Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
DIŞ BASEV
Irak'la savaşa girmeye karşı olan insanlar Başbakan Blair'in tavırlanna kızgınlıklarmı yeterince dile getiremiyor
halkı kayıtsızkalmamalıGEORGE MONBIOT
Avrupa ülkeleri, Ingiltere'nin kış
uykusuna yatıp yatmadığını merak
ediyor olmalılar. Bu ayın sonunda
başbakanımız büyük olasılıkla aylar-
ca önce aldığı bir karan, îngiltere'nin
ABD'nin ardından Irak'a saldıraca-
ğını açıklayacak. Eğer durum böyle
olnrsa, bu açıklamadan birkaç hafta
sonra savaş başlayacak. 27 Ocak'a
kadar Birleşmiş Milletler silah denet-
çileri herhangi bir ihlal ortaya çıkar-
madıkJan sürece bu, sudan sebepler-
den çıkan bir savaş olacak. Kışkırtma
söz konusu olmayan, ABD'nin güç ve
zenginliğini arttırmak isteyenlerin sal-
dınsı olacak.
Barısı safllavamaz
Banşı sağlamaktan uzak olması bir
yana. bir dizi büyük savaşın ilki ola-
bilir. Soğuk Savaş döneminin sonun-
dan beri yaşanan en büyük küresel
kriz üç hafta ötemizde ve birçoğu-
muz başkalanrun neden bu konuyla
ilgili bir şeyler yapmadığını soruyor.
Bu adalarda yaşayan insanlann dün-
yada yaşanan olaylann akışını değiş-
tirmesi çok sık olan bir şey değil. Baş-
kan Bush, ABD kamuoyunun savaşa
destek vermelerinin belirli ölçüde ül-
kelerinin okyanus ötesindeki kredisi
ve yandaşlanndan kaynaklandığını
biliyor. Kamuoyu araştırmalan, çok
sayıda Amerikalının bu desteği, ulus-
lararası destekJe değil de tek başına
müdahale etmesi halinde çekecekle-
rini gösteriyor. Uluslararası bir mü-
dahale bugünkü durumda Îngiltere'nin
destek verdiği bir askeri müdahale
anlamına geliyor. Tony Blair vazgeç-
se, Bush bir kez daha düşünmek zo-
runda kalır. Başka sözlerle ifade et-
mek gerekirse Bush'un savaşı bizim
kayitsızlığımıza bağlı.
Umursamıyorlar
Çok sayıda tngiliz'in savaş karşıtı
eyleme girişmemesinin birçok nede-
ni var. Öncelikle, askeri teknoloji ye-
ni gençleri silah altına alma gerekli-
liğini ortadan kaldınyor. Başka deyiş-
le.. karşı koyma harekâtının odak nok-
tası olabilecek gençlerimiz hür bir şe-
kilde düşmanlannı "Gameboylann-
da" havaya uçuracaklar. Ekonomi ise
büyüyor.
Hal böyle olunca hükümete kızgın-
hğımızı belirtirken dilsizleşiyoruz.
Çünkü işimizin ve geleceğimizin ga-
ranti altında olmadığını düşünerek
kendimizi tehlikeye armaktan çeki-
niyoruz. Aynca konuyu tartışan bir-
çok kişi savaşın gerçekten çıkacağı-
na kesin gözüyle bakamıyor olabilir.
Eğer gerçek bir düşmanın gerçek bir
tehdidiyle karşı karşıya olsaydık tar-
tışma daha acil olarak görülebilirdi.
Bu faktörler tepkide etkisizliğimi-
• Son yapılan kamuoyu araştırmalan, tngiliz halkının
yüzde 42'sinin bu savaşı durdurmak istediğini gösteriyor.
Ancak, bizim faaliyetimiz televizyon ekranlannda kafa
sallamaktan ibaretse.. Blair küresel yönetimi bile ele
geçirebilir. Böyle giderse diğer Avrupa ülkeleri îngilizlerin
kış uykusuna yattığını sanacak.
zin nedenini açıklayabilir. Ancak,
kuvvetlice savaşa karşı koyamayışı-
mıza özür olarak gösterilemez. Sava-
şı durdurma şansımızın çok az oldu-
ğu doğru. Adamlann ikisi de -gerek-
çeli veya nedensiz- savaşmaya kesin
kararlı gibi görünüyor.
Ancak, protestonun anında işi dur-
durmak gibi bir etkisi olmadığı tak-
dirde işe yaramaz bir şey olduğunu dü-
şünmek protesto etmenin amaç ve gü-
cünü yanlış anlamaktır. Eğer Irak'a
karşı saldınyı durduramasak bile si-
yasi açıdan öyle bedel ödetir hale ge-
tirmeliyiz ki.. bir daha hiçbir zaman
benzeri bir savaş yaşanmasın.
Şimdiye kadar iyi organize olmuş
ve amacına ulaşan protesto gösterile-
ri yapıldı. Önümüzdeki altı haftada da
daha fazlası planlanıyor. 18 Ocak'ta
protestocular, askeri güçlerin Lond-
ra'nın kuzeyinde olan Nortirvvood'da-
ki ortak karargâhını abluka altına al-
mayı planlıyor. Üç gün sonrasında ise
parlamentoda bir lobi faaliyeti ola-
cak. Savaşın açıklandığı gün saat 18.
OO'de protestocular îngiltere'nin tüm
kentlerinin merkezlerinde buluşacak.
15 Şubat'ta Londra'da kalabalık bir
protesto yürüyüşü düzenlenecek. Bu
etkinlikler kamuoyunun muhalefeti-
nin çapını göstermesi açısından çok
önemli. Ancak, bunlar Blair'i tek ba-
şına terletmek için yeterli değil.
Nükleer Silahsızlanma Kampanya-
sı yeni ve cesur bir yöntem denedi. Yar-
gı makamlannı, Irak'a yeni bir Bir-
leşmiş Milletler karar tasansı olma-
dain saldırmanın hukuka aykın oldu-
ğuna ikna etmeye çalışarak.
Ancak, 17 Aralık'ta hâkimler şu an
geçerli olan karar tasarısını -denetçi-
ler ülkeye girmeden hazırlanan- yo-
rumlama yetkisine sahip olmadıkla-
nnı açıkladılar. Başvurabileceğimiz az
sayıda seçenek var. Büyük, ama şid-
det içermeyen bir kampanya gibi.
Crev tehllkell olur
Nükleer Silahsızlanma Kampanya-
sı ve Savaşı Durdur Koalisyonu, sa-
vaş başladıktan bir gün sonra bir sa-
atlik iş bırakma öneriyor. Birçok ak-
tivist bugünlerde bu öneri üzerinde du-
ruyor ve daha geniş bir grev eylemi-
nin sözü ediliyor.
Tabii, bu zor ve tehlikeli bir iş. Ba-
zı genel grevler etkili olmuştur. Çar'ı
anayasaya ve seçilmiş bir meclise
onay verme ve 1952 'de Lübnan'da re-
jimi devirmek için örneğin. Ancak, ba-
zılan da ters tepki yaptı. Bazılan fe-
laketle sonuçlandı.
Fransa'da 1920 yılında genel grev
başladığında işçi hareketi bozguna
uğradı. Mussolini 1922 yılında genel
grevi duyururken bunu ülkede düze-
ni sağlayabilecek tek adam olarak
kendini lanse etmek için kullandı.
Mussolini, faşistler greve giden ve
eylem yapan işçileri bozguna uğratıp
Sosyalist Parti'nin merkezini yaktık-
tan sonra kralın onayını kazandı ve
yönetimi ele geçirdi.
Eğer biz de bir genel grev çağnsı
yaparsak ve sonuçta herkes işe gider-
se, Blair bunu, istediği her şeyi yapa-
bileceğine işaret olarak görecektir.
Protesto siddet icermemeH
Eğer işgücünü yönlendiremezsek
ortada siyasilerin dikkatini çekmek
için birçok yöntem var. Örneğin Bla-
ir ve bakanlann görüşme ve toplan-
tılara giderken geçecekleri ana yolla-
rı kapatmak, kamu binalannı abluka
altına almak gibi bir seçeneğimiz var.
Belki bu eylemin sonucunda yüzler-
cemiz tutuklanabilir, ancak bu Viet-
nam'ı protesto edenlerin savundugu
gibi sadece kamu yaran içindir.
Tabii, yapılan eylemlerin şiddet içer-
memesi çok önemli. Hiçbir şey
1960'lardaki savaş karşıtı eyleme
Weathermen tarafından Chicago'da
organize edilen "şiddetii günler''den
daha fazla zarar vermedi.
Banşçıl, yaygınlaşmış ve iyi plan-
lanmış gürültü, toplumun diğer birey-
lerini rahatsız da etse insanlann dik-
katini öncelikli olarak bu konuya
çeker. Ve, muhalefeti göz önüne al-
madan kimsenin savaş tasar-
layamayacağını garanti altına alır.
Kafa sallamak veterli değil
Insanlan; şu günlerde eşi görül-
memiş bir şeyin meydana geldiğini,
Bush'un Blair'in de desteğiyle büyük
ölçüde banş içinde olan bir dünyada
savaş çıkartmaya çalışnğını görmeleri
için zorlamalıyız.
Bunların hepsinin elbette bedeli
olacak. Son yapılan kamuoyu araştır-
malan Ingiliz halkının yüzde 42'sinin
bu savaşı durdurmak istediğini gös-
teriyor. Ancak, bizim faaliyetimiz
televizyon ekranlannda kafa sallamak-
tan ibaretse.. Blair küresel yönetimi
bile ele geçirebilir. Orada mısınız?
Yoksa başkalanrun sizin hesabınıza
faaliyet göstermesini, tepki koymasını
mı bekliyorsunuz?
(The Guardian - 7 Ocak)
ArielŞaron
Pinokyogibi
GIDEONSAMET
Geçen hafta sonu benim iki hafta öncesinde id-
dia ettiğim, 28 Ocak'taki seçimlerde sürpriz bir so-
nuçla karşılaşacağımız tezi biraz daha gerçekçi hal
aldı. Ve işin arkasında bir mucize söz konusu de-
ğil. Bu tezin ardında Pinokyo'nun sürekli uzayan
burnu var. Yaşlı Geppetto burnun bu kadar uzun sü-
re yaşayacağını düşünemezdi. Ancak, Pinokyo'nun
burnu Kkopatra'nınki gibi simge bir burun olarak
tarihe geçti ve " o " her yalan söylediğinde biraz da-
ha uzadı. Bu ülkedeki "yalan kültürü" ucu bucağı
olmayan ölçütlere ulaştı. Ve Başbakan Ariel Şa-
ron'un liderliğindeki sağcı Likud Partisi'nin oy ora-
nı bu nedenle kamuoyu araştırmalannda tepe tak-
lak olmuş durumda aşağı gidiyor.
Dün, gazetemizde yayımlanan bir araştırma bu
göze çarpan düşüşün nedenlerini açıklayıcı nitelik-
teydi. Bu, Şaron ve ailesinin kanşhrdığı işlerle il-
gili tek bir haber değildi. Bu, şimdiye kadar ailenin
bildiğimiz yalanlanyla bilmediğimiz yeni yalanla-
nnın bir araya toplandığı bir haberdi. Örneğin bir
eski yalan, Şaron'un banş görüşmelerine hazırlık
yapmasıydı. Bekleyin ve görün. Bu hafta Başbakan
Şaron ve dışişleri bakanı Filistin delegesinin Tel
Aviv'deki son intihar saldınsı nedeniyle Ingiliz Baş-
bakanı Tony Blair ile görüşmeye kahlamayacakla-
nnı açıkladı. Gerçekten öyle oldu. Ancak intihar sal-
dınsı olmasaydı da Şaron, Blair'in Filistin dele-
gesinin dörtlü görüşmelerin dışında rutulması için
bir bahane bulurdu. Şaron'un banş sözü stratejist-
leri Pinokyo'nun bur-
nundan haberdar ol-
duklan için geçersiz
sayılır. Şaron'un stra-
tejistleri bile seçim ön-
cesi verilen sözler ve bu
sözleri tutma gerçeği
arasında ne kadar ka-
panamayacak bir fark
olduğunu biliyorlar.
Yalanlar politikayla
sınırlı değil. Siyaset İco-
ridorlanndan bürokra-
sininkine sızıyor. Mer-
kez Savcılığı bünye-
sindeki özel birimler-
den birinin başındaki
TaKa Sasson'un, önem-
li davalardan birinin dosyasına, hükümet yanlısı, mah-
kemeyi yanlış yönlendirecek belge koyması gibi.
Bir de Şaron ailesinin yolsuzluklanna ilişkin ya-
lanlar var. Kudüs'teki Yunan Kilisesi'nin Patriği'nin
-Irineos- alelacele seçimden önce atanması, Şaron
ailesinin ilişkisi olduğu ortaya çıkanlan müteahhit
DavidAppeTin yatınm yapmak istediği Yunan Ada-
sı'nda Patrikhane'nin gayrimenkulü olmasıyla il-
gili olabilir mi sizce?
Şaron'un oğlu Gilad'ın Güney Afrika'da yaşayan
bir işadamından -Cyril Kern- aldığı yüklü hediye
de açıklığa kavuşmuş değil. Aynca insan Tommy
Lapid'in bu ay sonundaki seçim sonrasında iş ko-
alisyon kurmaya geldiğinde burnunun uzayıp uza-
mayacağını da merak ediyor. Lapid'in liderliğindeki
liberal eğilimli Şinui Partisi, Işçi Partisi dahil ol-
madığı sürece bir koalisyona dahil olmayacağına dair
söz verdi. İşçi Partisi de şimdiki halde Şaron'un sıcak
baktığı seçeneklerden biri olan, aşın sagın bulun-
duğu bir koalisyonu reddediyor. Şinui'ye oy verecek
seçmenler. Lapid'in güvenlik meselesini düşünerek
"ülkeyi hükümetsiz bırakmamak \e Şaron kendisine
iyi bir teküf sundugu için" sözünde duracağından
emin olabilecekler mi?
(Ha'aretz-lOOcak)
• Seçim
öncesindeki
anketlere göre
partisi Likud'un
oyunda düşüş
görünen Ariel
Şaron'un ortaya
çıkanlan yalanı o
kadar fazla ki,
onu Pinokyo'ya
benzetmek yanlış
olmaz.
Onlar aynı fotoğrafın
THE INDEPENDENT
1 Klonlama tartışması
çok büyütülmesin
Gen teknolojisine ilişkin tartışma abartılıyor.
Araştırma ve bilimden sorumlu eyalet bakanlanndan
Edelgard Bulmahn mayıs ayında Berlin'de
düzenlemeyi planladığı klonlama karşıtı konferans da
ne anlama geliyor?
insan kopyalama konusunda tüm dünyada hüküm
süren bir karşı çıkış söz konusu değil mi? Konferansa
kimin gereksinimi var?
Bakan Edelgard Bulmahn'ın
alması gereken bir ders var.
Bu tartışmayı abartan diğerleri terapi amaçlı
klonlama tekniğini de yasaklamak istiyorlar.
Terapi amaçlı çalışmalarda insan hücreleri ve
dokusu çoğaltıldığı için Yeşiller, Kilise ve Hıristiyan
Demokrat Birliği bu konuda da yasak istiyor.
Oysa bakan sadece insan kopyalama konusunda
yasaktân yana. Ve, bu nedenle de konferansa ihtiyacı
var. Mayıs'a kadar Yeşiller ve diğerlerini idare edip
konferansta bir orta yol bulmayı amaçlıyor aklı sıra.
Mayıs ayındaki konferansta ne sonuç alınırsa alınsın
terapi amaçlı klonlama tekniğine ilişkin tartışma
daha sonra yapılmalı. Bu çalışmalann insanlann
hayannı mahveden hashlıklara çare bulabileceği
unutulmamalı. Bu çahşmalan engellemek kesinlikle
insan kopyalanmasını engellemenin yanında çok
daha küçük bir etik sorununu halledecektir.
(DieWeÜ-UOcak)
Kuzey Kore, Irak kadar tehlikeli, ancak ABD Başkanı Bush'a göre düşmanla 'vakti geldiğinde' uğraşmalı
Once Saddamsonra KimKuzey Kore Lideri 2'nci Kim Yong'un
nükleer silah projesini canlandırmak konu-
sunda tehdit savurması ve halkına uygula-
dığı baskı rejimi, Newsweek'in yorumuna gö-
re onu Irak Lideri Saddam Hüseyin'den fark-
sız kılıyor. Komşulan açısından tehlike oluş-
turan Kuzey Koreli liderin Birleşmiş Millet-
ler (BM) silah denetçilerini ülkeden attığını
anımsatan dergi şu soruyu yöneltiyor:
"O zaman YVashingıon neden Saddam'ın
en azmdan denetçilerin ülkeye girmesine izin
veriyor gibi göründüğü Ortadoğu'da savaşa
hazııianrvorvediktatör KımMgörmezden ge-
hyor?"
"Saddam mı Kim mi daha tehlikeli?" baş-
lığıyla yayımlanan yazıda, ABD Başkanı
Bush'un Washington Post gazetesinin geçen
yıl bir röportaj sırasında yönelttiği Kuzey Ko-
re liderine ilişkin sorusuna verdiği "Kim'den
tiksiniyorum" yanıtı anımsatıhyor.
şer eksenlne dahil ettl
Yazıya göre gizli servisin geçen yıl Ku-
zey Kore'nin gizli nükleer programına iliş-
kin bilgi edinmesinden sonra bu ülkenin
"i>i ve kötü", "dost ve dûşman" diye dün-
yayı iki gruba ayıran Bush'un "şerekseni''ne
dahil oldu.
Ancak, nükJeer, kimyasal ve biyolojik si-
lahlann insanhk açısından en büyük tehli-
ke oluşturduğunu savunarak Saddam'a sal-
dınnaya niyetlenen Bush yönetimi, ''şim-
dilik Kuzey Kore'nin bekleyebileceği"
mesajını verdi. Beyaz Saray Kuzey Kore'ye
bazı yaptınmlar uygulamaktan öte bir plan
yapmıyor Kuzey Kore'ye yönelik şimdüd
halde. Bunun bir nedeni Bush yönetiminin
Kuzey Kore sorununu nasıl halledeceğini
henüz kararlaştıramamış olmasından kay-
naklanıyor olabilir.
Cllnton'dan daha ılımlı
Başkent Pyongyang'ın nükleer merakı-
nın artmasından sonra Beyaz Saray, CBnton
yönetiminin benimsediği "Kuzey Kore'nin
Güney'le bütünJeşmesi ve Kuzey'in ekono-
nük açıdan dışa açuması" projesini rafa kal-
rinin geri dönmesini istiyor. Denetçilerin
ocak sonunda Irak raporunun incelenme-
sinden önce BM Güvenlik Konseyi'nin Ku-
zey Kore'ye yaptınm uygulayacak karar ta-
sansını onaylamasını, kısacası bu konuda
uluslararası kamuoyunun desteğini istiyor.
Tasan, ülkeden dışan silah nakh yapılma-
ması, uçak seferi düzenlenmemesi ve Ku-
zey Koreli yetkililerin sınırlı olarak ülkeyi
terk etmelerini içerecek.
Hangisidaha tehlikeli?
• Nükleer silah üretimi
konusunda direten Kuzey
Kore Lideri 2'nci Kim
Yong'un Saddam
Hüseyin'den farkı yok.
Açıkçası hangisinin daha
tehlikeli olabileceğinin
yanıtı ikisinin de
eşdeğerde tehlike
oluşturduğu yönünde
olabilir.
dırdı. Ancak, iş askeri müdahaleye gelince
1994'te Kuzey Kore'ye operasyon düzenle-
meye kalkışan Clinton yönetimine oranla
daha ılımlı davrandı.
Şimdilik "askeri müdahak" şıkkını ağzı-
na bile almıyor. Nükleer silah işinden vaz-
geçmediği takdirde ekonomik açılımı unut-
ması gerektiğini söyleyerek Kuzey Kore'ye
baskı politikası uyguluyor. Silah denetçile-
Uzun lafın kısası ABD Kuzey Kore'yi
"ushı da\ranana kadar" bir kutuya hap-
sederek yola getirmek istiyor.
Cünev'ln llderl barıs Istlvor
Güney Kore 'nin yeni göreve gelen ve Ku-
zey'le ilişkileri canlanduınak isteyen, ılımlı
devlet başkanı Roh Moo Hyun ise bu poli-
tikayı reddederek iki başkent VVashington ve
Pyongyang arasında yeni bir banş anlaşma-
sının yolunu anyor.
ABD'nin Kuzey Kore'ye sadece yaptınm
uygulamakla yetinmesinin nedenine Beyaz
Saray yetkililerinin "Kim'in phıtonvum ağır-
takn nükleer silah üretimine başlayacağmı
gizli servis öğrendiğinde üst üste gelişen olay-
larla çok yoğunduk" ifadeleri de açıkhk
getirebilir.
Kuzey Kore'nin nükleer silah üretimine
başlaması için Moskova ve Pekin gibi des-
tekçilerinin olması da ayn bir neden. Bush'un
danışmanlanna bakılırsa ABD'nin Irak teh-
didiyle ilgüenmesini önlemeye çahşanlar
ortaya Kuzey Kore tehdidini atıyor.
Farkh strateJHer gerekll
Bush'un geçen hafta yaptığı konuşmadan
alınan "Farkh şarüar farkh stratejiler gerek-
tirir.. diplomatik baskıdan, askeri güç kul-
lanımma kadar"" sözleri ise belki de ABD'nin
Kuzey Kore'ye yönelik girişebileceği bir
askeri müdahaleyi başka bahara bırak-
masının, günün Saddam'a salduma günü
olduğunun Beyaz Saray'a göre asıl nedenini
açıklıyor.
Newsweek'in yorumuna göre uluslararası
siyaset, zamanlama ile faaliyete geçmek için
tetildeyici dönüm noktalanndan ibaret.
Değişik dönemler değişik liderlik üslubu
gerektiriyor. Bush'a göre Saddam da Kim
de kötü, hatta şeytani. Ancak, her şeytanla
onun için gereken yöntemle ve kendisi için
doğru zamanda uğraşıhnalı. Başka de>işle
düşmana vakti geldiğinde müdahale edilmeli.
(Newsweek - 6 Ocak)