25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
-17 KASIM 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA EKONOMt ekonomi@cumhuriyet.com.tr 13 Türkiye'nin son 20 yddaki borçlanma tutan 1 trilyon dolar oldu; 316 milyar dolar da faiz ödendi DededentorunaborçANKARA(Cumhuriyet Bürosu) - Türkiye'ııin son 20 yıîda 1 trilyon dolardan fazla borç akiığı, bu dö- nemde 316 milyar dolar da faiz öde- digi,yaunmlara iseyalmzca 170 mil- yar dolar ayırabildiği bildirildL Ankara Ticaret Odası'nın (ATO), "Borç Ekonomisinin 20 Yılhk Sey- ri" araştırmasına göre Türkiye, 1983-2003 döneminde 243 milyar dolan dış, 811 milyar dolan da iç borç olmak üzere toplam 1 trilyon • ATO'nun 'Borç Ekonomisinin 20 Yıllık Seyri' araştırmasına göre, 1983-2003 döneminde Türkiye 243 milyar dolar dış, 811 milyar dolar iç borç olmak üzere toplam 1 trilyon 55 milyar dolar borcun altına girdi. Aynı dönemde 316 milyar dolar faiz ödemek zorunda kalan Türkiye kamu yatınmlan için yalmzca 170.1 milyar dolar para ayırabildi. 55 milyar dolar borcun altına girdi. Türkiye, aynı dönemde 81 milyar dolar dış, 235 milyar dolan da iç borçlar için olmak üzere toplam 316 milyar dolar faiz ödedi. 1 trilyon dolardan fazla borçlan- maya gidilen bu dönemde kamu ya- tınmlan için aynlan para ıse 170.1 milyar dolar düzeyinde kaldı. İç ve dış borç faizlerinin milli ge- lire oranı 1983'teki yüzde 3.2'lik düzeyınden 2001 yılında yüzde 25.3'e ulaştı. Bu oran 2OO2'de yüz- de 17.9'a, 2OO3'te yüzde 14'e geri- ledi. Araştırmaya göre, Türkiye bu- günden itibaren hiç borç almasa bi- le 2010 yıhna kadar 123 milyar do- lan iç. 147 milyar dolan da dış borç olmak üzere toplam 270 milyar do- larlık geri ödemede bulunacak. ATO Başkanı Sinan Aygün. alınan borçlann, istihdam ve katma değer yaratacak yatınmlarda kullanılacak yerde, yolsuzluk, yanlış yatınmlar ve popülist politikalar için heba edil- diğini söyledi. "Neyankki Türkiye ekonomisini siyasetçi, bürokrat, işa- damı şeytan üçgenindeki popülizm yıkti" değerlendirmesinde bulunan Aygün, "Bu ülkeyi tefecinin eBne düşürdüler. kalkınıyoruz' nuruk- lanyla borç abp kurda kuşa yem ettiler" diye konuştu. İSTİKRAR ENDEKSt Türkiye iyiyegidryor Türkiye, ekonomik ve politik açıdan geçen seneye oranla daha istikrarb bir görünüme kavuştu. Yatınm bankası Lehman Brothers ve politik risk analizi yapan Eurasia Group tarafindan yapılan "potitik istikrar endeksT, Türkiye, Tay- land, Rusya, Arjantın ve Endonezya'nın geçen seneye göre daha istikrarlı bir ko- numa ulaşnğını ortaya koydu. The Economıst dergısi. bu haftaki sa- yısında, ülkelerin "krizJere karşı koyma ve oluşmasını engeüeme" yeteneğını öl- çen politik istikrar endeksine yer verdi. Endekse göre Macaristan, geçen sene- ye oranla görülen düşüşe rağmen bu yıl da gelişen ekonomiler arasında "en is- tikraıiT ülke olma özelliğini koruyor. 100 puan üzerinden yapılan değerlen- dirmede, 70 puanla Macaristan'ı Po- lonya takip ediyor. Ilk iki sırayı payla- şan ülkelerin geçen seneye oranla düşüş yaşadığını gösteren endekste, Türkiye, geçen seneye oranla istikrar bakımın- dan iyileşme gösteren ülkeler arasında bulunuyor. 1OO=*n yOks«lc istikrar 40 50 Macaristan KsyraMsn Lehman 3/uthers, Eurasıa Group Aksaray ilinde 17 yıldan beri faaliyet gösteren kamyon fabrikası atağa geçti Kriz Mercedes'e stratejideğiştirUi Ekonomi Servisi- Her4-5 yılda bir yaşanan krizler, iç piyasaya yönelik yapıldığı için üretimin düşmesi, yaşa- nan sancılı işten çıkarmalar, Merce- des Benz Türk'ün Aksaray'daki kam- yon fabrikasını da ciddi bir strateji de- ğişikliğine yöneltti. Otomobilde dün- yanın önemlı üretim merkezleri ara- sına girme yolunda hızlı adımlar atan Türkiye, DaimlerChrysler'in Merce- des marka kamyonlannın da Alman- ya ve Brezilya ile birlikte dunyadaki 3 stratejik üretim merkezi arasına gir- di. Mercedes- Benz Türk AŞ Kam- yondan Sorumlu Teknik Direktör Hans Prter Heinstein, Aksaray'daki kamyon fabrikasında üretilecek tama- men Türkiye'ye özgü aracın. hem Av- rupa hem de dünya pazarlannda satı- lacağını açıkladı. Mercedes-Benz Türk AŞ'nin Aksaray'daki kamyon fabrikası, düzenlenen bir etkinlikle basına tanıhldı. Fabrika kadar, yöne- ticisi sempatik Heinstein da ilgi top- ladı. 35 yıldır Mercedes'te çahşan Hans Peter Heinstein, liseyi açıktan bitirip önce makine mühendisliği okudu, ardından iş ekonomisi eğitimi aldı. 745 çalışanı var Sermayesi 100 trilyon lira olan Mercedes Benz Türk'ün ortaklan Da- imlerCHrysler AG (yüzde 66.91), Overseas Lending Corporation (yüz- de 18.08), Koluman Holdıng (yüzde 7.05), Türk Silahlı Kuwetleri'ni Güç- lendirme Vakfı (yüzde 5), Makina ve Kimya Endüstrisfnden (yüzde 2.96) oluşuyor. 745 çalışanı olan Aksaray kamyon fabrikasında hafif sınıfkam- yonlar Atego, ağır sınıf kamyonlar ve çekiciler Axor markasıyla üretiliyor. Aynca Unimog araçlar imal ediliyor. Bu araçlann yanı sıra Almanya'da üretilen belediye tipi otobüslerin şa- silen de 1991 yılından bu yana üreti- lerek ihraç ediliyor. 1998 yılında ye- ni kamyon stratejisini uygulamaya ko- yan Mercedes Benz Türk, bu kapsam- KADIKÖY 3. AİLE MAHKEMESİ'NDEN 2003 i 250 Vasi. Mahkememizce venlen 10.11.2003 tarih ve 2003/ 1250-274 E.K. sayılı ilamı ile Halil ile Ayşe'den olma Bursa 1926 doğumlu Müşerref Melek 4721 S. TMK'nun 405. maddesı gereğince vesayet altına alınarak kendisine Mustafa Melek vasi tayın edıl- miştir. Keyfiyet ilan olunur. 13.11.2003 Basın: 55908 SJS. DOĞAEVLERİKONUT YAPI KOOPERATİFİ İLANEN TEBLİGATTIR SS. Doğaevleri Yapı Kooperatıfı Cyesı Çıgdem Ge\Tek'in, üyehk aidatlannı öde- memesi nedeni ile Koceelı 3. Noterlıği'nın 09.10. 2003 tarih ve 565 yevmiye nolu bi- rinci ihtan Hekim Ata Cad. Emek Ap. No: 94 3 Emirgân - Istanbul adresınde 25.02.2003 tarihinde tebliğ edilmiştir. lkincı ıhtar Kocaeli 3. Noterliği'nin 17. 03.2003 tarih ve 4573 yevmiye nolu ihtan keşıde edılmış bu ihtar 21.03.2003 tarihin- de kendisine tebliğ edilmesıne karşın öngörülen sürelerde borcunu ödemediği için Yönetım Kurulu'nu 28. 04.2003 tanh ve 49 sayılı karan ile Kooperatif üyeliğinden ihracına karar verilmiştır. Bu karar aynı adrese teblığe çıkmasına karşın teblıgat yapüamamış ve Çiğdem Gevrek'in adresı terk ettigı yeni adres bırakmadığı bildirilmıştir. Cyelikten ihraç edilen Çiğdem Gevrek'in adresi araştuTnalara rağmen bulunamadı- gından üyelikten ihraç karannın ilanen tebliğı'ne yönetim kurulunca karar venlmiş olup, keyfiyet ilanen tebliğ olunur. 31.10. 2003 SS. Doğaevleri Yapı Kooperatifı Yön Kur. Bşk. Atilla Hacı SÜLEYMANOĞLU Yön. Kur. 2. Bşk. Handan ÖZTÜRK Basın: 54439 BARTEV İLİ - ULUS İLÇEŞİ ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2003 102-103 Mahkememizin 2003 102 Esas ve 2003*103 Esas sayılı dosyalannın yapılan açık yargılaması sırasuıda venlen ara karan gereğince; A- 2003/102 Esas sayılı dosyada; davacı DSİ Genel Müdürlüğü tarafindan. Bartın lli, Ulus llçesi, Akörensöküler Köyü, Değirmendüzü mevkiinde bulunan, Kuzeyi: Hasan Gök tarlası. Güneyı: Hasan Özdemir tarlası, Doğusu: Irmak. Batısı: tbrahim Güney tarlası ile çevrilı davalı Durmuş oğlu Naıl Furuncu'nun zil- yetliğinde bulunan taşınmazın 131 67 m2iık bölümünün, B- 2003/103 Esas sayılı dosyada; davacı DSl Genel Müdürlüğü tarafindan, Bartın lli, Ulus llçesi, Akörensöküler Köyü, Değirmen Düzü mevkıınde bulunan; Kuzeyi: Kumlucu - Abdipaşa karayolu, Güneyi: Nail Furuncu tarlası, Doğusu: Innak. Batısı: Osman Furuncu tarlası ile çevrilı davalı Cemal oğlu Hasan Gök'ün zilyetlı- ğınde bulunan tasınmazın 536.12 m2'lik bölümünün; Kamulaştırma bedelının tesbıtı. davacı adına tescili talebiyle ile dava açıhTuştır. 2942 Sayılı Kamulaştırma kanunun 10. maddesı geregınce ilanen duyurulur 29.09.2003 Basın: 47841 Otomobilde dünyanın 'önemli üretim merkezleri arasına girme yolunda önemli adımlar atan Türkiye, DaimlerChrysler'in Mercedes marka kamyonlannın da Almanya ve Brezilya ile birlikte dunyadaki 3 stratejik üretim merkezi arasına girdi. ALMAN MUDUR HALKEV SEVGİLİSİ- "Tekhfaldığımda memnunryetle gektim. löyıldır burada yaşıyorum. Brezüya ve ÇiıTden de tekîrf geldi, gitniedim. Anlan tohumlan görmek güzel şey. 2004 yıh sonunda emekli olduğumda Türkiye'de kalacağım. eski Datça'ya yerleşeceğiııı''diyen Hans Peter Heinstein, çevre halkının da büyük sevgisini kazanmış. 3YILSONRAİŞGARANTÎLERİ\AR-HaticeG«tik 15,EmineKahveciise löyaşında. Ak- saray'daki Mercedes Benz Kamyon Fabrikası"nın 3 yılhk eğitinı atölyelerine kaoian ilk laz öğrenciler. Üköğretimi bitirdikten sonra şirketin açOğı sınavı kazamp eğitimlerine başladılar. 3 >ıhn sonunda iş garantiteri var. tkisi de hseyi dışardan bıtirmek istiyor. Hedefleri, ünrversi- te eğitimi alarak Aksaraj'daki fabrikamn katifrye çahşan kadrosuna kaülmak. da Aksaray fabrikasında yaklaşık 75 Mercedes Benz Türk Aksaray Fabri- ötesinde, geliştirmede de yeni bir atı- milyon Euro tutannda bir yatınm ger- çekleştirdi. Yeni kamyon stratejisi, şir- ketin otobüs stratejisineparalel olarak kamyon ihracatrnı da önemli bir he- def olarak gündemine getirdi. Almanya'daki kamyon fabrikası ile aynı kalitede araç üretilir hale gelen kası, 2001 yılı içinde Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine ihracat başlattı. Ürün ve ürün kalitesinin eşitlenme- siyle Mercedes Benz Türk'ün yan sa- nayicileri, Almanya'daki kamyon fab- rikalanna da parça verme olanağına kavuştu. Üretimde marka olmanın lım ve açılun sağlandı. Ürünleri geliş- tirme sorumluluğu Mercedes Benz Türk'e verildi. Geliştirme projeleri- nin 10 milyon Euro bütçesi var. De- neme atölyeleri kuruldu. Kısmen tek- noloji üretiliyor, geliştirme testleri ya- pılıyor. A1NKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Sahş Aşkı AKP hükümeti kamuya ait ne varsa satıyor. Bunun adı yalnızca özelleştirme olamaz; yapılanlar, özelleştirme söz- cüğünün ne kadar yetersiz kaldığını gösteriyor. Yirmi yıla yakın bir süredir ülke özelleştirme süreci ya- şıyof. Vanlan nokta, ne ekonomik ne de toplumsaJ açıdan sağlıklıdır. Ekonomi, hemen her gün, "özelleştirme ola- cak/olmayacak falı" açıyor. Satışlan sırasında yaşanan ya- sa ve kuraldışılıklar bir yana, özelleştirilen kamu kuruluş- lannın özelleştirme sonrasında nasıl bir gelişme gösterdik- leri; satış amaçlannın dışında kullanılıp kullanılmadığı; ya- tmmlannı ve üretimterini arttmp arttırmadıklan sorgulanmı- yor. Satılan kamu kuruluşlanndan işten çıkanlanlann ya da o kuruluşlara ürünlerini satan çrftçilerin uğradığı bûyük ka- yıptar ve karşılaştıklan yıkımlar da konuşulmuyor. Hükümet, iktidannın bir yılı boyunca, eski deneyimler- den gerekli dersleri çıkarmadan ve bunlara dayalı yeterli bir yasal attyapı oluşturmadan ve çok daha önemlisi, ül- kenin uzun dönemli bir kalkınma programinın çatanı kur- madan; kısaca gerekli ön hazırlıklan yapmadan "satanm, babalargıbisatanm" politikasıyla ışe girişti. önce PETKİM, son günlerde de TEKEL örneklennin kanrtladığı gibi özel- leştirme sürecinde gelinen nokta tam bir gûiünç başan- sızlıkbr. Ancak, satış amacı, uyan tanımayan. soz dinle- meyen ve gözü kör eden bir aşka, bir tutkuya dönüşmüş- se, bu gülünç başansızlık sürdürülecek demektir. AKP'nin yaptığı da buduri ••• Bütçe görüşmeleri sırasında bakanlıklannın bütçeleri üzerinde konuşan bakanlar, art arda, kamu vartıklannın sa- tışıyla ilgili olarak yaptıklannı ve yapacaklannı. çok büyük bircoşkuyla, giderek aşkla anlatryor. Hükümet üyelerinin, çoğu kez yapay bir gülümsemeyle sergiledikleri sunuşla- nnın da kanrtladığı gibi, sınırstz satş anlayışı, AKP iktida- nnın iliklenne ışlemıştir. Bu konuda çok sayıda örnek var. Maliye Bakanı, yalnız kendi elindeki her şeyi, sosyal te- sısler dahil, satışa sunmakla kalmıyor; kullanımı Kültür ve Türizm Bakanlığı'nda olan Sait Halim Paşa yalısını bile bir "butik ofe/" olarak değerlendirmek üzere pazarlıyor. Tanm ve Köyişleri Bakanı, devletin elindeki üretme çrftliklerini bir an önce özel sektöre kiralamaya çalışıyor. Bakan bunun- la da kalmıyor: araştırma birimlerini çağdaş teknolojik ge- lişmelere koşut bir yapıya kavuşturarak çalıştırmak yeri- ne, bunlann "ya kapatılacağını ya da özel sektörün kulla- nımına sunulaeağını" aeıklıyor. Üreticiye, tohum,fide,fi- dan, damızlık hayvan sağlayan ve teknikeğitimveren Üret- me Istasyonlan da tek tek özel sektöre veriliyor. Çevre ve Orman Bakanı, bir taraftan, kadastro işlemleri tamamlan- madıgından "devletelindekiarazi varlığını b'lmiyor" dıyor, diğertaraftan da girişimcilere kendi "özel ormanlannı kur- malan için kamu arazilerinin karşılıksız verileceğinr, bu- nunla da kalınmayarak bu tür girişimcilerin "ek teşviklerle destekleneceğini" müjdelıyor. Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı da Çukurova ve Kepez kepazelikleri yaşanmamış gibi, enerji üretim birimlerinin adım adım özel ellere verile- ceğini, üsteiik nasıl olsa özelleştirilecekleri beklentisiyle bu tesislerin yatınmsız ve bakımsız bırakıldığını, bu neden- le de "gerçek değerierini yitirdiklerini" belirterek dile geti- rryor. Bu anlayışın dayanağının ne olduğunu bir başka ba- kan, Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı, kamuya ait ışlet- me, sosyal tesis ve arazıler özel kesıme verilirse bunlann "ekonomiye katkılannın daha yûksek olacağını" özenle vurguluyor. Gelecekte devletin, yol, okul vb. kamusal iş- lerin yapımı için aşın kamulaştırma bedeli ödemek zorun- da kalabileceği bile hesaplanmadan ve ekonomik verimin tek başına mülkiyet biçımiyle açıklanamayacağı gerçeği unutularak "her şey özelin olmalı" savı uygulanmaya ko- nuluyor. örnekler çoğaltılabilir; bu açıklamalardan çıkan sonuç, kamunun elinde irili ufaklı ne varsa bunlann tamamının sa- tılmakta olduğudur. özelleştirme yalnız büyük işletmelerie sınırlı kalmıyor; bunlann dışında, kamuoyunun izleyemediği bir gizü aşk alanı var. Kamuoyu bu dünyayı hıç izleyemiyor. Oysa, "bü- yûklerin" özelleştirilmesı sürecinde yaşanan korkutucu oyunlar "küçüklerin bu gizii aşk alanında bir şeyter dön- dûğünün" kanrtı sayılmaz mı? ••• Bu "toptan sabş" noktasnda baan-yayın dünyasının ni- teliği gündeme geliyor. Ulkede kamuya ait ne varsa satılırken basın-yayın, ne yapıyor? Son yıllarda sürekli yaptığını! özelleştirrne dahil, her konuyu, kendisine sahip olan sermaye grubunun çı- karlanna göre ele alıyor; bunun için savaşıyor; bağlı okJu- ğu özel çıkan savunmayı asıl işi sayıyor. "Büyüklenn" ozelleştırilmesınde bu tutumu sergileyen basın-yayın, küçüklerin özelleştinlmesini ise tümüyle es ge- çıyor. "Küçüklerin satışı" basın için haber değeri bile ta- şırruyor. Oysa, asıl büyük vurgunlar, büyük bir olasılıkla, küçüklerin satışının aynntısında yaşanryor. yakup@metuedu.tr DÜNYA EKONOMtSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA erginy ftr.net 9 Kasım'da Riyad'da bombalı saldınyla açılan, Nasıriye'de devam eden ve 15 Ka- sım'da Istanbul'da patlayan bombalarla ka- panan haftayı, belki de gejecekte tarihçi- ler, ABD'nin Irak'ta asken bir zafer kazana- mayacağının ortaya çıktığı, Bush yöneti- minin paniğe kapılmaya başladığı, bir dö- nüm noktası olarak saptayacaklar. Daha kı- sa dönemde, bu hafta, The Economist, "ABD'nin çizdiği tozpembe tonun solma- ya başladığını" yazıyordu... ABD irak'ta kaybedlyor Bush yönetiminde bir panik var çünkü, arbk, "neocon", American Enterprise Ins- titute'den, Reule Marc Gerecht'ın sözle- riyle "Yönetim, Irak programının iflas etti- ğini b;7/yor"(rhe Asia Times 15/11), ittifak- larzincirinin zayrflamaya devam ettiğini de! Avrupa eliti, şimdi, IFRI'den (Fransız Ulus- lararası llişkiler Enstitüsü) üst düzey da- nışman Dominique Moisi'nin Rnancial Ti- mes'da vurguladığı gibi (13/11), ABD yü- zünden "dünyanın (Batı ittifakını kastedi- yor-E.Y.) Irak'ta Bataklığa saplandığını", Bush yönetiminin dünyayı bir istikrarsıziığın, hatta kaosun içine sürüklediğini düşünü- yor. Daha çok Kongre üyeleri ve bürokrasi tarafindan okunan National Journal da 7 Kasım'da, "Fransızlarhaklrydı" başlıklı bir deneme yayımladı. Şu kargaşaya bakınız: Irak sömürge valı- si Bremer geçen hafta aniden VVashing- ton'a çağnldı. önceki hafta, Irak Geçici Kuklalannı, etkili olamadıklan için değiştir- meyi düşünen VVashıngton, geçen hafta, 180 derece dönüşle Bremer'den, yönetimı Irak Geçici Kuklalanna, savaşı da Iraklı güç- lere devretme sürecini hızlandırmasını iste- dı. O günlerde CIA, Bush yönetimi için ha- arladığı bir raporu, kısmen basına sızdınyor- du. Rapor, direnişin nioelik ve nitelik olarak giderek büyudüğünü, Bremer'in iddiasının aksine, 5.000 değil 50.000'den fazla savaş- çısının olduğunu, daha da önemlisi, Irak hal- kının gıttikçe artan bir çoğunluğunun "ko- alisyon gûçlerinin yenilebileceğine inanma- ya başladığını" söylüyordu (The Philedelp- hia lnquirer, 12/11). Haftanın ikınci yansın- da, sıvil halkın yaşadığı bölgelen, ABD^nın Bataklıkta, Hep Birlikte... Hovvitzer toplanyla ve uçaklarla yeniden bombalamaya başlaması bir çaresizlik, pa- nik görüntüsünü güçlendirirken pazar günü kayıplannın 420'ye ulaşmast, sürecin Vıet- nam'dan bile daha hızlı ileriediğinı gösteri- yordu. Vıetnam'da, ABD'nin kayıplannın 400'e ulaşması iki yıl aldı. Sorun stratejik Rumsfeld'in "Böyle kötü haftalar da olur", açıklaması sanınm artık geçerli değil. Çünkü, Irak'ta yaşanan sürecin içinde, ter- sine çevrilmesi giderek dahada zorlaşan bir stratejik boyut var. önceki, pazar, NewYorkTimes'dayayımlanan, / bir çözümleme bu sap- tamayı güçlendiriyor. 30 yıl CIA'da gizli ha- rekâtlar bölümünde üst düzey yönetici olarak çalışmış, şim- dı emekli uzman, Milt Bearden, o yazıda, Irak süre- cini, 2500 yıl önce Sun Tzu tarafin- dan yazılmış ol- masına karşın bu gün, ordularda ve ÇUŞ'lerin üst dü- zey yöneticileri arasında da temel ya asker göndermekten vazgeçtJğini açık- ladı. Nihayet, Wolfowitz'e yönelik saldın, Chinook ve Black Hawk helikopterlerinin düşürülmesi, iki Abrams tankının imhası, sıranın ciddi askeri hedeflere geJdiğini gös- terıyordu. Özetle, Irak'ta direniş, Sun Tzu'nun ölçütlerine göre çok başanlı bir bi- çimde evrimleşiyor. Buna karşılık ABD, so- nuçsuz, maksadını aşan, halkın nefretini daha da arttıracak misilleme operasyonla- n yapmaya başladı. Cezaylr + Vletnam Irak savaşının ABD açısından bir yenilgi- ye doğru evrimleşmeye başlamasının bir nede- ni de Rumsfeld ve ekibi- nin, (ben emperyalist küstahlık, ırkçılık- ide- olojik körlük- yüzünden diyeyim, siz istihbarat yetersizliği yüzünden deyin), Irak'ta kendileri- ni bekleyen durumu doğru değerlendireme- miş olmalan. RumsfeJd, Irak'ı kendi sryasi kari- yeri için kullanmak iste- di. Rumsfeld ABD ordu- sunda uygulamaya ça- Le Monde gazetesinden ahnmıştır. kaynaklardan bıri olarak kabul edilen, Stra- teji Sanatı yapıtında iferi sürülen ölçütlere göre ınceliyordu. Tzu'ya göre savaş sana- tında en üst düzey başan, düşmanın, fiziki güçleri değil, stratejisi hedef alınarak elde ediîebilirdi.lkincisi, öncelikle düşmanın müt- tefikierine saldırmak geriyordu. Ondan son- ra doğrudan düşmanın guçlerine... Saddam'ın, ordusunu koruyarak gerilla savaşına çekilmiş olrnası, ABD stratejisini bozdu. Arkasından Ürdün Konsolosluğu, BM ve Kızıl Haç karargâhlan, Türkiye Kon- solosluğu (henüz Nasırıye bombalanma- mıştı) gıtM ABD müttefikierini hedef alan sal- dınlar, ittifakı zayıflattı. Cuma günü Japon- lıştığı yeniden yapılandır- ma sürecine uygun, "ağ- mefcezli" (bilişim ağlanyla birbirine bağlı), göreli olarak küçük, ama hızJı, vurucu gücü yüksek bir "yeni ordu" konseptinı Irak'ta (ülkenin 10 yıldır ambargo altında yaşadı- ğını da düşünerek) kolaylıkla ve başanyla deneyebileceğini düşündü. Neoconlar da, tam bir emperyalist körlükle, Irak halkının kendi ulusal, kültürel, dini özelliklerin- den vazgeçerek, hemen bir "ileri ülkenin", kültürün himayesine sığınmayı tercih ede- ceklerini düşündüler. Ancak toz duman yatışmaya başlayınca gördük ki, bu "yeni ordu" savaşamadan galip gelmiş; rejim değişmış, ama Irak or- dusunun er elit kesimi, adeta ortadan kay- bolmuş, hatta Clautzwrtz'ın tavsiyesine uyup, kendi istediği savaş türünü, bir geril- la savaşı stratejisini uygulamaya başlamış- tı. Buna karşılık, direniş başlar başlamaz, Rumsfeld'in bu "yeni ordusunun" bütün zaaflan ortaya çıktı. Bu "yeni ordu", belki çok az sayıda askerte düşmanı uzaktan vu- rarak imha edebiliyor, bir rejimi devirebili- yordu ama, hızia yayılan toplumsal kaosun gosterdiği gibi, işgal ettiği toprakJara hâkim olamıyordu. Belki direniş olmasaydı bu az sayıda güç, zaman içinde istikrar sağlaya- bilirdi ama, şimdi bu "bilişim devriminin" tüm olanaklanndan faydalanan "yeni tip" ordu, ufak ama iyi örgütlü, halk tarafindan desteklenen, gayri nizami güçlerden olu- şan bir direniş karşısında (4. Kuşak Savaş- larda), etkili olamıyor. adeta yavaş yavaş kanayarak ölmeye dunjyordu. Bu arada, her çırpmışı, işgalciyi, halkı yanına kazana- rak duruma egemen olma hedefinden, bı- raz daha uzaklaştınyordu. Şimdi, tek çare klasik işgal gücü olmak. Bunun için de ABD'nin asker sayısını, ki- mi hesaplara göre 400.000'in üstüne çı- karması, direnişçiye ve onu koruyan hal- ka yönelik şiddetin dozunu, bu günün dünyasında kabul edilemez bir düzeye yükseltmesi gerekiyor. ABD'nin ınsan ve mali kaynaklannın, ordusunun, halkının psikolojik/ideolojik yapısının buna elveriş- li olup olmaması bir yana, bu gerçekler, Irak özelinde, ABD'nin, imkânsızı gerçek- leştirerek Cezayir-Vıetnam savaşlannın kanşımı (iyi donatımlı, eğitimli, tecrübeli ve kendi ülkesinde, üsteiik ormanlarda de- ğil, modern kentlerde sivil halkın içinde hareket eden, intihar eytemlerine başvu- rabilen, bir gerilla ordusuna karşı) bir sa- vaşı kazanmayı başarmasını gerektiriyor. Bu günkü koşullarda böyle bir zafer ABD açısından elde edilemez gibi görünü- yor. Yönetimi ve sorumluluğu, kukla bir Irak rejimine devretmenin ise (bu taktiğin antikomünizm gibi güçlü bir ideolojiye da- yandınlmasına rağmen Vietnam'da bile yenilgiyi engelleyemediği düşünülürse) ABD açısından, sorunu daha da karmaşık- laştıracağı kesin. Dominique Moisi "ABD pisliğebattı, bızde battık" diyeyakınırken çok haklı. ~ ~
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle