28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 27 NİSAN 2003 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Kuzey Yunanistan Sanayicileri Federasyon Başkanı Dimitrios Simeonides ile iş hayatını konuştuk S Ö Y L E $ İ : LEYLA TAVŞANOCLU leyla.tavsanoghı@cumhuriyetcom.tr Türkiye 'yle Yunanistan arasındaki bahar havası giderek kalıcı olııyor. Orîakyatınmlar, ikili iş olanakları, ortaklıklar arttıkça Ege 'nin iki bunalıma karşın bugün açık, düzgün ve iyi bir işbirliğine dayanan tarafindaki hava da gitîikçe dinginleşiyor. Ne Kıbrıs ne de başka bir ilişkileri kuracak siyasi olgunluğu göstermiş olmaları. Ege 'nin iki pürüz iki tarafin önünü kesmeye yetiyor artık. Kuşkusuz Ege 'deki bu yakasındaki işbirliği çalışmalanmn öncülerinden birisi de htanbul masmavi gök ve ıhk havadan birileri rahatsızhk duyuyor. Ama önemli doğumlu işadamı Dimitrios Simeonides. Istanbul ağzıyla, Dimitri olan Türkiye ve Yunanistan 'ın, geçmişlerindeki onca pürüz ve Bey le zaman zaman bir araya gelip ahbaplık ederiz. Son olarak Atina da karşılaştık ve bu söyleşiyiyaptık. Türkiye büyük bir pazar- Yunanistan 'la Türkiye arasında son birkaçyü- dır iş alanında ciddibir birlikteük doğduğunu bi- liyoruz. Sizin başkanı olduğunuz Kuzey Yunanis- tan SanayicileriFederasyonu bu konuda negibi çalışmalar yapıyor? - Türkiye'de şu anda aşağı yukan 70 kadar Yu- nan yatınmı var. Bunlar bankacılık, telekomünikas- yon, bilgisayar, tütün, pamuk, Türkiye üzerinden üçüncü ülkelerle ithalat-ihracat alanlan. Sizin de bildiğiniz gibi bu tür yatınmlara Yunan tarafindan geçmişte pek de rağbet edilmiyordu. Böylece Yunan iş çevreleri, Türk pazannı çok il- ginç ve çekici bulduklan için buna girmenin yol- lannı araştırdılar. Yunan şirketlerinin yatınmlan doğrudan AB ülkeleriyle sınırlı kalıyordu. Bugün bile bankacılık sistemınde AB dışı ülkelerde doğ- rudan şubeler açılamıyor. Temsilciliklerle işi hal- letmek durumundasınız. Gördügünüzgibi birtakımgaripliklerhâlâ var. Ama sanıyorum bunlan aşabiliriz. - Bu gariplikler Türkiye 'deki mevzuatta mı? -Böyle gariplikJer olduğunu biliyorduk. Çünkü bizim sistemde de zaman zaman bunlarla karşıla- şıyoruz. Biz diyoruz ki: "Sistemimiri zamanlaAB sbtemine uyduruyoruz. KnraDanmızı, yasalanmızı AB'ninkikrfc ır>umlu hale getirme çahşmalanmız süriiyoıf Ama bu çalışmalar çok yavaş ilerliyor. Öte yan- dan, yine bildiğiniz gibi, Yunan şirketleri Balkan ülkelerinde de geniş yatınmlara giriştiler. tşin güç- lüklerini ve bu güçlüklerin üstesinden gelmenin yollannı çok iyi bildikleri için bu alanlara giriyor- lar. Genelde söylemek gerekirse Yunan şirketleri Türk pazannı pek çok yönden ciddi biçünde ilgi çekici bulduklan için Türkiye'de daha çok yahnm yap- maya eğilimliler. Rfcfcfalrtönjyuksefcdeflll - Türkiye, sadece ilgiçekici değil, aynı zaman- da da muazzam birpazar değil mi, Yunan şirket- leri için? - Evet, hem ilginç hem de çok büyük bir pazar. Yunan şirketlerinin Türkiye'ye yatınm yapmak is- temelerinin bir başka nedeni de geçmişten gelen ta- rihi bağlar. Bu, kimilerine belki romantik bir ne- den gibi gelebilir, ama böyledir ve yaşanmaktadır. - iyi de Yunan şirketleri geçmişte iki iilke ara- sında yaşanan güçlükler doğrultusunda Türki- ye'ye yatınm yapmayı riskli görmüyorlar mı? -Ben, Yunan iş dünyası üyelerinin bir hayli ger- çekçi olduklannı düşünüyorum. Zaman zaman iki ülke arasında sürtüşme ve sonınlar patlak verme- si olasılığını hesaba katarak bu işe giriyorlar. Ger- çekten çok verimli ve önemli işleryaratacak bir fir- sat yakaladıklannda hemen de harekete geçiyorlar. Türkiye 'ye yatınm yapan bu şirketler de zaten yüz- de yüz Yunan değil. Çoğu Yunan ortaklı. Şimdi Türkiye için "riskfaktörü jiiksek" dersek Balkanlar'ın risk faktörünün Türkiye'ninkinden kat kat daha yüksek olduğun- dan emin olabılirsiniz. Türki- ye, Yunan iş dünyası için zor bir pazar değil. Oradaki güç- lüklerinüstesinden gelebüirler. Pek çok Yunan şirketinin de al- dıklan sonuçlardan çok mem- nun olduklannı biliyorum. Yatınm yok - Hiç başlanna kötü işler gelmedi mi? -Ortaklıklannda zaman za- man terslikler olduğunu bili- yorum. Ama daha önce söyle- diğim gibi bunlar beklenmesi gereken risk faktörleridir. Bir de Türk ekonomisinin çok da gelişkin olmaması durumuvar. Türkiye'de yaklaşık birbuçuk yıl önce alınan devalüasyon karan bütün Türk şirketlerine olduğu kadar yatınmcı Yunan şirketlerine de büyük ölçüde zarar verdi. Bu da beklemedı- ğiniz, ama aniden karşınıza çı- kan durumlardan birisi. Pek çok Türk şirketi borçlannın dövize endekslenmesiyle na- sıl zarar ettilerse bu Yunan şir- ketleri de öyle zarara ugradı- lar. Yine de Yunan iş âlemi- nin Türkiye pazanyla ilgili olumlu yaklaşımının değişmedi- ğini de biliyorum. Türk pazanrun nüfus açısından muazzam oldu- ğunu siz kendiniz telaffuz etti- niz. Yine de Türkiye dışında da kalabalık bir Türk nüfusunun ya- şadığını göz ardı etmemek lazîm. Bu nüfusun yaşadığı pazarla- ra bazen ortaklık yaptığınız Türk şirketleriyle çok daha kolay ula- şıyorsunuz. - Yani bütün yaratıcılığınızı mı kuüanmak durumundasıntz? -Evet. Sadece Türkiye pazan- nı değil, Türkiye dışında yaşayan Türklerin bulunduğu pazarlan da hesaba katmalısınız. - Her şey iyi güzel de Türk şirketleri Yunanis- tan 'da yatınm yapıyorlar mı? - Çok güzel bir noktaya parmak bastınız. Yunan şirketleri Türkiye'ye bu kadar yatınm yaparken ay- nı ilgiyi Türk şirketlerinden Yunanistan'a görmü- yoruz. Her nedense Türk işadamlan henüz Yuna- nistan'da hiçbir yatinm yapmadılar. - Peki, Türk tarafindan Yunanistan 'a hiç ha- reketyok mu? DMTRİOS SİMEONtDES 1953, İstanbul doğumlu. Ortaöğrenimini İstanbul'daki Zoğrafyon Lisesi'nde tamamladıktan sonra 1971'de yükseköğrenimini yapmak için ABD'yegittL City College ofNefv York'ta makine mühendisliği okudu. Aynı dalda masteryaptu 1981 'de ailesiyle birlikte Selanik'e yerleşti. 1981 'den 2001 'e kadar Selanik'in en büyük süt endüstrisi kuruluşunda çalıştu O arada Kuzey Yunanistan Sanayicileri Federasyonu üyesi oldu. Geçen yıl da aynı kuruluşun başkanlığına seçildi - Türk şirketlerinin Yunanistan'a bir miktar ih- racat yaptıklannı biliyorum. Şimdıkı halde sanıyo- nım ikili ticaret iyi bir düzeye geldi. Ama yine de bir eşitsizlik var. Bugün Yunanistan'da bir marke- te girin. 10 kasa sebzenin üçü ya da dördünün Tür- kiye'den ithal edilmiş sebzeler olduğunu görürsü- nüz. Türkiye'den gayet düzenli olarak bu ithalat yapılmaktadır. -Peki, Yunan şirketleri Türkiye'den hangiseb- zeleri ithal ediyor? -Örneğin, domates. salatalık, yeşil bi- ber, sakız kabağı, patlıcan, zaman za- man taze fasurye. Bunun da nedeni bir kere çok taze gelmeleri, aynca kalitele- rinin daha iyi ve fiyatlannın daha ucuz ohnası. - Karayolundan mıyapüıyor bu itha- lat? - Evet Trakya'dan hemen hemen her gün kamyonlarla geliyor. Kışın Antalya üzerinden sera ürünü alıyoruz. Çünkü takdir edersiniz ki bu sebzeler kış mev- siminde ancak serada üretilebilir. Ama ben Türk pazanndan daha pek çok çeşit ürün alınabileceğini düşünüyorum. tkili ticaretin mutlaka arttınlması şarthr. Aynca Yunanistan ve Türkiye olarak bir- likte komşu ülkelere, üçüncü ülkelere ti- caret için girmemiz lazımdır. Ortak yatınmlar - Bildiğim kadanyla Suriyegibi bir- iki ülkede ortak yatınmlar var... - Evet, ama bunu çok yaygınlaştırma- mız gerekir. Böylece ikili ilişkilerimiz- de iki tarafin da çok ihtiyaç duyduğu kar- şılıklı güveni güçlendirmiş ve arttırmış oluruz. Bunu söylerken sakın yanlış an- lamayın. Karşılıldı güvensizlik olduğu- nu söylemedim. Demek istediğim iki ül- kenin iş dünyalan arasında karşılıklı gü- venin bu şekilde daha da arttınlabilece- ğiydi. Birlikte çalıştığınız zaman birbirini- zin mantığını, düşünce biçimini daha iyi anlıyorsunuz... Oradanyolaçıkarakbuiliş- kinin iki tarafin da daha fazla çıkanna ol- ması için çalışmalannızı geliştiriyorsunuz. Konuşmamızın başında da söylediğim gibi bizim işadamlan derneğimizbu ikili iliş- kiyi daha çok yüreklendirmek için çalış- malanna hız verdi. Ben tstanbul, Izmir, Antalya'daki seminerlere kahldım; tebliğ- ler sundum. Dinleyicilere kendi deneyim- lerimizi anlathm. Aynca Türk şirketlerinin, AB üyeliği öncesinde kendilerini hızla AB normlanna uydurmalan gerektiğini bildi- ğim için tam üyelik sırası geldiğinde buna tam anlamıyla hazırlıklı olmalan gerektiği- ni söyledim. Ama bu da yetmiyor. Tam üye- liğe geçiş döneminde de pek çok iş aktivitesi olu- yor. 0 nedenle de hep aktif ve hazırhklı olmakta çok büyük yarar var. Bu sadece ülkenin iş âlemi için değil, toplumun öbürkatmanlan için de geçerli. Biz, Kuzey Yunanistan Sanayicileri Federasyonu olarak üyelerimize destek sağlryoruz. Bu destek Türkiye'de- ki sanayici örgütlerinin üyelerine de kendi örgüt- lerinden gerekmektedir. Bunun için AB fonlann- dan epeyce de para alınabilir. Yunanistan kopru olabilir - İyi de, Türkiye AB üyesi olmadığına göre iş dünyasına ofonlardan nasdpara akışı sağlanabilir? - AB üyesi bir ülkenin şirketiyle ortaksanız hiç mesele yok. Zaten mantalıtelenmız, alışkanlıklanmız, olaylara yaklaşımlanmız aynı olduğu için ortaklığımız da çok iyi olacak, demektir. Dolayısıyla tstanbul, îzmir, Antalya'daki toplantılarda yaptığım sunumlarda hep bunlan söyledim. Sizin de bir gazeteci olarak üzerinize düşen önemli görevler var. iki toplumu birbirine daha fazla yaklaştırmak için zemin hazırlayıcı işler yapmalısınız. Biz Yunanistan'la Türkiye olarak güç birliği yaptığımız zaman iki ülkenin olumlu unsurlanndan her ikimiz de ciddi biçimde yararlanabilir, çıkan paylaşabiliriz. Aynca şunu da söylemek istiyorum: Karadeniz, Balkanlar ya da Ortadoğu bölgeleri olsun, her iki ülkemizin de bu bölgelerde tek başına ya da ortaklaşa oluşturacağı iş olanaklan büyük memnunlukla karşılanacaktır. Ama bunu ortaklaşa yaparsak kazancımız daha „. fazla olacaktır. Demin de söylediğim gibi Türkiye AB'ye girmek istediğine göre onu bu bölgeye daha fazla yakınlaştırmak için biz Yunanistan olarak köprü görevi yapabiliriz. - Sizce AB Türkiye 'ye 2004 'te tarih verecek mi? - Bence bu daha çok Türkiye'ye kalmış bir iş. Biliyorsunuz. bir hedefe ulaşmak için daha önceden belirlenmiş koşullan yerine getirmeniz lazım. Bu koşullar zaman içinde yerine getirilebilir. Yeterince gelişme sağlanırsa verilen süreye daha da * yakın sayılırsmız. Bana göre Yunanistan, Türkiye'nin AB üyeliğini desteklemek için ciddi faaliyetler yapmıştır. Bu da Türkiye'de siyasetçüer tarafindan açıkça kabul edümiştir. Bu gelişmeyi hedef alarak, bazı alanlarda hatta birlikte, bu dogrultuda hareket etmeliyız. Bunu daha önce de yaptığımız için sanıyorum bu konuda nasıl davranıhnası gerektiğini iki taraf da çok iyi biliyor. Biz Yunanistan olarak çok daha önce AB üyesi olduğumuz için üyelik sürecindeki deneyimlerimizi size sunabilir, o yolda daha kolay ilerlemeniz için size yardımcı olabüiriz. Arjantin Krizi, Başkanbk Seçîmî ve Menem BÜLENT TANLA CHP MYK Üyesi, tstanbul Milletvehli 2001 yıhnın Aralık ayı başmda patlak veren Arjantin krizi başta Güney Amerika üDcelen obnak üzere AvTupa'da da Latin kö- kenli, Arjantin "le yakın ılışkiler içerisinde bufunan îspanya ve îtafya'yı önemli biçim- de etkilemiştir. "Tango" adı verilen bu kri- zin siyasi bir kriz olduğu bugünlerde daha da iyi anlaşılmaktadır. Krizin bir yıllık ge- lişiminin siyasi ve ekonomik olniak üzere iki yönü bulunmaktadır. Krizin siyasi yönü Arjantin'in yakın tarihinde önemli rol oynayan General Juam Domingo Peron ve üçüncü eşi Eva Duarte Peron'un (Evita) kurduklan Partido Justıcialista (Adaletçi Patti) aynen Türkiye'defc Demokrat Parti'nin Türk siyasi tarihindeki rolü gibi Arjantin po- litikasında önemli bir yer tutmaktadır. Pe- ronistpartinin uyguladiğı popülist politika- larkısa vadeli rahatlama yaratırken uzun va- dede sorunlann doğrnasına neden olmuş- tur. "Ptronist Parti" adı ile anılan bu partı 1950'lerden sonra Arjantin'in en önemli siyasi partisi haline gelmiştir. 1989-1999 yıllan aıasında Cumhurbaş- kanlıgı görevi yapan *E1 Turco" lakaplı CarlosSaulMenemülkenin krİ2e sürüklen- mesinde büyük pay sahıbidir. ,\rjantin de tıpkı ABD gibi e>alet sıstemi ile yönetil- mektedir. Başkanlık sisteminin yürürlükte olduğu Arjantin'de cumhurbaşkanlan an- cak iki dönem görevlenne devam edebilir- ler. Bu duruma rağmen Menem üçüncü de- fa seçime katılabilmel için anayasayı de- ğiştirmek istemiş ise d e bunu başaramamış- tir. 1999-2003 dönemi cumhurbaşkanlığı se- çimlerinde Peronist partinin adayı olan cumhurbaşkanı vekili Eduardo Duhalde (şimdıkı geçici cumhurtaşkanı) Menem'den destek göremeyince Rjdikal Parti nin ada- yı Fernando de la R u a karşısında hezıme- te uğramıştır. Menem Suriye asülı bir aileden gelmek- tedir. 1992 yıhnda Türkiye'ye yaptığı res- mi ziyaret sırasında babasuıın Osmanlı va- tandaşı olduğunu ve bu nedenle Arjantin'de El Turco olarak çağnldığını söyleyerek dö- nemın Cumhurbaşkanı Demird'den Türk pa- saportu talep etmiş ve ülkesine cebinde kır- mızı renkli Türk pasaportu ile dönmüştür. Anayasa gereği 1999 Cumhurbaşkanlı- ğı seçimlerine katılamayan Menem, bu yıl nisan-mayıs aylannda yapılacak olan seçi- mi kazanabilmek için çeşitli yollarabaşvur- muştur. Menem, cumhurbaşkanlığının son yıh olan 1999'da ülke>i daha çok borçlan- dırmıştır. Bütün bunlann 1999-2003 dö- neminin cumhurbaşkanı görevini zoriaştı- rarak ülkeyi kaosa sürüklemek ve büyük kur- tancı olarak 2003 seçimlerinde tekrar cum- hurbaşkanı olarak gen dönme arzusundan kaynaklandığı ifade edilmektedir. 1989- 1999 yıllan arasmdaki cumhurbaşkanlığı görevinde Menem'in kamu kuruluşlannı özelleştirmeden ve ihalelerden aldığı komis- yonun 3 mih/ar dolar olduğu söylenmek- tedir. 2003 seçim propaganda harcamala- nnı rahatça karşılayabilecek olan Menem ve eski bakanlan halen rüşvet almaktan. Ekvador ve Hırvatistan'a kaçak silah sat- maktan yargılanmaktadu"lar. Krizin ekonomik yönfi 1950'li yıllarda dünyanın yedınci zengin ülkesi olan Arjantin bu özelliğini yavaş ya- vaş kaybederek bugünkü durumuna gel- miştir. Son on yılda kişi başma düşen mil- li gelir ortalaması 8.000 dolardan 4.800 dolara gerilemiştir. Ülkede 1980'li yıllar- da kamu kuruluşlan, de\lete çok yük olduk- lan ve zarar verdikleri gerekçesiyle özel- leştirilmiştir. Şu anda kamu kuruluş ve alt- yapı hizmetlerinin yüzde 98'i özelleştiril- miş veya yabancı sermayeye devredilmiş- tir. IMF'nin bir zamanlar dünyaya örnek ola- rak gösterdiği Arjantin özelleştirme mo- deli, ülkenin yüksek borçlanması ve faiz- lerin gen ödenmemesıne yardımcı olama- mıştır. At yanşlannın yapıldığı hipodro- mun ve devletin elindeki tüm kuruluşlann (tarım sektörü. petrol ve petro-kim>r a, elekt- rik, enerji üretim ve dağıtun. gaz. turizm. telekomünikasyon, ulaştırma ve savunma) satılması hem işsizliğin hem de iç ve dış borç- lann artmasına neden olmuş, sosyal olay- lan artmnış ve krizi daha da derinleştirmiş- tir. 2001 Aralık ayının başında başlayan "Tango" krizi birçok politikacının da so- nunu hazırlamıştır. Bir yıl içerisinde üç cumhurbaşkanı ve dört ekonomi bakanının değiştıği ülkede 1999 yıh sonunda göreve gelen Cumhurbaşkanı Fernando de la Rua'run (Radikal Parti) pasifpolitikası ne- ticesinde krize gelinmiştir. 1999 yılında Menem tarafindan başlatılan yüksek enf- lasyona karşı "convertibility'' gereği 1 do- lar eşittir 1 Peso eşitliğıni bozmak yerine, De la Rua, Peso'yu yüzde 30 devalüe et- memiş, bu eşitliği korumuştur. Iç ve dış borçlan ödeme çabası Hazine ve Merkez Bankası'nm rezervlerini eritmiş, bütçe dı- siplini sağlanamamışhr. Ekonominin yük- sek borç faizlerine dayanamadığı ülkede, bankalarda nakit paranın kalmadığını an- layan yönetim "carroKta'' adı altında hal- kın bankalarda bulunan 80 milyar dolan- na el koymuştur. IMF-Aıjantin kavgasuıdan rahatsızhğı- nı hissettiren dünyanın en zengin yedi ül- kesi (Yediler) IMF'ye bu görüşlerini aktar- ması sonucunda, IMF de anlaşma koşulla- nnı bir ölçüde değiştirerek Arjantin ile 16 Ocak'ta anlaşma imzalamıştır. Hoşnutsuz- luğunu özellikle belirten IMF, prestijini kurtarmak için ilk turu 27 Nisan, ikinci tu- ru 25 Mayıs'ta yapılacak seçim sonuçlan- nı bekleyeceğini ve yeni cumhurbaşkanı ile görüşmelere devam edeceğini bildir- miştir. • • • "Corrafito" adı altında bankalarda tutu- lan 80 milyar dolar da yavaş yavaş halka dön- meye başlamıştır. Bir yıl boyunca banka- lar tarafindan işletilen bu paralar mayıs ayı- na kadar hesap sahiplerine geri verilecek- tir. Arjantin yetkilileri, 2002 yıluıın ekono- mik bilançosuna da açıklama getınnişler- dır. Verilen değerler halkın yoksullaşması- nı göstermesi açısından da çok çarpıcıdır. Arjantin'in nüfusu 35 milyondur. Arjantin'de patlak veren krizsonrası birçok yer yağmalannuşo. - 20.8 mılyon kışi yoksulluk sınınnın al- tında yaşamaktadır. Bu da nüfusun yüzde 57.8'ini oluşturmaktadır. Bu ailelerin eh- ne ayda ortalama 200 dolar geçmektedir. Kriz başlamadan önce 2001 Ekim ayında fakirlerin oranı yüzde 38.3 iken 2002 Ara- lık ayında yüzde 57.8"e ulaşmışnr. Yani or- ta-alt tabaka tamamen fakirleşmiştir. -10 milyon kişi ise açhk sınınnın altın- da yaşamaktadn*. Bu sayı nüfusun yüzde 28.5'idir. Bu ailelerin de ayda eline 100 dolargeçmektedir. Bu paranın yansını "jok- sunuk\anümı" adı altında devlet ödemek- tedir. 2001 Ekim ayında buoran yüzde 13.6 iken 2002 Aralık ayında bu oran yüzde 28.5'e yükselmiştir. - Nüfusun geriya kalan yüzde 13.7 ora- nının yüzde 11lik bölümünü orta-üst taba- ka oluşturuyor. Diğer geri kalanı ise zen- gin Jdtle teşkil ediyor. Orta-üst tabaka ise krizden dolayı orta tabakaya inmiş durum- dadır. *Tango" krizinin Türkiye tarafindan da önemle değerlendırilmesi gereken yönleri mevcuttur. Arjantin de Türkiye gibi aşın borçlanma. faiz, yoksullaşma kısu- dön- güsüne girmiştır. Ancak Türkiye'den fark- lı olarak sabit kur politikasuıda çok uzun süre ısrar etmiş, serbest kura ancak krizin aylarca sürmesinden sonra geçmiştir. Bu yer- siz ısrar krizi daha da büyütmüştür. Arjantin'deki eyalet sistemi ve kötü yönetim krizi oluşturan önemli bir başka nedendir. Eyaletlerin kontrolsüz ve aşın borçlanmalan, bütçe disiplinine uymamalan, aşın vergiler ve her eyaletin özel paralannın basılmalanna kadar uzanankeyfı davranış- lar başhca kötü örneklerdir. Ülkenin elin- deki bütün varhklan satılmasına rağmen yüksek reel faizler nedeniyle borçlar artmış ve iflas noktasuıa geünmiştir. Olağanüstü borçlanma ve yüksek faizler Arjantin'i if- lasa sürüklemiştir. Halkın parası bitmiş, or- ta suııf zayıflamıştır. Piyasalar durgunluk içindedir. Ekonomi büyümeye geçemeyin- ce işsizlik de had safhaya çıkmıştır. Siyasal güçlerin iç çekişmeler içine gir- mesi, eski hastalıklann sürüp gitmesi, Ar- jantin'de bütün bir siyasi kadroyu tasfiye et- miş, ülkede partiler dağılma noktasuıa gel- miştir. Fakat başkanlık sistemiyle yöneü'len ve iflas etmiş Arjantin'de bugün kötü yönetim, popülist politikalar ve yolsuzluk- larayol açan bir lıder, tekrarseçimin en kuv- vetli adaylan arasındadır. Popülist politikalar ve mali disiplinden uzaklaşma Arjantin 'i if- las aşamasına getirirken ülke, ABD ve G- 7'nin insafına terk edümiştir. IMF eski hatasını tekrarlayıp bir daha siyasal olarak G-7'lerin baskısıyla kredi vermekten kaçın- maya çalışmaktadır. Arjantin gibi Türkiye de ekonomik ve sosyal politikalanna yön verirken kendi kaynaklanyla dış borçlan arasında dengeleri dikkate almamanın sıkın- tısını yaşamaktadır. Arjantin ve Türkiye'nin kendilerine çok pahalıya mal olan krizler sonrası gereken ekonomik-siyasal mesajlan almış olduk- lan umulmaktadır. Bu mesajlar kendi kay- naklanna ağırlık veren, mali disiplini gözeten, dış konjonktür ve dengeleri dik- kate alan yönetim anlayışı olarak sayılabilir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle