14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 9 MART 2003 PAZAR 14 PAZAR KONUGU KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş BM Genel SekreteriKofiAnnan hnplanlarını değerlendirdi S O Y L E Ş İ : LEYLA TAVŞANOĞLU leyla.tavsanoglu(S cumhuriyetcom.tr Kuzey Kıbrıs bu kez toz dumandan da öte; inanılmaz biçimde karışık. Bu karışıklık insanların kafalarının karışıkhğından da kaynaklanıyor. 28 yıllık dünyaya kapalılıktan sonra ortaya çıkan AB üyeliği umutları bir cazibe merkezi gibi hemen bütün Kıbrıslı Türklerin gözlerini kamaştınyor. Refah içinde yüzen Rum tarafıyla birlikte ciddi bir zenginliğe kavuşma düşü insanların bütün bütün başım döndürüyor. Binlerce kişi sokağa dökülüp çözümsüzlüğün tek sorumlusu olarak damgaladıkları KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş 'ın istifa etmesini istiyorlar. Yaralar çok taze; her şey çok sıcak. Para, AB üyeliği, sürekli refah umutları insanların gözlerine katarakt indirmiş gibi sanki... Ben burada hiçbir yorum yapmadan KKTC Cumhurbaşkanı Denktaş 'la söyleşimizi aktarmak istiyorum. Türkleretuzak kuruluyor-BM GenelSekreteri KofiAnnan hn Kıbnspla- nı çıkmaza girdi gibi görünüyor. Gerçekten öy- lemi? - Bu, aylardır üzerinde müzakere ettiğimiz bir plandır. Kapsamh değişikliklere uğramıştır. Müm- bit topraklanmızı Rumlara iade etmemızı öngö- ren, böylelikle 50 bin insanımm göçmen yapan, iki kesimlilik temel ilkesine rağmen bilahare 80 bin Rumu içimize yerleştiren, Türk tapusunu ka- aile almayıp Rum tapusunu yasallaştırarak Rum- lara geri dönme hakkını dolaylı bir şekilde vermiş olan bir plandır. Klerides (eski Rum lider) seçim- lerde bunu kendi halkına takdim ederken "Biz Türk askerinin adadan çıkmasını istiyorduk," de- mişti. Bu plan Türk askerini adadan çıkanyor. Gerçekten de son biçimiyle, Türkiye AB'ye gir- diğinde kalması öngörülen 6 bin kişilik garantör kuvvet de adadan çıkacaktır. - Yani, garantörlük kâğıt üzerinde mi kalır? - Evet, öyle olacaktır. Geçersiz kalacaktır. Bü- tün Rumlar içimize gelmiş olacaktır. Bunlann ge- lemeyenleri de AB însan Haklan Mahkemesi'ne (AÎHM) müracaat ederek "Bu insan hakkıdır," demeye başlayacak ve böylelikle iki halk arasın- da "Benim evün, hayır benim evim," kavgası pat- lak verecektir. Dolayısıyla bunlann değişmesi la- zımdır. Biz bunlann günün birinde değişeceğini umduğumuz için görüşmelere devam ettik. Ama BM Genel Sekreteri bunun altını çizdi ve dedi ki: "Böyle temel değişiklikleri ne bir taraf. ne de öbür taraf istesin." Papadopulos da (Yeni seçilen Rum lider) Kofi Annan'a, "Birçok değişiklik lazım. Bunlar yapü- ınazsa referandumda ateyhte sonuç çıkabilir" de- mişti. Şimdi Annan, "Büyük bir denge var. Has- sas bir denge üzerine kuruldu" diyor. - Annan burada, hassas denge, derken neyi kas- tediyor? - Hassas dengeye bir göz atalım. Tekrar ediyo- rum, dengelerde Türk tapusu geçersiz, Rum tapu- su geçerli. Türkler eski yerleri, yurtlannın bulun- duğu Rum bölgesine gidip yerleşmeyecek. Azınlık statüsü - Niye, peki? - Türkler 11 yıl Rum çoğunluğu içinde yaşar- ken kendilerine yapılanlan çok iyi biliyorlar. "Rum'un verdiği tapu geçerhdir" derken bu Türk- lere bir tuzak hazırlıyor. Yani, Türk eski malının bulunduğu yere yerleşmeyi istemezse hesaba gö- re bu mallannı satacak ve orayı tamamıyla terk ede- cek. Nüfus boşalması gibi bir durum yaratılacak oralarda. Ama Türklerbunun farkında değiller. Do- layısıyla dengelere yine bakarsak o tarafta yüzde yüz Rumlardan oluşan bir devlet ya da daha doğ- ru deyimiyle bir idare bulunacak. Öte yandan bı- zim içimiz karma olacak. Dörtte bir oranında Rum nüfus gelecek. Bunlann yaratacağı tedirginlik ve zorluklar ortada. Papadopulos'un beyanatı var. Biz tngilizlere de Amerikalılara da sorduk. Bu planı Rum imzalamazsa AB'ye girmeyecek mi? Ingilizler de, Amerikahlar da, "Rumlar artıkAB'ye girdi" diyorlar. - Yani Rum tarafı Annan planını imzalama- sa da bir şey kaybetmeyecek, öyle mi? -Evet, ya!.. Dolayısıyla bu plan AB'ye halen gir- miş olan Kıbns Cumhuriyeti içerisinde Kıbns Türkü'ne anayasal bazı haklar, bir statü vermek- tedir. Ki, bu statü kısa zaman içinde azınlık statü- süne dönüşecektir. Daha açık söylemek gerekir- se 1963'teki duruma geri dönülecektir. "Otaıadı, beğenmedim" deyip durdurabilirler. Ama Kıbns Cumhuriyeti AB üyesi olarak yoluna devam eder. Avrupa tnsan Haklan Mahkemesi'ndeki Rum Yar- gıç Lukaides diyor ki. "Planın öngördüğü çözüm adada kin ve çabşmalar yaratacak." Bu, Kıbns'ı, Rum'u, Rum'un ne istediğini bi- len birisinin değerlendirmeleri. Söylediği şu: "İn- san haklanihlallerinin daimi şekilde kurumsallaş- bnlması..." Sadece bu kendi başına, etkilenenlerin normal yaşam şartlanna ve devlet sisteminin yaşayabilir- liğine yönelik daimi bir tehlikedir. Zaten şimdi- den işaretini veriyor. Bu da yaşayabilir bir anlaş- ma ortaya çıkarmayacağı gibi 1960'tan daha kar- maşık bir durum oluşturacak. Bir de insan hakla- n bölümü var ki, bu da bütün göçmenlerin geldik- leri yerlere geri dönmelerini öngörüyor. - Tasos Papadopulos da "Bütün göçmenler ge- ri gftmelidir," demiyor mu zaten? -Olacak iş değil. Kitaplar okuyoruz, uzmanlar- la konuşuyoruz. Etnik bir kavgadan sonra çare ay- nlıktır. Bunlan eskiye döndürmek tehlikelerle do- ludur. Bir tarafın diğerini yok etmesine dayalı bir formüldür. 1974'te aynlık oldu. Bu aynhğı esas alarak muhafaza ederek komşuluk esası üzerine yeni bir ortaklık kuralım, dedik. Ama önümüze ge- tirdikleri eskiye dönüş. Yani bizim (Kıbnslı Türk- lerin) zaman içerisinde Kıbns'tan diş macununun tüpünden çıkması örneği Kıbns'tan çıkışımızdu". Siz Kıbns Türk nüfusunun yansını, yaşadıkla- n topraklan Rumlara vererek yerlerinden söker- seniz, tekrar bir yerlere ekerseniz, bunlar artık kök vermezler. Adam bana diyor ki: "Ben Kuzey'e geidiğımde 27yaşımdaydım. Ma- bmı mülkümü bıraküm, güvenlik, korkusuz yaşa- mak için buraya geldim. Tapumu size verdim. Siz, Rum'a takas yapnıak için bunu emaneten aldınız. Rum'un mülkünetapuverdiniz.Benbu tapuya inan- dun; neyim varsa buraya getirdim. Örneğin Kıb- nsta, Rum tarafinda da obnayan en güzd elma bah- çesiniyaptım. Dört çocuğumoldu. Hayvancıhkiçin paralar harcadım." Şımdi, rehabilitasyon, diyorsunuz. Vaatten baş- ka hiç bir şey yok. Bağırdık, isyan ettik. Amen- kalılar. "Biz para vereceğiz," dediler. Hani para? Daha görmedik. AB'de Verheugenbir fon oluştu- rup iane toplayacakmış. Bosna-Hersek için de ia- ne toplamaya kalkmışlardı, ama hiçbir şey topla- yamamışlardı. - Hep aynı model uygulanmıyor mu? - Hep aynı model gidiyor. Biz, "Rehabilitasyon nedir" diye sorduk. Bunun üzerine ikinci değişik- liğe bir ekleme yaptılar ve iki kişilik aileye 50 metrekarelik bannak öngördüler. Bunlar evsiz ka- lacak göçmenler için. Kişiye 75, dört kişiye de 100 metrekare bannak... Yani, rehabilitasyondan an- ladıklan bannak... 1yi de, iki kişilik aile güneyde şato bırakmış ola- bilir. Orada güzel bir ev, bahçe ya da tarla bırak- tığı için de Güzelyurt'ta kendisıne hem tarla, hem ev, hem de bahçe verilmiştir. Şimdı, sen o adamı 50 metrekarelik bannağa mahkûm edeceksin. Son- ra da, "Bu rehabilitasyondur," diyeceksin. Bu, Kıbns TünVünü yerinden sökme muamelesidir. Bu- nu da Rumlarla birlikte yaptılar. Bundan artık hiç şüphemiz kalmadı. - Siz, ameliyattan hemen sonra hasta yatağı- nızda yatarken bildiğimiz kadanyla BM Genel Sekreteri KofiAnnan birinciplanı önûnüze koy- du, değil mi? -Üstelik de, "Cevabınıbir haftadaver," dedi. Biz iki haftada cevap vennce de tenkit edıldik. Saldırıların kökenl AB slyasetr - Peki, sizce bu işte bir tuhaflıkyok mu? - Olmaz olur mu? Türkiye'de hükümet yok, o sırada. Ben hasta yatağımda yatıyorum. Küt, di- ye plan çıktı ortaya. Olacak iş değil. Madam Fogg'un e-mail'lerini okuduysanız mitınglerin, gösterilerin ve bize karşı olan saldınlann kökeni- ni anlarsınız. Bütün bunlar AB'nin sıyasetidir. Baktılar ki olmuyor, yürümüyor, boyun eğmeye- ceğiz. O halde boyun eğdirmek lazım. diye karar verdiler. "Denktaş'ın prestijini 101™," dediler. Bu- nun üzerine de 0 günden bugüne hakkımızda söy- lenmedik, aleyhimize yapılmadık rezillik kalma- dı. Ilkokul, ortaokul çocuklanna kadar, "Denktaş istifa, Denktaş hain, bizi mahvedecek. AB'ye giri- şimizi engeDiyor," diye bana saldırdılar. Bunlan yapanlar zamanında, yani bu sayfa açılmadan ön- ce Türkiye'ye küfredenlerdir. Uç ay ameliyattan sonra buradan uzak kaldım. Üç ay önce beni ya- naklanmdan öperek uğurlayan, sırtımı sıvazla- yanlan üç ay sonra tamamıyla bana düşmanca davTanır buldum. Söylentilere bakarsanız, ekono- mik sıkıntılar da giderilmiş. Allah versin. - Peki, bir anda ekonomik sıkıntılar nasıl gi- derilmiş olabilir? Sihirli bir değnek mi değdi ekonomiye? - Artık bilmem. Benden bu planı gözü kapalı im- zalamam isteniyor. Birinci plan geldi. Dediğim gi- bi ben daha hastanedeydim. Burada hemen, "Ya imzala, JTJ istifa et," sloganlanyla gösteriler başla- dı. Ben yatağımdan Olgun Bey (Cumhurbaşkan- lığı Müsteşan Ergün Olgun) vasıtasıyla yamtımı bildirirken ikinci plan geldi. Birinci sayfasını da- ha okurken yeniden, "Ya istifa, ya imza" gösteri- leri başladı. Düşünün, demek ki daha plan gelmeden ne ge- leceğinden bunlann haberi vardı. ABD'nin Kıbns Koordinatörü ThomasWeston ile ABD'nin Kıbns Büyükelçisi gidip gösterileri seyretmişler; çok memnun olmuşlar. Weston'a, "Herhalde eserinizi görmeye giftiniz. Bunlan siz- leryapönyorsunuz," dedim. - Sizce lOMart'ta ne olur? RAUF DENKTAŞ 1924Bafdoğumlu. 1944-47 arasında İngiltere de hukuk eğitimigördü. 1947'de Kıbns''a dönüşünde avukatlık, 1949'dan 1958'e kadar savcılıkyaptu 1960'ta, Kıbns CumhuriyetVnin kurulmasıyla birlikte Türk Cemaat Meclisi Başkanlığı ile İcra Komitesi Başkanlığı 'na seçildi. 1960-63 arası Türk Milli Mukavemet Teşkilatı (TMT) adına Nacak gazetesini çıkardL 28Şubat, 1964'te BM'de yaptığı konuşma nedeniyle dönemin Kıbns Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios tarafından "istenmeyen adam " ilan edildi; Kıbns 'a girmesiyasaklandu 1968'de Kıbrıs'a döndü. 1973'te Kıbns Cumhurbaşkanı Muavini ve Türk Yönetimi Başkanı oldu. 1974'teki Barış Harekâtı'yla Kuzey Kıbns Türk Yönetimi'nin başkanı oldu. 1983'te KKTC'nin resmen ilamyla da Cumhuriyet Meclisi'ni kurdu. 1985 Anayasası 'na göre cumhurbaşkanlığı için bağımsız adaylığını koydu ve kazandu O zamandan berigirdiği bütün cumhurbaşkanlığı seçimlerini kazandu - Ha, bak, şimdi... Kofi Annan buraya ilk geldi- ği gün, "Papadopulos da sen de değişiklik istiyor- sunuz, ama bu olmaz. Dolayısıyla gereken temas- lanıuzı yapın ve 10 Mart'ta Lahey'de buluşalım ve referanduma girme taahhütnamesini imzalayuV dedi. Ben dedim ki: "Böylebirtaahhüt veremem. Ben degişiklikler istiyorum.'' "Halkuuza güvenmiyor musunuz" karşıhğmı vennce tepkım şöyle oldu: "Benim bile anlamadığııa, içinde boş savfalan bulunan bir belgeve imza armasıru ya da atmama- suu halkınıa nasıl sövlerim?~ Üstelik referandumun yolu yordamı var. Önce- likle hükumetin bunu kabul etmesı lazım. Sonra Meclis'ten yasa geçirilip öyle referanduma gidil- mesi gerekli. Benim yetkım yok b, bu konuda. Bu- rası başkanlık sistemi değil. Ben taahhüt etsem de bir şey fark etmeyecek ki. Hükümet kabul etme- yeceğini beyan ediyor. Bir tanesı. "Referandum günü getsin, bizbütün sandıklan açacağızJ" diyor- muş. Yahu, burası Dingo'nun ahın mı? - Kimileri AB 'yegirildiği takdirde KKTC hal- kının aniden zengin olacağını, bunu engelleye- nin de siz olduğunuzu söylüyorlar. Siz bu konu- da ne düşünüyorsunuz? - Insanın, "Ben AB'ye bangi statüyle gireceğinr diye sorması ve verilen statüyü ıyıce incelemesı lazım. Bunun ortası yoktur. Bu statüyle ya evet ya da hayır, demeniz lazım. Bu statü bir anayasa tah- tında Kıbns Türk azınlığı addedilen tarafa 1960 Anayasasf ndakilerin de altında bazı haklar vere- rek ve kurucu devlet adı altında onlan kandırarak bizi sürüklemeyi amaçlamaktadır. Bu amaçta ku- rucu devletimizin içine 80 bin Rum'u yerleştirmek de vardır. Bu, devleti devlet olmaktan çıkarmak, iki kesimliliği bozmak, Türkiye'nin haklannı ta- mamıyla ortadan kaldırmak anlamına gelir. Sen Türkiye'siz bu maceraya gireceksın, ondan sonra çıkacak da bahtına. Bu kuman halkımıza oynat- mak bizim hakkımız değildir. Alternatlf harita - Kimileri burada, "Denktaş Bey verilen hari- talan kabul ermiyor. Ama altenıatif harita da ver- miyor," diyorlar. Neden alternatif harita vermi- yorsunuz? - Alternatif harita vermek için önce kuruluşta- ki statünün haklannı belirlemen lazımdır. Biz bu- nu yıllarca konuştuk. Herhangi bir kimse, "Filan göriişmede şu haklar verilsin, ana>asa bö>1e ola- caktC denildiğini hatırlıyor mu? Ama paketin içinde şartlı verildiği halde bir "yüzde 29 arü" hatırlanmaktadır. Bu aşamada or- taya harita çıkarmak demek çizginın altuıda kala- cak köylerime ve köylülerime, "Sen arük bizi unut Biz seni unuttuk," demek anlamına gelir. "Sen göç edeceksin," mesajını vermek demektir. Artık bu da olur mu? Ben haritayı çıkanrsam bu tarafta insanlanmızı derhal rehabilite etmek mec- buriyetinde olurum. Bundan o yerleri benim Rum'a bıraktığım anlamı çıkar. Buna rağmen biz De So- to'ya "neler yapılabUir"in mesajını verdik. "Gü- zehTirttaraftndaneliniçelC dedik. Bu sefer içine daha fazla gırdiler. Son haritaya göre Gemikona- ğı'ndan başlayıp Yeşilırmak'a kadar gidiyorlar. Bu olacak iş değil. Mesele bizim harita vermeme- miz değil Biz, "Harita vereceğiz. Yeter ki şu işibi- tireBm," dedik. Rum tarafı tabiatıyla diyor ki: "Ben haritayı gönneden bir şej' vermem." Ben de diyorum ki: "Haritada tatmin edihnek ka\dı>1a verebileceklerini söyie. Beni tatmin edi- yorsan ben de haritayı ortaya çıkannm." Weston bana şöyle diyor: "Ben senin halkının arasında dolaşrvonım. Banşiçinyer değişanriz, di- yenler var." Ben de ona, u Bu işi yapmak isteyen kaç kişi var" diye sordum. "Bize sadece Güzelyurt'tan, 'Yeniden göçmen olmayız,' diye 5 bin tane im- za geldL" Diyorlar ki: "Omorfo ya da Türkçeadıy- la Güzelyurt Rum'un. Rum bahçesine geri dön- melidir." Peki, benim Türk'üm Güney'deki bağına gide- biliyor mu? Hayır. O zaman o denge nerede kal- dı? - Peki, gelecekte daha iyi birplan olabilir mi? - Bunu sağlamak için uğraşmaya mecburum. Benden sonra gelecek de daha iyi olması için uğ- raşmaya mecburdur. Ama şimdiki plan 140 bin Türk'ün aşamalı olarak zaman içinde toprakla- nndan sökülüp başka topraklara ekihnesi demek- tir. Bunun da anlamı bu Türklerin, "Allahaısmar- ladık. Ben arnk bu ülkede hayır görmüyorum," de- yip adayı terk etmeleridir. Türkiye'yle Yunanis- tan'ın Kıbns üzerinde oluşturduklan bir denge vardır. Bu dengenin oranı yüzde 50 yüzde 50'dir. Yani burada Rum'un ne hakkı varsa Türkiye'nin devar. Türkiye'den ve Yunanistan'dan gelip yerleşe- cekler hakkında uyguladıklan metot yüzde 10 Rum nüfusuna göre Yunanistan'dan gelebilir -ya- ni 70 bin kişi-, yüzde 10 Türk nüfusuna göre Tür- kiye'den gelebilir, yani 20 bin kişi. Hani eşitlik? Biz diyoruz ki bütün nüfusun yüzde beşi kadar her iki taraftan gelebilsin. Bu, demografiyi değiştirir- miş. Yani biz sürekli Rum'un altında kalmaya mahkûmuz. Bu ne biçim denge, ne biçim eşitlik, o zaman? Buda çok tuhaf. 'Rum kesimi uzlaşma istemiyoı" - Ya garantiler ne olacak? -Bizim referanduma koyacağuıuz bir bölüm var. O da garantilerle ilgili. Biz. "BuTürkiye'vleYuna- nistan'm meseksiı&f dedik. Türkiye'yle Yunanis- tan bu konuda anlaşmadı Ben bunun metnüıi plan- da oldugu gibi koyarsam Türkiye'nin garantörîügü- nü ben burada tayin etmiş olurum. Ama böyle bir hakkım yok. Türkiye'nin garantörlüğünün şöyleya da böyle olması konusunda kararverme haklana na- sıl sahip olabilirim? O, Türkiye'ye aittir. Bu konu- da Türkiye'yle Yunanistan henüz anlaşmadan biz bunu halka sunacağız. Ve halk onayladı, diye Tür- kiye'nin elini, kolunu bağlayacağız. Türkiye'nin Kıbns üzerindeki haklan 1960'taki uluslararası an- laşmalarla tayin edilmiştir. Ve o zaman TBMM'de onaylanmıştır. Bunlarda bir değişiklik yapacaksa- nızbu değişiklikleri yapmadan önce mi, yoksayap- tıktan sonra mı TBMM'ye sunarsınız? O benim meselem değil. Ama bunda benim hakkım yok. - Rum halkı seçimlerin daha birinciturunda Ta- sos Papadopulos 'u cumhurbaşkanı seçti. Rumlar, öteden beri EOKA-B militanı ve şahîn olarak bi- linen Papadopulos 'u seçerek Kıbrıs Türk toplu- muyla uziaşmakmı, uziaşmamakmı istediklerime- sajını verdiler? - Papadopulos, uzlaşma olmaması maksadıyla : seçilmiştir. Ama bu konuda bir işaret daha var. Pa- padopulos, seçilir seçilmez YorgoYakovu'yu Dışiş- leri Bakanı atadı. Yakovu, 80'li yıllann Rum lideri Spiros Kipriyanu'nun Dışişleri Bakanı'ydı. Ondan önceki Dışişleri Bakanı Nikos Robndis. Kipriyanu'ya baş kaldınp. "Sen fcderasyon istemryorsun. Beni dünya>i aldarmakicin kullanıyorsun," tepkısiyle is- tifa edince Kipriyanu Yakovu'yu tayin etti. Sonra- ki seçimlerde Glafkos Klerides'e karşı Yorgo Vasi- Hu'yu desteklemek için de Vasiliu'dan, "Senin mil- li hakkını savunacağmı," diye yazılı garanti aldı. Bunun ispaü olarak da Vasiliu Yakovu'yu Dışişle- ri Bakanı olarak yanına aldı. Yani. Yakovu'nun geç- mişi bu. Şimdi, Papadopulos Yakovu'yu AKEL'in baskısıyla Dışişleri Bakanı yaptı. Cyprus Mail ga- zetesinin geçen günkü sayısında Yakovu'yla ilgili olarak şu görüşler yer almıştı: "Evet efendimcktir. Papadopulos'un dediğini değil, AKEL'in dediğjni yapacaktır. Ve görevi Hristoflas'ın (Rum komünist partisi AKEL'in lideri) maşası olmaktır Geçmişin- de "Retçi Cephe" nin Dışişleri Bakanı olarak ünten- mekvarduf - Hep siz uzlaşmaz tarafolarak gösterildiniz... -Rum uzlaşma istiyordu da olmadı mı? Uzlaşma olsun, diye bizim önüne koyduğumuz herhangi bir öneriyi kabul etti de biz mi geri adım attık? Hep bi- ze söylediklen şu oldu: "Kıbns Cumhuriyeti var- dır. Devametmektedir. Bununiçindesizedebazı ana- yasal haklar vereceğiz. Gelin, güle ovua>a yaşaya- hm. Korkmayın, bir daha yapmayız. Ama Tüıît as- keri de adadan çıksın." Şimdi bütün sorun göçmen- lerin geri dönmeleri onlar için... Bizi yıllarca eze- cek bir teşkilat içine girmemizi istiyorlar. Papado- pulos'un söylediği, "Bütün göçmenler geri gtaıe- Bdir. Karpaz'dan asla vazgeçmem. Güzelyurt doğal olarak Rumlara geri verihnelidir." | ; 'Netlce tufan olur' t - Peki, Rum tarafinda referandumda halkın yüzde 50'denfazlası "Hayn-* derse ne olacak? Şim- diden o eğilimde olduklan Rum tarafinda yapılan kamuoyu yoklamalanndan anlaşıhyor... - Biz bunu ABD'ye söyledik. "Mesele değü," di- yor. Yine onlar AB'ye girmiş olacaklar. Öte yandan bizim, aman Rum evet diyecek. Bizim de dışarda kalmamak korkusuyla evet dememizin bir kıyme- ti yok. -Neden? i - Çünkü o girecek. Biz de planda verilecek sta-;. tüyle, bunca göçmenle, bilmem neyle cebelleşerek onların peşinden ginniş olacağız. Nerice 0 Tufan. - İlginç bir nokta, uzlaşma ve AB üyeliği için yapılan mitinglerde katılım sayısının 50-60 bin ki- şi olduğu söylenmesine rağmen mühendisler 50- ] 60 bin kişi alacakmeydanın Kıbrıs'ta bulunma-, dığını, örneğin en irilerinden birisi olan Lefko-\ şa'daki Girne Kapısı'nayakın İnönü Alanı'nın bile enfazla 8 bin kişi alabileceğini söylüyorlar.İ Doğru mu bu? \ -Yahu, bu 50-60binkişi hangi meydana sığarki?! Meydanlann büyüklüğü belli. Adama gülerler. «j - Peki, bütün muhalefete rağmen Türk-Yunanl Forumu yaptırdığı bir kamuoyu yoklamasında,' birseçim durumunda halkın sizeyüzde 39, en bû- i yük muhalifiniz olan CTP Genel Başkanı Meh-*' metAli Talat'a da yüzde 18 oy vereceğini sapta-\ mış. Siz bu oranlan nasıl değerlendiriyorsunuz? \ - Ben halkın bütün sektörleriyle temas halinde- yim. Bize güvenlerini bildiriyorlar. Ben, bu kadar zaman göıüşmeler devam eder diye köylere gitme- dim. Geçenlerde Rum taraftna verilmesi istenen köyleri ziyaret etrim. Adamlar ateş üzerinde oturu- yorlar. "Buyursunlar, gelsinkr, alsudar", diyorlar. Bunlardan bir tanesi Türkeli'nin yanındaki Yılmaz- köy. Türkeli'nde Rumlar. zamanında tavanlan aça- rak evlere girdiler ve 21 kişiyi katlettiler. Buna ka- dınlar ve çocuklar dahil. Şimdi o köyü Rumlara he- diye ediyoruz. Yahu, bunlar hiçbir şeyi düşünme- den ellerine kalemi ahp hatlar çizmişler. 100bin Rum göçmen evlerine geri dönecekmiş. Peki, benim in- sanım evine gidebiliyor mu ki? - Hep iki kesimlilikyaratıldıktan sonra ve kar- ma hayat olmayacağını söylemiştiniz. Şimdi bu nasıl olacak? - Bunlan hep bozuyorlar ve hep de bozmaya devam edecekler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle