23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
9 MART 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA KULTUR kulturfa cumhuriyet.com.tr 19 KULE CANBAZI SUNAY AKIN Gardaki yaşlı oyuncakçıinema tarihinde, ardından en çok yazı yazılan, en çok konuşulan film Eisens- tein'ın "Potemkin Zırhusı"dır. 1905 yılında, Odesa limanına demirli Potem- kin gemisinde Rus denizcilerin başlattığı isya- nı "Once Çocuklar ve Kadınlar" adlı kitabı- mızda yazmıştık. Sizi bu yüzden, ünlü filmin gösterildiği bir sinemaya değil, Montparnasse ganna davet ediyorum... Yıl, 1925... Bu demektirki Eisenstein, isya- nın 15. yıldönümünde Potemkin zırhlısım ko- nu alan ünlü filmini çekmektedir. lyi de, neden onun yanına gitmek yerine, kalkıp Paris'in bir ganna geldik? Bu sonınun yanıtı, gann tren bu- harlanyla dolu olan gizemli havasındadır. Bir kadından, bavulunun üstüne koyduğu şapka ku- tusunu devirdiğimiz için özür diledikten sonra tahta at, trampet, bebek arabası, yelkenli gemi, çember ve bebek gibi oyuncaklar satılan bir dükkâna doğnı yaklaşınz. Çoğu tahta olan ve dükkâmn her köşesinde asılı duran oyuncakla- nn yanuıda içleri çikolata ve şeker dolu kava- nozlar da gözümüze çarpar. Melles'in ııic hilell fllmi Oyuncaklar arasında oturan yaşlı adam dük- kânın sahibidir ve 64 yaşındadır. Evet, haklısı- nız, kıyafeti ve önünden geçen çocuklu insan- lara davetkâr bir bakış firlatmayışıyla, buraya ait olmadığı her halinden belli. Aman, o duy- madan kulağınıza fısıldayayım; oyuncak dük- kânmın asıl sahibı, bu şık giyimli adamın kan- sı olan Johanne d'Aley'dır. Sizi, 1925 yılından çok ötelerden alıp buralara getirdiğim için hak- lısınız, kadını tammadınız. Efendim, Johanne d'Aley, Georges Melies'nin filmlerinde oyna- mış olan bir sinema oyuncusudur. "Sinemanın Sihirbazı" olarak bilinen Melies'nin, kurduğu "Star Film"in stüdyosunda ilk hileli filmleri çeken, aralannda "Deniz Altında 20 Bin Fer- sata", "Robinson Cruzoe", "Guüiver" ve "Aya Seyahat" adlı eserlenn de bulunduğu pek çok edebiyat uyarlamasına imza atan ünlü bir yönetmen olduğunu söylememe gerek yok her- halde!? Melies ilk hileli filme, Lunıiere kardeşlerin ilk sinema gösterisini yaptığı yıl içınde imzası- nı atar. Film, bir kadını yok etmeye çalışan si- hirbazı anlatır. 1896'da çekilen filmde, sihir- baz pelerinini havalarda uçuşturup numaralar yaparken, kadın ortalıktan yok olur aniden. Bu- gün bize, kameranın durdurulup, kadının sah- neden çıkmasından sonra çekime devam edil- mesi sonucu oluşan bu hile son derece basit ge- lebilir. Ama, o yıllar için sıkı bir numaradır ya- pılan. Melies bunu bir rastlantıya borçludur. Opera Meydanı'nda yaptığı bir çekimi izleyen Melies, görüntüye giren cenaze arabasının oto- büse dönüştüğünü görünce çok şaşınr! Kame- ra çekim esnasında bir ara tutukluk yapmış, sonra yeniden çalışmaya başlamıştır. Bu rast- lantı, Melies'nin beyninde şimşekler çakması- na, daha doğrusu stüdyo ışıklannın yanmasına neden olur. Fransız yönetmen, Montreuil-sous- Bois'daki malikânesine bir stüdyo yaprırtır ve sinema tarihinin ilk stüdyo filmleri bu çatı al- tında çekilir. Kötü tüccarlar l.. Işte, sinema tanhinin unutulmazlanndan bi- ri olan Melies'in filmlerinde rol kapmayı başar- mış Johanne d'Aley'in evlendiği adam, bir za- manlar oldukça zengindi. Ama, tüm işleri ters gitmiş ve iflas etmiştir. Üstündeki takım elbise de, parasının bol olduğu günlerden kalmadır. Başansızlığından dolayı herkes onunla alay et- miş, bir tek Johanne d'Aley bu kötü tüccara sa- hip çıkmıştır. Kötü tüccarlar!.. Şimdi anımsa- dım, Dimitrios Antoniu 'nun böyle bir şiiri var- dır: Tanrım, biz basit insanlardık, mal alıp satmaktı bizim işimiz (ve kimsenin almayı düşünmediği mallardı ruhlartmız) Kumaşın kenarma bakıppaha biçmezdik ölçtüğümüz kumaşta bile hile olmazdı hiç yarı fiyata satmaya kalkmazdık kalan parçalan Buydu bizim günahımız, Yalnız iyi mal alıp satmaktı bizim işimiz hayatta bir küçük köşemiz olsun bu bizeyeterdi değeri çok olan eşya hayatta az yer tutar Biz nasıl bir ölçü kullandtysak, şimdi sen de bizi o ölçüyle yargıla Biz mülkümüze mülk katmadık. Tanrım biz kötü tüccarlardık. Kötü Tüccarlar", 1998'de, Izmir'de yayım- lanan bir edebiyat dergisinin adıdır aynı zaman- da. Derginin 8. sayısında, D. Ayça Ergün, ço- cukluğu süslemecilikten uzak, içten bir anlatım- la sunarbizlere: "Bir coşkudur çocukluk. bir umuttur en tazesinden, bir sevgidir saf, da- hası bir aşktır en sakımlasından. İster so- kakta, ister sıcak, büyük ve güvenli bir aile ortamında geçsin, küçücük mutlulukların cennetidir çocukluk. Kiminde bir çikolata- ya, kiminde bir oyuncağa. kimindeyse yalnız- ca bir kucaklamaya bakar. yüzlerine yayılan eşsiz kocaman gülümseyiş. Bir renktir ço- cukluk. Her çocukluk başka bir renk dünya- da. Ve bir oyundur çocukluk. Bir oyun ço- cukluk..." Gördünüz mü, Montparnasse ganndaki oyun- cakçı dükkânında oturan kötü tüccann yaptığı- nı!? Eisenstein'ın, Potemkin Zırhlısı'nı çektiği 1925 yılından başlamıştık ne güzel. Melies'nin filmlerinde oynayan Johanne d'Aley de fena durmuyor yazıda... Sonra tuttuk, hayatının son yıllannda oyuncak satan bu adama "kötü tüc- car" dedik ve bir Yunan şairin dizelen arasın- da bulduk kendimizi. Burada kalsak iyi, oradan da eski bir edebiyat dergisinde çocukluğu an- latan bir yazıya uçtuk. Oyuncaklar arasındakl yaşlı adam Bir de sorarlar bana, şiirlerindeki, yazılann- daki bu bağlantılan nasıl buluyorsun, diye!? Ne bileyim, Dimitrios Antoniu'nun şiirindeki gibi, kötü şairim herhalde, hepsi o kadar!? Oh, ne âlâ, modaya uyduk, biz de kendimize pay çıkanr olduk. Bırakahm şimdi bunlan da, Montparnasse gannın peronundaki trene, oyun- caklar arasından dalgın dalgın bakan yaşlı ada- mın yanına geri dönelim. Trenin heybetli görün- tüsü, 28 Aralık 1895 gününü anımsatır ona. Ca- pucine Bulvan'ndaki Grand Cafe'nin bodrum katında Lumiere kardeşlerin ilk film gösterisi- ni izlerken beyazperdeden üstlerine doğru ge- len tren görüntüsünden ürken seyirciler arasın- da o da vardır. Gösteri sonrasında, sinema ma- kinesini satın almak isteyecek ve Antoine Lu- miere'den şu karşılığı alacaktır. "Teklifini ka- bul etmediğim için bana teşekkür borçlusun delikanlı. Bu sinematografı yeni bir iş, ne ga- rantisi var, ne de geleceği..." Ama o, bu sözleri kulak arkası eder ve kimi kaynaklara göre kendisi bir sinema makinesi yapar, kimi kaynaklara göreyse makineyi Ro- bert VVilliam Paul'den satın alır. Hangisi doğ- ru bilinmez. Bilinen yalnızca, yaşamının son yıllannda, kansının küçük dükkânında oyuncak satmak zorunda kalan yaşlı adamın Georges Melies'in ta kendisi olduğudur! Le Monde gazetesi sanatçı Bedri Baykam'a tam sayfa ayırdı . Türkiye'ninAndy WarhoPu azetecı Nicolas Monceau tarafından kaleme alınan, 'Bedri Baykam, Kemalizm ve Pop Sanat' başlıkh makale, sanatçıyı "taşan hayal gücü ile Türkiye'nin Andy Warhol'u" olarak okurlara tanıttı. Kültür Senisi - 4 Mart 2003 tarihli Fransız Le Monde gaze- tesi 'Bedri Baykam, Kema- lizm ve Pop Sanat' başlıklı bir makale yayımladı. Gazeteci Nicolas Monceau tarafından kaleme alınan, Bed- ri Baykam ın hem sanatsal, hem siyasi kimliğini okurlara tanıtmayı hedefleyen makale, sanatçıyı "taşan hayal gücü ile Türkiye'nin Andy Warhol'u" olarak okurlara sunuyor. Baykam'ın 19801i yıllann başında resmettiği 'Fahişe'nin Odası' yapıtıyla yeni dışavu- rumculuk akımının öncülerin- den biri haline geldığini belir- ten Le Monde, 'Modern Sa- nat Tarihi, Batı'nın Bir Oldubit- tisi' manifestosundan da vurguyla bahsediyor. 1994'te Baykam'm on yıldır bu konu hakkında yaptığı ça- İışmalan kaleme aldığı 'Maymun- ların Resim Yapma Hakkı' adlı ki- tabından yola çıkan Monceau, sa- natçının Batı'nın modern sanat tari- hini tek yanlı olarak üreten Batıh sa- nat kurumlanna karşı verdiği müca- deleyi 'Kültürel Gerilla' eylemle- Bedri Baykam, le ke'malisme et le pop art drfci. bvbrn riyle yürüttüğünü yazıyor. Gazeteci Monceau, Baykam' ın ça- hşmalannın, insanlann Türkiye hak- kındaki sabit fikirlerini altüst edebil- me niteliği taşıdığını belirtiyor ve sa- natçının şu sözlerine yer veriyor: "Yaşanan sanat çalışmalarımda. kolaj, graffiti, dev boyutlu resimler ve ses kayıtları gibi gereçlerle, beş duyuya seslenen işler yapıyorum." Son zamanlarda Baykam'ın Pa- de görülen 'Dişi Entrikalar' ve 'Harem Entrikalan' sergi- leriyle ön plana çıkan erotizm olgusunun böylelıkle hafif-yı- kıcı provokatif tarzın Müslüman bir ülkedeki sanatçıdan Batıh sanatseverler tarafından görül- meye alışık olunmadığının altı- nı çiziyor. 1987 yılında Türki- ye'ye yerleşen sanatçının, fark ettiği 'şeriatçı yükseliş'in etki- siyle 'Demokrasinin Kutusu' isimli önemli yapıtını kaleme aldığım belirtiyor. Monceau, yazısını Türki- ye'nin bugünİdi gündemine bağlarken sanatçının şu sözlen- ne yer veriyor: "AKP'nin de- mokrasiye gerçekten bağlı ol- duğuna inanmıyorum. Bu yalnız dış cepheden ibaret yanıltıcı bir yüz. Onlar, demokrasiden, onu bir an önce yok edebilmek amacıyla yararlanma yoluna gidecekler. Ay- rıca Erdoğan'ın gerçekten Avru- pa'ya girme arzulanna da inanmı- yorum." Nicolas Monceau, son ola- rak röportajını Baykam'ın her şeye rağmen gelecekte daha çağdaş bir Türkiye için demokrasi ve sanata gü- vendiğini belirterek noktalıyor. İrfan Ertel'in resim sergisi Çerkezköy Belediye Sergi Salonu'nda. Anadolu ttan acılı yüzler Kültür Servisi - Ressam trfan Ertel'in 'Kadınlarımız' başlıklı resim sergisi Çerkezköy Belediye Sergi Salonu'nda sürüyor. Resimlerini 'bir amaçtan çok söyleyeceklerini açıklama, kendini ifade etme yolu' olarak gören sanatçı, güncel ve insanımızı ilgilendiren sorunlan resminin ana konusu olarak ele alıyor. Birçok yapıtı yurtiçi ve yurtdışına koleksiyonlarda yer alan Ertel, "Resim düşündürmeli, hatta dünyanın değiştirilebileceğinin ipuçlarını verebilmeli, yani kısaca özetlersek resim düşünsel bir altyapıya yaslanmalıdır. Bunun için resim diğer birçok sanat dalının üstlendiği geleceğin insanına katkıda bulunmaktan soyutlanmamalıdır. Her bilim adamı ve sanatçı gibi ressam da yaşadığı çağın tanığı olabilmeli, birlikte yaşadığı toplumun önünde yer almalı, ondan kopuk değil onun bir unsuru olduğunu unutmamalı ve önce kendi , halkının aydınlarından biri olmaya çalışmalıdır" diye düşüncelerini dile getiriyor. ESİNTtLER ZEYNEP ORAL Tezkereler Arasında... Geçen hafta, bu köşede milletvekillerinden tezkereye "Hayır!" demelerini isterken, (1 Mart tarihli Cumhuriyet) doğrusu çıkacak sonuçtan ben de kuşkuluydum. Tezkerenin retle sonuç- lanması, her şeyden önce beni müthiş bir utançtan kurtardı. Belki yoksul bir ülkeydik ama onurluyduk. (Ayrıcayoksulluğumuz, yillardırsürdürülen po- litikaların sonucu.) Bay Bush'un emir eri değil- dik! Kanlı parada gözümüz yoktu! Suç ortaklı- ğında yoktuk! Evet, Türk olmak zordu, ama ben bu karardan sonra Türk olmaktan sonsuz sevinçliydim, gururiuydum, özgüvenimi kazan- mıştım. Karardan sonra günler boyunca dünyanın her köşesinden, her yerden kutlama ve tebrik mesajları yağdı durdu. Görmeliydiniz, okuma- lıydınız! Yabancı ülkelerin parlamenterlerinden sokaktaki adama, en çok da ABD ve Ingitte- re'deki sıradan insanlardan gelen mektuplar... Sonra... Sonra savaştan çıkar umanların kö- rüklemesiyle sert rüzgârlar çıktı. Şimdi rüzgâr fena esiyor, adamı şaşkına çe- viriyor... Şaşkına dönmek bir şey değil, yeter ki insan fırıldak gibi olduğu yerde dönüp durma- sın. Benim gönül verdiğim, Sabahattin Eyu- boğlu, Bedri Rahmi, Azra Erhat'ların mavi yolculuklarda uçurttukları rengârenk rüzgâr gülleridir... Bugün söylediğinin tam tersini er- tesi gün söyleyen, verdiği sözün arkasında du- ramayan "fınldaklar"dan ise, Tanrı hepimizi ko- rusun! Ikincibirtezkerehazıriığınagirişilmişken, be- nim şaşkınlığım rüzgârdan değil. Gördüklerim- den: Sanki 1 Mart'ta Meclis'ten ret kararı çıkma- mış gibi ABD, savaş gemilerindeki ağır silah- ları, cipleri, füze bataryalarını ve tüm askeri araçlarını Iskenderun Limanı'na boşaltıyor. Mardin toprakları kiralanıyor. Nusaybin sanayi sitesi için pazarlıklar yapılıyor. Amerikan ordu- su için Antalya yöresinde otel aranıyor... Evet, daha önce 6 Şubat'ta kabul edilmiş bir tezkere var. Ama o, üs, tesis ve limanlardaki in- şaat, yenileme ve altyapı için sadece teknik ve askeri PERSONEL bulundurulmasına izin ve- ren bir tezkereydi, Amerikan askerlerinin ve Amerikan savaş teçhizatının, silahlarının geçi- şine ya da yerleşmesine değil. Milletvekillerinin sorması gereken soruyu Ba- rış Girişimcileri soruyor: "Ülkemiz işgal altında mı?" Ve milletvekillerine şöyle sesleniyorlar: "Gözlerimizin önünde cereyan eden olaylar, Büyük Millet Meclisi'nde bihnci tezkere için kul- landığınız oylan hiçe saymaktır. Ulusal egemen- liğin ihlalidir. Bu pervasızlığın tek nedeni saldır- gan gücün, ikinci bir tezkereye geldiğinde bo- yun eğeceğinize, kandınlabileceğinize, oylan- nızı değiştireceğinize, Türkiye'nin satın alınabi- leceğine olan güvenidir. Çok yönlü basktlara dayanarak oylannıza, Meclis'in itibarına, ulusal egemenliğe, banşa sahip çıkın. İkinci tezkereye birincisinden de güçlü HAYIR deyin. Meclis'in iradesini çiğne- yenlerden, bizim adımıza hesap sorun. Türki- ye'nin savaşa geçit vermesi durumunda yaşa- nacak felaketlerin suçlulanndan olmayın, bizle- h de suça katmayın." Bana da bu çağnyı yalnız milletvekillerine ye- niden duyurmak değil, sizlerle de paylaşmak kaldı. Barış Girişimcileri'nin sesini, dünden kalan sesle bütünledim. Dünden, yani 8 Mart'tan içimde en çok ka- lan, her yerde, her fırsatta kadınlann "Savaşa Hayır" birikimi ve haykırışı oldu. "TBMM'ye savaş tezkeresi değil, kadın hak- lan tezkeresi gelsin " sözleriyle somutlaşan ta- lep, gün boyunca büyüdü... Bundan sonra da büyüyecek. e-posta: zeynep c zeyneporal.com Faks:0 212 257 16 50 Sırat Öyküleri Maya'da • Kültür Servisi - Seyyar Sahne, 'Sırat Öyküleri' adlı ilk özgün kurgu denemesini perşembe günleri saat 20.00'de Maya Sahnesi'nde sergiliyor. Kerem Eksen'in yazdığı oyunu, Celal Mordeniz yönetiyor. Oyunda Ahu Sıla Bayer, Kerem Eksen, Özlem Ersoy, Celal Mordeniz, Turgay Özdemir, Selma Songür, Nesrin Uçarlar, Rezzan îlke Yiğit rol alıyor. 'Sırat Öyküler.', kanlı bir savaştan sağ kalan. ancak tannlann müdahalesi sonucu birbirlerine düşman olduklannı unutan iki kadını ve karşılaştıklan iki tuhaf gezgini anlatıyor. Oyunun müziklerini canlı olarak (özellikle vurmalı çalgılarla) sahnedeki oyuncular yapıyor. (Maya Sahnesi 252 74 -2) BLGUN • OPERET SAHNEStnde 11.00 de Devet Tiyatrolan'ndan 'Peter ve Kurt Opera'da' çocuk oyunu. (0 312 468 54 54) • MUAMMER KARACA TÎYATROSÜ'ıda 11.00'de Şebnem Güler Karacandan 'Gülücük Saati' (0 212 252 44 56) • AKBANK ÇOCUK TtYATROSU'nda 11.00'de Çevre Tiyatrosundan 'Bir Varnaş Bir Yokmuş' adlı oyun. (0 212 252 35 00) 1001 BELCESEL FİLM FESTİVAIİ • İTALYAN KÜLTÜR MERKEZİ'nde 11.00 ve 19.00'da 'Belgesel Sinemacı Kimûği ve Küreselleşme' adlı konferansta, 'Bildiri Sunumlan BSB Deklarasyonunun tartışılması'. (0 212 293 98 48) • YAPI KREDİ KÜLTÜR MERKEZt TURKCELL SALONU'nda 18.00'de 'Manzan Benigaki' adlı belgesel film, 19.45 te 'Boyaü Hayat', 'Ekosistem', 'Goü Goril' ve 'Bakışın Sonunda' adlı Japon deneysel filmleri. (0 212 252 35 03)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle