Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 23 EKİM 2003 PERŞEMBE
OLAYLAR VE GORUŞLER
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
Yazanlapın Gerçek
Yaşamı Yapıtlarıdır!
Bir rastlantıyla ünlü bir kişinin yakınında bulun-
muş olabilirsiniz. Ya da babanızın, dedenizin ar-
kadaşı olan böyle birinin kimi davranışlanna ta-
nık olmuşsunuzdur. özellikle, sanatçilar, yazarlar-
dır iç dünyalannı merak etti klerimiz.. Besteler yap-
mış, romanlar, şiirleryazrnış, ödüller kazanmış, dün-
yanın ya da ulusun malı olrnuş insanlann öteki in-
sanlardan çok farklı olduğu düşünülür, ya da öy-
Je sanılır! Oysa onlar da sabahları gerinerek kal-
kar, tuvaletlerine koşar, sabah çayını kahvesini
içer, kedisini okşar, sevdiği kadına sanlır, burnu-
nu kaşır, ayağını ovuşturur, ne bileyim insanca
bütün davranışlan sizler bizler gibi yapar...
Değerli dostum Emre Kongar'ın yeni bir kita-
bı çıktı, babasından ailesinden söz ediyor. Kon-
gar, usta bir anlatıcıdır, önceki kitaplan üst üste
baskılar yaptı, bu son yaprtının da okuriardan ilgi
göreceğini sanınm.
Kongar, aydın bir aile ortamında yetişmiştir. Ço-
cuk yaşında pek çok ünlü insanı yakından görmek
tanımak olanağını bulmuştur. Babası, dönemin
tanınmış felsefecilerindendi, dostlan arasında pek
çok değerli insan vardı. Kongar bu yüzden pek
çok ünlü kişinin davranışlanna tanık olmuş... Ki-
tabında birçoğunu tatlı tatlı anlatmış... Birçeşit de-
dikodu, bir çeşit merak uyandıran, televole gibi bir
şey...
Bir zamanlar Nâzım Hikmet'in yıkanmayı se-
vip sevmediği tartfşma konusu oJmuştu. Büyük şa-
ir, sık sık yıkanmayı sevmezmiş, soranlara da "Ben
ördekmiyim"dermiş... B u konudaAzizNesinde
düşüncesini yazmıştı. Yıkanır yıkanmaz, size ne,
bize ne! Hem kim biliyor Nâzım Hikmet'in günde-
lik yaşamının aynntılannı, bilse bilse eşi bilir, o da
böyle bir şey söylemerniş... Hem ne kazanır ne
kaybeder bir şair dedikodularla?..
Emre Kongar kitabında yazıyor Bir kez Yahya
Kemal'in yemek masasında imiş. Herhalde ba-
basıyla birlikte!.. Bir de ne görsün! Büyük şair ye-
mek yerken arada bir burnunu karıştınyor! Birden
tiksinmiş, canı sıkılmış! Bir şair, hem de büyük Yah-
ya Kemal, nasıl olur da, herkesin içinde burnunu
kanştırır! lyi mi etmiş Kongar bunu açıklamakla?
işte öğrendiniz şairler de burnunu kanştınr, şair-
ler de yıkanmayı sevmez! Na kazandınız?
Evet, ben de gördüm k a ç kez.. Yahya Kemal'in
yemek sırasındaki yersiz davranışlan edebiyat
dünyasında bilinen şeylerdir. Takma dişlerini çı-
kanp herkesin içinde su dolu bardağa koyması vb..
Bir kez Parkotel pastanesinde çikolatalı bir pas-
tayıyediğindeyanındaydım, pastayıyemiyorona
saldınyordu! Hırsla parçalayıp ağzına atıyordu...
Çirkindi, ama Yahya Kemal'in öneminden bir şey
eksiltmiyordu. Onu öyle kabul etmek, yazılannı,
şiirlerini okumak başka, özel yaşamındaki tuhaf,
biraz da çirkin davranışlan başka!..
Polis hafiyesi gibi girmek sanatçılann iç dünya-
sına, Yahya Kemal böyleydi, Ahmet Haşim pat-
lıcan dolmasınt severdi, Ortıan Veli nasıl öldü,
yoksa bir olaya mı kurban gitti, Melih Cevdet, Sa-
it Faik, Behçet Necatigil vd. benim sevdiğim in-
sanlann öyle çok doğru-yanlış özellikleri var ki, say-
maklabitmez...
En az elli yıl, dönemimin, özellikle kuşağımın ün-
lüleriyle arkadaşlık, dostluk ettiğimi bilirsiniz. He-
men hepsinin böyle garip özellikleri vardı. Kimin
yokki!.. Emre'nin de var, benim de var. Ama, bun-
dan kime ne, okura ne?
Kongar'ın kitabının satışında etkin olacaktır bu
tür ilginç açıklamalar! Ama ne o kitaba ne de ya-
zanna bir artı değer kazandınri Çok satış yapmak
bir başarıysa, ona diyeceğim yok!.. Bence sanat-
çının gündelik yaşantısı değil, yapıtlandır önemli
olan. Gerisi, televoledir televole!..
Yeni Yargı Yılında Eski Sorunlar...
Yargıtay Başkanı, yargının sorunlannı ve ülkenin sonmlannı dile getirdi. Toplantıda
bulunan Sayın Başbakan, dışanya çıkmca, görüşlerini soran gazetecilere, Yargıtay
Başkaıu'nın konuşmasını "çirkin ve yakışıksız" bulduğunu söyledi.
Erol ERTUĞRUL Hukukçu
Y
eni yargı yılına törenlerle gir-
dik. Sorunlar dile getirildi. Es-
ki yıllarda söylenenler yine söy-
lendi. Yargıtay Başkanı, Barolar
Birliği Başkanı yargının sorun-
Ianna değindiler. Görüldü ki yargının sorun-
lannda geçmiş yıllara göre hiçbir azalma yok.
Tersine sorunlarda artış var. Her yargı yılının
açılışında, yargının sorunlan dile getirilir. So-
rumlular bu sorunlan asık yüzlerle ve rahat-
sızlıklannı belli ederek dinlerler. Ama sorun-
lann çözümûnde hiç yol alınmaz. Bu sorunlar
dile getirilirken ülke sorunlanna da değinilir.
Doğal olarak ülkeyi yönetenler, bundan pek hoş-
lanmazlar. Bu yıl da aynısı oldu.
Yargıtay Başkaru, yargının sorunlannı ve
ülkenin sorunlannı dile getirdi. Toplantıda bu-
lunan Sayın Başbakan, dışanya çıkınca, görüş-
lenni soran gazetecilere, Yargıtay Başkanı'nın
konuşmasını "çiridnveyakı^ksız''bulduğunu
söyledi. Yargıtay Başkanı, laüdiğin öneminden
söz etmişti. Ve ülkemizde dinsel bir düzen ku-
rulmasına karşı çıkılması gerektiğini vurgula-
mıştı. Ve Başbakan da bu duruma değinmeyi
çirkin bulmuştu. Acaba çirkin olan ülkemiz için
ve demokratik Cumhuriyetimiz ıçin olmazsa
olmaz olan laikliğin önemini vurgulamak mıy-
dı, yoksa hukuka aykın işlemlerle ülkemizde
dinsel ağırlıklı bir düzen kurmaya çakşmak mıy-
dı? Başbakan böyle bir eylemin içinde oldu-
ğu için laikliğe değinmeyi çirkin bulmuştu.
Ona göre, on bin öğrenciyi tarikat okullann-
da okutmanın ve böylece, kıt olanaklan dev-
let okullan yerine, tarikat okullanna aktarma-
nın, bu yolla, hem tarikat okullanna destek
çıkmanın ve hem de on bin öğrencinin beyni-
nin yıkanmasının bir sakıncası yoktu. YÖK ya-
sasını değiştireceğim diyerek imam hatip okul-
lanna, üniversite yolunu açmanın ve üniversi-
tede sıkmabaşı serbest bırakmanın hiçbir sa-
kıncası yoktu. Bu hükümetin işlemlerinin Da-
nıştay'dan, Anayasa Mahkemesi'nden, Cum-
hurbaşkanı'ndan dönmesinin de hiçbir anlamı
yoktu. Buörneklerçoğaltılabilir. tçerikdışın-
da. bir Başbakan'ın, Yargıtay Başkanı'nın ko-
nuşmasına karşı kullandıgı sözcüİder ve biçim,
hoşgörülürtürdendeğildi. Son olarak da Baş-
bakan, hazırlanmakta olan YÖK yasasına kar-
şı çıkan rektörleri edepsizlikle suçluyor. Ay-
dınlanmadan, özgür akıldan, bilimden, laiklik-
ten yana olma edepsizlikse, hepimiz edepsi-
ziz. ABD'ye ve AB ülkelerine karşı boyun bü-
küp el ovuşturanlann, içeride efelenmeleri dü-
şündürücü bir durum olsa gerek. Asıl önemli
olan yargının sorunlanydı. Ne acı ki bu sorun-
lann çözümü yolunda inandıncı hiçbir giri-
şim yoktu. Neydi yargının sorunlan. Yargının
bağımsızlığı, doğaldır ki en önemli sorundu.
Adli kolluk gücünün kurulmamış olması, bu
bağımsızlığı engelleyen baş unsurdur. Doğru-
dan, siyasal erke değil de yargıya bağlı bir kol-
luk gücü, yargının bağımsızlığını arttırdığı gi-
bi yargının hızb işlemesini de sağlayacaktır. Ada-
let Bakanı'nın ve bakanlık müsteşannın, Yar-
gıçlar ve Savcılar Yüksek Kurulu'nda bulunu-
yor olmalan da yıllardır dile getirilen sorun-
lardandır. Bu durumun da bağımsızlığa gölge
düşürdüğü ortadadır. Yargının ekonomik özerk-
liğinin bulunmaması ve her yıl genel bütçede
yargıya aynlan payın düşmesi anlaşılabilir de-
ğildir. Eğer gerçekten, "Adalet devletin teme-
K" ise aynlan bu para ile adaletı nasıl sağlaya-
caksınız. Genel bütçede yargıya aynlan para,
Diyanet Işleri'ne aynlan paranın onda biridir.
Yargının araç gereç, personel eksikliği, ço-
cuk mahkemelerinin, trafîk mahkemelerinin ku-
rulmamış olması, işleri güçleştinnekte, adale-
ügecıktırmektedır. "Gedkmiş adalet,adaletde-
ğildir'' sözü ne acı ki gerçek olmuştur. Mah-
keme kapılannda yıllarca adalet arayan ve bu-
lamayan insanlar, başka kişi ve gruplara yö-
nelmektedirler.
Eskimiş ve artık günümüz koşullanna uy-
gun olmayan yasalan, günümüze uyarlamak
bir türlü sağlanamamaktadır. Yakın zamanda,
medeni yasa degişmiş olmakla birlikte, ceza
yasamız olduğu gibi durmaktadır. Cumhuriye-
timizin ilk yıllanndan kalma yasalann, günü-
müz koşullanna yanıtvennesini beklemek ye-
rinde değildir. Yasalan değiştirirken veya ye-
ni yasalar yaparken yasalann hukuka uygun-
luğunu sağlamaya çahşmak ise ayn bir konu-
dur. Çoğu kez siyasal iktidarlar, Meclis ço-
ğunluğuna dayanarak, hukuka aykın, ancak
kendi istemlerine uygun yasalar yapmak yo-
luna gidiyorlar. Bu da yargının sorunlaruıı art-
tırdığı gibi yargıya duyulan güveni de yok edi-
yor. Yargının tam bağımsız olamamasından, sis-
temden kaynaklanan, eski ve uygunluğunu yi-
tinniş yasalardan oluşan sorunlar dışında, bir
de uygulamadan doğan sorunlar yaşıyoruz.
Bazı yargıçlann ve uygulayıcılann gereksiz
yere davalan uzatmalan, dosyalan gerektiği gi-
bi incelemeden ertelemeleri, yargı sorunlan-
nı iyice arttınyor. ""nıtuklama" kurumunun
farklı, haksız ve keyfı kullanılması yargıya
duyulan güveni sarsıyor.
Avukatlık Yasası'na göre, "yargının kuru-
cu unsunı" olan savunmaya gerekli önemin
verildiğini söylemek de ne acı ki doğru olma-
yacaknr. Aynı okulu bitiren, aynı egitimden ge-
çen yargıç ve savcılar, ne garip ki avukatkk mes-
leğini, yargının asıl parçası gibi görmüyorlar.
Yargıç ve savcılann, avukatlan dışlayarak gö-
rev yapmaya çalışmalan, yargı bütünlüğünü bo-
zan bir tavırdır.
Kamu adına görev yapan ve kamunun savu-
nucusu olan savcılann, karar veren yargıçlar-
la aynı kürsüde oturuyor olmalan ve kişileri
savunan avukatlann ise kendilerine sunulmuş
sandalyelerde görev yapmaya zorlanmalan,
kurucu unsur olma ilkesi ile pek bağdaşmıyor.
Adliyelerde, savcı ve yargıçlar dışındaki per-
sonel için bile araç yeri aynlırken avukatlann
araçlannın adliyeye sokulmaması, avukatlık
mesleğine verilen önemin bir göstergesi gibi
duruyor. Yargının tüm sorunlannın çözülme-
si belki biraz zaman alacaktır, ama öncelikle,
bu sorunlann çözümüne inanmış bilinçli kad-
rolar ve kafalar gerekmektedir.
Dilenciliğe Çanak Tutmak...
Dr. Cengiz ABBASGtL Hukukçu
-t- lçemeydanlanndabüyükçadır- sı'nın birinci maddesinde, beledi-
larboy göstermeye başladı. Bu-
nu gören yurttaşlar 'parasızye-
mek yeme'nin yaklaştığını anlıyor-
lar. Zira ilçe belediyeleri ramazan
ayında yurttaşlara parasız iftar zi-
yafeti çekmeyi âdet haline getirdi.
Güzeüm meydanlarda koca koca bi-
çimsiz çadırlan oturtarak görüntü
kirliliği yaratmalan bir yana, di-
lenciliğe de çanak tutar oldular.
Kirliliği ve dilenciliği önleme ve
bunlara umar aramak, belediyele-
rin asıl görevleri arasında olması-
na karşın büyük bir pişkinlikle bu
görevlerini görmemezlikten gel-
mektedirler. Bu bağlamda Beledi-
yeler Yasası'na göz atmakta yarar
var:
1580 Sayıh Belediyeler Yasa-
ye, "Bddeninvebeldesakinlerinin
mahaDi mahiyettemüşterekveme-
deni ihtiyaçlannı tanzim ve tesviye
ile mükeUefhükmi bir şahsivettir"
diye tanımlanmaktadır. Buna gö-
re ramazanda çadır kurup iftar zi-
yafetleri çekmek hangi tanıma gir-
mektedir? Belde sakinlerinin tü-
münü ilgilendiren uygar bir gerek-
sinimi mi düzeltip düzene koyuyor?
Tüm belde halkûıın ortak gereksi-
nimi mi karşılanıyor
0
Hayır. Sa-
dece parasız yemek yemeye alıştı-
nlmış aylaklann bir ayhk akşam ye-
meklerini karşılıyor. Aynı yasada
belediyelerin görevleri 15.madde-
de aynntıh bir şekilde 82 bent ola-
rak sıralanmıştır. Bunlann hiçbirin-
de belediyelerin çadır kurup para-
sız iftar yemeği dağıtacağına iliş-
kin hemangi bir hüküm yoktur. Bu-
nun dışında belediyelere yükletil-
miş sosyal yardım görevleri yok
mudur? Vardır. Onlar da 34. bent-
te lasaca yoksul ailelerin ikiz ço-
cuklan ile genelde yoksul çocuk-
larabakmak, 48. bentte, yersizyurt-
suzlara iş bulmak, kimsesiz kadın
ve çocuklan korumak, 69. bentte
ise yoksullar için yatı evleri yapıp
idare etmek şeklinde sayılmakta-
dır. Belediyeler belde halkınıntü-
münün esenliği için gerekli olan bu
çahşmalan yapacagına yılda bir ay
ramazanda iftar ziyafetleri çekme-
yi yeğlemektedir. Belediyelerin bu
yersiz uygulamalan bize göre hal-
la dikncüiğe özendirme ve alışür-
madır. Oysa yukarda sözünü etti-
ğimiz belediyelerin görevlerini dü-
zenleyen maddenin 17. bendinde,
"dilencUeri dilenmekten men ede-
cektedbirleriabnak" görevler ara-
sında önemıne vurgu yapılırcasına
aynca sayılmıştır. Ama belediye-
lerimiz inadına bu hükmü görme-
mezlikten gelerek aksi uygulama-
larla el açıp dilenmeye muhtaç ol-
mayan halkı da sanki dilendirme-
ye muhtaç konumda görmek iste-
mektedirler.
Yasal durum böyleyken değerli
belediyelerimizin ramazanda iftar
çadırlan kurmalan niye° Kendile-
rine verilmemiş bir görevi koştura
koştura yerine getirmenin açıkla-
ması nedir? Bizce bunun açıklama-
sı çok yalındır. Halkın kutsal din
duygulannı sömürmek, bilinen ba-
zı çevrelerin sıkmabaşta olduğu gi-
bi ikinci bir görüntü ve simge ya-
ratip yandaşlaragöz kırparakbuyol-
la siyasal çıkar sağlamaknr.
Yenilenen Ford Mondeo'da bırçok farklı ozellık sızı beklıyor Gelıştırılmış tasanmı ve ustun ışçılığı Ford Mondeo'nun hemen dıkkatınızı çekecek özellikleri Aynca yeni
on sıs farları, hakıkı deri ve ahşaptan oluşan direksıyon sımıdi, ısıtmalı ön koltuklar, yenıden dızayn edılen şık, kalıteli ve kullanışlı on konsol, yağmur sensoru, otomatık
yanan xenon farlar, 17 ınç alüminyum alaştmlı jantiar, elektnkli katlanabılir ve yer aydınlatmalı yan aynalar ve 6'lı Sony CD changer yeni Ford Mondeo'yu benzersız kılan özellikleri
Koç
FordMondeo
Ford Otosan tarafından ithal edilmektedir
Tasanmı yaşamdan, güveni teknolojiden.
PENCERE
Sezer ile Chirac...
Türban ile yalnız bizim başımız dertte değil, Av-
rupa da bu ilginç sorundan nasibini alıyor, Fransa
Cumhurbaşkanı Jacques Chirac sonunda patla-
dı..
Dedi ki:
"- Laiklik tartışma konusu olamaz!.."
Chirac ekledi:
"- Laiklikten ödün verilemez. Kimilerinin cum-
huriyetin yasalarına meydan okumak ya da çağ-
daş toplumun cinsiyet eşitliği ve kadının saygın-
lığı konulanndaki kazanımlannı tartışma konusu
yapmak için, saptınlmış bir din özgürlüğü fikrinin
arkasına sığınmalan kabul edilebilir şey değildir."
Ne oluyor?..
Yoksa Fransa'da irtica tehlikesi mi var?..
•
Yokcanım..
Fransa'da irtica tehlikesi 19'uncu yüzyılda var-
dı; laiklerie mürtecilerin çatışması yüzyıl sürdü; ki-
mi zaman cumhuriyet askıya alındı, imparatorluk
ya da krallık ilan edildi; ama gelgitler sonunda Ay-
dınlanma yerii yerine oturdu.
Hıristiyanlık, yalnız Fransa'da değil, tüm Batı
dünyasında dinci devlet tehlikesi yaratacak siya-
sal güçten yoksunlaşmıştır.
Peki, Chirac'ın derdi ne?..
Sorun Fransa'daki Müslümanlardan kaynaklanı-
yor...
Fransa'daki Müslümanlartesettür özgürlüğünü
savunuyorlar..
Cumhurbaşkanı karşı çıkıyor.
•
Iki Cumhurbaşkanı..
Jacques Chirac.
Ve Sezer..
Türkiye Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Se-
zer'in de başı dertte...
Iki Cumhurbaşkanı da kamusal alanlarda teset-
türe yer olmadığını savunuyorlar.
Sezer Cumhuriyet Bayramı'nın 80'inci yıldönü-
münde Çankaya'daki törene tesettürtü bayanlann
ginmesini engellediği için yalaka ve dinci medya or-
taklığının yaylım ateşi altında...
AKP iktidanna çıkarian nedeniyle tam teslimiyet
bayrağını çeken sözümona laik medyada Cumhur-
başkanı Sezer'e saldırı seferberliği parmak ısırtı-
yor...
Peki, bizimkiler Fransa Cumhurbaşkanı Jacqu-
es Chirac'a ne diyecekler?..
Esgeçiyorlaronu...
•
Oysa Fransa'da Müslümanlar bir avuçtur; ne ik-
tidarageçebilirler.
Ne de Islam şeriatını Fransa'da dinci devlet dü-
zeni ve yaşam biçimine dönüştürebilirler...
Türkiye'de çoğunluk laiklerde olmasına karşın mür-
teci mi, takıyyeci mi, Islamcı mı, dinci mi olduğu
üzerine çeşitli kuşkular taşıyan iktidar partisi, seç-
menlerin yüzde 25 oyuyla Meclis'in üçte ikisini ele
geçirmiş durumda...
Hıristiyan Fransa'da Cumhurbaşkanı Chirac la-
ikliğin duyariığını taşıyor...
Türkiye 1.6 milyar nüfuslu Islam dünyasında tek
laik devlettir; Cumhurbaşkanı Sezer'in laikcumhu-
riyete dönük duyarlığı doğal değil mi!..
•
Osmanlı'da kadının başını açması özgüriük sa-
vaşımı idi; Cumhuriyet'te kadının başını örtmesi
özgüriük savaşımı oldu...
Sen şu irticaya bak!..
Sevsinler özgürlüğünü...
G. KAHRAMAIM KIUĞ
"Yeni başladığımız günlerdi
yüreğimizden bir ateş
parçasını verdik toprağa
şimdi hesaplaşma vakti:
Toprağı ateşe vereceğiz
bundan sonra".
Kurucu Başkanımızı yitirişimizin
2. yılında saygıyla anıyoruz.
SANATTOPmÖRÖlfflİAİfSl
GENEL KURUL
CEMAL SÜREYA KÜLTÜR SANAT DERNE-
Gl'nin ilk Genel Kurul Toplantısı 8 Kasım 2003 Cu-
martesı günü saat 12.00 -17.00 arasında, (Hatay Res-
toran Toplantı Salonu. Bağdat Cad. 526 - Bostancı.
Tel: 0 216 361 33 57 - Faks: 373 13 07) adresinde, ço-
ğunluk yoksa 15 Kasım 2003 günü aynı yer ve saatte
yapılacaktır. Gündem aşağıdadır. Sayın üyelerımiz için
çağn olarak duyurulur.
GÜNDEM:
1. Açılış, saygı duruşu.
2. Yöneten Kurul (Divan) ve Oy Savim Kunılu'nun
oluşturulması.
3. Konuk konuşma ve bildırileri.
4. "Birleşik Rapor"un (çalışmalar, bütçe, denetim,
tasan vb.) okunması.
5. Rapor hakkında görüşme.
6. Geçıci Yönetım Kunılu'nun aklanması.
7. Yeni Yönetım Kurulu. Denetleme Kurulu, Disip-
lin Kunılu'nun seçunı.
8. Dılekler.
DERNEK YÖNETtM KURULU