06 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 26 OCAK 2003 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Geçmiş Dönemleri İyi Anlamak "YenidĞn Müdafaai Hukuk" dergisinin okuyucusu iseniz, Çetin Yetkin'i bilirsiniz. Atatürk ilke ve dev- rimini anlatan, değeriendiren, savunan biryazar... Bir hukuk adamı, eski bir savcı, bir öğretim üyest... "Ben Ikinci Dünya Savaşı'nın başlamasından dört gün önce doğmuşum. 7 Eylül 1939'da. Böy- te talihsiz bir anda dünyaya gelmiş olmam yü- zünden çocukluğumun ilk yılları savaş dönemin- de geçti. Arkasından çok partili geçiş günleri ve 1946 seçimleri. Daha sonra da 1946-1950 döne- minin kavgalan. Hep kavgalı, çalkantılı yıllar..." Kocaman bir kitap... Bir anılaryığını... Çetin Yetkin'in çocukluktan ilk gençlik yaşına kadarki sürede yaşa- dığı, gördüğü, duyduğu, izlediği toplum olaylan... Bü- tün bunlardan çıkardığı sonuçlar, yorumlar... Şu an- da hangi çizgiye geldiğimizin sağlam bir açıklaması!.. Anı kitaplan kendine özgü çalışmalardır. Yazann saptadıklanna, yorumladıklanna katılsanız da katılma- sanız da, sizi o olaylar, kişiler üstünde düşündürür... Anılann naklısı haksızı olmaz! Size bir aydınlık sunar. Bir kapı açar, bir pencere. Daha da doğrusu, birçok kapı pencere!.. Ben, bu kitapta anlatılan 1946-50 sürecini genç bir yurttaş olarak yaşayanlardanım. Yazar, gazeteci ola- rak, kimi zaman oldukçayakından, kimi zaman kitap- lardan, gazetelerden, geçmiş dönemleri yaşamış ya- kınlanmın anlattıklanndan, gözlemlerinden... Önce, belirtmem gereken, Yetkin'in usta bir yazar olduğudur. Anlatımı etkileyici, sürükleyici... Böyle anı- lar roman gibi okunur. Şu günlerde sözünü etmek is- tediğim bir başka anılartopluluğu da Prof. Dr. Alpas- lan Işıklı'nın "Gün Batarken"\... 1946 yılı Türk tarihinin önemli bir dönemecidir... İlk kez çok partili siyasal yaşamın başlangıcı... Bu konu üstünde çok değişik yorumlar yapılabilir, yapılacak- tır. Atatürk başta, fnönü de onun baş yardımcısı ola- rak, 1923'ten 1938'e kadar sürdürülen devrimci atı- lımlar döneminin iki lideri... Atatürk öldükten sonra, Inönü bu devrimci atılımı sürdürdü mü, yoksa ödün- lerie bu hızlı gelişmeyi yavaşlattı mı, durdurdu mu, yok- sa tersi bir yönlendirmeyi mi başlattı? Çetin Yetkin, Ismet Inönü'nün iktidar yıllanndaki tu- tumunu ve sonuçlannı belirttikten sonra soruyor: "...Inönü demokrasinin temel koşullarından bi- ri ortadayokken, üstelik demokrasinin gerçekleş- mesinin önüne dikilen engellerden, şimdi saydık- lanmız, Atatürk döneminde kaldınlmış olmasına karşın, bunları yeniden hortlatırken; aynca bu saydıklanmız dışında laiklikten ödünler verirken, nasıl oluyor da demokrasi kahramanı olarak gö- rülebiliyor?" Ağalık, şeyhlik yeniden canlandınlmış, bu eskimiş kuruluşlara son verecek Köy Enstitüleri etkisiz duru- ma sokutmuş; imam okullan, tekke ve zaviyeler açıl- mış, okullara din dersleri konulmuş!.. Kısacası, Ata- türk döneminde aydınlığa dönüşen karanlıklar Inö- nü'nün başbakanlan, Peker'ler, Günartay'lar eliyte hort- latılmış... Bana sorarsanız, ben Inönü'nün başlattığı çoğul- cu partiler düzenini çok erken, çok vakitsiz bulan ki- şilerdendim. Bu tutumla, ülkenin er geç gerici politi- kacıların eline düşeceğini düşünmüştüm. Nitekim 1946-50 arasında verilen ödünler yetmedi, 1950'de DP'lilere teslim edilen iktidar bu gerileme, bu ilkelleş- me sürecine daha büyük bir hız verdi. Sonunda, gel- dik AKP yönetimine ve bu AKP kafasının başlattığı, başlatacağı Vcraaf'lara... Yetkin, 1939'da değil de, benim gibi 1923'lerde doğmuş, Ikinci Dünya Savaşı yıllannda yirmili yaşlar- da olsaydı, sanınm Ismet Paşa konusunda çok daha değişik bir yorumda bulunacaktı. Binbir oyunlaria, ustalıkla, iyi kötü davranışlaria, ne yapıp edip ülkeyi savaşa sokmamak becerisini benim gibi, yürekten övecek, alkışlayacaktı. öyleya, bizleri, birkuşağı hak- sız, yanlış bir savaşta kıydırmamak az şey midir? Bu kadan bile, Inönü'yü saygıyla anmamıza yetmez mi? Yetkin'in kitabı bütünüyle, önemle, dikkatle okuna- cak bir yapıt. Geçmişi iyice tanımak günümüzü daha iyi anlamak için değerli bir çalışma... BAYRAM'DA AKTİF TATİL Het gün dag ve oraıan yüruyuşleri, kaplıca tuıu dahil butik bir otelde 7 gece oda-kahvalu-konaklama + rehberlik. Kişi başı toplam 2OO milyon Yüriiyiişlerimtz her yaştan kaulımcılar için uygundut. www.inshortravel.com e-mail: infofîı inshoretravd.com Tel: 0 252 417 58 52 : 0 252 417 58 54 MARMARİS Dokunulmazlık Maskaralığı... Yasama dokunulmazlığı yeni iktidann öncelikli sorunlan arasma ahnmamıştır. Bunun tek nedeni iktidar partisi içinde türlü çeşitli suçlardan ötürü haklannda soruşturma başlatılanlar, sahtecilikten, ihaleye fesat kanştırmaktan dava açılanlar vardır. M. İskender ÖZTURANLI Hukukçu T ürkiye'de yasama do- kunulmazlığı bir mas- karalık haline gelmiş, basbayağı bir kansere dönüşmüştür. Bu,kan- serin daha tehlikeli duruma gel- meden iyileştirilmesi önemli sorun- lanrmzdan biridir. Bugüne değin çeşitli girişimler bukonuda olum- lu sonuçlar vermemiştir. 3 Kasım seçimlerinden önce CHP, milletve- kili adaylanndan dokunulmazlı- ğın kaldınlması yolunda noterden yazılı belgeler almıştır. Ne var ki anayasayı tek başına değiştirecek çoğunluğa sahip olamamıştır. AKP'ninprogramında dokunul- mazlığın kaldınlacağına değgin çok açık bir yargı vardır. Ama se- çim bildirgesinde bu yargıya yeT verilmemiştir. Seçimlerden önce CHP liden Deniz Baykal'la AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan arasında gerçekleştirilen bir tele- vizyon söyleşisinde, Baykal' ın üs- telemesi üzerine Erdoğan, daha da ileri giderek, Meclis kürsüsünde söylenen sözlerin bile dokunul- mazlık dışına çıkanlacağını gün- deme getirmiştir. Bu söylemin iç- tenlikten yoksun bulunduğu çok geçmeden anlaşılmıştır. Çünkü ka- muoyuna sunulan "adl eylempla- nı"nda dokunulmazlık öncelikli sorunlararasınaahnmadığı gibi, 23 Kasım 2002 tarihinde okunan hü- kümet programına da girrnemiştir. Konunun başka bir bahara bıra- kıldığı ya da temelli terk edildiği anlaşıhTiaktadu". Bilindiği gibi yasama dokunul- mazlığı "kürsü özgürlüğü"nün do- ğal bir sonucudur. Milletvekilleri, "Medisçahşmalanndaki oyvesöz- lerinden, MecKs'te ileri sürdükle- ri düşünceterden..bunlan Meclis dışında açığa vurmaktan ve tek- rarlamaktan sonımlu tutulamaz- larf (Anayasamd. 83'1). Bu, par- lamenter demokrasinin vazgeçil- mezkurallanndanbiridir. Aksi tak- dirde herhangi birmületvekili, olur olmaz suçlamalarla sorgulanabilir, tutuklanabilir, yargılanabilir ve Meclis'te söyleyeceklerini söyle- yemez duruma geurilebilir. Bu ne- denle Tayyip Erdoğan'ın Deniz Baykal karşısında sergilediği yak- laşımı onaylamak olanaksızdır. Ne var ki uygar dünyanm ana- yasalanndabulunmayan 1982 Ana- yasasrnın 83'2. maddesine göre "seçimden önceveya sonra bir suç işlediğiflerisürüknrniQetvekiQeri, MecKs'in karan olnıadıkça tutula- maz, sorgulanamaz,tutuklanamaz ve yargdanamazlar." Bu kışilenn dokunulmazlıklan kaldınlmadan soruşturma başlatılması olanak- sızdır. Bu, çok sakıncah bir dü- zenlemedir. Milletvekillerine bü- yük bir ayncahk tamnmaktadır. Böylesine bir ayncalığın suçlula- n koruduğu ve suçluluğu özendir- diği bir an bile düşünülmemiştir. Uygar dünyanın ölçütlerine uy- mayanbu madde nedeniyle on yıl- dan beri yargı önüne çıkanlama- yan milletvekilleri vardır. Bu mil- letvekillerinden biri, kısa bir süre önce DYP'nin Genel Başkanlı- ğı'na seçilmiştir. Yasama dokunulmazlığı yeni ik- tidann öncelikli sorunlan arasına alınmamıştır. Bunun tek nedeni iktidar partisi içinde türlû çeşitli suçlardan ötürü haklannda soruş- turma başlatılanlar, sahtecilikten, ihaleye fesat kanştırmaktan dava açüanlarvardır. Bu soruşturmala- nn ve davalann hepsi de şu anda durdurulmuştur. Buuygulamadan yararlananlann arasında milletve- killeri vardır, bakanlar vardır, baş- bakanlar vardır. Bu nedenle yasa- ma dokunulmazhğını bu Meclis de kolay kolay gündeme getirme- yecek demektir. Ne var ki bu dav- ranış, kendisine AK Parti diyen birparti içinhiç de onurlu ve olum- lu bir davraruş olmayacaktır. Büuıctiğigibi 75.Hükümetdöne- minde kamuoyunun da baslası ile anayasada dokunulmazlığınyeni- den düzenknmesi yolunda bir ta- san hanrianmışvebu tasanMec- lis'te görüsülmüştür. Ükgörüşme- de yapuan oytama sonucunda de- ğişiknk için gerekli çoğunluk sağ- lanamamıştır. Anayasanın 175/1. maddesine göre bu konuda Dd gö- rüşmegerekmektedir. Siyasalikti- dar ikincikezde reddedfleceği kuş- kusu De uzun süre ikinci görüşme- ji ertelemiştir. En sonunda76.Hü- kümetçe 1999 seçimlerinden önce Meclis gündetnine ahnnuş. bu kez de sayın miDetvekiDerimiz söz ko- nusu önerge\e ohımsuzqyvermiş- lerdir. 2001 yılındaki anayasa de- ğişikliğinde de bu konuda başan- ya ulaşılamamıştır. Açık bir ger- çektir ki o günlerde Meclis, ken- dinden korkmuştur. Çağdaşbiruy- gulamanrn getirilmesinden o gün korkan Meclis, ne yazık ki bugün de korkmaktadır. Oysa dokunulmazhk kanserine neştervurmanınzamanıgelmişve geçmektedir. Bu neşter bir an ön- cevuruhnadığıtakdirde Türktop- lumu ölümcül bir hastahkla karşı- laşabüir.Yapüması gereken şey,hiç dekarmaşık nitetiktedeğildir. Çağ- daş dünyanın benimsediği ve çoğu hukukçıüanmızm da önerdiği gi- bi, başbakan, bakan ya da millet- vekiDeri, herhangi bir suç işlediği takdirdecumhuri>"etsavcüandoğ- rudandoğru>^kovuşturma başla- tabflnıen,koşuüanvarsakamu da- vası da açabilmelidirler. Ancak "kürsüözgürlüğü" nedeniyle "ağır cezayı gerektiren suçüstü hali dı- şındaki suçlar'dan ötürü rutukla- ma söz konusu ounamabdır. Ama yargüama sonucunda miuervekili seçüme\iengelkvenbir suçtan hü- kümgrv«rse,milİeUekihsrfatıken- diüğinden düşmeli, o millerveküi de herkes gibi cezasını çekmelidir. Yürürlüktekı anayasamıza göre milletvekili seçilmevi engelleyen suçlarşunlardır. "Taksnüsuçlar ha- riç, toplam bir yıl ya da daha faz- la hapis cezası İle ağır hapis ceza- sma hüküm gi\Tnek... Zimmet, ih- tilas. irtjkap. hırsı/Jık. dolandıncF lık, sahtecÛik, inancı kötüye kul- lanma. dolayt iflas gibi yüz kizar- öcı suçlar... Kaçakçüık, resmi iha- k ve alım satnnlara fesat kanşör- mak,devtetsniannıaçığaMirmak. (Anayasa md. 76/2). Eğer verilen ceza milletvekili seçilmeye engel değilse, cezanın çektirilmesi dönem sonuna bırakıl- malıdır. Zamanaşımı da söz ko- nusu olmamahdır. Böylesine olum- lubirdüzenlemeyi benimseyen bir Meclis'in, Türk ulusunu yönet- meye hakkı olmadığını söyleyen- lere, siz olsanız, hak vermez misiniz? Yeni Yılda Yeni Turizm Anlayışı. Prof. Dr. T\ıncay NEYİŞÇİ - Öğr. Gör. Abdullah TEKİN Akdeniz Üni. Çe\re Uygulama ve Araş. Mrk. Ülkelerin ekonomileri- ne dışsatım özelliğiyle bü- yük parasal katkılar sağla- yan, işgücünün artmasına neden olan turizm, önü- müzdeki yıllar itibanyla da gelişme göstereceğinin işaretini vermektedir. Dün- ya Turizm örgütü (AVTO) 2020 yılı için 1.5 milyar- dan fazlakişinin turizm ha- reketleri içinde yansıyaca- ğını belirtiyor. Turizm açı- sından çok yönlü zengin- liklerle dolu Türkiye bu tabloyu nasıl karşılamah, neler yapmalıdır? Ülkemize gelen turist sa- yısının her yıl artma eğili- minde olduğu bir gerçek. Ancak elde edilen gelirle- rin niceliğe koşutluk gös- terdiği söylenemez. Turist sayısuıın artmasına koşut olarak doğal ve kültürel değerlere yönelik Önlem alan, değişen, onaran, ek- leyen ve yenileyen bir an- layış etkin boyutuyla sah- nede gözlenmemektedir.. Bunlann gözden yittiği bir ortamdadevletyetkilüeri ve sektörel kuruluşlar daha çokkaç turistin geldigi ko- nusuyla ilgilenmektedir.. Oysa bu turistleri çeken doğal ve kültürel değerle- rin varlıklan korurunalı, bölgesel ulusal parklann, şelalelerin, piknik alanla- nrun ve eskil (antik) kent- lerin temizliği, bakımı ve onanmı önemsenmelidir. Sürdürülebilirlik kavTamı- nın önemi henüz tam an- lamı ile ya anlaşılamamış yahut da uygulanmamak- tadır. Çaba harcamadan, emek vermeden, değişmeden ve yeni ufuklara yelken aç- madan yapılan durağan (pasif) turizm anlayışının yeni yapılanmalarla güç- lendinlmesi gerekir. Bu tür bir yaklaşımın elde edilen gelire büyük katkılar sağ- ladığı söylenemez. Potan- siyel değerleri (ağırlıkh olarak kültürel ve doğal) dikkate alındığında turizm sektörünün ülkemiz eko- nomisine hak ettiği katkı- yı sağlayıp sağlayamadığı üzerinde durulması gere- ken ciddi bir konudur. Ül- kemize gelenturistleringe- lir ve harcama düzeyleri ile ülkemizin gönderdiği turistleringelirve harcama düzeyleri kıyaslandığında, sektörün ulusal ekonomi- ye gerçek katkısuıın ne ol- duğu çok ilginç sonuçlarbi- çiminde yansıyabihr.. Izle- nen turistik ürün politika- sırun değiştirihnesiyle bir- likte, istemde yorgunluk yaratması olası anlayışla- nn yanında diri ve farklı su- nulann, ürünlerin yer al- masında büyük yararlar vardır. Komşumuz Yuna- nistanbuna benzerbir tab- lo ile karşılaşmış ve bir di- zi önlem almak zorunda kalmıştır. Tanıhma aynlan bütçenin arthnhnası, He- lenikfestrvallere ağjrlıkve- rilmesi çevreturizmi (eko- turizm) alanına özel ilgi gösterilmesi, üç yıllık özel bir turizm planı oluşturul- ması örnelideri dikkatimi- zi çekmelidir. îzlenen turistik ürün po- litikamız gözden geçiril- meli ve özellikle turizm iş- letmelerininkataloglan salt konaklama tesislerini degiL çeşitli zengin, renkli ve al- benili kültürel, doğal ve ta- rihsel değerleri sergileyip yansıtmahdır. Bu aşama turizm için önem taşıyan emek, yaratıcılık, çaba ve araştırmaya yönekne an- lamına gelebilir. Turizmhareketlerini ko- naklama işlevinin renkli dünyasından ibaret sayan birçok işletme, kalın du- varlar oluşturarak sanki dı- şındaki olaylara ve dünya- ya yabancı kalmaktadır. Kültürel ve doğal değerle- rin turisti çeken en önem- li öğeler olduğu neredey- seunutuluyor gibi.. Birçok eskil (antiİc) kentin ilgisiz, bakımsız ve sahipsiz tab- losu, yeşil dokunun yok oluşu, trafık, kentmobilya- lan, yollarvetuvaletler sek- tör yanhlannı fazla ilgilen- dirmediği gibi savaş örne- ği gibi turizmci için ya- şamsal önemtaşıyanunsur- lar da dikkate alınmıyor. Sektör, sorunlanna sa- hip çıkıp, yeniliklere ve de- ğişimepencere açarsa *sür- dürülebilirtik" boyut ka- zanır. Soruna uzun erimli olarak bakmak gerekir. Hiçbirşe> yapmadando- ğalvekültüreldeğerkrinne durumda olduğunu izle- meden,kültürelharekede- re duyarsu kalınarak tu- rizm yapıhnaz. Turizmde "sürdürülebi- tirtik" kavramının bir fan- tezi olmaktan ötede, uzun erimde bir zorunluluk ol- duğunu düşünerek herke- sin rolünü ve davraruş bi- İsterseniz çiçek, isterseniz oyuncak... Sevdiklerinize dilediğinizi alın, VakıfBank kredi kartınızla taksitle kolayca ödeyin. S rv» stmffts*! Taksit 'DERJMOD ETSs pierre cardin www.vakifbank.com.tr 444 0 724 (Çagn Merkezl) VakıftönkAynca, Türkıye'nin dört bir yanına yayılmış binlerce anlaşmalı alışvcriş ncktasından Vakıibank kredi kartınızla taksıtlı alışven; yapabılırsıniz çimıni saptayıp çahşmaya başlamasını da bir sorum- luluk olarak görmemiz ge- rekir. Bu çerçevede ekotu- rizme yani çevre turizmi- ne, yerel değerler turizmi- ne önem vermek, düşünce, sunu ve yatınmlar bağla- mında bir eylem planı ge- liştirmek büyük önem ta- şır. Ekoturizm, turizm sek- törünün genel anlamda sür- dürülebilirliği için gerekli olan bir temel taştır. Yerel halklann sosyo-ekonomik düzeyini yükseltir. Doğal kaynaklann ve yerel halk- larla kültürel bütünlükleri- nın korunmasını sağlar. Ni- hayet turistlerin doğal ve kültürel kalıtın (mırasın) korunmasına yönelik bi- linçlenmelerine etki yapar. Türkiye turist girdileri açısından yakaladığı başa- nlı noktaya içerik zengin- liği katamazsa mevcut çiz- giyara alabihr. Mevcut çiz- giye çevre ve kültür değer- lerini katarak yeni ufukla- ra yönelme söz konusu ol- malıdır. Turistlerin özgün kültürleri izlemek biryana bizzat yaşamak istedikle- ri noktaakıldan çıkanlma- mahdır. Gözlenen durağan turizm uygulamasınm tem- belci yapısı, antik kentle- rin yıkılmaya yüz tutan ti- yatrolannıbirköşede unut- turduğu gibi, ata yadigân ken'ansaraylann yıkık dö- kük durmasrna da neden olmaktadır. Oysa bu kalıt- lar onanlarak kültürel çer- çeve içinde çeşitli sanat et- kinlikleriyle donatılabilir. Öte yandankoruma kul- lanma dengeleri ve sürdü- rülebilir turizm kavramı- nın devreye girmesi açı- sından da yöre halklannın bu değerlere sahip çıkma- sı gerekir. Yöre halklan eğer turizmden parakaza- nırlarsa bu değerlere daha içtenlikle sahip çıkabilir- ler. Bu aynı zamanda eko- nomik dengelerin oluşma- sı ve işlendirme (istihdam) sorununa göreceli bir çö- züm olarak değerlendiril- melidir. Bunun içinkonak- lama işletmeleri merkezli turizm anlayışının yanı ba- şına çevre ve kültür mer- kezli turizm anlayışının ek- lenmesi gerekir. Türkturiz- mi ağırlıklı olarak konak- lama işletmelerini ürün ola- rak pazarlayan bir yapıda yansımamalıdır. Bu yapı- nın uzun erimde "fiyatdü- şürdükçe müşteri bulabi- len" bir açmazla sonuçlan- ması kaçınılmazdır. PENCERE Pavlov'un Köpeği Ünlü Rus bilgini Pavlov'un deneyiminden bu köşede vaktiyle söz açmıştım. Laboratuvarda bir küçük köpek üzerine deney- ler yapar Pavlov, yemek vermeden önce hayvana çember biçiminde bir parlak ışık gösterir. Elektrik şoku vermeden önce de elips biçimin- de bir elektrik ışığı gösterir.. Bir, iki, üç, beş, on beş; derken köpek koşulla- nır.. Akıllı hayvan.. Çemberi görünce seviniyor.. Mama geleceğini biliyor.. Kuyruğunu sallıyor.. Elipsi görünce başına geleceği kestirdiğinden başlıyor havlamaya.. Hırlamaya.. Ulumaya.. • Pavlov deneyini sürdürüyor.. Bilindiği gibi elipsin iki merkezi vardır; bilgin bu ikisi arasındaki uzakhğı yavaş yavaş kısaltarak elip- si çemberieştirmeye başlar. Durum zorlaşıyor mu?.. Köpekçik yine de tüm duyarlığıyla dikkat kesil- miş, elektrik yandı mı bakıyor.. Çember mi?.. Elips mi?.. Elektrik şoku mu yiyecek?.. Mama mı?.. Iş öyle bir noktaya vanyor ki hayvancağız iki ay- n ışıklı göstergeyi ayırmakta zorluğa düşüyor; ne kadar dikkat kesilse nafıle... Huysuzlaşmaya başlıyor.. Yay gibi geriliyor. • Pavlov elipsin merkezlerini birbirine yakınlaştır- dıkça, elektrik ışığından oluşan iki şekil -çember ve elips- birbirinden ayırt edilemez duruma dö- nüştükçe, hayvan ne yapacağını bilemez... Sürekli tepki köpeği sarar.. Işık yandı mı, hangisi olursa olsun, başlar çırpın- maya.. Ulumaya.. Yerierde yuvarlanmaya.. Cıyak ctyak havlamaya.. Bir çeşit ruh hastası olur. Peki, köpekte ruh var mı?.. • Son zamanda bu ülkenin insanlan tam bir ikilem içine düştüler. Elips mi?.. Çember mi?.. Karşıdan birgörevli geliyor. Devletin memuru mu?.. Mafyanın adamı mı?.. Gazetenin manşeti haber mi?.. Dolduruş mu, iftira mı, şantaj mı, holdingin tez- gâhı mı?.. Köşe yazısı yazı mı, tetikçilik mi?.. Devletin Bakanı, gerçekten Bakan mı?.. Şeyhin kulu mu?.. Tarikatın müridi mi?.. Başbakan elips mi?.. Çember mi?.. • Geçen gün bu ülkenin yurttaşlanndan birini gör- düm; suratı darmadağın, kaşlar çatık, ne yapaca- ğını şaşırmış, durumu perişan... Kimin kim, neyin ne olduğunu bilemiyor. Sordum, anlattı... - Bana bak, dedim, sen Pavlov'un köpeği değil- sin, insansın, yurttaşsın... - Eeee?.. - Bu gibi durumlarda ağlayıp dövüneceğine, hır- layıp homurdanacağına, çırpınıpyakınacağına, ne gerekiyorsa onu yap!.. Adam olmanın başka yolu yoktur. Türkiye'nin önündeki iki senaryo • Medya savaşları • Gençlik apolitik mi? • AKP, ekonomi ve Milli Görüş • Kopenhag ve 'Tek Avrupa' • Orta Asya'da petrol oyunları • Dosya: Sol kendini tarüşıyor Ahmet Çakmak, Aykut Çelebi, Bülent Forta, Cemil Ertem, Emin Alper, Erdoğan Aydın, Hayri Kozanoğlu, Mebuse Ifekay, Mehmet Uğur, Mustafa Sönmez, N.Chomsky, 0. Müftüoğlu, RefikDurbaş, Saruhan Oluç, Tarık Ali, "ialçın Yusufoğlu... DUYURU Kurucu Genel Başkanımız Prof. Dr. Muammer Aksoy, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı ve Uğur Mumcu başta olmak üzere, tüm Atatürkçü Dü- şünce şehitlerimizi saygıyla anıyoruz. Yer. Uğur Mumcu Anıtı (Beşiktaş Müftülüğü'nün önü) - Beşiktaş Tarih: 26-01-2003 Saat: 13.00 Atatürkçü Düşünce Derneği Beşiktaş Şubesi
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle