Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
18 MAYIS 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA
J\_ LJ Ld J. U Jti. kuttur(5 cumhuriyet.com.tr 15
KULE CANBAZI SUNAY AKIN
Parmaklannı da mile yapmışlar
Z
ordun arabası bır köy evının önünde
durur. Atlann koşarken çıkardığı se-
sı önceden duyan çiftçı Fleming ka-
pının önündedır. Arabadan ınen adam
Fleming'e doğru yaklaşır: "Oğlumun haya-
Jını kurtardın. Sen olmasaydın yaşamıyor
olacaktı. Sana borcumu ödemeliyim."
Çiftçı Fleming, kendisının yerinde kim ol-
sa aynı şeyı yapacağını söyler. Tarlada çalış-
tığı bir gün, yakındakı bataklıktan bir ses duy-
muş ve koştuğunda, belıne kadar çamura gö-
mülmüş bır çocuk görmüştü. Hıç düşünme-
den bataklığa gırmış ve bınbır zorlukJa da ol-
sa çocuğu kurtarmıştı. İşte. karşısında duran
o çocuğun babasıdır. Fleming, insanhk göre-
vini yaptığını ve bunun karşılığında maddi bir
şeyi asla kabul etmeyeceğını söyler.
Tüm bunlar konuşulurken, çıftçinın yanın-
da duran çocuğa doğm kayar lordun gözleri.
Çelimsız çocuk, evlennın önünde o güne ka-
dar görmediği at arabasına ve lordun kıyafe-
tine bakmaktadır hayranlıkla. Lord Ran-
dolph, masraflannı karşılamak üzere Fle-
ming'ın çocuğunu, hayatını kurtardığı kendi
oğlunun okuluna göndermeyı teklıf eder. Ül-
kenın en ıyi okullannda okuyan çocuk dok-
tor olur ve adını 1928 yılında, penısilini bu-
lan Alexander Fleming olarak yazdınr bilim
tanhıne!
Çiftçı Fleming 'in bataklıktan kurtardığı ço-
cuk, ağır bır zatürreeye yakalanır büyüdü-
ğünde. Bır kez daha Azrail'ın gölgesi ense-
sindedır. Bu kez, Alexander Fleming yetişir
imdadına ve penisilin sayesinde ölümden
kurtulur. Çiftçı Fleming, lordun oğlunu o gün
kurtarmasaydı, oğlu ünlü bir bilım insanı ol-
maya gıden eğitim yolunu vürüyemeyecek-
ti... Ve o yolun sonunda, lordun oğlu ölümün
karşısında ıkinci kez galip gelmeyı başarama-
yacaktı!..
Ölümün ağına takılan çocuklar...
Kurtulamayan, ölümün ağına takılan ço-
cuklar var bır de! Onlardan bınnı annesinin
kucağında görürüz her akşamüstü. Raşıtızm
adlı kemık hastalığına yakalanan zavallı kız
çocuğunun ıyileşmesı ıçın komşular, akşam
ezanı öncesınde mezarlığa bırakmasını öğüt-
lerler annesine; eve dönerken de asla gözya-
şı dökmemesini! Yürüyemeyen çocuğu, arka-
lanndan gelen bir başkası eve getırecekmiş.
Bu davranış "Tannm, yavrumu sana bırak-
tını, hastahğını toprağa göm, onu bana
sağlıklı geri ver" anlamına gelıyormuş!..
Yoksulluktan doktora gidecek, ilaç alacak
parası olmayan kadın, üç yaşındakı hasta kı-
zını çaresızlık ıçınde Kasımpaşa ıle Beyoğlu
arasındakı Çürüklük Mezarlığı'na bırakır, her
akşamüstü. Kendısine söylendiğı gibi yol
boyunca ağlamaz ama, eve geldiğinde sel olur
akar gözyaşlan. Mezarlıktan eve doğru yap-
tığı yürüyüşler esnasında karşısına ne bır
"Beyzade", ne de ıyi kalplı bır "Lord" çı-
kar.
Bu yürüyüşlerde kadının yanında olan sağ-
lıklı oğlu, babasının evden kucağında küçük
bir kutuyla çıktığını görür bir gün. Kutunun
ıçinde kızkardeşi olduğunu anlamıştır; gü-
lümser... "Bu bir oyun olacaktı; kardeşimi
bu küçük tahta kutu içinde mezarlığa bı-
rakacaklar, orda iyi olup, koşa koşa dö-
nüp gelecekti eve..."
Kapı eşığıne oturan oğlunun güldüğunü gö-
ren babası "Çocuğu içeri al"dıye seslenır
annesine. Kadın, gözyaşlannın ıslattığı tit-
rek dudaklanyla oğlunu öperken. kulağına
fısıldar: "Kardeşin öldii, gülünmez!.."
O çocuk, "Hiç arkadaşım yok, hiç oyun-
cağım yok" diye andığı yoksulluk yıllannda
sofra örtüsünü sokağa silkelemek içın kapı
eşiğıne çıktığı günü asla unutmaz. Nasıl unut-
sun, mahallenın tüm çocuklan sokakta oyna-
maktadır. Örtüyü bır kenara bırakır ve ço-
cuklann arasına kanşır: "Oyundan başka
hiçbir şey umurumda değildi. O mahalle-
den öbür mahalleye... arkadaşlar da deği-
şiyor, o arkadaştan öbür arkadaşa..."
Çocuklardan bazılan "Evli evine, köylü
köyüne, evi olmayan sıçan deüğine" dıye
bağınnca aklı başına gelır: Evinden uzakta,
çok uzaktadırî.. Elınde oyunlardan kazandı-
ğı birkaç sigara kâğıdı kabı. cebinde de bır-
kaç misketle koşmaya başlar: "Annem açtı
kapıyı, ağlamaktan şişmiş gözleri kıpkır-
nıızı... Hiçbir şey sormadı, bir şey de söy-
lemedi. Asıl korkum hazinemi, yani ciga-
ra kâğıdı kaplarıyla zıpzıplarımı eünıden
almalarıydı."
Korktuğu gelmez başına. Tuvalette, bır le-
ğen içinde yıkanırken. ağzını bıçak açmaz
annesinin. Üstelik, eve dönen babasının "Oğ-
lan geldi mi?" sorusuna da, "Çoktan... Sen
gider gitmez arkandan geldi" yanıtını ve-
rir. Sofrada, baba yine sorar:
- Neredeydin bugün oğlum?
- Sokaktaydım.
- Ne yaprın?
- Oynadım.
Ertesi gün adam, çocuğun hayatındaki tek
oyuncaklan olan sigara kâğıdı kaplan ve zıp-
zıplara el koyar: "Oğlum, top oynamaya-
caksın, zıpzıp oynamayacaksın. Vezitler,
Hazret-i Ali Efendimizi şehit edip, gövde-
sinden ayırdıkları mübarek başını ayakla-
rıyla vurarak birbirlerine atmışlar; ayak-
topu ordan kalmıştır. Parmaklannı da ke-
sip mile oynamışlar. Top ve mile oyunu gü-
nahtır. Oyun da ne oluyor, otur derslerine
çalış, unuttuğun sureleri ezberle!.."
'Çamura batmışların...
Çiftçi Fleming'in bataklıktan kurtardığı ve
sonradan da, bunun mükafatı olarak okutu-
lan oğlunun bulduğu penisilin sayesinde bir
kez daha hayata dönen çocuk, 1946 yılında
seçimi kaybedince. kendisini sürekli olarak
eleştiren Bernard Shaw, bu kez şunlan ya-
zar: "Siz hiçbir zaman gerçek bir muhafa-
zakâr partili değildiniz: İçinde büyük öl-
çüde yazarlık ve sanatçüık yetenekleri bu-
lunan, askerlik eğitiminden geçmiş, de-
nıokrasinin temellerinden bir kişi olma-
nız, yiyicilerin, cahillerin ve çamura bat-
mışların hiçbir zaman anlamadıklan ve
hep korktukları bir olgu durumuna getir-
miştir sizi..."
"Çamura batmışların"... Sha\v bunlan
yazarken, seslendiğı ınsanın, VVinston
ChurchüTın yanı, Alexander Fleming'in ba-
bası tarafından, çamurda boğulmaktan kurta-
nldığını biliyordu herhalde!?.
1950 yılında ölen Bernard Shaw"ın cesedı
vasiyeti gereğı yakılır. Ünlü yazann külleri
yine vasiyetınde olduğu gıbı, kendinden ön-
ce dünyadan aynlan ve bir kavanozda bekle-
tılen kansmın küllenyle kanştınlıp, evlennın
arka bahçesıne serpılir...
Çocukluğunda hıç oyuncağı olmayan, pa-
rasızhk yüzünden kız kardeşını kaybeden
adam da adını taşıyan vakfın Çatalca'daki
bahçesıne gömülmeyı ve mezannın yerini
bellı edecek bır taşın konulmamasını vasıye-
tıne yazar. Öldüğünde bu dıleği gerçekleşir
ve de bannma, beslenme, kıyafet, eğitim gi-
bı tüm masraflan "Aziz Nesin Vakfı" tara-
fından karşılanan çocukların kaldıklan, oyun
oynadıklan 15 dönümlük bir yeşil alana
gömülür!
l sta yazarı anlatan yapıt belgelere dayanıyor.
Sabahattin Ali'nin
yaşamı oyun oldu
Kültür Servisi - Oyun yazarı Tuncer
Cücenoğlu'nun, toplumcu-gerçekçi
edebıyatımızın öncüsü yazar Sabahattin Ali'nin
gördüğü baskılan, yaşadığı bunahmlı günleri ve
hunharca katledilmesi olayını anlatan
'Sabahattin Ali' adlı belgesel oyunu
yayımlandı. Oyunda yazann çocukluğu, ailesi,
anne ve babasının kişilikleri, öğrenim dönemi,
yazarlık yaşamı. liselerde ve Devlet
Konservaruvan' ndaki
hocalığı, basındaki
demokrasi savaşımı,
yazarlık-gazetecilik
yapma olanağının elinden
alınışı, yaşamını
kazanmak için taşımacılık
yapma serüveni ve ölüm
olayı anlatılıyor.
Oyunun içeriği, 2 Nisan
1948'deKırklareli
ormanlannda gizli
güçlerin komplosuyla
katledilen Sabahattin
Ali'nin arkasından yaşamı üzerine basında çıkan
araştırmalardan; hakkında çıkan yazılardan; aıle
bireylen. arkadaşlan, onu tanıyan kişilerin
konuşma ve anılanndan; aynca onu öldüren kişi
Ali Ertekin'ın bu olayla ilgili davanın
duruşmalardakı itiraflan ve tanık ifadelerinden
oluşuyor. Oyun, belgelerden yola çıkarak, esrar
perdesi henüz tam aydınlatılamamış olan bu
trajik olayı yeniden gündeme getiriyor. Kitap
Mitos-Boyut Tiyatro Yayınlan tarafından
yayımlandı. (0 212 249 87 37)
Açılış bugün Istanbul Arkeoloji Müzesi 'nde yapılacak
Müzeler Haftası başlıyorKültür Servisi - Her
yıl 18 - 24 Mayıs tarih-
leri arasında kutlanmak-
ta olan 'Müzeler Hafta-
sı' bu yıl da aynı tarihler
arasında Kültür Varhk-
lan ve Müzeler Genel
Müdürlüğü'nün önderli-
ğinde ülke genelındeki
99 müze ile 92 bağlı ku-
ruluş ve 92 özel müzede
düzenlenecek çeşitli et-
kinliklerle kutlanacak.
Hafta dolayısıyla bugün
tüm müzeler ücretsiz ge-
zilebilecek.
Açılış töreni, Kültür
ve Turizm Bakanı Er-
kan Mumcunun katılı-
mıyla bugün saat
10.00'dalstanbul Arke-
oloji Müzesi'nde yapı-
lacak olan Müzeler Haf-
tası, törenin ardından,
çalınan ve el konulup
müzede koruma altına
alınan yapıtlardan olu-
şan 'Çalınan Geçmiş'
sergisinin açılışıyla sü-
recek.
Imza kampanyası
Aynca, Sultanahmet
çevresinde İSTEK Vak-
fı okullan öğrencileri ta-
rafından, yurtdışına ka-
çınhruş kültür varlıkla-
nmızın geri alınması
amaçlı 'Kültür Varlık-
larımızı Geri tstiyoruz'
adlı imza kampanyası
başlatılacak.
Hafta dolayısıyla bu-
gün Topkapı Sarayı Mü-
zesı'nde, 30 ilk ve orta-
öğretim okulunun katılı-
mıyla 'Renklerin İstan-
bul'u' adlı etkinlık baş-
layacak.
Aynı müzede, saat
14.00'te ise Yapı Kredi
Kültür Sanat Yayıncılık
ile Kültür Varlıklan ve
Müzeler Genel Müdür-
lüğü'nün bırlıkte düzen-
lediği 'Küreselleşmede
Kültürel Turizm ve
MUzelerin Yeri' konulu
panele Kültür ve Turizm
Bakanı Erkan Mum-
cu'nun yanı sıra, Tavit
Köletavitoğlu, Başa-
ran Ulusoy, Şerif Ye-
nen, Pınar Aydemir ve
Serhat Baysan katıla-
cak.
Ayasofya Müzesi'nde
çocuk ve gençlerin sa-
natsal etkinlikleriyle
'Ayasofya' temalı sergi
yer alacak. Program.
Türk ve Islam Eserleri
Müzesi'nde Cizre Salo-
nu'nun (Cizre Ulu Ca-
mii Kapısı ve tokmağı-
nm sergilendiği salon)
açılışının ardından îs-
tanbul Devlet Opera ve
Balesi Orkestrası'nın
dinletisiyle sona erecek.
Kutlama programı, haf-
ta boyunca çeşitli müze-
lerdeki sergi, söyleşi ve
gezilerle sürecek.
Müzeler Haftası kap-
samında Boğaziçi Üni-
versıtesı Batı Dillen ve
Edebiyatlan Bölümü, 20
Mayıs'ta saat 15.00'te
Rektörlük Konferans
Salonu'nda 'Müzeleri-
mizin Geleceği' başlık-
lı bir etkinlik düzenliyor.
Filiz Çağman, Veysel
Donbaz. Prof. Dr. Mus-
tafa Erdik, Prof. Dr. U-
fuk Esin ve Nazan Öl-
çer'in katılacağı panel-
lerin başlıklan ıse 'Dep-
rem Tehlikesine Karşı
Müzelerimizin Korun-
ması', 'Irak Müzeleri-
nin Yağmalanması',
'Yeni Idari Düzenleme-
ler ve Müzelerimiz',
'Dünya Müzecilik An-
layışındaki Yeni Geliş-
meler ve Müzelerimiz'.
İstanbul Arkeoloji Müzesi'nde 'Çalınan Geçmiş' adlı bir sergi açılacak.
Oğrenciye parah
Kültür Servisi - Dünyanın en
zengin kültür varlıklarına sahip
olduğumuz halde, halkın ve
özellikle de gençlerin bu kültür
zenginliğimıze karşı ilgısız
olduğu, pek az insanın müzeleri
gezdiği bilinen bir gerçek. Bu
durumda, müzelere ilgiyi
artıracak önlemler almak
gerekirken, Kültür ve Turizm
Bakanlığı'na bağlı müzelerin,
öğrencilere yeniden ücretli hale
getirilmesi tepkiyle karşılandı.
Öğrenciler müzeleri sadece
Müzeler Haftası'nın ilk günü
ücretsiz gezebilecekler. Karann
ilginç yanıysa, üniversitelerin
arkeoloji, sanat tarihi, güzel
sanatlar gibi bölümlerinin
öğrencilerüıi ve öğretim üyelerini
de kapsıyor olması. Ücretsizken
bile yeterince ilgi görmeyen
müzelere girişin parah olması,
zaten yılda bir kez sıruf
gezileriyle müzeye giden gençleri
kültür varlıklannı sahıplenmekten
ve korumaktan iyice
uzaklaştıracak gibi görünüyor.
•••
ESİNTİLER
ZEYNEP ORAL
Okullara Genelge...
Bağımsız Düşünebilmek
Birkaç gün önceydi. Egemen Berköz'le ko-
nuşurken laf lafı açtı, "IzmirAmerikan Kız Kole-
ji'ndenseniz, mutlak benim halamı tanırsınız, si-
zin okulda biyoloji öğretmeniydi" dedi... Ve o
anda, o anda, telefonun öteki ucunda ben dü-
şüp bayılıyordum... Hayır bu bilgiden değil, mi-
deme, karnıma saplanan bıçaktan, aradan kırk
yıl geçmesine karşın hâlâ saplanan bıçaktandı
bayılacak gibi olmam...
Nasıl tanımam biyoloji hocamız Samiye Ha-
nım'ı!
Bir ondan, bir de tarih hocamız Fikret Ha-
nım'dan ne çok korkardık. Daha koridorda ayak
seslerini duyduğumda saplanırdı mideme o bı-
çak ve ders boyu beni terk etmezdi. Oturduğu-
muz sıralarda kıpırdamaya bile korkardık. Hat-
ta soluk almaya...
Saygı-korku-sevgi
Hangisiydi bilmiyorum. Ikisinden biri söyle-
mişti: "Sizlerden saygı istiyorum. Saygı, sevgi-
den ya da korkudan doğar. Kendimi sizlere sev-
dirmeye vakityok, ders süremiz çok kısa. Gere-
kirse korkun ama bana saygı gösterin..." Ah
evet, deli dolu, hayata aç kızlar, o derslerde
"mum gibiydik". O mide ve karın kramplarına,
korkudan titreşmelere, dehşet içinde kıvranma-
ya "saygı" mı denirdi, doğrusu bilemiyorum...
Bildiğim, o gün bugün sadece sevdiklerime say-
gı duyduğum, yüregime korku ya da benzeri bir
titreşim salanlara hiç mi hiç saygı duyamadı-
ğım... Bana çok şey katan, düşünmeyi, araştır-
mayı, tartışmayı ve tepkisiz kalmamayı öğreten
okulumu bir telefon konuşmasıyla andığım gün-
lerde Milli Eğitim Bakanlığı'nın kimi girişimleri
gündemin tepesine oturuyordu. Bakanlık büt-
çesinden özel okulların finanse edilmesine iliş-
kin tasanya ÇYDD Başkanı Türkan Saylan'ın,
çeşitli yazariarın ve kuruluşların tepkilerini Cum-
huriyet'te okudunuz. Gelelim bir başka girişi-
me. Bakanlık, Türkiye'deki tüm ilköğretim okul-
larına (Ermeni okulları da dahil olmak üzere tüm
okullara) yolladığı bir genelgeyle 1915 Ermeni
olayları ("Sözde Ermeni Soykınmt") hakkında
konferanslar verilmesini, kompozisyon yarış-
ması açılmasını istedi. Bir ikinci genelgeyle de,
bunlarda nelerin söylenip nelerin söylenmeye-
ceğini belirledi.
Medrese eğitimiyle olmaz
Hele bu son adım, ister istemez bana ezber-
ciliğe, aktarmacılığa dayanan medrese eğitimi-
ni çağrıştırmaktan geri kalmadı. Şunlan söyle-
yip yazabilirsiniz, bunlan söyleyip yazamazsınız!
Aynen bu mantık! Yıllar yılı yok saydığımız, in-
kâr ettiğimiz, "böyle şeylerhiç olmadı" diye sus
pus kesildiğimiz her konuda (Ermeni "tehcir"
olayı, Kürt sorunu vb.) öğrencilerin bilgilenme-
si, bilgiyle donatılmaları harika olur. Bu konula-
rın ve sorunların tartışılması, öğretim kurumla-
rında tüm boyutlarıyla, farklı bakış açılarıyla,
eleştirel yaklaşımlarla, sorgulayarak tartışılma-
sı elbet çok iyi ve yararlı bir düşünce. Vurgula-
mak istiyorum: Tüm boyutlarıyla... Farklı bakış
açılarıyla... Eleştirel yaklaşımla... Sorgulayarak...
Ancak, böyle tartışılırsa bir işe yarar. Ancak
böyle tartışılırsa, çocuklarımıza gençlerimize
bağımsız düşünme, düşünebilmeyetisini vere-
biliriz. Yoksa, "bu doğrudur", "buyanlıştır" man-
tığı ile gidildiğinde, otoriteye bağımlılığın, ya-
sakçılığın, korkunun girdabından kurtulamayıp,
düşünmekten aciz çocuklar, gençler yetiştiri-
riz...
Yanlıştan dönmeli
Bağımsız düşünebilmeyi, özgür düşünebil-
meyi, soru sormayı, tartışmayı, eleştirel bakma-
yı öğrenmek bir eğitim sorunudur. Ve herhalde
Milli Eğitim Bakanı Çelik, bunun farkındadır.
Egemen olan eğitim sistemimize ve uygulama-
lara ve kimi niyetlere baktığımızda korkarım ki,
amaçlanan, yukarıda özetlemeye çalıştığım ay-
dın, çağdaş, özgür, yaratıcı ve sorumlu gençler
yetiştirmeye hiç mi hiç yönelik değil. (Sıraladı-
ğım bu sıfatların biri olmazsa ötekiler de ola-
maz.) Genelge bu haliyle, bırakın bağımsız ve
özgür düşünebilen gençler yetiştirmeyi, düş-
manlığı körüklemek, kin, nefret ve öfke duygu-
larını ateşlemekten, yeni düşmanlıklar yarat-
maktan başka bir işe yaramayacaktır. Ne Tür-
kiye vatandaşlarının ne de bu ülkenin, yeni düş-
manlıklara, eski düşmanlıklann körüklenmesine,
kin, nefret ve öfke duygulanyla şiddete bürün-
mesine hiç mi hiç ihtiyacı yok artık. Eğitim Ba-
kanı bir an önce bu yanlıştan geri dönmeli. Kor-
kudan değil, sevgiden kaynaklanan bol saygılı
günler diliyorum herkese.
e-posta: zeynep • • zeyneporal.com
Faks:(0 212 257 16 50)
BUGLN
• CEMAL REŞİT REY KONSER
SALONU'nda 'VII. CRR Gençlik Festivali'
kapsamında 20.00'de t.Ü. Devlet
Konservaruvan öğrencilerinin 'La Finta
Giardiniera' operası. (0 216 454 15 55)
• CEMİL TOPUZLU AÇIKHAVA
SAJTNESt'nde saat 21.00'de Pentagram ın
konseri. (0 212 283 75 80)
• YAPI KREDİ SERMET ÇİFTER
SALONU'nda 17.00'de 'Ayın Kitabı: Dost -
Yaşamasız / Vüs'at O. Bener' başlıklı
etkinlik. Konuşmacılar: Ayfer Tunç ve Vüs'at
O. Bener. (0 212 252 47 00)
• TURKCELL BİNASI'nda'Kurmaca
Gerçek: Yeni tran Sinaması' kapsamında
12.00'de 'İyilerin Düğünü', 15.00'de
'Hamon', 17.00'de 'Ateş ve Nar' adlı filmler.
(0 212 252 47 00)
• MUAMMER KARACA TİYATROSU'nda
saat 11.00'de Erdinç Demiray'ın sihirbazlık
gösterisi. (0 212 252 44 56)
• TARIK ZAFER TUNAYA KÜLTÜR
MERKEZİ'nde 14.00,16.30 ve 19.30'daEIya
Süleyman'ın 'Kutsal Direniş' filmi.
(0 212 317 77 00)
M RİTÜEL KİTAP - KAFE'de saat 18 OO'de
i Coşkun'un söyleşısı. (0 212 243 13 91)