Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 28 NİSAN 2003 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Yalnızlık
SON günlenr başlıca konusu yalnızlık: Irak Sa-
vaşı sonrasındaTürkiye yapayalnızmış. Amerika In-
cirlik'ten gidece*, stratejik ortaklık bitecekmiş. Za-
ten Kıbns'taki tutum yüzünden Avrupa Biriiği'ne gi-
rilemiyomnuş. Üstelik, Islam dünyası ve Araplarda
bızi sevmiyormuş. Orta Asya'daki eskı akrabalar
bile son yıllarda bizden kopmuş. Rusya düşman,
Çın uzakmış.
Kaldık mı işte böyle cascavlak ortada.
Ortalıkta olanın yalnızlık duygusu kadargülünç
bir şey olamaz. Her şeyın, her yerin ortasın-
dayken yalnızlık olur mu?
Batı'na baksan, Balkanlar ve az ötesı Avnjpa Hep
gidip gelebılirsin
Kuzey'inde koskoca Rusya'nın enginliği, satsa-
tabildiğın kadar.
Güney'in Akdeniz, açıl açılabildiğince.
Kuzeydoğu'na baksan, Gürcüler, Azeriler, Erme-
niler.. tarih boyunca ve hâlâ iç içesin. Doğu'nda Fa-
risiler, dilindeki sözcüklerle ve Mevlâna yla bıriik-
te, aynı gözlerle bakmışsın yüzyıllarca yaşama.
Güneydoğu'nda Kürtler ve Âraplar, kopmak is-
tesen kopamazsın, kültürünle ve inancınla.
Siz kendinizi bütün bunlardan soyutlayıp yalnız-
lığa mahkûm etsenız de onlar sizı bırakmaz. Tarih
ve coğrafya açısından mecbursunuz bıriikte otu-
rup konuşmaya Bunu yapabilmek amacıyla ne
kadar çok araştırma merkezi, değişık bilim kuru-
mu, enstitü falan kurabileceğinizi, kunmanız gerek-
tiğıni hiç düşündünüz mü? Tanryıp iyı ilişki kurduk-
ça ne kadar çok şey yapabileceğinizı?
Peki, niçin olmadı şimdiye kadar? Daha doğru-
su, neden ancak son yıllarda, o da tek tük ve
yanm yamalak?
Hunlar'dan, Attila'lardan mı kalmıştır bılinmez,
neredeyse damarlara ışlemiş birtutkudur belkı hep
Batı'ya ıten bu toplumu. Çağdaşlığı, yenıyı, en iyi-
yi arayış da. Aslında çok şeyin ortasında olduğu-
muzu, pekâlâ çok boyutlu yaşayıp düşünebilece-
ğimızı, müthış olanaklanmız bulunduğunu unuttu-
ran bir tırtku bu. Sankı Batı Avrupa'dan ve Ameri-
ka'dan başka dünya yokmuş gıbi.
Herhalde kimse Mustafa Kemal kadar Batı'nın
ucuna dek gitmeye ve çağdaşlık peşinde koşma-
ya yatkın olamaz, ama uzaklardan önce kendi ya-
nıbaşındakilerie Balkan ve Sadabad Paktı'nı kuran
da aynı Atatürk değıl mi?
Çevrenin unutulması, biraz da, artık pek kulla-
nılmayan birdeyimle, "kompradorbutjuvazi'nin uzak
seımaye ile kurduğu ortaklıklar yüzündendir belki.
Bechtei'le, General Motors'la, Mann'la, Dano-
ne'la Shell'le birlikte çalıştıkça dünyayı yalnız on-
lann dünyası mı sanıyor bazılanmız acaba?
Sorunlann altından kalkamadıkça, kendımize
dönmek ve çareyi ıçimizde bulmak yerine, ille de
"manda " aramak veya IMF'ye tutunmak da mı on-
dandır yoksa?.
Vitrindeki ve Arka Sokaklardaki Üniversiteler...
Prof. Dr. TARIK ZAFER TUİMAYA
ANISINA
ÇARŞAMBA TOPLANTTLARI
SAVAŞ SONRASIIRAK ve
BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN ROLÜ
K.onuşmacı
Prof. Dr. RONA AYBAY
(Bosna Hersek Ir&an Haklan Mahkemesı Yargıcı ve
Istanbul Bılgı Unıveısıtesı Hukuk FaJaıltesı Öğretım Uyesıl
Sunuj
Dr.ETOVANAKIN
{Boğazjçı Luversıtesı Öğretım Gorevlısı)
30NİSAV2003ÇARŞAMBA
17.30-19.30
TARIK ZAFER TUNAYA Kültür Merkezi
(Şahkulu Borfan Sok. Beyoğlu - Tûnel)
Yrd. Doç. Dr. ABm KAYA tmnü
A
KP hükümeti tarafından
geçen aylarda bir yükse-
köğretım reformu gün-
deme getirilmiş ve ilgı-
li taraflar arasmda pek
de şık olmayan bir biçimde tartışılmış-
tır. Milli Eğıtim Bakanı'nın değişme-
sınden sonra yeni bakan da yaptığı
açıklamalarda başlatüan reform(!) sü-
recınin devam edeceğinı belirtmiştir.
Dıkkat edılırse AKP hükümetleri-
nin hemen hemen her bakanı kendi ça-
lışma alanları ile ilgili konularda sık
sık reform yani ryileştirme sözcüğü-
nü kullanmaktadırlar.
Öyle bir iletı (mesaj) vermektedır-
ler ki, sanki ülkenın laırumlan batmış,
tüm ışlevlerini yitirmiş ve AKP hü-
kümetleri bir "kurtancı"gıbi yetişe-
rek yaptıklan/yapacakları "re-
form"larla ülkeyi kurtaracaklardır.
Böyle bir söylemin arkasındaki psi-
kolojik dinamıklen tartışmanın bir
yaran olmayacağı açıktır.
Ancak şunu anımsatmak gerekir ki
Türkıye Cumhunyetı Devletı'nın ku-
rumlan iktıdann sahip olduğundan
daha fazla bılgı birikuni ve deneyimı-
ne sahiptır. Beş aylık AKP hükümet-
len döneminde yaşananlar bunu açık-
ça göstermiştir
Akşam yattıklannda akıllanna ge-
len şeyleri daha önce hiç kimse dü-
şünmemış edasıyla ve reform söy-
lemlerıyle sabah kamuoyuna açıkla-
yan bazı bakanlar, çok geçmeden bun-
lann daha önce tartışılan, uygulanan,
kısacası bilinen şeyler olduğunu an-
lamış ve gerı adım atmışlardır
58. hükumet tarafından başlatüan ve
yeni bakan Sayın Hüseyin Çeük (ki
kendısı de akademisyendir ve yükse-
köğretım gundemını ve sorunlannı
Erkan Mumcu'dan daha ıyı bılır ya da
en azından bılmesı beklenır) tarafın-
dan da sürdürüleceğı açıklanan yeni
Yükseköğretim Yasa Tasansı Tasla-
ğı üzerinde çok şey söylenebilır. Kuş-
kusuz yükseköğretımimız eğıtim sıs-
temimızin önemlı bir parçasıdır ve
halihazırdaki yasal düzenlemelerin
müdahale edılmesi gereken pek çok
yanı bulunmaktadır. Siyasal kaygıla-
n bir yana bırakıp sistemı nesnel (ob-
jektif) ve çağdaş ölçülerde masaya
yatırmak gerekmektedir.
Ancak yazık kı geçen 2-3 ay için-
de Yükseköğretım Yasa Tasansı Tas-
lağı ile ilgili yaşanan tartışmalar bu
gerçeklikten uzak bir çerçevede ya-
pılmıştır. Eğitim gibi oldukça önem-
lı ve teknik bir konuda daha dikkatlı
ve sorun çözmeye dönük bir çalışma
yapma gereği ortada iken bünyenin sa-
hip olduğu eski hastalıklar tekrar or-
taya çıkmış ve "gösteri (sov değil)",
"rribüniere oynama" ya da "tabana
mesaj" kaygılan ağır basmıştır.
Bu yazıda yükseköğretim konusun-
dakı değerlendırmelere katkıda bu-
lunabileceğı diışuncesıyle sayısal ve-
nlerle "Yükseköğretim Sistemimiz"
incelenmiş ve bazı sorunlar dile ge-
tinlmiştir.
Yükseköğretimde öğretim üyesi ve
öğrenci sa>ıian: 2001 -2002 öğretım yı-
lı ıtıbanyla açıköğretim hariç örgün
yükseköğretunde 988.278 öğrencı öğ-
renım görmektedır. (Rakamlar 51 dev-
let üniversıtesı, 2 yüksek teknoloji
enstitüsünü içermektedir. Öğrencı sa-
Ümversitesı Eğıtim Fakultesı
yılan Açıköğretim hariç önlısans ve
lisans öğretımini kapsamaktadır.) Üni-
versitelerde 8.814profesör, 5.122 do-
çent ve 10.597 yardımcı doçent olmak
üzere toplam 24.553 öğretim üyesı
bulunmaktadır. (Öğretim görevlilen,
araştırma görevlileri, okutmanlar ve
uzmanlar ınceleme dışındadır.)
'Vrtrindeldler" ve 'Arka Sokaktaki-
ler': 51 devlet üniversitesi ve 2 yük-
sek teknoloji enstitüsü olmak üzere
toplam 53 yükseköğretim kurumu;
"Vftrindeldler" (Ankara-Istanbul ve
Izmir'deki üniversiteler) ve "Arka So-
kaktakfler" bu illerdışındaki üniver-
siteler) olmak üzere ikı gnıba aynl-
mıştır. Bu aynm kimılen tarafından
yadırganabilir.
Ancak bu sınıflama zaten yükse-
köğretim kamuoyu tarafından Anka-
ra-ıstanbul-lzmir üniversiteleri ve taş-
ra üniversiteleri olarak bilinmekte-
dir.
Yükseköğretimdeki toplam öğren-
ci sayısının yüzde 33'ü (326.679) vit-
rindeki üniversitelerde, yüzde 67'si
ise (661.604) arka sokaktakı üniver-
sitelerde öğrenim görmektedır. Buna
karşın toplam öğretim üyesinin yüz-
de 45'i (11.182) vitrinde, yüzde 55'i
(13.351) ise arka sokakta çalışmak-
tadır. Ülke genelinde öğretim üyesı ba-
şına 40 öğrenci düşerken bu sayı vit-
rinde 29, arka sokakta ise 50'dir.
Rakamlann söyledikleri
Buraya kadar verilen sayısal veri-
ler göstermektedır ki: Virrindekiler
toplam öğrenci sayısının yüzde 33'üne
eğitim verirken, toplam öğretim üye-
si sayısının yüzde 55'ine sahıptir. Bu
verilerden anhyoruz kı; öğretim üye-
lennin üniversiteler arasındakı dağı-
lımı konusunda cıddı bir çelışkı ve
çarpıklık vardır.
Orneğin; 5885 öğrencisi olan Ata-
türk Üniversitesi'nde 877 öğretim
üyesı varken Ankara Üniversitesi'nde
1617 öğretim üyesı bulunmaktadır.
Yıne 16236 öğrencisi olan Inönü Ünı-
versıtesi'nde toplam 352 öğretim üye-
si varken 14305 öğrencisi olan OD-
TÜ'de 375'i profesör 651 öğretim
üyesi bulunmaktadır.
Gözlenen bu çarpıklık ve çelişkile-
rin mutlaka giderilmesı gerektiğı or-
tadadır. YÖK bu çarpıklığın doğabi-
leceğini daha kuruluş aşamasında gör-
müş ve o zamanın YÖK Başkanı Sa-
yın thsan Doğramacı, profesörlüğe
yükseitilme ve atamada, Idşinin bu-
lnnduğu ünhersitede bu kadroya ata-
namayacağı ilkesini getırmiştir. Baş-
langıçta bu düzenleme ışe yaramış ve
vitrinden pek çok öğretim üyesi arka
sokaklara gıtmiştir. Nıtekım arka so-
kaktaki pek çok üniversitenin gelişi-
mı bu sayede hız kazanmıştır.
Örneğin; KJÜ, 19 Mayıs Üniversi-
tesi, Atatürk Üniversitesi, înönü Üni-
versitesi gibi üniversiteler yukanda sö-
zü edılen kural gereği büyük kentler-
de kadro bulamayan öğretim üyelen-
nin katılım ve katkılanyla gelişimle-
nnı hızlandırmışlardır. Ne var ki bu
ilke kısa sürede yozlaştınlarak orta-
dan kaldınlmıştır.
YÖK ve hükümetlere düşen, bu çar-
pıklığı gıderecek düzenlemeler yap-
maktır. Siyasal ıktidarlar eğer ülkenin
eğitimine katkıda bulunmak istiyor-
larsa, bu ve benzeri gerçek sorunlar-
la uğraşmalıdırlar. Yapay sorunlar
oluşturmanın ve bunlarla oyalanma-
nın hiçbir işe yaramayacağı açıktır.
Öğretim üyesi sayılanndaki bir baş-
ka çelişkı ve çarpıklık ise öğretim
üyelerinin akademik unvanlara dağı-
lımı konusunda gerçekleşmiştir. Şu
anda öğretim üyesi olarak üç grup
bulunmaktadır. Profesör, doçent ve
yardımcı doçent
Yardımcı doçentlığin bir akademik
unvan olup olmadığı virrindekiler ta-
rafından hâlâ tartışılmaktadır. Başka
ülkelerde böyle bir kadro ve unvan ol-
madığı ileri sürülmektedir. Bu tartış-
malara en iyı yanıtı yine sayılar ver-
mektedir. Şu anda toplam öğretim
üyesi sayısının akademik unvanlara da-
ğılımına bakıldığında tablo şudur:
Tablo-1
Üyelerioin Unvaılara Göre Dığdnm
Prafaor
Doçaıt
\ariDoçaıl
TOPLAM
Toplar
8814
5122
10397
24İ33
Vmnddoler
Sav
54*6
2565
3151
111»
8
62
50
KI
Sayı
3J28
2551
7
4tı6
13J5I
11
38
50
55
Tablo-1 'den de izlenebileceği gibi
doğal olarak vitnnde profesörler, ar-
ka sokakta yardımcı doçentler bulun-
maktadır. Bir dığer deyışle Ankara-
tstanbul ve tzmir'deki üniversiteler-
de öğrenim gören 326674 öğrencı dı-
şındaki 661604 öğrencınin eğıtim-
öğretimı, varlıklannı tartışmakta ol-
duğumuz yardımcı doçentlenn omuz-
lanndadır.
Varlıklannı-yokluklannı tartışmak-
ta olduğumuz, yardımcı doçent adını
verdiğimız, arka sokaklarda çalışan,
haftada yaklaşık 30-40 saat arasında
derse gıren, bir kısmı bu yüke ek ola-
rak yönetsel (ıdan) görev üstlenmek
zorunda kalan bu "varüklar" aynca
doçent olmanın zorunluluklannı da
(ÜDS'den 65 almak, yurtdışı yayın
yapmak gibi) karşılamaya çalışmak-
tadırlar.
Burada öğretim üyeleri arasında un-
van farklılıklanna dayalı bir aynmcı-
lık niyeti kesinlikle yoktur. Sadece
vıtrinindekı bazı kişılerin ülke ger-
çeklerınden uzak "krymeti kendin-
den menkul" anlayışlannın çarpıklı-
ğı \Tirgulanmaya çalışılmakta, daha
gerçekçi değerlendirmeler yapmaya
davet edıhnektedır.
Arka sokak olarak tanımladığımız
Istanbul-tzmir-Ankara dışındaki üni-
versitelerin eğitim ve öğretiminin yü-
künü çeken yardımcı doçentlerin var-
lığını tartışmarun anlamsızlığı ortada-
dır. Belki de bu durumda "tnsafedin
b^ler" demekten başka bir seçenek
de yok gibıdir.
Başta siyasal ıktidarlar olmak üze-
re ilgili tüm kurum ve kuruluşlar bu
gerçekler üzerinde düşünmeli ve çö-
zümler üretmelidır.
Yoksa haması nutuklarla, parlak ve
çekıci cümlelerle konuşmanın, ama sa-
dece konuşmanın, hiçbir işe yarama-
dığını, sorunları çözmesi beklenen
iktidarlann patolojik nitelikteki sa-
vunma mekanizmalarının arkasına
saklandığını, hemen hemen bu savun-
ma mekanizmalannı kullananlar dı-
şında herkes bilmektedir.
Bu konuyu yannki yazımda tamam-
layacağım.
Ulusalcı Bir Bakışla...
Saİm CANAIAN tşletme Ekonomisti
-2- nsan kendi kendine yalan söyler
I mi? însanlar, görmek ıstediğini
A görerek, duymak ıstediğini
duyarak ve öyle olmasını ıstediği
ıçin o açıdan bakarak, kendme
yalan söylediği, en azından kendini
yanılttığı söylenebilır Bu da
kendine olan özgüven duygusunun
yetersizliğı ve sorunlar karşısında
ayakta durma, sağlam yere basma
güçsüzlüğünden kaynaklanır. Bu
durum zayıf ve duygulann önde,
mantığm ve aklın biraz gerilerde
olduğu kışilerde daha çok
görülebılir. Kişınin o ana kadar
yeterh, çağdaş bılgi birikimine
sahıp olamaması, olaylan akılcı
bakışla nesnel (objektif) bir
biçimde yorumlayıp analiz ve
sentez edememesı bunun
başlıca nedenidir. Göz bakar, akıl
görür deyişinden yola çıkarak,
hepimize aklın öne çıktığı,
sorunlann üzenne korkmadan
gidıldiğı ve o zaman bu yığınlann
nasıl küçüldüğünün görüldüğü bir
yaşam diliyorum. Bu
görüşlerin ışığında, toplumun
bıreyleri olarak, kendi öz
değerlenmize, doğal ve insan
kaynaklarımıza sahip çıkarak
ulusalcı bir bakışla mutlu günlere
erişeceğımize inancım tamdır.
Türtoye Gazetecier Cemiyetı'nin yayınladığı günlük
Bizim Cazete
Ülke soruılanna ılışkın raportanyla, araştırmalanyla,
köşe yaaianyla. tarafse habertenyle sıvıl toplumlann
Oüzefifi okumak içt'n abone olun. Te<: 0212.51106 75
CUMHURİYET'TEN
OKURLARA
fBRAHİM YILDIZ
23 Nisan Krizi
_^ CumhuHyet
ICumhurtyet
23 Nisan resepsiyonu ile başla-
yan gergin ortam sürüyor. AKP bu-
nalımı ülke gündemine yerleşti.
Gerçekte, 23 Nisan gecesi pat-
lak veren 'yeni gündem' Cumhu-
riyet okurlan için hiç de yeni değil-
di. AKP iktidannın uygulamalan, ilk
günden bu yana Cumhuriyet'te yer
aldı.
Bunlan alt alta sıralayalım: Tür-
ban, irticai kadrolaşma, YAŞ ka-
rariannaşerrı, anayasadeğişikliği,
Milli Görüş ve Fethullah okullannın
desteklenmesi, başkanlık sistemi. Tüm bu konular
AKP'ye yönelik kamuoyunda yoğun tepki yarattı. Med-
yanın önemli bir bölümü ise, bu gelişmeleri görmezden
geldi.
23 Nisan'da yaşananlar bu süre-
cin sonucudur.
CHP'nin tarihsel çıkışı, Cumhur-
başkanı ve askerlerin, Bülent
Annç'ınTBMM'deki resepsiyonu-
na katılmamaları ciddi bir devlet
tavndır.
•••
Bu süreçte medyanın tutumunun
da sorgulanması gerekir.
Yaşanan gelişmeler karşısında
tek başına Cumhuriyet gazetesinın
soğukkanlı ve eleştirel bir tutum
sergilemesi yetmez.
Bir ülkede sistem sorgulanıyor ve bu konu MGK ra-
porunda açıkça dile getiriliyorsa ulusal yayın yapan ga-
zete ve televizyon yöneticilerine sormak gerekir
Nerede yaşıyorsunuz?
• • •
Medya bugün, AKP'ye karşı me-
safeli ve eleştirel birtavırtakınmak-
tan uzaktır. Konulara kişisel ve ku-
rumsal çıkar penceresinden bakı-
larak ne ölçüde yayıncılık yapılabi-
lir? Gerçekleri göz ardı etmek hat-
ta örtbas etmekle gerçeği değişti-
remezsiniz.
Bu ülkenin geleceğini düşünen
her insan bugün "dinci bir devle-
te" gidiş sürecinden endişe duy-
maktadır.
23 Nisan Bayramı'nda yaşanan krizin daha sağlıklı ve
derinlemesine değerlendirilmesi gerekmektedir.
•••
Cumhuriyet gazetesi, haber, başyazı ve yorumlann-
da bu konulan aynntlı biçimde okur-
lanna yansıttı.
Geçen haftaki manşetlerlmizi
ammsayalım: Devtetten AKP'ye uya-
n (23 Nisan Çarşamba), AKP yalnız
kaldı (24 Nisan Perşembe), Uyanyı
getiren süreç (25 Nisan Cuma) Sis-
tem yara alıyor (26 Nisan Cumar-
tesi).
Cumhuriyet'in yaşanan gelişme-
leri net biçimde ortaya koydugu an-
laşılıyor.
•••
23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı'nda öğrencilerin
yaptığı sayfa okurlanmızdan büyük beğeni aldı. Figen
Atalay'ın koordinatörlüğünde gerçekleştirilen bu çalış-
ma sonucu ortaya çıkan ürünler bizleri fazlasıyla sevin-
dirdi. Bu ürünlerin ancak bir bölümünü kullanabildik.
Ulusal Egemenlik Bayramı'nı çocuklanmızla birlikte
kutlamanın coşkusunu yaşadık.
lyi haftalar.
u
Hikmet Çetinkaya
Bağdat'ııı
Çocukları
TUm
hitapçılarda
GUnizi Yayıncılık 0.212 5121172
UŞAK 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN
EsasNo 2003 157
Davacı Uşak Beledıye Başkanlıgı vekıllen taıafmdan davalı Hasan Hü-
seyın (Kahvecıoğlu). Suleyman (Kahvecıoglu) alevhıne açılan kamulaştır-
ma bedelı lespıtı ve tescıl davasının yapılan tensıp karan uyannca Uşak ılı
Dıkılıtaş Mahallesı 25-30 R pafta 989 ada 24 parseide tapu>a kayıtlı olan
3633 vcû. mıktarlı ımar planında park alanına ısabet eden malıkı davalılar
olan taşınmazın tamamı Uşak Beledıye Encümem'nın 11 0"
7
2002 tanh \e
1084 sayılı karan ile Uşak Beledıye Başkanlığfnca kamulaştırılmıştır
K.K. 14 madde gereğınce kamulaştırma ışiemıne karşı ıdan yargıda ıptal
ve adlı yargıda maddı hatalara karşı düzeltım davası açılabılır Dava açan-
lar bu hususu ve yürûtmenın durdurulması karan aldıklannı belgelemedık-
len takdırde kamulaştırma ışlemı kesınleşecek. tespıt edılen bedel uzenn-
den taşınmaz ıdare adma tescıl edılecektır Bedel Zıraat Bankası Uşak Şu-
besı'ne yatınlacaktır. Hasan Husevın (Kahvecıoğlul. Süle>man (Kahvecı-
oğlufnun adresı bulunamamıştır Işbu leblıgden ıtıbaren 10 gun ıçmde sa-
vunma ve delıllerını mahkemeye vazılı olarak bıldırmesı gerekmektedır
15 5 2003 gümi saat 9 00'da Uşak'2 ^slıye Hukuk Vlahkemeü Duruşma
Salonu'nda bızzat hazır bulunması ve>a kendısını \ekılle temsıl ertırmesı
aksı takdırde HUMK'nın 213 maddesı uvannca yokluğunda yargılamanın
yürütüleceğı açıklamalı davetıye teblığı yenne kaım olmak uzere K K 10
md gereğınce ılan oluaur.Basm. 20057