Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
S&YFA \ CUMHURİYET 13 EKİM 2003 PAZARTESİ
OLAYLAR VE GORUŞLER
AÇI
MUMTAZ SOYSAL
Benzetme
HAFT/fSÖNU, Istanbul Ingiltere maçına gö-
mûlmüşken Ankara'nın TÜBİTAK Salonunda Yol-
Iş Sendikası son derece önemli bir konuyu tar-
tışnaya açma çabasındaydı. Maça ilginin binde
binni bile uyandıramadan.
Oysa, konu bütün ülkeyi ve bütün insanlarını
ilgıiendirmekteydi: "Kamu yönetimi veyerelyö-
rtetimler reforrru" adı altında Türkiye'nin "ben-
zevlmesi".
'A/eye benzetme" diye sorarsanız, yanıt ancak
"benzetme" sözünün günlük dilde biraz argoya
kaçan havasıyla anlatılabilir: Yani, çok fena edil-
rne, kendine ve hiçbirşeye benzemeyecek biçim-
d edarmadağın, altüst karmakanşık hale sokma.
Reform mu?
Reform, var olana daha iyi bir biçim verme,
düzeltme. köklü biçimde iyileştirme demektir; o
değil. Yapılmak istenenleryapıldıktan sonra Tür-
kiye'deki kamu yönetiminin ve yerel yönetimle-
rin daha iyi, daha doğru, daha verimli işleyece-
ğîni söylemek çok zor, hatta olanaksız.
Devrim mi?
Devrim, daha çok insanca benimseneceğine
inanılan, daha iyi, daha doğru bir temel düşün-
ceye göre bir bütünü kökünden yıkıp yeniden
kurmak demektir; o da değil. Yapılmak istenen-
lerin halkı büsbütün sıkıntıya ve şaşkınlığa soka-
cağı besbelli. Ama, sanki bir devrimmişçesine,
sanki gerisinde büyük halk yığınları ya da onlar-
dan "vekâlet" almış olanlar varmışçasına yapıl-
mak istenmekte.
Kimlerce? Kayıtlı seçmen sayısının ancak dört-
te birinin oyuyla parlamentoda üçte iki çoğunluk
kazanıvermiş olanlarca.
"Böyle şey olur mu?" derseniz, elbet olmaz.
Çünkü, gerçek yaptırıcılar, Dünya Bankası'na,
IMF'ye, ABD'ye ve AB'ye egemen olanlar, yani
borç batağına batmış ve ille bir yerlere kapılan-
mak tutkusuna kapılmış bir siyasal kadroya bu
ülkeyi "benzetme" formüllerini dayatanlar.
Elbet, bu kadro emellerini dıştan dayatanla-
rın emelleriyle kendi emellerini birleştirmese
böyle bir dayatmanın gerçekleşmesi düşünüle-
bilirmi? İki yanlı biryararı olacağı düşünülen bir
dayatmadır bu. Biramaç biriiği var: Mustafa Ke-
mal'in kurduğu ulusalcı, bütünlükçü, çağdaşlı-
ğa yönelik cumhuriyetin zayıflatılması, içteki ge-
riciliğe ve dış çullanışa karşı koyamazlaştırılma-
sı.
Istenenlerin dile getirilmesi beklenemez. Ya-
bancılar çıkıp da "Ülkeniziufalamak, seksen kü-
suryıl önce yapmaya çalıştıklarımızı şimdi ger-
çekleştirmek istiyoruz" derter mi açıkça? Yerli-
ler, "Mustafa Kemal'in cumhuriyetiniyıkıp ken-
di istediğimizi kuracağız" diyebilirler mi? Içte
ve dışta herkesin kendine göre bir "takıyye"s\
olur.
önemli olan, uyanık durup bizim ne istediğimiz-
den emin olmaktır. Başkalan "paranoya" dese de.
Ne var ki, asıl dikkat edilmesi gereken de on-
lardır.
ANKARA DORDUNCU ASLİYE
HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Sayı: 2001/302
Davacı T. Genel Sıgorta vekili tarafından davalılar
Hayati Güser ve Ankara Ereğlı Boru Profıl San. Tic.
Aleyhine mahkememizde açılan tazminat davasının
yapılan açık yargılaması sırasında verilen ara karan
uyannca;
Davah Hayati Güser'ın '"Celal Esat Arseven Cad.
Dilek Apt. No: 6/8 Siteler- Ankara" adresıne leblıgat
yapılamadığından ılanen tebligat yapılmasına karar
venlmıştır.
Davacı vekili 20.05.1999 tarihinde davalı Hayati
Güser tarafından kullanılan 67 LL 277 plaka sayıh
araç ile davacı şırket nezdinde 2301836 no'lu sıgorta
poliçesi ıle sigortalı 06 KTF 17 plaka sayılı aracın
kaza yaptığını ve kaza nedeni ıle 09. 07,1999 tanhin-
de 847.000. 000.-TL. sigortalıya ödeme yaptıklannı
bu nedenle ödeme tarihınden itıbaren banka reeskont
faizi. masraflar ve vekalet ücreti de dahıl olmak üze-
re davalıdan alacaklı olduklannı bu nedenle işbu da-
va ikame etmış olup davalının ışbu ılanın ılan tarihin-
den itibaren 10 gün içinde cevap vermeleri ve duruş-
ma günü olan 12.12.2003 gün ve saat 09.30'da mah-
kemede bizzat hazır bulunmalan veya bır vekıl ıle
kendilerini temsil ettirmeleri ılanen teblığ olunur.
26.09.2003 Basın: 48182
Korku İmparatorluğuna Direnen Felsefe...
Uzun süredir hiçbir şey eskisi gibi değildi ki... Olaylan
ızlemekle yetinen, modern çağ artığı o tepkisiz dünya
kalabahğı; tüketimden başka kaygısı olmayan, önüne her gün
binlercesi sürülen fenomenin renkli masallanyla oyalanan
günümüzün bireyi. her coğrafyada siyasal erki, çıkardan ve
hükmetmekten başka değer tanımayan ellere bırakmayı
neredeyse yanm yüzyıldır sürdürüyor.
Zİya G Ü R E L Ressam, Söke
N
ew York'un ikiz
kulelerinin, Penta-
gon'un uğradığı 11
Eylül saldınsından
sonra, 'yeryüzün-
de arük hiçbir şeyin eskisi gibi (A-
mayacağı' düşüncesi, bu terör
eyleminın yarattığı korkudan
çok daha büyüğünü yüreklere
salarak belleklere yerleştırilmiş-
ti. Bu tehdidin, tüm kaynaklara.
geçmişin bütün birikimine el
koymak gibi gemlenemez bir
tutkuya kapılan zamanımızın
'süper gücüne' savrulduğu;
ABD'nin uluslararası yasalan.
insan haklannı bundan böyle ta-
nımayacağıru bildiren bir söylem
olduğu. Irakın ABD ve Ingiliz
güçlerince işgalinden sonra iyi-
ce anlaşıldı..
Aslında uzun süredir hiçbir
şey eskisi gibi değildi ki.. Olay-
lan izlemekle yetinen, modern
çağ artığı o tepkisiz dünya ka-
labahğı; tüketimden başka kay-
gısı olmayan, önüne her gün bin-
lercesi sürülen fenomenin renk-
li masallanyla oyalanan günü-
müzün bireyi, her coğrafyada
siyasal erki, çıkardan ve hük-
metmekten başka değer tanıma-
yan ellere bırakmayı neredeyse
yanm yüzyıldır sürdürüyor. Sor-
gulamayan, neden-sonuç bağın-
tısını tartışmayı gereksiz, yoru-
cu bir çaba olarak algılayan bi-
reylerin çoğalması, insanlığı
böylesine bir boyun eğmişliğe
sürükleyen kurgunun başarısı
sayılmakta... Belki de yeni bin
yılın faşizmi, iletişim teknolo-
jisinin yayınlamayı şiddetle sür-
dürdüğü şu yapay kültürle, bi-
linçleri bir ölüm sessizliğinde
seçeneksiz bırakarak dev adım-
laratıyor.
Dünya Felsefe Kuruluşlannın
Uluslararası 21. Kongresi, Fede-
rasyon Başkanı, değerli düşü-
nürümüz İoanna Kuçuradi'nın
ve Türk Felsefe Kurumu'nun
kusursuz düzenlemeleriyle; Sa-
yın Cumhurbaşkanımızın kat-
kılanyla İstanbul'da toplandı.
82 ülkenin düşünürleri, Lütfii
Kırdar Kongre Merkezi'nde ve
Harbiye Müzesi salonlannda
gerçekleştirdikleri oturumlarda,
günümüzde yaygınca bir olgu
haline getirilen 'Küreselleş-
me'nin içeriğini tarüşülar. Avust-
ralyalı felsefeci Peter Singer.
ABD'nin, Thomas Hobbes'un
"LeviathaıT kitabındaki "ege-
men ülkeler" söylemine daya-
narak kendisıni dünya egemeni
ilan ettiğini belirtti. Oysa aynı
kongre salonunun çatısı altın-
da, Leviathan kuramcısı geçi-
nen bir başka kişi; Batı uygar-
lığının ilkel Doğu toplumlannı
'"yola" getireceğini öne süren,
Bush yönetiminin politikalannın
sözcüsü Italya Başbakanı Ber-
lusconi. TayyipErdoğan'ın oğ-
lunun nikâhının candan kucak-
lanan, en saygın tanığı olup çı-
kıyor.
Takıyyenin değil, çelişkilerin
yoğunlaşması, çözümlere ulaş-
mayı kolay kılacak.. Ne var ki,
göreceli zaman olgusu şimdilik
egemen güce çalışmakta. Di-
renmek, ama düşünerek, sorgu-
layarak direnmek, zamanın akı-
şını insanlık yaranna olumlu kı-
lacak. Ulusallık ve evrenselük bi-
leşkesini evrensel değerlerde
buluşturmak, çıtkınldım mili-
taristlere, türedi ırkçılara en iyi
yanıt olacaktır. Anımsayacak-
sınız: Türk basın- yayını, 21.
Uluslararası Felsefe Kongre-
si'ne umduğumdan çok yer ver-
di. Ama, korku salan egemen
güce yönelik eleştiriler, sorgu-
lamalar arttıkça, bazı gazetele-
rimiz haberciliği bile bir köşe-
ye kaldınp çarpıtılmış yorumla-
malara giriştiler. Neymiş, simül-
tane çevirinin yanlış anlamala-
ra yol açması ya da bazı yayın
organlannın ideolojik saplantı-
sı, ünlü düşünür Habermasın
söylediklerinin olduğundan çok
başka söylemlere dönüştürüle-
rek aktanlmasına yol açmış ola-
bilirmiş! Oysa Jürgen Haber-
mas, 14Ağustos'takioturumda
diyordu ki,
"Liberal ve küresel bir süper
güç, kendi ahlaksal argümanla-
nnı, uluslararası hukuksüreçle-
rinin yerine koyduğunda, ulus-
lararası hukuktan söz etmenin
anlamı kalır nu?
İyi niyetli nıüdahaleler. \ asal-
lık amacuu daha etkin durunıa
getirecekse, cömert bir hegemo-
nun tek yanlı politikalan yanhş
mıdır? Ya da ne olursa olsun
uluslararası ilişkilerin anayasai-
laşünbnasuida israr etmeü mi-
yiz?"
Düşünür. belirlediğı konu üs-
tünde üç sorusuyla kışkırttığı
birlikte düşünme isteğıni. ''dün-
ya sorunlarmmirdelendiği bir fel-
sefe sempozvTimuna" en başan-
Iı bıçımde sunmuş oluyordu. Cs-
telik Habermas da o ana otu-
rumda konuşmacıydı, 16sayfa-
lık bildirinin de yazanydı. Dü-
şünceyi kışkırtan sorulara ya-
bancı kalmanın ne güç bir du-
rum olduğu, bu kongrede bır
oruruma katılan bazı politika-
cılann söylemlerinde, önerme-
lerinde ortaya çıkan tutarsızlık-
larla da daha iyi anlaşıldı.
Yoksulluktan; faşist ya da ko-
münist totaliter yönetimlerin
belli düşünürlere sığınarak dü-
şünce özgürlügünü ortadan kal-
dırmalanndan; inanç çeşitliliği-
nin korunmasından başlıca so-
runlar olarak dem vuran, eski
Cumhurbaşkanımız Süleyman
Demirel. Bulgaristanın eski
Cumhurbaşkanı Jeru Jelev ve
Hindıstan Delegasyonu Başka-
nı Karan Singh, bu olgu ve uy-
gulamalann nedenleri ya da kirn-
lere yaradığının üstünde durma-
dılar. Oysa Habermas'ın bildi-
risinden ideolojik saplantılar ne-
deniyle başka anlam çıkarmak
söz konusu değildi. Ama belki,
çıkar kaygılan ya da yaltaklan-
ma eğilimleri yüzünden bazı ga-
zetecilerimiz, ünlü düşünürün
masaya yatırdığı sorunu duyur-
mamak ya da ört-bas etme istek-
lenne engel olamamışlardı. Ha-
bermas'la Serap Girgin Bay-
kal'ın yaptığı bir söyleşinin
Cumhurhet'te yayımlanmasıy-
la, Lrak'takı ışgal güçlerine ka-
tılmayı savoındukça fanatikle-
şen. renkleri gıttikçe kirlenen
bazı medya organlannın ıletile-
nnde sıntan çarpıtma girişimi-
nin önü kesildi.
Amerikalı felsefeci İris Yo-
ung. "İnsan Haklan, Devletler
ve Uluslararası Düzcn" konulu
ana orurumdaki bildirisinin so-
nunda, "Öyleyse", diyerek şu
sonuca vanyor:
"Bir dünya diktatörlüğü al-
tında yaşıyoruz. .\BD gücünü
insan haklaruu,demokrasiyi ge-
üştirmek için kullanacağuıı söy-
lüy or. İçte ve dışta pek çok insan
bunu sorguluyor. Ben de bu sor-
gulamaya kaühyorum. Küresel
diktatörlük altuıda hegemonya
şu anda dünyada \ar olan tek
oyun gibi algüanıyor. Her dikta-
törlüğü besleyen vanür. Öy ley-
se demokrasiye geçmek için üV
keler kendi aralannda örgütle-
nerekABD'yive onu destekleyen
finansal güçleri önlemelidir."
Düşünce tarihine baktığımız-
da, insan her zaman odak nok-
tası edinilmiştir. Başka türden bir
yaklaşım felsefenin adımlanna,
anlam kazandınlan varlığa ay-
kın olurdu. Bu nedenle medya-
nın bir bölümünde yer alan. "Fel-
sefe fildişi kulesinden dünyaya in-
di" gibi başlıkları çok densiz
bulmuştum. Sözün kısası: Fel-
sefe hallerin sorgulanmasıdır.
Insanlığın yaşamak zorunda bı-
rakıldığı seçeneksizlik hali, dü-
şünsel başkaldınnın yaratacağı
çözümlere gebedir.
Uyanalım Beyler, Asıl Hedefi Görün...
Dr.UmitDURMAZ
N
asıl olup da
ABD'den
PKK/KADEK'i
etkisizleştirmesini bek-
lediğimizi anlayabihniş
değilim. PKK bir CIA
örgütlemesidir ve de
Amerika'nın ta kendisi-
dir. (Adındaki komünist
sözcüğü bir aldatmaca-
dır. Zaten herhangi bir
komünist ülkenin güdü-
münde olsaydı, onlarla
beraber tarihten silinir-
di. Son aşamada gelip
oturduğu yer de CIA'nın
kucağıdır. Böylece siya-
sal tablodaki asıl yerini
bulmuştur). Irak savaş-
lan Türkiye'nin doğusu-
nu bizden koparmak için
yapıhnakta ve doğrudan
bizi hedef almaktadırlar.
Beko'da yılın
ön ödemeli
kampanyasını
kaçırmayın.
Bulaşık makinesi
526 mîlyon TL
Üstelik altı taksitle.
Nedeni de daha 50'li yıl-
lardan keşfedilip üstü ka-
patıhnış petrol kuyulan-
nın, uydularla da kanıt-
lanması sonucu bu bölge-
mizin dünyanın en zen-
gin ve en kaliteli petrol
yataklanna sahip oldu-
ğunun anlaşılmasıdır.
(Hatta Musul ve Kerkük
petrollerinin kaynağı da
bizdedir.) ABD bu petro-
le bir gün tek başına el
koymak amacıyla duru-
mu tüm dünyadan gizle-
miş, bunu da Türkiye ve
Irak'tankoparılacak par-
çalarla kurulacak bir bü-
yük Kürdistan'la gerçek-
leştirmeyi planlamıştır.
90'lann başında Sovyet-
ler'in devreden çıkma-
sıyla da Saddam'ı Ku-
veyt'in üzerine sürerek
bu yolda ilk büyük adı-
mı atmıştır. (Kuveyt'in
Saddam'a bir mükâfat
olarak Amerikalılarca
önerildiği artık herkesçe
bilinmekte.) Bundan son-
ra sıra, nihai amacı kak'ı
zayıflatmak olan
Irak/İran savaşıyla aynı
zamanlarda tezgâhJanan
PKK örgütünün güçlen-
dirilmesine gelmiştir ki,
bu da kucak açtığımız
"Çekiç Güç" aracıhğıy-
la olmuşrur. Bunu anla-
yan Eşref Bitüs öldürül-
müştür.
Yani Türkler yıllarca
PKK adı altında Ameri-
ka"yla çarpışmıştır. Da-
ha doğrusu bu kahpeler
her zaman olduğu gibi
kendileri geri planda ka-
larak ön saflarda zavallı
Türk ve Kürt gençlerini
birbirlerine kırdırmışlar-
dır. Sonuçta Kuzey
Irak'ta bir Kürdistan De\-
leti kurulmuştur. (Daha
savaşın başında "Türk
yanhsı" Kürt örgütü El
Ansar'ın yerle bir edili-
şi de bu stratejinin bir
parçasıdır.) Zaten Irak sa-
vaşuun asıl amacının bu
olduğu, acemi Bush tara-
fından en sade bir dille
geçenlerde ifade edılmiş-
tir: Evet Irak'ta kan göv-
deyi götürüyor, Güney'i
son derece karanlık bir
kaos bekliyor ama "Ku-
zey Irak kendini idare
edebilecekaşamaya eriş-
miştir". Esas olan da bu-
dur! Şimdi sıra gelmiştir
son aşamaya, Doğu Ana-
dolu'yu bu topraklara
katmaya. Bunun için de
önce Irak'ta düzenin sağ-
lanması gerekmektedir.
Yani biz orada düzeni
sağlayarak kendi meza-
nmızı kazmış olacağız.
Çünkü sonra sıra bize ge-
lecek! (Tabii işin bir de
Suriye ve Iran ayağı var
ama yerimiz dar oldu-
ğundan...)
Şimdi burada Kürt kar-
deşlerimiz diyebilirler ki
"Aman ne âlâ, demek biz
de Türkiye'den ayrılıp
petrol zengini olacağız."
Zavallı kardeşım. yeni
kurulmuş bağımsız bir
Kürdistan'da sen petrolü
ancak rüyanda görebilir-
sin. Amerikalı şirketle-
rin onu bölge halkıyla
paylaşmaya niyeti olsa
zaten ayn bir ülke kur-
mak için savaşlarla,
ölümlerle yanm asır sü-
ren bir tezgâha ne gerek
vardı ki? Adam onu kim-
seyle paylaşmak isteme-
diği içindir ki Türkiye gi-
bi bin yıllık, geleneği gö-
reneği olan bir devleti
karşısına almak istemi-
yor da onu bölüyor, ye-
rine zayıf, devlet gelene-
ği olmayan, bir çapulcu
grubun efendi olacağı ye-
ni bir devlet kurmayı
planlıyor. Sen o devlette
Türkiye'deki günlerini
mumla ararsın ancak bı-
rak petrol zengini olma-
yı! Nasıl ki Osmanlı'dan
aynlan ülkeler şimdi bi-
zi arar oldular... Senin
hayatını, huzurunu, gü-
venliğini daha şimdiden
satmış olan yüz kadar sa-
tılmışın yönettiğı bir ül-
kede, bitmeyecek payla-
şım kavgalannın ortasın-
da kalleş Amerikalılann
öl dediği yerde ölmek,
sus dediği yerde susmak
üzere ve de artık Ameri-
kan hegemonyasına gir-
diğinden ağlasan da, sız-
lasan da kimsenin, hatta
Avrupalılann bile yardı-
mına gelemeyeceği bir
konumda olacaksın. (Kü-
ba'da esir tuttuklan in-
sanlarla, Irak a getirdik-
Ieri "demokrasi" size bir
örnek olsun).
Dahası, Dimyat'a pi-
rince giderken evdeki
bulgurdan da olacaksın.
Çünkü sen şimdi büyük
Türkiye'nin bir parçası-
sın. Tüm Türkiye'de ser-
bestçe yaşayabiliyorsun.
("'Sij'asinıültecrj'im'' de-
yip A\Tupa'ya elini kolu-
nu sallayarak girebiliyor-
sun). Oysa. "Ben Kürt
Devleti'nin vatandaşı-
yun" dediğin gün Istan-
bul, Antalya gibi yerlere
ancak pasaportla, vizey-
le, çahşma müsaadesiy-
le gidip gelır olacaksın
ve de hatta hiç gelemeye-
ceksin. Çünkü "Bizi is-
temeyeni biz hiç isteme-
yiz" olacak. (Avrupa da
seni aynıyla kapıya koya-
cak). Sarp dağlarda, hiç
alternatifsiz yaşamaya
mahkûm olacaksın. Şim-
di oralan yaşanabilir ya-
pan, büyük Türkiye'ye
aitliğidir. Yani büyük bir
coğrafyada serbestçe do-
laşabilme özgürlüğüdür.
Hatta bu öyle bir avantaj-
dır ki, iyi bir düşünseler
vaktiyle Teksas'uı ken-
diliğinden ait olduğu
Meksika'dan kopup
ABD'ye katılması gibi,
Irak Kürtlerinin bile top-
raklanyla gelip bize ka-
tılmalan gerekir, bırakın
bizden toprak koparma-
yı. Çünkü PKK'yle uğ-
raşmayan, petrol zengini
bir Türkiye, dünyanın en
önemli süper gücü olur ve
öyle bir ülkenin vatan-
daşı olmak, Amerikan
sömürgesi bir Kürdistan
vatandaşı ohnaktan çok
daha onurludur. Hele ki,
bize ders veren ABD'de
yirmi yıl öncesine kadar
" Buraya köpeklerve zen-
cilergirenıez'" afişlerinin
asılı olduğunu, zencilerin
otobüslerde yalnızca en
arka dört sıraya oturabil-
diklerini düşünürsek.
Tüm bunlan birlikte
düşünüp birlikte uyan-
maya ihtiyacımız var.
Uyanınca göreceğız kı.
Irak topraklannda bela-
sını bulmuş, yok olma
noktasına gelmiş olan bu
canavan. ona destek ola-
rak kurtarmak tüm dün-
yaya ve insanlığa yapıl-
mış çok büyük bir kötü-
lük olacaktır. Çünkü bu
oyun dünya çapında oy-
nanmaktadır.
ANKARA 12. ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN
Esas No: 2002 781
Davacı: Naciye Martin Vekili: Av. Yakup Güler Davalı: Uğur Uğuz Dava: Itırazın iptalı Dava Tarihı: 24.09.2003
Davacı Naciye Martin tarafından davalı Uğur Uğuz aleyhıne açılan ıtirazın ıptal) davasının verilen ara karan gere-
gince; Davalı Uğur Uğuz adına çıkanlan tebligat bila ıkmal iade edılmış, zabıta tahkikatuıda da adresı meçhul olarak
bıldirildığınden. dava dılekçesınin ve duruşma gününün ilanen tebliğıne karar verilmış olup, bu dava ile ılgili ibraz
etmek ıstedıği belgeleri duruşmanın bırakıldığı 20.11.2003 günü saat 11 50'ye kadar göndermeniz veya bn vekil ta-
rafından kendinizi temsil ettirmenız, ettırmedığiniz takdu-de 7201 sayılı TY.'nın 28-29 ve devamı maddelen ıle
HUNDC'nun 213-377 maddelen gereğınce yargılamanın yokluğunuzda \apılacağı ve hüküm venleceğı tebliğ yerine
kaim olmak üzere ilan olunur Basın: 48188
Cumhuriyef
k ı t a p 1 a r .
ZELİŞ
Necati Cumalı
256 Sayfa
12.000.000TL.
Türk edebiyatının usta ısmı Necati Cumalı'nın
kaleminden, çarpıcı bir aşk öyküsü.
Tütün Zamanf üçlemesınin ilk kitabı olan Zeliş,
okurunubu çarpıcı aşk öyküsüyle birlikte, tütün
üreticilerinin dramatik yaşamlarına da ortak ediyor.
Çağ Pazarlama A Ş Turkocağı Cad No 39 41
£«»nnurnr« 34334 Cagaloglu-Istanbul
Krtap kUlUDU T e
| ,0212) 514 01 96 Faks (0212) 514 01 95
Cumhuriyetı t a p
FATİH VE FETİH
Erdoğan Aydın
357. Sayfa
14.000.000TL
Erdoğan Aydın, Fatih ve Fetih'te, mıtoslarla gerçeklen
birbırinden ayırıyor. Bu kitabı mutlaka
okuyunuz dıyeceğım...Dıyeceğım. çünku yazarımız
kafalarımızı klişelerden temizliyor; üstelik bunu
ınandırıcılıkla.cesaretle ve dürustçe yapıyor.
Server Tanilli
V^^w
<-..—K..-K—> Ca? Pazarlama A Ş Turkocağı Cad No 39 41
ı C c £ - I T T ^ 3 4 3 3 4
Cagaloğlu-Istanbul
L T K I t a p KUlUDU Tfl<n?l?) SUOl 96 Faks(0212) 514 01 95
Cumhuriyet
k 1 t, a p I a r ı
SOSYAL DEMOKRASİDE TEMEL EĞİLİMLER
Deniz Kavukçuoğlu
441 Sayfa
15.000.000TL.
Bu kitapta, Sosyal Demokrat Partisi'nin (SPD) tarihi
boyunca düşünsel-sıyasal varlığının hareket zeminıni
oluşturan programlar, bunların yani sıra önemli ve
belirleyici programatik belgeler bir bütünlük
içinde okurların bilgisine sunulmaktadır.
]r»} 34334 Cağaloglu-lstanbul
ubu l 212 5 4 01 96 F k
A.Ş Turkocağı Cad. No:39/41
l l b l^ 7 ] } 34334 Cağaloglulstanbul
kltap kulubu T
el (0212) 514 01 96 Faks (0212) 514 01 95
Mehmet Farac
KOTULER
MAHALLESİ
. I \K\<
K.OTCLEI
HAHAIİE6I
"Kanlı
topraklarda
bir Urfa
destanı..."
Tüm kitapçılarda
Giinizi Vayıncılık
0.212 5121172
PATNOS ASLİYE HUKUK
HÂKİMLİĞİ'NDEN
DosyaNo: 1999 82 Esas
Davacı K.H. tarafından davalılar Nüfiıs Müdürlüğü
\e Erhan Uğuz aleyhine mahkememizde açılan kayıt
tashıhı davasının yapılan açık yargılaması sonunda;
Patnos C. Başsavcılığı'nın 22.07.1999 tarih ve
1999'181 Esas 1999 4 ıddia sayılı davanamesi ile da-
valı Sabri oğlu Sultan'dan olma Patnos 1975 doğumlu
Erhan Uğuz'un mükerrer olan kaydın ıptali konusunda
mahkememize dava açılmış olup, davanın mahkeme-
memızde yapılan yargılaması sonunda: mahkememız-
ce adı geçen davalı Erhan Uğuz'a karann tebliğe çıkar-
tıldığı ancak adresi bilinmediğinden tebligatın yapıl-
mayarak ıade olunduğu bunun üzerine yapılan tüm
aramalara rağmen teblıgata yarar açık adresı tesbıt edi-
lemediği anlaşılmakla, adı geçenın adresi meçhul ol-
duğu anlaşıldığından bu kez kendisıne Mahkeme kara-
nnın ilanen tebliğı yoluna gidilmesı anlaşılmakla; Açı-
lan davada mükerrer kaydının iptalı istenen Erhan
Uğuz'a Patnos Aslıye Hukuk Mahkemesi'nce verilen
24.06. 2003 tarih ve 1999 82 Esas, 2003 97 karar sayı-
lı ılamm ılanen teblığ edilmesi hususunda ilanen tebliğ
olunur. 29.09.2003 Basm: 47902