28 Nisan 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
8 MART 2003 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA 17 İşbirliği ve yardım Yazanmız Özgen Acar, A- K-P lideri Recep Tayyip Erdoğan'ın ABD Başkanı George Bush ile geçen Aralık ayında yaptığı ve Türkiye'yi bağlayıcı vaatlerde bulunduğu ileri sürülen görüşmenin tutanaklannın açıklanmasını önerdi. Eğer "tutanak tutulmuşsa" tabii. O görüşmeye, Erdoğan'ın "yetkisiz, sorumsuz" danışmanı Cüneyd Zapsu da katılmıştı. Tutanaklar açıklanmasa da, Erdoğan'ın danışmanı ile birtikte Bush'la yaptıklan görüşmede ABD'ye ödün verip vermedikleri ve bu ülkeyle ne tür ilişkiler içinde olduklan, Zapsu'nun geçen hafta VVashington Post'ta çıkan demecinde açıkça belli oluyor: "Amerikalıların ikinci tezkereyi haklı kılmak için Tayyip Erdoğan'a yardım etmesi gerekir. Amerikalılar, Erdoğan'a Meclis'e götürebileceği bir şey verebilirier." Keklik çantada mı? Yannki Siirt seçimi "enişte" Recep Tayyip Erdoğan için çantada keklikmiş... Acaba? CHP Siirt ll Başkanı Mervan Bilek'in izlenimlerine başvuralım: "Geçen hafta Siirt'e geldi, çelik yelek giydi, protesto edildi, otobüsün içinden ancak 10 dakika konuştu, gitti. iktidar gücü, devlet gücü, yeşil sermaye... Tümünü koyun üst üste, hepsini kullanıyorlar. Ama, AKP'nin 100 günlük icraatını, Erdoğan'ın savaş yanlısı tavnnı, CHP'nin TBMM'deki savaşa karşı olağanüstü mücadelesini de görüyor Siirtli. Siirt'te seçim ortadadır. Beklentilere bakmayın siz. Tersi, biz CHP'liler için değil de, onlara sürprizolur." Ister misiniz, Erdoğan bir darbe de Siirt'ten yesin? Sorumuzun tempolu karşıhğını duyar gibiyiz: Hangi barışın bedeli? Maliye Bakanı Kemal Unakrtan, savaş tezkeresinin reddinden hemen sonra konan yeni vergileri, yapılan zamlan "Banşın bedeli" diye tanımladı. Ankara Serbest Mali Müşavirler ve Muhasebeciler Odası Başkanı Mehmet Koç, Cumhurbaşkanı'nın vetosuna karşın çıkanlan "vergi affı"r\\n sonuçlannı anımsattı: "İktidar, çıkardığı vergi affı ile 10 katrilyonluk; nereden buldunu, mali milatı da kaldırarak yaklaşık 40 katrilyonluk alacağından vazgeçti..." Şimdi "banşın bedeli" diyerek garibanın üzerine yükleniyorlar. Çok doğru, ortada gerçekten bir "banşın bedeli" var. O da A-K- P'nin çıkardığı "vergi barışı"nın bedeli. Kadııılarmıız SONMEZTARGAN Kapitalist dizge pazar ekono- misini canlı tutmak için çeşitli yöntemlergeliştirmiştir. Bunlann başında reklam sektörü gelir. Bu sektör denli etkili değilse bile bir başka yöntem de soyut amaç- lar için insanlann seferber edil- rnesidir. örneğin bu amaçla bir- çok anma günleri türetilmiştir ki bunlar saymakla bitmez: Ana- lar Günü, Babalar Günü, Sevgi- liler Günü ve daha niceleri... Böyle günlerde herkes birbi- rine armağanlar alarak tüketim ekonomisinin canlanmasına, da- ralmış iç pazann ayağa kalkma- sına katkı koyariar. Yine böylesi günlerde örneğin ABD'de tüke- ticilerie satın alınan her mal ve hizmetin ederi olağan günlerde- kinin yaklaşık iki katıdır. Bu zam- lı tarifeyetokantave eğlence yer- lerinden tutun, sanat ve kültür harcamalan da dahildir. Anma etkinlikleri düzenleme- nin ekonomik boyutunun yanı sıra bir de siyasal yanı vardır. Sömürüden gerilen kitleleri ya- tıştırmak, toplumu genel bir hoş- görü ortamında buluşturmakta böytesi etkinliklerin yadsınmaz bir rolü olduğu açıktır. Başka bir an- latımla bu gibi etkinlikler toplu- ma moral aşılamanın önemi bi- rer kaldıracı olarak kapitalist diz- genin üst yapısını oluştururlar. Kapitalist düzen, salt kendi amaçlan için türettiklerine değil, toplumun savaşım geleneğin- den gelen günler için de anma ve kırtlama etkinliklerinin yapıl- masını zamanla içine sindirme- sini bilmiştir. örneğin işçi ve emekçilerin biriik ve dayanışma günüolan "1 Mayıs" bunlardan biridir. Ama hemen belirtmek gerekir- se kimi etkinlikler de tarihinden ve içeriğinden kopartılarak, içi boşattılarak anılmaktadır. Bugün anacağımız "8 Mart Dünya Ka- dınlar Günü"nü bu kapsamda ele alabiliriz. Bugün, özellikle burjuva ve küçük burjuva ka- dınlannın elinde ve birçok yer- de erkek düşmanlığına dö- nüştürülmektedir. Oysa Dünya Kadınlar Gü- nü'nün cinsiyet aynmryta uzak- tan yakından bir ilgisi olmadı- ğı gibi, tarihsel çıkışı tama- men bir sıntf savaşımının ürü- nüdür. Gelin bugün kutJanmakta olan Dünya Kadınlar Günü'nü tarih- sel olarak biraz açalım. 8 Mart 1857'de New York'ta- ki bir tekstil fabrikasında düşük ücret ve kötü çalışma koşullan- nın düzeltilmesi için işçi kadın- lar greve gider. Polis, greve mü- dahale eder ve bu sırada bugün bile kaynağı bilinmeyen bir ne- denden dolayı fabrikada yangın çıkar. Polisin ya da işletmenin bir sabotajı olduğu sanılan bu yangında 140 kadın işçi yaşamı- nı yitirir. Bu olay, ABD'de işçi ve emek- çilerin büyük tepkisine yol açar. Yanan işçi kadınlann cenazesi, yüz binlerin katıldığı görkemli bir törenle kaldınlır. 8 Mart'ı sonraki yıllarda ABD ve dünyada diğer kadın eylem- leri izler. Bütün dünyayı içinde ka- dınlann etkin biçimde yer aldığı grev dalgası sarar. 1910 yılında Clara Zetkin'in girişimiyle 17 ülkeden 100'e yaktn kadın de- legenin katıldığı II. Enternas- yonal Kadın Konferansı dü- zentenir. Bu konferansta dünya- nın neresinde olursa olsun ka- dınlara uygulanan sömürü ve baskıya karşı savaşım, kadın- erkek eşitliği, kadınlara seçme- seçilme hakkının tanınması, em- peryalizme karşı ortak savaşım kararian alınır. Birinci emperyalist savaş ne- deniyle kadın etkinliklerine kısa bir ara verilir. Ancak 8 Mart 1917'de Petrograd'da kadın iş- çiler, aynı günün akşamına ka- dar 120 bin işçinin katıldığı bü- yük bir grev başlatır. Kadın işçi- ler dünya ölçeğinde yine sah- nededir. 1921 yılında toplanan II. Enternasyonal Konferan- sı'nda 8 Mart'ın Dünya Kadın- lar Günü olması karara bağ- lanır. Ve böylece bu gün evren- sel bir nitelik kazanır. ûzetle "8 Mart Dünya Ka- dntar Günü" özü itibanyla dün- ya kadın işçilerinin biriik, da- yanışma ve savaşımlannın bir ürünüdür. Ve bu ürün, Aralık 1977'de Birieşmiş Milletler'in al- dığı bir kararia tüm dünyada 8 Mart'ın "Dünya Kadınlar Günü" olarak kabul edilmesiyle mey- velerini verir. Bizde de kadınlanmızın gerek sınıf savaşımında, gerekse ulu- sal Kurtuluş Savaşı'nda özgün biryeri vardır. Istanbul'un işgal günlerinde SuKanahmet Mey- danı'nda yapılan büyük mi- tingde ilk konuşmayı yapanın aydın bir kadımmız olduğu unutulmamalıdır. Yine Kurtu- luş Savaşı'nın kan ve ateş orta- mında cephe gerisinde ve üre- tim alanlannda savaşa destek veren yoksul ve köylü kadınlan- mızdır. Bu gerçeği Nâzım Hik- met, Kurtuluş Savaşı Desta- nı'nda ne güzel dile getirmiştir: "bizim kadınlanmız: I korkunç ve mübarek elleri, I ince, küçük çeneleri, kocaman gözlehyie I anamız, avradımız, yârimiz I ve sanki hiç yaşamamış gibi ölen I ve soframızdaki yeri I öküzü- müzden sonra gelen I ve dağ- lara kaçınp uğrunda hapis yat- tığımız I ve ekinde, tütünde, odunda ve pazardaki I ve kara- sabana koşulan I ve ağıllarda I ışıltısında yere saplı bıçaklann I oynak, ağır kalçalan ve zilleriy- le bizim olan I kadınlar, I bizim kadınlanmız." Bugün fabrikalarda, atölyeler- de, birçok işletmede, tarialarda emeğini satarak zar zor geçinen ama onuruyla yaşayan işçi ka- dınlanmızla, evinde erkeğinetut- sak edilmiş, işsizlikten sokak or- talanna bırakılarak namusuna bunaltılmış kadınlar içindir asıl 8 Mart'lar... ISIK KANSl Bağımsız düşünebilme yetisiGazetemizde "Savaş toptan da yuvarlaktır" başlıklı dizisini okuduğumuz araştırmacı-yazar Ali Tartanoğlu, "Yalnız Adam Mustafa Kemal" kitabının girişinde, Atatürk'ün "Söy/ev"inin, sivil okullar bir yana, Harp Okulu'nda bile sınıf kütüphanelerinde bulundurulmasına, tavsiye edilmesine karşın "müfredat programına dahil bir ders kitabı olmasa da, yardımcı ders kitabı olarak dahi okutulmadığına" değiniyor. Kitapta, Atatürk'ün Refet Bele, Ali Fuat Cebesoy, Kazım Karabekir, Rauf Orbay gibi yakın silah arkadaşlanyla olan görüş aynlıklan başta Söylev olmak üzere birçok kaynağa ve belgeye dayanılarak izleyiciye sunulmuş. Bir örnek: Atatürk, Amasya genelgesinin taslağını hazırlamıştır ve "Vatanın bütünlüğü, ulusun bağımsızlığı tehlikededir. Ulusun bağımsızlığını, yine ulusun azim ve karan kurtaracaktır" saptamalannın da yer aldığı genelgenin, kendisiyle aynı heyecanı duyacağını sandığı arkadaşlannca da imzalanmasını ister. Rauf Orbay, önce "yetki ve ilgisi" olmadığı gerekçesiyle imzalamaktan çekindiği genelgeye, ancak Atatürk'ün "tarihsel belge" olduğu yönündeki uyansı üzerine imzasını atar. Refet Bele de, Erzurum Kongresi'ni toplamaktaki amacı anlayamadığını belirterek metni imzalamaz. O da ısrarlar üzerine, genelgenin attına bir "işaret" koymakla yetinir. Tartanoğlu kitabında, Kazım Karabekir Paşa'nın, Atatürk'e "Ingilizlere karşı daha yumuşak olmak gerektiğini" kabul ettirmek istediğini de yazmış; bağımsızlık için hazıriıklara karşı giriştiği dönemde Atatürk'ün kendisine "Bu iş ordu ister, para ister" diyenlere, "Para da olacak, ordu da... Parayok, ordu dayok... Olmaz böyle şey! Para olsa da olmasa da ordu olacak" karşıhğını verdiğini de... Kitabı bitirdiğinizde hem bir asker, hem bir komutan, hem de bir halk ve devlet adamı olarak, Atatürk'ü Atatürk yapan ve yanındaki paşalardan ayıran en önemli özelliğin "bağımsız düşünebilme yetisi" olduğu bir kez daha bilincinize kazınıyor.. Işte bugün de özlediğimiz yeti budur... TBMM'nin savaş tezkeresinin reddi karanndan önce yapılan "Halk Bu Savaşı Durduracak" mitinginin düzenleyicilerinden TMMOB Başkanı Kaya Güvenç, hafta başında şunlan söylüyordu bize: "Başka bir Türtdye'de uyandık. Uzun zamandır buna benzer eytemleri yapıyor, ama o eylemler sonunda yine bir şey değişmeyecek diye başımız bir Seçeneksidik anlamda öne eğik aynlıyorduk alanlardan. Bu duygu, bize, halka müthiş bir moralsiziik de veriyordu. Ancak bu kez böyle olmadı ve son mitingle şunu kanıtladık: Ortak, somut bir hedefte bineşildiği, halkın gûcûnü temsil etme olanağı butan birzemin yaratıldığı zaman başanya ulaşılabiliyor." Aradan birkaç gün geçti, Genelkurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök, olası Irak operasyonu konusunda Türkiye'nin seçeneğinin "kötü ile daha kötü arasında" olduğunu söyledi. Yani, ne olursa olsun seçenek •fröfö'oiacaktj. Seçeneksiz seçenek gibi bir şey... KtM KİME DUM DUMA BEHIÇAK behicaküı turk.net SSSSSm- S5 ÇtZGtLİK KÂMtL MASARACI H A R B l SEMtH POROY semihponjy(g yahoo.com BULUT BEBEK NURAYÇİFTÇI [email protected] #nnecı'm, fnan ki htıraa JO TARtHTE BUGÜN MLMTAZARIKAN 8 Mart ACtLEN SATILIK HERJEKLE O 262 3-Hl 511 28 YAZLIK DÜZÜ 5 6 RUSYA'DA 191? DEVR/Mf 1S17't>e8U6ÜH,RUSYA'DA, ÇAZK-MKOLA VE ONUN YÖNETİUİNE KA/Sfl HALK AYVOAfJP/. KÖKÛ, 19OS LEHE VE DAHA PA G£RİLE&£ DAYAMAN OTOK/SA- SİYE SAÇfCAU>iei EyLEMLERİ,SON YILLA&DAKİ SAVAŞ, KTTLIK, SASIC/ Sİgi ME&eNLEHLE AZTKIIŞ 77. YAĞMALAMA OLAYLARI SİR&l/pNİ İZÜYOeDU. PETKO6eA0'OA KAPINLAIZJN ÖNCÛLÛSÜNt>E »W- LAN BİR OÖSTEIZİ YÛeÜYÜÇÜ ÇOK SÜYÜYeCEK,£K- MEK. VE SAJSlÇ /£7Ey£M HALKA DAHA SOMSA AS- K&/SLEZ DE KATtLACAKTI. BU OLAYLARI, ÇARfN 7AHT1 TERKJETMESİ, KERBNSKV 'NİN GEÇJCİ Hİİ- KÛMETİ VE AROMDAH DA BOLÇEV/KIEE'/Af /K- TİOARI ELEALMASI İZÜYE€EtaİfZ.ÇBÜHO&&Mİ) Solala, Ku£ Devrimi 'nin an dranvtht anfanndan biri,/C'Ç£aray/'ıta htlkın sulct/racf SAGNAK NtLGÜN CERRAHOĞLU Bustfun Basn Topbntısı». "Türkiye karannı değiştirmese bile, bu biriikterimiz için artıkzoriukyaratmayacaktır. Bundan eminim..." Bush'un basın toplantısını izlemek için sabah 4'e dek TV başında oturdum. Değdi. "TBMM'den çıkan karann değişmemesi halinde ABD birliklehnin zora girip girmeyeceğini" soran bir gazeteciyeABD Başkanfnın verdiği yanıt bu oldu. Yer- li// yabancı haber ajanslan bu yanıtı başkanın "B pla- nına yaptığı atıf" şeklinde değerlendirdi. Ama ben şahsen Bush'un bir "B planından" söz ettiğini duy- madım. Nitekim "VVashington Post" da aynen benim ha- tırtadığım biçimde yazıyor "Türklerin 'Hayır' karan değişmese bile Bush, bunun birtiklerimiz için zoriuk yaratmayacağını söyledi..." diyor. Bu, ikinci tezkere karan beklenmeden "Iskenderun kilidinin" nasıl ve neden "açıldığına" ışık tutan bir cümle olabilir. George W. Bush açıkça "Biz bu işi bağladık" ya da "bağlamak üzereyiz" demeye geti- riyor. Mesaj açık: "Bu konu artık başımızı ağntan bir konu olmaktan çıkmıştır!" Bush ve ekibi ne var ki "blöfleri" ile de meşhur. "Asia Times" daha yeni, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfovvitz'in Aralık başında "Kuzey cephesi ve Türk desteğini çantada keklik" diye dünya âleme ilan et- tiğini yazdı. "Bu blöfmüş" yorumunu yanına ekleye- rek şunu da dedi: "Savaş senaryolannı VVashington; hep bu tür blöfler ve bükülmez güç varsayımlanna yaslanarak kurguluyor." Bush'un basın toplantısına da baştan sona bu ha- va hâkimdi. "Veto tehlikesini göze alarak BM Güven- lik Konseyi'nde ikinci bir yetki karannın illa oylanma- sı üzerinde ısraredecek misiniz" şeklindeki bir soru- ya mesela Başkan tereddütsüz "Evet" yanıtını verdi: "Kimin elinde hangi kart var görelim. Çıksınlar orta- ya!" BM'ye, "savaş yetkisi" veren bir ikinci karann ge- tirilmesini istemeyen Fransa, Rusya ve Çin'e "aba al- tından sopa" gösteriyor ABD Başkanı. "Sıkıysa" de- mek istiyon "Veto edeceğiniz varsa göreceğiniz var!" "Kontrolsüz güç, güç değüdir" Şimdi bu, ya "şantaj" ya "tehd'ıt" ya da "blör. Çün- kü ABD'nin Güvenlik Konseyi'nden çıkması beklenen ikinci karara ilişkin sryasetinin bu olmadığını biliyoruz. Gözlemciler "VVashington'un istemediği bir şey var- sa oda Güvenlik Konseyi'nden 'veto' yemek" diyor "Ozaman çünkü 'gayrimeşru'/uçju su götürmeyen bir savaş çıkacak. Vetonun somutlaşması halinde VVas- hington, ikinci birkararbeklemeyecek ve oylama ya- pılmayacak."AmaABD Başkanı önceki gece "BM de- diğiniz ne ki! Herkes çıkartsın kartını masaya..." diye meydan okudu herkese. Böyle bir adam. Bir saatlik basın toplantısını baş- tan sona "nutkum tutularak" izledim. Çukura gömül- müş çizgi gibi gözler, varia yok arası incecik dudak- lar, ifadesiz bir yüz ve tüm o çaresiz efelenmelere rağ- men "karizma açığını" bir türlü kapatamayan ve in- sanın içine tarifsiz bir korku salan acayip bir "hafif- lik"... Bush, evet korkutuyor. Ama iktidanyla değil "hafif- liğiyle" korkutuyor. "Kontroisüzgüç, güç değildir" he- sabı ona buna "şantaj"yapan, "gözdağı" veren "güç- süzlüğü"\\e korkutuyor. Basın toplantısını BBC'ye de- ğeriendiren bir uzman, nitekim "Bush'un bu akşam- ki konuşmalan tam bir çaresizlik ifadesiydi" diyerek aynı yorumu yaptı. Her geçen gün aleyhine dönen dün- ya kamuoyu karşısında giderek köşeye sıkışan ve "kâğıttan kaplan olmadığını ne pahasına olursa ol- sun kaba gücüyle kanıtlamaya çalışan" bir lider gör- dük karşımızda. Bir Türk gazetecisi olarak benim "dehşetle" izledi- ğim bu manzara, hayatında ciddi tek gazete okuma- mış Amerikalılan da "dehşete" düşürmüştür; emi- nim. Başka nedenlerden ötürü. Çünkü dış dünyadan bihaber yaşayan Amerikan vatandaşlannın da "yürek- leriniağzına getirecek" bir konuşma yaptı Bush. Sad- dam Hüseyin'i sürekli 11 Eylül'le bağlantılandırdı. Bunu temellendiren bir delil öne sürmeden, "Sad- damayaktakaldığısüreceyeni 11 Eylürierehazırolun!' mesajını verdi. Ve özetJe, "Sizi ancak ben korurum. Incil'e yemin ettim. Güvenliğinizin tek teminatı be- nim. Savaş pahasına da olsa sizi koruyacağım. Bu, ABD için meşnı müdafaadır. Meşru müdafaa söz ko- nusu olduğunda BM'ye söz düşmez. Ben şimdi ar- tıkaskeherimiz ve masum Iraklılariçin dua ediyorum" dedi. Tehdit, şantaj, blöf, gözdağı, dua, Incil... Allah yar- dımcımız olsun! BULMACA SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8SOLDANSAĞA: 1/Ağlan kese- rek balıkçıla- ra zarar veren bir çeşit çağa- noz. 2/ Eski Türk güreşle- rindenbiri... "- — Gece" Re- şatNuriGün- tekin'inroma- nı. 3/Mızrap- la çalınan, gövdesi uttan küçûk bir çalgı... Hatay ilin- de bir ırmak. 4/Tom- bul, iri yapılı. 5/ De- gerli madenlerin saf- lık derecesi... Lantan elementinin simgesi. 6/Birnota...OrtaAv- rupa'daki dağ sırası... Yeşim Ustaoğhı'nun bir filmi. 7/Vanlmak istenen bir amaca doğru geçilmesi gerekli dönem- lerden her biri... Küçûk erkek kardeş. 8/ Bir pey- gamber... Argoda çok çalışan öğrenciye verilen ad 9/Közlenmiş patlıcan, samusaklı yoğurt ve kıymaj- la yapılan bir yemek. YUKAJUDAN AŞAĞIYA: 1/ Parmaklara takılıp çalınan zil ya da buna benzer ses çıkancı araç. 2/Yünden dövülerek yapılan ka- lın ve kaba kumaş... "—pencerendenbirgülatba- na / Işıklarla dolsun kalbimin içi" (A.M. Dıranas) 3/ Doğacak çocuğu ana rahminden çekmeye yara- yan aygıt... Isyankâr. 4/ Halk dilinde küçük bazla- maya verilen ad. 5/Bir aygıtın gereken işi yapabü- mesi durumu... Birnota. ^Renyum elementinin sin> gesi... Yiğit, kahraman.. Belirti. 7/Rütbe,payc.Ka- yınbirader. 8/"— Çelik": Fotoğrafçımız... Dişi sı- ğır. 9/Yavuz Turgul'un "Muhsin Bey" fılminde Ûğır Yücel'in canlandn-dığı tipüvadı.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle