03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
KİM 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA ekonomi@ cumhuriyet.com.tr 13 ŞRKETLER • 60Tann r n c l takımı ve 80'lerin çizjilerini taşıyan Kış FCoeksiyonu'nu VVc-ldcard sahiplerine ö z a imkânlarla satışa surdhj. Worldcard lculanıcılan 3 yerine 6 t a k i t l e ödeme yapabilecek, tek ödenede 8 kat VVoldpuan kazanacak. • SLEMENS, yüksek e m ş gücü ve dual fîlteleme sistemine s a h p yeni elektrikli süpirgelerini piyasaya sürcü. Dynapower serisi siipirgeler, ergonomik tasanmıyla kolay kulknım da sağlıyor. • VVELLA Profesyonel, ultra sert jöle High Hair Flubber'ı piyasaya sürdü. Yeşil renkli jöle, özellikle kısa saçlara istenen her şeklin verilmesini sağlıyor. • SHELL, Club Smart üyelerine, 31 Aralık'a kadar yaptıklan akaryakıt ve yag alışverişleri için yeni hediyeler veriyor. 100 puana Ajax Fabuloso, 45 puana Colgate diş macunu, 135 puana Hacı Şakir Şampuan, 80 puana Hacı Şakir Limon Kolonyasf nı Shell istasyonlanndan almak mümkün. • GATE GOURMET USAŞ, Air France'ın dünya genelinde havayolu ikram sektöründeki ödülü Air France Wave 2002-2003 dönemi birincisi oldu. • YURTİÇt KARGO sanal dünyadaki yüzünü yeniledi. Yenilenen www.yixrticikargo.com sitesinden gönderilen kargoyla ilgili tüm bilgilere ulaşmak mümkün. • 444 MOTOR KORUYUCL. içerdiği aşınma önleyici katkılar sayesinde sürtünmeyi ve motor aşınmasını minimuma indiriyor. Aracın kompresyonunu ve performansını arttıran 444 Yağ Katkısı şehir içi dur-kalk traf iğinin içinde araçlardaki yıpranmayı azaltan ve harareti düşüren bir koruma sağlıyor. Yağın verimliliğini arttıran iirün, motordakı mekanik sürtünme sesinı de azaltıyor. • AVON yeni erkek parfümü Retrospect'i kasımda satışa sunuyor. Yeni ürün 'geleceğe bakarken geçmışine de sahip çıkan erkeğin parfümü" sözleriyle tanıtılıyor. Faaliyetleri durdurulduğu için işletme kân elde edemeyen Sümer Holding yalnızca maaş ödüyor Özelleştirmedeğil tasfiyeEkonomi Servisi - Sümer Holding, Türkiye'de kamu yaran gözetilmeksizın yapılan ve arap saçına dönen özelleştir- me çalışmalannın kurbanı oldu. OzeUeş- tirme kapsamına alınan ilk kuruluş olan Sümer Holding'de, 16 yıldır süren "özel- leştinnemacerasT bağlı işletmelerin so- nunu gerirdi. Türk sanayünin kuruluşunu sağlayan, bir zamanlar 40 fabrikası bulunan Sümer Holding'de, halen satış işlemleri sürdü- rülen 16 fabrikada makineler neredeyse durdu. Sadece, Bakırköy'dekı konfeksi- yon fabrikasının bir ünitesınde, stoklan eritmek amacıyla, zaman zaman üretım yapılıyor. Bir zamanlar "sanayide dev- let'' olarak adlandınlan holding, yalnızca maaş ödeyen kurum haline geldi. Maaş ödemeleri nedenıyle de holding, yıllık 200 trilyon lira bilanço zaran gösteriyor. Sümer Holding Genel Müdürlüğü'ne 4 • 1987'de başlayan özelleştirme süreci. 16 yıldır sonlandınlamadı. Ancak. bu süreç. bir zamanlar "sanayide devlet" olarak adlandınlan holdingin sonunu getirdi. ay önce atanan Ahmet kara, Sümer Hol- ding'in özelleştirilmesi çalışmalannı 2004 yılında tamamlamayı öngördükle- rini bildirdi. Kara, AA'ya yaptığı açık- lamada, kurumdaki özelleştırmeyı hız- landırmak üzere tasfiye sürecini başlat- tıklannı bildirdi. Bu kapsamda, halen fa- aliyette bulunan 7 mağaza yıl sonuna ka- dar bölge müdürlüklen ve pazarlama bi- rimleri gelecek yıl şubat ayına kadar sa- tılacak veya kapatılacak. Mağazalarda bulunan 40 trilyon lira, fabrika stoklarında bulunan 30 trilyon lira olmak üzere 70 trilyon liralık malın eritilmesi için kampanya başlatıldı. Mal talep edenlere yüzde 15 indinm yapıla- cağı duyuruldu. Aynca halen faaliyette bulunan mağazalarda uygulanan fiyat- larda da yüzde 25 'e varan indirimler ya- pıldı. Tasfiye sürecinde, eleman azaltımı politikası da ızleniyor. Kara'nın verdiğı bilgiye göre, Sümer Holding'in, Sümer- bank dahil varlık ve iştirak satışlanndan şımdiye kadar 800 milyon dolar özelleş- tirme geliri elde edildi. Kara, faaliyetlerinin durdurulması ne- deniyle işletme kân elde edemeyen, sa- dece maaş ödeyen bir kurum haline ge- len holdinge, devletin, maaş ödemeleri nedeniyle, 800 milyon dolardan daha fazla kaynak aktarmak durumunda kal- dığını söyledi. Kara, özellikle emekli edilen işçilerin tazminatlannın ödenme- si nedeniyle, yıllık ortalama 200 trilyon liralık giderin zarar olarak görüldüğünü belirtti. Özelleştirme kapsamına alınana ka- dar, 1987 yılı dahil kâr bildiren Sümer Holding, 1988 "den itibaren sürekli zarar etti. 1988'de 101.7 milyar lira olan zarar, her yıl katlanarak 2002'de 195.8 trilyon liraya yükseldi. 1933'te Türkiye'nin yerüstü kaynak- larının değerlendirilmesi amacıyla Ata- türk'ün talimatı ıle kurulan Sümer Hol- ding'in, 1987 yılında özelleştirme kap- samına alındığında, Türkiye genelinde 13 milyon metrekare arazisi, fabrika ara- zileri hariç 360 parça tapusu, 40 fabri- kası, 468 mağazası, binlerce bayii, bir bankası ve 47 banka şubesi, 42 bin civa- nnda da çalışanı bulunuyordu. Azerbaycan Telefon ihalesi Telesis'in ANKARA (AA) - Azer- baycan Telekom'u Aztele- kom, Beylekan kentinin tüm telefon santrallannın sayılaştınlma ihalesini Türk firması Telesis'e ver- di. Telesis Genel Müdürü Hüsnü Tokmen, yaptığı açıklamada, Azerbaycan'da 1994 yılından itibaren pet- rol ve gaz yatınmlannın hızla artmasının, telekomü- nikasyon sektörünü yaban- cı yatınmcılaraçısından ca- zip hale getirdiğini belirtti. "Azerbaycan'da 61 bin kişi telefon bekh'yor" diyen Te- lesis Genel Müdürü, Tele- sis'in pazara teknoloji transfen gerçekleştirdiğini ve projenin ilk bölümünün tamamlandığını söyledi. Azerbaycan'da telefon yoğunlugu açısından bölge- ler arasında dengesizlikler olduğuna işaret eden Tok- men, şöyle devam etti: "Başkent Bakû'da yük- sek olan oran, ülkenin diğer böigelerinde daha düşük se- viyelerde seyretmektedir. Sabit telefon sayısı 934 bin 300, her 100 kişiye düşen hat sayısı 11 bin 13'tür. Azer- baycan'da telefon bekleyen- lerin sayısı 61 bin kl-i Tele- fon bekleme süresi ist orta- lama 3 yıL Telesis bu talep- ler karşdığında çalışma- lannı htdandırdı." Zengin sofrasından yoksul mutfağına • "Yoksulbank'ı başanyla sürdüren Aziz Akgül şimdi "Gıda Bankası" içinkollan sıvadı. BAŞAKSEZEN AKPDiyarbakırMil- letvekili AzizAkgül, ih- tiyaç fazlası gıdalann israfını önlemek ve bunlan fakirlere ulaşhr- mak amacıyla "Gıda Bankacıhğr adını taşı- yan yeni bir proje baş- lattı. Akgül, Mütevelli Heyeti Başkanı olduğu Türkiye tsrafı Önleme Vakfı ile birlikte yürüt- tüğü projenin restoran- lardaki artık gıdalann yoksullara dağıtılması şeklinde düşünülme- mesi gerektiğinı söyle- di. Çeşitli kuruluşlar- dan alınacak ihtiyaç fazlası ürünler ya da restoran- larda açık büfelerde kalan yiye- cekler yeniden paketlenerek yoksullara dağıtılacak. Şu anda ABD'de 258 tane gı- da bankasının olduğunu belir- ten Akgül, aynı çalışmalann Türkiye'de de yaygınlaştınlma- sı amacıyla ABD'deki "Second HarvestFood Bankûıg" adlı bir organizasyonla işbirliği içeri- sinde teknik çalışmalan yaptık- lannı belirtti. Cıda Bankası projesinde çeşitli kuruluşlardan alınacak ihtiyaç fazlası ürünler re cak. Diyarbakırlı bir işadamının kendilerine 3 bin 850 metreka- relik bir alan tesis ettiğini ve di- ğer bir işadamının da bu yerin sogutma dizaynıyla ilgilenece- ğinı söyleyen Akgül şu ana ka- dar destek istedikleri bütün ku- ruluşlardan olumlu yanıt aldık- lannı kaydetti. Koç Holding Yönetim Kuru- lu Başkanı Mustafa Koç'la da görüşüp prensipte anlaştıklan- nı söyleyen Akgül ocak ayına kadar projenin tamamlanacağı- nı söyledi. Akgül, yardım yapacak ku- ruluşlann bunu vergide gider kalemi olarak yazabilmesi için düzenleme yapılacağını açıkla- dı. Bunun vergi indirimi olarak algılanmaması gerektiğini vur- gulayan Akgül, gıda zehirlen- mesi gibi sorunlarla karşılaşıl- dığında sorumluluğun kime ait olacağı konusunda da düzenle- me yapılacağını kaydetti. umut Oran: Iyimserlik reel sektöre yansımiyor ADAR4ZARI (AA) - Tür- kiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Umut Oran, ekonomideki iyimser havanın reel sektö- re yansımadığını söyledi. Oran, Ekonomistler Plat- formu'nca Sakarya Üniver- sitesi'nde düzenlenen "4. Ekonomi Poüükalan Zirve- si" sempozyumunda yaptı- ğı konuşmada, 59. hüküme- tin reel sektör için hiçbir şey yapmadığını savunarak "Ekonomideki iyimser ha- va,reelsektöre yansımıvor" dedi. Türkiye'nin son 10 yılda tekstil ve hazır giyimde önemli ilerlemeler göster- diğini ifade eden Oran, şun- lan kaydetti: "Artık dünya piyasalann- da söz sahibi konumuna gel- dik. Türkiye'nin AB'ye giriş mücadelesi ticarette füli ola- rak gerçekleşti. Tekstil üre- timinde dünyada önde ge- len ülkeler arasında yer an- yoruz. 2010 yılında haar gi- yimde34 mih ar dolarhk bir ihracat bekh'yoruz. Ancak ekonomik kriz devam edi- yor ve biz halen yoğun ba- kımdan çıkamadik. EKmiz- de iyi bir pazar, organizas- yon ve işgücü var. Bürokra- si, siyasi irade ve sHil top- lum örgüüeri koordineii ça- lışırsa başan geür ve hedef- ler gerçekleşir." DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA efginyu1r.net Geçen hafta ASEAN zirvesinde im- zalanan ve 2020 yılına kadar Bir As- ya Ekonomik Topluluğu kurmayı amaçlayan anlaşma, dünyanın Afga- nistan'ın batısında ve doğusunda ka- lan bölgelerinin farklı yönde ^vrimleş- meye başladığına ilişkin gözlemimizi (07/07/03) güçlendiriyor. Kisa bir ammsatma: ABD-Avrupa ittifakının, küresel ege- menliğinin üssü olan "Batı" gittikçe bü- tünlüğünü kaybediyor, istikrarsızlaşı- yor, savaşlarla sarsılıyor; bir aşın üre- tim kriziyle boğuşuyor. Doğu'daysa trendler tam aksi yönde güçleniyor; Çin, ekonomik ve siyasi istikrar kayna- ğı ve çekim merkezi olarak yükseliyor. Bölge ülkeleri Çin'in etki alanına girer- ken, bir seri ekonomik ve ticari anlaş- ma, bu bölgede uluslararası ilişkilere bloklaşmaya uygun bir siyasi, kurum- sal temel inşa ediyor, mali ekonomik bütünleşmeyi geliştiriyor. Temmuzdan bu yana dört gelişme, bu farklılaşmayı güçlendirdi: Birincisi ABD, askeri ve mali açıdan Irak'a sap- landı. Bush'un kamuoyu desteği geri- ledi. Bush yönetimi, yardım istemek için BM'ye geri dönerken kendi içinde istikrarsızlığa düştü, "ince ayar" baş- ladı: önce Richard Perle devre dışı bırakılmıştı. Rumsfeld'in geçen hafta Irak Yeniden Yapılandırma Komrte- si'nden dışlanması (Financial Times 11/09)sıranın onageldiğini gösteriyor- du. Ikincisi, Afganistan'da Taliban'ın, Far Eastern Economic Revievv'un bu haftaki araştırma yazısının belgele- diği gibi toparlandığı, yeniden güçlen- diği görülüyor. Üçüncüsü, Afganistan saldınsında ABD'nin yolunu açan Rus- ya, Londra'daki International Insti- tute for Strategic Studies'den, Ed Blanche'nin dikkat çektiği gibi, şimdi, bu bölgede etkinliğini, üstelik Çin ve Hindistan'ın yardımıyla yeniden arttır- maya başladı (Daily Star, 04/10). Dör- düncü olarak. Ekonomik alanda dola- Iki farklı trend, bir karanlık rın geleceği tartışılırken, başta Çin ve Japonya olmak üzere Asya ekonomi- lerinin belirleyici, ABD'nin de tehlikeli bir biçimde bir ilişkiye bağımlı hale gel- miş olduğu ortaya çıktı. çağın ekonomik olayı Financial Times'dan Martin Wolf a göre "Asya'nın yükselmesi çağımı- zın ekonomik olayı" ve eğer bu trend devam ederse "Avrupa'nın ve onun devamı ABD'nin iki yüz yıllık küre- sel egemenliğine son vermesi kaçı- nılmaz". Wolf, diyor ki "Japonya'nın yükselişi yalnızca bir haberciydi. Bu ülke dünyayı değiştirmek için çok ufak ve içe dönüktü. Arkasından ge- len Çin farklı"(10/09). Wolf bu tezini dört önemli gelişmeye dayandırıyor. Asya Pasifik bölgesinin künesel mal ih- racatı içindeki payı 1983'te yüzde 18'den 2001'de yüzde 24'e yükseldi. Çin'in payı aynı dönemde yüzde 1 'den yüzde 4'e çıkarak Ingiltere'yi yakaladı. Aynı dönemde Asya ülkelerinin kendi aralanndaki ticaret, dünya ticaretinin yüzde 2.2'sinden yüzde 6.5'ine yük- seldi. Ikincisi Asya, dünyanın en bü- yük sermaye hesabı fazlasına ve ta- san-uflarına sahip: Cari hesap fazlası geçen yıl 256 milyar dolara ulaştı. Bu- nun 113 milyarı Japonya'da. Bölge ekonomilerinintasarruforanlan, 1997- 2001 arasında GSH'nın yüzde 37'si dolayında seyretmiş. Çin'in tasarruf oranı yüzde 40. Buna karşılık ABD'de tasarruf oranı yalnızca yüzde 18.1997- 2001 arasında küresel dolar rezervle- rindeki artışın yüzde 83'ü bu bölgede gerçekleşmiş. Japonya'nın ve Çin'in bu artıştaki payları sırasıyla, yüzde 30 ve yüzde 22. Üçüncüsü, bölgenin yal- nızca dünya ticareti içindeki payı hızla artmakla kalmıyor, yabancı sermaye girişinde de başı çekiyor. Gelişmekte olan ülkelere yabacı sermaye yatınm- lan 2001 -02 döneminde 209 milyar do- lardan 162 milyar dolara gerilerken, Güneydoğu Asya 89 milyar dolar, Çin 53 milyar dolar yatırım almış. Dördün- cüsü, bölgede yoksulluk oranı giderek azalıyor, iç talep güçleniyor. Gerçekten de Amerika ve Avrupa bir talep sıkıntısı, kapasite fazlası soru- nuyla boğuşurken, The Economist'in vurguladığı gibi başta Çin olmak üze- re Asya ülkelerinde bir tüketim patla- ması yaşanıyor. Financial Times'in yorumuna göre bölge ülkelerinin eko- nomik büyümesinde artık iç talep kri- tik birönem kazanmış. "Daha denge- li bir ekonomik büyüme (Dikkat: ar- tık küreselleşmeden değil iç pazara da- yalı dengeli büyümeden söz ediyor- E.Y.) bölge ülkelerinin dış ticarete, yabancı çokuluslu şirketlerin yatı- nmlanna bağımlılığını azattarak, hü- kümetlere para ve mali politikala- nnda daha bir özgürtük getirecek"( 07/10). Financial Times bu iç taJebi güçlendirmeye dönük politikaları över- ken Tayland Başbakanı Thaksin'in ekonomik programına özellikle vurgu yapıyordu. ABD kapana sıkışmı; Daha önce de vurgulamıştık: ABD, ekonomik büyümesini, 1997'den son- ra, ancak, Asya'dan gelen ucuz malla- ra, amadahaönemlisi gayri menkul pi- yasaları (hisse senetleri ve hükümet tahvilleri) yoluyla emdiği tasarruflarla desteklediği iç taleple sürdürebiliyor- du. Ne ki çoğu Doğu'dan gelen tasar- ruflar ABD'de yatırıma değil tüketime gitti, böylece cari açık ve bütçe açı- ğı hızla artarken, ABD'nin bu açıklan fi- nanse edebilmek için gereksinim duy- duğu yabancı sermaye girişi günde 55 milyar dolara yükseldi (The Asia Ti- mes 10/10). Avrupa Merkez Bankasının Baş- kanı Duizenberg, ABD'nin büyüyen "çifte açıklarına" bakarak, "bu dunım belki bir, belki beş yıl sürdürülebilir, ama bir aşamada mutlaka bir düzelt- me olmalıdır" diyor. ABD bu düzelt- meye, dolar devalüasyonuyla borcu- nun bir kısmını reel olarak sileceği (bu birörtülü iflas anlamına gelecek-Mar- tin Wolf biz, şüpheci biri olsak buna yeni bir ABD "komplosu derdik" di- yor) ve dış ticarette rekabet gücünü arttıracağı için dünden razı. Ancak, bu borçlann alacaklılan (450 milyar doları Japonya'nın-VVashington Times, 09.10; 290 milyar doları Çin'in-Finan- cial Times 30/07. elinde) alacakları- nın aşınmasını istemedikleri için rezerv- lerini kullanıp doların düşüşünü frenli- yortar, bu arada sermayelerini ABD pi- yasalanndan çekerek ülkelerine getiri- yorlar. Geri dönen sermaye, bölge bor- salarını canlandırıyor, ama köpük ya- ratmak yerine, batık borçlann temiz- lenmesiyle mali yapının güçlendirilme- sine, yeni yatınmlaragidiyor. ABD, eko- nomik büyüme bir yana, Irak'ın işgali- ni nasıl finanse ederim diye düşünür, 23-24 Ekim Madrid toplantısında di- lenmeye hazırlanırken, Asya mali kay- nak bolluğu içinde... Diğer taraftan do- lar düşerken ABD'nin yeni sermaye çe- kebilmesinin yolu faizleri yükseltme- sinden geçiyor. Bu da ekonomik büyü- me açısından iyi haber değil. Dahası da var: Doların ve ABD eko- nomisinin geleceğine güven azalmaya başlayınca, kimi petrol ihracatçısı ülke- ler, Euro'ya geçmeyi yeniden düşün- meye, Rusya gibi güçiü ülkeler ise bu- nu açıkça dile getirmeye (Moscovv Ti- mes, 09/10) başladılar. Böylece ulus- lararası para olarak dolann, buna bağ- lı olarak da ABD'nin imparatorluk pro- jesinin geleceği kararıyor. Washing- ton Post'un deyişiyle, tam Bush'un Irak politikasttökezlerken yardıma ge- len AKP hükümeti de Türkiye'yi işte bu karanlığın içine itiyor. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 'Bir Defaya Mahsus'muşL AKP hükümetinin, hukuk, yasa ve kural tanımazlığı her gün yeni bir boyut kazanıyor; bilimsel gelişme kar- şıtlığıyla tamamlanıyor. Bilimsel çalışma, çağımızda, yalnız ve ancak aka- demik özgürlük ortamında ve özerk kurumlarda yapı- labilir. Kuruluşunun 40. yıldönümündeTÜBlTAK, ülke- mizde, araştırma ve geliştinnenin temel taşıdır. TÜBİTAK, sağladığı Ar-Ge destekleriyle, ülkemizin dünya bilimsel yayın sıralamasında hızla yükselmesi- ni, teknolojik yeniliklerin sanayiye uyarlanmasını, ulu- sal savunma sanayünin güçlenmesini, bilimin toplum- sallaşmasını sağlayan ulusal yararı arttıran çalışmalar yapıyor. Adı, yolsuzluğa bulaşmamış olan TÜBİTAK yıl- lardır, devlet bütçesinden aldığı ödenekten daha faz- lasını, bilimsel üretimiyle kendisi yaratıyor; bu yıl kul- landığı 200 trilyon liranın yarısından fazlası kurumun kendi geliridir. Yüzde 32'den fazlası yüksek lisans ve doktoralı olan toplam 2152 kişinin çalıştığı TÜBİTAK şu sırada, yüzlerce Ar-Ge çalışmasının ve binlerce sa- nayiye teşvik projesinin yanı sıra, AB 6. Çerçeve Prog- ramı ve Cumhuriyetin 100. Yılı'nda ülkemizin ulaşma- sı istenen bilim ve teknolojik gelişme hedeflerini içe- ren "Bilim ve Teknoloji Stratejileri Projesi-Vizyon 2003" gibi kalıcı bilimsel atılımlara da öncülük ediyor. • • • TÜBİTAK, yasasına göre, 12 kişiden oluşan bilim ku- rulu ve bu kurulun seçtiği başkan tarafından yönetilir. Kurul üyeleri ve başkan dört yıl için seçilir. Görev sü- resi dolan fizik bilgini, Avrupa Bilimler Akademisi'nin üç Türk üyesinden biri, Prof. Dr. N.K. Pak, mayıs ayı başında yeniden başkan seçildi. O günden bu yana, Başbakan R. T. Erdoğan, bu seçimi onay için Cum- hurbaşkanı'na göndermedi, bekletti. Mayıstan bu ya- na 5.5 aylık bir süre, TÜBİTAK, başkansız bırakıldı; başbakan yasalann zorunlu kıldığı görevini yerine ge- tirmedi. Bu arada başka bir gelişme yaşandı; eylülde dört yılını tamamlayan altı bilim kurulu üyesinin yerine, ay- nı kurul, 20 Eylül günü seçim yaptı ve Başbakanlık'a bildirdi. Başbakan bu seçimin sonuçlarını da onayla- madı; yasanın yüklediği görevini yapmadı; bilim kuru- lunu çalışamaz duruma soktu. Yasanın kendisine yük- lediği görevi aylardır yerine getirmeyen Başbakan R. T. Erdoğan, Meclis'e tek maddelik bir yasa önerisi gönderdi; TÜBİTAK Yasası'na "yalnızca" geçici bir madde eklenmesini istiyor; şu kadarcık: "Bu kanunun yürûrlüğe girdiği tarihte boş bulunan bilim kurulu üyeliklenne... bir defaya mahsus olmak üzere Başbakan tarafından atama yapılır. Başkan bir defaya mahsus olmak üzere Başba- kan'ın teklifi üzerine Cumhurbaşkanı tarafından ata- nır." özetle başbakan, 40 yıldır bilim kurulu tarafından yapılan işleri, kendisinin yapması için yasa çıkanmaya uğraşıyor; kendini bilim kurulu yerine koymak istiyor. Bu el koyma ile TÜBlTAK'ın sonunu getirmeye çalışı- yor; bilimi, siyasetin oyuncağı yapmak istiyor. Yasanın "gerekçesi" çok ilginç, orada:"... Bilim ku- rulunun toplantı ve kararyeter sayısına ulaşılamama- sı nedeniyle... üyelehn ve kurum başkanının seçimi- ne ilişkin... hükümlerin uygulanma imkânı bulunma- maktadır" deniliyor. Bu gerekçe, yukanda belirtildiği gibi, gerçekleri yan- sıtmıyor. Başbakan, TÜBİTAK Başkanı ve bilim kuru- lu üyelerinin atanmasını engelliyor, sonra da bundan doğan boşluğu, yetkilerini pekiştirmek amacıyla, ge- rekçe gösteriyor. Başbakan, önce, atamalan yapma- yarakTÜBlTAK'ı çalışamaz duruma getiriyor; elini, ko- lunu bağlıyor, sonra da, görevini yapamıyor diye yasa gerekçesi yazıyor! Bu nasıl yönetirndir? Ne biçim bir hukuk anlayışıdır? Hangi hukuk devletinde başbakan böyle bir tutum sergilen sergileyebilir? Yıllann çabası, emeği ve birikimiyle oluşan ku- rumlar için yıkım, ölüm gibidir, gerçekten "bir de- faya mahsus" olur. • • • Ülkenin ekonomik ve toplumsal gelişmesinin ger- çek itici gücü, bilim ve teknoloji alanındaki atılım ve başanlarolacaktır. Hükümetin, eğitim alanındaki tutum ve uygulamalan, üniversitelere karşı aylardır vermek- te olduğu savaş ve şimdi de TÜBlTAK'a el koyma gi- rişimi, bir bütün olarak, çağdaş eğitim ve bilime karşı olduğunun çok açık bir göstergesidir. TÜBlTAK'ın kurumsal özerkliğinin yok edilmesi, ül- kenin bilimsel ve teknolojik ilerlemesine, aydınlığa doğru gidişine ve gelişmesine, çok ağır bir darbe ola- caktır. Bu yıkım, kalıcılık kazanacak, ülkenin bilimsel gelişmesi, küreselleşmenin bu çok önemli noktasın- da, ekonomik ve toplumsal gelişmenin bilim ve tek- nolojiye odaklandığı bir dönemde felç edilmiş olacak- tır. Bilim, beynin işidir; TÜBİTAK ülkenin düşünen, üre- ten beynidir. Başbakan, bu yasa önerisiyle ülkenin beynine kurşun sıkıyor. Toplum buna seyirci kalamaz; kalmamalıdır. [email protected] Petrol arama çalışması hızlandı İBRAHTM KARAASLAN DtYARBAKIR-Diyarbakır'ın Silvan ılçesine bağlı Başil Köyü yakınlannda petrol arama ve yeni kuyulann açılması çalışmalan hızlandı. Türkiye Petrolleri Anonim Ortakhğı (TPAO) Bölge Müdürlüğü'nün Üçbasamak-1 petrol sahasında sondaj ve lokasyon çalışmalan devam ediyor. Sondajla 300 metreye kadar inilen kuyuda, gerçklîjeolojik çalışmalann ardından 2 bin 400 metre derine kadar sondaj voırulacağı belirtildi. Üçbasamak-1 petrol sahasının güvenliğinin sağlanması için köy koruculannın görevlendirildiği ifade edildi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle