02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT2003SALI 14 LJJ\ [email protected] SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL Kadınyönetmenimzalı yapımlarDevletin tiyatrosu pek 'erkek'tir, bilirsiniz. DT'den bugüne dek ge- çen 20'yi aşkın 'genel nıüdür" ara- smda bir tek kadın sanatçı bile yer almamıştır. Aynı 'erkek egemen duruş' yönetmenlik alanında da sü- rüpgitmekte... DT'den izlediğim üç yapım, sa- yılan az da olsa, bu kurumda yö- netmenlik yapan kadın sanatçıla- nn getirdiği farklı soluğu anımsa- mamı sağladı. Fark, 'kadmcatitiz- tiğmveözenin', *kadınca yaraOcı- hğm' ve 'kadmca çaüşkanhğın' sahneye yansımasında. Ayşenll şamlıoğlu: 'Külhanbey Operası' Ayşenil Şamlıoğlu. sahne olayı- nı aynntılı biçimde tasarlamasıy- la, görsel-işitsel malzemeyi bü- yük yoğunlukla bir araya getirip oyunculardan çok yönlü becerile- ri aynı anda sergilemelerini bek- lemesiyle, geleneksel tiyatromu- zun özelliklerinden, palyaço nu- maralanna ulaşan bir çizgi için- de 'grotesk'i çeşitlendirmesiyle, genç ekiplerle paylaştığı coşku- lu çalışmalanyla, sahnelerimizin en disiplinli, en titiz, aynı zaman- da da en 'çılgm' yönetmenlerin- den biri olduğunu çoktan kanıtla- dı. Kendisi ve birlikte çalıştığı ekipler bir dolu ödüle değer bulun- du. Şamlıoğlu'nun yönettigi, Antal- ya DT yapımıyla 'dünya prömiye- ri'ni yapan 'KüJhanbey Operası', Ül- kü Ayvaz'ın popüler seyirlik gele- neğimizin çok eklemli, şarkılı-tür- külü, göstermeci biçemini uygula- dığı bir oyun. Meşrutiyet öncesinden Kurtuluş Savaşı'na uzanan dönemde, Istan- bul'un tulumbacılanndan. devlette konuşlan- mış 'açık gözler'in 'yangın sigortası' soygu- nuna uzanan malzeme alabildiğine gevşek dokunmuş. Şamlıoğlu'nun bu gevşek dokuya işledi- ği yoğun görsel-işitsel renkler, bir yandan oyunculann becerilerini sınava çekerken bir yandan oyunu daha da gevşetiyor. Kanım- ca, metnin yazar-yönetmen işbirliğiyle bir kez daha biçimlendirilip kısaltılması, tablo ve şarkı sayısının azaltılması gerekiyordu. Bu yapılmayınca, Şamhoğlu'nun 'hoş' bu- luşlan, yalnızca 'esprili aynntılar' olarak kalıyor. Çeşitli becerileri aynı zamanda ser- gileyen oyunculann sözleri ne konuşurken ne de şarkı söylerken netlikle anlaşılabili- yor. (Oysa bunu yapabilmeleri gerekli.) Ay- nı nedenle, Cem tdiz'in bestelediği şarkılar ntalya, Konya ve îzmir Devlet Tiyatrolan 'nın kadın yönetmen imzalı oyunlarından 'Külhanbey Operası 'nı Ayşenil Şamlıoğlu, 'Burada 'yı Nurşen Girginkaç, 'Güneyli Bayan 'ı Serap Eyüpoğlu yönetiyor. da tam anlamıyla değerlenemiyor. Yine de oyunu SevgiTürkay'ın esprili giy- si tasanmlanyla bezeli, özenli ve iddialı bir süper-yapım olarak izlediğimi ve pek çok sahneden seyir keyfi aldığımı da söylemeli- yim. Nurşen Girglnkoç: 'Burada' DT'nin en soluklu başrol sanatçılanndan Nuifen Girginkoç'un Konya Devlet Tiyatro- su için yaptığı 'Burada', yalnızca üç oyun kişisınin aynı uzam ıçinde devindiği ve söy- leştiği yalın bir oyun. Ama bu tür tiyatro da başka zorluklar içeriyor. Türkiye prömiyeri- ni yapan 'Burada', üÜcemizde 'Oyunun Oyu- nu' yapıtıyla ünlü Ingiliz yazar Michael Fraynın 'sevgi beraberlikleri' içinde 'olası iletişimsizliği' dile getiren ironik bir oyun. Bu 'tletişimsiznk' biraz fazla 'Ingiliz' olmakla birlikte, 'sevgi'nin her zaman iletışim ola- nağı sağlamadığını göstermek açısından ger- çekçi. Yeni evli bir çiftin tek odah bir daire kiralamasıyla başlayan oyun, bu odada geçen yaşamdan kesitler veriyor. Bir kadınla erke- ğin mekânı ve yaşamı paylaşmalan üstüne bir 'gri komedi' Düşündürücü ve tekdüze... Girginkoç, oyununun 'amaç'lı tekdüzelıği- ni. kankocayı oynayan Bengisu Benli ve Vol- kan Benli ile yaptığı ıncelıklı oyunculuk ça- lışmasıyla 'dramatik' kılıyor. Harcadığı yo- ğun emek, iki genç sanatçının, karakterlere kattıklan inandıncılıkta yansıyor. Belli ki oyunculukta hiçbir aynntı raslantıya bırakıl- mamış. Sonuç olarak da oyunculann, aynı oyunu sergileyen Ingiliz meslektaşlanyla ra- hatça yanşabilecekleri üst düzeyde yorum- lar oluşmuş. Bir çeşit 'evrensel koro' görevi taşıyan 'garip' ev sahibini canlandıran Ayşe Akmsal'ın oyunculuğunun farklı 'biçem'de tasarlanmış olması da il- ginç. Can Girginkoç'un başanh çevirisiyle sunu- lan ama gereksizce uza- yıp giden Frayn metni keş- ke epeyce budansaydı... Serap Eyüboğlu: 'Cüneyli Bayan' Bilgesu Erenus'un, 1980'li yıllarda Işık Ye- nersu'nun AST yapımın- daki görkemli yorumuyla taçlanan 'Güneyli Ba- yan'mın bir başka yapı- mından farklı bir tat alaca- gımı hiç düşünmemiştim. AST yapımında 'Işık Ye- nersu performansı'na ki- lıtlenen oyun, Serap Eyü- boğlu'nun tzmir Devlet Ti- yatrosu'nda yaptığı çalış- mada, farklı karakterleri canlandıran erkek oyun- cunun da devinım ve teat- rallik kazandığı yeni bir tiyatro olayı boyutuna ulaşmış. Monolog ağır- lıklı olmaktan çıkıp 'karşüıkta söyleşiın'e da- yalı 'ild IdşiHk' oyuna dönüşmüş. Amerikalı yazar LDB- an Hellman'ın. 5O'li yıl- larda, Amerika Karşıtı Faaliyetleri tzleme Ko- mitesi'nin karşısına çık- maya çağnlmasıyla baş- layan savaşımını anlatan oyunu, CandanGünay'ın yazıhane/çalışma odası iş- levi taşıyan dekoru içine yerleştiren Eyüboğlu, Hell- man'ı oynayan HülyaSavaş'ın ve Hellman'ın yaşamının bu döneminde önemli rolü olan er- kekleri canlandıran Hakan Özgömeç'in so- mut oyun mekânlan içinde 'gerçekçi' boyut- ta yüz yüze gelmelerini sağlamış. Özgömeç'in sahneye giriş çıkışlannda başanh bir trafik düzeni kurmuş. Hellman'ın tek kişilik sah- nelerini de aynı tasarım içine yerleştirmiş. Böylece hem ilişkileri daha iyi kavnyorsu- nuz hem de daha dinamik bir sahne olayına tanık oluyorsunuz. Aynca oyuncularla da iyi anlaşmış Eyüboğlu. Hülya Savaş'ın 'DToyun- cusu tonlamasuu ve kahkahasını' hemen çağ- nştıran birkaç sahnesi dışmda, düzgün ve dü- zeyli yorumlar sunan sanatçılar seyirciyle bütünleşiyor. Kısacası, kadın yönetmenlerimizin imzası fark ediliyor. Üstelik, hiç de kolay sayılma- yacak işlerde... Fünızan'ın kendi öyküsünden oyunlaşürdığı 'Sevda Dolu Bir Yaz'ı Vacide Öksüzcü sahneye koymuş. Oyunun başoyuncusu, aynı zamanda tek oyuncusu da kendisL 'Sevda Dolu Bir Yaz', Ankara Devlet Tiyatrosuyapımı BirFüruzan inceliğiSEVGİ SANLI "Onunyatagmaflkkez giriyordum. Kryısı dantel- b' yasuğı elrvie kabarta- rak, 'Yat bakalım küçü- ğüm, fakat ağlamak yok e mi?' dedL " Boynuna sanküm. Gü- neşte kunımuş, kar be- yazı çamaşuiar benzeri kokuyordu o. Köşkfin yatagL, yorga- m,yasnklaruörtûleri,ye- mektakmılan. pike. ham ipek, keten kumaşlardan- dı. Bilemezsin, yıkannuş, göneşte kunıriümuş ça- maşDiarm âtülenince sal- dığı kokuyu duymah." Bir kadın yazan erkek- ten ayıran bu kokuları duymak, bu incelikleri görmektir sanınm. Füruzan bu görüşüme pek katılmıyor. 'Ama Proust'u bir düşünsene.' Proust mu? Tannlar kör kâhin Tiresias'a altı ay kadın, altı ay erkek olma özelliğini bağışlamışlar. Her iki cinsin de halinden anlasın diye. Proust da algılama alanlan geniş, duyarlığı derin bir yazar- dı. Fünızan'ın kendi öy- küsünden oyunlaştırdığı 'Sevda Dolu BirYaz'ı Va- cide Öksüzcü sahneye koymuş. Başoyuncusu, aynı zamanda tek oyun- cusu kendisi. Gerek ya- zann metnini, gerek oyuncu-yönermenin bu metne yaptığı katkıyı bir kelimeyle özetleyebili- riz. GUSTO. Füruzan'm karadutu Bu sözcüğü ince bir zevk, üstün bir beğeni, sade, ölçülü bir güzellik karşıhğı olarak kullanıyo- rum. Gusto Ispanyolcada sık geçen bir sözcük. Hoşlanma, sevme anla- mına geliyor. Kendimi yeni öğrenmeye çalıştı- ğım bu dilde ifade etme- ye çalışsam bu gösteri için 'Me gusta mucho". diyebilirdün. Vacide Öksüzcü, bü- yük bir konakta hem ba- kılmış hem horlanmış, kendisini hem seven, hem öz evladı oldugunu çev- resine kabul ettiremeyen yakışıklı, eğitimli ama zayıf bir babanın kızını, hem gururlu ve buyur- gan bir büyük hanımı, hem Çerkez Kalfa Besi- me'yi. hem aşçı Teslime Hanımı başanyla canlan- dınyor. Zaman zaman iyi niyetli ama kaba saba bir çarkçıbaşıyı karşımızda görür gibi oluyoruz. Çehov'un \işne ağaç- lan, Nâznn'ın ulu çınan, Necip Fazd'm ceviz ağa- cı, Vüs'atO. Bener'in ıh- lamur ağacı \ arsa, Fünı- zan'ın da karadutu var. Bu ağacın kesihnesi içi- mizi en çok burkan kı- yımlardanbiri. Füruzan'ın güzel Türk- çesini sahnede daha sık duymak dileğiyle. Sentez girdabından klasik müzik bestecilerinin payına düşen Eğer Bachyaşasaydı... Bach'm\ap*bruıı\0zfa!jtinnakher şeye karşm zor Dr.trVlıTGÜLTEKtV Klasik, popüler ve folklorik olarak üçe aynlan 'Müzik Tür- leri Şeması', Dünya Gezege- ni'ndekı tüm toplumlara küçük ayrunlarla da olsa uyabilmek- tedir. Bunlardan klasik müzik Rönesans'ın ardından zaman içinde türlü dönemleri yaşamış- tır ve yaşamaktadır. Klasik mü- ziğin günümüzdeki dilimi 'ye- ni müzik' olarak adlandınlmak- tadır. Daha fazla soyut anlayı- şa yönelen yeni müzik yapıtla- nnı gerek seslendirmek ve ge- rekse dinlemek artık etkin be- ceri ve poli-estetik kültür biri- kımini gerekli kılmaktadır. Ki- mi zaman yetileri, kimi zaman- sa tutkulan bu 'yeni müzik' ya- pıtlannı özümsemeye yetme- yen bazı besteci, yorumcu ve dinleyiciler ileri yönelmek ye- rine çok daha kolay anlaşılabi- lir yan yollara sapabılmekte, neoromantizm, neoklasizm gi- bi oluşum halkalannı yeğleye- bilmektedirler. Modernizmin, saflannı postmoderaizme terk ettıği, özellikle seksenli ve dok- sanîı yıllarda, 'sentez' adı altın- da müzıksel tür karmaşalan da yandaş toplamaya başlamıştır. Günümüzde, sentez girda- bından paylanna düşeni, klasik müzik bestecileri de fazlasıyla almış bulunmaktadırlar. Ma- sum anlamıyla 'atanb', ileri aşa- masında 'çaunü' temalar, basi- retsiz bestecilenn temel besini olagelmiştir. Türkiye"de ise Ba- tı ve Doğu dünyasının müzik- sel eğilımlerini aynı potada er- gitmek ereği, söz konusu bası- retsiz besteci adaylan için bir tür ufuk çizgisidır. Mozart'ın 40. senfonısi, Çaykovski'nin 'Ku- ğu Gölü Balesi' ve benzerlen- nı, klasik Türk miizıği çalgıla- n ve darbukayla devindirmek, bir tür 'entel-lumpen' kanşımı eğlencenin somut örnekleridir. Özalizmin kalıtıyla destek- lenen postmodern sentez yak- laşımı yeni örneklerini: 'Lirik Tarih Gösterisi', 'Sultanlann Dansı', 'Padişahın Es\abı' gibi çahşmalarla vermiştir. Vival- di'nin 'Mevsimler'inı keman dışındaki çalgılarla seslendir- mekten, Bach'ın yaratılarını DJ'lerle harmanlamaya degin uzanan sulandıncı eğilim ise dozunu giderek artırmakta ve medya desteğini de ardına ala- bilmektedir. Bach'ın Prelüdü- nü darbuka ritmiyle kokteylle- yerek, oryantal dansözün gö- beğinin devinimleriyle görsel- leştirmek; bu sulandıncı çokbil- mişliğin günümüzdeki zirvesi- dir. Bu yeteneksizlik ve yozluk, birtakım medya ve 2. Cumhu- riyetçilerin yandaşlığı, bazı kü- resel tarikatlann da desteğiyle geniş halk kesimlerine bir ba- şan gibi yansıülabilmektedir.Bir sanat yapıtında olması gereken dil, biçim, içerik. stil ve üslup tutarlılığına; söz konusu özen- ti ürünlerinde raslanamamak- tadır. Niteliksiz ürün sahipleri bir de kehanette bulunmakta- dırlar: "_. eğer Bach yaşasaydı, odaböyleyapardL.'' J.S. Bachın, Doğu ve Batı dünyasının mü- ziklenni sentezlemek gibi bir çabası hiç olmamıştır. Üstelik Bach 1722 yıhnda somut ör- neklerini verdiği 'on ikili eşit arahkh ses sistemi' ıle Batı dün- yasının tonal yapılanışını, Do- ğu dünyasının modal birikimin- den sıyırmıştır. Bazı üst kültür ürünlerini yozlaştırmak güçtür. Fakat Bach'ı bile bayağılaştıra- bilmeyi başaranlara bravo! YAZI ODASI SELtVI İLERİ Petpollü Patates Köftesi(2) Amcamız, işletme ruhsatı alan yabancı şirket- lerin kira ödediklerini, yüksek olduğu söylenen bu kiranın ne kadar yüksek oldugunu kamuoyunun bilmediğini belirtiyordu. Devlet, istihsal olunan petrolün, ancak sekiz- de birini devlet hissesi olarak alabiliyormuş. Ya- bancı şirkete gelince, harcadığı parayı çıkardık- tan sonra, kânn yüzde ellisini Türkiye'ye bıraka- cakmış. Bundan sonra Ferit Amca ne buruk gülümsü- yor, ne de artı bir şey söylüyordu. Temelli bir sus- kunluk adeta. 1960 Ağustosu'nda Ferit Amca'larda birkaç ay için misafir bulunan Melek Hala, erkek kardeşi- nin bu, Amerika-petrol-kuyu konuşmalannı hem dinliyor, hem adamakıllı bunalıyormuş. Fakat o sı- ralar evinde büyük bir onarım olduğundan, ken- disi de evsiz barksız kaldığından, konukluk töre- sine uyup ses etmiyormuş. Metek Hala'nın mutfağa girip patates köftesi ya- pacağı tutmuş. Hatta çarşı pazara giderek mal- zemeyi de almış. Ferit Amca'nın eşi Bedia Yen- ge, "Ne zahmet ettiniz Melek Hanım," dedikçe, o da, "Içimden geldi," diyormuş. Çarşıdan alınan malzeme: Yanm kilo patates, süt, francala, yumurta, sogan, un ve Amerikan pey- niri. Evet, Amerikan peyniri! Hani şu, sansı altın gibi parlayan silindir teneke kutulardaki... Petrol öykülerini o kadar binlemiş Melek Hala, Amerikan peynirlerinin lezzetiyle bizim kaşarın yanşamadığını ileri sürüyoımuş. Bu yüzden de pa- tates köftesinde kaşardan vazgeçmiş. Patatesi kabuğuyla haşlayacak, sonra kabuğu- nu soyup ezeceksiniz. Kabuklardaki çamur, top- raktabii iyice yunmuş olacak. Haşlanmış, ezilmiş patates hazır bekliyor. Francala ekmek içi sütte iyice ıslatılacak, son- ra sıkılacak, o da hazır. Soğan rendelenecek. Rendenin ince tarafıyla rendelenirse daha güzel oluyor. Bu Amerikan peynirieri lezzetli ama, teneke ku- tunun kapağını açmak zor. Uğraşa uğraşa açıyor- sunuz. Şu kavuniçimsi sanya bakın! "... Gel Fe- rit, sen de bak. Gözü gönlü açılıyor insanın val- lahi..." Ferit Amca bakmaya yanaşmıyormuş. Ama şöyle uzaktan göz ucuyla bakmadan da edemi- yormuş. Ekmek içi, patates, soğan, küçük parçalara bölünmüş, ufalanmış Amerikan peyniri, hepsi ka- nştınlıyor. Kanşıma bir yumurta kınlıyor, karabi- ber, iki serpim tuz, bahar ekleniyor. Bundan son- ra yoguracaksınız. Uzunlamasına yuvarlayıp köfte şekli verilecek. Köfteler önce una -hafıften-, sonra çırpılmış yu- murtaya bulanacak ve damak tadına göre ya zey- tinyağında, ya margarinde kızartılacak. Sıcak sıcak servis yapılacak. Melek Hala, kayık tabağa yerieştirilmiş, her bi- rine kürdanlar oturtulmuş patates köftesini sof- raya getirdiğinde, Ferit Amca, yeniden Bolkar Dağı'ndaymış. Amerikalılann, "Petrol çıktı! Pet- rol çıktı!" çığlıklannı işitir gibi oluyor, Amerika'ya bu kadar kucak açmış bir Türkiye için üzülüyor- muş. Melek Hala, "Yemeyecek misin Ferit? Elceği- zimle pişirdim," demiş. Amcamız, handiyse bilinçdışı bir halde, iki üç köfte almış tabağına. Daha ilk lokmada, "Köfte- ler petrol kokuyor!" diye tutturmuş. Nezaketin- den, ilk lokmayı bir de yutmak zorunda kalmış. Sofradakiler patates köftelerini afiyetle yemiş- ler. Başka kimse petrol kokusu duymamış. Evindeki onanm sona erip Ferit Amca'lardan ay- nlan Melek Hala, son haftalar, kardeşine uzak durmuş: Petrol kokulu patates köftesi kırgınlığı. Bedia Yenge, görümcesi gittikten sonra, hem beyazpeynirii. hem kaşarlı patates köfteleri yap- mış da, Ferit Amca ağzının tadıyla yiyebilmiş... Takvimde h Bırakan: "Gecelerbitip güneşli sabah başladığında, Ak- deniz'in berrak, serin sulannın özlemi başlardı." Cahit Uçuk, Erkekler Dünyasında. Bir Kadın Ya- zar, Yapı Kredi Yay, 2003. A. Doğan Kariotir Yanşmaa serpsi • Kültür Senisi - '2003 Japonya'da Türkiye Yıh' kapsamında düzenlenecek etkinlikler 'Terör' konulu XIX. Aydın Doğan Uluslararası Karikatür Yanşması'nm sergisiyle yann başlıyor. Shoto Sanat Müzesi'nde açılacak sergide, 90 ülkenm sanatçılannın katıldığı yanşmada ödül kazanan ve sergilenmeye değer görülen 95 karikatür yer alacak. 23 Şubat'a dek devam edecek olan serginin açılışuıı Tokyo Büyükelçimiz Sobnaz Ünaydın yapacak. Shoto Sanat Müzesi, karikatürlerden oluşan, Japonca olarak yayımlanan bir de albüm hazırladı. Ruşen Hakkı Şiir Ödülü' • Kültür Seryisi - Kocaeli Yüksek Öğrenim Derneği (KYÖD), 50. sanat yılını geride bırakan şair Ruşen Hakkı adına, ulusal nitelikte bir şiir ödülü koydu. Seçici kurulu Afşar Timuçin, Yücel Erten, Fahrettin Demir, îhsan Topçu, Ruhan Odabaş, Nejat Gacar ve Hayrettin Geçkin'den oluşan yanşmada 1 Ocak 2000'den sonra yayrmlanmış şiir kitaplan değerlendirmeye ahnacak. Yanşmaya katıhnak isteyenler, kitaplannm 8 örneğini 15 Haziran tarihine kadar KYÖD'ün Merkez Bankası Yanı Metropol Iş Merkezi adresine postayla ya da elden ulaştırabilecek. Son katılım tarihi 15 Haziran olarak belirlenen yanşmanın sonuçlan 1 Ekim'de açıklanacak. Yanşmanm birincisine 750 milyon, ikincisine 500 milyon ve üçüncüsüne de 250 milyon lira para ödülü, KYÖD'ün düzenleyeceği 29 Ekim Cumhuriyet Balosu'nda dağıtılacak. (0 262 331 40 44 / 321 72 90) BUGÜN • NARDİS'te 21 30da MetinÇotalTrio'nun konsen. (0 212 244 63 27)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle