Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 8 ŞUBAT 2003 CUMARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Müminler ve Siyasetçiler
MÜSLÜMANLIĞI Hıristiyanlıktan farklı kılan
özelliklerden biri, dinin yeryüzü düzenine etkisi
konusundaortayaçıkar: "llahikelâm" olarak ifa-
de edilen inançlar yeryüzü düzeninin her nokta-
sında egemen olmalıdır. Bireysel yaşamda oldu-
ğu gibi kişiler arasındaki ilişkilerde ve dolayısıy-
lasosyal alanda, hukukta, yönetimde ve siyaset-
te de. Hıristiyanlıkta ise, ortaçağ din bilginlerin-
ce geliştirilen "iki kılıç" ya da "iki krallık" kuram-
lan gereği, "yeryüzü krallığı" ile "gökyüzü krallı-
ğı"n\n düzenleri ayn ayndır.
Dahadoğrusu, Hıristiyan Demokratlardışında-
kileregöre, böyle olmalıdır. Isa Peygamber'in, Ro-
ma'nın ağır vergilerinden yakınanlara elindeki
sikkeyi göstererek "Sezar'/n hakkını Sezar'a,
Tanrı'nınkini Tann'ya verin" deyişi siyasal iktida-
ra boyun eğişe karşılık Tann'nın hükmüne sığı-
nışın ifadesi sayılır.
Şimdi, Batılılarca "ılımlı Islam" olarak nitelen-
dirilen, Türkiye'de ise en başta "mümin"lerin
oylannı almış sayılan bir siyasal partinin iktidar
döneminde, bu nokta sanıldığından çok daha
önemlidir.
Böyle bir iktidar döneminde elbet kimse çıkıp
da Türkiye'de "şeriat" egemen olsun demez; la-
ik cumhuriyetin siyaset parametreleri buna elve-
rişli değil. Müslüman bir toplumda gerçekleşti-
rilmesi ne kadar zahmetli olursa olsun, çağdaş
yaşamın ve dolayısıyla çağdaş demokrasinin te-
mel zemini olan laik düzen buna izin vermez.
Kaldı ki, Osmanlı döneminde bile "şer'ihukuk"
yanında, aynca, din esaslanna dayalı oimayan bir
de "örfî hukuk" oluşmuştu.
Ama, bir toplumun hukuku ya da siyasal dü-
zeni değişse de, dinin ve dinden kaynaklanmış
inançlardan doğan degerler çok az değişiklik
gösteriyor. Anneannelerin ve annelerin anlattığı-
na göre, Mütareke döneminde bir ara Fransız iş-
gaJine düşmüş olan Zonguldak'ta insanlan en
çok rahatsız eden ve sarsan şey, Müslüman ol-
duklan söylenen Senegalli askerlerin yeni örtün-
müş genç kızlann çarşaflarını ve peçelerini sün-
gü zoruyla açtırmalanydı. Müslüman Müslüma-
na bunu yapmamalıydı.
Harbin son yıllannda Türk zabitlerinin aldıkla-
rı en ağır yara da, onlar Kutsal Yerieri korumaya
çalışırken Arap dindaşlannın Lawrance'ten ya-
na geçmiş olması değil midir?
Müslüman komşusunun gayrimüslimlerce
başlatılmak istenen bir petrol savaşına alt-
yapı hazıriamaya zorlanmış olduğunu duymak
Irak'ın Müslüman halkını da rahatsız etmez veya-
ralamaz mı? Hele böyle bir katlanış, Bölügiray
Paşa'nın Emin Çölaşan'a dünkü mektubunda
belirttiği zoraki bağlılıklardan, sıkıntılardan, zayıf-
lıklardan, çaresizliklerden ve "mahkûmiyet"\er-
den kaynaklanmaktaysa, Islam dünyasının rahat-
sızlığı ve yaralanışı daha derin olacaktır.
Ya iktidar partisine oy vermiş olan Müslüman
Türkiye halkının rahatsızlığı ve yaralanışı?
GünlüK Müstehcen Sırlar
'TIYATRO
F 0 R A
:ır, Amerikan Tiyatrosu'nun son yıltardaki
;tktieyi:i ve er uzun süreli oynaian ovumı
Y ı u n Marco Antonto De La Parra
Çcviren Deniz Yûce
Yöncten Tufan Karabulut
www.tiyatrofora.com
| Pazar 15.00 I
T.C Küttîr Bakaniıfr'nın katkıtanyU
KADIKÖY- B&RIŞ MANÇO KULTÜR MERKEZI 0 (216) 418 95 49
KÜÇÜKÇEKMECE ŞULH HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 2000/1310
Karar No: 2002/2275
Davacı Mehmet Turan vekili tarafından davalılar
Battal Turgut ve ark. aleyhine açılan ortakhğın gide-
rilmesi davasuun mahkememizde yapılan açık yargı-
laması sonunda; "Davanın kabulü ile Küçükçekmece
ilçesi, Sefaköy mevkii, Sultanmurat mahallesi. 270
ada, 7 parsel sayılı taşınmazdaki ortakhğın satış sure-
ti ile giderilmesine, satışın umuma açık artırma ile
yapılmasına, satış bedelinin Rabia Sever mirasçılan
arasmda (Rabia Sever'in hissesine isabet eden) dos-
yada bulunan mahkememizin 4. 2.2002-2001/1086,
2002/183 karar sayılı veraset belgesindeki hisseleri
nispetinde, diğer kayıt maliklerinin tapudaki paylan
oranında ve bılırkişilerin 2.7.2002 tarihli bilirkişi ra-
porunun hissedarlann hisselerine isabet edecek be-
deller ve yüzdelerin hesaplandığı "B bendindeki" da-
ğılım göz önünde bulundurularak paylaştınlmasına,
satış bedeli üzerinden %09 ilam harcı alınmasına, da-
vacı vekili için 210.000. 000.-TL. ücreti vekâlet tak-
diri ile bunun ve 305.996. 000.-TL. mahkeme mas-
raflannın hisseleri oranında taraflardan tahsiline, satı-
şm Küçükçekmece Nöbetçi lcra Müdürlüğü'nce ya-
pılmasına 23.10.2002 tarihinde karar verildiği, işbu
ilanın gazetede yayınlandığı tarihten itibaren 15 gün
sonra tebliğ edilmiş sayılacağı, tebliğden itibaren 8
gün içerisinde temyiz edilmediği takdirde karann bu
hali ile kesinleşeceği davalılar Battal Turgut ve Muh-
sin Türk'e karar tebliği yerine geçerli olmak üzere
ilanen teblig olunur. - Basın: 5414
Mollalanmızın Büyük Ozlemi!
Dünya ve evren sorunlanna vahiylerle çözüm sağlana-
maz, hiçbir zaman sağlanamamıştır. Akla üstünlük tanı-
madıkça ve vahyin yerine aklı koymadıkça geriliklerden,
ilkelliklerden kurtulunamaz. Batı uygarlığı, vahiyciliğin
değil, akılcılığm yarattığı bir uygarlıktır.
Prof. Dr. Ühan ARSEL
S
ayılan ve etkenlikle-
ri giderek artmakta
olan mollalarımız.
Atatürk'ün "akılcı
eğitim" usulleriyle
uygarlık rayına oturttuğu bu top-
lumu, "vahiydeğilinı'' usulleriy-
le ortaçağ bataklığına sürükle-
me amacındadırlar. Türkiye'nin
(ve Islam dünyasının) gömülü
bulunduğu geriliklerden kurtu-
labilmesi için vahyin akla üs-
tünlüğü ilkesine sanlmak ve ya-
şam sorunlanna Kur'an aracılı-
ğı ile çözüm bulmak gerektiği-
ni savunurlar ve özetle şöyle
derler:
Tann'nın öngördüğü yaradı-
lış düzenine uygun eylemler,
"vahiy" şeklinde inmiş olan
"Tannsal" buynıklarla ayarlan-
malıdır. Bu buyruklar insanla-
ra iletildiği an iBm haline dönü-
şüp akd üstü bir nitelik taşırlar.
Bu nedenle insanlann eğitimin-
de vahiyler esas tutulmak gere-
kir. Aklın görevi vahiyler doğ-
rultusunda iş görmektir. Vahyi
bir kenara bırakıp akıl yolunu
seçmek, hem Tann'yı yadsımak
(inkâr etmek) ve hem de ilim ve
bilgiden yoksun kalmak demek
olur! Öte yandan Tann'nın izni
ve isteği olmadan hiçbir şey ger-
çekleşemez, hiçbir şey elde edi-
lemez. Bu izin ve istek ise, Tan-
n'nın mutlak keyfiliğine bağlı
birşeydir. Önıeğin Tann,
tt
._di-
lediğinin kalbini açar ve onu
Müslüman yapar,dDediğininki-
ni kapaüp kâfir kılar" (En'am
suresi 125). "Dflediğiııi hidaye-
te erdirir, doğru yola sokar, dik-
diğini de şaşırür vedoğru yoidaıı
sapünr" (A'raf 178, Fa'tır 8).
"Dilediğine azab, dikdiğine de
merhamet edeıf (Ankebût sure-
si, ayet 21). "Düediğhıe az, dfle-
diğine bol rmk (mal, mülk, pa-
ravb_.)verir." (Nahl suresi, ayet
71).
"İBm" ve bilgi dağıtunı bakı-
mmdan da durum budur, yani
Tann, dilediği kişilere, dilediği
ölçüde (kimine az, kimine de
çok) bilgi ve anlayış gücü verir.
Her ne kadar Kur'an'ı, herkes ta-
rafından anlaşılsın diye Arapça
olarak "apaçık bir dUk" indir-
diğini bildirmiş ise de gönder-
digi ayetlerin tümünün herkes
tarafından anlaşılmasını isteme-
miştir. Bundan dolayıdır ki ba-
zı ayetleri "muhkem", bazı ayet-
leri de "müteşabih'' nitelikte in-
dirmıştir. "Muhkem ayetler"
herkes tarafından anlaşılabilecek
kesin ayetlerdir. "Möteşabih
ayetier" ise, çeşitli anlamlara
gelebilen ve herkes tarafından
anlaşılamayacak nitelikte ayet-
lerdir ki bunlann yorumunu an-
cak Tann'nın "bilgide şüphele-
ri ohnayacak kadar kuvvetli (ve
yetenekiykıldığı kişiler bilir. Ve
bu kişilerdir ki Kur'an'ı toplum
adına yorumlayıp Tann'nın va-
hiylerini ınsanlara bilim olarak
aktanrlar (AJ-i Imrân suresi, ayet
7)!
Ve işte mollalarımız, bu yukar-
daki iddialara sanlrmş olacak-
tır ki, kendilerini çağdaş ulema
kertesine ermiş gibi gösterirler
ve Kur'an'ıyorumlamayetkisi-
nin kendilerine özgü bulundu-
ğunu söylerler. Anlatmak ister-
ler ki, ülkemizin ve Islam dün-
yasının geri kalmışlığının nede-
ni, Kur'an'ın yanlış anlaşılma-
sı, yanlış uyguianmasıdır ve şim-
di onlar sayesindedir ki bu yan-
lış anlama ve uygulama gideri-
lecek, Türkiye (ve Islam dünya-
sı) kurtuluşa çıkmış olacaktîr.
Bu tür masallarla insanlan-
mızı kandıran moUalanmıza ve-
rilecek yanıt kısaca şu olmak
gerekir ki, dünya ve evren sorun-
lanna vahiylerle çözüm sağlana-
maz, hiçbir zaman sağlanama-
mıştır.
Akla üstünlük tanımadıkça ve
vahyin yerine aklı koymadıkça
geriliklerden, ilkelliklerden kur-
tulunamaz. Bah uygarlığı, vahiy-
ciliğin değil, akılcılığın yarattı-
ğı bir uygarlıktır. Eğer vaktiyle
Islam uygarlığı diye bir şey var
oldu ise bu uygarlık vahyin ürü-
nü olarak değil fakat eski Yu-
nan'ın akılcı bilimlerinden ya-
rarlanmış olanlann oluşturduk-
lan bir uygarlıkrır. Bunun böy-
le olduğunu onlar kendi ağızla-
nyla itiraf etmişlerdir ki, al-Ra-
a (865-932), al-Kindi (ölümü
819), al-Cahiz (776-869) gibi
isimler verilebilecek nice örnek-
lerden sadece birkaçıdır. "Ki-
tab a)-Hayavan" adlı yapıtında
al-Cahiz özetle şöyle der: " E ^ r
ebedi hikmederle dohı eski Yiı-
nan kaynaldanna sahip ohna-
savdık.. şimdi erişmiş bulundu-
ğumuz her bilgiden yoksun ka-
Ne yazık ki Atatürk'ün mol-
la egemenliğinden kurtardığı in-
sanlanmız bugün yine bu aym
ellere terk edilmiş olarak şeriat
verilerini rehber edinme gele-
neğine saplanmışlardır. Bundan
dolayıdır ki yaşam sorunlanna,
akılcı yoldan çözüm arayacak-
lan yerde molİalardan fetva al-
mayı yeğlerler.
En basit işleri bile onlara da-
nışmadan göremez olmuşlardır.
Sorduklan sorular, fikirsel ba-
kımdan ne kadar zavallı kerte-
de olduklannı, daha doğrusu
akılsızlıklanmn kanıtıdır: Ör-
neğin ramazanda oruçlu iken
yurtdışına ihraç etmek üzere çi-
çek toplamamn orucu bozup
bozmadığuu, ya da oruçlu iken
arkadan ya da önden fıtil koy-
manın orucu bozup bozmayaca-
ğını soranlardan tutunuz da, tu-
valette iken konuşmanın, ya da
üzerinde Arap harfleri bulunan
paralarla tuvalete girmenin, ya
da peruk takarak derse girmenin
günah olup olmadığını, inter-
netten Kur'an okumak için ap-
tes almanın gerekip gerekme-
diğini, ay toprağı ile "teyem-
müm"ün mümkün olup olma-
dığuıı (ve daha buna benzer ak-
lı durduran nice sorulan) soran-
lara vanncaya kadar, saymakla
bitmez nice zavallı örnekler var
karşımızda (Türkiye Diyanet
Vakfı tarafından yayımlanan
"Günümüz Meseleierme Fetva-
lar" adlı "Cep (dtaplan
n
na ba-
kınız). Uygarlaşmak isteyen bir
ülkenin, her şeyden önce kendi
insanlannı, vahyin "üsrünhığü"
inançlanyla değil fakat aküreh-
berliği ile düşünebüir kerteye
getirebüeceğinı bılmem ne za-
man öğrenebileceğiz.
Terörist...
Dr. Erdoğan AYDOĞAN
K
işisel imgelem (tahayyül), kişisel
tasanm, kişisel düşünü, kişisel can-
landırma olarak da adlandınlmak-
tadır. Nasıl bir insan olduğumuzun kendi gö-
rüşümüzden bir anlatımıdır. Bu anlatım,
hakkımızdaki fikirlerden oluşur. Bu fıkir-
ler, çocuklukta ve gençlikte öğrenilen, oku-
nan, görülen, işitilenler ve uygulananlarla
gelişir. Ister olumlu, ister olumsuz olsun, in-
san bu kişisel imgelem'in (tahayyülün) em-
rine girmiştir artık. Yani kendini nasıl bir in-
san olarak düsünüyorsa öyle davranacak
demektir. lyi ve olumlu fıkirlerle gelişen ki-
şisel tasanmlarda vardır. Bunlarda, olumlu
davranışlar, gerekli sorumluluklar, insan-
cıl yüce duygular ve yetenekler ortaya çık-
maktadır.
Kişi, terörist biri olduğuna inandınlmış-
sa, kendini hep öyle imgeleyecek, öyle ta-
hayyül edecektir. Ne kadar ceza görürse
görsün, bu görüşü değiştirilemediği sürece
suçunu işlemeye devam edebilecektir.
Adaletsizliğin kurbanı olduğu düşünü-
sünde olan, her davranışta bunu arayacak ve
sorgulayacaktır. Yetersizlik fikrinde sıkışıp
kalan terörist, değer kazanabileceği olay
arayacaktır. Ve böylece vücudu parçalansa
bile bombanın pımini çekebilecektir. Gülüm-
semeyi unutan yüzü vardır. Korkaklığını
örtmek isteyen, gereksiz cesaret gösterir.
Yandaşlannı mutlu etme aşınlığı, kendini
suçlayanlan düşman görerek yok etme is-
teği onun yaşam isteği durumuna gelir.
Olumsuz fikirler sonu bu eylemlerin olu-
şabileceğinin farkında değildir. Yaptığının
doğru ve haklı olduğuna bozuk kişisel im-
gelem inandırmıştır.
tnsanoğlunun en zayıf tarafi, oJumsuz da
oka fıkirlerine karşı koyamayışıdır. Bunun
sonucu sevgi yokluğu, insancıl nesneler kar-
şısında duygulanmayış gelişir. Bir süre son-
ra bu, kıncı, bencil, öldürücü özelliğe dö-
nüşür. Içgüdüsel eğilimlerin ortaya dökül-
düğü görülür.
Terorizmde ve savaşta yok etme isteğinin
yanında hemen gelişen tecavüz (seksüel
saldın) olaylan bundandır. Teröristin fikir-
sel banşçı yönleri artık çökmüştür. Kor-
kunç uygulamalar içindedir. îleri derecede
aykjrı psikolojik tablo gündemdedir. Bir
ruh hastası gibi doğru ile yanlışı, gerçekle
gerçek olmayanı ayırt edemez haldedir. Yok
etmek artık onun için tek önemli eylemdir.
Bu insanlığın işlediği ilk temel suçtur, ey-
lem kendisini de öldürse bile...
Teroriznıin gerçek amacı üzerinde bflgi-
lerimiz şöyledir: Olabildiğince korku sal-
tnak, intikam almak, beğenümeven bir yö-
neümi dışlamak, ekonomik geiişmeyi önle-
mek,savaşçıkartarak toprakelde etmek,top-
lumsal geüşmeleri çökertmektir. Ölûmcül
eylemlerle insanlan aymm yapmadan ya da
beffi degerfi kişileri yok etmek biçiminde ça-
bşuiar.
Yirmibirinci yüzyılda hiçbir terörist fik-
rin, insan yaşamuıdan daha değerli ve ge-
çerli olamayacağı kavTamını anlamak gerek-
lidir. Genelde, banşı olağan hal ve evrenin
özü, terorizmi ve savaşı geçici kargaşalık ve
dehşet olarak kabul etme eğilimi vardır. An-
cak, savaş temeli oluşrurur düşüncesi de
yüzyıllardan beri yürürlüktedir. Bundan do-
layı dünyalı, bütün acılanna karşın teroriz-
min ve savaşın duracağına inanmamaktadu-.
isteği odur ki, birlikte yaşanabilecek olum-
lu, yeterli ve gerçekçi bir kişisel ve toplum-
sal imgeleme sahip olunmalı, toplumsal so-
rumluluk fikri ve bilinci değerini bulmalı-
dır. Yirmibirinci yüzyılın insanı, kendini
imgesinde nasıl zanlandınyorsa, öyle dav-
ranmak zorundadır gerçeği ve buluşu ile
karşı karşıyadır. Ve bu tasanmı en doğru de-
ğerler içinde tutmak sorumluluğunu da yük-
lenmiş demektir.
Terörist fikirleri, olumluluğa, iyiye ve gü-
zele yöneltebilmek için elden ne geliyorsa
yapılabilmelidir. Olumsuz fikrin yerine
olumlusunu düşündürtebilmek gerekmek-
tedir. Çocukluktan bu yana verilen ölmek
ve öldürmek fikrinin yanlış olduğunu, ya-
şatmanın dogruluğunu her vesile ile anlat-
mak gereklidir.
Sevgili Uğur Mumcu'ya.
NecdetARACI- Turgutiu
O, emeğin ve bilimin ve akhn
hızıyla dünyanın cadı kazanla-
nnı kargışlarken (beddua eder-
ken), özbeöz Anadolu çocuğu
Troyalı Homeros'tan bugüne..
koca Anadolu'yu emziren yüz
memeli Artemis'in topraklan,
altın taneli başaklar verirken
kimlerin doymak bilmez bir iş-
tahla saldırdığı "Doğu ile Ba-
ü'nm düğün yatağT yurdumuz-
da, olan biteni kimler dert edin-
dikendine... Kimlerin bilekleri-
ne bulaştı gül lekeleri... Hangi
dağlann küf kokusu kimlere dert
oldu...
Bu topraklann has eviatlan,
birer birer düşerken soğuk par-
ke taşlann, mermerlerin üstüne,
en güzel dünya için... "Drink
Coca Cola" ya da "Welcome
McDonald's" öyle mi?..
Kölelik sözleşmeleri.. essela-
mün aleyküm. United States of
America!.. Ve British Airlines..
ve ruti-i ABL
Bu ayıp hangimize yetmez?!
"Kocaman Ilyada çiçeğinin
açıldığı" yerden sana, sevgili
Mumcu, güneşin doğduğu yer-
den selam olsun... Unutma ki,
rüzgârlanmız yedi renk yine, bu-
lutlanmız gümüşten bizim... He-
nüz yağmalayamadılar maden-
lerimizi, zeytinimizi ve zeytin-
den çıkardığınuz yağı... Sonsu-
za değin pes etmeyeceğiz... "Kö-
mfiıieri ışığa, üzümleri şaraba"
çevireceğiz yeniden. Ve bir gün
mutlaka.. bir gün mutlaka.. "bir
gün mutlaka yeneceğiz''...
Bu ülke bize, Mustafa Ke-
mal'in. bu ülke bize şanlı Ku-
vayı Milhye şehitlerinin emane-
tidir.. "Kalpaksız Kuvayı Miln-
yeci"şehitlerin!..
Kış, her zamana hiç bitmeye-
cekmiş gibi görünür. Ama öyle
değil...
Bir ulusu uçuruma sürükle-
menin elbette bir bedeli olacak-
tır!.. Sevgili Mumcu, ay ışığın-
da kelebek kanadından, Mani-
sa'nın üzüm bağlanndan selam
olsun sana... Finike'nin porta-
kal çiçeklerinden.. halılara, ki-
limlere işlenen türkülerden selam
olsun...
Paslanmaz birer Türkmen çe-
liğiyiz hepimiz!.. Buradayız, bu-
rada olacağız... Ankara'da sey-
men, Trakya'da kızan, Ege'de
zeybekbiziz...
Karadeniz denince horonla ge-
liriz akla, Doğu'da, Güneydo-
ğu'da halaylarla... Deniz olan,
dağ olan, gökyüzü olanız biz.. bin
çiçekten süzülen eczayız Anado-
lu'da...
Sen rahat uyu... En güzel tür-
küleri yine hep birlikte söyleye-
ceğiz...
PENCERE
laikçi'lep 'Hayıp' Dedi,
İslamcılar 'Evef...
Aslan Müslümanlanm benim..
Dinci kardeşlerim..
Islamcılarım..
Türbancılanm..
Eşinin başını örtüp tesettüre tastamam uyan er-
kek arkadaşlanm benim..
Müslümana karşı Hıristiyanın savaşına katılmak
için gerekli karan Meclis'ten şıp diye çıkardılar..
Şeriatçılanm benim..
"Laikçiler'ln Meclis'te "hayır" dediklerine Islam-
cılanm "evef'dediler..
Aslanlanm benim!..
•
Bekir Coşkun önceki gün köşesinde Tayyip'in
kürsüde okuyup da uğruna mahkemelik olduğu ün-
lü şiiri anımsatıyordu; ama manzumenin bir dize-
sini eksik yazmıştı; bu "şaheser"\n tamamını ben
yazayım:
"Camiler kışlamız
Kubbeler miğferimiz
Minareler süngümüz
Müminler askerimiz"
Tayyip'in çok güvendiği müminler, Meclis'teki
kapalı celsede, Hıristiyan Amerikan ordusunun Irak
Müslümanlannasaldınsını içeren "Haçlı Petrol Sa-
vaşı"n\ onayladılar. Şimdi camilerden çıkıp kubbe-
leri miğfer diye başlanna takacak bu müminler, mi-
nareleri süngü gibi kullanıp, Irak'la vuruşacaklar;
ama, bu aslanlar komşumuzdaki, camiler, minare-
ler ve müminlerie boğuşmak için mi iktidara gel-
mişlerdi?..
•
Müslümanlığın bu tüıiüsüne ne denir...
Müslümanlığın bu türlüsü ancak yemek tarifıdir;
taze fasulye, soğan, patlıcan, kıyma, kabak, do-
mates, biberie yapılır; tencere ocağa vurulup ha-
frf ateşte pişirildikten sonra "tühü" sofraya getiri-
lip Müslümanlara servis edilir; yanında hıyar tur-
şusu iyi gider; ama, hazmı güçtür; gerçek dinda-
nn midesini bozar mı, bozmaz mı?..
Koltuk çıkarlan uğruna Cenab-ı Allah'ı, Hazreti
Peygamberi, Islamın erdemlerini yalanla dolanla si-
yasete bulaştınp iktidar koltuğuna oturduktan son-
ra ilk iş olarak Müslüman komşuya savaşta Hıris-
tiyan Amerika'nın maşası olarak harbe katılmak,
utanmazlığın son mertebesi değil midir?..
Artık kimin yüzüne bakabilecek bizim Islamcıla-
nmız?.. Gül'ün, Tayyip'in Bülent'in değerii eşleri-
nin bundan böyle türban takmalan yetmez..
PeçetaksınlarL
•
Bir arkadaşımız, çok değil, birkaç ay önce Ece-
vit'in başında bulunduğu koalisyonda bakan olan
bir eski DSP'liye sordu:
"- Niçin birdenbire istifa ederek hükümeti boz-
dunuz da YTP'yi kurdunuz?.."
Yanıt içtenlikli:
"- Dolduruşa geldik!.."
Peki, kim hazıriadı, sanp sarmaladı, yutturdu bu
dolduruşu?..
Kedinin fareyle oynadığı gibi Ankara'y
|a
oynayan
bir hayalet mi var?.. IMF ekonomisiyle "Allah Al-
lah" diyen halkı bir erken seçimin tuzağında san-
dığa sürükleyen tezgâh, Islamcı çoğunlukta bir
Meclis'in kendisine daha kolay "biat" edeceğini ön-
ceden mi görmüştü?..
Aslan dinci kardeşlerim, Islamcılanm, türban-
cılanm, eşini çarşafa ve türbana sanp şeriata uy-
duğunu sanan müminlerim; "laikçiler"\n "hayır"
dediği Müslümanla Müslümanın savaşına "evef"
diyen kardeşlerim...
Yüzünüz hiç kızarmıyor mu?..
KOOP-C'DEN DUYURU
HAFTA SONU TURLARIBAŞLIYOR
07-09 Mart 2003 tanhlerinde
BARTIN-AMASRA-SAFRANBOLU turu
2 Gece 3 Gün Yanm Pansiyon
Kişi Başı 100.000.000.-TL
Daha geniş bilgi için lütfen aşağıdaki numaralan arayınız
Tel: (0212) 520 21 91-92 Faks:520 50 23
E-mail: cumhuriyet(â cumhurivetmahallesi.com.tr
KIBRISTA TÜRK MALLARI
Kıbns'ta gaspedilen ve yitirilen Türk
tapu ve arazi hakları hakkında geniş bilgi
veren MUSTAFA HAŞİM ALTAN'ın
bu dört ciltlik eseri Kastaş Yayınlan
tarafindan yayımlandı.
Tel: 0 212 520 59 70
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yayınladığı ^inlük
CazeteÜlke sorunlanna ilişkinraportanyla,araşbrmalanyla,
köşe yaztenyla, tarataz haberteriyle sivil toplumlann gazetesi.
Düzenli okumak iqn abone olun. Tel: ft21Z5110875
TELSİM FATURALI HAT ABONE-
SİYSENİZ ÇOK ŞANSLISINIZ.
CEPPAZAR BAŞLADI. BUNDAN
BÖYLE, PAZAR GÜNLERİ, TEL-
SİM'DEN TELSİM'E KONUŞMAK
% 50, % 60, % 70 İNDİRİMLİ.
TELSİM'E 2002 YILIN-
DA ABONE OLDUYSA-
NIZ %50f
2001 YIL1N-
DA ABONE OLDUYSA-
NIZ% 60, DAHA ÖNCE
ABONE OLDUYSANIZ% 70
İNDİRİMLİ KONUŞACAKSI-
NIZ. TELSİM'DEN TELSİM'E
HER ARAMADA, HER PAZAR,
SINIRSIZ.
İNDİRİMLER, 31 TEMMUZ 2003'E KADAR VE TÛM TARİf ELER İÇİN GEÇERLİDİR. CEPPAKET, CEPVIP.
VIP 210, VIP 90 VE CEPFREE ABONELERİ, KENDİLERİNE VERİLEN TOPLU SÖREYİ AŞAN ARAMALARINDA
İNDİRİMLERDEN YARARLANABİÜRLER. ÖZEL SERVİS ARAMALARI, BU UYGULAMANIN DIŞINDAOIR.
EPPAZAR
©
444 0 542 www.telsltn.com.tr
A " C *'