Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2003 PAZAR
12 PAZAR KONUGU
Emekli TümamiralMustafa Özbey, Verheugen, Klerides vePapodopulos 'un demeçlerinin itirafolduğunu söyledi
S Ö Y t E Ş İ : LEYLA TAVgANOĞLU
[email protected]
KKTC'de 14 Aralık 'ta yapılacak Cumhuriyet Meclisi seçimlerine
neredeyse beş kala AB 'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günther
Verheugen 'in söylediği sözler Türkiye ve KKTC'nin gündemine
bomba gibi düştü. Daha önce isîanbuVda yaşanan terör dehşetine
benzer birfelakete yol açmadıysa bile Ankara ve Türk Lejkoşa 'nin
Brüksel'le aralanndaki iklimi iyice dumanlandırdı. Bu arada
kimilerinin akîına, "Verheugen artıkyaşlandı. Acaba ne dediğini
kulağı duyuyor mu " soruları çengellenirken kimileri de şu yorumu
yaptı: "0 neyaşlı kurttur. Talimatsız tek bir söz söylemez." Ancak
Verheugen 'in görev süresinin dolup emekliye aynlmasına altı ay gibi
kısa bir süre kaldığı da bir gerçek. Acaba doktorlar ona, "Artık ne
yersenye " öğüdünde mi bulundular, bilinmez.. ama bilinen bir
gerçek varsa AB 'nin Genişleme Komiseri 'nin son sözleriyle bir çuval
değil, binlerce çuval inciri mahvettiği. KKTC'deki muhalefeti töhmet
altında bırakmakla kalmayıp Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 'ni de
KKTC Cumhurbaşkanı 'nin arkasından iş çevirdiğini söyleyip zor
duruma soktu. Bu son gelişmeyi ve Türkiye- KKTC-AB ilişkilerinde
yol açacağı tahribatı, bundan sonra neler olabileceğini bir zamanlar
KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş 'a danışmanhk dayapmış olan
Genelkurmay Yunanistan- Kıbns Dairesi Kurucusu ve ilk Başkanı
Emekli Tümamiral Mustafa Özbey'le konuştuk.
'AB demokrasiyiçarpıttı'- AB 'nin genişlemeden sorumlu komisyoneri
Günther Verheugen 'in, KKTC Cumhurbaşkanı
RaufDenktaş 'ın arkasından AB, ABD, BM, Yu-
nanistan, Kıbns ftum Kesimi veAnkara 'nin bir-
likte bir tezgâh içinde olduğu yolundaki sözleri-
ni nasıl karşıladınız?
ÖZBEY- Inanırrnısınız? Buraya gelmeden, ''Aca-
ba okuduldanm gerçek mi?" diye lcendimden şüp-
heye düştüğüm içün Verheugen'in sözlenni birkaç
gazetede birden okuyarak doğruluklannı sınadım.
Aynca intemette de yazının orijinaline baktım.
Demokrasi abıdesi sayılan bir kurumun demok-
rasiyle ilgili yaklaşımının nasıl ınanılmaz çarpık-
IıkJar içeren bir degerlendirme yapabildiğini göz-
lerime inanamayarak okudum. Verheugen'in kur-
duğu mantığın sağlığını incelemeye değer. Şöyle bir
mantık kurînuş:
"Biz Kuzey Kıbns'ı tanmııyoruz. Dolayısıyla ora-
daki var olmayan b>ir sistemdir. Bu nedenk orada-
kd seçimleri tanımanuz da söz konusu olamaz. Ku-
zey Kıbns'ı zaten sadece Türkiye tamyor."
Güzel... Gerçekten düz mantıkla açıklanabilir.
Ama ondan sonra devam ediyor:
"Ama orada bir muhalefet \-ar. Seçimlerde mu-
halefet kaıanırsa o zaman bunlan tanınz."
Bu sözlenn ne anlama geldığini, nasıl bir açık-
lama getirilebiJeceğoni bulmakta gerçekten çok zor-
landığımı ifade etmek istıyorum.
Benim bu konuşmamı kolaylaştıracak ikı ilgınç
demeç daha verildi.
İtlraflar
- O demeçler hangileri?
ÖZBEY - Bunlardan birisi kısa bir süre önce
Kıbns Rum eski hderi Klerides, öbürü de şimdiki
lider Tassos Papadopukts tarafından verildi.
KJerides gerçekten çok ıçten bir biçimde itiraf-
larda bulundu ve dedi ki:
"Saym DenktaşTa otanrtimbugörüşmesüreciiçin-
de tamamryla taktik oynadık. Bu isi asla ciddi bir
biçimdekonuşup sonuca bagiamayacaknk. Birim ap-
mızdan amaç Sayın Denktaş'ı bu görüşmetere mu-
haMfgösterip sessizce AB yohında ilerleyerek iryeü-
ği garantiye almakü-*
Bu gayet içtenJikle yapılan bir itiraftır.
Ondan biraz daha önce de şu andaki Rum lider
Papadopulos gayet açık birbiçimde, "Denktaş,An-
nan Planı'nı imzalasaydı ben o planı imzalamaya-
caknm"diye son derece somut bir demeç verdı.
Verheugen'in Annan Planı'nın tekrargündemege-
tirileceği de dahil son sözleri aslında tamamıyla
KKTC'de kafa kanştırmaya dönük ve orada seçim
sonrası, deyim yerindeyse, kaotik bir ortam yarat-
mayı amaçlayan bir yaİdaşımdır.
Ben bunu çok büyük bir şanssızlık olarak görii-
yonım.
- Neden şanssızlık?
ÖZBEY - Çünkü Türkiye'yle AB'nin aslında
tartışacaklan eksen Kıbns'a endeksli olmamalı.
Türkiye AB'ye üye olacaksa AB'nin henüz tartış-
madığı önemli değerler katabileceği bir coğrafya-
dabulunuyor. Bugün AB'nin gerçekten gelecek-
te de olumsuz yönde derin etkisini göreceği en bü-
yük eksiklıği şu anki temellerinde güvenlik politi-
kalan ve enerji politikalannin yeterli biçimde işlen-
memiş olmasıdır. Ama Kıbns sürecinin başlangı-
cından bu yana Türkiye'nin AB'ye girişiyle ilgili
AB iradesinin olmadığını görüyoruz.
Türklye'ye dışardasın' dendl
- tyi de Türkiye şu anda AB 'nin neden bekle-
me odasmda beUiyor hâlâ?
ÖZBEY - Bu, Türkiye'nin onlara sağlayacağı
stratejik katkılarla ilgili değil. Türkiye, Kıbns'ın
AB'ye alınması sürecinde kaçınılmaz olarak ona da
birvizyon vermerun bir bakıma taktik nedenleri yü-
zünden AB süreci içinde. Bunun neden böyle ol-
duğunu da açık biçimde görüyoruz. 1997'deki Lük-
semburg Zirvesi'nde çok somut olarak Türkiye'ye,
"Hayır,sendışardasın. KAns sen de hoşgektin," den-
di.
- Peki, 1999 'daki Helsinki Zirvesi'nde AB ne-
den ağız değiştirdi, o zaman?
ÖZBEY-Aslındahiçbirşey değişmedi. Benira-
denin olup olmadığını irdeliyorum. Irade hâlâ yok.
Bunu söylerken de bazı somut nedenlere dayandır-
maya çalışacağım. 1997-99 yıllan arasında şunlar
oldu:
Türkiye Kıbns 'la ilgili politikasını gözden geçir-
di ve "Güney Kıbns ne kadar AB'ye entegre ohı-
yorsa Kuzey Kıbns da o kadar Türkiye'ye entegre
obcak"dedı. Bu politika kendi kurgusu içinde iş-
lemeye başladı. Aynı dönem içinde Kıbns Rum
Yönetimi, topraklanna S- 300 füzelerini yerleştir-
meye gayTet etti.
Bunun üzenne Türkiye gayet haklı
olarak füzelerle ilgili zorlayıcı politika-
laruygulamaya başladı. Sonuçtada Rum-
lar bu kararlanndan vazgeçip S-300'le-
ri Kıbns dışında, Gtrit Adası'nda ko-
nuşlandırmak zorunda kaldılar.
Aynı dönemde ilginçbirbaşka olayya-
şandı. Türkiye, Kuzey Irak'ta AB'nin
tüm bağınp çağırmalanna rağmen ken-
di kesintisiz takip ilkesinden hareket
ederek operasyonJar düzenledi. Bir di-
ğer gelişme de Suriye'ye karşı 1998
Ağustosu'nda zorlayıcı polirikalaruygu-
lanmaya başlandı. Bunun sonucunda da
Abdufiah Ocaian deyim yerindeyse Su-
nyeden söküldü.
- Birde Öcalan Kıbns Rumpasapor-
tu almıştu..
ÖZBEY - Evet. Yorgo Mavros adına
düzenlenmiş Kıbns Rum pasaportuyla,
Avrupa'da herkesin ne kadar bu teröre
bulaştığının simgesel ispannı yapacak bi-
çimde tur attı. Bunun sonucunda ibret
verici bir tablo gördük.
O dönemin Itarya Başbakanı D'ADe-
ma Almanya Başbakanı Sehröder'e,
"Siz Ocalan'ı kırmızı büJtenfc anyorsu-
nuz.BizonusJzeiadeetmeyehazmz,'<
de-
diğinde hukuk ilkelerini savunan Al-
manya'nın Başbakanı, "Evet, anyortız
ama siyasiyöndenonu abnakdurumun-
da de^Kz" diye karşılık verdi.
O arada da Yunanistan suçüstü yaka-
landı ve Yunanistan'ın Kenya Büyükel-
çilıği'nde kahnakta olan Öcalan Türki-
ye'ye getirildi. AB'nin Türkiye'yi enteg-
re etme iradesi olsaydı terörle mücade-
lede bu kadar yüksek can bedeli ödeyen
Türkiye'ye karşı terörle ilgili bu kadar
yoğun manipülasyonlan yapmazdı.
1999 'da Helsinki 'de, 1997-99 arasında bağımsız
politikalar uygulamasının AB tarafindan kontrol
edilmemesinin yararrjğı rahatsızlık nedeniyle Tür-
kiye bekleme odasına alındı. Bunlan geçmişte AB
üyeliği için yoğun çaba harcamış bir kişi olarak
söylüyorum.
Son terör saJdınlan sonucunda Türkiye'nin AB
üyeliği takviminin öne alınması konusunda bazı
cılız seslerin dışında kimse bir şey söylemediği gi-
bi Sayın Verheugen de tipik yaldaşımıyla, "Hayır,
bunagerekyokror" dedi.
Türkiye, bu terör olaylan nedeniyle önümüzde-
ki bir yıl içinde üzerinde tartışma yapılacak bir ül-
ke haline gelecek. Nitekim Türkiye'nin terörle il-
gili konumunda Avrupa'ya katkılan, ya da Avru-
pa'ya olumsuz etkileri boyutunda tartışmalar baş-
ladı. Bunu da sağhklı bir süreç olarak görüyorum.
'Tartıgma safllıMı'
-Neden sağhklı birsüreç olarakgörüyorsunuz?
ÖZBEY - Çünkü şimdiye kadar Türkiye, Avru-
pa'da güvenliğe katkılan, ya da güvenliğe olumsuz
etkileri boyutunda tartışıİmryordu. Şimdi bu tarnş-
manın başlamasını ben bir sağlık işareti olarak gö-
rüyorum.
AB bugün Türkiye'yi bir şekilde sağhklı değer-
lendirecekse bunun en önemli ayağını, Türkiye'nin
AB 'ye güvenlik boyutunda sağlayacağı katkılann
tartışıhnası oluşturacaktır. Ne yazık ki şimdiye ka-
dar olay bu boyutuyla AB içinde tartışılmadı. Bu-
rada kabahat sadece AB'de değil. Türkiye de ola-
yın bu yönlerini hiçbir şekilde gündeme getirme-
di.
Dolayısıyla küçük bir umut da olsa Türkiye'nin
güvenliğe etkileri ve katkılan boyutunun AB'de
MUSTAFA OZBEY
1967'de Deniz Harp Okulu 'nu bitirdi Çeşitli
gemilerdegörev aldu 1992'de tuğamiralliğe, 1996'da
tümamiralliğe terfietti. 2001 'de Gölcük'te Donanma
Kurmay
Başkanı 'yken
görevini
tamamlayıp kendi
isteğiyle emekli
oldu. Ağırlıkh
olarak
Genelkurmay
Başkanhğı'nda
Stratejik Plan ve
Pilot Plan Daire
başkanhklannda
çahştu 1996'da
yine Genelkurmay
Başkanhğı 'nda
Yunanistan ve
Kıbns Daire
Başkanhğı 'nı
kurarak ikiyü
bunun yönetiminde kaldu KKTC Cumhurbaşkanı
Rauf Denktaş'ın danışmanlar heyetlerinde Rum
tarafıyla sürdürülen gerek toplumlararası, gerekse
aracılı gorüşmeler sırasındayer aldu
Stratejik önlem
- Oradabirsoru sormak istiyorum. Ba-
tılı ülkelerde, hatta Kıbns 'ın Rum tara-
fında ortak bir söylem var. O da, "Bir
zamanlar stratejik öneme sahip olan
Kıbns 'ın Soğuk Savaş sonrasında stra-
teji önemi kalmamıştır." Siz bir strateji
uzmanı olarak Kıbns 'ın gerçekten stra-
tejik öneminin kalmadığını düşünüyor
musunuz? Eğer stratejik önemikalma-
dıysa Kıbns üzerinde sürekli olarak oy-
nanan bu oyunlar niye?
ÖZBEY - Harika. "Soğuk Savaş dö-
nemindedünyanmABDiçinenönemistra-
tejik coğrafyası neresıjtn?" sorusuna in-
tartışılacağma inamyorum. Ama şu anda bunJar
ikincil derecede kalıyor. Verheugen'in bu beyanı-
nı hiçbir şekilde anlayamadım. Anlamsızlığının ve
saçmalığının derecesini tarif etmekte kelime bula-
madığım bu beyanın arkasında görünen gerçek şu-
dur:
AB, Türkiye'nin kendisine sağlayacağı makro
katkılar boyutunda değil, Kıbns üzerinde Türki-
ye'nin konumunu oynamaya başladı. Burada ken-
dilerinin yıllar önce çok haksız olarak başlatnkla-
n Kıbns süreci şu anda onlar için bir kâbusa dö-
nüşmek üzere. Olay şu anda tam anlamıyla bir ça-
üşma rotasına (collision course) gidiyor.
- tyi de Kıbns'/ çatışma rotasına sokan, yaptı-
ğı zprlamalarla AB 'nin kendisi değil mi?
ÖZBEY - Tabii ki öyle. Güneydeki insan (Rum
LiderTassos Papadopulos)."BenAnnan Pbnı'nıta-
manuyia tannnayacağım. Belld onu müzakere ede-
ceğnn," diyor. Bir önceki insanın (eski Rum Lider
Glafkos îGerides) kullandığı söylem de şu:
"Bgyıc,ben zaten buna hiçinanmadnn.Benün ama-
am AB'ye girmekri Ben ovalamakiçin onu yapâm."
Bunlann söylendiği bir ortamda siz hâlâ tek ke-
lime bu söylenenlere referans yapmadan hiçbir
mantıkla bağdaşmayacak bir demokrasi yaklaşımı
içinde Güney'deki oluşumu bünyenize alırsanız bu
tek kelimeyle, "Kuzev 'i manipüİe edeceğün," anla-
mına gelir.
AB'nin bu yaptığı bir manipülasyondur ve açık
biçimde de tarafsızlığrn ihlalidir.
-Peki, Verheugen 'in, KKTC'ninyasallığını ta-
mmadığı, ama seçimlerde muhalefetin kazanma-
sı halinde bu sonucu kabuî edecekleriyolunda-
ki sözlenni nasıl değerlendiriyorsunuz?
ÖZBEY - Bu, inanılmaz derecede mantık hata-
sıyla dolu biraçıİdama. Onun arkasuıdan bunun de-
vanunın geleceğinin bir şekilde dolayh ifadesidir.
sanJar muhtemelen Almanya ya da şura-
sı, burası, diye yanıt verirler. Bu soruyu,
"Kuzey Kutup bölgesiydi,'' diye yanıtla-
sam. herkes,"ADah Allah. şimdi bu da ne-
reden çıkü?" diye sorar. ABD için o dö-
nem Kuzey Kutup bölgesi stratejik açı-
dan en önemli böîgeydi.
Çünkü Sovyetler Birliği'nden atılacak
balistik füzelerin izleyeceği rotalar Ku-
zey Kutup bölgesınden Kanada üzerin-
den ABD'yi vuracak biçimde düzenlen-
mişti. O nedenle Kanada'nın kuzeyine
çok ciddi gözetleme radarlan konmuştur.
Stratejik önem dediğimiz konular ko-
şullara göre değışiklik gösteren, ama eli-
nizde bulunan fakat şu anda çok fazla
önemi olmadiği halde 200 yıl sonra bile
yenıden önem kazanmayacağını hiçbir
zaman düşünemeyeceğiniz unsurlar de-
gildir.
Garantörlük boyutunda bakhğınızda,
Türkiye'nin Kıbns'la ılişkisı, adanın stra-
tejik önemi olsun ya da olmasın, size uluslararası
hukukun verdiği bir haktır. Siz bu hakkı kendi ulu-
sal iradenizle verebilirsiniz. Ya da başka şekilde
dengeler içinde bir egzersizin içine sokabilirsiniz.
- O halde Verheugen 'in sözlenni daha somut
olarakyorumlamak mümkün mü?
ÖZBEY - Evet. Verheugen şunu söylemek isti-
yor: "Türidye'yieflgifibelinidiğimiâsürdürecegiz.
Kıbns'ı onun tepesinde Demokles'in Kıhcı gibi ru-
tacağız. Ve seçimkrden sonra da Kıbns'ia ilgili cid-
di mançHİlasyonlarvapacağız. Çünkü sonuçlar um-
duğumuz gibi munalefet tarafindan kazanjhnazsa
ben bu sonuçlan tanunayacağmı.''
Seçimlerde muhalefet kaybederse birtakım gös-
terilerbaşlayacak. Sayın Denktaş da Arafatlaştınl-
mak istenecek. Böyle bir süreçten geçiyoruz. Ver-
heugen aynca, "Askerier birtakım şeyler soyfüyor-
br. HaJk da bunlara inanıyor. Oysa askerier doğru
söyfcmiyor" diyor. Bunu duyduğum anda da deh-
şete düştüm. Sayın Genelkurmay Başkanı, bundan
bir ay kadar önce bir Yunan gazetesine gayet açık
biçimde şunlan söyledi:
"Annan Planı'nda benimsemediğhniz beş tane
maddevaıf
Annan Planı yüzlerce sayfadan oluşuyor. O za-
manhiçkimse,"TSKAnnajıPlanj'mbünınuylered-
dediyor,'' diyemez. Aynca TSK ifade ettiği bu beş
madde kendi iradesiyle iriraz ettiği maddeler de-
ğil. Bunu önce Dışişleri Bakanlığı, MGK ve Ku-
zey Kıbns'taki tüm yönetimle birlikte üzerinde
tartışılıp beş madde djşındakilerde bir olumsuzluk
olmadiği ifade edilmiştir. Ortada tüm kilit konu
Türkiye'nin AB'ye girişiyle ilgili AB'de siyasi ira-
denin ohnayışıdır. Böyle bir siyasi irade oluşur ve
Türkiye'ye somut biryol haritası verilirse Yunanis-
tan'la arasındakı sorunlara ve Kıbns meselesine
çok daha yapıcı yaklaşır.
loizidu davası
2005e kadar
soluk aldıracak'
-Bu söylem, deyimyerindeyse, kahvehaneağ-
zınıyansttmıyor mu?
ÖZBEY - Ben bunca yıllık meslek deneyimim-
de butipbir konuşmayı şimdiye kadar bir bürok-
raün talîmat almadan yaptığını hiç görmedım. Be-
nim burada okuyuculann dıkkatıne sunmak iste-
diğim husus birinci olarak, Denktaş'ın suçlama
tahtasına yerleştirilmek istenmesi.
Iki, muhalefet dışında KKTC'dehiçbir oluşumu
tanımadığını ifade eden bir AB bürokrah var. Üç,
TSK'ye karşı yine aba altından sopa gösteriliyor
ve bu, büyük bir haksızhkla yapılıyor Dört, "Bfa
TCHükümeti'ylepekçokşevi hasır alündan kota-
nyoruz. Bundankünsenin haberiohnuyoıf diyede
çok ilgınç biryorum daha yapıyor. Bu açıklamaye-
nir yutulur cinsten değil. Türkiye Hükümeti se-
çimlerden önce buna karşı resmi tavnnı mutlaka
ortaya koymalıdır. Sadece ortaya koymak değil,
bu konuşmayı yapan Verheugen'le ilgili AB nez-
dinde demarşta bulunmak zorundadır.
-Ankara 'nin Kıbnslı Rum göçmen Titina Lo-
izidu 'ya 1 mifyon 200bin Euro tazminatödeme-
sini nasıl karşıladınız? Bununla bağlantılı ola-
rak Avntpa Konseyi Delegeler Komisyonu 'nun
AİHM'nin karanna rağmen Loizidu 'nun Gir-
ne 'deki evine dönüşünü askıya almasma ne di-
yorsunuz? Yoksa, Ankara oyunu mu bozdu?
ÖZBEY- Ankara oyunu mu bozdu, yoksa oyu-
na mı geldi? Bu konuda aynntılı bir çalışma yap-
madığım için herhangi bir şekilde kendimi bağla-
yacak bir yorum yapmak istemiyorum. Ancak,
kuşkusuz yinebazı belirsızliklerin olduğubirsüreç
ortaya çıkacak.
AB, emsal oluşturup oluşturmama konusunda,
"Hayır, bfa bunu böyle yorumlamadık," diyebilir.
Biz de, "Bunu böyle anladık." dıyebiliriz. Türkiye
herhalde, 2005 yılına kadar soluk almak istedi.
Ondan sonra zaten Türkiye'nin AB'ye girişi çok
daha somut birhale gelecek.
Ama ben Loizidu davası öneesinde hem mah- •
kemenin, hem de daha sonra Avrupa Konseyi'nin
yaklaşımının hiçbir şekilde hukuki olmadığına,
tamamıyla siyasi gerekçelerle alınmış bir karar ol-
duğuna da inananlardanım. Bir de, AB bir sistem.
Birkurumunun söyledigıne. öbürkurumunparalel
tepki vermesi gayet doğaldır. Dolayısıyla, Loizidu
davası bir süre bu tip davalann gündemden uzak-
laşmasını sağlayacak geçici birfirsattır.Çünkü
2005 gelip Türkiye'yle ilgili durum somutlaşöğın-
da Türkiye'ye karşı aynı zamanda marüpülasyon
firsatı da vermektedir.
- Peki, Türkiye'ye karşı nasıl bir manipülas-
yon olabilir?
ÖZBEY-Türkiye Kıbns'ia ilgili uslu çocukol-
mazsa bu sefer onlar negatif yorum yapıp,"Her-
kesin kişisel dava açma hakkı vartnıf dıyecekler.
Bu sefer emsal de olduğu için davalar mılyarlarca
dolarükbirboyutagötürülerekTürkiye'yi vehukuku
fınansal baskı altına alma malzemesi olarak da
kullanılabilecektir. Gerçelcten insanı dehşete düşüren
birtablobu. Annan Planı'na beş-aln ayönce yürek-
ten destekverenlervebuplanimzalandığı anda Tûr-
kiye'nin AB'yegiriş kapısırungerçekten açılacağını
iddia edenlerarasındabiranketyapılsa Verheugen'in
bu açıklamasından sonra acaba kaç kişi hayal kınk-
hğma uğradığını ıtiraf etmek zorunda kaİacaknr?
- Tezgâhın neolduğunu bilmiyomz, ama bu son
gelişme Türkiye üzerinde oyun oynayanlann ek-
meğineyağ sürmedi mi?
OZBEY - Verheugen'in konuşması analiz edil-
diğindegerçektenAnkara'dahükürnetinveKKTC'de
muhalefetin cevap vermesi gereken çok ciddi suç-
lamalarvar. Ben o kışüenn kolay elde edilemeyecek
kadar yurtsever olduklanna inanırun.
Önümüzde çok kritik bir süreç bulunduğunu
hepimizin önceükle teşhis ve tespit etmemiz
gerekiyor. Burada hükümetin ve parlamentonun,
iktidan ve muhaleferiyle 2004'ün Mayıs ayına
kadar olan süreçte kendi muhataplanyla çok kap-
samlı gorüşmeler yapması ve ıkı şeyi öne çıkar-
malannın çok yararli olacağına inanıyorum. Bir
tanesi, Kıbns'la ilgili AB'nin polirikalan çok cid-
di bir şekilde AB'yi gerginliklere götürmeye aday
olduğudur. Bunun düzeltilmesi ve Kıbns'aendeks-
li Türkiye-AB ihşkilerinin Türkiye-AB ortakçıkar-
lanna endeksli bir yapıya yerleştirilmesi lazımdır.
Verheugen'in yaklaşunı Avrupa'nın genel
rotasınınne olduğunugösteriyor. Burada, srvil top-
lum örgütlerinin Avrupa'daki kendi muhataplany-
laTürkiye'yi tartışürmalıdırlar. AB arnk Türkiye'ye
Kıbns üzerinden değil doğrudan bakmalıdır.
TÜRK-ÎŞ GENEL KURULU
Salih Kılıç
yeniden aday
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-Iş'in
19. Olağan Genel Kurulu'nda Sahh Kılıç ye-
niden genel başkan adayı oldu. Öte yandan
devam eden genel kurul çalışmalannda ilk
başkanlar kurulunun, 14 Aralık'ta yapılacak
seçimler öneesinde Cumhurbaşkanı Rauf
Denktaş'a destek olmak amacjyla 11 Ara-
hk'ta KKTC'de yapıtaıası kararlaştınldı.
Eriyenler, bedel ödeyenler, tuzu kurularŞUKRANSONER
Ağaç-Iş Başkanı, 1948'de kuruknuş
sendikalarının 28 şubede örgütlenmiş
konumda olduğunu, 13 bini kamuda,
orman işletmelerinde üyeye sahipken,
105 işçiye düştüklerini anlahyor. Şube-
lerkapatılrruş, uzman kadrolar feshedil-
miş, profesyonel yöneticilik amatörlü-
ğe çevrilmiş. Namus belası tabela açık
tutulmaya çalışılıyor.
Üye aidatlannı yatıramadığı için 5
delege yerine bu genel kurula 1 dele-
ge ile katılabilen Kristal-lş'in başka-
nı, gelirlerinin tamamının eylemlerde,
aleyhlerinde açılan davalarda tüken-
diğini belirtiyor.
Tuzu kurular hep seyrediyor, hak sa-
vaşımı verenler bedel ödüyorlar. Kris-
tal-lş'in hak aramada önde olan tüm
sendikalar gibi ödediği bedeller, sendi-
ka olanaklanna göre çok yüksek. Bir
de işverenlerin boy hedefi olma, yok
edilecek sendika listesine alınma du-
rumlan oluyor. Petrol işkolunun işçi-
leri ideolojik özelleşrirme dayatmasir.
na, startejik enerji kaynaklarının, kâr
eden kamunun en büyük işletmelerinin
satılmasına, yok pahasına elden çıkanl-
malanna karşı savasımda kararlılar.
Belediyeler, örgütlenmede en sorun-
lu işyerleri arasındalar. Belediye-Iş yö-
netimi 12 Eylül'ünyasaklı sendikal dü-
zeninin yetkı, sözleşme prosedür sorun-
lan ile boğuşma halinde. Bilmeyenlere,
yıllar süren yetki davalannm çok sayı-
da işyerine dağıhna ile nasıl bir bela
oluşturduğunu anlatabilmek olanaksız.
Sorun, iki genel kurul arasında yüz bin-
lerle üye kaybına rağmen Türk-Iş'te,
sil baştan, zorlu, sorumlu sendikacı-
lık için yönetim kadrolannın oluşma-
suıda engel güç olmalan. Profesyonel
genel kurul taktikleri, delege ağırlık-
lan ile yeni yönetimin oluşmasmda da
belirleyici oldular.
Koşullar, sosyal gelişmeler sürpriz
patlamalan, yönlendirmeleri yarat-
mazsa, bir sonraki genel kurula biraz
daha küçülmüş, moral değerler olarak
erimiş bir Türk-Iş ile gidihnesi kaçınıl-
maz olabilir.
Salim Uslu:
Canımızyanmaya
devam ediyor
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Hak-îş'in 10. Olağan Genel Ku-
rulu'nda Salim Uslu bir kez daha
genel başkanJığa aday oldu. Ge-
nel kurulda konuşan Uslu, 'acı re-
cetenin' yıllardır uygulandığını
belirterek "Canımız yanmaya de-
vam ediyor. Böyle de devam ede-
cek. O nedenle kurtancı arama-
mıza gerek yok. Çare biziz" dedi.