06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3MAYIS2003SALI CUMHURİYET SAYFA HABERLER Joplumsal sorunlar ve yapılar sürekli değiştiği için hemşireliğin işlev ve rolleri değişme durumunda Hernşireliğekan verenler• Mesleğin toplum tarafından benimsenmesinde verilen hizmetin kalitesi önemlidir. Hizmetin kalitesi, eğitimin kalitesinden a y ı düşünülemez. B u nedenle mesleğin güçlendiriLmesinde eğitimin nitelik ve düzeyinin yfikseltilmesi önemlidir. YarL Doç. Dr. MERAL MAJPENOĞLU KIVANÇ* Hemşirelik; bireyin, ailenin ve toplumun sağjğını ve esenliğini korumak, geliştirmek ve hasta olduğunda da iyileştirmek amacına yörelik; hemşirelik hizmetlerinın planJanması, örgütlenmesi, uygulanması, değsrlendirilmesinden ve t>u hızmetleri yerine getirecek kişilerin eğitiminden sonımlu, bilim ve sanattan oluşan bır sağlık disiplınidir. Hemşirelik; tajıımdan da anlaşılacağı üzere bireylere ve ailelere verilen bir hizmettir. 0 nedenle toplumsal bir kurumchır. Toplumsal sorunlar ve yapılar sürekli değiştiği için hemşireliğin işlev ve rolleri de değişme durumundadır. Hemşireliğin işlevleri; * Geliştirici, önleyici, tedavi edici veya rehabilitasyona yönelik y a da destekleyici nitelikte, bireylere, aılelere ve gruplara hemşirelik bakım hizmeti götürmek ve bu hizmeti yönetmek, * Hastalara eğitim vermek, * Sağlık bakım ekibinin etkin bir üyesi olarak çalışmak, * Eleştirisel düşünce ve araştırmalar yoluyla hemşirelik uygulamalannı geliştirmektir. Geçmişten günümüze henvşirelikle ilgili gelişmeleri değerlendirecek olursak, XIX. yüzyılın ikinci yansında modern hemşirelik anlayışınınyaygınlaştığıru, XX. yüzyılın ise sosyal hareketlilik dönemi olduğunu ve özellikle XX. yüzyılın ortalannda mesleksel bilinçlenme hareketlerinin başladığını göriirüz. Mesleki bilinçlenme hareketinin başlamasında ve gelişmesinde rol oynayan faktörler; * Son 25 yılda Avrupa bölgesinde yaşanan sosyal, siyasi ve ekonomik gelişmeler, * AB ülkelerinin büyük birlik çabalan, * Bilim ve teknolojideki gelişmelerdir. Avrupa'da yaşanan tüm bu değişimler hemşirelik mesleğinde yeni düzenlemeleri zorunlu kılmıştır. Mesleğin düzenlenmesinde yasal güç, olayın bel kemiğini oluşturur. Burada; * Eğitim standartlan, * Etik kurallar, * Uygulama standartlan, * Mesleğin hizmet alanım belirleyen kriterler, * Yönetim standartlan, * Toplumun güveninin kazanılması ve toplum tarafindan benimsenme yer almaktadır. * Onay (tescil) standartlan... Hlzmetln kalttesl Mesleğin toplum tarafindan benimsenmesinde verilen hizmetin kalitesi önemlidir. Hizmetin kalitesi, eğitimin kalitesinden ayn düşünülemez. Bu nedenle mesleğin güçlendirilmesinde eğitimin nitelik ve düzeyinin yükseltilmesi önemlidir. O halde hemşirelikte eğitimin tarihsel süreci nedir? Özellikle tek cins tarafindan yapılandınlan hemşirelik, tarihsel süreç içerisindeki ataerkil toplum yapılanndan ve kadının "fldncfl" konumundan en çok etkilenen mesleklerden biri haline gelmiştir. Kadın emeğinin "eviçT emeği olarak adlandınlması, kadınlann mesleki platformlarda söz, yetki ve karar sahibi olamamalan, kadının toplumsal rollerinin belirleyicilerinin erkek olması, kadınm ikincil ve edilgen bir yapıya yönlendirilmesınin göstergeleridir. •Istanbul Üniyersitesi Bakırköy SağJık Yüksekokulu Öğretim Üyesi ;• 1900 yılında Fransa'da (Bordeux Protestan Hastanesı ıçınde) 1950 yılında Avustralya'da 1953 yılında Almanya'da ( Heıldelberg Ünıversıtesınde) Türkiye'de 1920 yılında Amiral Bnstol Sağlık üsesı Hemşirelik Okulları Dünyada 1860yılında Ingılterede(St. ThomasHastanesı ıçınde FlorenceNıghtingale HemşirelikOkulu) 1870 yılında Amenka'da (Nevvyork Bellevue Hastanesı ıçınde) 1925 yılında Kızılay Ozel Hemşirelik Lısesı 1939 yılında Askerı Hemşıre Okulu 1946 yılında Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı'na bağlı Hemşıre Okullan 1955 yılında Ege Unıversıtesı Hemşirelik Yüksek Okulu 1961 yılında Florence NıgrrtıngaJe Hemşirelik Yuksek Okulu 1963 yılında Hacettepe Unıversıtesı Hemşırelık Yuksek Okulu Ülkemizde Hemşirelik Eğitimin Tarihsel Süreci 1912 yılında Hemşirelik eğıtımı oncesı (usta - çırak eğıtımı 1920 yılında llk formal egrtım 1955 yılında Ünıversrte duzeyınde eğitim 1985 yılında Yuksek lısans ve öoktora eğıtımı TARİHSEL GELÎŞÎMİ Cumhuriyetöncesive sonrasıhemşirelik Hemşireliğin tarihi, kadının şifa verici rolü ile başlar. Hem- şirelikte gelişme, kadınm toplumdaki statüsünün gelişmesiyle paralellik göstermiştir. Hemşireliğin gelişimini etkileyen tarih- sel imajlar, halk imajı, dini imaj ve yardımcı imaj olmuştur. Çağdaşlık düzeyine kadın ve erkek bireylerin iyi bir eğitim al- malanyla ulaşabileceğini düşünen büyük önder Atatürk, kadı- nm her meslekte yer almasmın önünü açmıştır. Onun için hem- şireliğin tarihsel gelişimi ülkemizde Cumhuriyet öncesi dönem ve Cumhuriyet dönemi olarak ortaya çıkar. osmanlı dönemi cumhurlvet dönemi Buruk kutlama 12-18 MayrsDiinya HemşireikHaf- tası dolayısryla dün Şişli Etfal Has- (anesi önünde açıkiama yapan hemşireler, "Eşit, nitelikli, ücretsiz, ulaşüabilir sağlık hizmeti, insanca çalışma koşullan. insanca yaşayabüecekleri ücret, do- nanımlı sağiık kuruluşlarT isteklerini dile getirdiler. Hemşirelik Haftası, tz- tnir'de Cumhuriyet Alanı'nda yapılan törenle de kutiandı. (Fotoğraf: AA) Osmanlı Devleti'nde hemşi- relik eğitimi ilk olarak Meşru- tiyet döneminde başlamıştır. 1854 Kınm Savaşı sırasmda Türk hükümeti tarafindan ya- ralılara bakım hizmeti vermek üzere gerirtilen FTorence Nıgh- tingale başkanlığındaki hem- şireler, ülkemizdeki hemşire- lik eğitimi için bir örnek olmuş- tur. 1911 yıhndaLondra'daKı- zılhaç Washington Kongre- si'ne katılan Dr. Besim Ömer Paşa, hemşireliğin bir meslek olduğunu ve branşlara aynl- dığını görmüştür. Dr. Besim Ömer Paşa, bu konuda Kızı- lay (Hilal-i Ahmer) Cemiye- ti'ni etkileyerek hemşirelik mesleğine ihtiyaç olduğunu belirtmiştir. llk olarak Kadırga Hastane- si'nde 6 ay süreli "Gönüllü Hastabakıcıhk Kursu" açıl- mıştır. Müniretsmail,Kerime Salahor, SafryeHüseyin vb. ilk yetişen hemşirelerimizdir. Bu nedenle 1912 yılı, ülkemizde hemşirelik mesleğinin başlan- gıcı olmuştur. Hemşirelik ko- nusundaki çahşmalar saray ta- rafindan da takdirle karşılan- mıştır. 1913-1914 yıllannda üniversite konferans salonun- da hasta bakımı konusunda konferanslar düzenlenmiştir. llk hemşire okulu, 1920 yı- lında Amerikalılar tarafindan lstanbul'da Amenkan Hastane- sı'nin yanında açılmışnr. Kurs- larla başlayan hemşirelikte eği- tim, bugün üniversiter düzeye kadar gelmiştir. Ülkemizde hemşireliğin tarihsel gelişi- minde A\Tupa'daki birkaç ül- keden daha önce üniversiter düzeye kavuşmasında hemşi- re liderlerinin rolü büyüktür. 1925 yılında Kızılay Hem- şire Okulu açılmıştır. Başlan- gıçta eğitim süresi 2.5 yıl ve öğ- renci olarak okur-yazar, ahlak- lı ve sağlıklı kız öğrenciler ka- bul edilmiştir. 1936 yılında bu okula, ortaokul mezunlan alın- maya başlanmış; eğitim süre- si iiç yıla, 1958'de dört yıla çı- kanlmıştır. Bu okuldan mezun olanlar hemşirelikte öncü giri- şimlerde bulunarak, önemli görevler üstlenmişlerdir. 1946 yılında Sağlık Sosyal Yardım Bakanhğı bünyesinde yataklı tedavi kurumlannm ih- tiyacını karşılamak üzere hem- şire okullan açılmıştır. 1957 yılında 18-30 yaş ara- smdaki bayanlara bir buçuk yıl teorik ve pratik eğitim ve- ren "hemşireyardıınaa"kurs- lan açılmıştır. 1967yılmdabu kurslar sonlandınlmıştır. 1958 'de Sağlık Bakanlığı ve Dünya Sağlık Örgütü uzman- lan ile birlikte hazırlanan or- taokula dayalı 4 yıllık ebelik ve hemşirelik deneme progra- mı başlatılmıştır. 1960 yılmda var olan 9 hemşire okulu 1961'de Sağlık Koleji olarak isimlendirilmiştir. Hemşirelikte yüksekokul 1955 yılında Ege Üniversıte- si'nde açılmış olup bunu 1961'de Florence Nightinga- le ve Hacettepe Üniversitesi Hemşirelik Yüksekokul ları izlemiştir. Bugün değişüc iller- de sayılan 90'lan bulan hem- şirelik yüksekokullannın var- lığı hemşireliğin geleceği için ayn bir önem taşımaktadır. Bu okullann eğitim süresi 4 yıl olup mezunlanna "Hem- şireük Lisans Diplomasr ve- rilmektedir. Fakülte yüksekokul olarak geçiyor Daha az maaş ve ikramiye ŞULEKÖKTÜRK Eğitiminin önlisans ve lisans düzeyinde olmasına karşın, 4 yıl- lık hemşirelik rakültelerinin yönet- melikte yüksekokul olarak geç- mesi nedeniyle "hemşireter'' öz- hik haklanndan eksik yararlaruyor. Ek göstergelerin okul düzeyine göre belirlenmesi, hemşireleri, di- ğerüniversite mezunlannagöre da- ha az maaş ve emeklilik ikrami- yesi almaya mahkûm ederken; 1954 yılından kalma yasa ile ça- lıştınlan sağlık emekçileri, çalış- ma alanında "tampon eJeman" olarak kullanıhyor. Sağlık ve Sosyal Hizmet Emek- çileri Sendikası Aksaray Şubesi Başkanı SongülBcydflli, kamu gö- revlilerinin çahşma saatleri hafta- da 40 iken, hemşirelerin 45 saat çalışmak zorunda kaldığım söy- ledi. Beydilli, hemşirelerin 1954 yıiından kalma yasa ile çalışnkla- nnı, bu yasada görev ve yetki sı- nırlannın ihlal edilebiür nitelikte olması nedeniyle çalışma alanın- da hemşirelerin tampon eleman olarak kullanıldığını vurguladı. Sorunlari: işsizlik ve sosyal güvence 'Beyaz önlüğün' isyanı MUSTAFA ÇAKIR ANKARA- Istihdam, fazla me- sai, işsizlik, sosyal güvence gibi sorunlarla boğuşan hemşireler, bi- riken sorunlarma çözüm bekliyor. Hemşirelikte Araştırma-Geliş- tirme Derneği Başkanı Prof. Dr. SaadetÜIker,yılda4bin500hem- şırenin, ışsizliğın hüküm sürdüğü, sosyal güvenceden yoksun olduk- lannı belirterek "Hemşirderasga- ri ücretiehaftada 50-72 saat nöbet ücreti almadan çahşma zorunda kahyoriar" dedi. Prof. Ülker, hemşireük okulla- nnda araç-gereç, uygulama alam ve nitelikli öğretim elemanı sıkın- tısı yaşandığmı vurgularken bu konuda 2001 yıhnda hazırladık- lan raporun gereklerinin de uygu- lanmadığını söyledi. Hemşirelik ve Türk Hemşirele- ri Birliği Yasa Tasansı'nın Sağlık Bakanlığı'nm müdahaleleri ne- deniyle amacından saptığını belir- ten Ulker, aynı tasannın 2002 yı- lında Brüksel'deki Avrupa Birli- ği Komisyonu tarafindan da geri gönderildığini vurguladı. DUZYAZI ORHAN BİRGİT KKTC'nin Güneydeki Elçileri Denktaş, usta bir satranççı gibi, hamle üstüne hamle yaparak Papadopulos'u adam akıllı köşe- ye sıkıştırıyor. KKTC'nin Rum kesimiyle arasında- ki duvan kaldıran birdizi karan, güneyezonjnlu gö- çen Kıbnslılara diledikleri takdirde kuzeydeki ev- leri için Kıbrıs Türk mahkemelerine dava açma hakkının tanınmasına kadar uzandı. Ama ondan da önemlisi, Londra ve Zürih antlaşmalannda yerini bu- lan garantör devletler olgusuna dokunulmaması ko- şulu ile KKTC'nin, kendi topraklarındaki Türk Ba- nş Gücü'nün bugünkü sayısına gerek duymayabi- leceğinin gündeme alınabileceğinin de açıklanma- sı. Rum Yönetimi'nin, bu tür barış girişimleri karşı- sında masaya öneri olarak getirdikleri ise bir sa- man alevi gibi, kuzeydeki en fanatik yandaşlar ara- sında bile taraftar bulamadı. Nasıl bulsun ki, Pa- padopulos yönetimi, KKTC'de yaşayan bir pro- fesyonel sporcunun Rum kulüplerinde oynayabil- mesini bile, atılacak dostluk adımları listesinin ba- şına alırken, benzer sayısız örneğin birbirini tanı- mayan cografyalarda yıllardır uygulandığını unut- muş göründü. Danası, kuzeyde yaşayan bir Türk'ün, Rum partilerinde üye olabilmek ya da seçilebilme hakkını, ancak "azınlık olmayı kabullenmek" ko- şuluna bağladı. Bence Papadopulos yönetimi adam akıllı boca- lıyor ve o bocalama, kuzeyde bıraktıklannı görme- ye giden Rumlar arasında, giderek büyüyen bir Türk dostluğunu adanın güneyinden dış dünyaya yayıyor. Bu yayılışın bir kenanet olmadığının kanıtı ise önceki günkü Ingiliz The Times'te yayımlanan bir Lefkoşa haberi. The Times, KKTC'nin günlük ge- çişleri serbest bırakan karanndan sonra kuzeye giden pek çok Rumun gözlemlerine yer veren ha- berinde, iki toplum arasındaki iyi niyetin gelişme- sinin somut örneklerine de yer veriyor. Elleda Hanım ve Manoli Dede O örneklerden birisi, 29 yıl önce Barış Harekâtı ile Türk askerlerinin gelmesi üzerine, mücevherte- rini evinin arka bahçesine gömerek güneye göçen Elleda Kriaku adındaki kadının gözlemleri. Bayan Kriaku, duvarın kaldınlmasından sonra, yıllarca ya- şadığı evini görmeye gidiyor. Terk ettiği evin yeni sahibi ise Kıbrıslı bir Türk kadını Zerrin Doğan. Doğan, konuğuna sıcak bir karşılama yapmak- la kalmryor; bir de sürpriz ikramla Bayan Elleda'yı heyecanlandırıyor. Kızının 10 yıl önce bahçede oy- narken bulduğu altın haçlar, bilezikler, Makarios kabartmalı altın liraların da bulunduğu paketı, ken- disine teslim ediyor ve "Sırtımdan büyük bir yük kalktı. Kendimi çok daha iyi hissedebiliyorum" di- yor. The Times'te, adanın güneyinden kuzeye günü- birlik giden Rumlann başka izlenimleri de yer al- mış. Yaşlı bir çift, terk etmek zorunda kaldıklan evin duvannda asılmış olan nikâh resimlerinin dur- duğunu görmüşler. Rulla SavvkJu adındaki ha- nım, eşyalarının yerdeğiştirmediklermi, kitaplıkta- ki Rumca ansiklopedilerın de muhafaza edildiğini görünce dizlerinin üstüne çöküp kaldığım anlatmış The Times muhabirine. Evinde, güneyden kuzeye göç etmek zorunda kalan bir Türk aile yaşıyormuş. Çoğumuz artık kanıksamış olsa bile, resmi Rum Yönetimi ile kimi fanatikler adanın kuzeyındeki ol- guyu bir türlü kabul etmeyerek, "işgal altındaki topraklar" edebiyatından söz edebiliyorlar. Açık konuşalım. Onlann bu sistemli söytemlerini, KKTC'de bile içlerine sindirerek Avrupa Insan Hakları Mah- kemesi'ne dava açmaya kalkışan Kuislingler bile var. Dahası, Kuzey Kıbns'ta gordüklerini ülkelerine dön- dükleri zaman Ingiliz gazetesine anlatan Elleda'lar, Savvidu'ların yanı sıra, yine 29 yıl önce bir aşk uğ- runa güneyde kalan Hüseyin Mustafa Abdu'nun, Rum kesiminde yaşayabilmek için adını ve dinıni değiştirmek zorunda kaldığım öğrenip bu gerçek üstüne bugüne kadar tek satır yorum yapmayan yazarlanmız da var. Serencamı 3 Mayıs günkü Hürriyet gazetesinde yayımlanan Hüseyin Mustafa Abdu, 94 yaşınday- mış. O da öteki Rumlarla birlikte, kuzeye gelmiş. ötekilerden farkı, KKTC'de yaşayan oğullannı ve torunlannı görebilmek. Ama Ledra kapısından ge- çerken KKTC polisine gösterdiği pasaporttaki adı Manoli Hacıkriyaku Bay Kofi Annan'ın tek toplum ve tek devlet ola- rak yaşamalanm önerdiği ünlü planın hararetli sa- vunuculannı tam düş kırıklığına uğratacak bir ör- nek ama; ne yapalım ki gerçek. Manoli Dede, adını ve dinini değiştirmeseymiş, Rum kesiminde kendisine hayat olamayacağını bi- liyormuş! Papadopulos Hükümeti, kuzeydeki olguyutam- mamak için ayak sürçmekte devam etsin. Dahası KKTC'yi korsan devlet olarak göstermek istesin. Şimdi o devletin adanın güneyinde, delege edilme- miş düzinelerce gönüllü elçisi oluşuyor. Hem de tü- mü Rum asıllı. Faks: 0212- 677 07 62 obirgrt(Ş e-kolay.net ENTERNET /MEHMETSUCU [email protected] Türkiye'de her yüz kişiden sadece beşi in- ternet kullanıyor. Aslında hemen herkes tara- findan bilinen bu gerçek geçen hafta gazete sayfalanna yansıdı. Bu cümle, TİSK (Türkiye Iş- veren Sendikalan Konfederasyonu) tarafindan yapılan bir araştırmanın çarpıcı sonuçlarından sadece birtanesi. Araştırma sonuçlan iyi okun- duğu zaman bize çok şeyler anlatıyor. "Türkiye'nin Bilgi Ekonomisi Yanşındaki Ye- ri" başlığını taşıyan araştırma, Türkiye'nin dün- ya bilgi ekonomisinde yerinin olmadığını ve yer edinebilmesi için fırınlar dolusu ekmek yeme- si gerektiğini de ortaya çıkanyor. Çünkü araş- tırmaya göre Türkiye, küresel teknoloji genel endeksinde 49 ülke arasında 33'üncü sırada bulunuyor. Internet kullanımı ve kişi başına dü- şen bilgisayar sayısı bakımından da son sıra- larda yer alan Türkiye'de her bin kişiye sade- ce 50 bilgisayar düşüyor ve en can alıcı cüm- le "Her 100 kişiden sadece 5'i intemet kulla- nıyor. " TİSK araştırmasına göre Türkiye, bilgiye da- yalı işler ve küreselleşme sıralamasında 22'nci, ekonomik dinamizm ve rekabette 32'nci, diji- tal ekonomiye dönüşümde 44'üncü ve tekno- lojik yenilik yapmada 40'ıncı sırada bulunuyor. Mal ihracatında 37'nci, ticari hizmet ihracatın- da ise 19'uncu sırada yer alan Türkiye, yurtdı- şındakı dogrudan yatınm stoku açısından 39'un- cu, korumacılıkta 22'nci sırada bulunuyor. Tür- kiye genel verimlilik düzeyi açısından 39'uncu, işçi motivasyonunda 37'nci, kendini finanse Daha Çok Yolumuz Varetme becerisi ve risk sermayesi bakımından da 41 'inci sırada yer aldı. Bilgi teknolojileri alanında yetişmiş personel sayısı bakımından 17'nci, bu alandaki üst dü- zey yönetici sayısında ise 20'nci sırada geliyor. Ancak bilgi teknolojileri alanındaki yetişmiş personel sayısına bakıldığında, nispeten olum- lu bir tablo ortaya çıksa da bunun yükseköğ- retime katkısı bakımından Türkiye 36 ülke ara- sında 33'üncü sırada bulunuyor. Internet kullanımı bakımından 44 ülke ara- sında 36'ncı sırada yer alan Türkiye'de yalnız- Internette dolaşan bir grup soruyu sizinle paylaşıyoruz: Bomba atarakmasum insan- lan öldüren birine ne ad verilir? - Terörist. Uçaktan bomba atarak masum insan- lan öldürene ne denir? - Cesur pilot. Birisinin evinize silahla girip değerti eş- yalannızı çalması? - Silahlı soygun. Silahlı kuvvetlerce desteklenen çoku- luslu şirketlerin bir ülkenin doğal kaynak- lannı çalması? Sorular - Silahtan anndırma... Zenginden altp fakire veren? - Robin Hood. Fakirden alıp zengine veren? - Amerikan hükümeti. 11 Eylül saldınlannda üç binden fazla insanın öldürülmüş olması? - Kattiam. Irak'ta çocuklann öldûrülmesi? - Irak halkını zalim diktatörün elinden kurtarma operasyonu. Zengin insanlannyoksulinsanlan sömür- mesi? - Küreselleşme. Adres defteri isikozlu.com Dünyaca ünlü Türk beste- cisi ve orkestra şefi Çetin Işıközlü, sanal âlemde sanatseverierle buluşuyor. Bimel web tasanm ekibi tarafindan Çetin Işıközlü için hazırlanan kişisel web sayfasına www.isikoz- lu.com adresinden ulaş- mak mümkün. Evde be- bek eğitimi! Insan hayatının en önemli ilk 3 yılında anneler, baba- lar, bakıcılar ve çocuklar yalnız. Oysa, çocuğu zi- hinsel, fiziksel, duygusal ve sosyal olarak destekle- mek, yeteneklerini keşfe- dip geliştirmek evde de mümkün. Nisan 2003 tari- hinde yayına başlayan si- teye www.evdeegi- tim.com adresinden ulaş- mak olası. ca her 100 kişiden sadece 5'i intemet kullana- biliyor. Internet kullanımında ilk sıralarda bulunan Kanada, Isveç, Norveç ve ABD gibi ülkelerde her iki kişiden biri ınternet kullanıyor. Türkiye e-ticarette ise 30'uncu sırada bulunuyor. Araş- tırmaya göre, Türkiye telekomünikasyon yatı- rımlannda da son 46 ülke arasında 43'üncü sı- rada yer alıyor. Türkiye bin kişiye düşen bilgisayar sayısı ba- kımından yapılan araştırmada da son sıralar- da yer alıyor. 48 ülke arasından 44'üncü sıra- da bulunan Türkiye'de her bin kişiye sadece 50 bilgisayar düşüyor. Sıralamada ilk sekize gi- ren ülkelerde ise her 1000 kişiye yaklaşık 550 bilgisayar düştüğü gözlenıyor. Türkiye'de kentlerdeki evler dikkate alına- rak yapılan belirlemeye göre ailelerin sadece yüzde 12'si bilgisayara sahip bulunuyor. Oysa bu oran ülke genelinde olmak üzere Danimar- ka'da yüzde 70, Güney Kore'de yüzde 58, ABD'de yüzde 57'ye ulaşıyor. Aslında çoğu bilinen, ancak dile getirilmeyen bu gerçekler, bilişim teknolojisi ile Türkiye'nin barışması için alacağı çok yolun olduğunu bir kez daha gözümüze sokuyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle