karşı kar- şıya kalabiliriz. -Niye sadece deniz vegüneş turizminisat- makla meşgulüz de başka turizm sektörle- rine kaymıyoruz? Ya da turizmimizi çeşit- lendirmiyoruz? - Türkiye'de büyük potansiyel var, ama de- -• min de söylediğim gibi biz organizasyonu be- ceremiyonız. Bir de kabul edelim ki tero- rizm olgusu var. 1990- 2000 arasındaki tero- rizm eylemleri ülkemizde turizmin gelişme- sini engellemiştir. O nedenle de tam organizasyonu öğrene- ceğimiz bir çağda terorizm olgusuyla karşı karşıya kaldık. Ama Türkiye'nin bundan son- ra yapması gereken, daha küçük çapta, bu- . tik otellerin yapılmasmı özendirmektir. Bun- lar sadece sahillerde değil, bütün Anado- lu'da, dağlık bölgelerde, şehirlerde, her yer- de yaygın olmalıdır. Türkiye turizmdeki mevcut arzıyla eşsiz bir ülkedir. Demin söylediğim gibi, paket turiz- mine ağırlık verecek yerde butik otellere yö- nelinmelidir. Batı'da artık çağdaş ınsan fab- rika gibi güruh halinde otellerde kalmak is- temiyor. Mühendls otel yönetlclleri' - Bir de o sahillerde zincir halinde inşa edilen oteller doğru dürüst işletildiler mi? -O otelleri o dönemde yapanlar inşaat mü- teahhitleriydi. Düşünün ki size yer tahsis ediüniş, eksi faizle inşaat yapmanız için bir de size para veriliyor. Bu girişimciler sade- ce otel inşaatım yapmakla kâra geçtiler. Yok- sa, turizmle hiç mi hiç ilgileri yoktu. Ondan sonra otel yöneticisi oldular. Profesyonel Otel Yöneticileri Derneği var ama, zamanla işi bu sektörle pek ilgisi olma- yan insanlar ele geçirdi. - İyi de turizm için bugün eğitilmiş onca insan gücü varken bu nasıl böyle olabili- yor? -Oluyor, işte. Zaten, otelcilikle ilgisi olma- yan insanlar da otelci olmadılar mı? îlişkiler onlan o noktaya getirdi. Bunlar birtakım ser- mayeye de ortak oldular. Kara paralar aklan- dı, bir sürü politikacı bu tür yerlere ortak ol- du. Bir dönem inamlmaz bir yağma düzeni kuruldu. Bunlan hâlâ kurtarma şansı var. Kritik olan, arazi mülkiyetinin kamunun elin- de kahnasının sağlanmasıdır. Bu araziler ka- mu mülkiyetinden çıkanlırsa her şey heba olup gidecektir. Uzun dönemde, Türkiye akü ba- şına geldiğinde bu kadar yatak kapasitesini elinde turuyor ise bundan bir şekilde para kazanmasıru da öğrenecektir. Ama bunlan da yabancı sermayeye kaptınrsa artık turizm sektöründen hiçbir fayda beklememelidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle