Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
13 OCAK 2003 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA
J l i J v U i M vJİVJJ. [email protected] 13
ŞİRKETLER
• SLAZENGER,
2003'e indirimle ve
günlük giyimde rahat
ve şık olmak isteyenler
için tasarladğı City
Line koleksiyonu ile
giriyor.
• ÇARŞI Mağazalan,
kayak merkezlerindeki
kar kalınlığının
artmasıyla kış
sezonunun favori
sporu kayakta
kullanılan malzemeler
ile giysileri,
spor reyonlannda
sunmaya başladı.
• MAXEVIILIAN,
2003 kış
koleksiyonuyla kışı
şık ve zarif geçirmek
isteyenlere çarpıcı
tasanmlarla,
birbirinden
farklı rengârenk
mücevherler
sunuyor.
AVO
• AVON, suyun
enerjisi ve tazeliğinden
ilham alan. canlandıncı
ve doğal yeni
parfümü L'eau Spray'i
suyun duruluğunu
yansıtan beyaz
şişesinde satışa sundu.
• AYGAZ'ın her
yıl yayımlanmasına
destek verdiği
eserlerin sonuncusu
Osmanh'da bahçe ve
çiçek kültürünün
gelişimini sunan
"Hasbahçe:
Osmanlı'da Bahçe ve
Çiçek" oldu.
• TOTAL. Performa
Dizel ile yakıt
tüketimini azaltan ve
yüksek performansa
olan etkisiyle
profesyonel
sürücülerin
beklentilerini en iyi
şekilde karşılayacak.
• KOTON yeni yılı
indirimle karşıladı.
Mağazalar. Advantage
Card'lı her ahşverişte
etiketin yan fiyatına üç
taksitli alışveriş yapma
imkânı sunuyor.
• YKM mağazalar
zinciri müşterilerine
yeni yıhn ilk fırsatını
yüzde 5O'ye varan
indirimle sunuyor.
• BP, Global
Bilgi'den aldığı
hizmetle çağn merkezi
oluşturdu. Müşterilerin
7 gün 24 saat kesintisiz
başvurabileceği çağn
merkezine 0 212 473
27 27 numaralı
telefondan
ulaşılabilecek.
• MAM-COSFın
çocuklann güven
içinde seyahat etmesini
sağlayan yeni modeli
Priori serisindeki SPS
Yan koruma sistemi,
Ingiltere ve
Almanya'da 2002'nin
en iyi koltuğu seçildi.
Güçlü: Olası Irak operasyonu nedeniyle ithalat yapmak için çalışma başlattık
Savaş içinbuğday stokuANKARA (Cumhuriyet Bürosu) -
Tanm Bakanı Sami Güçlü. Türkiye'de
buğday konusunda herhangi bir sıkın-
tı olmadığını belirtirken Irak'ta yaşa-
nacak olası bir savaşın yaratacağı spe-
külatif hareketleri gözönüne alarak,
TMO'nun 400 bin ton buğday ithala-
tı yapması için çalışma başlattıklan-
nı bildirdi.
Bakan Güçlü, Köy Hizmetleri Ge-
nel Müdürlüğü sosyal tesislerinde ga-
zetecilerle sohbet toplantısı düzenle-
di. Irak'ın etkisiyle temel gıda ürün-
leriyle ilgili bazı fiyat hareketleri
meydana geldiğini ifade ederek duru-
mu izlediklerini kaydetti.
Cerekenden fazla stok var
Güvenlik stokunda, bulunması ge-
reken miktardan 500 bin ton daha faz-
la buğday bulunduğunu bildiren Güç-
lü, "Türkiye'de buğdayla ilgili bir sı-
kmtı olmadığı kesin, Türkiye'nin buğ-
day üretimi ydhk ihtiyacınm üzerin-
deifir" dedi.
Güçlü, serbest ticaret anla^malan
kapsamında Türkiye'nin Avrupa Bir-
liği ülkelerinden 300 bin ton buğday
ithal etme hakkı bulunduğunu anım-
sattı. Bunun bir kısmımn da kullarul-
dığına işaret eden Güçlü, "Spekülatif
hareketleri engeflemek için 120 bin ton
buğday ithalatuun derhal başlaması
konusunda çabşmalarda başladı" de-
• Bakan Güçlü, Irak'ta yaşanacak olası bir
savaş nedeniyle kıtlık olmayacağını belirterek
spekülatif hareketleri aşmak amacıyla
TMO'ya mayıs sonuna kadar 400 bin ton
buğday ithalatı için izin verildiğini söyledi.
di. Bu girişimlere karşın buğday sı-
kmtısı olduğu yönünde haberlerin
çıktığını belirten Güçlü, TMO'ya ma-
yıs sonuna kadar 400 bin ton buğday
ithalat izninin verilmesi için çalışma
başlattıklannı bildirdi.
Söz konusu ithalatın Gümrük Ver-
gisi'nden muaf tutulacağını ve sade-
ce piyasayı düzenlemek amacıyla ger-
çekleştirileceğini belirten Güçlü, bu
buğdayın, TMO'nun da kâr edebile-
ceği bir şekilde piyasa fiyatının altın-
da satılabileceğini kaydetti. Güçlü, bu
konudaki kararnameyi hazırladıklan-
nı ve Başbakanlığa gönderdiklerini de
söyledi.
Sami Güçlü, buğday ithalatı konu-
sunda gerekirse özel sektöre serbest-
lik tanınacağıru kaydetti
. Bakanlıktaki üst düzey atamalar-
la ilgili bir soru üzerine Bakan Güç-
lü, siyasi yapılanmaya gitmeyecekle-
rini kaydetti.
Türkiye üreticisiiçin önlem almadı
Ekonomi Servisi - Türkiye, devlet sübvansiyonlannı
büyük oranda kaldırmanın faturasını en temel
ürünleri bile ithal ederek ödüyor. Destekleri
kaldırarak kendi üreticisini, yıllarca yüksek düzeyde
sübvanse edilen ve hâlâ çeşitli önlemlerle korunan
gelişmiş ülkelerin üreticisiyle rekabette "kendi
kaderine terk eden" Türkiye'de bu süreçte ahnması
gereken önlemler de alınmadı. Örneğin tütün,
findık gibi stratejik ürünlerde yeru pazar aramak
yerine çareyi "ekhn alanlanm suurlandınnakta"
bulan hükümetler, altematif ürün projesini de\Teye
sokmadı. Şekerpancannda da bir yandan destek
kaldınldı, ekim alanı daraltıldı, diğer yandan şeker
ithal edilmeye başladı. Uzmanlann "tanmsal
üretimi artürmaya dönük önlemlerin yerine
getirüemeyeceği'' uyansına karşın EMF'nin de
önerisiyle doğrudan gelir desteğine geçilerek yine
gelişmiş ülkelerin sistemi uygulanmaya başlandı.
Ancak bu sistemin gerektirdiği önlemler bile
,
/
alınamadı. Geçen yıhn sonunda seçim
dönemine denk gelen ödemeler
dışında, üretici parasını
v
zamanında alamadı. Bu sistemin
, - sağlıklı işlemesi için gerekli
olan kayıt sistemi bir türlü
tamamlanmadı. Geçmiş yıllarda
Ziraat Bankası ile kısmen Halk
Bankası'ndan üretim için düşük
faizli kredi kullanabilen çiftçi,
özelleştirme hazırhğı çerçevesindeki
önlemlerle bu hakkından da mahrum
edildi.
İsmi paraya çevirmek isteyenlerce alınan 'domain' adlan, yüksek fiyatlar yüzünden satılamıyor
Isimler alanın elinde kaldı
• Alan adı ticaretinin
Türkiye'de de geniş bir
piyasası var. Bu konuda
geç kaldıysanız, siteniz
için düşündüğünüz isme
2 bin dolardan az
olmamak üzere bir fiyat
ödemek zorunda
kalabilirsiniz.
MtVE ZEYBEKOĞULLARI
Internetin kullanım alanla-
nnın çoğalmasıyla yaygın bir
ticaret haline dönüşen doma-
in (alan adı) satışı, eskisi ka-
dar para etmiyor.
Isim üzerinden para kazan-
mayı mümkün kılan domaın
ticareti, pek çok kişi ve şirket
tarafından yapıhyor olmasına
rağmen istenen yüksek fiyat-
lar alıcı bulmayı zorlaştınyor.
Sanal ortamda geniş kitlele-
re ulaşmanın ve herkesin ilgi-
sinı çekmenin yolunun akılda
kahcı domain adlan kullan-
maktan geçtiğinin keşfedil-
mesı, kimi zaman "dudak
uçuklatan" fiyatlann döndü-
gü geniş bir "saühkdomain "
piyasasını ortaya çıkarmış du-
rumda. Ancak son gelişmeler,
bu ticaretin geçirliliğini kay-
betmek üzere olduğunu göste-
riyor.
Dünyada alan adı tıcaretin-
den rahatsız olan çok ınsan ol-
duğunu söyleyen Internet
Teknolojileri Derneğı Başka-
nı Mustafa AkgiU, bu ticaretin
büyük ölçüde söndüğünü be-
lirtiyor. tnternet üzerinde sa-
tın ahnmış alan ad sayısının
bir dönem 40 mılyona yaklaş-
tığını kaydeden Akgül, günü-
müzde bu sayının 20 milyona
düştüğüne dikkat çekerek
"Satmak için aldılar, satama-
dılar"yorumunu yapıyor.
"Kanımca alan adlan kamu-
ya aittir'' dıyen Akgül, bunla-
n alıp-satma fiknne karşı ol-
duğunu, ancak alınan isme
katma değer katarak bir mar-
ka yaratılmasına itirazı olma-
dığını dile getiriyor.
Satılık domain adlannı bu-
labileceğıniz sitelerin listesini
uzatmak mümkün, ancak
bunlardan www.hanel.com,
www. turkcedomains.com ve
www. turknavıgator. com site-
leri, sunduklan "zengm" se-
çenekleriyle dikkat çekiyor.
Hanel.com'da farklı katego-
rilerde satışa çıkardığı tam
307 domain adına yer veren
Alihan Vergiliel, internet üze-
rinde kullanılan ısmın "imaj
yaratmak" açısından öne çık-
tığını belirtiyor.
İstanbul'a paha
biçilemiyor
Mustafa Akgül'ün marka
yaratmaya yönelik fikirlerini
destekleyen örneklerden biri,
www. istanbul.com. Bu alan
adını 1995'teprojelendirmek
üzere aldığını söyleyen
Köksal Abdurranmanoğhı,
kendısıne bu ismi ahnak için
Turizm Bakanlığı dahil pek
çok teklif geldiğini, ancak
satmayı düşünmediğini
belirtiyor. Türkiye Otelciler
Birliği, Turizm Yatınmcılan
Birliği'nin katkılanyla
şekıllenen siteye Istanbul
Büyükşehir Belediyesi ve
Turizm Bakanlığı'nın destek
veriyor. Abdurrahmanoğlu,
reklam taleplerinin giderek
arttığı ve günde 15 bin kişinin
ziyaret ettiği portalın, 2003'te
kâra geçeceğini düşünüyor.
Açık arttırmadaki
bazı alan adlan
Alan adı FiyatıfS)
dershane.com 50.000
bilgisayar.com 50.000
microsoftturk.com 50.000
tatil.com 50.000
otel.com 40.000
gezirehbeh.com 30.000
seam.com 30.000
DÜNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ /ERGİN YILDIZOĞLU LONDRA
ANKARAPAZARI
YAKUP KEPENEK
Yalpalamanın Maliyeti
Son günlerde hükümetin ekonomi politikası yalpa
yapıyor. Böyle olunca da ekonomi dünyasının, özel-
likle de para piyasalannın aklı kanşıyor.
Türkiye'nin 12 Aralık'ta Avrupa Birliği üyeliği görüş-
melerinin başlaması için kesin birtarih alamaması ve
giderek yakınlaştığı anlaşılan olası bir Irak Savaşı'nın
yaratacağı olumsuzluklar, esasen, para piyasaların-
da güven sorunu yaşatmaya yetiyordu.
Hükümet yapmakta olduğu yasal düzenlemeler
ve kimi uygulamalarıyla bu olumsuz ortama katkı
yapıyor; uygun deyimiyle tuz-biber ekiyor. Iktidar
partisi, seçim öncesinde verdiği söze uyarak, say-
dam ve dürüst bir kamu yönetimi oluşturma ama-
cıyla, milletvekili dokunulmazlıklarına dokunmalıydı;
bunu yapmadı. Tersine, naylon fatura nedeniyle sa-
nık olarak yargılanan Maliye Bakanmı kurtarma-
ya çalışıyor. Yaptığı yasal düzenlemeler de hem et-
kin ve verımli bir devlet yönetimi anlayışından uzak-
tır, hem de kendilerinden beklenen amaçlara ters so-
nuçlar verecek gibi görünüyor.
Mali Milat ve Vergi Affı yasalannın öyle sanıldığı gi-
bi vergi tabanını genişletmeye yetmeyeceği çok
açıktır. Yine hükümetin Ihale Yasası'nın uygulanma-
sını erteleme gırişımi de saydam ve rüşvet ve yol-
suzluktan uzak bir hükümet anlayışına ters düşüyor;
yani piyasada güveni sarsıyor. Hükümetin vergi ba-
nşı anlayışıyla yürürlüğe koymak istediği vergi affının
da sahte fatura kullanan ya da kaçak işçi çalıştı-
ranlan koruyan bir özellik taşıması, buna karşılık ya-
salara uyarak vergisini zamanında verenleri ceza-
landıracak olması, birçok yönüyle para piyasalann-
da olumsuzluklar yaratıyor.
Bunlann başında toplumda kural olarak egemen ol-
ması gereken vergi ödeme isteğinin ortadan kalk-
ması geliyor. Bir başka anlatımla hükümet, vergi ka-
çıranı ödüllendirirken dürüstçe vergi ödeyeni ce-
zalandınyor. Bir hükümet için bundan daha büyük
güven yıkıcı girişim olabilir mi? Ek olarak böyle bir
uygulamanın doğrudan vergi gelirlerini azaltması ka-
çınılmazdır. Bu açığı kapamak için de vur abalıya yak-
laşımıyla, gelir ve kurumlar gibi doğrudan vergiler
azaltılırken, vergi türlennin en haksız ve eşitlikten uzak
olan türü olan dolaylı vergiler hızla arttınlıyor; ben-
zine neredeyse her gün zam geliyor.
Para pıyasalarında güveni azaltan bu gelişmelerin
gelecek haftalarda nelere mal olacağı bir yana; son
günlerde borsa düşüşe geçmiş, döviz kuru yüksel-
miş bulunuyor. Ancak daha somut ve büyük bir ka-
yıp, devlet iç borçlanma faizleriyle yaşanıyor.
Iç borçlanma faızleri enflasyondaki düşüşe koşut
olarak ocak ayı başlarında yüzde 50'ler düzeyine in-
mişti. Ancak yukarıdaki özetlenen gelişmelerin bir
sonucu olarak faiz oranlan yeniden tırmanışa geç-
ti ve geçen hafta Hazine'nin yaptığı iki iç borç ihale-
sinde, yaklaşık dokuz puan bir artışla yüzde 60 do-
layınatırmandı. Eğerenflasyon oranı 2003'te, prog-
ramlandığı gibi yüzde 20 dolayında olacaksa, yüz-
de 60 bileşik faiz, 40 puanlık reel faiz demektir.
Bu faiz artışının yalnızca bu borçlanma nede-
niyle Hazine'ye yükledıği ek maliyet 140 trilyon li-
ra dolayındadır. Toplam iç borcun 145 katrilyon lira-
ya tırmandığı, bunun 63.2 katrilyonunun yani yüzde
43.6'sının değişken faizli olduğu göz önünde tutu-
lursa 2003'te yaşanacak faiz yükselişlerinin yarata-
cağı ağır yük daha iyi anlaşılır. Bu yükü taşımak ko-
lay değildir.
Ekonomi 2003'e, beklenenden daha hızlı düşen
enflasyon ve yine beklenenden daha yüksek bir bü-
yüme oranıyla girdi. Ancak ekonomi yönetimi hiç de
bu olumlu gelişmeyi daha da ileri taşıyacak bir izle-
nim vermiyor. Saatin sarkacı düzenli salınır; hükümet
ise hiç de güven vermeyen bir biçimde yalpalıyor.
Yalpalamanın maliyeti de giderek yükseliyor.
yakup(a metu.edu.tr
L
L StCONOMİ J
J
1942: Istanbul'da halka ekmek kamelerinin da- \
ğrtımına başlandı. —•*
1971: Bakanlar Kurulu, geçimini tek araç üze-
nnden sağlayan şoförlerden "otomobil alım ver-
gisi" alınmaamasaını kararlaştırdı.
1975: Aktaş şirketi kuruldu.
1977: Renault otomobıllere zam yapıldı.
1994: Sendikal hak ve yetertı maaş istekle-
riyle tüm Türkiye'de gerçekleştirilen me-
mur eylemlen Ankara'da olaylı geçti.
ergin.yildizoglufablueyonder.co.uk
Bush yönetiminin benimsediği, "yeni sa-
vunma stratejisi" yakında değişebilir. Sür-
dürülebilir olmadığını, bir seri "ince ayarın"
gerekebileceğini düşündüren belirtiler var.
Bir temsll sorunu
Iktidara geliş biçimi, kadrolannın oluşu-
mu ve polrtika yapma stili, Bush yönetimi-
nin, ABD "establishment "ini, dahadoğru bir
deyişle "iktidar blokunun sözcülerini" bir
bütün olarak arkasına almayı başaramadı-
ğını düşündürüyor. Birincisi, Bush yönetimi-
nin kadrolarının, iş çevrelerinin "belli" (ener-
ji, sılah) bir kesimiyle çok yakın hatta orga-
nik bagları var. Burada "blokun" içindeki
özel çıkarlarla, blokun genel çıkarları arasın-
da bir uyumsuzluk doğması riski var. Ikinci-
si, Bush kadrolarının muhafazakâr partinin
köktendinci ve radikal hatta açıkça ırkçı ke-
simiyle çok yakın hatta organik bağları var.
Başsavcı Ashcroft ve geçenlerde istifa et-
mek zorunda kalan Meclis Grubu Başkanı
Lott, partiyle orta sınıf tabanı arasında
önemli bir sorun alanı yarattılar. Burada da
muhafazakâr partinin geleneksel, yüzü orta
sınıflara dönük "laik, demokratik" bir muha-
fazakâr çizgiyi benimsemiş ve parti yöneti-
mini elinde tutan elitle, Bush yönetiminin
kadrolarının eğilimleri arasında bir çelişki var.
Üçüncüsü, Bush yönetiminin kadrolarının,
Israil'in en muhafazakâr ve militarist kesi-
miyle yakın, hatta organik bağları var. Iktidar
blokunun kimi saygın dış polrtika stratejist-
leri, (Ortadoğu banşı ve Irak savaşı tartışma-
larında dile getirdikleri gibi) bu bağlara kar-
şı olmamakla birlikte, bu bağların ABD'nin
genel ve uzun dönemli çıkarlanyla çelişme-
ye başladığını düşünüyorlar.
Muhafazakâr "establishmenfin bir ke-
simi giderek sesini yükseltmeye, Bush yö-
netiminin iç ve dış polrtika yönelimlerini eleş-
tirmeye başladı. Çünkü bunlara göre Bush
yönetiminin politikalan, ülke içinde ve ulus-
lararası alanda, bu "blok" için bir meşruiyet
sorunu yaratıyor.
Cönülsüz' imparatorluk
ABD'de de muhafazakâr elit arasında ye-
ni savunma stratejisinin şu üç bileşeni,
özellikle tartışılıyor: "Tek başına davran-
ma", "rejim değişikliği", "önleyici vu-
ruş/savaş stratejisi". Bu üç bileşen, tam
anlamıyla bir "imparatorluk stratejisi" olarak
algılanıyor ve ((((((tartışmanın geçen haftalar-
da yayımlanan üç ilginç ömeği: Michale Ig-
natieff denemesi, "The Burden", New York
Times, 5 Ocak; William Nordahous'un
araştırması, "lraq: The Economic Conse-
quences of War" (Savaşın ekonomık so-
nuçları), The New York Revıevv of Books, 5
Aralık ve Prof. David C. Hendrikson'un ça-
lışması, "Toward Universal Empire: The-
re Dangerous Quest for Absolute Secu-
rity" (Evrensel Imparatorluğa Doğru: Mutlak
Güvenlik Kurmaya Yönelik Tehlikeli Bir Ara-
yış), VVorld Policy Journal, Cilt XIX, No: 3,
2002 Sonbahar)))))) ve kaygılar, şu üç nok-
tada yoğunlaşıyor: Birincisi, ABD bu proje-
nin yükünü çekebilir mi? Roma Imparator-
luğu taşınamayacak boyutlara ulaştıktan
sonra çökmedi mi? "Dünyanın bu en özgür-
lükçü cumhuriyetini" bir imparatorluğa çe-
virmek gerekli mi? Ikincisi: Ya ABD, bu im-
paratorluk projesini izlerken, müttefiklerin-
den koparak yalnızlaşmaya başlarsa? Daha
ince Ayar'
da kötüsü, ya ABD dış politikası müttefikle-
rini bloklaşmaya, kendi hegemonik girişim-
lerinı güçlendirmeye teşvik ederse? Bu üç
bileşeni, böyle ortalıkta tehdrt edici biçimde
deklare etmek, ABD liderliğinin uluslararası
meşruiyetini yıkmaz mı? Üçüncüsü: Ya bu
imparatorluk projesinin ekonomik ve güven-
lik boyutunun ülke içindeki yansımalan, ge-
lir dağılımı, bireysel özgürlükler, anaysal hak-
lar üzerindeki bozucu ve daraltıcı etkileri "ik-
tidar bloku" ile orta sınıflar, ABD ile dünya
arasındaki ekonomık ve ideolojik bağlan ko-
parır, içeride ve dışanda meşruiyetini aşın-
dırmaya başlarsa?
Bir maliyet tartısması
ABD muhafazakâr kesiminin en tecrü-
beli ve denenmiş düşünürlerinin, Bush yö-
netimine yönelik uyarılarını (müttefiklere
önem vermek, Ortadoğu'da daha tarafsız
biryaklaşım benimsemekgerekirvb.) uya-
rılannı daha önce aktarmıştım. Yinelemek
istemiyorum ancak, Avrupa Birliği Dış Po-
lika Şefi, eski NATO Genel Sekreteri, Ja-
vier Solana § nın ABD'yle Avrupa arasın-
daki görüş aynlıklarını irdelerken, adeta bı-
yık altından gülerek söylediği ve bu uyan-
lan haklı çıkaran sözlerini aktarmak istiyo-
rum: "Çok da kötümser değilim? Bun-
lar, (Bush savunma stratejisi - E.Y.) Avru-
pa Birliği'ni dünya politikasında daha
etkin bir aktör olmaya itebilir. Böyle
(ABD'yi dengelemek -E.Y.) bir sorumlulu-
ğumuz var." (Financial Times, 8/01).
Irak konusundaysa en çok kaygı veren
noktalardan biri, VVilliam Nordhous'un
aynntılı analizinde gösterdiği gibi de Bush
hükümetinin, savaşın ilk andaki ve uzun
dönemdeki maliyetleri ve süresi üzerine
belirsizliği ortadan kaldıracak bir çalışma-
yı bugüne kadar ortaya koyamamış olma-
sı. Savaşın ilk andaki maliyeti, 50 milyar
dolar da olabilir 140 milyar dolar da. Sa-
vaştan sonra yeniden inşa süreci iki sene
de sürebilir 10 yıl da. O zaman da maliyet-
ler milyar dolardan trilyon dolarlara doğru
artmaya başlar. Bu da savaşın salt Irak'la
sınırlı kalması halinde (Nordhous). Ya
ABD, operasyon alanını genişletmeye baş-
larsa?
Bu maliyetleri Irak petrolüyle karşılama
hesaplarının gerçekçi olmadığını gösteren
çalışmaları daha önce aktarmıştık. Geriye,
yükü ABD ekonomisinin ve halkının çek-
mesi seçeneği kalıyor. Ancak ABD ekono-
misi, bugün 1950'ler ve 1990'lardaki gibi
bir üretici ya da maii "yükseliş" yaşamı-
yor. Aksine bir önceki "yükselişin" şimdi
arkasında bıraktığı aşırılıkları temizlemek-
le boğuşuyor.
Geçenlerde, Martin VVolf'un, dolann
geleceğini tartışan yorumunda çok çarpı-
cı bir biçimde sergilediği gibi, bütçe ve ca-
ri dengelerdeki açıklar hızla büyüyor, bü-
yümeye de devam edecekler, "Süper
güç, borç para ve borç zamanla yaşı-
yor. Bu süreç sonsuza kadar devam
edemez. Nasıl ve ne zaman sona ere-
ceği konusu ise rahatsız edici bir belir-
sizlik içinde kalmaya devam ediyor"(R-
nancial Times 07/01, abç).
Bush yönetiminin, ekonomiyi canlandı-
rarak yükü çekilebilir hale getirmek için uy-
gulamaya koyduğu politikalardatepki çe-
kiyor. Hem liberal yazar Prof. Klugman'ın
The New York Times'takı köşesinde hem
de muhafazakâr VVeekly Standart dergi-
sinde editörlerden Christopher Cald-
vvell'in Financial Times'takı bir yazısında
bu canlandırma paketinin, orta sınıfın hiç-
bir işine yaramayacağını, ufak bir azınlığa
büyük servet transferi yaptığını vurguladı-
lar. Caldvvell'e göre "orta sınıf yalnızca
üst sıntftan daha az bir pay almakla kal-
mıyor, elindekini de kaybediyor" ve bu
"muhafazakâr prensiplere uymayan bir
polrtika"
Özetle, Bush hükümetinin bugünkü po-
litikalannda, en azından "acı ilacın üzeri-
ni şekerle kaplamayı" amaçlayan bir "in-
ce ayarın" yapılacağını düşünüyorum.
Ama daha daha güvenlikli bir ortamın oluş-
masını da beklemiyorum. Aksine, "ince
ayar" diğer ülkelerin manevra alanlanm ge-
nişleterek ABD'nin etkisini kırmaya yöne-
lik girişimleri güçlendirerek siyasi belirsiz-
likleri daha da arttırabilir.