08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
17 ŞUBAT 2003 PAZARTESİ +CUMHURİYET SAYFA EKONOMI 13 ŞÎRKETLERDEN • MASTERCARD, kredikartı kullanıcılanna 30 Nisan'a kadar yapacaklan alışveriş ve nakıt para çekımleri karşıhğında, seyahat kazanma şansı sunuyor. • HAS HAL1, bu yü Atlanta'da yapılan ve dünya halıcılığina yön veren dev Amerikan firmalannın katıldığı Americas Mart'ta, Amerika'nın muhteşem halılan büyük ödülünü kazandı. • TEMSA'nın Türkiye'de ürettiğı Temsa Safari Intercity yolcu otobüsleri. Avusturya'nın posta ve şehırlerarası ulaşım faalıyetlennı üstlenen Postbus fumasının 60 adetlık filo alımıyla bu ülkede geniş ölçüde kullanılacak. • MILLER, 'MUler Music Tour LSA' kampanyasına 7 Mart'ta kadar katılan müşterilerine eglence dolu bir gezi yaşatmayı planlıyor. Kampanyada 7 çift Miami, Las V'egas gibi merkezlerde otellerde ağırlanacak. • LEE JEANS. şubatta merhaba dediği yeni sezonda alışvenş yapan herkese krokodil kayışlı saatler hediye ediyor. 7 Şubat'ta hediye dağıtmaya başlayan Lee Jeans'ın kampanyası 15 Mart'a kadar sürecek. • PINAR SÜT'ün katkılanyla düzenlenen, 1 Nisan'a kadar sürecek 'Hamurdan Hayaller' yanşmasına katılan çocuklar. ağırlığınca Pınar Süt ve oyuncak kazanabilecek. • EFES DARK. 1-2 Mart tarihlerinde Kartalkaya'da Sportworks tarafından organıze edılen bir snowboard yanşması düzenhyor. • EUTELSAT'ın video dağıtım ve iletişim linklerinden internet omurgası bağlantı hizmetleri sunan 24 transponderli W5 uydusu, kıtalararası bir iletişim köprüsü kuruyor. •JOHNSON& JOHNSON, Marmara depreminden sonrakı 3 yıl içınde Türkiye'de sağlık ve eğitime 1.5 miryon dolarlık yatınm yaptı. Akyazı'da 2000'de tamamlanan J&J Konuralp llkokulu'nun yanı sıra Afyon depreminden sonra da 3 okulu onartıp 25 bın dolarlık bilgisayar laboratuvan kurdu. • AYGAZ,LPG sektöründe İSO 14001 Çevre Yönetim Sistemi belgesi alan ilk şirket oldu. Çevre Yönetim Sistemi, işletmelerin çevreye yönelik mevcut ve potansiyel zararlarının azaltılması için geliştirildi. TEDMER Başkanı Prof. Dr. Tansal'a göre iş ahlakının geliştirilmesi için güç birliği şart Etik erozyonuna savaşOZLEMYUZAK Sloganlan 'Daha iyi bir Türkiye için'. Tüm dünyada siyasette ve ekonomide etik değerlerin hızla yozlaştığı bu dönemde geçen yıl kurulan Türkiye Etik Değerler Merke- zi'nin (TEDMER) önemı da- ha da arttı. TEDMER'in Yö- netim Kurulu Başkanı, aynı zamanda Boğaziçı Ünıversite- si Rektörü Prof Dr. Sabih Tansal Cumhuriyet ile yaptı- ğı söyleşide toplumda etik bi- lincini yerleştırmeyi hedefle- diklerini söyledi. Bildiğiniz gibi çürüme ve yolsuzluklar yalnız ekonomi- de iş dünyasında değil, bu- gün siyaset de, medya da ay- nı çarkın içinde. TEDMER ise işe şirketlerden başlama- yı yeğledi. Niçin? - tşe şirketlerden başlamak gerekiyor. Zaten de teklif şir- ketlerden geliyor. Neden mi? Dürüst ış yapan daima mağ- dur oluyor da ondan. Haksız rekabet, kayıt dışı ekonomi, kalite ve etik unsurlannın gözden kaçması dürüst iş yap- maya çalışan şirketleri olum- suz etkiliyor. Iş dünyasında etik kurallara uymanın tabii ki bir maliyeti var. Küresel re- kabet kaliteyi ve kalite ile il- gili istemlere talebi de arttır- maya başladı. Once TSE'ye uygunluk, ar- dmdan ISO 9000 ya da "Top- lam KaliteYönetimi* gibi un- surlar aranmaya başlandı. Haksız rekabetin mağdurlan bunu yok edip iş ahlakını yer- leştirmenin yollannı arayacak- lardır kuşkusuz. - TEDMER nasıl bir dü- şünce sonucu doğdu? Misyo- • Tüm dünyada siyasette ve ekonomide etik değerlerin hızla yozlaştığı bu dönemde Türkiye'de kimi şirketler, vakıflar, odalar, tüzelkişiler bir araya gelerek oluşturduklan Türkiye Etik Değerler Merkezi'nde toplumdaki çürümüşlüğe çareler anyorlar. nu ne? da TÜSİAD, Boğaziçı Üniver- Yolsuzluklann altında ya- sitesi, Beyaz Nokta Vakft, tan, etik değerlerin ve prensip- ÎSO, Yabancı Sermaye Derne- lerin eksikliği. Bu da bugün Türkiye'nin en temel sorunla- nndan biri. Etiğe aybn her o- lay zincirleme bir etkileşimle diğer alanlan da etkiliyor ve yozlaşma tüm topluma yayılı- yor. Etik kodları belirienecek Bu noktadan hareketle bir araya gelme ihtiyacı duyan birçok şirket, kurum, dernek, oda, vakıf ve tüzelkişi yoğun bir bilgi paylaşımına giderek özellikle etik alanında bir sivil toplum kuruluşuna ihtiyaç ol- duğunu tespit ettiler. Aralann- ği gibi öncü kuruluşlar da var. Sonuçta TEDMER 3 Mart 2002'de kuruldu. Misyonu Türkiye'nin ekonomik, kültü- rel ve sosyal yaşamına katkı sağlamak. Bu amaçla sektör ayırt etmeksizin, kurumsal etik kodlanm belirlemek ve standartlar oluşturmak... - Dünyada şirketlerde etik kavramı ilk ne zaman ve ni- çin ortaya çıktı? İş ahlakı 1980'lerin başında ABD'deki savunma sanayiin- deki şirketler için Ahlaki Kay- nak Merkezi tarafından ortaya atıldı. Bu şirketler yolsuzluk ve skandallar yüzünden Ame- rikan hükümeti ve medya tara- fından incelemeye alınmıştı. Bugün Enron vakasından son- ra davalar bile sonuçlanmadan yolsuzluklara bulaşan Arthur Andersen iş yaşamından çe- kilebiliyorsa bu toplumun etik bilincinin bir sonucudur. - tş dünyasındaki etik uy- gulamalarda devletin bir ro- lü var mı? Devletin rolü hukuku çalış- tırmak. Hukuk çalışırsa, etik kurallann ihlali de en aza ini- yor. - Etik kodlan olan şirket- ler bu özellikleri nedeniyle rekabette bir avantaj elde ediyorlar mı? Tüketici, Ba- tı'da bu şirketlere nasıl yak- laşıyor? Türkiye'de çahşanlar uzun vadede etikkodlan olan şirket- lerin avantaj elde edeceklerini düşünüyor. Aynca yabancı ser- mayeli kuruluşlann Türkiye ile iş yaparken bu tür kurallan titizliîde incelediği biliniyor. Silahlanmaya rüşvet Ülkelerin silah ticaretine farklı adlar altında verdikleri izin karşılığı aldıklan parasal yardımlar, dünyanın silahsızlanması hayalinin altma da dinamit koyuyor Ekonomi Servisi - Ülkeler arası tica- ri alışveriş modellerinin getirdiği karşı- lıklı talep ve parasal yardımlara, "rüş- vete" konu olmaması için farklı adlar veriliyor. Körfez Savaşı sonrasında Bırleşik Arap Emirlikleri'nın ABD'li silah şir- ketlenyle yaptığı pazarhğı anımsatan The New York Times gazetesı günü- müzde rüşvetin 'telafi bedeli' gibi uy- gulamalarla daha da yasallaştığına dik- kat çekiyor. Körfez Savaşı'dan sonra ye- rel ekonomiyi güçlendirme karan alan Birleşik Arap Emirlikleri(BAE), AB- D'nin Boeing, Northrop Grumman ve Lockheed Martin gibi askeri müteah- hitlik firmalanna yönelmişti. Ancak, BAE'nın bu alışveriş karşılığı fırmalar- dan "vatandaşlan için istihdam ya- ratüması"nı talep etmesi, istenenin "rüşvet olup olmayacağı'' yönünde bir tartışmaya örnek olacak nitelikte. ABD'li fırmalann BAE'den gelen ta- lep üzerine bu ülkede kurduğu sağlık teşhıs merkezi, binlerce ınsana istihdam yaratan tersaneyi, rüşvet olarak değer- lendirmek mümkün, Ancak yasadışı olan rüşvetin, "telafi bedeli (offset)" adı altında yasallaştığı belirriliyor. 1977'de uygulanmaya başlayan ve rüşveti yasadışı olarak tanımlayan "Dış Ticarette EtikYasası", ticaret izni kar- şılığı yabancı devlet memurlanna öde- meleri yasaklıyor. Ancak "offset" de- nilen parasal yardımlar yasal ve şirket- ler bunun "uluslararası silah ticareti için gerekli" olduğunu savunuyorlar. Washıngton merkezli serbest bır aras.- tırma grubu olan Ekonomik Polıtika Enstitüsü ekonomisti Robert E. Scott ıse telafi bedeli altında ödenen parala- nn "resmi yetkililere verilen rüşvete eşdeğer" olduğunu söylüyor. Uygula- mayı "trajedi, dibe doğriı bir yanş" olarak tanımlayan Scott, "Bu tarz adil olmayan rekabete dayalı oyunlan' en- gellemenin yolu, uygulamayı yasak- lamaktır." yorumunu yapıyor. Bu uy- gulamanın hızla büyüdüğü belırtüirken, söz konusu "gösterişli" yardrm paket- lerinin, Avrupalı ve Amerikan üreticile- rin anlaşmalan kabul ettırmelennde anahtar rol oynadığı kaydediliyor. Northrop Grumman şırketinin CEO'su Kent Kresa, olumsuz bakmadığını söy- lediği uygulamanın, denızaş.ırı ülkeler- de iş yapabihnek için gerekli olduğunu ifade ediyor. ABD Başkanı George W. Bush'un Savunma Bakanlığı Pentagon için 380 milyar dolarlık bir bütçe öner- diğı düşünüldüğünde, ticaret yapan fir- malann bu yardnn taleplerim karşıla- makta zorlanmayacağı öngörülüyor. Fare-peynir benzetmesi Savunma sanayiinin bu yanının çok az bilinmesinin, firmalann konuyla ilgili açıklama yapmayı reddetmesinden kay- naklandığı dile getiriliyor. Çıkarlarüze- rinde büyüyen bu uygulama, "danışık- h dövüşün" kirli yüzünün saklı kalma- sıyla sonuçlanıyor. ABD Ticaret veSa- nayi Konseyi'nin Başkanı Kevin L. Ke- arns, "Sistem tamamen çılgın... Eğer biz dünyanın en iyi silah teçhizatına sahipsek, diğer ülkeler de bunlan ser- bestçe almalı" deŞrken eklıyor: "Bu- rada, fareler peynirden sorumlu". DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA Cuma günü Hans BJix, BM Milli Güvenlik Konseyi'nde ra- porunu okudu, böylece, The Guardian'ın başyazısına göre "ABD ve Ingiltere'nin savaş te- zini destekleyen son dayanağı da bir tekmede yıktı". Fınanci- al Times, "Rapor 15 üyeli Gü- venlik Konseyi'nin büyük ço- ğunluğunu Fransa'nın savaşı erteleme çağnlannın arkasında biheştirdi" diyordu. Wall Street Journal, "Güvenlik Konse- yi'ndeki derin bölünme devam ediyor" saptamasıyla ABD'nin istediği desteği alamadığını ka- bul ediyordu. "Oh! Savaş, şim- dilik ertelendi" diye sevinmek, Le Monde'un deyimiyle tüm dünyanın "savaşa karşı ayakta" olduğuna bakarak daha da umutlanmak mümkün. Ancak bu arada dünyanın ne kadar tehlikeli bir dönemeçte olduğu- nu da akıldan çıkarmamakta fayda var. Geçen haftalarda önemli bir değişiklik oldu. Irak'ın geleceği konuşulurken, "Batı" merkezli uluslararası düzenin geleceği tehlikeye girmeye başladı. Çünkü savaştan yana olanlarla savaşa karşı olanlar arasındaki sürtüşmenin yarattığı ısı daha savaş başlamadan, Batı mer- kezli uluslararası düzenin pa- yandalarını hızla eritmeye baş- ladı. ilke ve ahlak İlk önce ulusal egemenlik kavramı anlamını yitimnişti; tabii yalnızca zayrf ülkeler için, Gra- nada, Panama, Yugoslavya? Orman kanununun geri gel- mekte olduğunun ilk işaretle- riydi bunlar. Giderek "iyi huylu, kolektif sömürgecilik" bir seçe- nek olarak tartışılmaya başlan- dı saygın dergilerin sayfalann- da. 11 Eylül'den sonra, "rejim de- ğişikliği", "önleyici savaş" gibi pren- siplerin benimsenmesiyle, Af- ganistan'ın işgaliyle birlikte, bu kolektif sömürgecilik projeleri- nin yerini, ABD'nin imparator- luk projesinin aldığını gördük. Bu sırada yeni ABD yönetimi nükler silahlann kullanılmasını engelleyen uluslararası anlaş- malardan çıkıyor, biyolojik si- lahlann denetlenmesi, uluslara- rası bir ceza mahkemesi, Kyo- to Protokolü gibi dünyanın ekosisteminin korunmasını amaçlayan anlaşmaları imzala- mayacağını açıklıyordu. Böyle- ce uluslararası hukuk sistemi çökmeye başladı. Sonra, "Ba- f;"nın Avrupa Birli- ği, NATO, Birleş- miş Milletler gibi temel kurumları, nükleer silahlar kullanmak, işken- ce yapmak insan- lık suçudur gibi ahlaki ilkeleri hızla eritmeye başladı. Bush yönetimi, Irak'a karşı yeni nükleer silahlan kullanabilece- ğini açıkça ılan ederken, önde gelen hukukçular, örneğin Har- vard'dan Profesör Alan Ders- howrtz işkencenin anayasaya, hatta liberal değerlere aykın ol- madığını kanıtlamaya çalışıyor- lardı. ABD'de David Ignatius gibi saygın muhafazakâr aydın- lar da "cumhuriyetin yerini, im- paratoriuğun" almaya başladı- ğına işaretle kaygılarını dile ge- tiriyorlardı. Washington Post'ta kaygılarını yineleyen Ignatius, Bush yönetimini, bali- nayı öldürmeyi kafasına taktığı Katı Olan Her Şey için hem kendisini hem de ge- misini felakete sürükleyen Kaptan Ahab'a benzetti. Tüm insani, ahlaki değerler bu imparatorluk projesı çerçe- vesinde yeniden düzenleniyor, altüst oluyor. Giderek burjuva uygarlığının bile gerisine gidi- yoruz. Yeni bir "karanlık çağ" başlıyor. Çılgınlıflın mantığı Bu sırada "Bar)"nın "sağduyulu" yazarları, çoğu Bush yönetiminin "ille de işgai" tutu- munu, Fransa-Almanya ekse- ninin direnişini, solun örgütledi- ği savaş karşrtı kitle hareketini dünyayı kaosa sürüklemekle, hatta çılgınlıkla suçluyor: "Saddam için AB, NATO ve BM'yi yıkmaya değer mi?", "Sol nasıl oluyor da Saddam'ın ekmeğine yağ sünjyor?" Ancak, biraz dikkatle bakın- ca, hem ABD'nin hem de Fran- sa'nın "çılgınlığının" arkasında, bu ülkelerin jeopolitik kaygılan- nın yattığı kolayca görülüyor. ömeğin, geçenlerde bir Strat- for yorumunda vurgulandığı gibi Fransız egemen sı- nıflannın kolektif bi- lincinde büyük güçlerin etkisi altına girme korkusu çok güçlü. Ama Fransa ne geçmişte Al- manya'yı ne de bugün ABD'yi tek başına dengeleyecek eko- nomik, askeri güce sahip değil. Bu çelişki Fransa dış politikası- nı, kurabildiği kadar geniş itti- faklarla, direnebildiği kadar di- renip sonra, oyunun dışında kalarak hedef olmaktan kurtul- mak için uygun bir anda hege- monyacının safına katılma yö- nünde şekillendiriyor. Bu yüz- den bu gün Fransa Güvenlik K o n s e y i ' n d e ABD'ye direnirken, Doğu Akdeniz'e nükleer bir uçak gemisi gönderme- yi, USS Truman'la (uçak gemisi) ortak manevralara katıl- mayı ihmal etmiyor (The Guardian, 10/02). ABD'nin tek başına davranma refleksı, bir taraftan ittifak- ların elini ayağını bağladığına ilişkin inancına, Kosova Savaşı'nda edindiği deneyime dayanıyor, diğer taraftan da iradesini sı- nıriayabilecek tüm bloklaşma- ları, uluslararası kuaımiarı bir an evvel etkisiz kılma isteğin- den kaynaklanıyor. Bush yö- netimi bir taraftan "ABD düş- manlığının" dünyada güçlen- diğıni, Fransa-Almanya ekse- ninin AB'yi şekillendirmek için pekiştinldığini, NATO'dan ba- ğımsız bir AB ordusu projesi- nin geliştiğini, bu sırada impa- ratorluk projesini fınanse ede- cek malı kaynaklarının hızla ergin.yikJizoglu a blueyonder.co.uk zayıfladığını, ama uzakdoğuda da birilerinin güçlenmeye baş- ladığını görüyor. Bu kosullar- da, ABD'nin tarihten, Ingiliz hegemonyası ve Bismarck dış politikasının derslerinden hareketle Josef Joffe, "How America does it", Foreign Af- faires, Eylül/Ekim (1997) Sa- muel P. Huntington, "The to- nely superpovver" Foreign Afaires, Mart/Nisan 1999. ABD'nin, bir an evvel kendi dı- şındaki dünyayı mümkün ol- duğunca parçalanmışlığa ve kontrollü bir ıstıkrarsızlık içine, dolayısıyla kolaylıkla maniple edilerek şekillendirilebilecek bir noktaya itmeye çalıştığı söylenebilir (Ralph Peters, "Stabilrty, America's Ennemy". PAFIAMETERS US Army War College Quarterly VVinter 2001-02, Vol. XXXI.) Kısacası savaşı isteyenlerle, savaşa karşı çıkan ülkeler, Rusya ve Çin de dahil, insani duygulara değil, jeopolitik, hat- ta klasik emperyalist refleksler- le hareket ediyorlar. Bu yüz- den, Rusya ve Çin'in son tahlil- de ABD'nin baskılan karşısında sessiz kalmalan, Fransa'nın da son anda "oyuna kat//mak için" tutum değiştirmeye başlaması adeta "doğalannın gereği". Dünyanın Batı uygarlığının bile gerisinde "yeni bir karanlık çağa" girmesini engelleyebile- cek tek güç savaş karşrtı kitle- sel muhalefet, hafta sonunda 600 kentte sokaklara dökülen milyonlarca insan. Bu hareket savaş karşrtlığını, küreselleşme karşıtlığını ve yeni bir dünya projesini birteştiren ve giderek büyüyen kalıcı bir toplumsal harekete dönüşebilirse bir şan- sımız var. Yoksa önce savaş, sonra "karanlık çağlar" ve bar- bartık. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK AB-ABD Kavgası Ikinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan So- ğuk Savaş dönemi, Sovyetler Birliği'nin 1990'da dağılmasıyla sona erdi. Soğuk Savaş'ın asıl da- yanağı, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Sov- yetler Birliği silahlanma yarışı ve buna bağlı ola- rak sağlanan dengeydi. Son on yıl boyunca uluslararası ilişkilerde yaşananlar, bozulan ulus- lararası dengenin sarsıntılarıdır. Irak olayı da bu sarsıntının doğrudan sonucu ya da uzantısıdır. Irak olayının, uluslararası terörden petrol çıkar- lanna, silahlanmadan demokrasi küttürüne uza- nan çok boyutlu ve karmaşık bir ilişkiler ağını et- kilemekte olduğu kuşkusuzdur. Son günlerin ge- lişmeleri, yalnız NATO ve Biıieşmiş Milletler gibi Soğuk Savaş döneminin ana uluslararası kurum- larını çatırdatmakla kalmıyor, ek olarak, aynı dö- nemde oluşmakla birlikte çok değişik bir nitelik- sel öze sahip olan ve giderek güçlenen Avrupa Birliği'ni (AB) de derinden sarsıyor. Gerçekte, Irak olayına bağlı olarak yaşanan bu çoklu dalgalanmaların su yüzüne çıkardığı çok önemli bir gelişme var. Bu gelişme, ülkemizi de dış ilişkileri açısından çok yakından ilgilendiriyor. Gelişme, AB'nin önde gelen ikı ülkesi, Almanya ile Fransa'nın hızla daha da yakınlaşmaları ve ABD'ye deyim yerindeyse kafa tutmalarıdır. Ekonomik gücü nedeniyle, kuruluşundan bu yana AB'nin motoru Almanya'dır. Fransa ise, yıl- lardır, silah sanayiine önem vererek uluslararası alanda büyük oynamaya çalışıyor. Ocak ayının 22'sinde, Fransa'nın ''muhafazakâr" Devlet Baş- kanı ile Almanya'nın "sosyal demokrat" Başba- kanı, tarihsel önemde bir adım attılar ve iki ulu- sun geleceğini, AB ile sağlananın çok daha öte- sinde birteştirecek somut girişimlere imza attılar. Vanlan anlaşma ile, iki ülkenin hükümetleri, ulu- sal meclisleri ve aynı konuda çalışan bakanlıkla- rı arasında birlikte çalışma olanaklannın yaratıl- ması ve özellikle de eğitim ve kültür alanındaki çok sıkı işbirliği yapılması sağlanıyor. Bu nokta- lann nasıl bir uygulamaya yol açacağı tartışma- ları bir yana, şurası bir gerçektir ki, AB'nin çekir- değini oluşturan bu iki ülke, bundan sonra, dış politika, savunma ve ekonomi polrtikası konu- sunda birlikte hareket edecek; giderek tek bir ülke gibi davranacaklardır. Alman-Fransız birlikteliği, AB içinde yepyeni bir gelişmedir; iki ülke, çok açık bir tutumla, bir- lik içinde birlik oluşturuyor. Bu gelişmenin AB'nin geleceğine ve öbür uluslararası gelişme- lere olası etkıleri bir yana, asıl önemi, AB-ABD ilişkileri bağlamında yaşanacak gibi görünüyor. ABD, tartışmasız dünyanın en büyük askeri gücüdür. Bu gücün arkasında, ileri teknolojiye ve silahlanmaya dayalı büyük bir ekonomik güç olduğu da yadsınamaz. Aslında ABD, gücünü bu ikisinin iç içe olmasından alıyor. Alman-Fransız birlikteliği, birincisi ekonomik, ikincisi de silahlanma ayağıyla, dünyada rakipsiz kalan bu büyük ABD gücünü dengelemeye çalı- şıyor, denilebilir. Alman-Fransız birlikteliğinin ya da geniş an- lamda AB'nin ABD'yi askeri güç olarak dengele- me olanağı, en azından yakın bir gelecek için bulunmuyor. Ancak Avrupa'nın, sahip olduğu ki- mi değerler var. Avrupa, başta temel insan hak- lan ve sosyal haklar olmak üzere, çevre, yöne- timin yerelleşmesi, çok daha hakça paylaşım, hem bireysel hem de uluslararası ilişkilerde da- ha eşitlikçi tutum ve uzlaşmaya dayalı toplum- sal gelişme gibi konulurda, ABD'nin çok daha ilerisindedir. Avrupa bu değerlerle ABD'nin silah gücünü dengelemeye çalışıyor. Aynca, Avru- pa'nın demokrasi kültürü birikimi ve diktatörierin kaba kuvveti kullanımı sonucu yaşadığı dene- yimler, ABD'nin askeri gücünü kullanma biçımi karşısında, bir toplumsal ürküntü duyulmasma ve tepki gösterilmesine yol açmış bulunuyor. ABD Savunma Bakanı'nın Almanya ve Fransa'yı "eski" diye nitelemesine bakmayın, Irak olayın- da, Soğuk Savaş yıllannın politikasında ısrar ederek eski kalan ABD'dir. Türkiye çoğu kez olduğu gibi bir ikilem ile, ABD ile AB arasında seçim yapma sorunuyla karşı karşıya görünüyor. Uluslararası ilişkiler, her şeyden önce ulusal çıkara dayanır; işbirlikleri de öyle. Türkiye, kendı çıkariarını önde tutarak, Almanya- Fransa eksenine dayalı bir AB politika- sına daha yakın durmayı başarmalıdır. Kaba gü- cün yanında yer almanın, hele de ona teslim ol- manın, uzun dönemde ülkeye kaybettireceği çok şey vardır. yakupc metu.edu.tr Japon iş kültürünün püf noktaten • ANKARA (AA)-Dış Ticaret Müsteşarlığı (DTM), "2003 Yıh Japonya'da Türkiye Yıh" faaliyetlerine katılacak ışadamları için, "Japon tş Kültürünün Püf Noktalan" konulu bir el kitabı hazrrladı. El kitabında, Türk işadamlannın Japon işadamlan ile yapacaklan iş görüşmelerinde kolaylık sağlamak ve yanlış anlamalan engellemek amacıyla, Japon iş kültürü hakkında bilgi veriliyor. Kltapta. "iş görüşmelerine başlarken" başlıkh bölümde Japon iş âdetlerine yer verilirken, iş görüşmelerinde nelere dikkat edilmesi gerektiğine de işaret ediliyor. Kitapta aynca, Japonya'daki ticari hayatın sosyal boyuru, ricari partner seçimi konusunda bilgi veriliyor. l EKJDNOMİ 1923: Izmir Türkiye Iktisat Kongresi toplandı. 1925: Aşar Vergisi kaldınldı. 1961: Her yıl Almanya'ya çeşitli iş kollannda çalıştınlmak üzere 2-3 bin Türk ışçısı gönderilmesi kararlaştınldı. Î967: Radyo sanatçılannın yürüyüş ve boykot otaylanrtdan sonra TRT, sanatçı ûcretlerine yüzde 150-200 arasında zam yaptı. a 196& Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Türkiye'de *' üretilen mallann yurtdıştndan ithalatını yasakladı. 1971: Berdan Tekstil Tarsus'ta kuruldu. 2001: Fischer ve Deppler, G-20 toplantılan için Türkiye'ye geldi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle