03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA + CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVETYHAYIR OKTAYAKBAL Işlerm Yolunda Kasap!' Doğan Heper 'Milliyette yazıyor "Savaştan önce ganımet ve tcaret paylaşımı baş- laĞ. Tüm dünyada, ınşaatçılar, gıdacılar, ılaççılar, hat- ta bayrakçılar 'kânmız ne olur?' diye bakıyor. Yanı, 'Koyun can, kasap et derdınde'... Bu sözûn, Irak sa- vaşına kaöar, bu derece 'cuk' oturduğu bırolayya- şanmamıştır." Günlerdır ABD ile AKP yöneticilen arasında çırkin btr pazarlık sürüp grtmekte!.. "Bıze şu kadar milyar dolar venn; yok sıze o kadar değil, bu kadar verinz. Olmazsa B planını uygulanz. O zaman şapa oturur- sunuz..." Gel tezkere grt tezkere!.. Bu yazıyı yazarken o ün- lü tezkere nerdeydı bılmiyorum. Belkı de apar topar Meclıs uyelenne sunulmuştur. Belkı de bıraz gecık- tırilecektır. Bakmayın Tayyip Bey'ın Meclis grubun- da, dostum Cüneyt Arcayürek'ın deyımryie, 'O ne ses tonu efendım, o ne sozcuklen bastıra basbra' nutuk çekış!.. Birkaç gün önce 'Bizezuldür' der, son- ra adamlanna 'tezkereyı destekleyın' dercesıne ko- nuşuri Iskenderun'a ABD gemisı yanasmış, yüzlerce ara- cı boşattmış Içınde ne var? Bu araçlar nereye gide- cek? Irak sınınndan oteye mı?.. Kım 12ın vermış, na- sıl vermış, kımse vermemış de ABD kendılığınden mi gelıp Iskendenjn'u '/sga/'etinış... Yakın geteceğın Baş- bakanı Tayyip Bey'e sormuşlar, "N'ıye geldıler bılmi- yorum"diyor, "getmışse hangı gerekçeiene gelmiş, içeriğını bılmiyorum". lyi mı? Bır yabancı gemı gelı- yorlskendean'ayanaşıyor, ıçndekılen boşaltyor! Hem de Türk güvenlik güçlennin korumasında; ama Tay- yip Bey'ın bir şeyden haben yok! Bakacaksınız ya- nn öbür gün öbür limanlanmıza gemiler, alanlanmı- za uçaklar ınecek, kımsenın ruhu duymayacak!.. Deneyımli gazetecı Doğan Heper askeriığını bır ABD üssünde yapmış... Bır gun Genelkurmay Baş- kanı Orgeneral Cemal Tural gelmiş. Kapıda 'ABD Üssû' levhasınıgörünce "6utabela oradankalkma- dan içen gırmem" demış... Oysa o günlerde Başba- kan Demirel böyle eleştınlere karşı "Onlarüs değil, tesıs" demiyor muydu? Bır başka olayda da Genel- kurmay Ikinci BaşkanıTural Paşa'yı da SınopTakiABD üssune sokmamışlardı. Bunlar unutulmayacak olay- lar değil mıdır? Ogünlermasal oldu. Şımdı yaşadıkJanmız ise kas- katı gerçek! Iş artık 'mûsamere' olmaktan da çıktı! ABD'nın şu andakı savaşçı Ikterien her türiü silahı kullanacaklannı açık açık söylüyorlar. Atom bomba- sı bıle atariarmış!. Tam bir kasaplık!. Kasap, olsa ol- sa eline teslım edılenı keser biçer... Ama ABD'nin ka- saplığa özenmiş kişilen dünya patronluğunu benim- sedıklen içın çocuk, kadın, insan, uygarlık, insanlık tanımryor, ellerinde kasap satın.. gınşıyortar... "Kasap masap, gel bızim eve görelım hesap" der- ken Orhon Anbumu'nun ünlü 'Kasap' şıırini anım- sadım. Şaır dostum, sankı bugünlen duşunmüş... Ka- saplığın yalnız bu IŞJ yapanlara venlmedığını, türiü ka- saplıklar olduğunuL "Işlenn yolunda gidiyor kasap Işlerin yolunda Satınn saldırman belinde Elın hayvanı emnnde " Yere yatınp biçersın Çengele asıp yüzersın Mal derdinde kasap Can derdınde koyun Bu ne çırkin oyun Bu ne berbat kafiye!" Söyleyecek başka söz var mı? Kent Dışına Atılan Kültür... Batı'nın hiçbir kültür metropolünde gazeteler, kitap füarlan, kültür merkezleri kentin dışında değil, göbeğındedir. Istanbul'da ise kentin ortasına para babası holdingcilerin 40-50 katlı gökdelenlerini oturturlar. AhmetARPAD S on ellı yılm Türkıyesrnde kentler büyüdü, dağ ba- şına bıle ünrversıte açıl- dı. Okuma yazma bılen- lenn. bse, ünrversıte dıp- lomasını cebıne kovanlann sayısı hızla katlandı. Ancak toplum yozlaş- ması da, özellıkle büyük kentlen- mızde aynı hızla arttı Ağaoğlu,ço- ban, takunyalı, takkelı Meclıs'e gır- mesını. başbakan, hatta cumhurbaş- kanı olmasını becerdı. Aynı dönem- de ise Türkıye ûstün başarılı çok az yazar, düşünür, gazetecı, sınema ve tryatro sanatçısı, rejısör, bestecı ve mü- zısyen yetıştırebıldı. Toplum, ken- dıne çok gerekh bu ınsanlan urete- medı Ülkeyebirşeylervermışsanat- çı ve edebıyatçüanmızuı büyük bo- lümü 1940-1970 yıllan arasında ye- hşmış, gıdenlenn de yen doldurula- mamıştır. Arkalannda bıraktıkJan boşluk hâlâ dururken. özel TV'ler- de boy gosteren "ünlü sanatçılar^ın, toplumu uyutucu televole program- lannın ardı arkası kesılmıyor1 Özel kanallar 24 saatlık programlannda bır saan bıle kültür ve eğıtıme ayırmı- yor 12 Eylülöncesivesonrasmda Tür- kiye'de okumayan, düşünmeyen, dû- şünceüretir>eyeninsanlaryetiştirildi. Sömürii düzeninin maşatan. tarüş- mayan, incelemeyea, gerçeği arasür- mayan bir tophün yaratn. Okuma yazma bilenlerin oranı artarken ki- tap okuyanlar azakh. 19401ı yıflar- dakkapbrüçbmbasarkenbugûnbr- ffld bin basıyor. Kültür yoksuhı çıkar zengiııi politikacı. hep toplumdaki genç ve etkin kafalar düşünmesin, okumasm, incelemesin, araşnrma- sm, üretken ohnasm ister. Biri > öoe- tenlergüttükJeri kültür potitikalarf ıle başanya ulaşmış gıbı. Son yanm yüzyılda en büyük kül- tür darbesinı îstanbul yemıştıı. Uzak ve yakın geçmışı ıle bütün kültür bağları kopmak üzeredır Düşünce- nin Istanbul'u terk etmesı, yayınev - lennın Ankara Caddesı ve Cağaloğ- lu'ndan, gazetelenn de Babıâlı'den taşınması ıle başlamıştı 19901ı yıl- lara kadar gazete çalışanlan Babı- âli'de sık sık karşılaşıp düşünce alış- venşı yaparlar. Gazetecıler Cemıye- tı'nde bır araya gelıp. söyleşır tartı- şırlardı Yokuşun sağına soluna dı- zılmış sayısız ınlı ufaklı kıtapevlen ve yaymevlen de Babıâh'nın düşün- ce yapısınıbeslerdı Istanbul'unkul- türyüreğıburadaatardı Gazetecının tüm günü bu semtte geçerdı Halkla ıç ıçe ıdı Babıâlf nın îkıtellı olma- sıyla gazetecı halktan uzaklaştı Kı- mı bümem ne sitesi'ndek] vıllasın- dan çıkmadan yazısını gazeteye yol- luyor Kent dışında yaşayan ve çalı- şan halkın ıçıne gırmeyen gazetecı. toplum ne yapıyor, ne düşünüyor, ne ıstıyor, nereden bılecek? Halkı dın- lemeden, sorunlarını yaşamadan, günbegun köşesuıde yazdıklan ıle nasıl mandıncı olacak, okuyucuyu na- sıl aydmlatacak'1 Oysa gazetecınm baş göre\n ezılmış yığinlan bılınçlendır- mekvea>r dınlatmaktır Sevılenbırkı- tap fuannın 20 yıl sonra Tepeba- şı'ndan uzaklaştınlması, düşünce ve sanatuı Îstanbul'un bu 'kültür' sem- tınden ikınci kez kovulmasıdır. Ço- cukluğumuzda ve gençlığımızde 'abooe' olduğumuz Tepebaşı dram- komedı-çocuk hyatrolan yaİaldı yı- kıldı. Onlar bugün artık anılarda Kıtap fuannın Tepebaşı'nı terk et- mesı ile kıtapla yazar okurundan ka- çınldı. Düşünürlenn düşünce alış- venşınebırçelmedahaatıldı Düşü- nür ve aydın, kent merkezınden va- roşlara yollandı. Sankı zehır saçan fabnka: Düşünceye, aydınlanmaya, kültüre, kmulen 'MJBT' gözuyle bak- maya devam edıyor. Bu toplum son yırmı yılda gerçek aydın ve yazar çı- karmakta zorlanırken olanı da oku- rundan kaçırmanın ne âlemı vardır) Anımsayalım Geçen yıl kıtap fuan- na 300 yayınevı katılmıştı. Bu sayı Beylıkduzü'nde 260"a düştü Tepe- başı'nda on gunde gışelerden 310 bın kıtapse\ er geçerken bu \ ıl fuara 276 bın fbıletlı-davehyeh) meraklı ulaşabıldı Geçen vıllarda Tepeba- şı'nın dar salonlannda ezıyet çeken kıtapsever, bu kez E5'ın ezıyetine katlanmak zorunda bırakıldı. Kent merkezınden 40 km ötedekı fuar alanına gıdış-gelış, trafığı ukalı E5 'te beledıye otobusü ıle tam üç saat sür- dü. Organızasyonu yapanlar Beylık- düzü'nün \ollannda yüz bınlerce kı- lometre kat eden ınsanlan taşıvan otomobıllenn, otobüslenn çevreye verdığı zaran da mı düşünmedı? Yok- sa "lstanbul'un hav-ası zaten kkü" mi dediler0 Küçükçekmece ıle Bü- yükçekmece arasmdakı kayan toprak- lara. kentin depremden en çok etkı- lenmesı beklenen bır yöresıne sa- lonlan konduranlar, fuan gezerken yüzlerce ınsanın yenı bir 7 4'te ya- şamını yıtırebıleceğını hıç mı aİal- lanndan geçırmedıleT? Franldurt'ta- kı dünyanın en büyük kıtap fuan ıs- rarla kentin göbeğınden aynlmıyor, her yıl yenı bına ılavelen ıle başan- dan başanva koşuyor. Sadece beş gunde >oız bınlerce okur ucu bucağı görünmeyen salonlarda kıtaba do- yu\or Tepebaşı'ndankaçanlann, dağ başına tnlyonlan \ auracaklanna, be- ledıye ıle anlaşıp ortak bır yatınma gırerek, eski bınayı bır güzel elden geçırmelen mümkün değil mıydı? Kıtap fuannın terk ettiğı: otellen, lokantalan, pastanelen, kıraathane- len ve hyatrolan ıle Turk edebıyatı- na gırmış Tepebaşı kültür çevresı- nın zamanla yok olmasımn nedenı, tstanbul ve Beyoğlu'nda 1950'den sonra başlamış ve devam etmekte olan yozlaşmaydı. Son ellı yılda edebıyatçılann, mü- zık ve tıyatro sanatçılannın, düşü- nürlenn buluşacağı, söyleşeceğı yer- ler gıderek azaldı, ellennden alındı '%kuş', gazetecıler, yayıncüar, kıtap- çılar ıçın ne ise, Beyoğlu-Asmalı- mecsıt-Tepebaşı da Turk sanat adam- lan ıçın o ıdı. Bır düşünme tartışma köşesrydı. Bah'nınhıçbırkültür met- ropolünde gazeteler, kıtap fuarlan, kültür merkezlen kentin dışında de- ğil, göbeğındedır Istanbul'da ise ken- tin ortasına para babası holdıngcıle- nn 40-50 katlı gökdelenlennı otur- turlar Stadyumlanyerleşımmerkez- lenne kondunır. ayaktopu külturiınü halkın ayağına getınrîer Insanlar apartman pencerelennden mıllı takı- mın maçlannı seyretme zevkıne ka- vuşur1 Gıttıkçe toplumu a>dınlatma görevınden uzaklaştınlan aydınlar ise varoşlara •sürülür' ve hıç kimse sesını çıkarmaz. Yirmı yılda gıderek gelışen. sevılen, okurun akın akın gıttığı, dar ve havasız da olsa, salon- lannı doldurduğu, on gunde birkaç kez zıyaret ettiğı, her gün bır başka panelı ızledığı bır kıtap fuannı kent dışına çıkarmakla neyı amaçladılar? Okurun kıtaba hücum etmesınden, yazan ıle böylesme yakmlaşıp bütün- leşmesınden yıne bınlen ürktü galı- ba Evet, kıtap bır 'öcö' Kıtap oku- yan düşünür. düşünen fıkır üretır, konuşur. Okunı ıle bütünleşemeyen yazar ise üretken olamaz, toplumu- na bu- şeyler veremez. Sonuç: Sözü. tiyarroyu, baleyi, yontuyu, kıtabı ınsanlar yaranna en güçlü kullanan sanatçüarve düşünür- ler, toplumlan şu ya da bu çıkar grup- lan adına yöneten polıtıkacılan her dönemde tedırgın etmıştır. Eskı Yu- nan kültürünun ünlü düşunürlen de, ortaçağ karanlığına başkaldıran yü- reklı bılun adamlan da. 20 yüz>nlın yüz karası faşızmıne dırenen aydın, on bınlerce düşunur ve edebıyatçı da en ağır baskılara katlanmıştır. Fa- kat en son yengı, her donemde 'kıil- tür'ün olmuştur. Nüfusumuzun yüzde 50'sı otuz \aşın altında. Buılen külrurü ınsan- lardan uzaklaşünp kent dışına atarak. toplumdaki genç ve etkın kafalar du- şünmesın, ıncele>ıp araştmnasuı, üretken ohnasuı ıstıyor Gerçek ga- zetecılen, değerh yazar ve şaırlen, ün- lü üyatro sanatçılanmızı yakın gele- cekte mumla arayacağız ve de bula- mayacağız Çurdcu bınlen vuzyıllar boyu dünya çapında bu- kültür baş- kenn olmuş îstanbul un geçmışı ıle bütün bağlannı kopanyor. yok edı- yor... KOOP-C'DEN DUYURU 07-09 Mart 2003 günlerinde BARTEN-AMASRA-SAFRANBOLU kültür tunındayız. "08 Mart Dünya Kadınlar Günü"nü Bartın Beledıyesi ile ortaklaşa kutluyoruz. 2 Gece 3 Gün Yanm Pansiyon İOO.OOO.OOO.-TL Daha genış bılgı ıçın lütfen aşağıdakı numaralan araymız. Tel:(0212)520 21 91 -92 Fax:520 50 23 E-mail:cumhunyet@cumhunyetmahallesı com.tr Yaşım nerdeyse Cumhu- riyet ile eşıt. Onuncu Yıl Marşı'nı öğrendiğimde sa- mrun altı yaşında, ilkokula yeni yazılrmştım. O dönem- de ılkokul öğretmenlen top- lum ıçınde saygm kışılerdı. Hele berrnn öğretmeımn ftt- ma Acar Hamm, kimselere benzemezdi. Canlı-kanlı, Atatürkhayram, öğrencıle- nne insanlık aşılamaktan başka dıleğı olmavan anaç bır kadındı. Adını bugün bı- le heyecanla anmaktayun. O günlerin üzennden ne- redeyse altmış yıl geçti; ne beklenmedik olaylara tanık olduk. Prof. Necmettin Er- bakan adlı bın, bu Cumhu- nyetın başbakanı oldu ve te- levızyonlarda Lıbyalı dıkta- tör Kaddafikarşısuıda nasıl ülkemızı küçuk duşurduğü- nü izledık. Bunlar geçtı dı- yorduk kı daha da ınanılmaz olaylara tanık olduk. Bır er- ken seçım yapıldı. Sonuçta toplu oylann yüzde 34'ünü alan, kurulalı dört ayı bile geçmemış bır partı TBMM'de mılletvekıli sa- yısuıın yüzde 75'ine (yanı anayasamızı değıştirebile- Saçını Ört, Yüzünü Aç!.. cek bır orana) ulaşıverdi. Adeta bır kaza sonucu bu partinın genel başkanı olan kışı, bir uzak ılde dile getır- dıği ve yazan bile şüphelı olan bir şıiryüzünden mah- keme karan ıle seçılme eh- liyetinı kaybetmış sayıldı ve mılletvekıli adayı olamadı. Ne var kı tüm yasalan hiçe sayarak partı başkanlığını surdürdü. Seçimlerden son- ra kendı partismın vaptığı "kannm" düzenlemeler ıle onun bu sakuıcalı durumu izaleediJdi ve yakında yapı- lacak bır "ara" seçım ile bu zatın mılletvekili seçıhne- sine garantı olarak bakılı- yor. Partı başkanlığının ge- çerlı olmadığı bir sırada (bu durumu daha geçenlerde ye- nıden başkan seçıbnış ol- ması kanıtlamaktadır) ülke- mizin dostu kabul edılen ABD Başkanı, kendismı VV'ashıngton'a davet etti ve devlet başkanlanna yapılan ABH.NEYZİ bu- törenle karşıladı. Ülke- mızde kanunen kurulmuş yirmiyi aşkın partı ve doğal olarak aynı sayıda partı baş- kanı var. Davet olduğu tanh- te başkanhğı yasadışı olma- sına bakmadan ABD Başka- nı bu kışıyı ülkemızm en yetkılı kışısı gıbi kabul ettı ve şimdı anladığımıza göre ABD'nm yanmda Irak'a sal- dırmamızı ona önerdı ve her- halde kabul ettırdı. Partısı bır seçımde oylann yüzde 34'ünü. (aslında yüzde 25'ını) kazanmışbirpartinin yasadışı başkanı da ABD Başkanı ıle bu tür bır ılişki- ye gırişmekten ne kaçındı ne de gocundu. Bugarip du- nnn sürüp gıttı ve gidiyor. Yıllardır sıyasal bir simge olarak sözde dinsel bir ge- rekçe ıle toplumazorlanmak istenılen "türban* olayı, bu seçımden sonra açıkça zor- lanan bir değjşim dunımu- na getirildi. Ülkenin çeşitli yetkıli organlannca resmi yer ve törenlerde kullanıl- ması yasaklanmış olan bu giysı türünü, önce TBMM Başkanı turbanlı eşmı cum- hurbaşkanını geçırmek üze- re katıldığı törene getırdı. Bır süre sonra ise dünya- nın üen gelen kışılennm top- landığı Davos Konferansı'na üDcennz admayasal olmayan parti başkanı ıle TBMM ta- rafından seçılmış ülkenin yasal başbakanı eşlen ıle bır- İıktekatıldılar Herıkıhanı- mefendımn de (belkı de Fransız modacılann ellenn- den çıkmış görunen) türban ve gıysılen emınım bu top- lannlann en ügı çeken odak- lannı oluşturdu. Özellıkle yabancı "ünlüterin" bu ko- nudakı açıklamalanna bası- nımızda hıç yer verümedı. Oysa 40 yıl önce ılk kez gıt- tığım ABD'de, katıldığım her toplantıda dört eşmı ol- madığını (bunu yapmak ıs- teyen ve yeterlı malı gücü olanın bu ışı New York'ta da yapabüeceğını) anlatmak ıçın dılımde tüy bıttığını ammsadığım ıçın Davos'ta ülkemızınnasıl tanımlandı- ğuıı tahmın etmekteyım. Atatürk'un kurmuş oldu- ğu laık Cumhunyetımızm 75 yıl sonra uluslararası top- lantılarda bu tür tanıtılması- na bu- türlu alışamıyoum ve sanınm ahşamayacağım. As- lında benım nınelenm ara- sında da başörtüsü kullanan- lar vardı. Demokrank bır ul- kede kışılenn nasıl gıyın- mesı gerektığı sonınu fazla bu- konu olmamak gerekır. Ne var kı bu sıyasal sımge olan "türban" olajı 0 den- lı zorlanmakta ve bu" sımge konumuna sokulmaktadır kı Fransa'da bıle bunu yasadı- şı sayan yargı kararlan ahn- mıştır. Daha fazla yazma- ma ne gerek var. Olay çok açık. .AJışamı> orum \ e alış- mak da ıstemıyorum Ata- türk ılkelennden ödünlenn bol bol venldığı DP done- mınde bıle yoktu bu sımge. Şenatçılar son 20 yılda keş- fettıler bu şenat sımgesmi... PENCERE Alengirli Bir Fıkra Geçen gün dostlar sofrasında köşe yazarlan uzenne bir fıkra anlattım. Masada Profesör Erol Manisalı vardı. - Ben, dedı, bunu yazanm!.. - Yaz.. dedim. Bugune dek yazmadı. öncekı gün bizim gazetede okuduğum Zeke- riya Temizel'ın 'Lebensraum' başlıklı yazısı çok hoşuma gıttı; eskı Malıye Bakanı mesleğı elımız- den alacak... Köşe yazarlığı uzerine sofrada anlattığım fıkra bunun üzenne aklıma geldı... Erol yazmadı.. Bari ben yazayım. • Sabahleyın bakkalın çırağı kapının önüne birto- mar gazete bırakıyor... Erbabının söyledığıne göre otuzu aşkın gazete yayımlanıyormuş; yalnız son haftalarda dört ga- zete daha çıktı... Düşündüm: - Her gazetede en azından on köşe yazan olsa, üç yüz kalem erbabı demek... Allah bereketını arttırsın!.. Hepsinı okumak güç oluyor, hem içlerinde tür- lüsü çeşıtlisı var.. Patronun tetikçisı var.. Dincisi var.. Tekelci medyanın halis muhlis avukatJığını ya- pan davar.. Ikhdara yalakalık yapan var.. Köşesının hakkını veren var. Çoğu eskı politikacı, Bakan, profesör, kendı da- lında uzman kışıler var... • Cumhurryet'in köşe yazartanna dıyecek yok!.. Son katılımlarla da dört dortlük bır kadro oluştu. Tarih- sel gelışim Cumhuriyet'ın dünya ve Türkiye üze- nne görüşlennı doğruladığından köşe yazarian- mızın hem gıdışat üzenne üzüldüklenni, hem hak- lı çıkmaktan onurlandıklannı görüyorum. lçlennde eski Bakanlar mı istersıniz, profesör- ler mı ıstersinız.. çok değerli olanlannı okumaktan kıvanç duyuyorum... Peki, sofrada anlattığım fıkra neydi?.. Anlatayım. • Bektaşı'nın bir ışi düşmüş, kaymakam beyı gör- mek ıstemiş... Odacı bırakmamış. Bektaşı demış kı: - Biz onunla akraba oluruz!.. Kaymakam bunu ışıtınce meraklanmış. - Çağınn şunu!.. Bektaşı'yı makam odasına almışlar, Kaymakam bıraz da kızgınlıkla sormuş: - Nereden akraba oluyoruz?. Bektaşı demış kı: - Sen şımdı kaymakamsın değil mi?.. - Evet.. ^ ' *• - Sonra ne olacaksın?.. "•* - ValıL - Sonra?.. «, - Hiç.. Baba Erenler: - lyi ya, demiş, ben şımdıden hiçim!.. • Bakan, profesör, ordinaryüs, doçent, dekan, uz- man olup da sonunda köşe yazan olanlara duyu- rulur; txz de Bektaşı gibiyız. KOOP-C'DEN DUYURU 23 Şubat 2003 günü Armada Otel'de düzenlemiş olduğumuz Genişletilmiş Yönetim Kurulu toplantısı hava muhalefeti nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir. Günü ve yeri ortaklanmıza aynca duyurulacaktır. peşin fiyatına taksit ayavaran nakit indirimi vade htıkroder Koltuk Takımı - Gelıncık Bordo BELLONA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle