07 Mayıs 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 6 OCAK 2003 PAZARTESİ OLAYLAR VE GORUŞLER [email protected] AÇI MUMTAZ SOYSAL Kanatsızlık ESKİŞEHİR'DE, cumartesi günkü konfer^nsı iz- lemek için Çifteler'in bir köyündeh.kalkjp gelen dinleyici, sorular faslında ayağa fırlıyor: "Bunlar doğru da soldaki bölünmüşlük niye? Kemalist dev- rimin yarım kalmışlığı varsa, ülke o devrime ters akımlann eline geçmişse, ilehcilerin, halktanyana politlkaları savunanlann bir araya gelmeleri, ufak partilere dağılmışların Atatürk partisinde birleş- meleri gerekmez mi? Sağ karşısındaki bu yenilgi sürdükçe, traktörüne mazot parası bulamayan köylünün perişanlığı da sürüp gidecek!" Bunları söylüyor ama, aynı zamanda biliyor ki, "Köylü efendimizdir" diyerek ve "sınıfsız halk"\n bü- tün kesimlerini toplayarak yola çıkan Mustafa Ke- mal'in partisi son yıllarda o kesimlerin altta kalan- larını ihmal etmiş, onları başka partilere, hatta tu- tuculara kaptırmış, dıştan önerilen vetanmı yok eden politikalara karşı kıyameti koparmamıştır. Sonuç- ta, Dünya Bankası reçetelerini savunup uygula- mak üzere gelen birinesaflanndayer vererek halk- tan oy istemiş bir parti görüntüsü söz konusudur. Dinleyici, "Olsun, böyleşeylerolsa dapartide kalmak, doğru düşünceler için mücadeleyi sürdürmek gerekir" diyor. Bunu söylerken yalnız o partinin değil, belki de Türkiye'deki bütün siyasal partilerin çok önemli bir sorununa dokunduğunu fark etmiyor herhalde. 0 önemli sorun, kanatsızlık sorunudur. Partiler, elbette, nisbitemsilin uygulandığı birse- çim sisteminde bile, "asgari müşterekler"de birle- şen olabildiğince çoktürden insanı içlerine almak, olabildiğince değişik kesimden oy istemek zorun- dadırlar. Bu, onların yapılarına belli bir renklilik ge- tirir. önemli olan, yine bir "ortak payda" üstünde bu çeşitliliğin yaratıcı bir tartışmaya, yararlı bir di- yalektiğe dönüşmesidir. Ama, öyle oluyor mu? Parti içinde belirli ve tu- tarlı çizgiler doğrultusunda birleşip mücadele ede- bilecek kanatların oluşması yerine, ya kişisel hırs- lann bir araya gelmesinden ibaret hiziplerdoğmak- ta ya da ciddi kanatların ortaya çıkmasına yönelik ilk belirtiler liderlikçe hemen hizipçilikle suçlan- maktadır. ^ imdi, kabul etmek gerekir ki, ilk bakışta "Dün- O y a Bankası'ndan gelen kişiyi saflanna alarak halktan oy istemiş görünen" parti, öte yandan ör- neğin Çifteler'den gelen köylünün dertlerine der- man olabilecek kişileri de Meclis'e taşımıştır. Zira- at Mühendisleri Odası'nın eski başkanı orada, IMF'nin tarım politikalarını kuvvetle eleştiren kişi de o partinin grup başkanvekillerinden biri. Böyle insanlar, elbette, Türk tarımını öldürebile- cek politikalara karşı atttan alıcı ve yumuşak bir par- ti tutumu söz konusu olduğunda radikal tepkiden yana bir kanat oluşturmaya çalışacaklardır. Bu tür çalışmaların hizipçiliğe dönüşüp dönüşmemesi ya da liderlikçe hizipçilik olarak suçlanıp suçlanma- ması, partinin de kanatlanıp bir yerlere yükselip yükselemeyeceğinin ölçütü olacaktır. Geçmiş, bu bakımdan pek parlak değil; gelece- ğin parlak olup olmayacağını zaman gösterecek. niversitelere Baskı... ANMA 1850-2002 Yaşamını halkına adamış Bilimsel Sosyalist Av. Edip TARGAN'ı fiziksel varlığının aramızdan aynlışının 1. yılında sevgi ve özlemle anıyoruz. Babası Reşat TARGAN Annesi Sıdıka TARGAN Eşi Gülden TARGAN Çocukları Faik Ulaş ve Bilge TARGAN Kardeşi Sönmez TARGAN Arkadaşı Av. Selahattin DOĞRU TC KADIKÖY 2. SULH HUKUK MAHKEMESİ'NDEN Dosya No: 2002 813 Vasi Tay. Mahkememizce verilen 10.12.2002 tarih ve 2002/813 esas. 2002 1023 sayılı ilamı ile 1340 do- gumlu Hasan kızı 1340 doğumlu Hanife Fikriye Uy- gaç rahatsızlığı sebebiyle 4721 s. TMK'nun 405. mad- desi gereğince vesayet altına alınarak kendisine kızı Bingül Uygaç Kocaoğlu vasi tayin edilmiştir. Keyfıyet ilanolunur. 25.12.2002 Basın: 47 ÖDEMİŞ 1. ASLtYE HUKUK HÂKİMLİĞl'NDEN Dosya No: 2002/221 Davacı Bag-Kur vekili tarafindan, davalı Murat Ün- lü vs. aleyhine açılan rucuan tazminat davasında: Davacı Bağ-Kur Genel Müd. vekili dava dilekçesin- de, kurum sigortahsı Halit Kılınçoğlu meydana gelen trafik kazasında vefat ettigini. kurumca hak sahipleri- ne ölüm aylığı bağlanıp, aynca cenaze yardımı yapıl- dıgını. fazlaya dair hakları saklı kalmak kaydıyla 637.311.208 TL'nın tahsıs onay tarihinden itibaren da- valılar Murat Cnlü ile Istek Isı San. ve Tic. A.Ş.'den müştereken tahsiline karar verilmesini istemiştir. 284 Sk. No: 8 D. 4 Üçyol-Izmir adresinde oturdugu bildirilen davalı Murat Cnlü adına çıkanlan davetiye- nin bila teblig iade edildigi, yapılan araştırmada da açık adrsi tespit edilemediginden ilanen tebligat yapıl- masına karar verilmiş olup. davalı Murat Unlü'nün duruşmanın atılı bulundugu 20.02.2003 günü saat: 9.30'da duruşmada hazır bulunması veya kendisini bir vekille temsil ettirmesi gerekmektedir. Aksi takdirde duruşmanın yokluğunda devam edip davanın sonuç- landınlacagı hususu tebliğ yerine kaim olmak üzere ilanen teblig olunur. Basın: 87010 Baskı bizi yıldıramaz, ancak üretkenliğimizi azaltır. Oysa bunun dahi toplumsal faturası çok ağır olacaktır. Bilim adamı yetiştirme maliyetleri iyi hesaplandığında politikacılar bilim adamlannı yıpratma yerine daha fazlalannı ülke ve insanlık adına istemelidirler. Prof. Dr. Osman INCÎ • • niversitelerarası Ku- T Trurun20Arahk2002 I I tarih ve 124 sayılı top- V—/ Iantısı,6yıl5aydırsü- ren rektörlük görevimce katıldı- ğım toplantılardan ülkemızin geleceği açısından ciddi olarak kaygılandığım toplantıdır. Sa- yın Bakan konuşuyor: Başı ile sonu çok farklı, bilgi bandında yükseköğretime özgü olarak; Siz Acil E>1em Planı'nı dddiye ahnayın. Bu sizin işiniz değil, mu- hatap değüsiniz. Sayın Mıllı Eği- tim Bakanı'nın eğitim projeksi- yonunu, Milli Eğitim Kuruluş Yasası, milli eğitimde bulundu- ğumuz durum ve sorumlulukla- n paylaştırmasını dikkatle izli- yor profesörlerden oluşan ku- rul üyeleri. Aynı gün saat 10.30'da toplanan Rektörler Ko- mitesi bildiri yayımlayarak bi- lime ve topluma karşı sorumlu- luklannın gereğini yapmışlar- dı, artçılar başlamıştı. Sayın Bakan: "Üniversiteter asü fonksrvonlannın dışma çık- mamahdırlar, üniversiteler hep bunu yapmışlardır. Oysa diğer meşru aktörlerin yerine geçe- mezler, geçmemeBdiıier. Önyar- güar ile kritik etmemeUdirler. Acil Eyiem Planı yanhş anlaşü- nuştir." Bazı cümleleri ayıklana- rak alınmıştır, yanlış yorumlan- Trakya Üniversitesi Rektörü mıştır, yanlış okunmuştur. "Üni- versiteler eğitim poHtikalannm beürienmesinde önder kurum- lardır.Üniversitelerözerkolma- bdır. Hiçbir şey size soruhnadan, sizden habersiz ve olursuzhaya- ta geçirflmeyecek." Saat 14.38, konuşmayı sürdürüyor. Kurul üyelerine: "Atatürkdevrimcfli- ği, aühmlan unutulmamabdır, var mısınız Atarürk'ün bilim adamhğma!" Işte burada yol bit- ti. Rektörlerce bilim disiplini ve diplomatik açık dille Acil Eylem Planı ve arkasındakiler Sayın Bakan' ın gözlerine bakarak tek tek açıklanıyor. "1995 seçimle- ri öncesinde 'Rektörler türban- h kızlanmızın önünde eğilecek, kapılan açacak ve selam dura- cak' diyene, yeni seçflen 22 rek- tör göreve başladıklan 7 Ağus- tos 1996'daki Anıtkabir ziyare- tinde ŞerefDefteri'ne Bilim ve insanlığın dışında hiç kimsenin önünde eğilmeyiz' yanıtmı ver- diler. Biz bugün buradayız. Acil Eylem Planıile Dgfli gereken söy- lendi, imzamızın arkasındayız ve doktora tea niteUğinde diğer eleştiriler." Siyasetin yeni bazı aktörleri "karizmatikkişilik" gösterisi ile üniversiteleri ve bilim adamla- nnı hedef ahyorlar. Politikacı ve bilim ilişkilerinin tarihsel sü- reci incelendiğinde, aralannda- ki bağlantı genelde olumsuzdur. Bilimcilerin pek çoğu politika- cılardan destek görmekten öte politikacı baskı ve engellemele- ri altında çalışmışlardır. Pek çok bilim adamı yılmadan pek çok zorluğu aşmıştır. Bilim onlann yürekliliği ile günümüze pınl- dayarak gelmiştir. Kopernik,Ga- Ble, Lavoisier, Pasteur, Plank bi- lim tarihinde onurlu yerlerini al- mışlardır. Ülkemizde de "kara cüppeliler", "bunlar bayrağın ucundan tut deyince bile para isterier", kendisine karşı çıkan politikacıları eleştirmek için "Yüksek Usans öğrencileri gibi konuşuyoriar" (kendilerinin yük- sek lisansı yoktur) ve en büyük kentimizin belediye başkanlığı- nı da yapan başka bir politika- cı, ortaçağ düşüncelerine des- tek vermeyen bilim adamlanna "BunlarBaü'nm kötesT diyebi- liyordu. Baskı bizi yıldıramaz, ancak üretkenliğimizi azalur. Oysa bu- nun dahi toplumsal faturası çok ağır olacaktır. Bilim adamı ye- tiştirme maliyetleri iyi hesap- landığında politikacılar bilim adamlannı yıpratma yerine da- ha fazlalannı ülke ve insanlık adına istemelidirler. Sayın Erkan Mumcu da bu yolu seçmelidir. Aynı gemideyiz ve ülkenin ye- tıştırdığı bu değerlere haddinibi- dirme girişiminden önce onlar dinlenmeli, kadro, bütçe, kalite, verimlilik, performans gibi te- mel alanlarda Üniversitelerara- sı Kurul'dan yararlanmalıydı. C>emokrasi seçilmişlerin her ko- şulda mutlak egemenliği midir? Toplumun dinamik güçle dır. Toplumsal gelişmeler ve olaylar yasalardaki geçerlilik ve uygulanabilirlilik süreçlerini be- lirler. Ülkemizde Milli Eğitim Ba- kanlığı dönemindeki hedef ve uygulamalan, söylemleri ile ta- rihe geçmiş bakanlanmız vardır. Örneğin, Sultan Abdülhamit dö- neminin Maarif Nazın Haşim Paşa'nın (1852-1920) "An şu mektepler obnasa maarifişleri- ni gül glbi idare ederdbn" diye hayıflandığı sözü ile, EmruDah Efendi(1858-1914) "TubaAğa- aNazariyesi'' ile, Üniversite Re- formu gerçekleştirmiş Dr. Ra- şitGaüp(1897-1934) "Istanbul Darülfunun'a 31 Temmuz 1933 tarihinden itibaren mülgadır" sözü ile, Saffet Ankan (1888- 1947) Köy Enstitülerine dönü- şecek "Köy ögretmen Okulla- n"nı kurdu. Hasan ÂU Yücel (1897-1961) sanat-kültür ada- mı tanımlaması yanında "Köy EnstitülerTni kurması ile anıhr. Mustafa Üstündağ (1933-1983) ögretmen Okulu mezunlanna üniversiteye girişi (1974) sağla- dı. Hikmet Uuğbay 4306 sayı- lı Sekiz Yıllık Zorunlu Eğitim Yasası ile, Metin Bostanaoğlu 4702 sayılı Yükseköğretime Sı- navsız Geçiş Yasası ile tarihte ye- rini alacaknr. Sayın ErkanMum- cu ise Yeşilçam söylemi olan "Bfliyorsunuz katil başta göste- rilmez,fihninsonunu bekle>in" tümcesi ile dikkat çekmiştir. Üniversitelere ideolojik baskılar konusundaki düşüncelerimi ya- nnki yazımda sonuçlandıraca- ğım. Türkiye'nin AB için Nüfussal Açıdan Önemi... Ülkelerin gelecekteki nüfuslannı etkileyen 3 etmenden (faktörden) - ortalama ömür, doğum oranı ve göç- ortalama ömrün uzatılması için gösterilen gayretler devam edecektir ve bunun tersi düşünülemez. B e m a KESK1N îstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi Vedia DOKMECİ îstanbul Teknik Üniversitesi Mimarlık Fakültesi A vrupa ülkelerinin, doğum oranının azalması ve ortalama yaşam süre- süıin uzaması nedeniyle nüfuslan- nın giderek azalması ve yaşlanmasım, nü- fusbilimciler (demograflar) ve iktisatçdar teh- likeli bulmaktadırlar. Avrupa'nın yanı sıra Japonya'nın ve Güney Kore'nin nüfusu bu- günkü hızla küçülmeye devam ederse, ge- lecekte yaşlı nüfusa bakacak yeterli çalışan nüfus bulunamayacağı saptanmıştir. Ayn- ca, yapılan ekonomik araştırmalar, artan yaşlı nüfusun kişi başına geliri olumsuz yönde etkileyeceğini ve bu ülkelerin nüfus- lan yanya indiği takdirde bugünkü yaşam standartlannı sağlamalannın mümkün olma- dığını göstermiştir (Anderson and Hussey, 2002); (Espenshade, 2001) Gelişmiş ülkelerin nüfuslannın azalma- sını ve yaşlanmasını önlemek için, ulusla- rarası göçün bir araç olarak kullanılmasının yararlı olacağını gösteren çalışmalar vardır. Bu konuda Birleşmiş Milletler'in hazırla- dığı Rapor'da, Avrupa Birliği ve 8 ülke (Fransa, Almanya, Italya, Japonya, Kore, Rusya, Ingiltere ve ABD) için mevcut eği- time dayanarak nüfus tahmini, göçe müsa- ade edilmediği takdirde nufus tahmini, nü- fus azalmasına engel olacak derecede göçe müsaade edildigi takdirde, çalışan nüfusun (16-64 yaş) ortalamasına engel olacak de- recede göçe müsaade edildigi takdirde ve- ya genç nüfusun yaşlı nüfusa (65+) oranı- nın azalmasını engelleyecek şekilde göçe mü- saade edilmesi halinde nüfus tahmini yapıl- mıştır. Bu araştırmanın sonuçlanna göre, nüfussal (demografik) küçülmenin ve yaşlanmanın sebep olacağı ekonomik, sosyal ve kültürel gerilemeye göçün ancak kısmen bir çözüm getirebileceği ileri sürülmektedir (IJN Re- port, 2000). Ülkelerin gelecekteki nüfuslannı etkile- yen 3 etmenden (faktörden) -ortalama ömür, doğum oranı ve göç- ortalama ömrün uza- tılması için gösterilen gayretler devam ede- cektir ve bunun tersi düşünülemez. Geriye kalan doğum oranının arttınlması ve göç, ülkelerin nüfuslannın azalmasına çare ola- rak kullanılabilır. Bugünden başlayarak, do- ğum oranını arttırmak için verilecek teş- vikler ancak 50 yıl sonrası için faydalı ola- bilir. Bu süre zarfında ise, ekonomik geri- leme engellenemeyecektir. Bu durumda, uluslararası göç vasıtasıyla azalan nüfusun telafi edilmesi kaçınılmaz olmaktadır (Ber- mingham, 2002). Çalışanlar yaş grubundaki (15-64) nüfu- sun azalmasını telafi etmek için gerekli göç miktan, toplam nüfustaki azalmayı telafi etmek için gerekli göç miktanndan çok da- ha fazladır. Şayet çalışan nüfusun azalmasına engel olmak istiyorlarsa, Avrupa ülkelerinin ka- bul ettikleri göç miktannı aıttuınalan ge- rekmektedir. Örneğin, ABD fazla göç nü- fusu kabul ederek çalışan nüfus miktannın azalmasını engellemektedir. Aynca, ülkenin ekonomisinin gittikçe büyümesi nedeniyle de iş gücünü arttıracak göçmenlere ihtiyaç vardır. Çalışan nüfusun yaşlı nüfusa oranı- nı korumak için ise çok daha fazla göçme- nin kabul edilmesi gerekir (Bermingham, 2002). Bugünkü eğilim devam ettiği takdirde, Avrupa nüfusunun 50 yıl içinde yüzde 14 azalması ve 729 milyondan 628 milyona düşmesi beklenmektedir. Bu arada, çalışan- lann oluşturduğu yaş grubu yüzdeç 25 aza- lırken, yaşlı nüfus 101 milyondan 173 mil- yona yükselecektir. Nüfuslan azalan ülke- İerdeki insanlar, yaşlandıklannda kendile- rine bakacak kimse bulamama endişesi ta- şımaktadırlar. Bu durum, sadece bireyleri değil fakat aynı zamanda iktisatçılan da endişelendir- mektedir. Ülkemizde ise doğum oranının Avrupa ül- kelerinden daha yüksek olması nedeniyle genç nüfus oranı yüksektir. Çalışanlann yaş grubu 1990 yılında yüzde 61 iken 2000 yı- lında yüzde 64 olmuştur. Yaşlı nüfus oranı ise 1990 yılında yüzde 4 iken 2000 yılında yüzde 6 olmuştur. Buna karşın bu oran, Almanya'da yüzde 16 ve Itarya'da yüzde 18 'dir. Yani, Türkiye'de bir yaşlı kimseye bakacak 10.18 kişi olma- sına karşın Almanya'da 4.25 kişi ve Ital- ya'da 3.77 kişi bulunmaktadır ve bu sayı Avrupa ülkelerinde endişe verecek şekilde gittikçe azalmaktadır. Her ne kadar çocuk oranının ülkemizde olduğu gibi yüksek ol- ması da çalışan nüfus grubuna bir yük ge- tirmekle birlikte, yaşlılar grubunun bakımı- nın çocuk grubunun bakımından ekonomik olarak çok daha yüksek olduğu kabul edıl- mektedir. Bu durumda, Avrupa'da azalan ve yaşlanan nüfusun göç ile gençleşmesi için ülkemiz büyük bir potansiyele sahiptir. Ge- rek yüzyıllar önceye dayanan ticari ve kül- türel ilişkiler ve fiziksel yakınlık bu nüfus- sal (demografik) uyumlanmayı kolaylaştı- racaknr. Ancak, illerimizin yaş dağılımı in- celendiğinde, Sinopgibi bazı illerimizin ya- tuımsızlıktan ve dolayısıyla işsizlikten aşı- n göç vermesi nedeniyle genç nüfus oranı- nın çok azalmış olduğu görülmektedir. Bu durum, ekonomik kalkınmayı engellemek- tedir. Dengeli ekonomik kalkınma ve nüfus- sal (demografik) dağılun sağlamak için, bir an önce bu illerimize yapılacak yannmla- nn teşvik edilmesi gerekmektedir. Her ne değin, Türkiye'den genç eleman- lann Avnıpa'ya göç etmesine, Avrupa'nın gittikçe azalan ve yaşlanan nüfusu için bir çözge (çare) olarak bakılabilirse de, Türki- ye'de yetişen genç elemanlann tam ülkele- rine ürün verecekken, buradaki işsizlik ne- deniyle yabancı ülkelere gönderilmesi, hem Avrupa ülkeleri ve hem de ülkemiz için an- cak geçici bir çözüm olabilir. Aslında, her genç elemana iş imkânı yaratacak şekilde bir an önce ekonomik yatınmlann hızlan- dınlması ve Avrupa'nın da nüfus sorununu daha temelden çözecek çözüm araması ge- rekmektedir. Kaynaklar: Enderson, G.F., Hussey, P.S. (2000) "Po- pulation aging: A Comparison amongindust- rialized countries," HeaKh Afiairs, 19, 3, 191-203. Bermingham, J.R. (2002) "Replacement Migration: What have we Learned? Colo- rado Population CoaBtion." Espenshade, T.J. (2001) "Replacement Migrationfromthe perspective ofequiübri- um stationarv population," Population and Emironment, 22,4, 383-389. UN Report (2000) Replacement Mig- ration: Is it a solition to declining and ageing population? Geneva, Svvitzerland. Y ıl dediğinnedirki,hız- la geçip gidiyor işte... Daha dündü sanki 20. yüzyılı uğurlayıp 21. yüzyıla başladığımız yıl, 1999,2000... Yaşadık, gördüknasıl geçtiler... 2001,2002,2003... Şimdi 2003'teyiz. Bir bakmı- şız, 2013 olmuş. Ömür dediğin nedir ki! O da yıllara tempo tutuyor. Bir... Iki... Üç... Bir... Iki... Üç... Durmaksızın yuvarlanı- yor... Ömür deyince ilk gazete yazı- mıunutamıyorum. Yıl 1972 miy- di, yoksa '73 mü? Gazetelerden Yeni Ortam. Yazının konusu Çe- tin Altan. Ustanın ilk romanı "Büyük GözaltT... 2003, Birde Bakmışsın 2013.. Hikmet ALTINKAY1NAK Neler yazmamıştım ki... Ne yazdığım bir yana, nasıl da geçmiş yıllar! Bir... Ğci... Üç... On... Yirmi... Otuz... Neredeyse otuz üç yıl! Gazeteler, dergiler, kitaplar, radyolar, televizyonlar... Söyle- şiler, paneller... Ey okur, söyle nasıl geçtiler? Yıllar akan bir ırmak sanki. Akıp gidiyor. Akıp gidiyor ya- şam... Bugün de öyle. Dün seçimler yapılmıştı, bugün bir başkası- nın hazırlığı var. Dün banş kong- releri yapıhyordu, bugün dünya savaşa pazarlanıyor... Geçiyor yaşam... Bu yaşamın içine "ede- bi>< atm ışığmda" bakmak, öteden beri beni heyecanlandınyor. Ora- da yakalayıp ve ırmağın içine atıp geleceğe taşıyacağım filiz- ler olsun istiyorum: Yaşamı ye- şertmek için... Bunu kendim için istiyorum. Bunu öğrencilerime hesap ver- mek için istiyorum. Kısaca bunu herkes için isti- yorum. Onlara, hayata ilişkin gözlemlerimi sunmak istiyorum. Bunlan yerine getirirsem, kü- reselleşme ölçütlerine göre, kal- bimi ve beynimi kozmik dünya- ya yansıtınm diye düşünüyo- rum... Kozmik dünyayla da ta- nışayım istiyorum... Ey yıl 2003... Ey hiçbir gücün durduramadığı yıllar. Ne Shakes- peare'in tiradları seninle baş edebildi, ne Çiçero'nun söylev- leri... Ben neyim ki seninle gü- reş tutayım! Ben yazın (edebiyat) tutsağı, güreş tutanlann tanığıyım. Her gün sana "can kadar" yakm, her gün sana "Çin kadar" uzağım... Seni, kimi zaman "hüznün kuş- lanjlabesleyecek", kimi zaman sevincin çığlıklanyla ugurlaya- cağım... OLUM BURHAN GÜNAYSU yitirdik Okuryazar olmanın aydınlığını veren Cumhuriyet'e sevdalıydı. Eşi: Rükzan Günaysu Kardeşi: Kâmuran Günaysu Çocukları: Ahmet-Gülten-Ekin Günaysu Ayşe Şükrü Turhal 6 Ocak 2003 Selimiye Camiisi öğle namazı Hikmet ÇETİNKAYA KUBİLAY OLAYI ve TARİKAT KAMPLARI 9% Kitoflçtla tdcı G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11.1 72 J Mehmet FARAÇ KÖTÜLEP HAHALLESİ G ü n i z i Y a y ı n c ı l ı k Tel: 0212-512 42 19 Faks: 512 11 72 Rl'HİSr KÎITİ'R VESANATVAKH "ÖlkİM 18. Y1LJ.VD.4" RUHİSU SANAT GECESİ "TÜRKÜLER İMECESİ" PROGRAM 1. Bölüm * Ruhi SU'nun Sesinden "Merhaba" * Açıhş konuşması: Ühan Selçuk *KARDEŞTÜRKL1ER ARA 6 Ocak 2003 Paartesi Saat: 20.00 A.K.M.BüyûkSalon 2. Bölüm »Ruhi SU DOSTLAR KOROSU *MuammerKETENCİOĞLU *SELDABAĞC4Nİ *Sanal Yönetmeni: Mümtaz SEVtNÇ # Sunucu: Mümtaz SEVİNÇ Bilaler Bilefa sauş Merkerterinde Ruhi Su Kiltûr ve Sanat Vakfinia A.K.M. Gişelerinîe satıkıktahr Tel: (0216) 4541;55 www.biletix.com RtııSıKiLTiRVE SANAT VAKFI fi\~&»S' Ts.;:2 245«32-2«3»î6''*s3'2ı2S2l5'2 T.C. KULTIR BAKANLIĞNn KATK1LARUA
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle