02 Mayıs 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
3KAS-1M 2003 PAZAR CUMHURİYET SAYFA EKONOMİ 13 fctt sınırı k\ mflyon tra lEkonomi Servis - £n }<sek derecedeki cretmen maaşıyla bile ntfak harcamalan çtıktan sonra kira, ytacak, giyecek, eğitim "\ sağltk gibi harcamalar ia geriye 300 milyon 1» kalıyor. Eğitim- Sn'in hesaplamasına gre 4 kişilüc bır cretmen ailesinin gnlük kalori ıhtiyacı an 3600 kaloriyi abilmesi için yapması g-eken mutfak hrcaması 421 milyon İa. En yüksek crecedeki 25 yıllık bir cretmenin maaşının 720 rjyon lira olduğu ûşünüldüğünde ise aile Hlerinin kira, ısınma, jyinme, sağlık, eğitim pi diğer harcamalan iın geriye sadece 300 nlyon kaldığı belirtildi. lazineterör navıverecek lANKARA(ANKA)- lazine, uzun bayram ttilinin ardından hreketli bir haftaya hşlıyor. Çarşamba günü G katrilyon liralık iç brç geri ödemesı hlunan Hazine, pzartesi günü 19 Ekim D05 vadeli 3 ayda bir eğişken faiz ödemeli thvil ıhalesi prçekleştirecek. Salı ginü de biri 154 gün iıdeli bono, diğeri 420 gjn vadeli tahvil ihracına pnelik iki ihale birden çacak. Terör aldmlanndan sonra lapılacak söz konusu iıaleler Hazine'nin risk jriminin seyn açısuıdan lritik önem taşıyor. hn liraya yükseldi. lOTAŞ-ta 565 tityonkâr • ANKARA Cumhumet Bürosu) - ÎOTAŞ kânnı geçen yıl, mcekı yıla oranla 9 kat artttrarak 565 trilyon 222 nilyon liraya yükseltti. »etrol ve gaz taşımacılığı T e gaz ithalatı-dağıtımı lonulınnda faaliyet jösteren BOTAŞ'ın, 1002 yılında brüt ;atışkrı 3 katrilyon 646.6 rilyoa liradan 4 katrilyon 517.7 trilyon liraya Aiksfldi. BOTAŞ'ın iOOlyıhndakinetkân 50 triyon 863.5 miryar Lira dizeyinde şerçeUeşmişti. Pekmezi baldan • GİRESUN(AA)- Giresun Tanm II Müdürü Muhımmet Hakyemez, Giream'da karayemiş yetişıriciliğini teşvik ederek babn iki katı fiyau satılan karayemiş pekrtezi üretimini arttııtnayı amajadıklannı söyledi. Habemez, Karadeniz Böhssfne özgü bir meye olan karayemişten yapıan pekmezin, mide ve bığırsak hastalıklanna iyi geldiğini belirtti. Giıeun'da, halk pazriannda karayemiş peknezinin kilogramı 15 ila f milyon lira arasnda değişen fıyatan satıhyor. 'Ycde 35 faizf kredl dönmez 1 • A\KARA(AA)- Zirat Bankası Genel Mûürü Can Akın Çaşar, kaynak somlannın olmadığını, ancık mevcut yüzde 35 dûsyindeki faız ile tanna kredi knıJandınlması halinde bniıredileringeri dUnişünün mümkün olaıayacağını söyledi. Ç"aiar, tanmsal kreiilerin sübvansiyonu i^rbütçeye konulan 100 tm'on liralık ödenek ile 1 Ikatrilyon liraya kadar avatajh kredi l<uandırma olanağına tca jşabileceklerini haertti. 2004'te 10 ülke daha üye olunca Avrupa'nın sınırlan Doğu'ya ulaşmış olacak Rusya'danAB'yekaçışBAŞAKSEZEN 2004 yılında 10 ülke daha AB'ye üye olunca Avrupa'nın sınırları Doğu'ya, Rusya'ya kadar ulaşmış olacak. Eston- ya, Letonya, Litvanya, Polonya, Çek Cumhuriyeti, Slovakya, Macaristan, Slovenya, Malta ve Kıbns'ın da dahil olmasıyla üye sayısı 25'e çıkacak. 2007'de girmeyi ümit eden Bulgaristan ve Romanya gerekli reformlan yerine getirir ve hızh bir şekılde modernize olurlarsa 2007'de üyehk hayallerini ger- çekleştirecekler. Hırvatistan başta olmak üzere Türkiye ve Batı Balkan ülkeleri -Amavutluk, Bosna, Makedonya, Sır- • The Economist'in özel raporunda, Hırvatistan başta olmak üzere Türkiye ve Batı Balkan ülkeleri için üyelik şu anda bir hayal olarak gösteriliyor. Bulgaristan'a 2007 için şans verilirken Romanya'nnı işinin zor olduğu ifade ediliyor. bistan ve Karadağ- için ise üyelik şu an- da bir hayal olarak gösteriliyor. The Economist dergisinin 22-28 Ka- sım tarihlı sayısında yayımlanan özel ra- porunda. 2004 Mayıs ayında gerçekle- şecek AB genişlemesinin Merkezi Av- rupa üzerindeki etkileri ve genişleme hazn-lıklannın getirdiği değişiklikler üzerinde duruluyor. Raporda AB ve Rusya üişkileri ile yem ve eski üyeler arasında meydana gelebilecek gergin- likler konusu da ele alınıyor. Aynca 5 Mayıs 2003 tarihinde Polonya, Kryni- ca'daki seminere katılan Profesör Alan Maynevv'in yeni üyelere tavsiyelerine de yer verüiyor. Merkezi Avrupa ülkelerinin AB'ye katılımı Avrupa için gerekli ve faydalı olarak gösteriürken üyeliğin getireceği ödüllerin yanı sıra sıkıntılara da hazır- hklı olunması gerektiği dile getiriliyor. Ancak şu unutulmamah ki Doğu Avru- pa ülkelerinin kaderi, kısmen de olsa, 1991'e kadar onlan yöneten ve iç poli- tika ile ulusal ekonomilerinde hâlâ söz sahibi olabilen Rusya tarafindan belir- lenecek. Sovyetler Birliği yıkıldıktan sonra ku- rulan bu bağımsız devletler Rusya 'nın etki alanından çıkanlıp AB'ninkine ko- nulacaksa Rusya'yı da memnun edecek şartlar yaraülmah. Rusya'nın, Avrupa pazanna petrol satmak dışında AB'den bir beklentisi yok gibi görünse de Ukrayna, Belarus ya da Moldova da üyelik hakkında konuş- maya başlarsa Rusya'nın kayıtsız kal- ması beklenemez. Pek cok ülkede kalktı SınırkontroUeri herkesi mutlu etmiyor / i\Jâ> âililt'ilklnVfl tfT\WTVPİPY aday ülkeler ile yeni üyelere yönebk sıralanan önerikrden b a n l a n . ^ poBtikaları her seviyede her bakanhk düzeyinde ayarlayın. Aynı hükümetin bakanlan ve memurlan asla birbirkriyle tardşırken goriilmemeli ya da tarüştıklan duyulmamah. • Sizi U- güendiren konularda. herkesin önceden ne tür sonuçlar beklediginizi bildiğinden emin olun. • Açık ve manükh bir neden ol- madan poütika değiştirmevin. Bir söz verdi\ seniz onu turun. • Toplanülarda. eğer konu gerçekten ulusal çıkaıian Ugilendiri>orsa ya da başkalan tarafindan göz ardı edilmiş bir uzlaşma ortamı görüyorsamz konuşun. •A planı çahşmaz diye düşünüp B püuunı her zaman hazır rurun. •Brüksd'e en Ki adamlarmızı gönderin, aksi takdink sonuçlannı ödeyemezsiniz. Adaylar AB'ye girdikleri zaman AB'nin ortak vize ve sınır rejimine adapte olmak zorunda kalacaklar. Pek çok AB ülkesi arasında sınır kontrol- leri artık yapdmıyor. Yeni ülkeler ara- sında da kontroller 3-4 yıl içerisinde sona erdırilmeli. Bu süre içerisinde yeni üyeler dostlan ve ticaret partner- leri de dahil AB üyesi olmayan ülkele- re karşı sınır kontrollerini daha da sertleştirmeliler. Ancak bu durum Ukrayna ile daha açık bir sınır politikasını tercih eden Polonya'yı, Sırbistan ve Ukrayna'daki etnık azın- hklarla baglarını korumak isteyen Ma- caristan'ı, dili ve tarihiyle Moldova'ya bağlı olan Romanya'yı ve Kaliningrad ve Belarus gibi komşulanndan korkan Litvanya'yı endişelendiriyor. AB adayhğı ulusal gündeme alındık- tan sonra seçmenler, partileri, ideoloji- lerinden çok gerekli reformlan yürütmedeki becenleriyle yargılamaya başladılar. AB îlerleme Raporu'nda, 'iyi işleyen piyasa ekonomisi'nin önemi vurgulanıyor BıılgaiTstaıı beUd aıııa Romanya zor 5 Kasım AB tlerleme Raporu'nda hem Bulgaristan hem de Romanya'nın üyelik için daha çok yol kat etmeleri ge- rektiği belirtilirken Bulgaristan'm üye- lik konusunda daha cesaret verici oldu- ğu ifade edildi. Bulgaristan ve Roman- ya'nın 2007'de üye olabilmeleri için ge- lecek yüın sonuna kadar görüşmeleri ta- mamlayıp 2005'te üyelik anlaşmasını imzalamalan gerekıyor. Hem Bulgaristan hem de Roman- ya'nın ekonomilerinin iyi gittiğini açık- layan IMF, Bulgaristan'uı SQ- nucunu mükemmel olarak be- lirrırken Romanya'nın "Yapı- sal reformlar içerisinde sağlam makro ekonomikpotitikalannı ve Jkrteme"sim övdü. iki ülke ekonomisinin de gelecek 4-6 yıl içerisinde yüzde 5 ya da da- ha fazla oranda büyüyeceğini söyledi. Ancak AB, üyeliğe hazır olmanın ko- şulu olarak iyi işleyen pazar ekonomisi, istikrarlı demokrasi ve AB yasalannı uy- gulamak için gerekli olan idari ve kanuni kapasiteler is- tiyor. Ve şu anda iki ülke de bu anlamda hazır değiller. AB raporda, Romanya'nın kendini "i\i işleyen piyasa -esî 1 ekorMHnisT konusunda kanıt- layamadığını belirtti. Ro- manya'nın diğer bir sorunu ise kanun kurallan, daha doğrusu onun eksikliği olarak belirtiliyor. Transparency Inter- national tarafindan gerçekleştirilen bir araştırmada Romanya, dünyada rüşve- tin en çok kol gezdiği ülkelerden biri olarak gösterildi. Aym zamanda özlük haklan çok zayıf ve kamu avukatlannın çok fazla güce sahip olduğu da belirtil- di. Avrupa liderleri Yunanistan'11981 'de henüz hazır değilken üyeliğin Yunan de- mokrasisini garanti altına alacağını dü- şünerek kabul ettiler. Bu belki Roman- ya için de söz konusu olabüir ancak bu- nu istemiyorlar. KİŞÎ BAŞINA SATIN ALMA GÜCÜ 5 BÎN 500 EURO Aday ülkelerarasında enyoksulu Türidye ATCTDAN OECD KIYASLAMASI Sağlık ve eğitimde karanlık tablo İZM tR (Cumhumet Ege Bürosn) - Türkiye'nin, Avrupa Birliği'ne (AB) aday ülkeler arasında kişi başına düşen en düşük satın alma gücüne sahip ülke olduğu belirtildi. AB'ye üye 15 ülke ortalaması 23 bin 970, aday ülkelerin ortalaması 7 bin 950 Euro hesaplanırken Türkiye'de bu rakam 5 bin 500 Euro olarak saptandı. AB'nin istatistik kuruluşu Eurostat tarafindan yapılan araştırmada, birliğe önümüzdeld günlerde üye olacak ülkeler arasında, en yüksek satın alma gücüne 17 bin 740 Euro'yla Slovenya'nın sahip olduğu belirlendi. Slovenya'yı 17 bin 510 Euro ile Güney Kıbns ve 14 bin 370 Euro ile Çek Cumhuriyeti izledi. Araştırmaya göre, Türkiye'de ise 1998 yılında 5 bin 820 Euro olan satın alma gücünün, geçen yıl 5 bin 500 Euro'ya düştüğü kaydedildi. 1998 yılında sıralamada Romanya, Bulgaristan ve Letonya'dan ileri olan Türkiye, geçen yıl bu ülkelerin de gerisinde kaldı. ANKARA (AA) - Ankara Ticaret Odası (ATO) tarafindan hazırlanan ve içinde Türkiye'nin debulunduğu30 OECDüyesi ülkeyi içine alan "Dünya Ölçeği Tûrldye Gerçeği'' raporunda, Türkiye'nin özellikle sağlık, eğitim, bilim ve teknoloji alanında karanlık bir tablo çizdiği kaydedildi. Demografik göstergelerde OECD üyesi 30 ülke arasında 70 milyona yaklaşan nüfiısuyla beşinci, her 1000 doğumdan 46 ölüm ile çocuk ölümlerinde birinci sırada. Türkiye, 72 olarak beklenen ortalama yaşam süresi ile son sıraya yerleşti. Rapora göre Türkiye, rekabet edebilirlik derecesinde, büyümeye bağlı rekabet edebilirlik derecesinde, teknoloji derecesinde, yenilik ve gelişim derecesinde ve endüstriyel üretim büyüme endeksinde 30'uncu, iş verimliliği derecesi ile şirket operasyonlan ve strateji derecesinde 29'uncu sırada yer alıyor. Demirtaş, tanmda maliyetlerin yüksekliği nedeniyle dünya piyasalanyla rekabet edilemediğini söyledi Bitkisel yağda dışabağımlılık sürüyor• Izmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş, Tanm politikalannda hatalar yapıldığını belirterek ürün planlamasının yapılmadığını ve üretim maliyetlerinin de yüksek olması nedeniyle üretimin düşük kaldığrnı vurguladı. İZMİR (Cumhuriyet Ege Bürosu) - Tanmsal yağ potan- siyeli yüksek olan Türki- ye'nin bitkisel yağ sanayiinde dışa bağımlılığı devam eder- ken yağlı tohum potansiyeli- nin ancak yüzde 50'si kullanı- hyor. Izmir Ticaret Odası Baş- kanı Ekrem Demirtaş. ürün planlamasının yapılmaması ve üretim maliyeti yüksekliği nedeniyle dünya piyasalanyla rekabet edilemediğini söyle- di. Istatistiklere göre Türki- ye'nin bitkisel ham yağ üreti- mi yılda yaklaşık 951 bin to- nu bulurken bunun yüzde 39.2'sini pamuk. yüzde 37.9"unu ayçiçeği, yüzde 18.9'unuzeytin, yüzde 1.5'ini soya ve yüzde 2.5'ini mısır ya- ğı oluşturuyor. Üretim düşük- lüğünün Türkiye "ye maliyeti ise yıllık 600 milyon dolan buluyor. Bitkisel yağ sanayiinde. hammadde üretiminin yeter- siz olduğunu belirten Izmir Ticaret Odası Başkam Ekrem Demirtaş, tanm politikalann- da hatalar yapıldığını söyledi. Ürün planlamasının yapılma- dığına dikkat çeken Demirtaş, üretim maliyetlerinin de yük- sek olması nedeniyle üretimin düşük kaldığını vurguladı. Yağlı tohum alımının yoğun olduğu ekim, kasım, aralık ay- lannda finansman gereksini- mi olduğunu söyleyen Demir- taş, işlermelerin yüksek faizle kredi kullanmak zorunda kal- dığını bildirdi. Hammadde üretiminin arthnlması için ön- lemler alınması gerektiğine dikkat çeken Demirtaş, "Des- tekleme prim sistemine devam edilmeü. üretimden önee üre- ticrve verflmefi ve miktan al- ternatif ürünleıie rekabet ede- bilecek seviyede olmah" diye konuştu. . YORUM özrtN AKGÜÇ TüPkiye'yi Kopuma Altına Almak Yaşadığımız elim terör olaylanndan sonra dış basın- da, yabancı devlet adamlannın açıklamalannda, yo- rumlarda, "Türkiye'yi korvma altına alalım, Türkiye'yi destekleyelim, Türkiye'yeyardımedelim, Türkiye'nin AB'ye giriş sürecini hızlandıralım" gibi dilek, temen- ni ve istekler yer aldı. Belki aşın alınganlık gibi gelir ama, destek, koruma, himaye, yardım gibi sözcükler bana küçüttücü gibi gelir. Türkiye'nin varlığını koruma- sı, ayakta kalabilmesi için, zayıf hükümetlere, liyaka- ti, dirayeti kuşkulu bürokratik kadrolara bir kısım med- yanın tutumuna karşın, dış desteğe, dış himayeye, dış yardıma gereksinimi yoktur. Toplumumuz çeş'ıtli açılardan eleştirilebilir, eksiklerimiz olduğu söylenebi- lir. Doğrudur ama Türkiye'yi terör olaylannın korkuta- bileceğini, dışanya muhtaç hale getıreceğini, bir psi- kolojik bozukluk, travma, korku yaratacağını sanmam, inanmam. Türkiye, halkının gücü ile kendi ayaklan üs- tünde duaır, varlığını, toprağını korur. Bunlan halk dal- kavukluğu olsun diye yazmıyorum. Gerçekten, içten buna inanıyorum. Zaten böyle bir inanç olmasa, ne- yin savaşımını vereceğiz, yannlara nasıl umutla baka- cağız, nasıl ülkemizin geleceği için planlaryapacağız? Halkımızın bazı hasletlerini, erdemlerini henüz yitir- memiş olması, en büyük güvencemiz. Aksi halde in- san niçin çaba harcasın, yannlar umuduna kapılsın? Birçoklan gibi, "çekiverkuynığunu, koyvergitsin"der. Bu dış destek, dış yardım kapsamında bizim de düşkünlük, zaaf gösterdiğimiz konular var. Bunlann başında dış kredi, dış borç geliyor. En azından Kınm Savaşı'ndan bu yana, dış güçler, bizi yönlendirebil- mek, bazı şeylere nza göstermemizi sağlamak, bazen de bizi engellemek, bazı girişimlenmizi önlemek için, dış kredi öneriyorlar. Biz de gözü kapalı, irdelemeden bu kredilere -özür dilerim- atlıyor, günü kurtarmaya ça- lışıyor, geleceği düşünmüyoruz. Düyunu Umumiye Idaresi, günümüzde bunun bir benzeri IMF programı, bunlardan yakınıyoruz ama ders de almıyoruz. AB ile Gümrük Birliği konusunda bizi yönlendirmek için ya- ptlan kredi vaatleri, hatta ABD ile Dubai'de imzalanan 8.5 milyar USD'lik kredi anlaşması... Bunlann bir bö- lümü de gerçekleşmiyor, gerçekleşenlerin de gizli ve açık maliyetleri çok yüksek oluyor ama, ne yazık ki ol- taya da geliyoruz. Atatûrk, dış kredinin, dış borcun doguracağı eko- nomik ve siyasal sakıncalan görmüş, dışanya muh- taç olmadan yeterti gelir, dış ticarette denge ilkeleri- ne uymuş, birçok dış kredi önerisini geri çevirmiştir. Düyunu Umumiye Idaresi, Türkiye Cumhuriyeti'nin ulusal, özerk devlet bankası niteliğinde bir Merkez Bankası kurmasına karşı çıkmış, bunu engellemek için Osmanlı Bankası aracılığıyla uzun süreli elverişli koşullu kredi de önermiştir. Atatürk, bu tür kredi tu- zaklanna kapılmamış, bağımsızlığın da bir sembolü olarak TC Merkez BankasTnın kurulmasını sağlamış- tır. Her konuda hep Batılılan da suçlamamak gerekir. Bizim bazı düşkünlüklerimizden, belki algıiama eksik- liğimizden yarartanmalan, yararlanmaya çalışmalan da, dış politika oyunlannda doğal karşılanabilir. Ulu- salcılığımız çok kez dilimizde. Yüksekten atmalan ve/veya ufak özverileri, ucuz gösterileri, milliyetçilik sa- nıyoruz. Bunu bilen bazı sözde liderter, politikacılar atı- yoriar. "XXI'inciyüzyıl Türkyılı," "Adhyatik'ten Pasi- fik'e Tûrk dünyası" ve benzeri sloganlar hoşumuza gi- diyor. Ulusal, uluslararası spor karşılaşmalannda da, karşılaşma öncesi skor, derece, sıralama, madalya sayısı, madalya rengi konusundaki atmalarla, karşılaş- malann sonuçlannı bir karşılaştınn. Yanlış, abartılı, tek yanlı tahminler, milliyetçilik mi? Yıllardır yinelerim. İç ve dış borç, Türkiye'yi ahtapot gibi sarmış, serbestlik alanlanmızı kısrtlamış, bir çözüm bulalım, sorunu ha- fifletelim. Hortumlanamayacak bir borç yönetim, denkleştirme fonu kuralım. Yurtiçindeki ve yurtdışın- daki vatandaşlanmızın bağışlan ile sınıriı da olsa bu fonun ilk kaynağını oluşturalım, bazı fon gelirlerini bu amaçla kullanalım, bazı vergileri borç ödeme amacıy- la birkaç puan arttıralım, gereksiz dışalımı, gösteri har- camalannı kısıtlayalım. Böyle bir girişim yapalım. Laf çok, iş ugulamaya gelince destek yok. Yapacak, yü- kün aîtına girecek kişiler bulmak zor. Bir de konuşmalanmızda gelecek zamanı ve dilek kipini çok kullanınz. "Yapacağız, başaracağız, kaza- nacağız, yeneceğiz, ezeceğiz" gibi. Ama ne yazık ki yakın geçmiş zaman, -di'li geçmişi, örneğin "başar- dık, yendik, ulaştık" edimlerini çok az kullanabiliyoruz. Cek, cak, çoğu kez havada, kâğıt üstünde kalıyor. Ek- siklerimizi, yanlışlanmızı görelim, düzeltmeye çalışa- lım. Ne bobürienip yukandan atalım, ne çok alttan alarak kendimizi acındaralım, yardıma, himayeye muhtaçmışız gibi bir izlenim yaratalım. Gerçekçi ola- lım, ne dünyaya siyasal, kültürel, ekonomik açıdan yön verebilecek bir ülkeyiz ne de korunmaya, hima- yeye, dış desteğe muhtacız. Kendimizi küçük düşür- meyelim, küçümsemeyelim. Anadolu, medeniyetlerin beşiğidir diyoruz. Bunun bilincinde olarak yolumuzu çizelim. Cumhurbaskanı onayladı BDDK'nin yeni patronu Bilgin ANKARA (Cumhuriyet Bürosu)-Banka- cıhk Düzenleme ve Denetleme Kurulu Başkan- hğı'na Te\fik BOgin'in getiril- mesiyle ilgili Bakanlar Kurulu karan başkam Ahmet Necdet Sezer tarafindan imza- landı. Resmi Gazete'nin dünkü sayısında yayım- lanan kararla birlikte, BDDK'nin resmi patro- nu da Bilgin oldu. Bil- gin, eskı BDDK Başka- nı Engin Akçakoca'nm istifasıyla boşalan BDDK Başkanlığı'nda kalan süreyi tamamlaya- cak. Halk Bankası Genel Müdürlüğü'nden BDDKBaşkanlı- ğı görevine geti- rilen Bilgin, AKP'nin iktidar olmasının ardın- dan "bürokraa- desergilediğihE- h>üksenşle" dik- kat çektı. ODTÜ Yönetimi „ , Tevfik Bilgin ^f Cumhur- " bölumunden 1990 yılında mezun olan Bilgin, ABD'de lowa Üniversitesi'nde işletme mastınyapti. 1992-1995 yıllan arasında Hazine Müsteşarhğı, Bankalar Yeminli Murakıplan Ku- rulu. Bankalar Yeminli Murakıp Yardımcısı; 1995-2001 yıllan arasın- da da Bankalar Yeminli Murakıbı olarak görev yapan Bilgin, 2001- 2003 yıllan arasında da özel sektörde çahştı. *•
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle