Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 11 ŞUBAT 2003 SALI
12 EKONOMI
ŞİRKETLER
• ECZACIBAŞI
AVON; Colour serisine
Twist parlak kalem
ruju ekledi. Şubat
ayında piyasaya
sürülen ürün 17 milyon
900 yerine 12 milyon
900 İiradan satışa
sunuluyor.
• FİLİZ GIDA;
Capital dergisi
tarafından
gerçekleştirilen
Türkiye'nin En
Beğenilen Şirketleri
araştırmasına göre unlu
mamuller ve makarna
kategorisinde en
beğenilen şirket
seçildi. Yiyecek
kategorisinde ise
üçüncülüğe ortak oldu.
• TOTAL; 30 Nisan'a
kadar sürecek
promosyon
kampanyası ile
müşterilerinin içini
ısıtmayı planlıyor.
Total ve Elf
istasyonlanndan 40
milyonluk akaryakıt
alanlara Lipton poşet
çay, 60 milyonluk
akaryakıt alanlara ise
Knorr çorba hediye
ediliyor.
• MYNET; antivirüs,
dosya deposu, outlook
gibi programlarla ve
büyük posta kutusu
gibi özellikleriyle e-
mail hizmetini
zenginleştirdi.
• SCHAUMA'nın,
750 mililitrelik
şampuanlan polar bere
hediyeli. Farklı
renklerdeki berelerin
hediye edildiği
Schauma şampuanlar
Migros mağazalannda
satılıyor.
• SIEMENS'in renkli
ekranh yeni cep
telefonu S55 flaşlı
kamerası ile gece ve
gündüz fotoğraf çekme
imkânı sunuyor. Bu
fotoğraflara müzik ve
metin eklenerek MMS
olarak gönderilebiliyor.
• CAFE ALGtDA;
çocuklar ve sevgililer
için kollan sıvadı. 14
Şubat'ta bir Kup
Kırmızı Orman sipariş
edene ikincisi ücretsiz
sunulurken, sömestr
tatili boyunca da
çocuklar için çeşitli
oyunlar organize
ediliyor.
• GLORIA JEAN'S
COFFEES;
franchising sistemi ile
açılacak coffee
shop'larla
Türkiye'deki şube
sayısını arttırmayı
hedefliyor. Dünyanın
11 ayn ülkesinde
hizmet veren Gloria
Jean's Coffees'ın
Türkiye'de 8 şubesi
bulunuyor.
• TURK.NET;
Sevgililer Günü'nde
yoğun telefon trafiğine
yakalanmak
istemeyenlere ileri
tarihli SMS hizmeti
sunuyor. Kullanılacak
adres
http:mobil.tur.net.sevgi
lisms.asp
• IMB; dünyanın en
yaygın sunucu
ailelerinden eServer
iSeries'ı tamamen
yeniledi. Yeni Power4
işlemciler ve yeni
yazıhmlarla donatılan
seri eskisine göre
yüzde 80 daha yüksek
performans sunuyor.
Faiz dışı fazlada fark kapanmıyor. IMF ile görüşmeler kilitlenme noktasında
Ek önlem paketiyoldaMURAT KIŞLALI
ANKARA - IMF, Türkiye'nin yüzde 6.5'lik faiz dı-
şı fazla hedefini inandıncı bulmazken, hükümetin bu-
nu sağlamak için "ek önlem paketini" gündeme ge-
tirebileceği öğrenildi. Türk tarafıyla IMF arasındaki
fark kapanmıyor. Hazıne yetkilileri, "Şu anda anla-
şamadığımız bir gerçek, arada bir fark var. Bu fark
kapanmak zorunda. Farkın bir kısını, mevcut ted-
birlerin sıkılaştınlmasıyla kapanabüir. Ama kalan
kısım için ek tedbirlerin açıklanması gerekecek"
bilgisini verdi.
Hükümet, IMF heyeti gelmeden önce de yaklaşık
6'şar katrilyon liralık iki ek tedbir açıklamıştı. Bunlar-
dan ilki resmi ikincisi gayri resmiydi. Hazine yetkili-
leri açıklanacak yeni ek tedbir paketinin önceki paket-
lerden daha düşük olacağını ifade etmekle birlikte, bü-
yüklüğü konusunda bir bilgi vermekten kaçanıyorlar.
Cumhuriyet'e bilgi veren bir Hazine yetkilisi "Faiz
dışı fazla 6.4 olur, ama bu 5'te, 5.5'te kaldıysa bu
mümkün değil. Buna ciddi bir ilave tedbir gereki-
yor. Bugünkü tablo bu" dedi. Yüzde 1 'lik bir faiz dı-
şı fazla, yaklaşık 3 katnlyon liralık bir ek tedbir pake-
ti gerektiriyor.
Anlaşmazltk tanımlarda
Yetkililer, IMF ile aralannda bir tanım farklılığı ol-
duğunu, faiz dışı fazladaki farkın buradan kaynaklan-
dığını ifade ediyorlar. Yatınm konulannda çok kısın-
tıya gidileceğini ifade eden yetkililer "tş teknik ola-
rak belli bir noktaya getirüiyor. Görüşmeler bay-
ram sonuna, yani bu hafta sonuna kadar bitecek.
Bütçenin artık Meclis'e innıesi gerekiyor. Çünkü
IMF de bütçeyi bitirip diğer konulara geçmek isti-
yor artık" diyorlar. IMF Türkiye Masa Şefi Juha
Kahkonen başkanlığındaki IMF heyetiyle sürdürülen
görüşmelerde dün özelleştirme masaya yatınldı. Bu-
gün, bayramın ilk günü olması nedeniyle görüşme ya-
pılmıyor. Heyet yarın Merkez Bankası yetkilileriyle
görüşecek. Kahkonen başkanlığındaki IMF heyeti,
hafta içinde, Başbakan Abdullah Gül'ün ABD'ye I-
rak ile ilgili desteğini açıklamasınan bir gün sonraAn-
kara'ya gelmışti. 5 aydır süren 4. gözden geçirme ça-
hşmalan, son olarak Hazine'de bulunan IMF'nin iki
bütçe uzmanı aracılığıyla yürütülmekteydi ve IMF ile
hükümet arasında bütçe kalemlerinin güvenilirliğı ko-
nusunda sorun çıkmıştı.
Rus ortak arayan yatınmcılar bilgi edinmek için işsiz ajanlara başvuruyor
KGB ajanları pazar araştırmacısı
LEYLA ÇEVİK
Doyma noktasına gelen Avrupa ve ABD
pazarlannın ardından yatınmcılann gözü-
nün yavaş yavaş daha bakir pazarlara kay-
dığı biliniyor. Geniş coğrafyası ve 150 mil-
yonluk nüfusu ile Rusya pazan da yükselen
değerler arasında yerini almaya başladı.
Bu ülkeye giden yabancı yatınmcılann
bazılan sağlam tıcari ilişkiler kurarak pa-
zardan pay almayı başanrken, bazılan da
çeşitli nedenler yüzünden hayal kınklığı
yaşıyor. Geçen günlerde istanbuTda bir se-
mınere katılan Rusya Dış Ticaret Akademi-
si Dekanı Shamil Yamaludinov, Türk işa-
damlannı Rusya'ya davet etmenin yanı sı-
ra, yapılan sözleşmeler ve seçilecek ortak
konulannda tedbırli olunması gerektiğinin
de altını çizdi. Rusya'da dürüst bir ortak
bulmanın hâlâ büyük bir risk olduğunu be-
lirten Yamaludinov, kişisel ohnası nedeniy-
le bu sorunu gidermenin çok zor olduğunu
dile getırdı "tnsanlann
Antalya'da plajda tanış-
tıklan kîşilerle iş yaptık-
lannı duyuyorum. Plaj-
da bulunan ortak deniz-
de kaybedilir'" diyen Ya-
maludinov, mutlaka ön
araştırma yapılması ge-
rektiğini vurguladı. Yama-
ludinov'un araştırma kay-
nağı olarak gösterdiği ad-
reslerin arasında ise en il-
ginci ise eski KGB ajanla-
n oldu. Yamaludinov, Sov-
yetler Birliği dağıldıktan
sonra işsiz kalan ajanlann
çok düşük ücretler kanşı-
lığında hizmet verdikleri-
• Sadece
Moskova'da 4
bin 100
yabancı şirket
bulunurken
dürüst ortak
arayan
yatınmcılar
bilgi edinmek
için eski KGB
ajanlarının
kapısını
çalıyor.
nı söyledi. Yamaludinov, "Araştınlması
istenen kişinin daha önce herhangi bir il-
legal iş yapıp yapmadığından, şirket bi-
lançosuna kadar rüm ticari geçmişini öğ-
renebilirsiniz" dedi.
Rusya pazannda ticaret yapmanın zaman
zaman "rus ruleti" oynamaya benzemesi
bile girişimcileri yolundan alıkoymuş gö-
rünmüyor. Türkiye-RusyaTicareti Geliştir-
me Merkezi Organizasyon Komitesi Başka-
nı Oktay Ülkügüner, 160 milyar dolarlık
ticaret hacmı olan Rusya'ya büyük bir akım
olduğunu kaydetti. Sadece Moskova'da 4
bin 100 yabancı şirket olduğunu söyleyen
Ülkügüner, "Dünya finans odaklan da bu
ülkeye çok sıcak bakıyor" dedi. Rusya'da
2010 yılına kadar 10 milyar dolarlık toplu
konut üretileceğini ifade eden Ülkügüner,
Türk işadamlan da bu pastadan pay al-
malıdır" diye konuştu.
/ ^ . . 7.—
VJORUŞ
özelsektör
Bir dönem Rusların akın akın geldiği Laleli artık yeni arayışlar içinde.
Rusya ile ticaret bavuldan şirketlere kaydı
Bavul ticareti kabuk
değiştiıiyor
Ekonomi Servisi - Rusya Federasyo-
nu'nun 1 Ocak'ta yurürlüğe koyduğu uy-
gulamayla bavul ticareti, değer olarak
1000 dolar, ağırlıkta ise 50 kg ile sımrlan-
dınldı.
Rusya Federasyonu, kayıt dışı ticarete
son vermek, gümrük ve KDV vergilerine
kaynak yaratmak amacıyla son yıllarda ön-
lemler almaya başla-
mıştı. Artan gümrük
vergileri nedeniyle zor-
luklar yaşayan Laleli,
1994'ten sonra hızlı bir
düşüş yaşayarak yüzde
50-70 arasında iş kay-
betti. Baslangıçta birey-
ler arasında gerçekleşen
bavul ticareti, tüccarlann tecrübe kazan-
ması ve daha çok kazanç olduğunun anla-
şılması üzerine şirketlerin oluşmasına yol
açtı. Bugün de ancak bu büyük firmalann
ayakta kaldığı görülüyor.
• Bavul ticareti, Rusya'njn
yeni uygulamalanyla sona
erecek gibi görünüyor. Gûmrük
ve KDV vergilerine kaynak
yaratmak isteyen Ruslar, artık
kaliteli ürün istiyor.
Laleli Sanayici ve İşadamlan Derneği
(LASlAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ay-
han Karahan, yeni düzenlemenin ticare-
ti engelleyici olmadığını, sadece sevkıya-
n değiştirdiğini belirtti. Karaman, asıl so-
runun kargo ve gümrük fiyatlanndaki ar-
tışlar olduğunu söyledi. Bavul ticaretinin
Rusya'da olağanüstü şartlann olduğu bir
dönemde ortaya çıktığı-
nı ve değişikliklerin ka-
çuıılmaz olduğunu söy-
leyen Karahan, istekle-
rinin gümrük vergileri-
nin düşürülmesi olduğu-
nu kaydetti.
Rusya Federasyonu Dış
ve Iç Ticaret Bakanlığı
Müsteşan Türkiye Masası Sorumlusu Ko-
nonov V.I. da, Ruslann zamamnda kalite-
ye bakmadan ucuz ürünleri alıp pazara sun-
duğunu, bunun da Türk malının kalitesiz
olarak tanınmasına yol açtığını söyledi.
Yeni rota
Akdeniz
ANKARA (AA) -
Rusya 'nın getirdiği
sınırlamalarla bu
ülkeye yönelik bavul
ticaretinin eski
cazibesini yitirmesi
özel sektörü yeni
arayışlara soktu.
Ortaya çıkan gelişme
üzerine, özellikle
Anadolu tüccarı ve
imalatçılan, bavul
ticareti konusunda
yeni arayışlara girdi.
Surtye ve Lübnan
Buna ilişkin
araştırmalar sırasmda
Mersin-Lazkiye-
Beyrut arasında
gerçekleştirilecek
feribot seferleriyle
Türkiye-Suriye ve
Lübnan arasında
bavul ticareti
yapılması gündeme
geîdi. Mersin Ticaret
Odası ile bölgede
bulunan diğer bazı
illerin meslek
kuruluşlan, bu
konuyu Devlet
Bakanı Kürşad
Tüzmen'e de iletti.
Akdenizli tüccarlar,
Mersin-Lazkiye ve
Beyrut arasında
yapılacak feribot
seferleriyle Suriye ve
Lübnan'a yönelik
ciddi anlamda bir
bavul ticaretinin
ortaya çıkacağını
belirterek bu
önerinin hayata
geçirilmesini
istediler.
BENCE
İZZETTİN ÖNDER
Üniversite Reformu Çağrısı
Millı Eğitim Bakanı'ntn, YÖK sistemi ve üniversiter
yapıda amaçladığı reform tasansı çağrısı Cumhuri-
yet'in 2 Şubat 2003 tarihli Bilim-Teknik ekinde ya-
yımlandı. Bu metne dayanarak düşüncelerimi sizler-
le paylaşmak ıstiyorum.
YÖK sisteminin üniversiter hayatımızda bazı sakın-
calar yarattığı ve bu konuda bazı şikâyetlerin bulun-
duğu açıktır. Ancak, nasıl YÖK'ün amaçları ve kurul-
ması o dönemde yaşanan bazı şikâyetlerie perdelen-
meye ve meşrulaştınlmaya çalışıldı ise öyle gözükü-
yor ki günümüzdeki şikâyetler de amaçlanan yeni
oluşumu perdelemede ve meşrulaştırmada kullanıla-
caktır. Gözüken o ki öneride belirtilen ana çizgiler,
üniversiter aianda bir reforma, yani gerçek anlamda
bir dönüşüme değil, YÖK'le belirlenen yolun son du-
rağına ulaşmaya yöneliktir.
Bakanın dikkatine şu noktayı sunmak gerekir ki
üniversite reformu gibi çok ciddi ve iddialı bir ope-
rasyon, "acı/eyfem programı" gibi hızlı bir eylem ka-
lıbına sokulamayacağı gibi, siyasilerin emrettikleri bi-
çimde yukarıdan aşağıya doğru da gerçekleştirile-
mez. Böyle bir operasyon, ulusal ve uluslararası aka-
demik gruplarca tertiplenen kongre ve konferanslar
sonucunda oluşan fikirler doğmltusunda gerçekleşti-
rilir. Siyasilerin bu aşamalardaki rolü, ortaya çıkan
modeli kurumsallaştırıcı yasal düzenlemeleri gerçek-
leştirmekten öteye geçemez. Üniversite muhtariyeti
daha bu noktada başlar.
Siyasiler üniversiter yapı için ölçüt koyamazlar,
çünkü kapitalist toplumlarda iktidarlar güçlü kesımle-
rin ajanıdır; iktidarlar yoksullara bilinç çelici ufak pay-
lar sunarlar, hatta böylece onların oyiannı da alırlar,
ama toplumsal maddi ve beşeri sermaye üretim kay-
nağı olduğu kadar toplumsal ideolojiyi de oluşturan
üniversite gibi çok temel bir kurumu güçlü kesımlerin
karşısına çıkaracak kadar ileri gidemezler. Nitekim
Bakan da çağnşında, yükseköğretimin finansmanını
vergi verenlerle ilintilendirdıkten sonra, üniversitelerin
"vergi verenlerin beklentilerini karşılayacak çıktılarya-
ratmaya odaklı, vergi verenlerin adalet duygulannı
tatmin eden, fırsat eşitliğinin korunması(na) ve güç-
lendirilmesi(ne)" elverişli bir biçimde örgütlenmesini
önermektedir.
Toplumsal sistemik haksızlıkları göz ardı eden ba-
zı çevrelerin dillerine doladıkları "vergi verenlerin de-
mokratik haklan" aldatmacasını kafasına takan Ba-
kan, vergi verenlerin devletten nasıl hizmet beklediği
konusundaki titizliğini Diyanet Işlen Başkanlığı'na uy-
guladığında yerinde olabilir de maalesef, üniversite-
ler bu anlamda böyle bir kalıba sokulamazlar. Ama
Bakan, bununla da yetinmeyerek üniversitelerin top-
lumla ve piyasalarla etkileşim içinde olmasını, iş dün-
yası ile iç içe geçmesini arzuladığını da ifade etmek-
ten çekinmemektedir. Böylece Bakan, tam anlamıyla
halktan kopuk, yönetişimcilerle arz-yanlı politikalar
ve Yeni Dünya Düzeni yandaşlarının tercihlerini dil-
lendirmekten kaçınmamaktadır. Bu görüşü ile Bakan
sadece üniversitelere direktif vermekle kalmamakta,
aynı zamanda üniversıteleri de bugünden daha fazla
sermayenin emrine vererek halktan kopuk, topluma
yabancılaşmış kurumlar haline getirmeye yeltenmek-
tedir. Böyle bir yöneliş, 1980'lerde rampaya yerleşti-
rilen, zaman içinde kuluçka dönemini geçirerek ol-
gunlaşan ve 2000 programı ile iyice netteşen, Türki-
ye'yi küreselleşen merkez kapitalizmin emrine verme
politikasının kültür ayağını oluşturmaktadır. Başka bir
ifade ile bu talepler kültür ve bilim emperyalizminin
içerdekı işbirtikçiler eli ile ülkeye yerleştirilmesinin bir
ifadesidir.
Bakan bu taleplerinı, "...üniversitelerde idari ve
mali özerkliğin sağlanması" cümlesi ile süsleyerek
pekiştirmektedir. Mali özerklık, bir kurumun ürünleri-
ni değerlendirmesi ve böylece elde ettiği gelirlerini
yönetmesi anlamına gelır. Üniversitelerin bütçe
özerkliği sermaye çevrelerinin tercih ettiği bir du-
rumdur; çünkü bu politika, devlet bütçesini üni-
versitelerin mali yükünden anndınr ve üniversite-
lerin kurumsal genetik yapısım sermaye yapısına
uyumlaştırarak, üniversiteyi sermayenin dümen
suyuna sokar.
Bakanın üzerinde durduğu fırsat eşitlıği meselesi-
nin ise netleştirilmediği sürece, imam hatıp meslek
okulları ile ilgili olduğu kuşkuları geçerliliğini korur.
Eğer bu zihniyet geçerli ise projenin amacının, taba-
na mesaj ve üniversitelerin karartılması olduğu rahat-
lıkla iddia edilebılir. Zira aksı halde, ekonomik anlam-
da fırsat eşitliği konusunun, üniversiteye girişte oldu-
ğu kadar yükseköğretim boyunca sağlanacak fırsat
eşıtliği, gelir dağılımı, ortaöğretim kurumlannın duru-
mu, üniversiteler arasındaki farklılıklar ya da yurtlar
sorunu gibi çok geniş bir alanı kapsayan ve ancak
uzun dönemde çözülebilecek bir mesele olduğu
açıktır. Üniversitelerin özerk bütçeyle yönetilmesi, pi-
yasalaria etkileşim içine sokulması, salt vergi veren-
ler açısından adalet kavramının ileri sürülmesi aka-
demik özgürlükler ve eleştirel akademik faaliyetler il-
keleri ile çatışmalı olduğu gibi, fakültelerin ve bölüm-
lerin atlanarak üniversitelerin ana özerk birım haline
getirilmesi de aynı derecede idari özerklik ilkesi ile
çatışmalıdır.
Bakan bu projeyi acil eylem planından çıkanp bu
amaca yönelik olarak ulusal ve uluslararası kongreler
toplanması için kaynak ayırıp bunun sonucunda or-
taya çıkacak modelin yasal çerçevesini oluşturma
sözünü verirse daha isabetli bir iş yapmış olur.
• • •
lyi bayramlar, barış içinde güzel günler!
HURİYE KUMRAL Kimva Yüksek Mühendisi
GMO, genetik olarak
değişime uğramış organiz-
ma anlamında kullanıl-
maktadır. Biyoteknoloji ve
Genetik Mühendislik, do-
ğal ortamda birbiri ile ilişki-
si olmayan tür genlerinin,
birbirine aktarılmasını
mümkün kılmaktadır. ör-
neğin, bir tür balıktan elde edilen
donmayı önleyici genın çilek gibi ürünlere
aktarılması yoluyla donmaya dirençli
ürünlerin geliştirilmesi mümkün olmakta-
dır. Gen teknolojisi, gıda üretiminde ve gı-
da katkı maddeleri üretimi üzerinde kay-
da değer etkiler yapmaktadır. Gen tekno-
lojisinin alan denemelerinin uygulanma-
sında en önemli kriterler; hastalık, böcek
ve tanm ilaçlarına karşı dirençli besin ka-
litesi yüksek ürünlerin yetiştirilmesidir.
GMO'lu ürünlerin çoğu son on yılda or-
taya çıkmıştır. Geniş ölçüde ilk yararlanı-
lan GMO'lu ürün Çin'de kullanılan virüse
dayanıklı bir tütün çeşididir. Günümüzde
yüzün üstünde bitki, ağaç, sebze ve mey-
ve çeşidi için gen transferi yapılmıştır.
Transgenik bitkiler 30 kadar ülkede uygu-
lama alanı bulmuştur. Dünya üzerinde
üretilen GMO'lu ürünlerin büyük bir kısmı
ABD, Çin, Arjantin ve Kanada'da üretil-
mekte ve bu ülkelerde yaygın olarak kul-
lanılmaktadır. ABD'de tüketilen mısırın
yüzde 25'i, soya fasulyesinin yüzde 38'i
modifiye üründür. AB ülkeleri ise GMO'lu
ürünlere pek sıcak bakmamaktadır...
Değişim
Çünkü, genetik de-
ğişime uğramış organizmalarda biyo-
kimyanın bozulmasının, önceden tahmin
edilmeyen sonuçlara neden olduğu göz-
lenmiştir. Ingiltere Gıda Standartları Tem-
silciliği tarafından yapılan bir seri araştır-
mada, GMO'lu ürünleri tüketen kişilerin
çoğunda gut hastalığının belirtilerine rast-
lanmıştır. Japonya'da da genetik deği-
şimli bir bakteriye bağlı olarak meydana
gelen bir sendrom, 37 kişinin ölümüne
neden olmuştur. Yıne ceviz geni taşıyan
soya fasulyesinin alerjik olduğunun bu-
lunması, GMO'lar konusunun ciddi olarak
tartışılmasına neden olmuştur.
Gen teknolojisinin bizi etkileyen diğer
önemli bir unsuru, doğaya müdahale et-
mesidir. Tanmda kurtsuz mısır üretimi gen
teknolojisi ile mümkündür. Fakat bu tak-
dirde mısır içindeki kurtlar ile beslenen
kuşlar aç kalmaktadır. Doğada her canlı-
nın bir işlevı vardır. Gen teknolojisi bu ne-
denle doğanın dengesine müdahale et-
mektedir. Ayrıca, genetik yapısı değiştiril-
miş ürünlerin doğal ürünlerle çiftleşmesi
mümkündür. Bu nedenle, ileride hangi tip
melez ürünlerin ortaya çıkacağı ve bu
ürünlerin doğa-
dan nasıl kontrol edileceği bilinmemekte-
dir.
Yerll mısır da tehllkede
Meksika Çevre Bakanlığı 2001 yılı Eylül
ayında yayımladığı bir bildiride, genetik
olarak üretilen mısırdaki DNA'nın komşu
tarlalardaki yerli mısıra sıçradığını rapor
etmektedir. Bu ve buna benzer nedenler-
le ABD ve Kanada'daki çiftçi birlikleri ge-
netik ürünlerin kârlıhğı konusunda genetik
tohum üreten firmaları sorgular duruma
gelmiştir. Ingiltere Çiftçi Birlikleri tarafın-
dan hazırlanmış olan güncel bir raporda,
genetik ürünlerde istenilen kâriılığın sağ-
lanamadığı ve pazar kayıplannın büyüdü-
ğü ifade edilmektedir.
Genetik ürünlerie ilgili olarak önemse-
nen diğer bir olumsuz öğe, bu ürünlerde
etik güvenilirliğın olmamasıdır. Bazı dini
inanışlar, hayvandan alınan bir genin bir
bitkiye aktarılmasının dine aykırı olduğu-
nu ileri sürmektedir.
özet olarak,
doğanın milyonlarca
yıllık süzgecinden geçerek oluşan doğal
gen yapısının insan eliyle bozulmasının,
tıpkı ormanları yok etmenin dünyanın
ekolojik dengesini bozması gibi, ileride
insanlığa ne gibi sorunlar yaratacağı ko-
nusunda derin kaygılar oluşturduğu bir
gerçektir.
Uluslararası genetik ürün üreten firma-
lar, Uzakdoğu ve Avrupa'da ürünlerini pa-
zarlamak konusunda büyük güçlükler
çekmekte ve ellerinde ürün fazlası oluş-
maktadır. Bu firmalar, bu nedenle üçüncü
dünya ülkelerini pazar olarak görmekte-
dirier. Biyoteknolojik olarak üretilerek Tür-
kiye'ye giren başlıca ürünler, soya fasul-
yesi, mısır ve gıda sektöründe işlem yar-
dımcısı olarak kullanılan enzimlerdir. Tür-
kiye'ye giren ürünlerin GMO veya
GMO'suz olduğu konusunda sağlam bir
bilgi devlet kayıtlarında bulunmamakta-
dır.. Bununla birlikte, gıda sektöründe
kullanılan modifiye edilmiş enzimler için
ülkemizin cazip bir pazar olduğu gerçek-
tir. Enzim firmaları, Avrupa Birliği ülkeleri-
ne satamadıkları enzimleri
üçüncü dünya ülkelerine ve
yasal hiçbır denetimin olmadı-
ğı Türkiye'ye kolayca satmak-
tadırlar. Çünkü, Avrupa Birliği
ülkelerinde GMO'lu ürünlerin
piyasaya sürülmesini düzenle-
yen pek çok yaptınm mevcut-
tur. GMO'ların etiket bilgisi
üzerinde detaylı olarak yer al-
ması ve tüketicinin bu konuda bil-
gilendirilmesi zorunludur. Aynca, GMO'lu
ürünlerin gümrüklerde kontrolü yapılmak-
ta ve tehlikeli ürünler Avrupa ülkelerine
sokulmamaktadır.
Ülkemiz, GMO'lar konusunda Birleşmij
Milletler Biyogüvenlik Protokolü'nü imzala-
masına rağmen, halen transgenik ürünlerifi
tescili, üretilmesi ve tüketiciye suıulması
konusunda hiçbir mevzuata sahip değilüir
ve maalesef Etiyopya gibi henüz etiketlerhe
düzenlemesi mevcut olmayan ülkeler sınıfı-
na girmektedir. Sonuç olarak, gıda güvenli-
ğinı doğrudan ılgılendiren ve dünyanın tar-
tıştığı GMO'lu ürünler konusunda yasal dü-
zenlemeler yapılması ülkemizde de zorunlı
hale gelmiştir. Yasal düzenlemeler, ülkemiz
de halk sağlığının bu konuda garanti altın
alınmasının yanı sıra, biyolojik çeşitliliğini
korunması ve tarım ürünleriyle geçirrleriı
sağlayanların ekonomik kayba uğramamj
ları için de büyük önem taşımaktadır. Tükı
ticı birliklerine ve medyaya da halk
GMO'lu ürünler hakkında bilinçlendirilmt
için büyük görevler düşmektedir.