23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2003 SALI 12 EKONOMI ŞİRKETLER • ECZACIBAŞI AVON; Colour serisine Twist parlak kalem ruju ekledi. Şubat ayında piyasaya sürülen ürün 17 milyon 900 yerine 12 milyon 900 İiradan satışa sunuluyor. • FİLİZ GIDA; Capital dergisi tarafından gerçekleştirilen Türkiye'nin En Beğenilen Şirketleri araştırmasına göre unlu mamuller ve makarna kategorisinde en beğenilen şirket seçildi. Yiyecek kategorisinde ise üçüncülüğe ortak oldu. • TOTAL; 30 Nisan'a kadar sürecek promosyon kampanyası ile müşterilerinin içini ısıtmayı planlıyor. Total ve Elf istasyonlanndan 40 milyonluk akaryakıt alanlara Lipton poşet çay, 60 milyonluk akaryakıt alanlara ise Knorr çorba hediye ediliyor. • MYNET; antivirüs, dosya deposu, outlook gibi programlarla ve büyük posta kutusu gibi özellikleriyle e- mail hizmetini zenginleştirdi. • SCHAUMA'nın, 750 mililitrelik şampuanlan polar bere hediyeli. Farklı renklerdeki berelerin hediye edildiği Schauma şampuanlar Migros mağazalannda satılıyor. • SIEMENS'in renkli ekranh yeni cep telefonu S55 flaşlı kamerası ile gece ve gündüz fotoğraf çekme imkânı sunuyor. Bu fotoğraflara müzik ve metin eklenerek MMS olarak gönderilebiliyor. • CAFE ALGtDA; çocuklar ve sevgililer için kollan sıvadı. 14 Şubat'ta bir Kup Kırmızı Orman sipariş edene ikincisi ücretsiz sunulurken, sömestr tatili boyunca da çocuklar için çeşitli oyunlar organize ediliyor. • GLORIA JEAN'S COFFEES; franchising sistemi ile açılacak coffee shop'larla Türkiye'deki şube sayısını arttırmayı hedefliyor. Dünyanın 11 ayn ülkesinde hizmet veren Gloria Jean's Coffees'ın Türkiye'de 8 şubesi bulunuyor. • TURK.NET; Sevgililer Günü'nde yoğun telefon trafiğine yakalanmak istemeyenlere ileri tarihli SMS hizmeti sunuyor. Kullanılacak adres http:mobil.tur.net.sevgi lisms.asp • IMB; dünyanın en yaygın sunucu ailelerinden eServer iSeries'ı tamamen yeniledi. Yeni Power4 işlemciler ve yeni yazıhmlarla donatılan seri eskisine göre yüzde 80 daha yüksek performans sunuyor. Faiz dışı fazlada fark kapanmıyor. IMF ile görüşmeler kilitlenme noktasında Ek önlem paketiyoldaMURAT KIŞLALI ANKARA - IMF, Türkiye'nin yüzde 6.5'lik faiz dı- şı fazla hedefini inandıncı bulmazken, hükümetin bu- nu sağlamak için "ek önlem paketini" gündeme ge- tirebileceği öğrenildi. Türk tarafıyla IMF arasındaki fark kapanmıyor. Hazıne yetkilileri, "Şu anda anla- şamadığımız bir gerçek, arada bir fark var. Bu fark kapanmak zorunda. Farkın bir kısını, mevcut ted- birlerin sıkılaştınlmasıyla kapanabüir. Ama kalan kısım için ek tedbirlerin açıklanması gerekecek" bilgisini verdi. Hükümet, IMF heyeti gelmeden önce de yaklaşık 6'şar katrilyon liralık iki ek tedbir açıklamıştı. Bunlar- dan ilki resmi ikincisi gayri resmiydi. Hazine yetkili- leri açıklanacak yeni ek tedbir paketinin önceki paket- lerden daha düşük olacağını ifade etmekle birlikte, bü- yüklüğü konusunda bir bilgi vermekten kaçanıyorlar. Cumhuriyet'e bilgi veren bir Hazine yetkilisi "Faiz dışı fazla 6.4 olur, ama bu 5'te, 5.5'te kaldıysa bu mümkün değil. Buna ciddi bir ilave tedbir gereki- yor. Bugünkü tablo bu" dedi. Yüzde 1 'lik bir faiz dı- şı fazla, yaklaşık 3 katnlyon liralık bir ek tedbir pake- ti gerektiriyor. Anlaşmazltk tanımlarda Yetkililer, IMF ile aralannda bir tanım farklılığı ol- duğunu, faiz dışı fazladaki farkın buradan kaynaklan- dığını ifade ediyorlar. Yatınm konulannda çok kısın- tıya gidileceğini ifade eden yetkililer "tş teknik ola- rak belli bir noktaya getirüiyor. Görüşmeler bay- ram sonuna, yani bu hafta sonuna kadar bitecek. Bütçenin artık Meclis'e innıesi gerekiyor. Çünkü IMF de bütçeyi bitirip diğer konulara geçmek isti- yor artık" diyorlar. IMF Türkiye Masa Şefi Juha Kahkonen başkanlığındaki IMF heyetiyle sürdürülen görüşmelerde dün özelleştirme masaya yatınldı. Bu- gün, bayramın ilk günü olması nedeniyle görüşme ya- pılmıyor. Heyet yarın Merkez Bankası yetkilileriyle görüşecek. Kahkonen başkanlığındaki IMF heyeti, hafta içinde, Başbakan Abdullah Gül'ün ABD'ye I- rak ile ilgili desteğini açıklamasınan bir gün sonraAn- kara'ya gelmışti. 5 aydır süren 4. gözden geçirme ça- hşmalan, son olarak Hazine'de bulunan IMF'nin iki bütçe uzmanı aracılığıyla yürütülmekteydi ve IMF ile hükümet arasında bütçe kalemlerinin güvenilirliğı ko- nusunda sorun çıkmıştı. Rus ortak arayan yatınmcılar bilgi edinmek için işsiz ajanlara başvuruyor KGB ajanları pazar araştırmacısı LEYLA ÇEVİK Doyma noktasına gelen Avrupa ve ABD pazarlannın ardından yatınmcılann gözü- nün yavaş yavaş daha bakir pazarlara kay- dığı biliniyor. Geniş coğrafyası ve 150 mil- yonluk nüfusu ile Rusya pazan da yükselen değerler arasında yerini almaya başladı. Bu ülkeye giden yabancı yatınmcılann bazılan sağlam tıcari ilişkiler kurarak pa- zardan pay almayı başanrken, bazılan da çeşitli nedenler yüzünden hayal kınklığı yaşıyor. Geçen günlerde istanbuTda bir se- mınere katılan Rusya Dış Ticaret Akademi- si Dekanı Shamil Yamaludinov, Türk işa- damlannı Rusya'ya davet etmenin yanı sı- ra, yapılan sözleşmeler ve seçilecek ortak konulannda tedbırli olunması gerektiğinin de altını çizdi. Rusya'da dürüst bir ortak bulmanın hâlâ büyük bir risk olduğunu be- lirten Yamaludinov, kişisel ohnası nedeniy- le bu sorunu gidermenin çok zor olduğunu dile getırdı "tnsanlann Antalya'da plajda tanış- tıklan kîşilerle iş yaptık- lannı duyuyorum. Plaj- da bulunan ortak deniz- de kaybedilir'" diyen Ya- maludinov, mutlaka ön araştırma yapılması ge- rektiğini vurguladı. Yama- ludinov'un araştırma kay- nağı olarak gösterdiği ad- reslerin arasında ise en il- ginci ise eski KGB ajanla- n oldu. Yamaludinov, Sov- yetler Birliği dağıldıktan sonra işsiz kalan ajanlann çok düşük ücretler kanşı- lığında hizmet verdikleri- • Sadece Moskova'da 4 bin 100 yabancı şirket bulunurken dürüst ortak arayan yatınmcılar bilgi edinmek için eski KGB ajanlarının kapısını çalıyor. nı söyledi. Yamaludinov, "Araştınlması istenen kişinin daha önce herhangi bir il- legal iş yapıp yapmadığından, şirket bi- lançosuna kadar rüm ticari geçmişini öğ- renebilirsiniz" dedi. Rusya pazannda ticaret yapmanın zaman zaman "rus ruleti" oynamaya benzemesi bile girişimcileri yolundan alıkoymuş gö- rünmüyor. Türkiye-RusyaTicareti Geliştir- me Merkezi Organizasyon Komitesi Başka- nı Oktay Ülkügüner, 160 milyar dolarlık ticaret hacmı olan Rusya'ya büyük bir akım olduğunu kaydetti. Sadece Moskova'da 4 bin 100 yabancı şirket olduğunu söyleyen Ülkügüner, "Dünya finans odaklan da bu ülkeye çok sıcak bakıyor" dedi. Rusya'da 2010 yılına kadar 10 milyar dolarlık toplu konut üretileceğini ifade eden Ülkügüner, Türk işadamlan da bu pastadan pay al- malıdır" diye konuştu. / ^ . . 7.— VJORUŞ özelsektör Bir dönem Rusların akın akın geldiği Laleli artık yeni arayışlar içinde. Rusya ile ticaret bavuldan şirketlere kaydı Bavul ticareti kabuk değiştiıiyor Ekonomi Servisi - Rusya Federasyo- nu'nun 1 Ocak'ta yurürlüğe koyduğu uy- gulamayla bavul ticareti, değer olarak 1000 dolar, ağırlıkta ise 50 kg ile sımrlan- dınldı. Rusya Federasyonu, kayıt dışı ticarete son vermek, gümrük ve KDV vergilerine kaynak yaratmak amacıyla son yıllarda ön- lemler almaya başla- mıştı. Artan gümrük vergileri nedeniyle zor- luklar yaşayan Laleli, 1994'ten sonra hızlı bir düşüş yaşayarak yüzde 50-70 arasında iş kay- betti. Baslangıçta birey- ler arasında gerçekleşen bavul ticareti, tüccarlann tecrübe kazan- ması ve daha çok kazanç olduğunun anla- şılması üzerine şirketlerin oluşmasına yol açtı. Bugün de ancak bu büyük firmalann ayakta kaldığı görülüyor. • Bavul ticareti, Rusya'njn yeni uygulamalanyla sona erecek gibi görünüyor. Gûmrük ve KDV vergilerine kaynak yaratmak isteyen Ruslar, artık kaliteli ürün istiyor. Laleli Sanayici ve İşadamlan Derneği (LASlAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ay- han Karahan, yeni düzenlemenin ticare- ti engelleyici olmadığını, sadece sevkıya- n değiştirdiğini belirtti. Karaman, asıl so- runun kargo ve gümrük fiyatlanndaki ar- tışlar olduğunu söyledi. Bavul ticaretinin Rusya'da olağanüstü şartlann olduğu bir dönemde ortaya çıktığı- nı ve değişikliklerin ka- çuıılmaz olduğunu söy- leyen Karahan, istekle- rinin gümrük vergileri- nin düşürülmesi olduğu- nu kaydetti. Rusya Federasyonu Dış ve Iç Ticaret Bakanlığı Müsteşan Türkiye Masası Sorumlusu Ko- nonov V.I. da, Ruslann zamamnda kalite- ye bakmadan ucuz ürünleri alıp pazara sun- duğunu, bunun da Türk malının kalitesiz olarak tanınmasına yol açtığını söyledi. Yeni rota Akdeniz ANKARA (AA) - Rusya 'nın getirdiği sınırlamalarla bu ülkeye yönelik bavul ticaretinin eski cazibesini yitirmesi özel sektörü yeni arayışlara soktu. Ortaya çıkan gelişme üzerine, özellikle Anadolu tüccarı ve imalatçılan, bavul ticareti konusunda yeni arayışlara girdi. Surtye ve Lübnan Buna ilişkin araştırmalar sırasmda Mersin-Lazkiye- Beyrut arasında gerçekleştirilecek feribot seferleriyle Türkiye-Suriye ve Lübnan arasında bavul ticareti yapılması gündeme geîdi. Mersin Ticaret Odası ile bölgede bulunan diğer bazı illerin meslek kuruluşlan, bu konuyu Devlet Bakanı Kürşad Tüzmen'e de iletti. Akdenizli tüccarlar, Mersin-Lazkiye ve Beyrut arasında yapılacak feribot seferleriyle Suriye ve Lübnan'a yönelik ciddi anlamda bir bavul ticaretinin ortaya çıkacağını belirterek bu önerinin hayata geçirilmesini istediler. BENCE İZZETTİN ÖNDER Üniversite Reformu Çağrısı Millı Eğitim Bakanı'ntn, YÖK sistemi ve üniversiter yapıda amaçladığı reform tasansı çağrısı Cumhuri- yet'in 2 Şubat 2003 tarihli Bilim-Teknik ekinde ya- yımlandı. Bu metne dayanarak düşüncelerimi sizler- le paylaşmak ıstiyorum. YÖK sisteminin üniversiter hayatımızda bazı sakın- calar yarattığı ve bu konuda bazı şikâyetlerin bulun- duğu açıktır. Ancak, nasıl YÖK'ün amaçları ve kurul- ması o dönemde yaşanan bazı şikâyetlerie perdelen- meye ve meşrulaştınlmaya çalışıldı ise öyle gözükü- yor ki günümüzdeki şikâyetler de amaçlanan yeni oluşumu perdelemede ve meşrulaştırmada kullanıla- caktır. Gözüken o ki öneride belirtilen ana çizgiler, üniversiter aianda bir reforma, yani gerçek anlamda bir dönüşüme değil, YÖK'le belirlenen yolun son du- rağına ulaşmaya yöneliktir. Bakanın dikkatine şu noktayı sunmak gerekir ki üniversite reformu gibi çok ciddi ve iddialı bir ope- rasyon, "acı/eyfem programı" gibi hızlı bir eylem ka- lıbına sokulamayacağı gibi, siyasilerin emrettikleri bi- çimde yukarıdan aşağıya doğru da gerçekleştirile- mez. Böyle bir operasyon, ulusal ve uluslararası aka- demik gruplarca tertiplenen kongre ve konferanslar sonucunda oluşan fikirler doğmltusunda gerçekleşti- rilir. Siyasilerin bu aşamalardaki rolü, ortaya çıkan modeli kurumsallaştırıcı yasal düzenlemeleri gerçek- leştirmekten öteye geçemez. Üniversite muhtariyeti daha bu noktada başlar. Siyasiler üniversiter yapı için ölçüt koyamazlar, çünkü kapitalist toplumlarda iktidarlar güçlü kesımle- rin ajanıdır; iktidarlar yoksullara bilinç çelici ufak pay- lar sunarlar, hatta böylece onların oyiannı da alırlar, ama toplumsal maddi ve beşeri sermaye üretim kay- nağı olduğu kadar toplumsal ideolojiyi de oluşturan üniversite gibi çok temel bir kurumu güçlü kesımlerin karşısına çıkaracak kadar ileri gidemezler. Nitekim Bakan da çağnşında, yükseköğretimin finansmanını vergi verenlerle ilintilendirdıkten sonra, üniversitelerin "vergi verenlerin beklentilerini karşılayacak çıktılarya- ratmaya odaklı, vergi verenlerin adalet duygulannı tatmin eden, fırsat eşitliğinin korunması(na) ve güç- lendirilmesi(ne)" elverişli bir biçimde örgütlenmesini önermektedir. Toplumsal sistemik haksızlıkları göz ardı eden ba- zı çevrelerin dillerine doladıkları "vergi verenlerin de- mokratik haklan" aldatmacasını kafasına takan Ba- kan, vergi verenlerin devletten nasıl hizmet beklediği konusundaki titizliğini Diyanet Işlen Başkanlığı'na uy- guladığında yerinde olabilir de maalesef, üniversite- ler bu anlamda böyle bir kalıba sokulamazlar. Ama Bakan, bununla da yetinmeyerek üniversitelerin top- lumla ve piyasalarla etkileşim içinde olmasını, iş dün- yası ile iç içe geçmesini arzuladığını da ifade etmek- ten çekinmemektedir. Böylece Bakan, tam anlamıyla halktan kopuk, yönetişimcilerle arz-yanlı politikalar ve Yeni Dünya Düzeni yandaşlarının tercihlerini dil- lendirmekten kaçınmamaktadır. Bu görüşü ile Bakan sadece üniversitelere direktif vermekle kalmamakta, aynı zamanda üniversıteleri de bugünden daha fazla sermayenin emrine vererek halktan kopuk, topluma yabancılaşmış kurumlar haline getirmeye yeltenmek- tedir. Böyle bir yöneliş, 1980'lerde rampaya yerleşti- rilen, zaman içinde kuluçka dönemini geçirerek ol- gunlaşan ve 2000 programı ile iyice netteşen, Türki- ye'yi küreselleşen merkez kapitalizmin emrine verme politikasının kültür ayağını oluşturmaktadır. Başka bir ifade ile bu talepler kültür ve bilim emperyalizminin içerdekı işbirtikçiler eli ile ülkeye yerleştirilmesinin bir ifadesidir. Bakan bu taleplerinı, "...üniversitelerde idari ve mali özerkliğin sağlanması" cümlesi ile süsleyerek pekiştirmektedir. Mali özerklık, bir kurumun ürünleri- ni değerlendirmesi ve böylece elde ettiği gelirlerini yönetmesi anlamına gelır. Üniversitelerin bütçe özerkliği sermaye çevrelerinin tercih ettiği bir du- rumdur; çünkü bu politika, devlet bütçesini üni- versitelerin mali yükünden anndınr ve üniversite- lerin kurumsal genetik yapısım sermaye yapısına uyumlaştırarak, üniversiteyi sermayenin dümen suyuna sokar. Bakanın üzerinde durduğu fırsat eşitlıği meselesi- nin ise netleştirilmediği sürece, imam hatıp meslek okulları ile ilgili olduğu kuşkuları geçerliliğini korur. Eğer bu zihniyet geçerli ise projenin amacının, taba- na mesaj ve üniversitelerin karartılması olduğu rahat- lıkla iddia edilebılir. Zira aksı halde, ekonomik anlam- da fırsat eşitliği konusunun, üniversiteye girişte oldu- ğu kadar yükseköğretim boyunca sağlanacak fırsat eşıtliği, gelir dağılımı, ortaöğretim kurumlannın duru- mu, üniversiteler arasındaki farklılıklar ya da yurtlar sorunu gibi çok geniş bir alanı kapsayan ve ancak uzun dönemde çözülebilecek bir mesele olduğu açıktır. Üniversitelerin özerk bütçeyle yönetilmesi, pi- yasalaria etkileşim içine sokulması, salt vergi veren- ler açısından adalet kavramının ileri sürülmesi aka- demik özgürlükler ve eleştirel akademik faaliyetler il- keleri ile çatışmalı olduğu gibi, fakültelerin ve bölüm- lerin atlanarak üniversitelerin ana özerk birım haline getirilmesi de aynı derecede idari özerklik ilkesi ile çatışmalıdır. Bakan bu projeyi acil eylem planından çıkanp bu amaca yönelik olarak ulusal ve uluslararası kongreler toplanması için kaynak ayırıp bunun sonucunda or- taya çıkacak modelin yasal çerçevesini oluşturma sözünü verirse daha isabetli bir iş yapmış olur. • • • lyi bayramlar, barış içinde güzel günler! HURİYE KUMRAL Kimva Yüksek Mühendisi GMO, genetik olarak değişime uğramış organiz- ma anlamında kullanıl- maktadır. Biyoteknoloji ve Genetik Mühendislik, do- ğal ortamda birbiri ile ilişki- si olmayan tür genlerinin, birbirine aktarılmasını mümkün kılmaktadır. ör- neğin, bir tür balıktan elde edilen donmayı önleyici genın çilek gibi ürünlere aktarılması yoluyla donmaya dirençli ürünlerin geliştirilmesi mümkün olmakta- dır. Gen teknolojisi, gıda üretiminde ve gı- da katkı maddeleri üretimi üzerinde kay- da değer etkiler yapmaktadır. Gen tekno- lojisinin alan denemelerinin uygulanma- sında en önemli kriterler; hastalık, böcek ve tanm ilaçlarına karşı dirençli besin ka- litesi yüksek ürünlerin yetiştirilmesidir. GMO'lu ürünlerin çoğu son on yılda or- taya çıkmıştır. Geniş ölçüde ilk yararlanı- lan GMO'lu ürün Çin'de kullanılan virüse dayanıklı bir tütün çeşididir. Günümüzde yüzün üstünde bitki, ağaç, sebze ve mey- ve çeşidi için gen transferi yapılmıştır. Transgenik bitkiler 30 kadar ülkede uygu- lama alanı bulmuştur. Dünya üzerinde üretilen GMO'lu ürünlerin büyük bir kısmı ABD, Çin, Arjantin ve Kanada'da üretil- mekte ve bu ülkelerde yaygın olarak kul- lanılmaktadır. ABD'de tüketilen mısırın yüzde 25'i, soya fasulyesinin yüzde 38'i modifiye üründür. AB ülkeleri ise GMO'lu ürünlere pek sıcak bakmamaktadır... Değişim Çünkü, genetik de- ğişime uğramış organizmalarda biyo- kimyanın bozulmasının, önceden tahmin edilmeyen sonuçlara neden olduğu göz- lenmiştir. Ingiltere Gıda Standartları Tem- silciliği tarafından yapılan bir seri araştır- mada, GMO'lu ürünleri tüketen kişilerin çoğunda gut hastalığının belirtilerine rast- lanmıştır. Japonya'da da genetik deği- şimli bir bakteriye bağlı olarak meydana gelen bir sendrom, 37 kişinin ölümüne neden olmuştur. Yıne ceviz geni taşıyan soya fasulyesinin alerjik olduğunun bu- lunması, GMO'lar konusunun ciddi olarak tartışılmasına neden olmuştur. Gen teknolojisinin bizi etkileyen diğer önemli bir unsuru, doğaya müdahale et- mesidir. Tanmda kurtsuz mısır üretimi gen teknolojisi ile mümkündür. Fakat bu tak- dirde mısır içindeki kurtlar ile beslenen kuşlar aç kalmaktadır. Doğada her canlı- nın bir işlevı vardır. Gen teknolojisi bu ne- denle doğanın dengesine müdahale et- mektedir. Ayrıca, genetik yapısı değiştiril- miş ürünlerin doğal ürünlerle çiftleşmesi mümkündür. Bu nedenle, ileride hangi tip melez ürünlerin ortaya çıkacağı ve bu ürünlerin doğa- dan nasıl kontrol edileceği bilinmemekte- dir. Yerll mısır da tehllkede Meksika Çevre Bakanlığı 2001 yılı Eylül ayında yayımladığı bir bildiride, genetik olarak üretilen mısırdaki DNA'nın komşu tarlalardaki yerli mısıra sıçradığını rapor etmektedir. Bu ve buna benzer nedenler- le ABD ve Kanada'daki çiftçi birlikleri ge- netik ürünlerin kârlıhğı konusunda genetik tohum üreten firmaları sorgular duruma gelmiştir. Ingiltere Çiftçi Birlikleri tarafın- dan hazırlanmış olan güncel bir raporda, genetik ürünlerde istenilen kâriılığın sağ- lanamadığı ve pazar kayıplannın büyüdü- ğü ifade edilmektedir. Genetik ürünlerie ilgili olarak önemse- nen diğer bir olumsuz öğe, bu ürünlerde etik güvenilirliğın olmamasıdır. Bazı dini inanışlar, hayvandan alınan bir genin bir bitkiye aktarılmasının dine aykırı olduğu- nu ileri sürmektedir. özet olarak, doğanın milyonlarca yıllık süzgecinden geçerek oluşan doğal gen yapısının insan eliyle bozulmasının, tıpkı ormanları yok etmenin dünyanın ekolojik dengesini bozması gibi, ileride insanlığa ne gibi sorunlar yaratacağı ko- nusunda derin kaygılar oluşturduğu bir gerçektir. Uluslararası genetik ürün üreten firma- lar, Uzakdoğu ve Avrupa'da ürünlerini pa- zarlamak konusunda büyük güçlükler çekmekte ve ellerinde ürün fazlası oluş- maktadır. Bu firmalar, bu nedenle üçüncü dünya ülkelerini pazar olarak görmekte- dirier. Biyoteknolojik olarak üretilerek Tür- kiye'ye giren başlıca ürünler, soya fasul- yesi, mısır ve gıda sektöründe işlem yar- dımcısı olarak kullanılan enzimlerdir. Tür- kiye'ye giren ürünlerin GMO veya GMO'suz olduğu konusunda sağlam bir bilgi devlet kayıtlarında bulunmamakta- dır.. Bununla birlikte, gıda sektöründe kullanılan modifiye edilmiş enzimler için ülkemizin cazip bir pazar olduğu gerçek- tir. Enzim firmaları, Avrupa Birliği ülkeleri- ne satamadıkları enzimleri üçüncü dünya ülkelerine ve yasal hiçbır denetimin olmadı- ğı Türkiye'ye kolayca satmak- tadırlar. Çünkü, Avrupa Birliği ülkelerinde GMO'lu ürünlerin piyasaya sürülmesini düzenle- yen pek çok yaptınm mevcut- tur. GMO'ların etiket bilgisi üzerinde detaylı olarak yer al- ması ve tüketicinin bu konuda bil- gilendirilmesi zorunludur. Aynca, GMO'lu ürünlerin gümrüklerde kontrolü yapılmak- ta ve tehlikeli ürünler Avrupa ülkelerine sokulmamaktadır. Ülkemiz, GMO'lar konusunda Birleşmij Milletler Biyogüvenlik Protokolü'nü imzala- masına rağmen, halen transgenik ürünlerifi tescili, üretilmesi ve tüketiciye suıulması konusunda hiçbir mevzuata sahip değilüir ve maalesef Etiyopya gibi henüz etiketlerhe düzenlemesi mevcut olmayan ülkeler sınıfı- na girmektedir. Sonuç olarak, gıda güvenli- ğinı doğrudan ılgılendiren ve dünyanın tar- tıştığı GMO'lu ürünler konusunda yasal dü- zenlemeler yapılması ülkemizde de zorunlı hale gelmiştir. Yasal düzenlemeler, ülkemiz de halk sağlığının bu konuda garanti altın alınmasının yanı sıra, biyolojik çeşitliliğini korunması ve tarım ürünleriyle geçirrleriı sağlayanların ekonomik kayba uğramamj ları için de büyük önem taşımaktadır. Tükı ticı birliklerine ve medyaya da halk GMO'lu ürünler hakkında bilinçlendirilmt için büyük görevler düşmektedir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle