Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 30 KASIM 2003 PAZAR
10 P A Z A R YAZILARI dishab@cumhuriyetcom.tr
Hollanda'da 'hayvan haklan' var!IHollandalı iki turist Türkiye'de Van kedilerini
görüyor ve çok seviyor. Turistlenn. kedilerle
ilgilendiğini gören iki yurttaşımız, ısterlerse
kendılerine aynı kedılerden bulabileceklerini
söylüyorlar. Bu. Hollandalılann çok hoşuna
gpdiyor ve yavru Van kedılen ücret karşılığı
turistlere teslim ediliyor. Hollandalılar. yurtdışına
çıkarma izinlen aüyor ve kedüeri mutlu mesut
Hollanda'ya getiriyorlar. Biı süre sonra kediler
gözlerinden rahatsızlanıyor. Gözlerde kızarmalar
b*aşlıyor, enfeksiyon oluşuyor. Hemen vetennere
gctürüyorlar. Veteriner şaşkınlıkla, kedılere neden
'•"renldi lens" takma ihtiyacı duyduklannı soruyor.
Olay karşısında Hollandalı çiftin ağır bir travma
yaşadığı kesin. Çünkü Hollandalılar ev
hayvanlannıçokseviyorlar. ÖylekıHollanda'da
hayvanlar için kurulmuş özel polıklinikler, hayvan
ambulanslan, hangı tür hayvarun bakımını
yapmak istiyorsanız buna göre hazırlanmış tanıtıcı
broşürler ve kitapçıklar bile mevcut. Hiç
unutmam. Hollandah bir komşum şeker hastası
olan kedisini düzenli olarak ensülin iğnesi
yaptırmaya götürürdü. Bir diğeri ise kedisine
kanser teşhisi konduğu için üzüntüsûnden işe
gitmemiş, evine kapanmıştı. Hatta işi daha da
ileri götürüp evınde bir kedisi ya da köpeği
olduğu için çocuk yapmanın gereksiz. anlamsız
olduğunu söyleyen Hollandalılar bile çok.
Bütün hayvanlann sahibı var ya da sokakta başı •
boş gezen herhangi bir hayvana rastlamanız
mümkün değil. Rastlasanız bile bir yanlışlık
sonucu dışandadır ve eğer farkında olmadan
kuyruğuna basarsanız başınıza olmadık işler
açılabilir. Dava bile edılebilirsiniz. Hayvanlar için
her tür konfor da düşünülmüş dunımda. Ne tür
mamalar... yıyeceklennden tutun eğer gerekli ise
giyeceklerine kadar çok çeşitli ve farklı ürünler
bulabilmeniz mümkün. Hatta saç bakım salonlan.
şimdi hatırlayamadığım çeşıt çeşit bakım yerleri...
Bütün bunlan ılk gördüğümüzde ister istemez
şaşınyor ve hayvana verilen bu değere
ınanamıyorsunuz. Belki çok ucuz bir mantık ama
AMSTERDAM
YAKUP
KARAHAN
akhnıza hep dünyadaki aç
insanlar, bakıma muhtaç
insanlar geliveriyor. Bir
süre yaşadıktan sonra
aslında olaym öyle çok da
fazla hayvan sevgisı
olmadığını. ev
— ^ — hayvanlannın Avrupalının
yalnızlığını gidermek için
ihtiyacı olan birer obje olduğunu düşünmeye
başlıyorsunuz. Hatta bu sevgi görüntüsünün
altındaki incelikleri fark etmeye
başlayıveriyorsunuz. Hayvanlann doğal koşullan
dışında tutulmalan ve onlardan beklenenler insana
dumur yaşatır hale geliyor. Yolda yürürken kırmızı
ışıkta durmadığı için sahibi tarafından tokatlanan.
ağır hakaretlere maruz kalan köpeklere rastlamaya
başlıyorsunuz. Köpeklerin kırmızıyı
seçemeyeceklerini sahibi de elbette biliyor. Benım
söylemeye çalıştığım, verilen emirlere uymadığı
için hakarete maruz kalmalan. Bütün gün evde
kapah tutulan evin bir üyesi olarak görülen ve
sonımluluklan bulunan bu hayvanlar, günde bir
akşam ve bir sabah volta iznine çıkarılıyorlar.
Parkta başka bir köpeğe oyunla kanşık
saldırmalan durumunda başlanna gelmedik
kalmıyor.Hayatlannı evde kapah ortamda geçiren
bu hayvanlar yetenekleri elverdığı ölçüde bir insan
gibi yaşamak zorunda oknanın yanı sıra bır
yandan da genlerinden gelen bazı istekleri
bastırmak zorunda kalıyorlar. Köpeklerin
havlamalan yasak. Hele hele de gece yansı
olmadık bir şekilde havlama, uluma gibi yasaklı
davTamş içensınde bulunanlar cezalandınlıyorlar.
Bu cezalar yeterli değil ise komşusunun, polisi
araması sonucu köpeğıne söz geçirememekten
dolayı sahipleri cezalandınlabiliyorlar. Bazen
sokakta rastlıyorsunuz; Hollandah, hayvanı kenara
çekip emirlerine uymadığını, kendisinin ne kadar
terbiyesiz. arlanmaz, utanmaz bir hayvan
olduğunu söylüyor. Bu tartışma neredeyse yanm
saat sürüyor. Köpeğin direnmesı, söz dinlememesi
halinde tartışma daha da uzun sürebiliyor. Sahip.
sürekh dominant olannı kendisi olduğunu.
köpeğine hatırlatıyor. Zavallı hayvanın kaçıp
sığınacağı bir dağ bayır da ohnadığından bu
psikolojik baskılann tamamına boyun eğmek
zorunda kalıyor. Her gün bıraz daha doğadan
uzaklaşıyor. Belki de doğal olanın ne olduğunu
hiçbir zaman hatırlamadan ya da öğrenmeden yeni
bir suç işleme korkusu ve süreklı bir suçluluk
duygusu ile ömrünü geçiriyor. Belki de içinden
havlama isteği geçırdiği ıçın ara ara kendini
lanethyor. Havlamanın yasak olduğu hatırlatılmış
olmasına rağmen hâlâ içinden gelen bu havlama
ısteğine anlam veremiyor. Türkiye'de yaşarken
Hollanda'dan gelmiş bir amca oğlunu göstererek
"Vafla yeğenim, Hollanda'da öyle itler var ki bu
benim oğlandan aküh, yat deyyon yaüyorlar galk
deyyoa galkıyorlar, insanın sözünden hec
çıkmrvotar" demışti. Hiç unutmadun,
unutamadım, demek ki böyle oluyormuş bu akıllı
hayvanlann eğitımi de.
îstanbul'u
Brüksel'e taşımak...
Istanbul'da son akşamım.
Sevgiliye veda anı yaklaşıyor
Masada Ozcan. Melahat,
Nevzat ve Befaiye var. Çizer-
sanat yönetmeni arkadaşımız
Özcan Çalışkan'ın ilk
albümüne ısim bulmaya
çalışıyoruz. Pencereden
dışanya baktığunda
buJunduğumuz kahvenın
Istüdal Caddesi'nden görülen
duyurusu dikkatimı çekiyor:
"Sinema Öncesi, Sinema
SonrasL Tiyatro Arasu Alışveris
MolasL, Kahve Randewısu.
Kalabanktan Kaçış, Kalababğa
Dafaş, İş Yemeği. Aşk Yemeği,
Konser Öncesi, Bar Öncesi,
Dans Öncesi, Tek Başuıa, İki
Başma. Çok Başma İstediğin
Gibi Gei Gülümsetelinı Afiyet
CHsiın." Muhabbetten bır an
için kopuyorum. Aym metnin
fincan altlıklannda da yer
aldığını fark ediyorum. Bir
yanı gülen, diğer tarafi üzgün
tiyatro simgesi insan başma
benzetilerek çizilmiş fıncan
resmi var altlıkJarda. Kitap
ayraçlan bile yaptırmışlar;
"Pera, Beyoğlu, IstiklaT gibi
sözcüklerin alt alta dizildiği
kitap ayracında yer alan "Eşük,
Yalıuznk, Kitap ve Keyif"
sözcükleri özenle seçilmiş.
Özcan'ın eşi Behiye'ye
diğerlerine çaktırmadan bir
işaret gönderiyorum. Çok
değişik ve hoş bulduğum
kahve hakkında biraz bilgi
istiyorum. Oyuncular Tiyatro
Kahve "Beyoğhı" ve sanat
kokuyor. Beyoğlu'nun tarihi
dokusu ve değişkenliği
içindeki
kahvenin bir de
sahnesi var;
Oyuncular
Tiyatro
Grubu'nun Cem
Safran
Sahnesi...
Behiye bana — ^ ^ — ^ ^ —
tiyatro salonunu
gösteriyor: Salona girildiğinde
göze ilk yaluı bir dekor
çarpıyor... Iplerle örülmüş bir
elrna ağacı, bir tabut sandık,
bir merdiven, bir saat ve bir de
yaklaştığınızda sizi büyüten
içbükey ayna... Sahneye
konulan ilk oyun Setma
Köksal'ın. Leyla Erbilın aynı
adlı kitabından oyunlaştınp
yönettiği "Cüce" ohnuş.
Cumhunyet sonrasında bir
aydının kendini korumak adma
hem toplumsal hem de etik
olarak yabancılaşıp kıyıda
kahşınm, bu yolla
kirlenmekten kurtuluşunun
öyküsü anlahlıyormuş oyunda.
Günümüzde sanahn içinde
bulunduğu etik ve estetiksel
bunahmın nasıl aşılacağı
sorusuna yanıt ararken yaşayan
bir yazann böylesine zengm ve
çok boyutlu yapıtını.
tiyatronun kendi sınırlan ya da
sınırsızlıklan içinde, nasıl
yeniden okuyabilecekleri
oldukça düşündürmüş
Oyuncular Tiyatro Grubu'nu.
"Ozcan'ın toptumsal
yozlaşmadan uzakta, kryıda
kabşmı, bu yoüa kirlcnmekten
kurtuhışunu" bılenbır
arkadaşı olarak, Melahat ve
Nevzat'a "Piyasanın adarru
otsaydım şimdi çok varsıl bir
durumda ohırdum" dedığını
duyunca hiç şaşırmıyorum.
Behiye'nin Cheesecake'ınin
tadı damağımda kahveden
aynlıyoruz. Ertesi gün de zaten
Istanbul'a veda ediyorum.
Brûksel"de havaalarunda
karşılayan arkadaşım
eşyalanmı bile eve bırakmadan
beni doğru "Ton Tapas Mon
Meze" adlı 'resfo-bar'a
BRUKSEL
ERDCVÇ
UTKU
götürüyor. Sevimli. küçük bir
mekân. Lokantada bızım
gelmemıze kadar
sabredemeyen arkadaşlar
mantılanru yemeye başlamışlar
bile. Mantı günü olduğu için
Tolga bıze mantı öneriyor.
Shopar grubunun canlı müziği
ortamı daha da sevimli
yapıyor. Biz programın sonuna
doğru gelmişiz. Payunıza fasıl
düşüyor. Grup elemanlanndan
Hakan. aslında her türlü Türk
müziği çaldıklannı söylüyor.
Kısa bir geçmişe sahip bu
küçük mekân. çok sayıda
"•pavyonvari, canh müzikn,
göbek dansh büyük Türk
restoranlannın olduğu"
Brüksel'de farklı bir seçenekle
ortaya çıkma cesareti
göstermiş. Mantılanmızı
yerken bir taraftan da
Brüksel'de, Londra Sofra
Lokantalan gıbı Türk
mutfağuıı iyi sunan bir yerin
eksıkliğinden dem vuruyoruz.
lzleyen günlerde Belçika'nın
Anvers kentinde meze ağırlıklı
bır yer işleten ünlü aşçı l lkan
Kurt'un küçük lokantasını
ziyaret ediyoruz. Iç tasanmı
tamamen yarahcılık fışkıran
lokantanın Lounget olan itici
adı dışında her şey olağanüstü.
Mezelerini birer bırer testen
geçiriyor. çılingır sofrası olarak
sunulan seçeneği başka bir
ziyaretımize bırakıyoruz.
Londra'dakı dostum Hüseyin
Özer ile birlikte Avrupa'daki en
ıyı Türk aşçılan arasında
saydığım l lkan Kurt, yakında
Brüksel'de bır meyhane açmayı
düşündüğünü
söylüyor. Hem de
eskı usul bir
meyhane.
Brüksel'de
demlenmek
isteyenler artık
Brükserin tek
- ^ ^ — — "Rum meyhanesi"
dışında bır
seçeneğe daha kavuşacak. Aynı
akşam, 2004 sonbahannda
Brüksel'de Palais des Beaux-
Arts'da mıni bır Europalia-
Türkiye gerçekleştirileceğinı
öğreniyorum. Ne yapıp edip
Avrupalıya gerçek Türk
mutfağını da tanıtmak gerek.
Italyanlar nitelikh Italyan
lokantalan oluşturabilmek için
Italya Tanm Bakanı'nın
önerisiyle }Tjrtdışındaki Italyan
restoranlanna etıket vermeye
karar vermışti. İlk uygulamaya
da Belçika'dan başlandı.
İtarya'dan gönderilen
uzmanlar. başvuran
lokantalann, Itaryan mutfağını
iyi temsil ettiğine karar verirse
bu lokantalar İtalyan lokantası
etıketini hak ediyor. ttalyan
lokantalannın çoğunu
Türklerin ışlettiği Belçika'da,
Türk lokantalannı da Türk
mutfağından anlayan Türklerin
işletmesinı sağlamak
gerekiyor. Itaryanlann
Belçika'da başlathğı uygulama
tutarsa, diğer ülkelerdeki
İtaryan lokantalanna da
uygulanacak. Bizim
yöneticilenmız de sadece
Türk mutfağı standartlanna
u> an lokantalara Türk restoranı
denmesini sağlasa ya!
İstanbul'u Brüksel'e taşımak
olanaksız ama İstanbul'daki
Türk mutfağı kahtesini
Briiksel'e getirmek olası. Ne.
"Yabancı hazır yiyecek
zincirlerinin cirit arügj
İstanbuTda Türk mutfağı mı
kaldı?" mı dediniz? İnanın
hâlâ var; ben şimdi Türkiye'de
aldığım kılolan vermeye
uğraşıyorum!
(erdincutkuayahoo.com)
ARREŞ.I
- tiııdood
REPEftSTOP
'onorKillines
Ş
PEMAND LEG/SLA
Namus
cinayetine
protesto
Pakistanlı kadınlar,
MuJtan'da gerçekleşen
- namus cinayeti"rü
protesto etmek için eyiem
yapolar. Multan'da 23
yasındaki Afşin
İVlusarrat, "kendi eşini
seçerek" gelenekkre karşı
geldiği için babası
tarafindan boğularak
öMürühnüştü.
Başlangıçta kızının doğal
nedenlerle öldüğünü iddia
eden baba. Pakistan
Cumhurbaşkanı Pervez
Müşerrerin kadının
ölümüyle ilgili
araşbrnıanın
derinJeştirilmesini
emreûnesinin ardından
potis tarafindan
nıtuklandı. Bağunsız
Pakistan İnsan Haklan
Komisyonu, geçen yıl
namus cinayetinde
öldürülen kadm sayısımn
450'den fazla olduğunu
saptamışn. (Fotoğraf: AP)
Gökyüzündeki Lilia'lar...Frankflırt'tan hep bu- yerlere aktanlınm. O
nedenle en çok bildiğim havaalanlanndan
bıridir. Bu kez de Minneapolis'e gitmek için
Chıcago'ya aktanlmayı bekliyordum.
Havahmamnın piste bakan restoranına girdim.
Herkesın aksine. önünde daha 16 saatlik bir
uçuş maratonu olan binsı olarak pistteki
uçaklara arkamı dönerek oturdum. Karnım
uçakta verilen tüm o abuk sabuk yemeklerle
dolu olduğundan yalnızca bir şeyler içmek
istıyordum. Gerçekten de akşamın beşi bile
olmadan peş peşe )
r
uvarladığım iki Bombay
Safir. Atlas Okyanusu'nu aşılabilir, ara sıra
kulağıma çalınan Almancayı katlanılabilir
kılmıştı. Gözümde büyüttüğüm iki saat de
fark etmeden geçip gitmişti. Tam kabinde
yerimi alıp Almanya'yı arkamda bıraktığıma
sevinerek kendimi Amerika havasına
sokmuşken anıden sağım solum önüm ve
arkam Rus gençleri tarafindan kuşatıldı Ural
ve Arizona eyaletlerinin kardeşliği için kamp
programına katılan bir grup öğrenciydiler.
Etrafım eşofmanlı. spor ayakkabılı, ancak
yüzleri ve tırnaklan boyalı sanşın Rus
kızlanyla doluydu. Lufthansa'nın uçan koltuğu
birden Alkazar Suıeması'run koltuğuna
dönüştü. Artık Rus kızlannın yüzlerinde birer
küçük Lflia görüyordum; demek sonunda
başanyorlardı Amerika'ya gitmeyi Lilia'lar.
Amerika'ya, sonsuza kadar Amerika'ya giden
"LJlia 4 Ever"lar... Açüc konuşmak gerekirse
birer küçük orospu görüyordum hepsinın
yüzlerinde. Buna ister önyargı deyin isterse
son yargı, ben sinemanın saltanatı diyorum.
Sinemanın ruhumuzun derinliklerini yavaş
yavaş ele geçiren, teslim olunması kaçınılmaz
ve içimizde sürdürdüğü o cüretkâr saltanatı...
Yanımda oturan kız safkan Rus değildi ve
gözümde Lilia olmaktan son anda
kurtuluyordu. Babası Amerikahydı. Adı da
Diana idı zaten, Lüıa'lann arasında aynkotu
gibi duruyordu. Ona birkaç soru sormayı
düşünüyordum aslında; gündelik yaşamı ile
ilgili birkaç şey... Ne var ki yolculuk yapan bir
gencin en büyük kâbusu geveze yol
arkadaşıdır. Istediğim bilgileri onu ürkütmeden
yavaş yavaş ahnalıydım ağzından.
Endişelenmesine
FRANKFURT gerek olmadığını
söyleyerek girdim
söze; yol boyunca
vıdı vıdı edeceğimi
düşünmemesini
istedim. Kuşkuya
. ^ ^ ^ _ _ _ _ ^ ^ _ ^ _ _ meydan
\ermeyecek
şekilde de çantamdan Isaac Basbevis Singer'ın
Toplu Öyküler'ini çıkardım; 700 sayfalık
kıtabı görünce rahatladı. Evet, böylece
güvenini kazandıktan sonra, yalnızca
Rusya'daki yaşamı ile ilgili birkaç sorum
olacağını söyledim. Üstelik hemen değil,
kulağını walkman'siz yakaladığım zaman
soracaktım. îçecek servisi sırasında boşaldı
kulaklan. Önce şu Ural meselesini sordum:
"Sen de mi bu programın içindesin?"
ŞANŞIN
TÜZÜN
"Hayır, Florida'\a babanun v^nına gidiyorum.''
"Bu Ural nerede biliyor musun?"
Adını ilk kez duvuyormuş gibi yüzüme baktı.
Anlaşılan bu Rus kızı coğrafya bihniyordu.
Koltuğun cebinden uçuş haritasmı çıkardım.
Acaba burada Ural'ı gösterebilir miydi
9
Sovyetler Birliği ile birlikte kafamdaki harita
da paramparça ohnuştu ve çoğu zaman yeni
cumhuriyetlerden birileriyle tanışınca hemen
haritaya bakma ihtiyacı hıssediyordum. Okul
defterini değişimden önce kapatan herkes gibi,
beynimdeki atlas Karadeniz'in üzerindeki dev
kara parçasını parçalı bulutlu gösteriyordu.
Oysa eskiden SSCB der geçerdık; fazla
ırdelemez. kurcalamaz ya da orasını burasmı
parmaklamazdık şimdiki gibi. Kız, haritanın
üzerinde hâlâ Ural eyaletıni anyordu;
parmağını Baltık Denizi'ne soktu biraz, oradan
sağa doğru giderken Belarus'ta anıden durdu.
"Işte benim şehrim!" dedi, "Vrtsyebsk"
Tuhaf bir mutluluk yayıldı yüzüne; sanınm
annesini falan hanrladı, Urallan da unuttu.
Coğrafv'adan geçemediği için başka soru
sormadım ona. Belki de sorulanmı bir gün
yanıma oturacak gerçek bir Lilia'ya
saklıyorum. Kulağında walkman'le, gözlerini
kapatarak Amerikah babasıyla Florida'da
geçireceği tatilin hayalini kuran Vitsyebsk'li
Diana'ya ne sorabilirim ki? Ancak şöyle
diyebilirim ona, uçağımız Chicago'ya
vardığında: "Umanm babanla iyi vakit
geçirirsin,hoşça kalDiana!'' İşte a\nen bunlan
sövledun ben de.
Roma hamamlanna özlem
Adlan u
Bad>1on" ve "Caprina",
"Aguadrom" ve
i
*Aquarena",
"Pinea" ve "Caracana"...
Broşürlerde ve gazete
ilanlanndaki sloganlar da çekici:
"Bertin neşeyle köpür köpür»
Mutlu yaşam vahasi— Şchvet
bahçesL. Eski Roma hamanu_"
Yapılan tapınak, saray, cennetten
bir köşe, Amazon ormanlan
görünümünde. Alışılagehniş
kapah yüzme havuzlannın artık
pek tadı kalmadı. Alman insanı
yüzüp. dinlenip eğlenceyi. kısacası
gününü gün edebileceği. luks
sayılan havuzlara gidiyor.
Şelaleler. köpüre köpüre alan
dereler, dalgalı denizler...
Projektörlerle alttan üstten renkli
ışıklar, sualtı ve suüstü
hoparlörlerinden dinlendirici
melodıler, pahnıyeler, rengârenk
papağanlann çığhklan, atlama
kuleleri, bır uçtan bir uca uzanan
Tarzan ipleri... Yorgunluk
gidermek isteyenlere sauna
bahçelen, buharlı mağaralar, Türk
hamamlan, güneşlenme teraslan
ve cımnastik köşeleri... Bütün gün
boyunca karnı acıkanlara servis
veren lokantalar, kafeteryalar,
barlar... Canı sıkılanlar için oyun
salonlan, TV köşeleri. Bu yüzme
havuzlarmın en önemli çekicüiği
yapı stilleri. Debdebenin, gösteriş
ve aşınlığm yanı sıra pahalı
mermer kaplı. bembeyaz sütunlu,
yüzenlere çoğu kez Roma
hamamlannı anımsatan yüzme
havuzlan insanlan
sabah altıdan
akşamın geç
saatlerine dek sıcak
sulara çekiyor.
1980'hyıllarda
Almanya'da kapalı
yüzme havuzlanna
ilgi azalmış, işleten " ~ ^ ^ ^ " ^
belediyeler her yıl
miryonlarca mark zarar etmeye
başlamıştı. İnsanlar klor kokan
sulardan bıkmış, yüzrnenin yanı
sıra eğlence de arar oknuşlardı.
Iflasa giden kapah havuzlan
restore edip, büyütüp degişık
dekorasyonlarla açan belediyeler
yine kâra geçmişti. Onlan öraek
alan bazı yatınmcılar da Frankfurt,
Münih, Stuttgart, Essen ve Berlin
gibi büyük kentler çevresinde
STUTTCART
AHMET
ARPAD
açtıklan "tapınaklar" ve
"saraylar" ile mılyonlan vurmaya
başlamışlardı. Kaphcalan ile çok
ünlü Stuttgart çevresi ve
Karaormanlar'da, Baden-Baden.
Bad Liebenzell. Bad Dürkheim,
Freudenstadt. Aalen ve Filderstadt
gibi küçük kaplıca kentlerinde son
yıllarda açılan yüzme havuzlan
olağanüstü inşa edihnış
yapılar. Örneğin.
profesör mimar
W1enanduı Aalen
kenti tepelerinden
birine oturttuğu
"Iimes Thennen"
tamamen bir Roma
~m
"^^~ tapınağı. Mimarlann
neo-klasik dedıği
türden. Broşürdeki "Eski
Romaluar ^bi yıkanın" sözleri.
1800 yıl önce Aalen'de yaşamış
olan Romahlan anımsanyor. Ne
de olsa eski Roma'da hamamlar
günlük yaşamın vazgeçiknez bir
bütünüydü. Insanlann bir araya
geldiği kent alanlanndan daha
önemliydı. Hamamlar bır eğlenti
ve sohbet merkeziydi. Politikacılar
ve tüccarlar oralarda buluşurdu.
Günümüz işadamlan da modem
banyolann sauna ve barlannda
buluşuyor. rahat rahat, gözden
uzak iş konuşmalan yapıyorlar.
Kumarhanesinin, büyük parklar
ortasındaki vülalarda oturan ürkek
zengınlerinın, eski ağaçlarla dolu
parklannın, ünlü at yanşlannın ve
vitrinleri pahalı maldan
geçihneyen dükkânlanmn yam
sıra şifalı sulanyla da tanınan
Baden-Baden"de dünyanın belki
de en güzel kaphcası var. 1877
yapımı Friedrich Banyosu. M.S.
213 yılında Roma Imparatoru
CarâcaDa'nın Baden-Baden'in
sıcak sulannda yüzdüğünü
anımsayan kent belediyesi 80'li
yıllarda Caracalla Banyolan'nı da
açmıştı. Mavi ve beyaz mermerler
zemini baştan aşağı kaphyor.
Kocaman kubbe, zarif ince
sütunlar üzerinde yükseliyor.
Datça yakınlanndakı tarihi Knidos
kentinin tannçası Afrodit, geniş
havuzlarda yüzenleri çıplak çıplak
seyredıyor. Yusyuvarlak yapının
her yanı cam. Yüzerek çıkılan dış
havuza kayalardan sıcak şelaleler
köpüre köpüre düşüyor...
aşkı ve bedeli
üzerine
Isveç'in başbakam Göran Persson (54)
âşık. Yıllar süren evliliğinin geçen >ıl sona
ermesinde bunun pa>ı olup ohnadığını
bılmiyonım. Burada falanca abla süfunu
açmaya niyetim olmadığı için ve olsa da
bizim Dış Haberler'deki hanımlanmızın
buna asla izin vermeyeceğini bildiğimden,
bu konuyu irdelemiyorum. Persson'un
sevdiği kadın, Isveçin neredeyse namusu
denilebilecek olan ıçki tekeli
Systembolaget'in genel müdürü Anitra
Steen adlı. olgun bir kadın. Persson,
"Gözleri çok güzel
w
demışti bu ılişki ortaya
çıkınca. Persson aslında Malmö'de
oturuyordu ve eşi orada tanınmış bir yerel
polirikacıydı. 1996'da Persson 'unbaşbakan
olmasından ben evlilik. "gjt-gd" hareketi
gibi sürüyordu. lşin bir püf noktası var:
Systembolaget'in genel müdürünün
hükümet tarafindan tayin ediliyor olması.
Ben şimdi konuma dönüyorum. Persson'un
eşi, Malmö'deki evi aldı, haklı olarak.
Persson'un yaşamının en önemli bsmı
zaten Stockholm'de geçiyor. Anlaşarak
boşandılar. Ve başbakan, sevgihsinin
Stockhohn'ün gözde semtlerinden
birindekı evıne taşındı. "Yeni bir daire
bulmak güç olacaktı" çünkü. Başbakanlığa
yakın bir daire buhnak için bazı tatsız
çevTelerle ılişki kurmak gerekir bu kentte.
Isveç'te, evli olmadan birlikte yaşayan
kişilere "sambo" denir kısaca. Yanı
Persson'la Steen şu anda sambo. Basın,
olavı gayet güzel kabul etti. Persson, özel
yaşamına fazla tecavüz edilmemesi için
sevgilisiyle el ele poz verdiğı birkaç
röportajı kabul etti. Iskandinavya'da bu
olabilijor. Finlandiya'nın kadın devlet
başkanı da ancak seçildikten sonra yıllardır
birlikte yaşadığı sevgilisiyle evlenme
gereği duymuştu. Bu anlayış. kaç ülkede
olabilir
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
bilmiyorum
ama, hiç
değilse
bildiğim bir
ülkede nasıl
olanaksız
olduğunu
yazmama
gerek yok.
Şimdi burada ılginç bir skandal yaşanryor.
Systembolaget'in alışverişten sorumlu
şefleıinin bazılannın, şarap üretıcilerinden
çeşitli bıçimlerde rüşvet aldığı
açıklanmakta. Hatta bunlardan bıri olan bir
kadın şefe, 50. yaş günü armağanı olarak
bir at verilmiş! Birçoğu, şarap tanıtma adı
altında lüks gezüere götürühiıüş. Aynca
bazı kasiyerlerin. yem kasa sistemine biraz
parmak atarak dünyanın en ağır
vergılendirümiş içkilerini zar zor alan
müşterilerin paralannın bir kısmını
ceplerine indirdikleri ifşa edilmeye
başlandı. Peki bunlardan Steen ne kadar
sorumlu? Öyle ya. söz konusu şeflerle
arasında bir de yönetim kurulu var ve onun
başkanı, Merkez Partisi'nin önceki
başkanı Olof Johansson Gazeteler, Anitra
Steen'e saldmnaktalar. Anitra Steen.
soruşturma başlattığını söylüyor ve suç
işlediği bariz olan kişiler hakkında polise
suç duyunısunda bulunduğunu da
vTirguluyor. Ama yetmiyor. O zaman bu
satırlann }azan, şu soruyu kendi kendine
sormadan edemiyor: Eğer bu ülkenin
başbakam aşkını gizh tutsaydı, bağunsız
bir kadın olan Anitra da buna uysaydı,
şimdi bu skandal bu boyutlara varacak
mıydı° Asla varmayacaktı diyonım ben!
Her aşk bir kurban gerektirir çünkü.
Başbakan açık ve dürüst davrandı, sevgilisi
de öyle. Ama yine de dünyanın kadın
haklan bakımından en gelişmiş ülkesi,
kadın ve erkek bakanların sayısının eşit
olduğu Isveç'te en ağır bedeli ödemek yine
de kadına düşüyor. Persson şu sıralar o çok
güzel bulduğu gözleri yaşlı görmekte.
Dilerim ıkısı de herkesin canı
cehenneme der ve çeker gider baş başa
yaşayabilecekleri bir köşeye.
Hiç değilse, bır aşkın bedelim
paylaşmış olurlar. aynen aynı yastığı
paylaştıklan gibi! Önemh olan aşkın
kazanması. fj