23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 28 NİSAN 2003 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER AÇI MUMTAZ SOYSAL Yalnızlık SON günlenr başlıca konusu yalnızlık: Irak Sa- vaşı sonrasındaTürkiye yapayalnızmış. Amerika In- cirlik'ten gidece*, stratejik ortaklık bitecekmiş. Za- ten Kıbns'taki tutum yüzünden Avrupa Biriiği'ne gi- rilemiyomnuş. Üstelik, Islam dünyası ve Araplarda bızi sevmiyormuş. Orta Asya'daki eskı akrabalar bile son yıllarda bizden kopmuş. Rusya düşman, Çın uzakmış. Kaldık mı işte böyle cascavlak ortada. Ortalıkta olanın yalnızlık duygusu kadargülünç bir şey olamaz. Her şeyın, her yerin ortasın- dayken yalnızlık olur mu? Batı'na baksan, Balkanlar ve az ötesı Avnjpa Hep gidip gelebılirsin Kuzey'inde koskoca Rusya'nın enginliği, satsa- tabildiğın kadar. Güney'in Akdeniz, açıl açılabildiğince. Kuzeydoğu'na baksan, Gürcüler, Azeriler, Erme- niler.. tarih boyunca ve hâlâ iç içesin. Doğu'nda Fa- risiler, dilindeki sözcüklerle ve Mevlâna yla bıriik- te, aynı gözlerle bakmışsın yüzyıllarca yaşama. Güneydoğu'nda Kürtler ve Âraplar, kopmak is- tesen kopamazsın, kültürünle ve inancınla. Siz kendinizi bütün bunlardan soyutlayıp yalnız- lığa mahkûm etsenız de onlar sizı bırakmaz. Tarih ve coğrafya açısından mecbursunuz bıriikte otu- rup konuşmaya Bunu yapabilmek amacıyla ne kadar çok araştırma merkezi, değişık bilim kuru- mu, enstitü falan kurabileceğinizi, kunmanız gerek- tiğıni hiç düşündünüz mü? Tanryıp iyı ilişki kurduk- ça ne kadar çok şey yapabileceğinizı? Peki, niçin olmadı şimdiye kadar? Daha doğru- su, neden ancak son yıllarda, o da tek tük ve yanm yamalak? Hunlar'dan, Attila'lardan mı kalmıştır bılinmez, neredeyse damarlara ışlemiş birtutkudur belkı hep Batı'ya ıten bu toplumu. Çağdaşlığı, yenıyı, en iyi- yi arayış da. Aslında çok şeyin ortasında olduğu- muzu, pekâlâ çok boyutlu yaşayıp düşünebilece- ğimızı, müthış olanaklanmız bulunduğunu unuttu- ran bir tırtku bu. Sankı Batı Avrupa'dan ve Ameri- ka'dan başka dünya yokmuş gıbi. Herhalde kimse Mustafa Kemal kadar Batı'nın ucuna dek gitmeye ve çağdaşlık peşinde koşma- ya yatkın olamaz, ama uzaklardan önce kendi ya- nıbaşındakilerie Balkan ve Sadabad Paktı'nı kuran da aynı Atatürk değıl mi? Çevrenin unutulması, biraz da, artık pek kulla- nılmayan birdeyimle, "kompradorbutjuvazi'nin uzak seımaye ile kurduğu ortaklıklar yüzündendir belki. Bechtei'le, General Motors'la, Mann'la, Dano- ne'la Shell'le birlikte çalıştıkça dünyayı yalnız on- lann dünyası mı sanıyor bazılanmız acaba? Sorunlann altından kalkamadıkça, kendımize dönmek ve çareyi ıçimizde bulmak yerine, ille de "manda " aramak veya IMF'ye tutunmak da mı on- dandır yoksa?. Vitrindeki ve Arka Sokaklardaki Üniversiteler... Prof. Dr. TARIK ZAFER TUİMAYA ANISINA ÇARŞAMBA TOPLANTTLARI SAVAŞ SONRASIIRAK ve BİRLEŞMİŞ MİLLETLER'İN ROLÜ K.onuşmacı Prof. Dr. RONA AYBAY (Bosna Hersek Ir&an Haklan Mahkemesı Yargıcı ve Istanbul Bılgı Unıveısıtesı Hukuk FaJaıltesı Öğretım Uyesıl Sunuj Dr.ETOVANAKIN {Boğazjçı Luversıtesı Öğretım Gorevlısı) 30NİSAV2003ÇARŞAMBA 17.30-19.30 TARIK ZAFER TUNAYA Kültür Merkezi (Şahkulu Borfan Sok. Beyoğlu - Tûnel) Yrd. Doç. Dr. ABm KAYA tmnü A KP hükümeti tarafından geçen aylarda bir yükse- köğretım reformu gün- deme getirilmiş ve ilgı- li taraflar arasmda pek de şık olmayan bir biçimde tartışılmış- tır. Milli Eğıtim Bakanı'nın değişme- sınden sonra yeni bakan da yaptığı açıklamalarda başlatüan reform(!) sü- recınin devam edeceğinı belirtmiştir. Dıkkat edılırse AKP hükümetleri- nin hemen hemen her bakanı kendi ça- lışma alanları ile ilgili konularda sık sık reform yani ryileştirme sözcüğü- nü kullanmaktadırlar. Öyle bir iletı (mesaj) vermektedır- ler ki, sanki ülkenın laırumlan batmış, tüm ışlevlerini yitirmiş ve AKP hü- kümetleri bir "kurtancı"gıbi yetişe- rek yaptıklan/yapacakları "re- form"larla ülkeyi kurtaracaklardır. Böyle bir söylemin arkasındaki psi- kolojik dinamıklen tartışmanın bir yaran olmayacağı açıktır. Ancak şunu anımsatmak gerekir ki Türkıye Cumhunyetı Devletı'nın ku- rumlan iktıdann sahip olduğundan daha fazla bılgı birikuni ve deneyimı- ne sahiptır. Beş aylık AKP hükümet- len döneminde yaşananlar bunu açık- ça göstermiştir Akşam yattıklannda akıllanna ge- len şeyleri daha önce hiç kimse dü- şünmemış edasıyla ve reform söy- lemlerıyle sabah kamuoyuna açıkla- yan bazı bakanlar, çok geçmeden bun- lann daha önce tartışılan, uygulanan, kısacası bilinen şeyler olduğunu an- lamış ve gerı adım atmışlardır 58. hükumet tarafından başlatüan ve yeni bakan Sayın Hüseyin Çeük (ki kendısı de akademisyendir ve yükse- köğretım gundemını ve sorunlannı Erkan Mumcu'dan daha ıyı bılır ya da en azından bılmesı beklenır) tarafın- dan da sürdürüleceğı açıklanan yeni Yükseköğretim Yasa Tasansı Tasla- ğı üzerinde çok şey söylenebilır. Kuş- kusuz yükseköğretımimız eğıtim sıs- temimızin önemlı bir parçasıdır ve halihazırdaki yasal düzenlemelerin müdahale edılmesi gereken pek çok yanı bulunmaktadır. Siyasal kaygıla- n bir yana bırakıp sistemı nesnel (ob- jektif) ve çağdaş ölçülerde masaya yatırmak gerekmektedir. Ancak yazık kı geçen 2-3 ay için- de Yükseköğretım Yasa Tasansı Tas- lağı ile ilgili yaşanan tartışmalar bu gerçeklikten uzak bir çerçevede ya- pılmıştır. Eğitim gibi oldukça önem- lı ve teknik bir konuda daha dikkatlı ve sorun çözmeye dönük bir çalışma yapma gereği ortada iken bünyenin sa- hip olduğu eski hastalıklar tekrar or- taya çıkmış ve "gösteri (sov değil)", "rribüniere oynama" ya da "tabana mesaj" kaygılan ağır basmıştır. Bu yazıda yükseköğretim konusun- dakı değerlendırmelere katkıda bu- lunabileceğı diışuncesıyle sayısal ve- nlerle "Yükseköğretim Sistemimiz" incelenmiş ve bazı sorunlar dile ge- tinlmiştir. Yükseköğretimde öğretim üyesi ve öğrenci sa>ıian: 2001 -2002 öğretım yı- lı ıtıbanyla açıköğretim hariç örgün yükseköğretunde 988.278 öğrencı öğ- renım görmektedır. (Rakamlar 51 dev- let üniversıtesı, 2 yüksek teknoloji enstitüsünü içermektedir. Öğrencı sa- Ümversitesı Eğıtim Fakultesı yılan Açıköğretim hariç önlısans ve lisans öğretımini kapsamaktadır.) Üni- versitelerde 8.814profesör, 5.122 do- çent ve 10.597 yardımcı doçent olmak üzere toplam 24.553 öğretim üyesı bulunmaktadır. (Öğretim görevlilen, araştırma görevlileri, okutmanlar ve uzmanlar ınceleme dışındadır.) 'Vrtrindeldler" ve 'Arka Sokaktaki- ler': 51 devlet üniversitesi ve 2 yük- sek teknoloji enstitüsü olmak üzere toplam 53 yükseköğretim kurumu; "Vftrindeldler" (Ankara-Istanbul ve Izmir'deki üniversiteler) ve "Arka So- kaktakfler" bu illerdışındaki üniver- siteler) olmak üzere ikı gnıba aynl- mıştır. Bu aynm kimılen tarafından yadırganabilir. Ancak bu sınıflama zaten yükse- köğretim kamuoyu tarafından Anka- ra-ıstanbul-lzmir üniversiteleri ve taş- ra üniversiteleri olarak bilinmekte- dir. Yükseköğretimdeki toplam öğren- ci sayısının yüzde 33'ü (326.679) vit- rindeki üniversitelerde, yüzde 67'si ise (661.604) arka sokaktakı üniver- sitelerde öğrenim görmektedır. Buna karşın toplam öğretim üyesinin yüz- de 45'i (11.182) vitrinde, yüzde 55'i (13.351) ise arka sokakta çalışmak- tadır. Ülke genelinde öğretim üyesı ba- şına 40 öğrenci düşerken bu sayı vit- rinde 29, arka sokakta ise 50'dir. Rakamlann söyledikleri Buraya kadar verilen sayısal veri- ler göstermektedır ki: Virrindekiler toplam öğrenci sayısının yüzde 33'üne eğitim verirken, toplam öğretim üye- si sayısının yüzde 55'ine sahıptir. Bu verilerden anhyoruz kı; öğretim üye- lennin üniversiteler arasındakı dağı- lımı konusunda cıddı bir çelışkı ve çarpıklık vardır. Orneğin; 5885 öğrencisi olan Ata- türk Üniversitesi'nde 877 öğretim üyesı varken Ankara Üniversitesi'nde 1617 öğretim üyesı bulunmaktadır. Yıne 16236 öğrencisi olan Inönü Ünı- versıtesi'nde toplam 352 öğretim üye- si varken 14305 öğrencisi olan OD- TÜ'de 375'i profesör 651 öğretim üyesi bulunmaktadır. Gözlenen bu çarpıklık ve çelişkile- rin mutlaka giderilmesı gerektiğı or- tadadır. YÖK bu çarpıklığın doğabi- leceğini daha kuruluş aşamasında gör- müş ve o zamanın YÖK Başkanı Sa- yın thsan Doğramacı, profesörlüğe yükseitilme ve atamada, Idşinin bu- lnnduğu ünhersitede bu kadroya ata- namayacağı ilkesini getırmiştir. Baş- langıçta bu düzenleme ışe yaramış ve vitrinden pek çok öğretim üyesi arka sokaklara gıtmiştir. Nıtekım arka so- kaktaki pek çok üniversitenin gelişi- mı bu sayede hız kazanmıştır. Örneğin; KJÜ, 19 Mayıs Üniversi- tesi, Atatürk Üniversitesi, înönü Üni- versitesi gibi üniversiteler yukanda sö- zü edılen kural gereği büyük kentler- de kadro bulamayan öğretim üyelen- nin katılım ve katkılanyla gelişimle- nnı hızlandırmışlardır. Ne var ki bu ilke kısa sürede yozlaştınlarak orta- dan kaldınlmıştır. YÖK ve hükümetlere düşen, bu çar- pıklığı gıderecek düzenlemeler yap- maktır. Siyasal ıktidarlar eğer ülkenin eğitimine katkıda bulunmak istiyor- larsa, bu ve benzeri gerçek sorunlar- la uğraşmalıdırlar. Yapay sorunlar oluşturmanın ve bunlarla oyalanma- nın hiçbir işe yaramayacağı açıktır. Öğretim üyesi sayılanndaki bir baş- ka çelişkı ve çarpıklık ise öğretim üyelerinin akademik unvanlara dağı- lımı konusunda gerçekleşmiştir. Şu anda öğretim üyesi olarak üç grup bulunmaktadır. Profesör, doçent ve yardımcı doçent Yardımcı doçentlığin bir akademik unvan olup olmadığı virrindekiler ta- rafından hâlâ tartışılmaktadır. Başka ülkelerde böyle bir kadro ve unvan ol- madığı ileri sürülmektedir. Bu tartış- malara en iyı yanıtı yine sayılar ver- mektedir. Şu anda toplam öğretim üyesi sayısının akademik unvanlara da- ğılımına bakıldığında tablo şudur: Tablo-1 Üyelerioin Unvaılara Göre Dığdnm Prafaor Doçaıt \ariDoçaıl TOPLAM Toplar 8814 5122 10397 24İ33 Vmnddoler Sav 54*6 2565 3151 111» 8 62 50 KI Sayı 3J28 2551 7 4tı6 13J5I 11 38 50 55 Tablo-1 'den de izlenebileceği gibi doğal olarak vitnnde profesörler, ar- ka sokakta yardımcı doçentler bulun- maktadır. Bir dığer deyışle Ankara- tstanbul ve tzmir'deki üniversiteler- de öğrenim gören 326674 öğrencı dı- şındaki 661604 öğrencınin eğıtim- öğretimı, varlıklannı tartışmakta ol- duğumuz yardımcı doçentlenn omuz- lanndadır. Varlıklannı-yokluklannı tartışmak- ta olduğumuz, yardımcı doçent adını verdiğimız, arka sokaklarda çalışan, haftada yaklaşık 30-40 saat arasında derse gıren, bir kısmı bu yüke ek ola- rak yönetsel (ıdan) görev üstlenmek zorunda kalan bu "varüklar" aynca doçent olmanın zorunluluklannı da (ÜDS'den 65 almak, yurtdışı yayın yapmak gibi) karşılamaya çalışmak- tadırlar. Burada öğretim üyeleri arasında un- van farklılıklanna dayalı bir aynmcı- lık niyeti kesinlikle yoktur. Sadece vıtrinindekı bazı kişılerin ülke ger- çeklerınden uzak "krymeti kendin- den menkul" anlayışlannın çarpıklı- ğı \Tirgulanmaya çalışılmakta, daha gerçekçi değerlendirmeler yapmaya davet edıhnektedır. Arka sokak olarak tanımladığımız Istanbul-tzmir-Ankara dışındaki üni- versitelerin eğitim ve öğretiminin yü- künü çeken yardımcı doçentlerin var- lığını tartışmarun anlamsızlığı ortada- dır. Belki de bu durumda "tnsafedin b^ler" demekten başka bir seçenek de yok gibıdir. Başta siyasal ıktidarlar olmak üze- re ilgili tüm kurum ve kuruluşlar bu gerçekler üzerinde düşünmeli ve çö- zümler üretmelidır. Yoksa haması nutuklarla, parlak ve çekıci cümlelerle konuşmanın, ama sa- dece konuşmanın, hiçbir işe yarama- dığını, sorunları çözmesi beklenen iktidarlann patolojik nitelikteki sa- vunma mekanizmalarının arkasına saklandığını, hemen hemen bu savun- ma mekanizmalannı kullananlar dı- şında herkes bilmektedir. Bu konuyu yannki yazımda tamam- layacağım. Ulusalcı Bir Bakışla... Saİm CANAIAN tşletme Ekonomisti -2- nsan kendi kendine yalan söyler I mi? însanlar, görmek ıstediğini A görerek, duymak ıstediğini duyarak ve öyle olmasını ıstediği ıçin o açıdan bakarak, kendme yalan söylediği, en azından kendini yanılttığı söylenebilır Bu da kendine olan özgüven duygusunun yetersizliğı ve sorunlar karşısında ayakta durma, sağlam yere basma güçsüzlüğünden kaynaklanır. Bu durum zayıf ve duygulann önde, mantığm ve aklın biraz gerilerde olduğu kışilerde daha çok görülebılir. Kişınin o ana kadar yeterh, çağdaş bılgi birikimine sahıp olamaması, olaylan akılcı bakışla nesnel (objektif) bir biçimde yorumlayıp analiz ve sentez edememesı bunun başlıca nedenidir. Göz bakar, akıl görür deyişinden yola çıkarak, hepimize aklın öne çıktığı, sorunlann üzenne korkmadan gidıldiğı ve o zaman bu yığınlann nasıl küçüldüğünün görüldüğü bir yaşam diliyorum. Bu görüşlerin ışığında, toplumun bıreyleri olarak, kendi öz değerlenmize, doğal ve insan kaynaklarımıza sahip çıkarak ulusalcı bir bakışla mutlu günlere erişeceğımize inancım tamdır. Türtoye Gazetecier Cemiyetı'nin yayınladığı günlük Bizim Cazete Ülke soruılanna ılışkın raportanyla, araştırmalanyla, köşe yaaianyla. tarafse habertenyle sıvıl toplumlann Oüzefifi okumak içt'n abone olun. Te<: 0212.51106 75 CUMHURİYET'TEN OKURLARA fBRAHİM YILDIZ 23 Nisan Krizi _^ CumhuHyet ICumhurtyet 23 Nisan resepsiyonu ile başla- yan gergin ortam sürüyor. AKP bu- nalımı ülke gündemine yerleşti. Gerçekte, 23 Nisan gecesi pat- lak veren 'yeni gündem' Cumhu- riyet okurlan için hiç de yeni değil- di. AKP iktidannın uygulamalan, ilk günden bu yana Cumhuriyet'te yer aldı. Bunlan alt alta sıralayalım: Tür- ban, irticai kadrolaşma, YAŞ ka- rariannaşerrı, anayasadeğişikliği, Milli Görüş ve Fethullah okullannın desteklenmesi, başkanlık sistemi. Tüm bu konular AKP'ye yönelik kamuoyunda yoğun tepki yarattı. Med- yanın önemli bir bölümü ise, bu gelişmeleri görmezden geldi. 23 Nisan'da yaşananlar bu süre- cin sonucudur. CHP'nin tarihsel çıkışı, Cumhur- başkanı ve askerlerin, Bülent Annç'ınTBMM'deki resepsiyonu- na katılmamaları ciddi bir devlet tavndır. ••• Bu süreçte medyanın tutumunun da sorgulanması gerekir. Yaşanan gelişmeler karşısında tek başına Cumhuriyet gazetesinın soğukkanlı ve eleştirel bir tutum sergilemesi yetmez. Bir ülkede sistem sorgulanıyor ve bu konu MGK ra- porunda açıkça dile getiriliyorsa ulusal yayın yapan ga- zete ve televizyon yöneticilerine sormak gerekir Nerede yaşıyorsunuz? • • • Medya bugün, AKP'ye karşı me- safeli ve eleştirel birtavırtakınmak- tan uzaktır. Konulara kişisel ve ku- rumsal çıkar penceresinden bakı- larak ne ölçüde yayıncılık yapılabi- lir? Gerçekleri göz ardı etmek hat- ta örtbas etmekle gerçeği değişti- remezsiniz. Bu ülkenin geleceğini düşünen her insan bugün "dinci bir devle- te" gidiş sürecinden endişe duy- maktadır. 23 Nisan Bayramı'nda yaşanan krizin daha sağlıklı ve derinlemesine değerlendirilmesi gerekmektedir. ••• Cumhuriyet gazetesi, haber, başyazı ve yorumlann- da bu konulan aynntlı biçimde okur- lanna yansıttı. Geçen haftaki manşetlerlmizi ammsayalım: Devtetten AKP'ye uya- n (23 Nisan Çarşamba), AKP yalnız kaldı (24 Nisan Perşembe), Uyanyı getiren süreç (25 Nisan Cuma) Sis- tem yara alıyor (26 Nisan Cumar- tesi). Cumhuriyet'in yaşanan gelişme- leri net biçimde ortaya koydugu an- laşılıyor. ••• 23 Nisan Ulusal Egemenlik Bayramı'nda öğrencilerin yaptığı sayfa okurlanmızdan büyük beğeni aldı. Figen Atalay'ın koordinatörlüğünde gerçekleştirilen bu çalış- ma sonucu ortaya çıkan ürünler bizleri fazlasıyla sevin- dirdi. Bu ürünlerin ancak bir bölümünü kullanabildik. Ulusal Egemenlik Bayramı'nı çocuklanmızla birlikte kutlamanın coşkusunu yaşadık. lyi haftalar. u Hikmet Çetinkaya Bağdat'ııı Çocukları TUm hitapçılarda GUnizi Yayıncılık 0.212 5121172 UŞAK 2. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ'NDEN EsasNo 2003 157 Davacı Uşak Beledıye Başkanlıgı vekıllen taıafmdan davalı Hasan Hü- seyın (Kahvecıoğlu). Suleyman (Kahvecıoglu) alevhıne açılan kamulaştır- ma bedelı lespıtı ve tescıl davasının yapılan tensıp karan uyannca Uşak ılı Dıkılıtaş Mahallesı 25-30 R pafta 989 ada 24 parseide tapu>a kayıtlı olan 3633 vcû. mıktarlı ımar planında park alanına ısabet eden malıkı davalılar olan taşınmazın tamamı Uşak Beledıye Encümem'nın 11 0" 7 2002 tanh \e 1084 sayılı karan ile Uşak Beledıye Başkanlığfnca kamulaştırılmıştır K.K. 14 madde gereğınce kamulaştırma ışiemıne karşı ıdan yargıda ıptal ve adlı yargıda maddı hatalara karşı düzeltım davası açılabılır Dava açan- lar bu hususu ve yürûtmenın durdurulması karan aldıklannı belgelemedık- len takdırde kamulaştırma ışlemı kesınleşecek. tespıt edılen bedel uzenn- den taşınmaz ıdare adma tescıl edılecektır Bedel Zıraat Bankası Uşak Şu- besı'ne yatınlacaktır. Hasan Husevın (Kahvecıoğlul. Süle>man (Kahvecı- oğlufnun adresı bulunamamıştır Işbu leblıgden ıtıbaren 10 gun ıçmde sa- vunma ve delıllerını mahkemeye vazılı olarak bıldırmesı gerekmektedır 15 5 2003 gümi saat 9 00'da Uşak'2 ^slıye Hukuk Vlahkemeü Duruşma Salonu'nda bızzat hazır bulunması ve>a kendısını \ekılle temsıl ertırmesı aksı takdırde HUMK'nın 213 maddesı uvannca yokluğunda yargılamanın yürütüleceğı açıklamalı davetıye teblığı yenne kaım olmak uzere K K 10 md gereğınce ılan oluaur.Basm. 20057
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle