03 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 13 OCAK 2003 PAZARTESİ HABERLER Endüstri Holdinge dava • KONYA (AA)- Merkezi Konya'da bulunan Endüstri Holding'in 852 ortağının eski yönetim hakkında dolandıncılık davası açtığı bildirildi. Endüstri Holding Basın ve Halkla îlişkiler Müdürü Ali Türktaş, yaptığı açıklamada, 250 milyon markın eski yönetimce talan edildiği açıklamalanndan sonra, artık son sözü hukukun söyleyeceğüıi ifade etti.Ali Türktaş, çok yakında ortaklar adına bu davanın vekâletini holdingin avukatlannın alacağını ve bu konunun takipçisi olacaklannı belirtti. Yenı sozcu Atacanlı • ANKARA (Cumhurryet)- Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in sözcülüğüne Türkiye'nin Güney Afrika Büyükelçisi Sermet Atacanlı'nın getirileceği öğrenildi. Daha önce Dışişleri Bakanlığı Sözcü Yardımcılığı görevini de yürüten Atacanlı, bu alanda deneyimli bir diplomat olarak tanınıyor. Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'in Özel Kalem Müdürlüğü ve Dış Politika Başdanışmanlığı görevini yürüten Tacan Ildem'in Lahey'e büyükelçi olarak atanmasının ardından yerine kimin atanacağı uzun süre merak konusu olmuştu. Erdoğan'm görüşmeleri • İstanbul Haber Servia-ABD'nineski Ankara Büyükelçisi Mark Parris, işadamı Ali Şen, işadamı Mehmet Emin Cankurtaran ve sanatçı Adnan Şenses, dün AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ı Üsküdar'daki ofisinde ayn ayn ziyaret etti. Erdoğan, dün BM Genel Sekreteri Kofi Annan'ın Kıbns özel Temsilcisi Alvaro De Soto ile de yaklaşık 45 dakika görüştü. Erdoğan, Ankara'ya gitmek üzere Usküdar'daki evinden çıkışında, gazetecilerin "De Soto ve Parris ile neler görüştünüz" sorusu üzerine, "Sayın De Soto ve Parris ile yaptığımız görüşmelerin ne ile ilgili olduklarını zaten biliyorsunuz. Bu konuda kendileriyle göriiş alışverişlerinde bulunduk" dedi. îslami holding yöneticisinden çarpıcı itiraflar: Olmayan şeyi dağıtamayız Kâr payıaldatmacası• Sayha Holding yöneticileri, mudilerine 1999 yılından bu yana kâr payı dağıtmadıklannı itiraf etti. Suyla çalışan otomobil yapma iddiasıyla para toplayan holdingin yöneticileri "sürekli kâr payı dağıtacağız diye bir söz vermedik" dedi. HACER BOYACIOĞLU KONYA-Kârpayıylaçahşan Îslami holdingler arasında gös- terilen Sayha Holding yöneti- cileri, mudilerine 1999 yılın- dan bu yana kâr payı dağıtma- dıklannı itiraf etti. Kâr payı da- ğıtımına karar verilmesi için toplanması gereken ydlık genel kurullann da 2000 yılından bu yana gerçekleştirilmediğini be- lirten şirket yöneticileri, "Otona- yan şeyin paylaşımı ohnaz. Sü- rekli kâr payı dağıblacağı yö- nüiKfeverDmişsözümüzdewk" diye konuştu. K O N Y A H A L K I D A Ş İ K Â Y E T Ç İ KONYA (Cumhuriyet Bürosu) - Konya Esnaf ve Sanatkâr Odalan Birliği (KESOB) Başkanı Bekir Duvaro, Konya'da faaliyet gösteren holdingler yüzünden, kentin ekonomik krizi 3-4 kat daha ağır yaşadığını söyledi. Bir dönem Konya'da sayılan 90'a yaklaşan holdinglerin, örgütlenmelerinde yaşanan yanlışlıklar nedeniyle yok olduğunu belirten Duvarcı şöyle devam etti: "Son 3 yüda birçok hoktingveişletmesi tarih oldu. Konya, hoktinglerde yaşanan çöküş nedeniyle, krizi diğer iDerden 3-4 kat daha ağır yaşadı. tşsizük artö ve bu gefişmelerden herkes nasîbini alaV Bekir Duvarcı, bazı kötü yahnmlar nedeniyle yurtdışındaki yurttaşlann Türkiye'ye olan güvenlerini de kaybettiğine dikkat çekerek, "Bu güventa tekrar kazandması gerekir. Avrupa "daki Türk işçiterinmbirildmkrininbutürolaylar nedeniyle Türkiye'deki uzaklaşması engeDenmeüdir'' diye konuştu. Konya'da faaliyet gösteren ve suyla çalışan motoryapaca- ğı savıyla halktan para toplayan Sayha Holding'in yöneticileri, mudilere ödeme yapümama ge- rekçesi olarak genel kurul top- lantılarının gerçekleştirilme- mesini gösterdi. 'Otmayan şey paylaşdmaz' Kar payının dağıtılıp- dağı- hlmayacağı yönündeki karann genel kurulda alındığını kay- deden holding yöneticileri, "1999 yıhndaki genel kurulda boldingin zarar ettiği betirlen- di 2000 ve 2001 yıDanna iüşkin genel kuruDar ise henüz yapd- madı. Önümüzdeki günkrde yapdacak" diye konuştular. Kâr payı dağıtmak için mudilere ve- rilmiş bir güvencelerinin de bu- lunmadığını ileri süren holding yöneticileri, "Muhasebekayrt- lan neyse ona göre hareket edi- yoruz. Olmayan bir şeyi payla- şamayız, Ortaklanmıza sürek- li kâr payı dağıtacağımız yö- nfinde bir güvence de verme- dik'' şeklinde konuştular. Top- lam 18 bin 112 üyelerinin bu- lunduğunu ve 1999 yılından bu yana yeni üye almadıklannı ifa- de eden yöneticiler, "Yeniden halktan para toplayacak mısı- nız" sorusuna ise net yanıt ver- mekten kaçındı. 'Yîne para toplayabiüriz' Yöneticiler, "Ortaklar kabul ederse, SPK deizin verirse, hal- ka arz yeniden gerçekleştirile- bflir'' derken holding içinde ye- niden mudi toplamak için ça- hşmalarabaşlandığı öğrenildi. Sayha Holding yöneticileri, daha önce 30 Mart 2000'den itibaren Türkiye genelinde sa- hşa sunulacağını duyurduklan suyla çalışan araba motoru ko- nusunda ise çalışmalann sürdü- ğünü sa\-undular. Geliştirdikleri mekanizmay- la araçlara suyla çalışan bir alet takılacağını ve ciddi ölçülerde yakıt tasarrufuna gidileceğini öne süren holding yöneticileri, aradan geçen 3 yıla karşın mo- torun piyasaya halen sunulma- ma gerekçesi olarak seri üreti- me hazırlık çalışmalannı gös- terdiler. Sayha Holding Yönetim Ku- rulu Başkanı ErolDoğru ise 25 Mart 2000'de yaptığı açıkla- malarda, suyla çalışan araba motoru için çalışmalann ta- mamlandığını ve fabrikalarda günlük 10 bin adet üretime geç- tiklerini iddia etmişti. Doğru, "Saytek" ismini ver- dikleri cihazın 30 Nisan 2000'den itibaren de Türkiye genelinde satışa sunulacağını söylemişti. İslami holding soygunu sürüyor Hâlâpara tophıyorlar ECEVtT KILIÇ EBRU ERDOĞAN Sermaya Piyasası Ku- rulu'nun (SPK) uyanla- nna karşm özellikle yurt- dışmda çalışan yurttaş- lar, dini duygulan sömü- rerek para toplayan Îsla- mi holdinglere hâlâ para kaptınyor. Türkiye eko- nomisine 1990'lıyıllann başında giren sayılan 50'yi bulan ve dolandın- cılık ve tirancılıkla suç- lanan îslami holding yö- neticilerinden bugüne ka- dar yalnızca Fadıl Ak- gündüz tutuklandı. Avrupa ülkelerinde ça- lışan yurttaşlann parala- rını hedefleyen Îslami holdinglerin sistemi, top- lanan paralann yatınma dönüştürülmesi ve bura- dan elde edilen kârlann ortaklara dağıtılmasına dayanıyordu. Avrupa'da yaşayan Türk yurttaşlann dini duygulannı kullanan bu tabela holdingler, ca- milerde örgütlenip kendi- lerinin bile olmayan bi- nalarla, broşürlerle para topladı. Bu yolla her hol- dingin 50 bin ile 200 bin arasında değişen ortağı oldu. Bu holdinglerin ba- zılan kâr paylannı yine toplanan paralarla öder- ken yatınm yapılmadı. Bu holdinglerin topla- nan paralan geri ödeme- yeceğini anlayan SPK, gurbetçileri paralannı bu holdinglere kaptırmama- lan içinuyardı. SPK'nin uyanlanm dikkate alma- yan çok sayıda gurbetçi yurttaş hâlâ bu holding- lere para ödemeye devam ediyor. Bunun en son ör- neği de bir süre önce Al- manya'da yaşandı. Başba- kan AbduDahGül'ün ak- rabası olan eski RP Kay- seri Milletvekili Şaban Bayrak yeni kurduğu "ÖncüHokfing" için ser- maye topladı. Kâr ortaklığı adı altın- da en çok para toplayan ve daha sonra geri öde- meyen Îslami holdingler şöyle: - Jet-Pa: Şu anda Kar- tal Cezaevi'nde tutuklu bulanan Fadıl Akgündüz, 18 bin gurbetçiden yak- laşık 650 milyon dolar para topladı. - Endüstri Holding: Konya'da büyük paralar toplayarak mobilya fab- rikası kurdular. Iflas ettik- lerinin açıklanmasıyla or- taklann paralan da yok oldu. - Şafak Holding: Hol- ding, Konya'daki binası- nın kapısına "Batok, bi- n aramayın" yazılı tabe- la astı. - Büyük Gurup Hol- ding: Antalya Serbest Bölgesi'nde helikopter üreteceklerini söyleye- rek para topladılar. Yal- nızca tabelası bulunan holding ortaklanna kâr payı vermeyi kesti. - Sebil Holding: Beyaz eşya üreteceğini söyle- yerek para toplayan hol- ding, iki beyaz eşya dük- kânı açtı. Kimseye para ödenmiyor. TAYADlüardan AKP'yeprotesto Tutuklu ve Hükümlü Aikleri Yardımlaşma Derneği (TAYAD) üyeleri, cezaevlerinde tecride son verilmesi ve ölüm oruçlannın son bulması için dün AKP tstanbul tl Başkanhğı önünde 10 dakikalık sessiz oturma eylemi yapü. Polisin yoğun güvenlik önkmi aldığı PERPA'nın yanındaki AKP il binası önünde toplanan ve başlannda kırmızı bantlar bulunan yaklaşık 50 kişi, üzerinde "Tecrit öldürüyor, ölümleri durdurun" yazılı dövizler taşun. TAYAD'hlar, önceki gün ölüm orucunda yaşamuu yitiren Özlem Türk'ün "zorla müdahale sonucu öldüğünü" öne sürerek zorla müdahalenin son bulmasuıı istedL TAYAD'hlar, ata haftadır AKP ü ve ilçe başkanhklannı ziyaret ederek ölümlerin bitmesi için tecridin kaldınlması istemlerini dile getirdiklerini söylediler. Ancak AKP hükümetinin bu konuda "ilgisiz ve duyarsaz" olduğunu ifade eden TAYAD'hlar, "Birçok il ve ilçe örgütüne gittik. Ancak 'Türkiye'nin sorunu bu değil' diyerek bizimle ilgilenmediler'' dedi. Grup, alkışlaria bitirdiği eylemin ardından sessizce dağüdL (Fotoğraf: İPEK YEZDANt) IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR [email protected] [email protected] Puslu bir pazar sabahı. Evdeyim, birazdan Necdet (Dolunay) Am- ca'nın cenazesine gideceğim. Nec- det Amca, bir Istanbul efendisiydi. 1920'li, 1930'luyıllann Kadıköyü'nü ne güzel anlatırdı. Sıkı bir Cumhuri- yet okuruydu. Arada bir eşi Firuzan Teyze'den habersiz Cağaloğlu'na ka- çar, birlikte GazetecilerCemiyeti'nin lokalinde rakı içer, keyif çatardık. Necdet Amca 87 yaşındaydı. Canlı, hareketli, içkisini içen, sigarasını tüt- tünen bir gönül adamı olarak güzeJ ya- şadı. Hafta sonu hava da kapalı olunca, kitaplarayöneliyorum. Atatürk'le bir- likte Bandırma Vapuru'yla Samsun'a gidenlerden birisi de Hüsrev Gere- de'ydi. Osmanlı'nın çöküş ve yeni bir ulus devletin doğuş sancılannın içinde yaşamış bir kurmay subay olan Gerede, Atatürk'le birlikte Sam- sun'dan başladığı Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet yotculuğunu günlüğü- ne kaydetmiş. 16 Mayıs 1919'da başlayan günlük, Hüsrev Gerede 1924 Mayıs'ında Budapeşte'ye or- 'Hüsrev Gerede'nin Anıları' ta elçi atanmasına kadar sürüyor. Ancak günlüğün son bolümünde Ata- türk'ün ölümüne kadar uzanan dö- nem de değerlendiriliyor. "Hüsrev Gerede 'nin Anılan", Lite- ratür Yayınları'ndan çıktı. Anılann bir günlük şeklinde olması, Anadolu yol- lannda yaşanan aynntıları da gözler önüne sermesi bakımından ilgi çe- kici. örneğin 23 Temmuz 1919 ta- rihli günlükte Erzurum'un o sırada- ki havasını yansıtan şu saptamalar ilgi çekici: "Erzurum Kongresi bugün açılıyor... öğleden önce saat 11.30'da eski Ermeni Sansaryan, yeni Türk Sultani Mektebi'ne gittik. Askeri bando, okullar ve halk top- lanmışlardı. Bu Sansaryan Mektebi çocukluk dönemimde Erzurum 'da geçirdiğim altıyıllık (1894-1900) anı- lanmı yeniden canlandırdı. Ermeni okulunu Sansaryan adında zengin bir Ermeni'nin kurduğunu, öğret- menlerini Almanya'da yetiştirdiğini oyıllarda duymuştum. Bizimzama- nımızda babamm dosttanndan Dok- tor Moryan adında iyi eğitim görmüş, tam anlamıyla uygar, zeki bir müdü- rü vardı. Doktor Moryan daha son- ra Osmanlı Parlamentosu'nda mil- letvekilliği de yapmıştır. Bu okulda biyoloji, jeoloji ve müzik gibi o dö- nemde bizim okullarda okutulmayan derslerde okutuluyordu... Erzurum- luların 'satır buzu' adını koydukları patinaj, eğri dayak kızağı dedikleri kayak ve o güne dek Türkiye 'de gö- rülmemiş daha bir çok spor branşı bu okulda öğretiliyordu. Hatta ben de kışlan patinajyapmaya buraya git- miştim." Hüsrev Gerede, Ankara'nın baş- kent olmasının ardından, Cumhuri- yet'in kuruluş yıllannda da ne yazık ki yolsuzluk ve arsa spekülasyonu- nun önüne geçilemediğini anlatır: "Sonunda Ankara kanalizasyonsuz, köyle kent arasında biçimsiz, an- lamsız, dağınık bir kent olmaktan kurtulamadı. Fakat bu işin en acı yanı, tarihin bağışlayamayacağı yö- nü, yeni kentin kuruluşu sırasında ba- zı açıkgözlerin haksız kazanç sağla- yıp zengin olmalarıdır. Bu yüzden yapım çalışmalan pahalıya mal ol- muş, devletimiz ne yazık ki zarana uğ- ratılmıştır. Bu duruma Atatürk engel olabilirdi. Ama bazı çevreler kendi- sine doğru bilgi vermediler. özeilik- le Yenişehir bölgesini gerçek değe- rinin üzerinde pazahamak isteyen- ler, arsa, apartman ve değerli konut sahibi olmak isteyen hırslı insanlar bir türlü engellenemediler." Neşe Yaşın'ın lletişim Yayınla- rı'ndan çıkan "Üzgün Kızlann Gizli Tarihi" bir Kıbns romanı. Bölünmüş Kıbrıs'ın şairi Neşe Yaşın, bu kez bir aşk romanıyla, savaşın parçaladığı ruhlann peşinde bir romanla karşı- mıza çıkıyor. DevrimSevimaygazeteci. "Elekt- ra Kadınlar"\ (Literatür) kaleme almış. 40 kadını anlatıyor. Kitabın son söz- leri ilgimi çekti: "Kadınların belki de en büyük ortak noktası erkeklere maruz kalmalandır." Sevim Reşat'ın, Gendaş Yayınla- rı'ndan çıkan "DüşlerinZaferi" roma- nı, yitirdiği kadının peşine düşen bir erkeği anlatıyor. Bir kadın romancı- nın dilinden bir erkeğin anlatılması il- gi çekici. Kadın devrimci. erkek ise o işlere biraz karışmış. Adam sonra işadamı, kadının kaderi belli değil. Bir 78 kuşağı romanı denebilir mi? Ömer Madra, "Akıntıya Kürek" çeken yazılarını bir kitapta toplamış. Parantez Yayınları'ndan çıkan kitap, Madra gibi rüzgâra karşı koyan bir yazarın çeşitli olaylar karşısındaki duygularını ve tepkilerini yansıtıyor. Puslu pazar sabahı, öğleden son- ra kara dönüştü. Pencereden görü- nen deniz tamamen puslann altın- da kaldı. Kar artarak sürüyor. Nec- det Amca'yı soğuk bir kış gününde Karacaahmet Mezariığı'ndatoprağa verdik. 20009 Lt YILLARDA ERDAL ATABEK Sokrates, Leonardo da Vinci, Erasmus... "Eğitim uzmanları Kore'li bir öğrenciden yara- tıcı birmakale yazmasını istiyor. Hon-Kong'lu bir öğrenciden istenen de sadece bir soru sorması. Ama öğrencilehn yazılı metne bakmadan bunlan yapamadığı görülüyor. Çalışmalar sonunda birçok Asya hükümeti, eği- tim sistemindeki olumsuzlukların temelinde sı- navlar olduğunu ian\ ediyor. Kendine güveni olan ve mutlu görünen öğren- cilehn sınavlaryüzünden bunalımlara girdiği en çok Tayvan 'da görülüyor. Deneme sınavında başarı- sız olan öğrenciler, intiharı çözüm olarak görüyor. Intihahar yaygınlaşınca aileler, hükümetin eğitim sisteminde toptan değişime gitmesinde öncü olu- yor ve hükümet 2002'den sonra sınavlan kaldır- ma karan alıyor. Bu Güney Kore'ye de örnek olu- yor. Malezya'da 'Yaratıcı insanları üretebilecek bir eğitim sistemine sahip olamazsak kaybederiz' ina- nışı yaygınlaşırken eğitim özgürleştirilmeye baş- lanıyor ve çocuklar seviyelerine göre farklı sınıf ve sınavlara alınmaya yöneltiliyor. 'Yaratıcılık sadece araştırma ve geliştırmede ça- hşanlar için değildir' diyen Singapur da yanlışını, 'Eğitimde bugüne kadar amaç, düşüncelerimizi belli kalıplarla oluşturmaktı. Yeni amacımız ise da- ha önce hiç kimsenin görmediği bir kalıp oluştur- maktır' sözleriyle itiraf ediyor. Japonya'da eğitim bakanlığı tarafından yapılan çalışmalar; fen ve matematik bilgileri en üst dü- zeyde olan, ancak bu konulardan nefret eden öğ- rencilehn sayısının sürekli arttığını, bu nefrete de okullara giriş sınavının yol açtığını gösterdi. Sınav- lan kazanmakiçin sürekli yarışan öğrencilehn bir- birlerine karşı da ciddi öfke duydukları ve birbir- lerinden uzaklaştıklan belirtildi." (Eğitimin Çözümü Reform başlıklı Ankara kay- naklı haber, Radikal gazetesi, 11.01.03.) Amerika ve Avrupa'dan sonra Asya ülkeleri de eğitimlerindeki yetersizliklerı araştırıyor, yeni yön- temler anyor ve uygulamaya koyuyorlar. Avrupa ülkeleri eğitim yöntemlerini yeni adlarıy- la anıyorlar: Lise eğitimi Sokrates, mesleki eğitim Leonardo da Vinci, üniversite eğitimi Erasmus adlarını taşıyor. Insanlık tarihinin bu büyük düşü- nürieri, büyük yaratıcılan neden eğitim sisteminin başlıklannı oluşturuyor? öncelikle düşünmemiz gereken bu değil mi? Sokrates adı bize 'diyaloglar'\ düşündürtüyor. Lıselerimızde eğitim gören gençlerimizi 'karşılıklı sorular ve yanıtlar sistemiyle eğitmemiz gerekti- ğini' ortaya koyuyor bu adlandırma. Sorular sora- cağız ve yanıtlarını araştmp tartışarak bulacağız. Oysa bizim eğitim sistemımız 'monolog' biçimin- de sürüp gidiyor. Her şeyi bilmesi gereken bir kişi (öğretmen) konuyu anlatıyor, açıklıyor, konuyu bil- mediği varsayılan kişiler de (öğrenciler) dinleyip çalışarak konuyu öğreniyoriar(ezberliyoriar), son- ra da sınav yapılıp not verilerek durum değerten- diriliyor. Bu 'monolog sistemi'nde aykın sorular soran, başka türlü düşünmek isteyen, tartışmaya kalkışan öğrenci 'aykın, sorunlu, huzurbozucu'sa- yılıyor ve dışlanıyor. Böylece yaratıcı beyinlere ka- panan yol, uyumlu, itaat eden, söyleneni yapan öğ- rencilere açılıyor. Biz acaba kolaycı bir yol olan, ama hiçbir yere varmayan 'monolog yo/ı/'ndan zorlu, engebeli, ama çok yönlü amaca ulaşan 'diyalog yolu'na ge- çebilir miyiz? Leonardo da Vinci, çok yönlü bir yaratıcıdır, bir dehadır. Mesleki eğitim de artık bilineni yinelemek değildir.. yeniliklere açıkyaratıcı bir yoldur. Hem ku- ramsal (teorik) hem kılgısal (pratik) becerılerle ya- ratıcı olarak eğitilmek bütün meslekler için geçer- li anahtar kavramdır. Üniversite eğitimi için Erasmus yöntemi demek, bilinenlerin dışına çıkma cesareti göstermek, insan- cıl (hümanist), yaşamın merkezine insanı, insanın özgür düşüncesini koyarak hareket etmek demek- tir. Biz acaba üniversite eğitimimizi böyle özgür bi- limsel bir alan çalışmasına çevirebılır miyiz? Acaba eğitimimizin içinde bulunduğu sorunlan cesaretle görme gücümüz var mı? Bunca çabaya karşın elde edilen başarısızlıkları kabul edebilme cesaretimiz var mı? Sistemi değiştirebilme cesa- retimiz var mı? Yoksa hâlâ, eğitimi ortaçağ dogmalarının yolu- na nasıl sokabiliriz diye mi çabalıyoruz? Sorular bun- lar, sorunlar bunlar, biz acaba neredeyiz? e-mail: erdalatak(« superonline.com faks:0212-513 90 98 Ağır cezalar içeriyor Cezaevi tasansı komisyonda ANKARA (Cumhu- riyet Bürosu) - Hikmet Sami Türk'ün Adalet Bakanlığı döneminde TBMM'ye gönderilen ve 58. hükümet tarafin- dan da yenilenen ceza- evlerinin yönetimiye ıl- gili tasan bugün TBMM Adalet Komisyonu'nda görüşülecek. Açlık gre\- lerini "teşyik" edenlere 20 yıla kadar hapis ce- zası getiren tasanda, avıı- katların belge ve dosya- lannın da "şüphe haÛn- de" aranması öngörülü- yor. TBMM'ye geçen dö- nem gönderilen tasan- da "açhkgrevlerine des- tek"le ilgili düzenleme- ler tartışma yaratmıştı. Tasanya göre; hükümlü ve tutuklulann beslen- mesini engelleyenler hakkında 2 >ıldan 4 yı- la kadarhapis cezası ön- görülüyor. Açlık gre\i veya ölüm orucuna teş- \ik veya ikna edilmele- ri ya da bu yolda kendi- lerine talimat verilmesi de beslenmenin engel- lenmesi sayılıyor. Bes- lenmenin engellenmesi nedeniyle ölüm meyda- na gelirse, teş\ik eden- lere lOyıldan 20 yıla ka- dar hapis cezası veril - mesi öngörülüyor. Zorla müdahale Açlık veya ölüm oru— cunda bulunanlann ha— yati tehlikeye girdiği ve— ya bilinçlerinin bozul— duğu doktor tarafindar» belirlenince isteklenne; bakılmadan hastaneye; kaldınlmalan da hükme^ bağlanıyor. Tasanda "a— fatvegörevineolursaol— sun" ceza infaz kurum— lan ve tutukevlerine gi— ren herkesin duyarlı ka— pıdan geçmek zomndaı olduğu belirtiliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle