Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA
+
CUMHURİYET 23 ŞUBAT 2003 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVETYHAYIR
OKTAYAKBAL
Işlerm Yolunda Kasap!'
Doğan Heper 'Milliyette yazıyor
"Savaştan önce ganımet ve tcaret paylaşımı baş-
laĞ. Tüm dünyada, ınşaatçılar, gıdacılar, ılaççılar, hat-
ta bayrakçılar 'kânmız ne olur?' diye bakıyor. Yanı,
'Koyun can, kasap et derdınde'... Bu sözûn, Irak sa-
vaşına kaöar, bu derece 'cuk' oturduğu bırolayya-
şanmamıştır."
Günlerdır ABD ile AKP yöneticilen arasında çırkin
btr pazarlık sürüp grtmekte!.. "Bıze şu kadar milyar
dolar venn; yok sıze o kadar değil, bu kadar verinz.
Olmazsa B planını uygulanz. O zaman şapa oturur-
sunuz..."
Gel tezkere grt tezkere!.. Bu yazıyı yazarken o ün-
lü tezkere nerdeydı bılmiyorum. Belkı de apar topar
Meclıs uyelenne sunulmuştur. Belkı de bıraz gecık-
tırilecektır. Bakmayın Tayyip Bey'ın Meclis grubun-
da, dostum Cüneyt Arcayürek'ın deyımryie, 'O ne
ses tonu efendım, o ne sozcuklen bastıra basbra'
nutuk çekış!.. Birkaç gün önce 'Bizezuldür' der, son-
ra adamlanna 'tezkereyı destekleyın' dercesıne ko-
nuşuri
Iskenderun'a ABD gemisı yanasmış, yüzlerce ara-
cı boşattmış Içınde ne var? Bu araçlar nereye gide-
cek? Irak sınınndan oteye mı?.. Kım 12ın vermış, na-
sıl vermış, kımse vermemış de ABD kendılığınden mi
gelıp Iskendenjn'u '/sga/'etinış... Yakın geteceğın Baş-
bakanı Tayyip Bey'e sormuşlar, "N'ıye geldıler bılmi-
yorum"diyor, "getmışse hangı gerekçeiene gelmiş,
içeriğını bılmiyorum". lyi mı? Bır yabancı gemı gelı-
yorlskendean'ayanaşıyor, ıçndekılen boşaltyor! Hem
de Türk güvenlik güçlennin korumasında; ama Tay-
yip Bey'ın bir şeyden haben yok! Bakacaksınız ya-
nn öbür gün öbür limanlanmıza gemiler, alanlanmı-
za uçaklar ınecek, kımsenın ruhu duymayacak!..
Deneyımli gazetecı Doğan Heper askeriığını bır
ABD üssünde yapmış... Bır gun Genelkurmay Baş-
kanı Orgeneral Cemal Tural gelmiş. Kapıda 'ABD
Üssû' levhasınıgörünce "6utabela oradankalkma-
dan içen gırmem" demış... Oysa o günlerde Başba-
kan Demirel böyle eleştınlere karşı "Onlarüs değil,
tesıs" demiyor muydu? Bır başka olayda da Genel-
kurmay Ikinci BaşkanıTural Paşa'yı da SınopTakiABD
üssune sokmamışlardı. Bunlar unutulmayacak olay-
lar değil mıdır?
Ogünlermasal oldu. Şımdı yaşadıkJanmız ise kas-
katı gerçek! Iş artık 'mûsamere' olmaktan da çıktı!
ABD'nın şu andakı savaşçı Ikterien her türiü silahı
kullanacaklannı açık açık söylüyorlar. Atom bomba-
sı bıle atariarmış!. Tam bir kasaplık!. Kasap, olsa ol-
sa eline teslım edılenı keser biçer... Ama ABD'nin ka-
saplığa özenmiş kişilen dünya patronluğunu benim-
sedıklen içın çocuk, kadın, insan, uygarlık, insanlık
tanımryor, ellerinde kasap satın.. gınşıyortar...
"Kasap masap, gel bızim eve görelım hesap" der-
ken Orhon Anbumu'nun ünlü 'Kasap' şıırini anım-
sadım. Şaır dostum, sankı bugünlen duşunmüş... Ka-
saplığın yalnız bu IŞJ yapanlara venlmedığını, türiü ka-
saplıklar olduğunuL
"Işlenn yolunda gidiyor kasap
Işlerin yolunda
Satınn saldırman belinde
Elın hayvanı emnnde "
Yere yatınp biçersın
Çengele asıp yüzersın
Mal derdinde kasap
Can derdınde koyun
Bu ne çırkin oyun
Bu ne berbat kafiye!"
Söyleyecek başka söz var mı?
Kent Dışına Atılan Kültür...
Batı'nın hiçbir kültür metropolünde gazeteler, kitap
füarlan, kültür merkezleri kentin dışında değil,
göbeğındedir. Istanbul'da ise kentin ortasına para babası
holdingcilerin 40-50 katlı gökdelenlerini oturturlar.
AhmetARPAD
S
on ellı yılm Türkıyesrnde
kentler büyüdü, dağ ba-
şına bıle ünrversıte açıl-
dı. Okuma yazma bılen-
lenn. bse, ünrversıte dıp-
lomasını cebıne kovanlann sayısı
hızla katlandı. Ancak toplum yozlaş-
ması da, özellıkle büyük kentlen-
mızde aynı hızla arttı Ağaoğlu,ço-
ban, takunyalı, takkelı Meclıs'e gır-
mesını. başbakan, hatta cumhurbaş-
kanı olmasını becerdı. Aynı dönem-
de ise Türkıye ûstün başarılı çok az
yazar, düşünür, gazetecı, sınema ve
tryatro sanatçısı, rejısör, bestecı ve mü-
zısyen yetıştırebıldı. Toplum, ken-
dıne çok gerekh bu ınsanlan urete-
medı Ülkeyebirşeylervermışsanat-
çı ve edebıyatçüanmızuı büyük bo-
lümü 1940-1970 yıllan arasında ye-
hşmış, gıdenlenn de yen doldurula-
mamıştır. Arkalannda bıraktıkJan
boşluk hâlâ dururken. özel TV'ler-
de boy gosteren "ünlü sanatçılar^ın,
toplumu uyutucu televole program-
lannın ardı arkası kesılmıyor1
Özel
kanallar 24 saatlık programlannda bır
saan bıle kültür ve eğıtıme ayırmı-
yor
12 Eylülöncesivesonrasmda Tür-
kiye'de okumayan, düşünmeyen, dû-
şünceüretir>eyeninsanlaryetiştirildi.
Sömürii düzeninin maşatan. tarüş-
mayan, incelemeyea, gerçeği arasür-
mayan bir tophün yaratn. Okuma
yazma bilenlerin oranı artarken ki-
tap okuyanlar azakh. 19401ı yıflar-
dakkapbrüçbmbasarkenbugûnbr-
ffld bin basıyor. Kültür yoksuhı çıkar
zengiııi politikacı. hep toplumdaki
genç ve etkin kafalar düşünmesin,
okumasm, incelemesin, araşnrma-
sm, üretken ohnasm ister. Biri > öoe-
tenlergüttükJeri kültür potitikalarf
ıle başanya ulaşmış gıbı.
Son yanm yüzyılda en büyük kül-
tür darbesinı îstanbul yemıştıı. Uzak
ve yakın geçmışı ıle bütün kültür
bağları kopmak üzeredır Düşünce-
nin Istanbul'u terk etmesı, yayınev -
lennın Ankara Caddesı ve Cağaloğ-
lu'ndan, gazetelenn de Babıâlı'den
taşınması ıle başlamıştı 19901ı yıl-
lara kadar gazete çalışanlan Babı-
âli'de sık sık karşılaşıp düşünce alış-
venşı yaparlar. Gazetecıler Cemıye-
tı'nde bır araya gelıp. söyleşır tartı-
şırlardı Yokuşun sağına soluna dı-
zılmış sayısız ınlı ufaklı kıtapevlen
ve yaymevlen de Babıâh'nın düşün-
ce yapısınıbeslerdı Istanbul'unkul-
türyüreğıburadaatardı Gazetecının
tüm günü bu semtte geçerdı Halkla
ıç ıçe ıdı Babıâlf nın îkıtellı olma-
sıyla gazetecı halktan uzaklaştı Kı-
mı bümem ne sitesi'ndek] vıllasın-
dan çıkmadan yazısını gazeteye yol-
luyor Kent dışında yaşayan ve çalı-
şan halkın ıçıne gırmeyen gazetecı.
toplum ne yapıyor, ne düşünüyor, ne
ıstıyor, nereden bılecek? Halkı dın-
lemeden, sorunlarını yaşamadan,
günbegun köşesuıde yazdıklan ıle
nasıl mandıncı olacak, okuyucuyu na-
sıl aydmlatacak'1
Oysa gazetecınm baş
göre\n ezılmış yığinlan bılınçlendır-
mekvea>r
dınlatmaktır Sevılenbırkı-
tap fuannın 20 yıl sonra Tepeba-
şı'ndan uzaklaştınlması, düşünce ve
sanatuı Îstanbul'un bu 'kültür' sem-
tınden ikınci kez kovulmasıdır. Ço-
cukluğumuzda ve gençlığımızde
'abooe' olduğumuz Tepebaşı dram-
komedı-çocuk hyatrolan yaİaldı yı-
kıldı. Onlar bugün artık anılarda
Kıtap fuannın Tepebaşı'nı terk et-
mesı ile kıtapla yazar okurundan ka-
çınldı. Düşünürlenn düşünce alış-
venşınebırçelmedahaatıldı Düşü-
nür ve aydın, kent merkezınden va-
roşlara yollandı. Sankı zehır saçan
fabnka: Düşünceye, aydınlanmaya,
kültüre, kmulen 'MJBT' gözuyle bak-
maya devam edıyor. Bu toplum son
yırmı yılda gerçek aydın ve yazar çı-
karmakta zorlanırken olanı da oku-
rundan kaçırmanın ne âlemı vardır)
Anımsayalım Geçen yıl kıtap fuan-
na 300 yayınevı katılmıştı. Bu sayı
Beylıkduzü'nde 260"a düştü Tepe-
başı'nda on gunde gışelerden 310
bın kıtapse\ er geçerken bu \ ıl fuara
276 bın fbıletlı-davehyeh) meraklı
ulaşabıldı Geçen vıllarda Tepeba-
şı'nın dar salonlannda ezıyet çeken
kıtapsever, bu kez E5'ın ezıyetine
katlanmak zorunda bırakıldı. Kent
merkezınden 40 km ötedekı fuar
alanına gıdış-gelış, trafığı ukalı E5 'te
beledıye otobusü ıle tam üç saat sür-
dü. Organızasyonu yapanlar Beylık-
düzü'nün \ollannda yüz bınlerce kı-
lometre kat eden ınsanlan taşıvan
otomobıllenn, otobüslenn çevreye
verdığı zaran da mı düşünmedı? Yok-
sa "lstanbul'un hav-ası zaten kkü"
mi dediler0
Küçükçekmece ıle Bü-
yükçekmece arasmdakı kayan toprak-
lara. kentin depremden en çok etkı-
lenmesı beklenen bır yöresıne sa-
lonlan konduranlar, fuan gezerken
yüzlerce ınsanın yenı bir 7 4'te ya-
şamını yıtırebıleceğını hıç mı aİal-
lanndan geçırmedıleT? Franldurt'ta-
kı dünyanın en büyük kıtap fuan ıs-
rarla kentin göbeğınden aynlmıyor,
her yıl yenı bına ılavelen ıle başan-
dan başanva koşuyor. Sadece beş
gunde >oız bınlerce okur ucu bucağı
görünmeyen salonlarda kıtaba do-
yu\or Tepebaşı'ndankaçanlann, dağ
başına tnlyonlan \ auracaklanna, be-
ledıye ıle anlaşıp ortak bır yatınma
gırerek, eski bınayı bır güzel elden
geçırmelen mümkün değil mıydı?
Kıtap fuannın terk ettiğı: otellen,
lokantalan, pastanelen, kıraathane-
len ve hyatrolan ıle Turk edebıyatı-
na gırmış Tepebaşı kültür çevresı-
nın zamanla yok olmasımn nedenı,
tstanbul ve Beyoğlu'nda 1950'den
sonra başlamış ve devam etmekte
olan yozlaşmaydı.
Son ellı yılda edebıyatçılann, mü-
zık ve tıyatro sanatçılannın, düşü-
nürlenn buluşacağı, söyleşeceğı yer-
ler gıderek azaldı, ellennden alındı
'%kuş', gazetecıler, yayıncüar, kıtap-
çılar ıçın ne ise, Beyoğlu-Asmalı-
mecsıt-Tepebaşı da Turk sanat adam-
lan ıçın o ıdı. Bır düşünme tartışma
köşesrydı. Bah'nınhıçbırkültür met-
ropolünde gazeteler, kıtap fuarlan,
kültür merkezlen kentin dışında de-
ğil, göbeğındedır Istanbul'da ise ken-
tin ortasına para babası holdıngcıle-
nn 40-50 katlı gökdelenlennı otur-
turlar Stadyumlanyerleşımmerkez-
lenne kondunır. ayaktopu külturiınü
halkın ayağına getınrîer Insanlar
apartman pencerelennden mıllı takı-
mın maçlannı seyretme zevkıne ka-
vuşur1
Gıttıkçe toplumu a>dınlatma
görevınden uzaklaştınlan aydınlar
ise varoşlara •sürülür' ve hıç kimse
sesını çıkarmaz. Yirmı yılda gıderek
gelışen. sevılen, okurun akın akın
gıttığı, dar ve havasız da olsa, salon-
lannı doldurduğu, on gunde birkaç
kez zıyaret ettiğı, her gün bır başka
panelı ızledığı bır kıtap fuannı kent
dışına çıkarmakla neyı amaçladılar?
Okurun kıtaba hücum etmesınden,
yazan ıle böylesme yakmlaşıp bütün-
leşmesınden yıne bınlen ürktü galı-
ba Evet, kıtap bır 'öcö' Kıtap oku-
yan düşünür. düşünen fıkır üretır,
konuşur. Okunı ıle bütünleşemeyen
yazar ise üretken olamaz, toplumu-
na bu- şeyler veremez.
Sonuç: Sözü. tiyarroyu, baleyi,
yontuyu, kıtabı ınsanlar yaranna en
güçlü kullanan sanatçüarve düşünür-
ler, toplumlan şu ya da bu çıkar grup-
lan adına yöneten polıtıkacılan her
dönemde tedırgın etmıştır. Eskı Yu-
nan kültürünun ünlü düşunürlen de,
ortaçağ karanlığına başkaldıran yü-
reklı bılun adamlan da. 20 yüz>nlın
yüz karası faşızmıne dırenen aydın,
on bınlerce düşunur ve edebıyatçı
da en ağır baskılara katlanmıştır. Fa-
kat en son yengı, her donemde 'kıil-
tür'ün olmuştur.
Nüfusumuzun yüzde 50'sı otuz
\aşın altında. Buılen külrurü ınsan-
lardan uzaklaşünp kent dışına atarak.
toplumdaki genç ve etkın kafalar du-
şünmesın, ıncele>ıp araştmnasuı,
üretken ohnasuı ıstıyor Gerçek ga-
zetecılen, değerh yazar ve şaırlen, ün-
lü üyatro sanatçılanmızı yakın gele-
cekte mumla arayacağız ve de bula-
mayacağız Çurdcu bınlen vuzyıllar
boyu dünya çapında bu- kültür baş-
kenn olmuş îstanbul un geçmışı ıle
bütün bağlannı kopanyor. yok edı-
yor...
KOOP-C'DEN DUYURU
07-09 Mart 2003 günlerinde
BARTEN-AMASRA-SAFRANBOLU
kültür tunındayız.
"08 Mart Dünya Kadınlar Günü"nü
Bartın Beledıyesi ile ortaklaşa kutluyoruz.
2 Gece 3 Gün Yanm Pansiyon
İOO.OOO.OOO.-TL
Daha genış bılgı ıçın lütfen aşağıdakı numaralan araymız.
Tel:(0212)520 21 91 -92 Fax:520 50 23
E-mail:cumhunyet@cumhunyetmahallesı com.tr
Yaşım nerdeyse Cumhu-
riyet ile eşıt. Onuncu Yıl
Marşı'nı öğrendiğimde sa-
mrun altı yaşında, ilkokula
yeni yazılrmştım. O dönem-
de ılkokul öğretmenlen top-
lum ıçınde saygm kışılerdı.
Hele berrnn öğretmeımn ftt-
ma Acar Hamm, kimselere
benzemezdi. Canlı-kanlı,
Atatürkhayram, öğrencıle-
nne insanlık aşılamaktan
başka dıleğı olmavan anaç
bır kadındı. Adını bugün bı-
le heyecanla anmaktayun.
O günlerin üzennden ne-
redeyse altmış yıl geçti; ne
beklenmedik olaylara tanık
olduk. Prof. Necmettin Er-
bakan adlı bın, bu Cumhu-
nyetın başbakanı oldu ve te-
levızyonlarda Lıbyalı dıkta-
tör Kaddafikarşısuıda nasıl
ülkemızı küçuk duşurduğü-
nü izledık. Bunlar geçtı dı-
yorduk kı daha da ınanılmaz
olaylara tanık olduk. Bır er-
ken seçım yapıldı. Sonuçta
toplu oylann yüzde 34'ünü
alan, kurulalı dört ayı bile
geçmemış bır partı
TBMM'de mılletvekıli sa-
yısuıın yüzde 75'ine (yanı
anayasamızı değıştirebile-
Saçını Ört, Yüzünü Aç!..
cek bır orana) ulaşıverdi.
Adeta bır kaza sonucu bu
partinın genel başkanı olan
kışı, bir uzak ılde dile getır-
dıği ve yazan bile şüphelı
olan bir şıiryüzünden mah-
keme karan ıle seçılme eh-
liyetinı kaybetmış sayıldı ve
mılletvekıli adayı olamadı.
Ne var kı tüm yasalan hiçe
sayarak partı başkanlığını
surdürdü. Seçimlerden son-
ra kendı partismın vaptığı
"kannm" düzenlemeler ıle
onun bu sakuıcalı durumu
izaleediJdi ve yakında yapı-
lacak bır "ara" seçım ile bu
zatın mılletvekili seçıhne-
sine garantı olarak bakılı-
yor. Partı başkanlığının ge-
çerlı olmadığı bir sırada (bu
durumu daha geçenlerde ye-
nıden başkan seçıbnış ol-
ması kanıtlamaktadır) ülke-
mizin dostu kabul edılen
ABD Başkanı, kendismı
VV'ashıngton'a davet etti ve
devlet başkanlanna yapılan
ABH.NEYZİ
bu- törenle karşıladı. Ülke-
mızde kanunen kurulmuş
yirmiyi aşkın partı ve doğal
olarak aynı sayıda partı baş-
kanı var. Davet olduğu tanh-
te başkanhğı yasadışı olma-
sına bakmadan ABD Başka-
nı bu kışıyı ülkemızm en
yetkılı kışısı gıbi kabul ettı
ve şimdı anladığımıza göre
ABD'nm yanmda Irak'a sal-
dırmamızı ona önerdı ve her-
halde kabul ettırdı. Partısı
bır seçımde oylann yüzde
34'ünü. (aslında yüzde
25'ını) kazanmışbirpartinin
yasadışı başkanı da ABD
Başkanı ıle bu tür bır ılişki-
ye gırişmekten ne kaçındı
ne de gocundu. Bugarip du-
nnn sürüp gıttı ve gidiyor.
Yıllardır sıyasal bir simge
olarak sözde dinsel bir ge-
rekçe ıle toplumazorlanmak
istenılen "türban* olayı, bu
seçımden sonra açıkça zor-
lanan bir değjşim dunımu-
na getirildi. Ülkenin çeşitli
yetkıli organlannca resmi
yer ve törenlerde kullanıl-
ması yasaklanmış olan bu
giysı türünü, önce TBMM
Başkanı turbanlı eşmı cum-
hurbaşkanını geçırmek üze-
re katıldığı törene getırdı.
Bır süre sonra ise dünya-
nın üen gelen kışılennm top-
landığı Davos Konferansı'na
üDcennz admayasal olmayan
parti başkanı ıle TBMM ta-
rafından seçılmış ülkenin
yasal başbakanı eşlen ıle bır-
İıktekatıldılar Herıkıhanı-
mefendımn de (belkı de
Fransız modacılann ellenn-
den çıkmış görunen) türban
ve gıysılen emınım bu top-
lannlann en ügı çeken odak-
lannı oluşturdu. Özellıkle
yabancı "ünlüterin" bu ko-
nudakı açıklamalanna bası-
nımızda hıç yer verümedı.
Oysa 40 yıl önce ılk kez gıt-
tığım ABD'de, katıldığım
her toplantıda dört eşmı ol-
madığını (bunu yapmak ıs-
teyen ve yeterlı malı gücü
olanın bu ışı New York'ta
da yapabüeceğını) anlatmak
ıçın dılımde tüy bıttığını
ammsadığım ıçın Davos'ta
ülkemızınnasıl tanımlandı-
ğuıı tahmın etmekteyım.
Atatürk'un kurmuş oldu-
ğu laık Cumhunyetımızm
75 yıl sonra uluslararası top-
lantılarda bu tür tanıtılması-
na bu- türlu alışamıyoum ve
sanınm ahşamayacağım. As-
lında benım nınelenm ara-
sında da başörtüsü kullanan-
lar vardı. Demokrank bır ul-
kede kışılenn nasıl gıyın-
mesı gerektığı sonınu fazla
bu- konu olmamak gerekır.
Ne var kı bu sıyasal sımge
olan "türban" olajı 0 den-
lı zorlanmakta ve bu" sımge
konumuna sokulmaktadır kı
Fransa'da bıle bunu yasadı-
şı sayan yargı kararlan ahn-
mıştır. Daha fazla yazma-
ma ne gerek var. Olay çok
açık. .AJışamı> orum \ e alış-
mak da ıstemıyorum Ata-
türk ılkelennden ödünlenn
bol bol venldığı DP done-
mınde bıle yoktu bu sımge.
Şenatçılar son 20 yılda keş-
fettıler bu şenat sımgesmi...
PENCERE
Alengirli Bir Fıkra
Geçen gün dostlar sofrasında köşe yazarlan
uzenne bir fıkra anlattım.
Masada Profesör Erol Manisalı vardı.
- Ben, dedı, bunu yazanm!..
- Yaz.. dedim.
Bugune dek yazmadı.
öncekı gün bizim gazetede okuduğum Zeke-
riya Temizel'ın 'Lebensraum' başlıklı yazısı çok
hoşuma gıttı; eskı Malıye Bakanı mesleğı elımız-
den alacak...
Köşe yazarlığı uzerine sofrada anlattığım fıkra
bunun üzenne aklıma geldı...
Erol yazmadı..
Bari ben yazayım.
•
Sabahleyın bakkalın çırağı kapının önüne birto-
mar gazete bırakıyor...
Erbabının söyledığıne göre otuzu aşkın gazete
yayımlanıyormuş; yalnız son haftalarda dört ga-
zete daha çıktı...
Düşündüm:
- Her gazetede en azından on köşe yazan olsa,
üç yüz kalem erbabı demek...
Allah bereketını arttırsın!..
Hepsinı okumak güç oluyor, hem içlerinde tür-
lüsü çeşıtlisı var..
Patronun tetikçisı var..
Dincisi var..
Tekelci medyanın halis muhlis avukatJığını ya-
pan davar..
Ikhdara yalakalık yapan var..
Köşesının hakkını veren var.
Çoğu eskı politikacı, Bakan, profesör, kendı da-
lında uzman kışıler var...
•
Cumhurryet'in köşe yazartanna dıyecek yok!.. Son
katılımlarla da dört dortlük bır kadro oluştu. Tarih-
sel gelışim Cumhuriyet'ın dünya ve Türkiye üze-
nne görüşlennı doğruladığından köşe yazarian-
mızın hem gıdışat üzenne üzüldüklenni, hem hak-
lı çıkmaktan onurlandıklannı görüyorum.
lçlennde eski Bakanlar mı istersıniz, profesör-
ler mı ıstersinız.. çok değerli olanlannı okumaktan
kıvanç duyuyorum...
Peki, sofrada anlattığım fıkra neydi?..
Anlatayım.
•
Bektaşı'nın bir ışi düşmüş, kaymakam beyı gör-
mek ıstemiş...
Odacı bırakmamış.
Bektaşı demış kı:
- Biz onunla akraba oluruz!..
Kaymakam bunu ışıtınce meraklanmış.
- Çağınn şunu!..
Bektaşı'yı makam odasına almışlar, Kaymakam
bıraz da kızgınlıkla sormuş:
- Nereden akraba oluyoruz?.
Bektaşı demış kı:
- Sen şımdı kaymakamsın değil mi?..
- Evet.. ^ ' *•
- Sonra ne olacaksın?.. "•*
- ValıL
- Sonra?.. «,
- Hiç..
Baba Erenler:
- lyi ya, demiş, ben şımdıden hiçim!..
•
Bakan, profesör, ordinaryüs, doçent, dekan, uz-
man olup da sonunda köşe yazan olanlara duyu-
rulur; txz de Bektaşı gibiyız.
KOOP-C'DEN DUYURU
23 Şubat 2003 günü
Armada Otel'de düzenlemiş
olduğumuz Genişletilmiş Yönetim
Kurulu toplantısı hava muhalefeti
nedeniyle ileri bir tarihe ertelenmiştir.
Günü ve yeri ortaklanmıza aynca
duyurulacaktır.
peşin fiyatına
taksit ayavaran nakit indirimi
vade
htıkroder Koltuk Takımı - Gelıncık Bordo
BELLONA