Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2003 PAZAR
14 PAZAR KONUGU
KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş BM Genel SekreteriKofiAnnan hnplanlarını değerlendirdi
S O Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU
leyla.tavsanoglu(S cumhuriyetcom.tr
Kuzey Kıbrıs bu kez toz dumandan da öte; inanılmaz
biçimde karışık. Bu karışıklık insanların kafalarının
karışıkhğından da kaynaklanıyor. 28 yıllık dünyaya
kapalılıktan sonra ortaya çıkan AB üyeliği umutları bir
cazibe merkezi gibi hemen bütün Kıbrıslı Türklerin
gözlerini kamaştınyor. Refah içinde yüzen Rum tarafıyla
birlikte ciddi bir zenginliğe kavuşma düşü insanların
bütün bütün başım döndürüyor. Binlerce kişi sokağa
dökülüp çözümsüzlüğün tek sorumlusu olarak
damgaladıkları KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş 'ın
istifa etmesini istiyorlar. Yaralar çok taze; her şey çok
sıcak. Para, AB üyeliği, sürekli refah umutları insanların
gözlerine katarakt indirmiş gibi sanki... Ben burada
hiçbir yorum yapmadan KKTC Cumhurbaşkanı
Denktaş 'la söyleşimizi aktarmak istiyorum.
Türkleretuzak kuruluyor-BM GenelSekreteri KofiAnnan hn Kıbnspla-
nı çıkmaza girdi gibi görünüyor. Gerçekten öy-
lemi?
- Bu, aylardır üzerinde müzakere ettiğimiz bir
plandır. Kapsamh değişikliklere uğramıştır. Müm-
bit topraklanmızı Rumlara iade etmemızı öngö-
ren, böylelikle 50 bin insanımm göçmen yapan,
iki kesimlilik temel ilkesine rağmen bilahare 80
bin Rumu içimize yerleştiren, Türk tapusunu ka-
aile almayıp Rum tapusunu yasallaştırarak Rum-
lara geri dönme hakkını dolaylı bir şekilde vermiş
olan bir plandır. Klerides (eski Rum lider) seçim-
lerde bunu kendi halkına takdim ederken "Biz
Türk askerinin adadan çıkmasını istiyorduk," de-
mişti. Bu plan Türk askerini adadan çıkanyor.
Gerçekten de son biçimiyle, Türkiye AB'ye gir-
diğinde kalması öngörülen 6 bin kişilik garantör
kuvvet de adadan çıkacaktır.
- Yani, garantörlük kâğıt üzerinde mi kalır?
- Evet, öyle olacaktır. Geçersiz kalacaktır. Bü-
tün Rumlar içimize gelmiş olacaktır. Bunlann ge-
lemeyenleri de AB însan Haklan Mahkemesi'ne
(AÎHM) müracaat ederek "Bu insan hakkıdır,"
demeye başlayacak ve böylelikle iki halk arasın-
da "Benim evün, hayır benim evim," kavgası pat-
lak verecektir. Dolayısıyla bunlann değişmesi la-
zımdır. Biz bunlann günün birinde değişeceğini
umduğumuz için görüşmelere devam ettik. Ama
BM Genel Sekreteri bunun altını çizdi ve dedi ki:
"Böyle temel değişiklikleri ne bir taraf. ne de öbür
taraf istesin."
Papadopulos da (Yeni seçilen Rum lider) Kofi
Annan'a, "Birçok değişiklik lazım. Bunlar yapü-
ınazsa referandumda ateyhte sonuç çıkabilir" de-
mişti. Şimdi Annan, "Büyük bir denge var. Has-
sas bir denge üzerine kuruldu" diyor.
- Annan burada, hassas denge, derken neyi kas-
tediyor?
- Hassas dengeye bir göz atalım. Tekrar ediyo-
rum, dengelerde Türk tapusu geçersiz, Rum tapu-
su geçerli. Türkler eski yerleri, yurtlannın bulun-
duğu Rum bölgesine gidip yerleşmeyecek.
Azınlık statüsü
- Niye, peki?
- Türkler 11 yıl Rum çoğunluğu içinde yaşar-
ken kendilerine yapılanlan çok iyi biliyorlar.
"Rum'un verdiği tapu geçerhdir" derken bu Türk-
lere bir tuzak hazırlıyor. Yani, Türk eski malının
bulunduğu yere yerleşmeyi istemezse hesaba gö-
re bu mallannı satacak ve orayı tamamıyla terk ede-
cek. Nüfus boşalması gibi bir durum yaratılacak
oralarda. Ama Türklerbunun farkında değiller. Do-
layısıyla dengelere yine bakarsak o tarafta yüzde
yüz Rumlardan oluşan bir devlet ya da daha doğ-
ru deyimiyle bir idare bulunacak. Öte yandan bı-
zim içimiz karma olacak. Dörtte bir oranında Rum
nüfus gelecek. Bunlann yaratacağı tedirginlik ve
zorluklar ortada. Papadopulos'un beyanatı var.
Biz tngilizlere de Amerikalılara da sorduk. Bu
planı Rum imzalamazsa AB'ye girmeyecek mi?
Ingilizler de, Amerikahlar da, "Rumlar artıkAB'ye
girdi" diyorlar.
- Yani Rum tarafı Annan planını imzalama-
sa da bir şey kaybetmeyecek, öyle mi?
-Evet, ya!.. Dolayısıyla bu plan AB'ye halen gir-
miş olan Kıbns Cumhuriyeti içerisinde Kıbns
Türkü'ne anayasal bazı haklar, bir statü vermek-
tedir. Ki, bu statü kısa zaman içinde azınlık statü-
süne dönüşecektir. Daha açık söylemek gerekir-
se 1963'teki duruma geri dönülecektir. "Otaıadı,
beğenmedim" deyip durdurabilirler. Ama Kıbns
Cumhuriyeti AB üyesi olarak yoluna devam eder.
Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi'ndeki Rum Yar-
gıç Lukaides diyor ki. "Planın öngördüğü çözüm
adada kin ve çabşmalar yaratacak."
Bu, Kıbns'ı, Rum'u, Rum'un ne istediğini bi-
len birisinin değerlendirmeleri. Söylediği şu: "İn-
san haklanihlallerinin daimi şekilde kurumsallaş-
bnlması..."
Sadece bu kendi başına, etkilenenlerin normal
yaşam şartlanna ve devlet sisteminin yaşayabilir-
liğine yönelik daimi bir tehlikedir. Zaten şimdi-
den işaretini veriyor. Bu da yaşayabilir bir anlaş-
ma ortaya çıkarmayacağı gibi 1960'tan daha kar-
maşık bir durum oluşturacak. Bir de insan hakla-
n bölümü var ki, bu da bütün göçmenlerin geldik-
leri yerlere geri dönmelerini öngörüyor.
- Tasos Papadopulos da "Bütün göçmenler ge-
ri gftmelidir," demiyor mu zaten?
-Olacak iş değil. Kitaplar okuyoruz, uzmanlar-
la konuşuyoruz. Etnik bir kavgadan sonra çare ay-
nlıktır. Bunlan eskiye döndürmek tehlikelerle do-
ludur. Bir tarafın diğerini yok etmesine dayalı bir
formüldür. 1974'te aynlık oldu. Bu aynhğı esas
alarak muhafaza ederek komşuluk esası üzerine
yeni bir ortaklık kuralım, dedik. Ama önümüze ge-
tirdikleri eskiye dönüş. Yani bizim (Kıbnslı Türk-
lerin) zaman içerisinde Kıbns'tan diş macununun
tüpünden çıkması örneği Kıbns'tan çıkışımızdu".
Siz Kıbns Türk nüfusunun yansını, yaşadıkla-
n topraklan Rumlara vererek yerlerinden söker-
seniz, tekrar bir yerlere ekerseniz, bunlar artık kök
vermezler. Adam bana diyor ki:
"Ben Kuzey'e geidiğımde 27yaşımdaydım. Ma-
bmı mülkümü bıraküm, güvenlik, korkusuz yaşa-
mak için buraya geldim. Tapumu size verdim. Siz,
Rum'a takas yapnıak için bunu emaneten aldınız.
Rum'un mülkünetapuverdiniz.Benbu tapuya inan-
dun; neyim varsa buraya getirdim. Örneğin Kıb-
nsta, Rum tarafinda da obnayan en güzd elma bah-
çesiniyaptım. Dört çocuğumoldu. Hayvancıhkiçin
paralar harcadım."
Şımdi, rehabilitasyon, diyorsunuz. Vaatten baş-
ka hiç bir şey yok. Bağırdık, isyan ettik. Amen-
kalılar. "Biz para vereceğiz," dediler. Hani para?
Daha görmedik. AB'de Verheugenbir fon oluştu-
rup iane toplayacakmış. Bosna-Hersek için de ia-
ne toplamaya kalkmışlardı, ama hiçbir şey topla-
yamamışlardı.
- Hep aynı model uygulanmıyor mu?
- Hep aynı model gidiyor. Biz, "Rehabilitasyon
nedir" diye sorduk. Bunun üzerine ikinci değişik-
liğe bir ekleme yaptılar ve iki kişilik aileye 50
metrekarelik bannak öngördüler. Bunlar evsiz ka-
lacak göçmenler için. Kişiye 75, dört kişiye de 100
metrekare bannak... Yani, rehabilitasyondan an-
ladıklan bannak...
1yi de, iki kişilik aile güneyde şato bırakmış ola-
bilir. Orada güzel bir ev, bahçe ya da tarla bırak-
tığı için de Güzelyurt'ta kendisıne hem tarla, hem
ev, hem de bahçe verilmiştir. Şimdı, sen o adamı
50 metrekarelik bannağa mahkûm edeceksin. Son-
ra da, "Bu rehabilitasyondur," diyeceksin. Bu,
Kıbns TünVünü yerinden sökme muamelesidir. Bu-
nu da Rumlarla birlikte yaptılar. Bundan artık hiç
şüphemiz kalmadı.
- Siz, ameliyattan hemen sonra hasta yatağı-
nızda yatarken bildiğimiz kadanyla BM Genel
Sekreteri KofiAnnan birinciplanı önûnüze koy-
du, değil mi?
-Üstelik de, "Cevabınıbir haftadaver," dedi. Biz
iki haftada cevap vennce de tenkit edıldik.
Saldırıların kökenl AB slyasetr
- Peki, sizce bu işte bir tuhaflıkyok mu?
- Olmaz olur mu? Türkiye'de hükümet yok, o
sırada. Ben hasta yatağımda yatıyorum. Küt, di-
ye plan çıktı ortaya. Olacak iş değil. Madam
Fogg'un e-mail'lerini okuduysanız mitınglerin,
gösterilerin ve bize karşı olan saldınlann kökeni-
ni anlarsınız. Bütün bunlar AB'nin sıyasetidir.
Baktılar ki olmuyor, yürümüyor, boyun eğmeye-
ceğiz. O halde boyun eğdirmek lazım. diye karar
verdiler. "Denktaş'ın prestijini 101™," dediler. Bu-
nun üzerine de 0 günden bugüne hakkımızda söy-
lenmedik, aleyhimize yapılmadık rezillik kalma-
dı. Ilkokul, ortaokul çocuklanna kadar, "Denktaş
istifa, Denktaş hain, bizi mahvedecek. AB'ye giri-
şimizi engeDiyor," diye bana saldırdılar. Bunlan
yapanlar zamanında, yani bu sayfa açılmadan ön-
ce Türkiye'ye küfredenlerdir. Uç ay ameliyattan
sonra buradan uzak kaldım. Üç ay önce beni ya-
naklanmdan öperek uğurlayan, sırtımı sıvazla-
yanlan üç ay sonra tamamıyla bana düşmanca
davTanır buldum. Söylentilere bakarsanız, ekono-
mik sıkıntılar da giderilmiş. Allah versin.
- Peki, bir anda ekonomik sıkıntılar nasıl gi-
derilmiş olabilir? Sihirli bir değnek mi değdi
ekonomiye?
- Artık bilmem. Benden bu planı gözü kapalı im-
zalamam isteniyor. Birinci plan geldi. Dediğim gi-
bi ben daha hastanedeydim. Burada hemen, "Ya
imzala, JTJ istifa et," sloganlanyla gösteriler başla-
dı. Ben yatağımdan Olgun Bey (Cumhurbaşkan-
lığı Müsteşan Ergün Olgun) vasıtasıyla yamtımı
bildirirken ikinci plan geldi. Birinci sayfasını da-
ha okurken yeniden, "Ya istifa, ya imza" gösteri-
leri başladı.
Düşünün, demek ki daha plan gelmeden ne ge-
leceğinden bunlann haberi vardı.
ABD'nin Kıbns Koordinatörü ThomasWeston
ile ABD'nin Kıbns Büyükelçisi gidip gösterileri
seyretmişler; çok memnun olmuşlar. Weston'a,
"Herhalde eserinizi görmeye giftiniz. Bunlan siz-
leryapönyorsunuz," dedim.
- Sizce lOMart'ta ne olur?
RAUF DENKTAŞ
1924Bafdoğumlu. 1944-47 arasında
İngiltere de hukuk eğitimigördü. 1947'de
Kıbns''a dönüşünde avukatlık, 1949'dan
1958'e kadar savcılıkyaptu 1960'ta, Kıbns
CumhuriyetVnin kurulmasıyla birlikte Türk
Cemaat Meclisi Başkanlığı ile İcra Komitesi
Başkanlığı 'na seçildi. 1960-63 arası Türk
Milli Mukavemet Teşkilatı (TMT) adına
Nacak gazetesini çıkardL 28Şubat, 1964'te
BM'de yaptığı konuşma nedeniyle dönemin
Kıbns Cumhurbaşkanı Başpiskopos
Makarios tarafından "istenmeyen adam "
ilan edildi; Kıbns 'a girmesiyasaklandu
1968'de Kıbrıs'a döndü. 1973'te Kıbns
Cumhurbaşkanı Muavini ve Türk Yönetimi
Başkanı oldu. 1974'teki Barış Harekâtı'yla
Kuzey Kıbns Türk Yönetimi'nin başkanı
oldu. 1983'te KKTC'nin resmen ilamyla da
Cumhuriyet Meclisi'ni kurdu. 1985
Anayasası 'na göre cumhurbaşkanlığı için
bağımsız adaylığını koydu ve kazandu O
zamandan berigirdiği bütün
cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandu
- Ha, bak, şimdi... Kofi Annan buraya ilk geldi-
ği gün, "Papadopulos da sen de değişiklik istiyor-
sunuz, ama bu olmaz. Dolayısıyla gereken temas-
lanıuzı yapın ve 10 Mart'ta Lahey'de buluşalım ve
referanduma girme taahhütnamesini imzalayuV
dedi. Ben dedim ki: "Böylebirtaahhüt veremem.
Ben degişiklikler istiyorum.''
"Halkuuza güvenmiyor musunuz" karşıhğmı
vennce tepkım şöyle oldu:
"Benim bile anlamadığııa, içinde boş savfalan
bulunan bir belgeve imza armasıru ya da atmama-
suu halkınıa nasıl sövlerim?~
Üstelik referandumun yolu yordamı var. Önce-
likle hükumetin bunu kabul etmesı lazım. Sonra
Meclis'ten yasa geçirilip öyle referanduma gidil-
mesi gerekli. Benim yetkım yok b, bu konuda. Bu-
rası başkanlık sistemi değil. Ben taahhüt etsem de
bir şey fark etmeyecek ki. Hükümet kabul etme-
yeceğini beyan ediyor. Bir tanesı. "Referandum
günü getsin, bizbütün sandıklan açacağızJ" diyor-
muş. Yahu, burası Dingo'nun ahın mı?
- Kimileri AB 'yegirildiği takdirde KKTC hal-
kının aniden zengin olacağını, bunu engelleye-
nin de siz olduğunuzu söylüyorlar. Siz bu konu-
da ne düşünüyorsunuz?
- Insanın, "Ben AB'ye bangi statüyle gireceğinr
diye sorması ve verilen statüyü ıyıce incelemesı
lazım. Bunun ortası yoktur. Bu statüyle ya evet ya
da hayır, demeniz lazım. Bu statü bir anayasa tah-
tında Kıbns Türk azınlığı addedilen tarafa 1960
Anayasasf ndakilerin de altında bazı haklar vere-
rek ve kurucu devlet adı altında onlan kandırarak
bizi sürüklemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçta ku-
rucu devletimizin içine 80 bin Rum'u yerleştirmek
de vardır. Bu, devleti devlet olmaktan çıkarmak,
iki kesimliliği bozmak, Türkiye'nin haklannı ta-
mamıyla ortadan kaldırmak anlamına gelir. Sen
Türkiye'siz bu maceraya gireceksın, ondan sonra
çıkacak da bahtına. Bu kuman halkımıza oynat-
mak bizim hakkımız değildir.
Alternatlf harita
- Kimileri burada, "Denktaş Bey verilen hari-
talan kabul ermiyor. Ama altenıatif harita da ver-
miyor," diyorlar. Neden alternatif harita vermi-
yorsunuz?
- Alternatif harita vermek için önce kuruluşta-
ki statünün haklannı belirlemen lazımdır. Biz bu-
nu yıllarca konuştuk. Herhangi bir kimse, "Filan
göriişmede şu haklar verilsin, ana>asa bö>1e ola-
caktC denildiğini hatırlıyor mu?
Ama paketin içinde şartlı verildiği halde bir
"yüzde 29 arü" hatırlanmaktadır. Bu aşamada or-
taya harita çıkarmak demek çizginın altuıda kala-
cak köylerime ve köylülerime, "Sen arük bizi
unut Biz seni unuttuk," demek anlamına gelir.
"Sen göç edeceksin," mesajını vermek demektir.
Artık bu da olur mu? Ben haritayı çıkanrsam bu
tarafta insanlanmızı derhal rehabilite etmek mec-
buriyetinde olurum. Bundan o yerleri benim Rum'a
bıraktığım anlamı çıkar. Buna rağmen biz De So-
to'ya "neler yapılabUir"in mesajını verdik. "Gü-
zehTirttaraftndaneliniçelC dedik. Bu sefer içine
daha fazla gırdiler. Son haritaya göre Gemikona-
ğı'ndan başlayıp Yeşilırmak'a kadar gidiyorlar.
Bu olacak iş değil. Mesele bizim harita vermeme-
miz değil Biz, "Harita vereceğiz. Yeter ki şu işibi-
tireBm," dedik. Rum tarafı tabiatıyla diyor ki: "Ben
haritayı gönneden bir şej' vermem."
Ben de diyorum ki: "Haritada tatmin edihnek
ka\dı>1a verebileceklerini söyie. Beni tatmin edi-
yorsan ben de haritayı ortaya çıkannm."
Weston bana şöyle diyor: "Ben senin halkının
arasında dolaşrvonım. Banşiçinyer değişanriz, di-
yenler var."
Ben de ona, u
Bu işi yapmak isteyen kaç kişi
var" diye sordum. "Bize sadece Güzelyurt'tan,
'Yeniden göçmen olmayız,' diye 5 bin tane im-
za geldL" Diyorlar ki: "Omorfo ya da Türkçeadıy-
la Güzelyurt Rum'un. Rum bahçesine geri dön-
melidir."
Peki, benim Türk'üm Güney'deki bağına gide-
biliyor mu? Hayır. O zaman o denge nerede kal-
dı?
- Peki, gelecekte daha iyi birplan olabilir mi?
- Bunu sağlamak için uğraşmaya mecburum.
Benden sonra gelecek de daha iyi olması için uğ-
raşmaya mecburdur. Ama şimdiki plan 140 bin
Türk'ün aşamalı olarak zaman içinde toprakla-
nndan sökülüp başka topraklara ekihnesi demek-
tir. Bunun da anlamı bu Türklerin, "Allahaısmar-
ladık. Ben arnk bu ülkede hayır görmüyorum," de-
yip adayı terk etmeleridir. Türkiye'yle Yunanis-
tan'ın Kıbns üzerinde oluşturduklan bir denge
vardır. Bu dengenin oranı yüzde 50 yüzde 50'dir.
Yani burada Rum'un ne hakkı varsa Türkiye'nin
devar.
Türkiye'den ve Yunanistan'dan gelip yerleşe-
cekler hakkında uyguladıklan metot yüzde 10
Rum nüfusuna göre Yunanistan'dan gelebilir -ya-
ni 70 bin kişi-, yüzde 10 Türk nüfusuna göre Tür-
kiye'den gelebilir, yani 20 bin kişi. Hani eşitlik?
Biz diyoruz ki bütün nüfusun yüzde beşi kadar her
iki taraftan gelebilsin. Bu, demografiyi değiştirir-
miş. Yani biz sürekli Rum'un altında kalmaya
mahkûmuz. Bu ne biçim denge, ne biçim eşitlik,
o zaman? Buda çok tuhaf.
'Rum kesimi
uzlaşma
istemiyoı"
- Ya garantiler ne olacak?
-Bizim referanduma koyacağuıuz bir bölüm var.
O da garantilerle ilgili. Biz. "BuTürkiye'vleYuna-
nistan'm meseksiı&f dedik. Türkiye'yle Yunanis-
tan bu konuda anlaşmadı Ben bunun metnüıi plan-
da oldugu gibi koyarsam Türkiye'nin garantörîügü-
nü ben burada tayin etmiş olurum. Ama böyle bir
hakkım yok. Türkiye'nin garantörlüğünün şöyleya
da böyle olması konusunda kararverme haklana na-
sıl sahip olabilirim? O, Türkiye'ye aittir. Bu konu-
da Türkiye'yle Yunanistan henüz anlaşmadan biz
bunu halka sunacağız. Ve halk onayladı, diye Tür-
kiye'nin elini, kolunu bağlayacağız. Türkiye'nin
Kıbns üzerindeki haklan 1960'taki uluslararası an-
laşmalarla tayin edilmiştir. Ve o zaman TBMM'de
onaylanmıştır. Bunlarda bir değişiklik yapacaksa-
nızbu değişiklikleri yapmadan önce mi, yoksayap-
tıktan sonra mı TBMM'ye sunarsınız? O benim
meselem değil. Ama bunda benim hakkım yok.
- Rum halkı seçimlerin daha birinciturunda Ta-
sos Papadopulos 'u cumhurbaşkanı seçti. Rumlar,
öteden beri EOKA-B militanı ve şahîn olarak bi-
linen Papadopulos 'u seçerek Kıbrıs Türk toplu-
muyla uziaşmakmı, uziaşmamakmı istediklerime-
sajını verdiler?
- Papadopulos, uzlaşma olmaması maksadıyla
:
seçilmiştir. Ama bu konuda bir işaret daha var. Pa-
padopulos, seçilir seçilmez YorgoYakovu'yu Dışiş-
leri Bakanı atadı. Yakovu, 80'li yıllann Rum lideri
Spiros Kipriyanu'nun Dışişleri Bakanı'ydı. Ondan
önceki Dışişleri Bakanı Nikos Robndis. Kipriyanu'ya
baş kaldınp. "Sen fcderasyon istemryorsun. Beni
dünya>i aldarmakicin kullanıyorsun," tepkısiyle is-
tifa edince Kipriyanu Yakovu'yu tayin etti. Sonra-
ki seçimlerde Glafkos Klerides'e karşı Yorgo Vasi-
Hu'yu desteklemek için de Vasiliu'dan, "Senin mil-
li hakkını savunacağmı," diye yazılı garanti aldı.
Bunun ispaü olarak da Vasiliu Yakovu'yu Dışişle-
ri Bakanı olarak yanına aldı. Yani. Yakovu'nun geç-
mişi bu. Şimdi, Papadopulos Yakovu'yu AKEL'in
baskısıyla Dışişleri Bakanı yaptı. Cyprus Mail ga-
zetesinin geçen günkü sayısında Yakovu'yla ilgili
olarak şu görüşler yer almıştı: "Evet efendimcktir.
Papadopulos'un dediğini değil, AKEL'in dediğjni
yapacaktır. Ve görevi Hristoflas'ın (Rum komünist
partisi AKEL'in lideri) maşası olmaktır Geçmişin-
de "Retçi Cephe" nin Dışişleri Bakanı olarak ünten-
mekvarduf
- Hep siz uzlaşmaz tarafolarak gösterildiniz...
-Rum uzlaşma istiyordu da olmadı mı? Uzlaşma
olsun, diye bizim önüne koyduğumuz herhangi bir
öneriyi kabul etti de biz mi geri adım attık? Hep bi-
ze söylediklen şu oldu: "Kıbns Cumhuriyeti var-
dır. Devametmektedir. Bununiçindesizedebazı ana-
yasal haklar vereceğiz. Gelin, güle ovua>a yaşaya-
hm. Korkmayın, bir daha yapmayız. Ama Tüıît as-
keri de adadan çıksın." Şimdi bütün sorun göçmen-
lerin geri dönmeleri onlar için... Bizi yıllarca eze-
cek bir teşkilat içine girmemizi istiyorlar. Papado-
pulos'un söylediği, "Bütün göçmenler geri gtaıe-
Bdir. Karpaz'dan asla vazgeçmem. Güzelyurt doğal
olarak Rumlara geri verihnelidir." | ;
'Netlce tufan olur' t
- Peki, Rum tarafinda referandumda halkın
yüzde 50'denfazlası "Hayn-* derse ne olacak? Şim-
diden o eğilimde olduklan Rum tarafinda yapılan
kamuoyu yoklamalanndan anlaşıhyor...
- Biz bunu ABD'ye söyledik. "Mesele değü," di-
yor.
Yine onlar AB'ye girmiş olacaklar. Öte yandan
bizim, aman Rum evet diyecek. Bizim de dışarda
kalmamak korkusuyla evet dememizin bir kıyme-
ti yok.
-Neden? i
- Çünkü o girecek. Biz de planda verilecek sta-;.
tüyle, bunca göçmenle, bilmem neyle cebelleşerek
onların peşinden ginniş olacağız. Nerice
0
Tufan.
- İlginç bir nokta, uzlaşma ve AB üyeliği için
yapılan mitinglerde katılım sayısının 50-60 bin ki-
şi olduğu söylenmesine rağmen mühendisler 50- ]
60 bin kişi alacakmeydanın Kıbrıs'ta bulunma-,
dığını, örneğin en irilerinden birisi olan Lefko-\
şa'daki Girne Kapısı'nayakın İnönü Alanı'nın
bile enfazla 8 bin kişi alabileceğini söylüyorlar.İ
Doğru mu bu? \
-Yahu, bu 50-60binkişi hangi meydana sığarki?!
Meydanlann büyüklüğü belli. Adama gülerler. «j
- Peki, bütün muhalefete rağmen Türk-Yunanl
Forumu yaptırdığı bir kamuoyu yoklamasında,'
birseçim durumunda halkın sizeyüzde 39, en bû- i
yük muhalifiniz olan CTP Genel Başkanı Meh-*'
metAli Talat'a da yüzde 18 oy vereceğini sapta-\
mış. Siz bu oranlan nasıl değerlendiriyorsunuz? \
- Ben halkın bütün sektörleriyle temas halinde-
yim. Bize güvenlerini bildiriyorlar. Ben, bu kadar
zaman göıüşmeler devam eder diye köylere gitme-
dim. Geçenlerde Rum taraftna verilmesi istenen
köyleri ziyaret etrim. Adamlar ateş üzerinde oturu-
yorlar. "Buyursunlar, gelsinkr, alsudar", diyorlar.
Bunlardan bir tanesi Türkeli'nin yanındaki Yılmaz-
köy. Türkeli'nde Rumlar. zamanında tavanlan aça-
rak evlere girdiler ve 21 kişiyi katlettiler. Buna ka-
dınlar ve çocuklar dahil. Şimdi o köyü Rumlara he-
diye ediyoruz. Yahu, bunlar hiçbir şeyi düşünme-
den ellerine kalemi ahp hatlar çizmişler. 100bin Rum
göçmen evlerine geri dönecekmiş. Peki, benim in-
sanım evine gidebiliyor mu ki?
- Hep iki kesimlilikyaratıldıktan sonra ve kar-
ma hayat olmayacağını söylemiştiniz. Şimdi bu
nasıl olacak?
- Bunlan hep bozuyorlar ve hep de bozmaya
devam edecekler.