01 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 11 KASIM 2003 SALI OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAYAKBAL Hangi Atatiipk' mü? Bir gazete Atatürk'ün ölüm yıldönümü dolayı- sıyla biryazı yayımladı. "Hangi Atatürk?" diye so- ruluyor. Devrimci mi, ülkücü mü, dindarmı, demok- rat mı, Kürtçü mü? Hangisi? Ülkücülüğüne örnek olarak da Atatürk'ün 1930'lu yıllarda Türk bayrağını değiştirmek istediğini, ay yıl- dızın yerine bir kurt başı konması istediğini göste- riyorlar! Ay yıldız Osmanlıyı anımsatıyormuş, kurt başı iseGöktürkleri!.. Afet Inan 'Atatürk'ten Yazdıklanm" kitabında ko- nuya açıklık getirmiş. Devlet arması için kurt başını önerenlere işte Atatürk'ün yanıtı: "Buniartn hiçbiri bugünkü dünyamızın içinde kurulan yeriı birdevletin arması olamaz. Devlet ar- masım, sembolik bir insan başı olarak temsil et- meli... Bu dünyada her şey insan kafasından çı- kar. Bir insan başının ifade etmeyeceği hiçbirşey tasavvur edemiyorum." "Hanai Atatürk" diye araştıranlara bir öğüt ve- reyim. Once "Büyük Söylevl okusunlar. Sonra onun tüm konuşmalannı, söylevlerini toplayan "Ata- türk'ün Bütün Eseıieri" (Kaynak Yayını) adlı kitap- larını alıp incelesinlen Atatürk kimdir, nedir, neci- dir, ne yaptı, ne yarattı, Türk ulusu için düşleri, umutlan, beklentileri neydi görsünleranlasınlar! Bir daha da "Hangi Atatürk" diye kafalan kanştırma- ya kalkışmasınlar... Atatürk'ün ölüm yıldönümünde onu hâlâ anla- mamakta direnen bazı kafalara Atatürk'le ilgili ba- zı gerçekleri anımsatmak istiyorum. İşte Atatürk'ün ulusuna seslenişleri: "Ferdin saltanatına ve onun temsil ettiği meş 'um idare tarzına, şekline çevrilen her sîlah mukad- destir." "Hükümetlerin icraatı menfi olup da millet itiraz etmez ve iktidan düşürmezse bütün bu kusur ve kabahatlere katılmış demektir." "iyi bilinir ki Türkiye Cumhuhyeti, şeyhler, der- vişler, meczuplar memleketi olamaz. Endoğruen hakiki tarikat medeniyet tarikatıdır. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kâ- fidir." "Bizi yanlış yola sevk eden habisler, biliniz ki çok kere din perdesine bürünmüşlerdir. Saf ve nezih halkımızı hep şeriat sözleriyle aldatagelmiş- lerdir. Tarihimizi okuyunuz, dinleyiniz, görürsünüz ki, milleti esir eden, harap eden fenalıklar hep din kisvesi altındaki küfür ve melanetten gelmiştir." "Biz halkımızı korumak, istiklâlimizi emin bulun- durabilmek için milli bütünlüğümüzle bizi mah- vetmek isteyen emperyalizme ve bizi yutmak is- teyen kapitalizme karşı, milli topluluğumuzca sa- vaşmayı caiz gören bir mesleği takip eden insan- lanz." "Terakki yolumuzun üstünde dikilmek isteyen- leri ezip geçeceğiz. Dünya müthiş bir hızla, cere- yanla ilertiyor, biz bu ahengin dışında kalabilir mi- yiz?" Anısınasaygıyla... OKTAY AKBAL Satışta olmayan öykü kitapları yeniden basıldı: TARZAN ÖLDÜ 6. Basım YALNIZLIK BANA YASAK -6. Basım İSTİNYE SULARI - 5. Basım KARSI KIYILAR - 4. Ba.sım CANYAYINLARI Bilgi Paylaşım Kültürü... Okullanmızda var olan teknolojik araç gerecin öğretim etkinliğinde kullanma yeterliğine sahip olunmaması ya da bilgisayann olmasına karşın, okulun internet ağına bağlı olmaması, bilgi kültürünün yeterince gelişmediğinin bir göstergesidir. Prof. Dr. Cevat CELEP Kocaeli Üni. Eğitim Fak. Eğitim Biiimleri Böl. Bşk. Y irmibirincı yüzyıl, bilgi toplumu çağıdır. Özellikle gelişmekte olan toplumlann bilgideki hızh gelişi- me ve değişime ayak uydurabil- mesi büyük önem taşunaktadır. Bilgi toplumu olmak, hem teknooljik altyapı- ya hem de bilgi paylaşım kültüriine sahıp ol- mayı öngörmektedir. Küreselleşmenin kendini hissettirdiğı gitgı- de küçülen dünyamızda, yeni şekillenmekte olan "Bflgi Yönetimi" yaklaşımı, örgütleri ge- leceğe taşıyacak en önemli kavramlardan biri- sidir. "Bilgiyönetimi: imanlann deneyimlerini, uz- manlıklannu yeteneklerini. düşüncelerini etki- li olarak örgütleyen. bunlardan yararlanan ör- gütsd ve kişisel uygulamalardan oluşan enerji- lerinL,örgütüniçerisinekatmaveörgütünamaç- lannaulaşmasıiçinbigBenme(enforınasy<)n)ka\- naklannınparçalan olarakifadeedilendurum- lanörgüttebütünleştimedk"(Todd. 1990:43). Bilgi yönetiminde bilgi iki farkh açıdan ele alınmaktadır. Bunlardan birincisi "bilgi bir ger- çektir" görüşüdür (Morgan, 1986). Bu görüş, bilginin, gerçek verilere dayalı bilimsel "ger- çekler" olarak adlandınldığını ve bu yüzden tartışılamaz olduğunu sa-^ıınur. Gergen 11991), bu tartışılmazlığı "bifim adamlannın ideoloji- ye kutsalhk eklemesi" olarak tanımlamaktadır. Ikincı görüş ise bilginin, bilgi yönetimi alanı- nın içerisinde "tophımsal olarakyapüandınldı- ğT görüşüdür. Buygomeve arkadaşlan (1994), "bilim felsefesinin büyük ölçüde ussalüstdüzey bilginin ötesinde kültfirel ve tarihsel süreçleri içeren bilinı tarihi ve sosyolojisi temetine dayalı bir zihinsel süzgeçten geçirilerek yeniden ohış- turukJuğu fikrini ifade eder. Öyleyse bilgi. temelde bir gereksinimi kar- şılamaya yönelık olarak, yapılan bilimsel araş- tırmalar sonucunda ortaya çıkan bilgi ya da bu- na dayalı olarak üretilenteknolojik bir ürün, salt gerçeği içerir. Öte yandan da bu bilgıyi ürete- nin üretme amacı, değerlen ve bu bilginin kul- lanılma amacı bilginin toplumsal yönünü. ya- ni kültürel boyutunu içerir. Bu durumda bilgi. bir taraftan ülkelerin kal- kınmasında önemli rol oynarken, öte yandan onu üreten toplumun da kültürel değerlerini ıçerdi- ğı için kültürel özümlemeyi de (asimilasyonu) beraberinde getirir. Bilginin ya da teknolojik ürii- nün bir başka toplum tarafuıdan kullanıldığın- da kültürel özümleme derecesi. o toplumun eğitim düzeyine bağlıdır. Bilgıyi ve teknoloji- yi dışandan almakta oluşumuz, toplum olarak bilgi yaratımı konusundayetersiz olduğumuzun kanıtıdır. Ithal ettiğimiz bilgi ve teknolojiye ya yeni kullanım amaçlan eklemekteyiz ya da bu bilgi ve teknolojıyi etkilı ve verimli kullanama- maktayız. Bunun en iyi örneğini, ülkemizde kullanılan cep telefonu sayısını, cep telefonu kullananla- nn yaş gruplanna göre dağılımını, cep telefo- nu kullanma amacı ile karşılaştırdığımızda gör- mekteyız. Ne yazık ki cep telefonu kullanma kültürümüzün gelişmiş ülkelere göre çok fark- lı olduğu ortaya çıkmaktadır. Bugün, ilköğre- tım öğrencısinin sınıfta cep telefonuyla sık sık mesaj çekmesi, sokakta yüksek sesle kaba ve küfürlü konuşmalann yapılması, bunlann en be- lirgin örnekleridir. Işyerlerinde var olan bılgi- sayarlann bir dizi özelliklerinın olmasına kar- şın, büyük ölçüde televizyon, radyo ya da oyun makinesı olarak kullanılması var olan bilginin amacına yönelık olarak kullanılmamasına ne- den olurken, bilgi yaratımına da engel olmak- tadır. Aynca, teknolojik ürünün amaç dışı kul- lanımına en iyi örneklerden bin de, dört çeker arazi ciplerinin şehir merkezınde gösteriş ola- rak kullanılmasıdır. Bir ülkenın ulusal kimliğıni koruyabilmesi ve ayakta kalabilmesinin biricik aracılanndan bi- risi eğitim sistemidir. Eğitim sistemi, yeni bil- gileri sürekli olarak ızleyebilecek, özümleye- bilecek ve bilgiyi payiaşma kültürü geliştirebt- lecekbirtoplumyetiştirmealtyapısına sahıp ol- malıdır. Bilgi toplumu olmanın yolu, okullan- mızın var olan bilgileri tüketen örgütler olmak- tan çok, var olaru sorgulayan, yeni bilgiler üre- ten, paylaşımcı bir öğrenme ve bilgi kültürünü bireylere kazandıran örgütler olmaktan geçer. Okullanmızda var olan teknolojik araç gere- cin öğretim etkinliğinde kullanma yeterliğine sahip olunmaması ya da bilgisayann olmasına karşın, okulun intemet ağına bağlı olmaması, bilgi kültürününyeterince gelişmediğinin birgös- tergesidir. îlköğretim okullan üzerine yapılan bir araş- tırmada: öğretmenlerin yüzde 80'ının kendile- rine ait e-mail adreslerinin olmadığı, ilkögre- tim okullannın yüzde 96'sının kendilerine aıt web sitesınin olmadığı, okulların yüzde 77.4"ünün herhangı bir öğretmenlık mesleği ile ilgili dergiye abone olmadığı, okullann yüz- de 86.7'sinın internet ağına bağlı olmadığı sap- tanmıştır (Çetin, 2002). Bugün en azından şehır okullanmızın nere- deyse hepsinde telefon hattı ve bilgısayar bu- lunmaktadır. Ancak bilgisayann ınternete bağ- lı olmaması ya da yöneü'cinin odasmda bir te- levizyon olarak kullanılması, teknolojik araç ye- tersızliğinden değil, bilgi kültürünün ve payla- şunının olmaması anlayışından kaynaklanmak- tadır. Bılgı, toplumsal yaşantıda en büyük güç de- mektir. Bilginin paylaşımı, bu gücün de payla- şımı anlamına gelir. Aslında paylaşımlardan daha büyük güç doğar. Ancak, gücü paylaşma eğiliminde olmayan bireyler, temelde hükmet- meyi seven, gelişmeye açık olmayan bireyler- dir. Paylaşımın ohnadığı toplumlann istenilen ölçüde gelişmesi de olanaklı olamaz. Bilgi pay- laşım kültürünün temelinin atıldığı yerler aile ve okullardır. Bilgi paylaşım kültürü: Açıklık. güven, fark- h iktişim kanallanıun bulunabiürligi ve kulla- nınu, üstyönetimin desteği ve örgütteki ödül sis- temime bağlıdır (Grnber, 2000). Açıklık, paydaşlann tüm kartlan masanınüs- tünde tutması, birbirine ilişkin gizli kabnış ve sahibi olduklan önyargılardan kurtulmalan ve eylemlerine neden olan durumlar, duygular ve önyargılann açikça ortaya konulması ve dığer fikirler ve bakış açılannın ifade edilmesi ola- rak tanımlanır. Acaba bızler toplum olarak ev- de, okulda, siyasette, ekonomide ya da toplum- sal sahıp olduğumuz herhangı bir konumda ne derecede bırbinmıze açık ve dürüst davran- maktavız... Bilgi paylaşım kültürünün başka bir öğesı güvendır. Güven, insanlar ve örgütler arasında en temel etkiye sahıp olup, bir beklen- ti olarak görülür (Nebon ve Cooprider, 1996; Bradach ve Fectes, 1989). Güvenin hâkım ol- duğu bir bilgi paylaşımında, taraflann birbirle- rini fırsatçı olarak görmesı de ortadan kalkar. îlişküer geliştikçe üzerinde önemle durulan nokta, özgün davranışları içeren değerlendirme- lerden kalite evrimine ve iş arkadaşlannın bir- birlerinin özelliklenne doğru bir değişim gös- terecektir (Rempel vd.. 1995). Böylelikle gü- ven kişinin eylemlerine değil. onun kendısine duyulur. Başka bir deyişle insanlar kendilen- ne, "İş arkadaşım güvenilir. dürüst ve güveni- lebOecekbir insan mıdır" sorusunu sorar (Rem- pel vd., 1985). Kanıtlar, bazı bireylerin bilgiyi paylaşarak örgütleri içerisinde sahip olduklan önemin azalacağını ve böylelikle sahip olduk- lan bilgıyi paylaşmanın onlann işten çıkanlma- sını kolaylaştıracak birdurum olduğu hissini art- tırdığını ortaya koymaktadır. (Davenport vd., 1998). Acaba toplum olarak yetkimizi,bilgımi- n ve diğer güçlerımizi evde çocuğumuzla, okul- da öğrencimızle, ışyerinde ışgörenimizle pay- laşmaya hazır mıyız?.. Birbinmize ne derece- de güvenmekteyiz? Toplumumuzda üst konum- da bulunan yetkı sahibi kişiler (anne-baba, yö- netici, öğretmenler) ne derecede bilgi paylaşı- mına yönelik çabalan desteklemektedirler? Ne yazık ki bu sorulara olumlu yanıt vermek, is- tenilen ölçüde olanaklı değildir. Sonnç Okullann bilgi yönetimi konusunda nasıl bir niteliğe sahıp olduğu konusunda 2002 yılında 430 öğretmen üzennde yapılan bir araştırma- da şu sonuç elde edilmıştir (Çetın. 2002): "Okulyöneticilerinin öğretmenlereyeterfi öl- çüde yeni öğrenme firsan sağlamadığı, öğrenci ve veülerden elde edilen bilgileri öğretmenlerie yeterince pavlaşmadıklan, üst makamlardan gelen eğMm-öğretinı ile ilgüi değişikliklerin öğ- retmenler arasında yeterince tartışılmasına fir- sat yaratmadıklan, okulda yeni bilgi \aratmak ya da elde etmek yerine, var olan bilgi>i çogun- lukla denetlemekte ve yönetmeye önem verdik- leri,öğretmenlerin okulve meslekfcri ileilgili ha- berlerin ve bilgilerin günlük olarak okulda tar- bşdmasına yeterince fırsat yaratmadıklan, öğ- retmenlerin sahip olduğu bilgiyi tam olarak, okulun yaşamsal kaynağı olarak gormedikleri gözlenmiştir.Diğertaraftan öğretmenlerindebir- birlerine mesleki \ardımda bulunma> a yeterin- ce istekli olmadıklan. çeşitö yollarla okul dışın- dan elde edilen bilgileri yeterince birbirleri ile paylaşmadıklan saptanmıştır." Sonuçta bilgi ya da teknolojik ürünün ama- cına uygun olarak verimli bir biçimde kullanü- masuönceükktoplumolarakbilgipaylaşun kül- türünü gelişürmeyi gerekli kılmaktadır. Top- hımda her katmanda ve konumda birev ler ara- sındabilgi akışuun rahatbirbiçimde sağlanma- sı, bilgi ya da teknolojik ürünün etkiB ve verim- li kuflanımı olanaklı olabilecektir. Buna bağlı olarak küreselleşme sürecinde bilgi ve teknolojı sahibi ülkelerin diğer ülkele- rin kültürlerine yaptıklan olumsuz etki ve bas- kılar azaltılabılir. PENCERE Adalet Bakanrna MaşallahL. Pazar günü bir grubun bütün gazetelerinde or- taklaşa manşet atılmıştı: "Hortumcu VlP'te". Haberi Adalet Bakanı Cemil Çiçekınfotoğraf- lan süslüyordu: Adalet Bakanı diyesiymiş ki: "- Hava yolculuğuna çıkarken VIP salonunda, bankası batmış bir patronu gördüm. Nasıl oluyor diye garibime gitti. Adamın giyiminde kuşamında, bankası batmadan önceki durumla sonrası arasın- da hiçbir fark yok. VIP salonundan hizmet alabi- liyor. Oradaki insanlar, yakasına yapışacağı yerde, bu kişiye hizmet veriyor. Sizi temin ederim, hor- tumcunun ayağındaki ayakkabının fiyatına bir ay evrak memuru çalıştınyorum. Kullandığı parfü- mün kokusuna baktığınızda adam neredeyse par- fümeri dükkânı gibi... Her yerinden ayn bir koku geliyor..." Adalet Bakanı başka neler söylemiş: "- Otuz üç hukuk fakültesi var, ama, mezunlan- nm zabıt kâtibi kaüar bilgisi yok..." Medyamız, Adalet Bakanı Çiçek'in konuşması- nı yayımlarken hortumcunun kim olduğunu açık- lamış, fotoğraflannı da koymuş... "HalisTbprak/.." BDDK'nin bankasına el koyduğu Toprak'ın da- vaları sürüyor... Ancak bir kişiye 'hortumcu' demek suç değil mi?.. • Peki, bu konuyu neresinden tutacaksınız; böyle Adalet Bakanı olur mu?.. Bir doğru dürüst hukuk devletinde Adalet Baka- nı böyle konuşabilir mi?.. Vatandaşları birbirierinin boğazına sanlmalan için kışkırtılabilirmi?.. Cemil Bey'in üslubu bayağı mı bayağı?.. Ancak 'vahim' olan, Adalet Bakanı'nın konuşur- ken suç işlemesidir... önemli kişilerin ağırlandığı VIP salonu bir matah değildir; çoğu zaman en münasebetsiz ve gerek- siz olan kişileri bu yerde görmek olasıdır... Işin bu yanı doğal.. Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti'nin Adalet Ba- kanı Çiçek diyor ki: "- Oradaki insanlar yakasına yapışacakları kişi- ye hizmet vehyoriar..." Adalet Bakanı Cemil Çiçek, devletin görevlileri- ne "bizzat ihkakı hak"k\ öneriyor ki bu, Türk Ceza Kanunu'na göre suçtur. Cemil Bey aynca diyor ki: "- Ülkede otuz üç hukuk fakültesi var, ama, me- zunlannın zabıt kâtibi kadar bilgisi yok..." Peki, ama, Adalet Bakanı'nın zabıt kâtibi kadar bilgisi olsaydı böyle konuşur muydu?.. • Ne yazık ki Türkiye'de yolsuzluk kovuşturmala- rı şirazesinden çıkmıştır. Adalet Bakanı Cemil Çiçek'in Hükümetinde yol- suzluk dosyaları bulunan bakanlarvar; bunlarsuç- lu mudurlar, değil midirter?.. Belli değil... Çünkü Çiçek'in çalışma arkadaşlan 3 Kasım se- çimleriyle dokunulmazlık zırhına bürünmüşlerdir... Yakalarına yapışalım mı?.. Böyle bir hükümetin Adalet Bakanı'nın konuş- ması ise ne adalet kavramına, ne hukuk bilincine ne de yürürlükteki yasalara uygun... Bu ortamda hortumculan yargılayıp cezalandır- mak olanağı var mı?.. Y'unus Nadi Armağanı Yarışması, 1946'da kuruldu; hem geçmışe hem gelece- ğe dönük olan anlamı, gaıetemizin kurucu- su Yunus Nadi'ye saygı ve sevgiden kay- naklanıyor. Yalnız Cumhuriyet gazetesinin değil, Türkiye Cumhuriyeti 'nin kuruluşunda büyük emeği bulunan Yunus Nadi 'nin anısı- nı her yıl tazelemek bizim için bir görev. Devrimci ve demokrat Cumhuriyet in Ulu- sal Bağımsızlık Savasımızla ve Türkiye Cumhuriyeti 'yle zamandaş ve eşanlamh bir kuruluş tarihçesi var. Yunus Nadi, gazetemi- zin temel taşlanm bu doğrultuda koydu. Yu- nus Nadi'nin ölüm yıldönümünü geçmişe dönük bir acı olarak değil, geleceğe vönelik bir kültür olayına dönüştürmek amacıyla bu yarışma düzenlendi. Yarışmamn ilk düzenlendiği yıllarda Tür- kiye 'de sanat alanında hiçbir özel ödül yok- tu; tek parti dönemivdi ve valnız CHP'nin koyduğu bir şiir ödülü vardı. Aynı dönemde bütün dünyada sanat, bilim ve edebiyat ödülleri ün yapmışlardı. Isveç 'te Nobel, ABD'de Pulitzer, Sovyetler'de Lenin, Fran- sa'daGoncourt ödüllerinin sonuçlan Türki- ye'de de izleniyordu; ama ülkemiz bu alan- da da geç kalmıştı. Cumhuriyet gazetesi bu öncülüğü üstlendi, elli sekiz yıl önce düzen- lenen Yunus Nadi Armağanı 'yla sanat ve kültür yaşamımızda bir yarışma coşkusu oluşturdu. Daha sonraki yıllarda Türki- ye 'de de yanşmaların ve ödüllerin sayısı ço- ğaldı, yirmiyi astı. Bugün belki ödül enflas- yonundan söz açılabilir; eleştirel bir vakla- şımla sakıncaları gündeme getirilebilir, ama yine de kültür, bilim ve sanat konulannda yapılan yatınmlarm çok yararlı olduğu ra- hathkla sövlenebilir. Zamanla ödüller ara- 58. YIL YUNUS NADİ ÖDÜLLERİ 2004 sında avnmlar ortava çıkar; bir varışma kurumsallaştıkça, amacı, nitelikleri. karak- teri belirginleşir. Bu arada kimi holdingle- rin kendi amaçlarına yönelik yarışmalar düzenlemeleri ve ödüller dağıtmaları da bu alanda kaçınılmaz çoğulculuğu yansıtıyor. Kimi bankalann, şirketlerin, ticari tekelle- rin reklam amacıyla düzenledikleri yanş- maların ödülleri, parasal açıdan ne kadar büyük olursa olsun; özü, maddi çerçe\enin dışındaki anlamda odaklaşıyor. Ödüller, Yunus Nadi Armağanı Yarışma- sı adıyla arahksız olarak kırk yılı aşkın bir sürede düzenli olarak gerçekleştirildi, kül- tür ve sanat hayatımıza amaçlanan katkıla- n vaptı ve etkilerini duvurdu. Daha önce bir dalda yapılan ödüllendirmenin kapsamı 1990 yılmdan itibaren genişletildi ve Yunus Nadi Ödülleri adıyla sürmeye başladı. Ülkemizin kültür ve sanat yaşamı bütün baltalanmalara ve olumsuz yatmmlara kar- şın sürekli gelişiyor ve yaygmlaşıyor. Fikir ve sanat özgürlükleri Türkiye'de tam değil; sivasal iktidarlarm baskılan hâlâ sürüyor ve çağdaş demokratik ortamdan henüz vok- sun sayılıyoruz. Buna karşın fikir, sanat. bi- lim. kültürde çabalar sürüyor. Tarihsel geli- şim sürecinde elbette aydınlanma 'nin önü- ne hiçbir güç geçemez. Cumhuriyet, çağdaş uvgarhğa giden yolun fikir, sanat, kültür. bi- lim volu olduğunu kuruluşundan beri savu- nan bir gazete. Bu yoldaki çabalan destek- lemek ve özendirmekte Yunus Nadi Ödülle- ri nin işlevi sürecek. 1999 yılında başlanılan iki anabaşhk al- tında dört ödül verilmesi yöntemi bu yıl da sürdürülmekte. 2004 Yunus Nadi Ödülleri Edebiyat Ana Dalı'nda; öykü, roman, şiir. Görsel Sanatlar Ana Dalı'nda karikatür olarak belirlendi. Önümüzdeki yıllarda ödül ana dallan ve dallannda gereksinimlere göre değişiklik yapılabilecek. Adaylara başarılar diliyoruz- ÖYKÜ Ödüle 1 Nisan 2003 ile 31 Mart 2004 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyasf yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâ- ğıdına makine yazısı ile çift aralıklı yazıl- mış olması gereklidir. Adaylar yapıtlannı altı adet olarak göndereceklerdir. Odül bir yaprta verilir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası arasında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Mehmet Başaran, Vedat Gün- yol, Selimîleri, TarıkDursunK., SamiKa- raören. R O M A N Ödüle 1 Nisan 2003 ile 31 Mart 2004 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yma hazır bir 'kitap dosyası'yla aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtların, beyaz dosya kâğıdma makine yazısıyla çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- lannı altı adet olarak göndereceklerdir. Seçici Kurul, ödülü, kitap ve kitap dosyası a/asında paylaştırabilir. Seçici Kurul: Adnan Binyazar, Ahmet Cemal, Konur Ertop, Fet- hiNaci, Tahsin Yücel Ş İ İ R Ödüle 1 Nisan 2003 ile 31 Mart 2004 tarih- leri arasında yayımlanmış bir kitap ya da ya- yına hazır bir 'kitap dosyası' ile aday olu- nabilir. Yayımlanmamış yapıtların beyaz dosya kâğıdma makine yazısı ile çift aralık- lı yazılmış olması gereklidir. Adaylar yapıt- lannı altı adet olarak göndereceklerdir. Ödül bir yapıta verilir. Seçici Kurul, ödülü, ki- tap ve kitap dosyası arasında paylaştırabi- lir. Seçici Kurul: Ataol Behramoğlu, Prof. Dr. Cevat Çapan, Muzaffer tlhan Erdost, Do- ğan Hızlan, Kemal Özer. K A R İ K A T Ü R Karikatürlerin boyuru 30x40 cm/yi geçme- melidir. Her türlü teknik serbesttir. Yanşma- ya en fazla 5 karikatürle katılabilinir. Seçici Kurul: Semih Balcıoğlu, KamilMasa- racı, Tan Oral, Ferit Öngören, Turhan Selçuk. H E R D A L İ Ç İ N C E Ç E R L İ C E N E L K O Ş U L L A R Ödüller, her dalda amatör-profesyonel her- kese açıktır. (Cumhuriyet mensuplan hiçbir dalda ödüle aday olamazlar.) Adaylar ger- çek ad ve adreslerini ve telefon numaraları- nı belirtmek zorundadırlar. Ancak adaylar ad ve adreslerinin saklı tutul- masını isteyebilirler. Ödül koşullanna uy- mayan yapıtlan yarışma dışmda tutmak zo- rundayız. Adayların yapıtlarıyla birlikte ad- lannı ve soyadlannı arkasma yazacaklan iki fotoğraflarım, açık adreslerinin de yer aldı- ğı katılma belgesini ve yaşamöykülerini 15 Nisan 2004 Perşembe günü saat 17.00'ye kadar 'Cumhuriyet Gazetesi Yunus Nadi Ödülleri Cağaloğlu 34334 Istanbul' adresi- ne iadeli taahhütlü olarak postayla ulaştır- malan ya da elden teslim etmeleri gerekmek- tedir. Yayımlanmış yapıtlann daha önce herhangi bir ödül almamış olması şartı geçerlidir. Zarfın ya da paketin üzerine hangi dal ile il- gili olduğunun (şiir, roman, öykü vb.) yazıl- ması zorunludur. Ödül dallannda konu sınırlaması yoktur. Ya- pıtlar hiçbir şekilde iade edilmez. Ödül alan ya da herhangi bir şekilde ön ele- meden geçirilen yapıtlar, genel yayın ilke- lerimiz doğrultusunda gazetemizde yayım- lanabilir. Ödül sonuçlan 28 Haziran 2004 Pazartesi gü- nü açıklanacaktır. Ö D Ü L Her dal için: 2.500.000.000 TL. K A T I L M A B E L G E S İ ADIM, SOYADIM: ADRESÎM. TELEFONUM: KATILDIĞ1M DAL:
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle