Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
17 ŞUBAT 2003 PAZARTESİ
+CUMHURİYET SAYFA
EKONOMI 13
ŞÎRKETLERDEN
• MASTERCARD,
kredikartı
kullanıcılanna 30
Nisan'a kadar
yapacaklan alışveriş ve
nakıt para çekımleri
karşıhğında, seyahat
kazanma şansı sunuyor.
• HAS HAL1, bu yü
Atlanta'da yapılan ve
dünya halıcılığina yön
veren dev Amerikan
firmalannın katıldığı
Americas Mart'ta,
Amerika'nın
muhteşem halılan
büyük ödülünü
kazandı.
• TEMSA'nın
Türkiye'de ürettiğı
Temsa Safari Intercity
yolcu otobüsleri.
Avusturya'nın posta ve
şehırlerarası ulaşım
faalıyetlennı üstlenen
Postbus fumasının 60
adetlık filo alımıyla bu
ülkede geniş ölçüde
kullanılacak.
• MILLER, 'MUler
Music Tour LSA'
kampanyasına 7
Mart'ta kadar katılan
müşterilerine eglence
dolu bir gezi yaşatmayı
planlıyor.
Kampanyada 7 çift
Miami, Las V'egas gibi
merkezlerde otellerde
ağırlanacak.
• LEE JEANS. şubatta
merhaba dediği yeni
sezonda alışvenş yapan
herkese krokodil kayışlı
saatler hediye ediyor. 7
Şubat'ta hediye
dağıtmaya başlayan Lee
Jeans'ın kampanyası 15
Mart'a kadar sürecek.
• PINAR SÜT'ün
katkılanyla
düzenlenen, 1 Nisan'a
kadar sürecek
'Hamurdan Hayaller'
yanşmasına katılan
çocuklar. ağırlığınca
Pınar Süt ve oyuncak
kazanabilecek.
• EFES DARK. 1-2
Mart tarihlerinde
Kartalkaya'da
Sportworks tarafından
organıze edılen bir
snowboard yanşması
düzenhyor.
• EUTELSAT'ın
video dağıtım ve
iletişim linklerinden
internet omurgası
bağlantı hizmetleri
sunan 24 transponderli
W5 uydusu,
kıtalararası bir iletişim
köprüsü kuruyor.
•JOHNSON&
JOHNSON, Marmara
depreminden sonrakı 3
yıl içınde Türkiye'de
sağlık ve eğitime 1.5
miryon dolarlık yatınm
yaptı. Akyazı'da 2000'de
tamamlanan J&J
Konuralp llkokulu'nun
yanı sıra Afyon
depreminden sonra da 3
okulu onartıp 25 bın
dolarlık bilgisayar
laboratuvan kurdu.
• AYGAZ,LPG
sektöründe İSO 14001
Çevre Yönetim Sistemi
belgesi alan ilk şirket
oldu. Çevre Yönetim
Sistemi, işletmelerin
çevreye yönelik mevcut
ve potansiyel
zararlarının
azaltılması için
geliştirildi.
TEDMER Başkanı Prof. Dr. Tansal'a göre iş ahlakının geliştirilmesi için güç birliği şart
Etik erozyonuna savaşOZLEMYUZAK
Sloganlan 'Daha iyi bir
Türkiye için'. Tüm dünyada
siyasette ve ekonomide etik
değerlerin hızla yozlaştığı bu
dönemde geçen yıl kurulan
Türkiye Etik Değerler Merke-
zi'nin (TEDMER) önemı da-
ha da arttı. TEDMER'in Yö-
netim Kurulu Başkanı, aynı
zamanda Boğaziçı Ünıversite-
si Rektörü Prof Dr. Sabih
Tansal Cumhuriyet ile yaptı-
ğı söyleşide toplumda etik bi-
lincini yerleştırmeyi hedefle-
diklerini söyledi.
Bildiğiniz gibi çürüme ve
yolsuzluklar yalnız ekonomi-
de iş dünyasında değil, bu-
gün siyaset de, medya da ay-
nı çarkın içinde. TEDMER
ise işe şirketlerden başlama-
yı yeğledi. Niçin?
- tşe şirketlerden başlamak
gerekiyor. Zaten de teklif şir-
ketlerden geliyor. Neden mi?
Dürüst ış yapan daima mağ-
dur oluyor da ondan. Haksız
rekabet, kayıt dışı ekonomi,
kalite ve etik unsurlannın
gözden kaçması dürüst iş yap-
maya çalışan şirketleri olum-
suz etkiliyor. Iş dünyasında
etik kurallara uymanın tabii
ki bir maliyeti var. Küresel re-
kabet kaliteyi ve kalite ile il-
gili istemlere talebi de arttır-
maya başladı.
Once TSE'ye uygunluk, ar-
dmdan ISO 9000 ya da "Top-
lam KaliteYönetimi* gibi un-
surlar aranmaya başlandı.
Haksız rekabetin mağdurlan
bunu yok edip iş ahlakını yer-
leştirmenin yollannı arayacak-
lardır kuşkusuz.
- TEDMER nasıl bir dü-
şünce sonucu doğdu? Misyo-
• Tüm dünyada siyasette ve ekonomide etik
değerlerin hızla yozlaştığı bu dönemde
Türkiye'de kimi şirketler, vakıflar, odalar,
tüzelkişiler bir araya gelerek oluşturduklan
Türkiye Etik Değerler Merkezi'nde toplumdaki
çürümüşlüğe çareler anyorlar.
nu ne? da TÜSİAD, Boğaziçı Üniver-
Yolsuzluklann altında ya- sitesi, Beyaz Nokta Vakft,
tan, etik değerlerin ve prensip- ÎSO, Yabancı Sermaye Derne-
lerin eksikliği. Bu da bugün
Türkiye'nin en temel sorunla-
nndan biri. Etiğe aybn her o-
lay zincirleme bir etkileşimle
diğer alanlan da etkiliyor ve
yozlaşma tüm topluma yayılı-
yor.
Etik kodları belirienecek
Bu noktadan hareketle bir
araya gelme ihtiyacı duyan
birçok şirket, kurum, dernek,
oda, vakıf ve tüzelkişi yoğun
bir bilgi paylaşımına giderek
özellikle etik alanında bir sivil
toplum kuruluşuna ihtiyaç ol-
duğunu tespit ettiler. Aralann-
ği gibi öncü kuruluşlar da var.
Sonuçta TEDMER 3 Mart
2002'de kuruldu. Misyonu
Türkiye'nin ekonomik, kültü-
rel ve sosyal yaşamına katkı
sağlamak. Bu amaçla sektör
ayırt etmeksizin, kurumsal
etik kodlanm belirlemek ve
standartlar oluşturmak...
- Dünyada şirketlerde etik
kavramı ilk ne zaman ve ni-
çin ortaya çıktı?
İş ahlakı 1980'lerin başında
ABD'deki savunma sanayiin-
deki şirketler için Ahlaki Kay-
nak Merkezi tarafından ortaya
atıldı. Bu şirketler yolsuzluk
ve skandallar yüzünden Ame-
rikan hükümeti ve medya tara-
fından incelemeye alınmıştı.
Bugün Enron vakasından son-
ra davalar bile sonuçlanmadan
yolsuzluklara bulaşan Arthur
Andersen iş yaşamından çe-
kilebiliyorsa bu toplumun etik
bilincinin bir sonucudur.
- tş dünyasındaki etik uy-
gulamalarda devletin bir ro-
lü var mı?
Devletin rolü hukuku çalış-
tırmak. Hukuk çalışırsa, etik
kurallann ihlali de en aza ini-
yor.
- Etik kodlan olan şirket-
ler bu özellikleri nedeniyle
rekabette bir avantaj elde
ediyorlar mı? Tüketici, Ba-
tı'da bu şirketlere nasıl yak-
laşıyor?
Türkiye'de çahşanlar uzun
vadede etikkodlan olan şirket-
lerin avantaj elde edeceklerini
düşünüyor. Aynca yabancı ser-
mayeli kuruluşlann Türkiye ile
iş yaparken bu tür kurallan
titizliîde incelediği biliniyor.
Silahlanmaya rüşvet
Ülkelerin silah ticaretine farklı adlar altında verdikleri izin karşılığı aldıklan
parasal yardımlar, dünyanın silahsızlanması hayalinin altma da dinamit koyuyor
Ekonomi Servisi - Ülkeler arası tica-
ri alışveriş modellerinin getirdiği karşı-
lıklı talep ve parasal yardımlara, "rüş-
vete" konu olmaması için farklı adlar
veriliyor.
Körfez Savaşı sonrasında Bırleşik
Arap Emirlikleri'nın ABD'li silah şir-
ketlenyle yaptığı pazarhğı anımsatan
The New York Times gazetesı günü-
müzde rüşvetin 'telafi bedeli' gibi uy-
gulamalarla daha da yasallaştığına dik-
kat çekiyor. Körfez Savaşı'dan sonra ye-
rel ekonomiyi güçlendirme karan alan
Birleşik Arap Emirlikleri(BAE), AB-
D'nin Boeing, Northrop Grumman ve
Lockheed Martin gibi askeri müteah-
hitlik firmalanna yönelmişti. Ancak,
BAE'nın bu alışveriş karşılığı fırmalar-
dan "vatandaşlan için istihdam ya-
ratüması"nı talep etmesi, istenenin
"rüşvet olup olmayacağı'' yönünde bir
tartışmaya örnek olacak nitelikte.
ABD'li fırmalann BAE'den gelen ta-
lep üzerine bu ülkede kurduğu sağlık
teşhıs merkezi, binlerce ınsana istihdam
yaratan tersaneyi, rüşvet olarak değer-
lendirmek mümkün, Ancak yasadışı
olan rüşvetin, "telafi bedeli (offset)"
adı altında yasallaştığı belirriliyor.
1977'de uygulanmaya başlayan ve
rüşveti yasadışı olarak tanımlayan "Dış
Ticarette EtikYasası", ticaret izni kar-
şılığı yabancı devlet memurlanna öde-
meleri yasaklıyor. Ancak "offset" de-
nilen parasal yardımlar yasal ve şirket-
ler bunun "uluslararası silah ticareti
için gerekli" olduğunu savunuyorlar.
Washıngton merkezli serbest bır aras.-
tırma grubu olan Ekonomik Polıtika
Enstitüsü ekonomisti Robert E. Scott
ıse telafi bedeli altında ödenen parala-
nn "resmi yetkililere verilen rüşvete
eşdeğer" olduğunu söylüyor. Uygula-
mayı "trajedi, dibe doğriı bir yanş"
olarak tanımlayan Scott, "Bu tarz adil
olmayan rekabete dayalı oyunlan' en-
gellemenin yolu, uygulamayı yasak-
lamaktır." yorumunu yapıyor. Bu uy-
gulamanın hızla büyüdüğü belırtüirken,
söz konusu "gösterişli" yardrm paket-
lerinin, Avrupalı ve Amerikan üreticile-
rin anlaşmalan kabul ettırmelennde
anahtar rol oynadığı kaydediliyor.
Northrop Grumman şırketinin CEO'su
Kent Kresa, olumsuz bakmadığını söy-
lediği uygulamanın, denızaş.ırı ülkeler-
de iş yapabihnek için gerekli olduğunu
ifade ediyor. ABD Başkanı George W.
Bush'un Savunma Bakanlığı Pentagon
için 380 milyar dolarlık bir bütçe öner-
diğı düşünüldüğünde, ticaret yapan fir-
malann bu yardnn taleplerim karşıla-
makta zorlanmayacağı öngörülüyor.
Fare-peynir benzetmesi
Savunma sanayiinin bu yanının çok az
bilinmesinin, firmalann konuyla ilgili
açıklama yapmayı reddetmesinden kay-
naklandığı dile getiriliyor. Çıkarlarüze-
rinde büyüyen bu uygulama, "danışık-
h dövüşün" kirli yüzünün saklı kalma-
sıyla sonuçlanıyor. ABD Ticaret veSa-
nayi Konseyi'nin Başkanı Kevin L. Ke-
arns, "Sistem tamamen çılgın... Eğer
biz dünyanın en iyi silah teçhizatına
sahipsek, diğer ülkeler de bunlan ser-
bestçe almalı" deŞrken eklıyor: "Bu-
rada, fareler peynirden sorumlu".
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
Cuma günü Hans BJix, BM
Milli Güvenlik Konseyi'nde ra-
porunu okudu, böylece, The
Guardian'ın başyazısına göre
"ABD ve Ingiltere'nin savaş te-
zini destekleyen son dayanağı
da bir tekmede yıktı". Fınanci-
al Times, "Rapor 15 üyeli Gü-
venlik Konseyi'nin büyük ço-
ğunluğunu Fransa'nın savaşı
erteleme çağnlannın arkasında
biheştirdi" diyordu. Wall Street
Journal, "Güvenlik Konse-
yi'ndeki derin bölünme devam
ediyor" saptamasıyla ABD'nin
istediği desteği alamadığını ka-
bul ediyordu. "Oh! Savaş, şim-
dilik ertelendi" diye sevinmek,
Le Monde'un deyimiyle tüm
dünyanın "savaşa karşı ayakta"
olduğuna bakarak daha da
umutlanmak mümkün. Ancak
bu arada dünyanın ne kadar
tehlikeli bir dönemeçte olduğu-
nu da akıldan çıkarmamakta
fayda var.
Geçen haftalarda önemli bir
değişiklik oldu. Irak'ın geleceği
konuşulurken, "Batı" merkezli
uluslararası düzenin geleceği
tehlikeye girmeye başladı.
Çünkü savaştan yana olanlarla
savaşa karşı olanlar arasındaki
sürtüşmenin yarattığı ısı daha
savaş başlamadan, Batı mer-
kezli uluslararası düzenin pa-
yandalarını hızla eritmeye baş-
ladı.
ilke ve ahlak
İlk önce ulusal egemenlik
kavramı anlamını yitimnişti; tabii
yalnızca zayrf ülkeler için, Gra-
nada, Panama, Yugoslavya?
Orman kanununun geri gel-
mekte olduğunun ilk işaretle-
riydi bunlar. Giderek "iyi huylu,
kolektif sömürgecilik" bir seçe-
nek olarak tartışılmaya başlan-
dı saygın dergilerin sayfalann-
da. 11 Eylül'den
sonra, "rejim de-
ğişikliği", "önleyici
savaş" gibi pren-
siplerin benimsenmesiyle, Af-
ganistan'ın işgaliyle birlikte, bu
kolektif sömürgecilik projeleri-
nin yerini, ABD'nin imparator-
luk projesinin aldığını gördük.
Bu sırada yeni ABD yönetimi
nükler silahlann kullanılmasını
engelleyen uluslararası anlaş-
malardan çıkıyor, biyolojik si-
lahlann denetlenmesi, uluslara-
rası bir ceza mahkemesi, Kyo-
to Protokolü gibi dünyanın
ekosisteminin korunmasını
amaçlayan anlaşmaları imzala-
mayacağını açıklıyordu. Böyle-
ce uluslararası
hukuk sistemi
çökmeye başladı.
Sonra, "Ba-
f;"nın Avrupa Birli-
ği, NATO, Birleş-
miş Milletler gibi
temel kurumları,
nükleer silahlar
kullanmak, işken-
ce yapmak insan-
lık suçudur gibi
ahlaki ilkeleri hızla
eritmeye başladı.
Bush yönetimi,
Irak'a karşı yeni
nükleer silahlan kullanabilece-
ğini açıkça ılan ederken, önde
gelen hukukçular, örneğin Har-
vard'dan Profesör Alan Ders-
howrtz işkencenin anayasaya,
hatta liberal değerlere aykın ol-
madığını kanıtlamaya çalışıyor-
lardı. ABD'de David Ignatius
gibi saygın muhafazakâr aydın-
lar da "cumhuriyetin yerini, im-
paratoriuğun" almaya başladı-
ğına işaretle kaygılarını dile ge-
tiriyorlardı. Washington
Post'ta kaygılarını yineleyen
Ignatius, Bush yönetimini, bali-
nayı öldürmeyi kafasına taktığı
Katı Olan Her Şey
için hem kendisini hem de ge-
misini felakete sürükleyen
Kaptan Ahab'a benzetti.
Tüm insani, ahlaki değerler
bu imparatorluk projesı çerçe-
vesinde yeniden düzenleniyor,
altüst oluyor. Giderek burjuva
uygarlığının bile gerisine gidi-
yoruz. Yeni bir "karanlık çağ"
başlıyor.
Çılgınlıflın mantığı
Bu sırada "Bar)"nın
"sağduyulu" yazarları,
çoğu
Bush
yönetiminin "ille de işgai" tutu-
munu, Fransa-Almanya ekse-
ninin direnişini, solun örgütledi-
ği savaş karşrtı kitle hareketini
dünyayı kaosa sürüklemekle,
hatta çılgınlıkla suçluyor:
"Saddam için AB, NATO ve
BM'yi yıkmaya değer mi?",
"Sol nasıl oluyor da Saddam'ın
ekmeğine yağ sünjyor?"
Ancak, biraz dikkatle bakın-
ca, hem ABD'nin hem de Fran-
sa'nın "çılgınlığının" arkasında,
bu ülkelerin jeopolitik kaygılan-
nın yattığı kolayca görülüyor.
ömeğin, geçenlerde bir Strat-
for yorumunda
vurgulandığı gibi
Fransız egemen sı-
nıflannın kolektif bi-
lincinde büyük güçlerin etkisi
altına girme korkusu çok güçlü.
Ama Fransa ne geçmişte Al-
manya'yı ne de bugün ABD'yi
tek başına dengeleyecek eko-
nomik, askeri güce sahip değil.
Bu çelişki Fransa dış politikası-
nı, kurabildiği kadar geniş itti-
faklarla, direnebildiği kadar di-
renip sonra, oyunun dışında
kalarak hedef olmaktan kurtul-
mak için uygun bir anda hege-
monyacının safına katılma yö-
nünde şekillendiriyor. Bu yüz-
den bu gün Fransa Güvenlik
K o n s e y i ' n d e
ABD'ye direnirken,
Doğu Akdeniz'e
nükleer bir uçak
gemisi gönderme-
yi, USS Truman'la
(uçak gemisi) ortak
manevralara katıl-
mayı ihmal etmiyor
(The Guardian,
10/02).
ABD'nin tek başına
davranma refleksı,
bir taraftan ittifak-
ların elini ayağını
bağladığına ilişkin
inancına, Kosova Savaşı'nda
edindiği deneyime dayanıyor,
diğer taraftan da iradesini sı-
nıriayabilecek tüm bloklaşma-
ları, uluslararası kuaımiarı bir
an evvel etkisiz kılma isteğin-
den kaynaklanıyor. Bush yö-
netimi bir taraftan "ABD düş-
manlığının" dünyada güçlen-
diğıni, Fransa-Almanya ekse-
ninin AB'yi şekillendirmek için
pekiştinldığini, NATO'dan ba-
ğımsız bir AB ordusu projesi-
nin geliştiğini, bu sırada impa-
ratorluk projesini fınanse ede-
cek malı kaynaklarının hızla
ergin.yikJizoglu a blueyonder.co.uk
zayıfladığını, ama uzakdoğuda
da birilerinin güçlenmeye baş-
ladığını görüyor. Bu kosullar-
da, ABD'nin tarihten, Ingiliz
hegemonyası ve Bismarck
dış politikasının derslerinden
hareketle Josef Joffe, "How
America does it", Foreign Af-
faires, Eylül/Ekim (1997) Sa-
muel P. Huntington, "The to-
nely superpovver" Foreign
Afaires, Mart/Nisan 1999.
ABD'nin, bir an evvel kendi dı-
şındaki dünyayı mümkün ol-
duğunca parçalanmışlığa ve
kontrollü bir ıstıkrarsızlık içine,
dolayısıyla kolaylıkla maniple
edilerek şekillendirilebilecek
bir noktaya itmeye çalıştığı
söylenebilir (Ralph Peters,
"Stabilrty, America's Ennemy".
PAFIAMETERS US Army War
College Quarterly VVinter
2001-02, Vol. XXXI.)
Kısacası savaşı isteyenlerle,
savaşa karşı çıkan ülkeler,
Rusya ve Çin de dahil, insani
duygulara değil, jeopolitik, hat-
ta klasik emperyalist refleksler-
le hareket ediyorlar. Bu yüz-
den, Rusya ve Çin'in son tahlil-
de ABD'nin baskılan karşısında
sessiz kalmalan, Fransa'nın da
son anda "oyuna kat//mak için"
tutum değiştirmeye başlaması
adeta "doğalannın gereği".
Dünyanın Batı uygarlığının
bile gerisinde "yeni bir karanlık
çağa" girmesini engelleyebile-
cek tek güç savaş karşrtı kitle-
sel muhalefet, hafta sonunda
600 kentte sokaklara dökülen
milyonlarca insan. Bu hareket
savaş karşrtlığını, küreselleşme
karşıtlığını ve yeni bir dünya
projesini birteştiren ve giderek
büyüyen kalıcı bir toplumsal
harekete dönüşebilirse bir şan-
sımız var. Yoksa önce savaş,
sonra "karanlık çağlar" ve bar-
bartık.
ANKARA PAZARI
YAKUP KEPENEK
AB-ABD Kavgası
Ikinci Dünya Savaşı sonrasında yaşanan So-
ğuk Savaş dönemi, Sovyetler Birliği'nin 1990'da
dağılmasıyla sona erdi. Soğuk Savaş'ın asıl da-
yanağı, Amerika Birleşik Devletleri (ABD)-Sov-
yetler Birliği silahlanma yarışı ve buna bağlı ola-
rak sağlanan dengeydi. Son on yıl boyunca
uluslararası ilişkilerde yaşananlar, bozulan ulus-
lararası dengenin sarsıntılarıdır. Irak olayı da bu
sarsıntının doğrudan sonucu ya da uzantısıdır.
Irak olayının, uluslararası terörden petrol çıkar-
lanna, silahlanmadan demokrasi küttürüne uza-
nan çok boyutlu ve karmaşık bir ilişkiler ağını et-
kilemekte olduğu kuşkusuzdur. Son günlerin ge-
lişmeleri, yalnız NATO ve Biıieşmiş Milletler gibi
Soğuk Savaş döneminin ana uluslararası kurum-
larını çatırdatmakla kalmıyor, ek olarak, aynı dö-
nemde oluşmakla birlikte çok değişik bir nitelik-
sel öze sahip olan ve giderek güçlenen Avrupa
Birliği'ni (AB) de derinden sarsıyor.
Gerçekte, Irak olayına bağlı olarak yaşanan bu
çoklu dalgalanmaların su yüzüne çıkardığı çok
önemli bir gelişme var. Bu gelişme, ülkemizi de
dış ilişkileri açısından çok yakından ilgilendiriyor.
Gelişme, AB'nin önde gelen ikı ülkesi, Almanya
ile Fransa'nın hızla daha da yakınlaşmaları ve
ABD'ye deyim yerindeyse kafa tutmalarıdır.
Ekonomik gücü nedeniyle, kuruluşundan bu
yana AB'nin motoru Almanya'dır. Fransa ise, yıl-
lardır, silah sanayiine önem vererek uluslararası
alanda büyük oynamaya çalışıyor. Ocak ayının
22'sinde, Fransa'nın ''muhafazakâr" Devlet Baş-
kanı ile Almanya'nın "sosyal demokrat" Başba-
kanı, tarihsel önemde bir adım attılar ve iki ulu-
sun geleceğini, AB ile sağlananın çok daha öte-
sinde birteştirecek somut girişimlere imza attılar.
Vanlan anlaşma ile, iki ülkenin hükümetleri, ulu-
sal meclisleri ve aynı konuda çalışan bakanlıkla-
rı arasında birlikte çalışma olanaklannın yaratıl-
ması ve özellikle de eğitim ve kültür alanındaki
çok sıkı işbirliği yapılması sağlanıyor. Bu nokta-
lann nasıl bir uygulamaya yol açacağı tartışma-
ları bir yana, şurası bir gerçektir ki, AB'nin çekir-
değini oluşturan bu iki ülke, bundan sonra, dış
politika, savunma ve ekonomi polrtikası konu-
sunda birlikte hareket edecek; giderek tek bir
ülke gibi davranacaklardır.
Alman-Fransız birlikteliği, AB içinde yepyeni
bir gelişmedir; iki ülke, çok açık bir tutumla, bir-
lik içinde birlik oluşturuyor. Bu gelişmenin
AB'nin geleceğine ve öbür uluslararası gelişme-
lere olası etkıleri bir yana, asıl önemi, AB-ABD
ilişkileri bağlamında yaşanacak gibi görünüyor.
ABD, tartışmasız dünyanın en büyük askeri
gücüdür. Bu gücün arkasında, ileri teknolojiye
ve silahlanmaya dayalı büyük bir ekonomik güç
olduğu da yadsınamaz. Aslında ABD, gücünü bu
ikisinin iç içe olmasından alıyor.
Alman-Fransız birlikteliği, birincisi ekonomik,
ikincisi de silahlanma ayağıyla, dünyada rakipsiz
kalan bu büyük ABD gücünü dengelemeye çalı-
şıyor, denilebilir.
Alman-Fransız birlikteliğinin ya da geniş an-
lamda AB'nin ABD'yi askeri güç olarak dengele-
me olanağı, en azından yakın bir gelecek için
bulunmuyor. Ancak Avrupa'nın, sahip olduğu ki-
mi değerler var. Avrupa, başta temel insan hak-
lan ve sosyal haklar olmak üzere, çevre, yöne-
timin yerelleşmesi, çok daha hakça paylaşım,
hem bireysel hem de uluslararası ilişkilerde da-
ha eşitlikçi tutum ve uzlaşmaya dayalı toplum-
sal gelişme gibi konulurda, ABD'nin çok daha
ilerisindedir. Avrupa bu değerlerle ABD'nin silah
gücünü dengelemeye çalışıyor. Aynca, Avru-
pa'nın demokrasi kültürü birikimi ve diktatörierin
kaba kuvveti kullanımı sonucu yaşadığı dene-
yimler, ABD'nin askeri gücünü kullanma biçımi
karşısında, bir toplumsal ürküntü duyulmasma
ve tepki gösterilmesine yol açmış bulunuyor.
ABD Savunma Bakanı'nın Almanya ve Fransa'yı
"eski" diye nitelemesine bakmayın, Irak olayın-
da, Soğuk Savaş yıllannın politikasında ısrar
ederek eski kalan ABD'dir.
Türkiye çoğu kez olduğu gibi bir ikilem ile,
ABD ile AB arasında seçim yapma sorunuyla
karşı karşıya görünüyor. Uluslararası ilişkiler, her
şeyden önce ulusal çıkara dayanır; işbirlikleri
de öyle. Türkiye, kendı çıkariarını önde tutarak,
Almanya- Fransa eksenine dayalı bir AB politika-
sına daha yakın durmayı başarmalıdır. Kaba gü-
cün yanında yer almanın, hele de ona teslim ol-
manın, uzun dönemde ülkeye kaybettireceği çok
şey vardır.
yakupc metu.edu.tr
Japon iş kültürünün püf noktaten
• ANKARA (AA)-Dış Ticaret Müsteşarlığı
(DTM), "2003 Yıh Japonya'da Türkiye Yıh"
faaliyetlerine katılacak ışadamları için, "Japon
tş Kültürünün Püf Noktalan" konulu bir el
kitabı hazrrladı. El kitabında, Türk
işadamlannın Japon işadamlan ile yapacaklan
iş görüşmelerinde kolaylık sağlamak ve yanlış
anlamalan engellemek amacıyla, Japon iş
kültürü hakkında bilgi veriliyor. Kltapta. "iş
görüşmelerine başlarken" başlıkh bölümde
Japon iş âdetlerine yer verilirken, iş
görüşmelerinde nelere dikkat edilmesi
gerektiğine de işaret ediliyor. Kitapta aynca,
Japonya'daki ticari hayatın sosyal boyuru, ricari
partner seçimi konusunda bilgi veriliyor.
l EKJDNOMİ
1923: Izmir Türkiye Iktisat Kongresi toplandı.
1925: Aşar Vergisi kaldınldı.
1961: Her yıl Almanya'ya çeşitli iş kollannda
çalıştınlmak üzere 2-3 bin Türk ışçısı
gönderilmesi kararlaştınldı.
Î967: Radyo sanatçılannın yürüyüş ve boykot
otaylanrtdan sonra TRT, sanatçı ûcretlerine
yüzde 150-200 arasında zam yaptı. a
196& Gümrük ve Tekel Bakanlığı, Türkiye'de *'
üretilen mallann yurtdıştndan ithalatını
yasakladı.
1971: Berdan Tekstil Tarsus'ta kuruldu.
2001: Fischer ve Deppler, G-20
toplantılan için Türkiye'ye geldi.