03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 18 MAYIS 2003 PAZAR 14 J v U l ^ l LJ I\ [email protected] Yönetmen Jim Sheridan'dL göre film çekmek sanatsal bir küstahlıktır erçeldik sanattan önemliASLISELÇUK "Sol AyağınT, "Babam tçin", "Boksör"le dünyaca ünlenen Ir- landah yönetmen, senarist, yapım- cı Jim Sheridan, 22. Uluslararası İstanbul Fılm Festivali'nde jüri başkanıydı. 49 Dublın doğumlu Shendan, sanat çalışmalarının başlannda ba- bası gıbı tıyatroyla ilgilendi. "Pro- jectArtsCentre" adlı kentın alter- natıf tiyatrosunu kurdu. Sonraki yıllarda Amenka'ya giderek New York Ünıversitesı Film Okulu'nda sinema derslerine katıldı, Irlanda Sanatlan Merkezi'nde sanat yö- netmenhğinı yürüttü. Irlanda işçi sınıfının gerçeklerine, Kuzey tr- landa'nın baskın politik sorunlar- la yaşanan güçlüklerine, baş eğmek istemeyenlere, her durumda onur- lannı koruyan bu güçlü karakter- lere eğıldı, duygu sömürüsüne düş- meden, gerçekçi bır bakışla film- lerinde yansıttı, yansıtmaya devam ediyor. 'Kureselleşme iyi de kotu de olablllr' - Filmlerinizde çoğunlukla yok- sul olmalanna karşın frlandahla- nn kimliklerine duyduklan saygı- yı aktamorsunuz. Giinümüzde çok moda olan bir kavramı kullanaca- ğun; küreselleşmeyi. Bu söylem, ld- şilcrin topraklanyla olan ilişkileri- ni, kültürierini değiştirecek mi? JİM SHERIDAN - Kureselleşme iyi de kötü de olabilir. Irlanda'da yurttaşlık haklan ıçin yükseltilen sesler 68 ve 69'da yürüyüşlerle başladı. Bu çıkışlara Londonderry denır. Ingiltere'de insan haklan yoktur. Orada 'Magna Carta' (1066) ılk ve son özgürlük bildir- gesidir. Tüm ınsanlar, daha önce is- teyemediklerı haklarını talep et- mek ıçin yürüdüler, Ingiltere'nin iç çelişkilerinin içine girdiler. Son- sinemacılar fılmleriyle bile anlaşılamıyorlar, salt kendi dünyalannı yansıtıyorlar. Bu gerçeklik değildir. Gerçeklik, sanattan daha önemlidir. Onun için sanatta bir şeyler yapıyorsak insanlarla açık, anlaşılır bir biçimde iletişim kurmalıyız.' ann aşkına, lütfen bana sanatın gerçeğin arkasmda durduğunu söylemeyin. Neden korkuyorsunuz, artık komünizm de Sovyetler Birliği de yok. Ne yazık ki Doğu Avrupalı sinemacılann dokulanna yıllann otosansürü işlemiş.' ra Amenka da bu çelişkilere dahil oldu. Çünkü Irlandalılar Ingilte- re'den çok Amerikan değerleriyle kendilerini açıklarlar. Martin Lut- her King'in ilkelerini izlemeyi yeğ- lediler. Amerikan sisteminin Irlan- da'ya daha yardımcı olduğu söy- lenebilirse de kimi kez bu yakla- şım olumsuz algılanabılir. Ameri- ka'da denetlenemez bazı kurallar vardır. Bu da bir açıdan olumludur. Ama Amerika dünyadaki yeriyle başlı başına tekelcıdır, bu durum- da kötüdür. Tekelci yaklaşımından ötürü çok değişik kültürleri bann- dıran Amerika, ürettiği basıt popü- ler kültürün altında ötekılen ezer, yok eder. Tüm insanlann eşitliği söylemi, dinler arası hoşgörü, her insanın başanlı olabileceği düşün- cesi, o ünlü Amerikan riiyasının te- melini kuran şeylerdir, dünyadaki geri kalmış toplumlar için elbette rahatlatıcı söylemlerdir. Şiddetçözüm getirmiyor- İıianda'nın dûnyaya kazandırdığı büyük yazaıianmz var. Tîyatrodan Sean O'Casey, Ja- mes Joyce ve diğerleri... Onlann edebiyatı çok güçlü bir İriandalılık taşıvor, fılmleriniz gibL İr- landab olma durumunu sizden de duvmak is- terdim™ SHERIDAN - Bu yazarlann en iyi iki yapı- tı "LTysses" ve "Juno and the Paycock" Ir- landalılığı en yoğun betimleyen çalışma- lardır. Biz, egemen İngiliz kültürüne ya- kınlığımızdan ötürü köklenmizin sürek- liliğini sağlamak için bin yıl öncesine git- mek zorundayız. Kültürümüzün damar- lan küçük bir bölgeyle sınırlandınlamaz. Mitlerin işleyişi ve araçlan, bilimsel hü- manizma kökten koyu bir din anlayışıyla çelişkıye düştüğünde değişır: Bu aklın, mantığın duygularla çatışmasıdır. Yuna- nistan'da Atina'da M.Ö. 500'de, İngil- tere'de de 1600'lerdeki Dinsel Düzel- timler döneminde konu olmuştur. 'Katoliklerle Protestanlar nefret eden kapı komşularr İrlanda'ya gehnce, 20. yüzyılın biti- mınde böylesi bir dinsel çelişki çok ap- talca. Katoliklerle Protestanlar arasın- da bir ayınm yok ki. Birbirlerinden ölesıye nefret eden iki kapı komşusu gibiler. İngilizlerin en kötü etkisı de bu iki komşunun birbiriyle savaşmasını sağlamak. İngılizlerde yüzlerce yıldır var olan bu diplomasi. dalavere yetene- ği de işı körüklüyor. Bu çelişkının tümüy- le dışında kalmak gerekir. ABD özde Katoİık bir ülke değil. Öyle olsaydı hak sömürülerinı önle- yebılırmıydi, önleyemezdi. Papa'nın Amenka'ya Irak Savaşı'nı durdur- ması ıçin söylediklerinin de bir anla- mı yoktu. Çünkü Katoiik kilisesi gü- cünü yitirdi. Bütün bu dinler. dünyaya bakma- nın da bır yolu, insanlann dünyasmdaki kulla- nım bildirgeleri. Propaganda, salt bunlan duy- mak isteyen insanlan inandınr. "Babam İçin" Ingilız karşıtı bir film diye algılanabılir. Ben trlanda'nın şiddet dışı odak- lannı da gösterdim. Çünkü şidde- tin işe yaramadığmı ve trlan- dalılara çözüm getırmedıği- ni gördüm. u Boksör"deki mesaj da kolay bir mesaj değil, kolayca "ba- nş kardeşim" demıyorum elbette. Uygarlık ylnelenmenin üstüne çekilen peçedir' - Babam İçin'de, Boksör'de IRA'yı, Özgür- lük Savaşçılan'nı eleştiriyorsunuz... SHERIDAN - Evet, asıl gülünç durumsa eleştirdiğimi görmüyorlar. 'Babam İçin'de bu- nu aynmsamadılar, fakat Boksör'de biraz an- ladılar. Sanatta başanlı, etkili öykülerin sayı- sı yırmıyi bile geçmez. Yüzeydeki öyküler gerçekte neyin olup bıttiğini anlatamazlar. Bu- nu bir de dini açıdan açıklarsak, İsa'nın "Bu benim bedenim, bu benim kanım, bu seremo- niyi beni hatuiamak amacıyia yapın, ben gi- diyorum" demesi gıbı. Psikolojik açıdan bu irkiltici bir yaptınm gücüdür. Neden böyle bir önerme gereksınüni duydu? Uygarlık sürekli bir yinelenmenm üstüne çekılen bir peçedir. Gerçeklik ise nerdeyse Tan- i n" nın kanına, patlamaya, duyguya yakın- dır Böylece öykülerdeki yönlendırme kaygısı çoğu kez öykünün önüne ge- çer. Bu oluşumu Amerikan ka\xam- lanyla ele alırsak tüketiciye sesle- nen, onu kapitalizme yönlendiren bir bıldirge niteliğindedir. Her zaman durağan bir konu var- dır. Bu da sınemadan çok TV film- lerinde söz konusudur. T\' gücün, kitlelerin olduğu yerdir. Konulu film- ler çoğunluk aydınlara göredir. .Ame- rikan pastasındaki küçük, iştah uyan- dıran taze şekerler gibidirler. Gerçek pasta gündelik yaşamımızdakı akan pembe dizilerden oluşur. Bundan ötürü TV artık yeni bir dindir. TV ku- rulanbırımajıngücünüaktarmasıaçı- sından egemen bir rol oynamaktadır tüm dünvada... Ahlaki açıdan Amerika'nın, Or- tadoğu'daki ülkelere müdahale yo- luyla demokrasileryaratacağı fik- nnın doğruluğunu kanıtlamak zor. Ilgınç olan. Amerikan toplumu- nun Irlandalılar için yararlı olma- sıdır. Irlandalılann, Yahudiler öl- çüsünde olmasa da Amerika'da kü- çümsenmeyecek bır gücü vardır. Sorun da burada başlıyor. tarihe iki değişik noktadan bakılabilır. Örneğin içkı yasağını ahlaki bır çaba diye ele alabılınz ya da ltal- yan Katolıklerle İrlandaîr Katolık- lenn 10 yıl savaşmasının nedenı di- ye de koyabılinz. Içkı yasağı Ame- rika'da ıç savaşa neden sayılabıle- cek bir çelışkı yarattı. Olaylara hangi açıdan baktığınız önemlidir. Ama günümüzde her gün dünya- nın vardığı sonuç. köktendıncılığın tehlikeli bir kavram olduğudur. TV. çağımızda Papa'nın. kılise- nin, camının yennı almıştır. 11 Ey- lül olayı Amenkan gücüne. güve- nine yapılan bır saldınnın da öte- sinde yoğun bır TV olayıdır. Bin Ladin de bunu etkıleyıcı bır ger- çeğın ürünü olarak gördü. 'Nerdeyse herkes Amerlkalı olmak istlyor' Irlanda'da ınançlan uğruna ken- dıniöldüreninsanlarvar. 10-15 yıl önceki bir açlık grevinde 10 kişi öl- müştü. insanlann bu yollara baş- vurmalarına şaşırmamak gerek. Bu yaptıkları belkı kesin bır karşı koyuş fakat bu, girişimlerin doğ- ru, kaçınılmaz oldufu anlamına da gelmez. Köktendıncılik gıbı yü- celtilen ölüm kültürü de bır hasta- lıktır. Dünyayı nasıl değiştirebilır- siniz ki?.. Insanlar yaratılan ımaj- lan, renkli zengınlıklen gördük- lerinde onlara gıpta ediyorlar. Nerdeyse herkes Amerikalı olmak istiyor. Böylece dünyadakiler Ame- rikalı olabilmek arzusuyla bir te- levizyon ediniyorlar. Film yapmaya gehnce, film çek- mek sanatsal bir küstahlıktır Özel- likle orta. üst sınıflarda gözlemle- diğimiz bır iletişim bıçımıdir. Ba- zı sinemacılar filmleriyle bile an- laşılamıyorlar. salt kendı dünyala- nnı yansıtıyorlar Bu gerçeklik de- ğildir. Gerçeklik, sanattan daha önemlidir. Onun ıçin sanatta bir şeyler yapıyorsak insanlarla açık. anlaşılır bir biçimde iletişim kur- malıyız. 'Uyum güdüsii kırıcılığı etkislzleştlrlr' - Filmlerinizde doğrudan bir an- latmunız v^r, her şeyi açıkça göste- riyorsunuz™ SHERTOAN-Evet, ben bazı şey- lerden özellikle kaçınınm. Doğu A\Tupa filmlenne baktığınızda bol bol simgelere rastlarsınız. Tann aş- kına. lütfen bana sanatın gerçeğin arkasında durduğunu söylemeyin. Neden korkuyorsunuz, artık ko- münizm de, Sovyetler Bırlığı de yok. Ne yazık kı Doğu Avrupalı si- nemacılann dokulanna yıllann oto- sansürü işlemiş. Küreselleşmeyle bir biçimde ilış- ki kurabilirsiniz ama bu tümüyle sa- natsal bir sorun da değil; durum güçle, yatınmla daha çok bağlan- tılı. Bu yüzden yönetmenler okya- nustakı bir-ıki damla gıbıler. Basıt olan Amenkan kültürüne alterna- tif üretmek gerçekten zor bir iş. Bugün sinemada eksikliğı olan kar- şı çıkış yollan aramak. Tıcan amaç gütmeden az parayla fılm yapabı- lirsinız. Bunu da kültürünüzün dı- şına taşıyıp size getirdiğı etkılen- meleri sorgulamalısınız. Bilindiği gibı ınsanlar kendi kültürlerıyle kendılennı açıklarlar James Joy- ce. su katılmamış bir İrlandalıydı. Ülkesıni aşarak dışında yaşadı, kül- türünü yeni bir gözle gördü. Bu durum birçok anlamda yönet- menlerde kadının konumunda gö- rülebıhr. Çünkü kadınlar duygusal olarak önde olmak, uyum sağla- mak zorundadırlar. Erkeğın sada- katini kollamak, dolayısıyla şidde- tı öngörmek zorundadırlar. Ingiliz- lerle Irlandalılann ilışkısi de buna benzetilebilir. Bu da kadınsı birpo- zisyondur. Kötücül çelişki baskı al- tındakinin, baskıcının yasalanna uymak zorunluluğudur Sizden üs- tün bir güçle karşılaştığınızda bu- nu etkisiz kılmanın ne yazık ki baş- ka bır yolu yoktur. Tam burada uyum sağlama mekanizması devreye gi- rer. Kadın, uyumu en iyi başaran in- san türüdür. Uyum güdüsü. duygu- sal davranış yoluyla kırıcılığı etki- sizleştirir. Filmlerimdeki yaklaşı- mım da birçok anlamda budur. Çağdaş Yunan yapıtları sergisî • Kültür Senisi - Yunanıstan. Avrupa Birlığı Dönem Başkanlığı çerçevesinde düzenledıği etkınlikler kapsamında 22 Mayıs-26 Hazıran tanhlen arasında Istanbul'da 'Çağdaş Yunan Sanatında Klasik Anılar' konulu bir sergi düzenliyor. Yunanistan'ın Kültür Bakanlığı himayesinde. Ulusal Sanat Galerisi Alexandros Soutzos Müzesi ve İstanbul Başkonsolosluğu ışbirliğıyle ortaklaşa düzenlenen sergi Atatürk Kültür Merkezı Sanat Galensi'nde açılacak. Yaklaşık 70 tablonun yer alacağı sergi. çağdaş Yunan görsel sanat temsilcilerinin Antik Yunan sanatını düşünce, konu ve biçım olarak nasıl algıladıklannı, nasıl esinlendiklerini, nasıl yorumladıklarını \e 20. yüzyıl içensınde sanatsal yaratıcılıklanndan bunu nasıl yansıttıklannı göstermeyı hedefliyor. Sergide, yaş olarak daha önceki döneme ait Parthenis (1878-1967) dışında Çhatzikynakos-Ghika, Tsarouchıs, Moralis. Nıkolaou. Vasileiou, Engonopoulos ve genç izleyıcileri Fassianos gibi. Yunanistan'da 1930'lular olarak anılan kuşağın temsılcileriyle aşın-gerçekçi Droungas. sımgecı mınımalist Sorongas ve Hnstakis ıle daha genç kuşak ressam Papadimitriou ve Çhristos Bokoros'un tablolan yer alıyor (0 212 25/ 56 00) halya'dan Irak'a yardım • ROMA(AA)-ttalya'nın, Irak'takı yağma sırasında çalınan tarihı yapıtlann kurtanlması çalışmalanna katılmak üzere Kültür Bakanlığı'ndan bır heyet göndereceği ve heyete Arap ülkelenni iyi tanıyan bir büyükelçının başkanlık edeceği bildirildi. 1960-2000 yıllan arasında çeşitli zamanlarda Ortadoğu ve Arap ülkelerinde görev yapan Mısır doğumlu ttalyan büyükelçi Pietro Cordone'nin, bu kez Irak'taki tarihi yapıtlan kurtarma görevi ıçin Bağdat'a gideceği belırtildı. Kültür Bakanı Urbani, mecliste yaptığı konuşmada. "Irak'ı kültürel açıdan yenıden yapılandırmak" amacıyia bu ülkeye gıdecek heyetın arkeoloji siteleri oluşturacağını söyledı. Öte yandan geçen hafta Roma'daki tanhi Colosseum alanında Paul McCartney'nin verdiğı konser ıçin açık artırmayla satılan 400 bıletten elde edılen gelirin 150 bin Euro'luk bölümünün Irak Müzesi'nin yeniden yapılanması ıçin bağışlandığı açıklandı. Tango Seduccion İstanbul'da • Kültür Senisi - İş Sanat Kültür Merkezı sezonu. 23 ve 24 Mayıs günleri Tango Seduccion Topluluğu'nun yapacağı ıkı gösteriyle kapatacak. Tango Passion topluluğundan dansçılann da katılacağı göstenlerde ünlü besteci Astor Piazzolla'nın da yapıtlanndan bir seçki sunulacak. Tango Seduccıon'un izlencesinde Gustavo Russo ve Alejandra Mantinan solist dansçı ve koreograf olarak yer alıyor. "Tango Fusıon". 'Eğlence' ve 'Homageando' adlı üç bölümlük ızlencede topluluk. tangonun günümüzdekı karakterine ka\Tişmasında etkin olan değişik dönemlerin kültür ve ritimlennın bırbirlenyle etkileşimini \ urgulayan bir içerikle ızleyicinin karşısmda ohcak/tü 216 454 J5 55j 'Simyacı' beyazperdeye taşmıyor • CANNES (AA) - Matnx fılmınde 'Morpheus' rolüyle adını du>oıran Laurence Fishburne, 'Sımyacı' romanını beyazperdeye uyarlamayı tasarladığını bıldirdi. Gannes Film Festivali'nde, en kısa zamanda Brezilyalı yazar Paulo Coelho ile görüşeceğini belirten Fishburne, filmde hem başrol oynayacağını. hem de yönetmen olarak görev yapacağını söyledı. Bodrum'da caz dolu günler • BODRUM (AA) - Bodrum'da, Akbank'ın katkısıyla düzenlenen 4. Bodrum Gaz Günleri, sevılen sanatçı Fatıh Erkoçun konsenyle başladı. Erkoç'a konserde. piyanoda Kerem Görse\. kontrbasta Volkan Hürsever ve da\ulda Cengız Boysal eşlık ettı. 31 Mayıs akşamına kadar sürecek Caz Günlen'nde, Kerem Görsev Tno, Emın Fındıkoğlu ve Feyza. Alı Perret Beşlisı. Yıldız Ibrahımo\a gibı sevilen topluluk ve solistler, cazseverlere müzik dolu saatler yaşatacak. Aykut Uslutekın'in caz fotoğraflanndan oluşan sergisı de etkinlik süresince açık kalacak.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle