04 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 7 ARALIK 2003 PAZAR 12 PAZAR KONUGU Emekli TümamiralMustafa Özbey, Verheugen, Klerides vePapodopulos 'un demeçlerinin itirafolduğunu söyledi S Ö Y t E Ş İ : LEYLA TAVgANOĞLU [email protected] KKTC'de 14 Aralık 'ta yapılacak Cumhuriyet Meclisi seçimlerine neredeyse beş kala AB 'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Günther Verheugen 'in söylediği sözler Türkiye ve KKTC'nin gündemine bomba gibi düştü. Daha önce isîanbuVda yaşanan terör dehşetine benzer birfelakete yol açmadıysa bile Ankara ve Türk Lejkoşa 'nin Brüksel'le aralanndaki iklimi iyice dumanlandırdı. Bu arada kimilerinin akîına, "Verheugen artıkyaşlandı. Acaba ne dediğini kulağı duyuyor mu " soruları çengellenirken kimileri de şu yorumu yaptı: "0 neyaşlı kurttur. Talimatsız tek bir söz söylemez." Ancak Verheugen 'in görev süresinin dolup emekliye aynlmasına altı ay gibi kısa bir süre kaldığı da bir gerçek. Acaba doktorlar ona, "Artık ne yersenye " öğüdünde mi bulundular, bilinmez.. ama bilinen bir gerçek varsa AB 'nin Genişleme Komiseri 'nin son sözleriyle bir çuval değil, binlerce çuval inciri mahvettiği. KKTC'deki muhalefeti töhmet altında bırakmakla kalmayıp Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti 'ni de KKTC Cumhurbaşkanı 'nin arkasından iş çevirdiğini söyleyip zor duruma soktu. Bu son gelişmeyi ve Türkiye- KKTC-AB ilişkilerinde yol açacağı tahribatı, bundan sonra neler olabileceğini bir zamanlar KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş 'a danışmanhk dayapmış olan Genelkurmay Yunanistan- Kıbns Dairesi Kurucusu ve ilk Başkanı Emekli Tümamiral Mustafa Özbey'le konuştuk. 'AB demokrasiyiçarpıttı'- AB 'nin genişlemeden sorumlu komisyoneri Günther Verheugen 'in, KKTC Cumhurbaşkanı RaufDenktaş 'ın arkasından AB, ABD, BM, Yu- nanistan, Kıbns ftum Kesimi veAnkara 'nin bir- likte bir tezgâh içinde olduğu yolundaki sözleri- ni nasıl karşıladınız? ÖZBEY- Inanırrnısınız? Buraya gelmeden, ''Aca- ba okuduldanm gerçek mi?" diye lcendimden şüp- heye düştüğüm içün Verheugen'in sözlenni birkaç gazetede birden okuyarak doğruluklannı sınadım. Aynca intemette de yazının orijinaline baktım. Demokrasi abıdesi sayılan bir kurumun demok- rasiyle ilgili yaklaşımının nasıl ınanılmaz çarpık- IıkJar içeren bir degerlendirme yapabildiğini göz- lerime inanamayarak okudum. Verheugen'in kur- duğu mantığın sağlığını incelemeye değer. Şöyle bir mantık kurînuş: "Biz Kuzey Kıbns'ı tanmııyoruz. Dolayısıyla ora- daki var olmayan b>ir sistemdir. Bu nedenk orada- kd seçimleri tanımanuz da söz konusu olamaz. Ku- zey Kıbns'ı zaten sadece Türkiye tamyor." Güzel... Gerçekten düz mantıkla açıklanabilir. Ama ondan sonra devam ediyor: "Ama orada bir muhalefet \-ar. Seçimlerde mu- halefet kaıanırsa o zaman bunlan tanınz." Bu sözlenn ne anlama geldığini, nasıl bir açık- lama getirilebiJeceğoni bulmakta gerçekten çok zor- landığımı ifade etmek istıyorum. Benim bu konuşmamı kolaylaştıracak ikı ilgınç demeç daha verildi. İtlraflar - O demeçler hangileri? ÖZBEY - Bunlardan birisi kısa bir süre önce Kıbns Rum eski hderi Klerides, öbürü de şimdiki lider Tassos Papadopukts tarafından verildi. KJerides gerçekten çok ıçten bir biçimde itiraf- larda bulundu ve dedi ki: "Saym DenktaşTa otanrtimbugörüşmesüreciiçin- de tamamryla taktik oynadık. Bu isi asla ciddi bir biçimdekonuşup sonuca bagiamayacaknk. Birim ap- mızdan amaç Sayın Denktaş'ı bu görüşmetere mu- haMfgösterip sessizce AB yohında ilerleyerek iryeü- ği garantiye almakü-* Bu gayet içtenJikle yapılan bir itiraftır. Ondan biraz daha önce de şu andaki Rum lider Papadopulos gayet açık birbiçimde, "Denktaş,An- nan Planı'nı imzalasaydı ben o planı imzalamaya- caknm"diye son derece somut bir demeç verdı. Verheugen'in Annan Planı'nın tekrargündemege- tirileceği de dahil son sözleri aslında tamamıyla KKTC'de kafa kanştırmaya dönük ve orada seçim sonrası, deyim yerindeyse, kaotik bir ortam yarat- mayı amaçlayan bir yaİdaşımdır. Ben bunu çok büyük bir şanssızlık olarak görii- yonım. - Neden şanssızlık? ÖZBEY - Çünkü Türkiye'yle AB'nin aslında tartışacaklan eksen Kıbns'a endeksli olmamalı. Türkiye AB'ye üye olacaksa AB'nin henüz tartış- madığı önemli değerler katabileceği bir coğrafya- dabulunuyor. Bugün AB'nin gerçekten gelecek- te de olumsuz yönde derin etkisini göreceği en bü- yük eksiklıği şu anki temellerinde güvenlik politi- kalan ve enerji politikalannin yeterli biçimde işlen- memiş olmasıdır. Ama Kıbns sürecinin başlangı- cından bu yana Türkiye'nin AB'ye girişiyle ilgili AB iradesinin olmadığını görüyoruz. Türklye'ye dışardasın' dendl - tyi de Türkiye şu anda AB 'nin neden bekle- me odasmda beUiyor hâlâ? ÖZBEY - Bu, Türkiye'nin onlara sağlayacağı stratejik katkılarla ilgili değil. Türkiye, Kıbns'ın AB'ye alınması sürecinde kaçınılmaz olarak ona da birvizyon vermerun bir bakıma taktik nedenleri yü- zünden AB süreci içinde. Bunun neden böyle ol- duğunu da açık biçimde görüyoruz. 1997'deki Lük- semburg Zirvesi'nde çok somut olarak Türkiye'ye, "Hayır,sendışardasın. KAns sen de hoşgektin," den- di. - Peki, 1999 'daki Helsinki Zirvesi'nde AB ne- den ağız değiştirdi, o zaman? ÖZBEY-Aslındahiçbirşey değişmedi. Benira- denin olup olmadığını irdeliyorum. Irade hâlâ yok. Bunu söylerken de bazı somut nedenlere dayandır- maya çalışacağım. 1997-99 yıllan arasında şunlar oldu: Türkiye Kıbns 'la ilgili politikasını gözden geçir- di ve "Güney Kıbns ne kadar AB'ye entegre ohı- yorsa Kuzey Kıbns da o kadar Türkiye'ye entegre obcak"dedı. Bu politika kendi kurgusu içinde iş- lemeye başladı. Aynı dönem içinde Kıbns Rum Yönetimi, topraklanna S- 300 füzelerini yerleştir- meye gayTet etti. Bunun üzenne Türkiye gayet haklı olarak füzelerle ilgili zorlayıcı politika- laruygulamaya başladı. Sonuçtada Rum- lar bu kararlanndan vazgeçip S-300'le- ri Kıbns dışında, Gtrit Adası'nda ko- nuşlandırmak zorunda kaldılar. Aynı dönemde ilginçbirbaşka olayya- şandı. Türkiye, Kuzey Irak'ta AB'nin tüm bağınp çağırmalanna rağmen ken- di kesintisiz takip ilkesinden hareket ederek operasyonJar düzenledi. Bir di- ğer gelişme de Suriye'ye karşı 1998 Ağustosu'nda zorlayıcı polirikalaruygu- lanmaya başlandı. Bunun sonucunda da Abdufiah Ocaian deyim yerindeyse Su- nyeden söküldü. - Birde Öcalan Kıbns Rumpasapor- tu almıştu.. ÖZBEY - Evet. Yorgo Mavros adına düzenlenmiş Kıbns Rum pasaportuyla, Avrupa'da herkesin ne kadar bu teröre bulaştığının simgesel ispannı yapacak bi- çimde tur attı. Bunun sonucunda ibret verici bir tablo gördük. O dönemin Itarya Başbakanı D'ADe- ma Almanya Başbakanı Sehröder'e, "Siz Ocalan'ı kırmızı büJtenfc anyorsu- nuz.BizonusJzeiadeetmeyehazmz,'< de- diğinde hukuk ilkelerini savunan Al- manya'nın Başbakanı, "Evet, anyortız ama siyasiyöndenonu abnakdurumun- da de^Kz" diye karşılık verdi. O arada da Yunanistan suçüstü yaka- landı ve Yunanistan'ın Kenya Büyükel- çilıği'nde kahnakta olan Öcalan Türki- ye'ye getirildi. AB'nin Türkiye'yi enteg- re etme iradesi olsaydı terörle mücade- lede bu kadar yüksek can bedeli ödeyen Türkiye'ye karşı terörle ilgili bu kadar yoğun manipülasyonlan yapmazdı. 1999 'da Helsinki 'de, 1997-99 arasında bağımsız politikalar uygulamasının AB tarafindan kontrol edilmemesinin yararrjğı rahatsızlık nedeniyle Tür- kiye bekleme odasına alındı. Bunlan geçmişte AB üyeliği için yoğun çaba harcamış bir kişi olarak söylüyorum. Son terör saJdınlan sonucunda Türkiye'nin AB üyeliği takviminin öne alınması konusunda bazı cılız seslerin dışında kimse bir şey söylemediği gi- bi Sayın Verheugen de tipik yaldaşımıyla, "Hayır, bunagerekyokror" dedi. Türkiye, bu terör olaylan nedeniyle önümüzde- ki bir yıl içinde üzerinde tartışma yapılacak bir ül- ke haline gelecek. Nitekim Türkiye'nin terörle il- gili konumunda Avrupa'ya katkılan, ya da Avru- pa'ya olumsuz etkileri boyutunda tartışmalar baş- ladı. Bunu da sağhklı bir süreç olarak görüyorum. 'Tartıgma safllıMı' -Neden sağhklı birsüreç olarakgörüyorsunuz? ÖZBEY - Çünkü şimdiye kadar Türkiye, Avru- pa'da güvenliğe katkılan, ya da güvenliğe olumsuz etkileri boyutunda tartışıİmryordu. Şimdi bu tarnş- manın başlamasını ben bir sağlık işareti olarak gö- rüyorum. AB bugün Türkiye'yi bir şekilde sağhklı değer- lendirecekse bunun en önemli ayağını, Türkiye'nin AB 'ye güvenlik boyutunda sağlayacağı katkılann tartışıhnası oluşturacaktır. Ne yazık ki şimdiye ka- dar olay bu boyutuyla AB içinde tartışılmadı. Bu- rada kabahat sadece AB'de değil. Türkiye de ola- yın bu yönlerini hiçbir şekilde gündeme getirme- di. Dolayısıyla küçük bir umut da olsa Türkiye'nin güvenliğe etkileri ve katkılan boyutunun AB'de MUSTAFA OZBEY 1967'de Deniz Harp Okulu 'nu bitirdi Çeşitli gemilerdegörev aldu 1992'de tuğamiralliğe, 1996'da tümamiralliğe terfietti. 2001 'de Gölcük'te Donanma Kurmay Başkanı 'yken görevini tamamlayıp kendi isteğiyle emekli oldu. Ağırlıkh olarak Genelkurmay Başkanhğı'nda Stratejik Plan ve Pilot Plan Daire başkanhklannda çahştu 1996'da yine Genelkurmay Başkanhğı 'nda Yunanistan ve Kıbns Daire Başkanhğı 'nı kurarak ikiyü bunun yönetiminde kaldu KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'ın danışmanlar heyetlerinde Rum tarafıyla sürdürülen gerek toplumlararası, gerekse aracılı gorüşmeler sırasındayer aldu Stratejik önlem - Oradabirsoru sormak istiyorum. Ba- tılı ülkelerde, hatta Kıbns 'ın Rum tara- fında ortak bir söylem var. O da, "Bir zamanlar stratejik öneme sahip olan Kıbns 'ın Soğuk Savaş sonrasında stra- teji önemi kalmamıştır." Siz bir strateji uzmanı olarak Kıbns 'ın gerçekten stra- tejik öneminin kalmadığını düşünüyor musunuz? Eğer stratejik önemikalma- dıysa Kıbns üzerinde sürekli olarak oy- nanan bu oyunlar niye? ÖZBEY - Harika. "Soğuk Savaş dö- nemindedünyanmABDiçinenönemistra- tejik coğrafyası neresıjtn?" sorusuna in- tartışılacağma inamyorum. Ama şu anda bunJar ikincil derecede kalıyor. Verheugen'in bu beyanı- nı hiçbir şekilde anlayamadım. Anlamsızlığının ve saçmalığının derecesini tarif etmekte kelime bula- madığım bu beyanın arkasında görünen gerçek şu- dur: AB, Türkiye'nin kendisine sağlayacağı makro katkılar boyutunda değil, Kıbns üzerinde Türki- ye'nin konumunu oynamaya başladı. Burada ken- dilerinin yıllar önce çok haksız olarak başlatnkla- n Kıbns süreci şu anda onlar için bir kâbusa dö- nüşmek üzere. Olay şu anda tam anlamıyla bir ça- üşma rotasına (collision course) gidiyor. - tyi de Kıbns'/ çatışma rotasına sokan, yaptı- ğı zprlamalarla AB 'nin kendisi değil mi? ÖZBEY - Tabii ki öyle. Güneydeki insan (Rum LiderTassos Papadopulos)."BenAnnan Pbnı'nıta- manuyia tannnayacağım. Belld onu müzakere ede- ceğnn," diyor. Bir önceki insanın (eski Rum Lider Glafkos îGerides) kullandığı söylem de şu: "Bgyıc,ben zaten buna hiçinanmadnn.Benün ama- am AB'ye girmekri Ben ovalamakiçin onu yapâm." Bunlann söylendiği bir ortamda siz hâlâ tek ke- lime bu söylenenlere referans yapmadan hiçbir mantıkla bağdaşmayacak bir demokrasi yaklaşımı içinde Güney'deki oluşumu bünyenize alırsanız bu tek kelimeyle, "Kuzev 'i manipüİe edeceğün," anla- mına gelir. AB'nin bu yaptığı bir manipülasyondur ve açık biçimde de tarafsızlığrn ihlalidir. -Peki, Verheugen 'in, KKTC'ninyasallığını ta- mmadığı, ama seçimlerde muhalefetin kazanma- sı halinde bu sonucu kabuî edecekleriyolunda- ki sözlenni nasıl değerlendiriyorsunuz? ÖZBEY - Bu, inanılmaz derecede mantık hata- sıyla dolu biraçıİdama. Onun arkasuıdan bunun de- vanunın geleceğinin bir şekilde dolayh ifadesidir. sanJar muhtemelen Almanya ya da şura- sı, burası, diye yanıt verirler. Bu soruyu, "Kuzey Kutup bölgesiydi,'' diye yanıtla- sam. herkes,"ADah Allah. şimdi bu da ne- reden çıkü?" diye sorar. ABD için o dö- nem Kuzey Kutup bölgesi stratejik açı- dan en önemli böîgeydi. Çünkü Sovyetler Birliği'nden atılacak balistik füzelerin izleyeceği rotalar Ku- zey Kutup bölgesınden Kanada üzerin- den ABD'yi vuracak biçimde düzenlen- mişti. O nedenle Kanada'nın kuzeyine çok ciddi gözetleme radarlan konmuştur. Stratejik önem dediğimiz konular ko- şullara göre değışiklik gösteren, ama eli- nizde bulunan fakat şu anda çok fazla önemi olmadiği halde 200 yıl sonra bile yenıden önem kazanmayacağını hiçbir zaman düşünemeyeceğiniz unsurlar de- gildir. Garantörlük boyutunda bakhğınızda, Türkiye'nin Kıbns'la ılişkisı, adanın stra- tejik önemi olsun ya da olmasın, size uluslararası hukukun verdiği bir haktır. Siz bu hakkı kendi ulu- sal iradenizle verebilirsiniz. Ya da başka şekilde dengeler içinde bir egzersizin içine sokabilirsiniz. - O halde Verheugen 'in sözlenni daha somut olarakyorumlamak mümkün mü? ÖZBEY - Evet. Verheugen şunu söylemek isti- yor: "Türidye'yieflgifibelinidiğimiâsürdürecegiz. Kıbns'ı onun tepesinde Demokles'in Kıhcı gibi ru- tacağız. Ve seçimkrden sonra da Kıbns'ia ilgili cid- di mançHİlasyonlarvapacağız. Çünkü sonuçlar um- duğumuz gibi munalefet tarafindan kazanjhnazsa ben bu sonuçlan tanunayacağmı.'' Seçimlerde muhalefet kaybederse birtakım gös- terilerbaşlayacak. Sayın Denktaş da Arafatlaştınl- mak istenecek. Böyle bir süreçten geçiyoruz. Ver- heugen aynca, "Askerier birtakım şeyler soyfüyor- br. HaJk da bunlara inanıyor. Oysa askerier doğru söyfcmiyor" diyor. Bunu duyduğum anda da deh- şete düştüm. Sayın Genelkurmay Başkanı, bundan bir ay kadar önce bir Yunan gazetesine gayet açık biçimde şunlan söyledi: "Annan Planı'nda benimsemediğhniz beş tane maddevaıf Annan Planı yüzlerce sayfadan oluşuyor. O za- manhiçkimse,"TSKAnnajıPlanj'mbünınuylered- dediyor,'' diyemez. Aynca TSK ifade ettiği bu beş madde kendi iradesiyle iriraz ettiği maddeler de- ğil. Bunu önce Dışişleri Bakanlığı, MGK ve Ku- zey Kıbns'taki tüm yönetimle birlikte üzerinde tartışılıp beş madde djşındakilerde bir olumsuzluk olmadiği ifade edilmiştir. Ortada tüm kilit konu Türkiye'nin AB'ye girişiyle ilgili AB'de siyasi ira- denin ohnayışıdır. Böyle bir siyasi irade oluşur ve Türkiye'ye somut biryol haritası verilirse Yunanis- tan'la arasındakı sorunlara ve Kıbns meselesine çok daha yapıcı yaklaşır. loizidu davası 2005e kadar soluk aldıracak' -Bu söylem, deyimyerindeyse, kahvehaneağ- zınıyansttmıyor mu? ÖZBEY - Ben bunca yıllık meslek deneyimim- de butipbir konuşmayı şimdiye kadar bir bürok- raün talîmat almadan yaptığını hiç görmedım. Be- nim burada okuyuculann dıkkatıne sunmak iste- diğim husus birinci olarak, Denktaş'ın suçlama tahtasına yerleştirilmek istenmesi. Iki, muhalefet dışında KKTC'dehiçbir oluşumu tanımadığını ifade eden bir AB bürokrah var. Üç, TSK'ye karşı yine aba altından sopa gösteriliyor ve bu, büyük bir haksızhkla yapılıyor Dört, "Bfa TCHükümeti'ylepekçokşevi hasır alündan kota- nyoruz. Bundankünsenin haberiohnuyoıf diyede çok ilgınç biryorum daha yapıyor. Bu açıklamaye- nir yutulur cinsten değil. Türkiye Hükümeti se- çimlerden önce buna karşı resmi tavnnı mutlaka ortaya koymalıdır. Sadece ortaya koymak değil, bu konuşmayı yapan Verheugen'le ilgili AB nez- dinde demarşta bulunmak zorundadır. -Ankara 'nin Kıbnslı Rum göçmen Titina Lo- izidu 'ya 1 mifyon 200bin Euro tazminatödeme- sini nasıl karşıladınız? Bununla bağlantılı ola- rak Avntpa Konseyi Delegeler Komisyonu 'nun AİHM'nin karanna rağmen Loizidu 'nun Gir- ne 'deki evine dönüşünü askıya almasma ne di- yorsunuz? Yoksa, Ankara oyunu mu bozdu? ÖZBEY- Ankara oyunu mu bozdu, yoksa oyu- na mı geldi? Bu konuda aynntılı bir çalışma yap- madığım için herhangi bir şekilde kendimi bağla- yacak bir yorum yapmak istemiyorum. Ancak, kuşkusuz yinebazı belirsızliklerin olduğubirsüreç ortaya çıkacak. AB, emsal oluşturup oluşturmama konusunda, "Hayır, bfa bunu böyle yorumlamadık," diyebilir. Biz de, "Bunu böyle anladık." dıyebiliriz. Türkiye herhalde, 2005 yılına kadar soluk almak istedi. Ondan sonra zaten Türkiye'nin AB'ye girişi çok daha somut birhale gelecek. Ama ben Loizidu davası öneesinde hem mah- • kemenin, hem de daha sonra Avrupa Konseyi'nin yaklaşımının hiçbir şekilde hukuki olmadığına, tamamıyla siyasi gerekçelerle alınmış bir karar ol- duğuna da inananlardanım. Bir de, AB bir sistem. Birkurumunun söyledigıne. öbürkurumunparalel tepki vermesi gayet doğaldır. Dolayısıyla, Loizidu davası bir süre bu tip davalann gündemden uzak- laşmasını sağlayacak geçici birfirsattır.Çünkü 2005 gelip Türkiye'yle ilgili durum somutlaşöğın- da Türkiye'ye karşı aynı zamanda marüpülasyon firsatı da vermektedir. - Peki, Türkiye'ye karşı nasıl bir manipülas- yon olabilir? ÖZBEY-Türkiye Kıbns'ia ilgili uslu çocukol- mazsa bu sefer onlar negatif yorum yapıp,"Her- kesin kişisel dava açma hakkı vartnıf dıyecekler. Bu sefer emsal de olduğu için davalar mılyarlarca dolarükbirboyutagötürülerekTürkiye'yi vehukuku fınansal baskı altına alma malzemesi olarak da kullanılabilecektir. Gerçelcten insanı dehşete düşüren birtablobu. Annan Planı'na beş-aln ayönce yürek- ten destekverenlervebuplanimzalandığı anda Tûr- kiye'nin AB'yegiriş kapısırungerçekten açılacağını iddia edenlerarasındabiranketyapılsa Verheugen'in bu açıklamasından sonra acaba kaç kişi hayal kınk- hğma uğradığını ıtiraf etmek zorunda kaİacaknr? - Tezgâhın neolduğunu bilmiyomz, ama bu son gelişme Türkiye üzerinde oyun oynayanlann ek- meğineyağ sürmedi mi? OZBEY - Verheugen'in konuşması analiz edil- diğindegerçektenAnkara'dahükürnetinveKKTC'de muhalefetin cevap vermesi gereken çok ciddi suç- lamalarvar. Ben o kışüenn kolay elde edilemeyecek kadar yurtsever olduklanna inanırun. Önümüzde çok kritik bir süreç bulunduğunu hepimizin önceükle teşhis ve tespit etmemiz gerekiyor. Burada hükümetin ve parlamentonun, iktidan ve muhaleferiyle 2004'ün Mayıs ayına kadar olan süreçte kendi muhataplanyla çok kap- samlı gorüşmeler yapması ve ıkı şeyi öne çıkar- malannın çok yararli olacağına inanıyorum. Bir tanesi, Kıbns'la ilgili AB'nin polirikalan çok cid- di bir şekilde AB'yi gerginliklere götürmeye aday olduğudur. Bunun düzeltilmesi ve Kıbns'aendeks- li Türkiye-AB ihşkilerinin Türkiye-AB ortakçıkar- lanna endeksli bir yapıya yerleştirilmesi lazımdır. Verheugen'in yaklaşunı Avrupa'nın genel rotasınınne olduğunugösteriyor. Burada, srvil top- lum örgütlerinin Avrupa'daki kendi muhataplany- laTürkiye'yi tartışürmalıdırlar. AB arnk Türkiye'ye Kıbns üzerinden değil doğrudan bakmalıdır. TÜRK-ÎŞ GENEL KURULU Salih Kılıç yeniden aday ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Türk-Iş'in 19. Olağan Genel Kurulu'nda Sahh Kılıç ye- niden genel başkan adayı oldu. Öte yandan devam eden genel kurul çalışmalannda ilk başkanlar kurulunun, 14 Aralık'ta yapılacak seçimler öneesinde Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş'a destek olmak amacjyla 11 Ara- hk'ta KKTC'de yapıtaıası kararlaştınldı. Eriyenler, bedel ödeyenler, tuzu kurularŞUKRANSONER Ağaç-Iş Başkanı, 1948'de kuruknuş sendikalarının 28 şubede örgütlenmiş konumda olduğunu, 13 bini kamuda, orman işletmelerinde üyeye sahipken, 105 işçiye düştüklerini anlahyor. Şube- lerkapatılrruş, uzman kadrolar feshedil- miş, profesyonel yöneticilik amatörlü- ğe çevrilmiş. Namus belası tabela açık tutulmaya çalışılıyor. Üye aidatlannı yatıramadığı için 5 delege yerine bu genel kurula 1 dele- ge ile katılabilen Kristal-lş'in başka- nı, gelirlerinin tamamının eylemlerde, aleyhlerinde açılan davalarda tüken- diğini belirtiyor. Tuzu kurular hep seyrediyor, hak sa- vaşımı verenler bedel ödüyorlar. Kris- tal-lş'in hak aramada önde olan tüm sendikalar gibi ödediği bedeller, sendi- ka olanaklanna göre çok yüksek. Bir de işverenlerin boy hedefi olma, yok edilecek sendika listesine alınma du- rumlan oluyor. Petrol işkolunun işçi- leri ideolojik özelleşrirme dayatmasir. na, startejik enerji kaynaklarının, kâr eden kamunun en büyük işletmelerinin satılmasına, yok pahasına elden çıkanl- malanna karşı savasımda kararlılar. Belediyeler, örgütlenmede en sorun- lu işyerleri arasındalar. Belediye-Iş yö- netimi 12 Eylül'ünyasaklı sendikal dü- zeninin yetkı, sözleşme prosedür sorun- lan ile boğuşma halinde. Bilmeyenlere, yıllar süren yetki davalannm çok sayı- da işyerine dağıhna ile nasıl bir bela oluşturduğunu anlatabilmek olanaksız. Sorun, iki genel kurul arasında yüz bin- lerle üye kaybına rağmen Türk-Iş'te, sil baştan, zorlu, sorumlu sendikacı- lık için yönetim kadrolannın oluşma- suıda engel güç olmalan. Profesyonel genel kurul taktikleri, delege ağırlık- lan ile yeni yönetimin oluşmasmda da belirleyici oldular. Koşullar, sosyal gelişmeler sürpriz patlamalan, yönlendirmeleri yarat- mazsa, bir sonraki genel kurula biraz daha küçülmüş, moral değerler olarak erimiş bir Türk-Iş ile gidihnesi kaçınıl- maz olabilir. Salim Uslu: Canımızyanmaya devam ediyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Hak-îş'in 10. Olağan Genel Ku- rulu'nda Salim Uslu bir kez daha genel başkanJığa aday oldu. Ge- nel kurulda konuşan Uslu, 'acı re- cetenin' yıllardır uygulandığını belirterek "Canımız yanmaya de- vam ediyor. Böyle de devam ede- cek. O nedenle kurtancı arama- mıza gerek yok. Çare biziz" dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle