13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLÜL 20O2 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA KULTUR kuftur(a cumhuriyet.com.tr 15 KâmiIMasaracıİzmin'de • Külrür Servisi - Gazetemız çizerlerinden Kâmil Masaracı Izmir Entemasyonal Fuan'ndabugün 20.30-22.00 saatleri arasında Kitap Nota Sokak'ta yapılacak imzagûnü kapsanunda okurlanyla buluşacak. Aynca aynı yerde Masaracı'nın fuar kapsanunda açılan 'KüJtür Çizik' başlıklı sergisi de görülebilir. GezîcJSinemalarŞenliğj • Kültür Servisi - Güneydoğuda Bağımsız Yapımlar Şirketi'nin Gezici Sinemalar Şenliği, Trakya yoğunluklu Marmara Bölgesi turnesiııi tamamJadı. Gezici şenliğin şimdiki hedefi ise Güneydoğu Anadolu Bölgesi. 21 EylüFe kadar sürecek Güneydoğu turnesi boyunca başta Diyarbakır, Mardin, Batman olmak üzere birçok şehirde birbirinden ilginç ve ödûllü fîlmler gösterilecek. Şenlik, tamamen mobil, yüksek standartlarda teknik donanımla gerçekleştiriliyor. Sistera, 500 kişi kapasiteli bir gösterim alanı ve 2500 W'lık ses düzenine sahip. Filmler 35 mm, projeksiyon cihazıyla gösteriliyor. VENEDIK Altın Aslan 'Magdelena Rahibeleri'nin NİLGÜN CERRAHOCLU ROMA - Papa çok kızacak. Venedik Film Fes- tivali'nin en prestijli ödülü "Altın Aslan", kilise- yi yerden yere vuran "Magdelena Rahibeleri"ne gitti. Italyan devlet TV'si, festival jürisinin aldığı karan "cesur" bulurken: "Venedik'in en büyük ödölünü aykırı bir film aldı" dedi. Vatikan'ın resmi yayın organı "Osservatore Romano" ile ttalyan piskoposlannın gazetesi "Avvenire", fil- min Venedik gibi uluslararası bir festivalde "gös- terilmesini" bile esefle karşılamış, ağır dille eleş- tirmişti. Jüri karanndan çok önce "Cumhuriyet" ("Sağ- nak" 2 Eylül Pazartesi) fılmin "olay" olduğunu yazdı. Venedik Film Festivali ile ayru anda îtalyan sinemalannda gösterime giren filme ilk andan iti- baren olağanın dışında ilgj gösterilmiş, eleştirmen- lenn ortak beğenisini toplayan film, yanşma film- leri içinde "en çok alkış alan" ve "Altın Aslarr'a "en güçlü aday" gösteriien film ofmuştu. Jürinin karan bu açıdan sürpriz olmadı. Eleştirmenler ilk gûnden "Festival Jürisi Vatikan hiyerarşisinin baskısında kalmazsa ödül bu filme gider" de- mişti. "Altın Aslan" ödülü, "din" faktörünü mo- dern zamanlarda hiçbirzaman görülmediği ölçüde ön plana çıkaran "uluslararası ortanıa yanıt". Filmin yönetmeni Peter Mullan bu filmle 11 Ey- lül'den bu yana kaba ve kalın hatlarla işlenegelen "Uygarlık = Hıristiyan Batı". "V'ahşet ve bar- barlık = Islam" retoriğine ağır darbe indiriyor. Ve "Uygarlık = Fanatizme hayır demektir" diyor: "Fanatizm söz konusu olduğunda, kendi günah- larıyla hesaplaşması gereken Hıristiyanlık baş- kasına ders veremez. Biz Hıristiyanlar. önce ken- di fanatizmimizin (ya da fanatizmlerimizin) öze- leştirisini yapalım"' Işte, "Magdelena RahibelerF'nın. "Vatikan topraklannı" kapsayan ttalya'da ödülü almasının derin aniamı bu. "Uygarlık çatışması"run işpor- taya düştü 11 Eylül'ün yıldönümüyle çakışan bir zamanlamayla "Magdelena RahibelerP'ne veri- len "Altın Âslan", "rastlantı" değil. Ödül, "si- yasimesaj" taşıyor. "Katolik lager fflmi"... "Magdelena Rahibeleri"nde Katolik kilisesi- nin kurbanı dört kadının öyküsü anlatılıyor: Ber- nadette, Rose. Crispina, Margaret... "Katolik bir lagerde yaşayan" bu kadınlar, kilisenin elinde e- sir gibi kullanılıyor. Bernadette kaldığı yetimhane- de "tebdit" olarak görülen birgüzelliğe sahip. Ro- se'un evlilik dışı çocuğu oluyor. Crispina "geri". Margaret bir dost düğününde tecavüze uğruyor. Film Margaret'in öyküsüyle başlıyor "Magdelena Rahibeleri" Irlanda'da aynı isim- le anılan bir dızi manastır işletiyor. Magdelena In- cil'de "nedamet getiren" bir fahişenin adı. "In- cil"e gönderme yapan manastır. "kötü yola düşen, aykırı, damgalı" kadınlara Katolik Irlanda karan- h'ğında bir "çatı" sağlıyor. "Çatı" ile fakat "ali- cenap" bir din kurumundan beklenen "şefkatli sığınak" kastedilmiyor. Rahibeler. toplumca dış- lanan. evden atılan kizlan insafsızca kann tokluğu- na "çamaşırhanede" çalıştırıyor. Rahibelerin iş- lettiği bu manastırlara düşen kızlar, günde hiç dur- madan "on saat çamaşır yıkıyor" ve -böylece »embolik anlamda da- alınlanndaki "lekeyi" te- nizlemeye mahkûm ediliyor. Beş kuruş almadan, jrofesyonei çamaşırhane hizmeti veren manastınn »eliri "küise" ve "rahibelere" kalıyor. Birermah- aim gibi çalıştıklan manastırda bir tas çorbayla ıçlıklannı bastırmaya çalışırken, rahibeler karşıla- ında zıyafet çekiyor. Kizlan soyup sapık yanşma- ar yapıyorlar (kimin göğsü büyük, kiminki küçük s.)... Saçlannı kazıyorlar. Papazlar, kizlan cinsel rzulannı tatmın için kullanıyor. Bernadette, Rose. Crispina, Margaret... Dışan ıkamıyor. dışanyla irtibat kuramıyor, aralannda onuşamıyor. Auschvvitz tutsaklan gibi. Ve 1964 Ir- ında'sında geçiyor bunlar. Film bu yüzden "dokü- lanter" nitelik taşıyor. Başrahibe rolündeki Phyl- s McMahon nitekim "fiilen" bu manastırlarda ıhibeiik yapmış. Sonra işkenceyi görünce kaçmış. ?96'da kapanan bu manastırlarda, 30 bin kadm tut- ık kalmış içerde. TT" TF" Çağdaşlannm büyük Rus yazanyla ilgili anılan Mehmet Özgürün çevirisiyle Türkçede /Tıizünden umuda ÇehovECE BAKTIAYA Rus edebıyatının en önemli ısimlerinden bi- ri, dünya öykücülüğünde bir okul Anton Çe- i hov... Çağdaşı yazarlann bu büyük yazarla il- gili anılan, Mehmet Özgül'ün çevirisiyle, 'Çağdaşlannm Anılarıyla Anton Çehov' adıyla Cem Yayınevi'nden çıkarak okuyucu- suyla buluştu. - Dünya öykücülüğünde Çehov'un yeri ne- dir? MEHMET ÖZGÜL - Anton Çehov ülke- mizde kısa öykü alanında 'dünyanın en büyük yazan' olarak bilinir. Bu söylem eksiktir, o ba- kımdan hayli yanıltıcı bir sonuç doğurmaktadır. Çehov Türkçeye çevrilirken sonu beklenmedik durumlarla biten, güldürücü, şaşırtıcı kısa öy- küleri seçilmiştir, bu türe girmeyenlerin çoğu- na el sürülmemiştir. 1990'larda, Anton Çehov'un lasa öykülerinin defalarca çevrildiğini, ancak bütün yapıtlannın üçte ikisüıin el sürülmeden durduğunu fark et- tim. Dostum Ali Uğur'un, Çehov'un bütün öy- külerini yeniden Türkçeleştirme önerimi des- teklemesiyle, öykülerin tümünün çevirisini ta- mamladım, böylece Çehov'un bütün öyküleri Cem Yayınevi'nde 8 ciltte toplanıp yayımlan- dı. Çehov; Gogol ve Dostoyevsld'nin izleyicisi olarak asıl yazarük yüzünü, kısa yaşamının son 15 yıllık döneminde yazdığı 30-50 sayfalık ve daha uzun öyküleri ile oyunlannda gösterir; böylece kısa öykülerinden değişik konulan ir- deleyen daha derin bir yazar olarak karşımıza çıkar. Bana öyle geliyor ki, eğer Çehov 70 ya- şına kadar yaşasaydı, o yaşa kadar yazacağı ro- manlanyla Dostoyevski ve Tolstoy'un yapıtla- nndaki zenginliğe ulaşacaktı. Kişiligi ve erdemleriyle de sevüiyordu - Bir yazar üzerine böylesine kapsamlı bir kitap ilk kez yayımlanıyor. Neden Çehov? ÖZGÜL - "Çağdaşlarının Anılanyla An- ton Çehov" adlı kıtabın böylesine kapsamlı oluşu. Çehov'un kendi çağının yazarlan, sanat- çılan, aydınlan üzerindeki etkisinin büyüklü- ğüyle açıklanabilir. Anton Çehov dünya çapın- da bir yazar olmasının yanında aydın kişiligi ve erdemleriyle sanat çevresinde beğenilip sevili- ir yazann değeri ne kadar büyükse o yazann yapıtlannın başka bir dile çevirisinde de o kadar çok güçlükle karşılaşıhr. Anton Çehov'u bütün öyküleriyle, gerçekten de çağdaşlannm yazdığı anılarla böylesine iyi tanıdıktan sonra geriye bütün bunlan Türkçeye eksiksiz aktannak kalıyordu. Bunu gerçekleştirmek için büyük titizlik ve sorumluluk gerektiğinin hep bilincinde oldum.' yordu. Anı yazarlan bunu açık açık belirtiyor- lar. - Sizce Çehov'un Türk öykücülüğüne kat- kısı olıtıuş mudur? ÖZGÜL - Bana öyle geliyor ki, Türk öykü yazarlanna etkisi bakımından Çeho\'dan çok Maksim Gorki'yi göz önünde bulundurmak gerekir. Köy Enstirülü yazarlann da katkısıyla ülkemizde uzun bir dönem "toplumcu gerçek- çi" edebiyat akımı başlar ve yaygın olduğu için bu türiin etkili yazan Gorki edebiyatımızm yö- nelişüıde daha büyük bir önem kazanmıştır. Bu- nunla birlikte, Çehov'un bir klasik olarak bü- yüldüğüyle, sanat anlayışındaJci derinliğiyle Türk yazarlannı etkılemesi çok doğaldır. - Yaşamının akışında biçimlenen ve gide- rek 'sol' bir Idmlik kazanan Çehov'un siya- sal yaklaşımı, ortaya koyduğu yapıtlara na- sıUansımıştır? OZGÜL - Anton Çeho\; çağının eleştirmen- lennce ideolojilerden uzak, renksiz bir yazar olduğu savıyla nitelenip suçlanmıştır. "Eleşti- rel gerçekçi" kimliği taşıyan Çehov'un, kendi döneminin siyasal akımlanndan bir dereceye kadar uzak kalması ona özgürce yaratıcılık ola- nağı sağlamıştır. Öykülerinde yaşam dramını öylesine derinden hissettirmiştir ki, biz kendi- mizi, çevremizdeki insanlan tüm gerçekliğiyle görürüz. Çehov, bütün güçlü aydınlargibi umut doludur. dünyanın parlak geleceğine inanır; bi- limsel, eğitsel, sanatsal çalışmalar, devletin, be- lediyelerin, sivil toplum kuruluşlannın, varlık- lı kişilerin katkısıyla ülkenin çoğunlulda yok- sul, cahil köylü ve işçilerinden oluşan nüfusu- nun kalkınıp gelişeceğini özellikle vurgular. Hümanist-materyalist bir bakış açısıyla birçok öyküsünde üzerinde durduğu bu konular onun "solculuğu"nun kanıtıdır. Oyküleri'nde 'küçük insaıTı işledi - Çehov'un yazma tekniğini, dilini, mizah anlayışını farklı kılan nedir? Bir dönem öy- kücülüğünün Maupassanfa benzetilmesi ne kadar gerçeklik taşır? \apıtlannda kimlerin etkileri görülür? ÖZGÜL - Anton Çehov, öykü kahramanla- nnı Rus toplumunun değişik katmanlanndan seçmiştir. Özellikle belirli zümreden insanlara öncelik vermemiş; hekim olarak görev yaptığı hastanelerde yakından tanıdığı köylüleri, işçi- leri, memurlan, esnaf takımını, kısacası 'kü- çük insan'ı; bir oyun yazan olarak da tiyatro çevTesinden insanlan sıklıkla öykülerinde işle- miştir. Süslemeden, abartıdan uzak, kısa ve öz- lü betimleme Çehov'un belirgin yazış tarzıdır. ilk öykülerinde güldürü öğelen öne çıkarken daha sonraki yapıtlannda hüzün ağır basar. Çe- hov hiçbir kahramanının savunuculuğıınu yap- maz, ideolojik tercihlerde bulunmaz. Başkala- nnı kıskanmak, küçük görmek, kötülemek gi- bi bir turum içine girmez. Hayranlık duyduğu kahramanlannı övgüye kaçmadan anlatır. Maupassant, Gogol, Dostoyevski, Tolstoy gibi yazarlann sanatına büyük saygısı vardır. - Bir çevirmen olarak Çehov'u Türkçeye aktarmak zor mu? ÖZGÜL - Edebiyat çevinsinin mükemmel- liğe ulaşmasında bitmez tükenmez zorluklar vardır. Bir yazann değeri ne kadar büyükse o ya- zann yapıtlannın başka bir dile çevirisinde de o kadar çok güçlükle karşılaşıhr. Anton Çe- hov'u bütün öyküleriyle, gerçekten de çağdaş- lannm yazdığı anılarla böylesine iyi tanıdıktan sonra geriye bütün bunlan Türkçeye eksiksiz aktarmak kalıyordu. Bunu gerçekleştirmek için büyük titizlik ve sorumluluk gerektiğinin hep bilincinde oldum. Ferhan-Ferzan Önder ve Humperdinck Yapı Kredi Sanat Festivali 'ricle Klasik ve romantik müzikzivi Önder kardeşlerin konseri bugün saat 20JO'da CRR'de. Kültür Servisi - Yapı Kredi Sanat Festi- vali eylül ayında iki farklı konsere ev sahip- liği yapacak. Festival kapsamında ilk konseri Ferhan - Ferzan Önder kardeşler verecek. Geçen günlerde Avrupa'nın en saygın müzik ödül- lennden biri olan The Echo Classical Avvard'ı kazanan ikili, bu gece saat 20.30'da Cemal Reşit Rey'de Friedrich Phillip - Pesendor- fer ve Marfin Kerschbaum eşliğınde ızle- yicilerle buluşacak. tkilinın geçen yıl Antonio Vivaldi'nin 'Dört Mevsim' adlı eserinin iki piyano için uyarlaması, EMI Classics taranndan piyasa- ya çıkanlmış ve başta Avrupa ve Japonya ol- mak üzere tüm dünyada sunulmuştu. Festivalin bir diğer konuğu da Engelbert Humperdinck. Sanatçı, 22 Eylül Pazar ak- şamı saat 21.15 'te Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda sevenleriyle buluşacak. 70'li yıllann romantik prensi olarak anılan Hum- perdinck, izleyicileri dünden bugüne uzanan bir müzik yolculuğuna çıkarmayı hedefliyor. Küçük yaşlarda saksofon çalmaya başlayan sanatçı, 1966 yıhnda Tom Jones'un mena- jerliğini yapan Gordon Mills ile çalışma- ya başlamıştı. Humperdinck'i 1970'lerde şöhrete götüren albümü, "Relase Me" adını taşıyor. 1987'deGloriaGaynor ile birlikte "Remember I Love You" adın- da bir albüm yapan sanatçı 35 yıllık ka- riyeri boyunca 64 altın, 23 platin plak ve birçok Grammy ödülü kazandı. Son olarak 2000 yılında piyasaya çı- kardığı "At His Very Best" albümü ile Ingiltere'nin Top 10 listesinde uzun süre ilk sıralarda yer almıştı. Halen 18 kişilik grubuyla tumelere çıkmayı sürdüren şarkıcı, eklediği çeşitli tak- lit, performans ve esprilerle konser- lerini daha eğlenceli hale getiriyor. Sahnede yaptığı taklit listesinin ba- şında Dean Martin, Elvis Presley, Julio Iglesias gibi ünlüleryer alıyor. Her şeye rağmen romantizmden as- la kopmadığını belirten Humper- dinck, "Hayatta aşka her zaman yer var ve insanlar beni görmeye geldikleri sürece ben orada olaca- ğım" diyor. prensi Engelbert umperdinck 34 yıldır büyük ozanın şiirlerini okuyup besteleyen Esin Afşar 13 Eylül'de bir konser verecek Nâzım'm şiirleri Atlanta'da yankılanacak NENA ÇALİDtS Esin Afşar geçen aylarda Yunanistan'm Gü- mülcine kentinde ve Istanbul'daki Atatürk Kül- tür Merkezi'nde gerçekleştirdiği Nâzım Hik- met Gecesi'nin ardmdan aym konseri 13 Ey- lül'de Atlanta'da tekrarlayacak. Medical Center Konser Salonu'nda yapıla- cak konserde Afşar, Nâzım'ın şiirleri ile şarkı- lann iç ıçe olduğu bir reperfuvarla izleyicile- rin karşısına çıkacak. Daha önceki konserlerinde olduğu gibi bu konserinde de sanatçıya Nâzım Hikmet'in ye- ğeni Murat Bergen anılan ile eşlik edecek. Aynca New York'ta yaşayan yüksek lisans öğrencisi aktör Gerçek Büyükağaoğlu Nâ- zım'ın şiirlerini îngilizce sunarak geceye renk katacak. Büyükağaoğlu'nun Nâzırrf ın gençliğini ha- tırlattığını belirten Afşar, üç yıldan bu yana ABD'de konserler veriyor. Atlanta'daki konserin oluşumunu sanatçı şu sözlerle açıklıyor: |'TCA - GA Sanat Kuru- lu, Georgia Türk Öğrenci Derneği ve Geor- gia State Türk Öğrenci Derneği tarafından gelen bazı yetkililer 'Şarkılarla Nâzım Hık- met' belgeselimi izlemişlerdi ve onun üzeri- ne benimle iletişime geçtiler. ABD'de Nâzım Medical Center Konser Salonu'nda yapılacak konserde Esin Afşar'a, Nâzım Hikmet'in yeğeni Murat Bergen anılan ile eşlik edecek. Gecede aynca aktör Gerçek Büyükağaoğlu Nâzım'ın şiirlerini Îngilizce seslendirecek. (Totoğraf: UĞUR DEMİR) ile ilgili bir gün yapmışlardı. Orada bu bel- geselim gösterilmişti ve büyük bir beğeni ropladı. Şimdi Atlanta'da vereceğim bu kon- seri 22 Ekim'de Cemal Reşit Rey'de konser salonunda tekrarlayacağım. Güzel bir çalış- ma olduğu için yıl içinde farklj yerlerde ay- nı konseri yapmak istiyonım." 34 yıllık sanatçıhk yaşamı boyunca Nâzım Hikmet şarkılan söylediğini belirten Esin Af- şar, Batılılann Amerikalılara oranla Nâzım'ı daha iyi tanıdıklanm belirtiyor. 13 Eylül'de ve- receği konserin amacının ABD'lilere Nâzım'ı tanıtmak oldugunu söylüyor. Yıl içinde Bilkent Senfoni Orkestrası'nca uyarlaması yapılacak olan Nâzım besteleri Es- kî Külrür Bakanı İstemihan Talay'm istifası üzerine beklemede. Sanatçı, proje için bir la- sım ödeneğin geldiğinin de altını çiziyor. 'Çocuklar yannın geleceğidir' fiknni savu- nan Esin Afşar, kendi yapıtlanndan oluşan 'Pembe Uçurtma' adlı CD'si için Devlet Ti- yatrolan ile görüştüğünü belirtti. Osman Dül- ger ile iletişime geçen Afşar bu çalışma için şunlan söylüyor. "Ona, çocuklara yönelik konserler yapılmadığını söyledim. Böyle bir şey yapmavı tasarladığımı belirttiğimde çok heyecanlandı. Şu an bu proje için çalışıvo- rum, amacım orkestrayı büyütüp çocukla- ra da aynı zamanda müzik aletlerini tanıt- mak. Devlet Tiyatroları bu projeye sıcak ba- kıyor, şu an mali portresini çıkanyoruz." Işıl Kasapoğlu ile de görüştüğünü belirten Afşar, onunla da bazı etkinliklere imza atmak istiyor. Aynı proje üzerine Kasapoğlu ile görü- şen sanatçı muhtemelen yıl içinde dolu dolu bir mizansene sahip olan çocuk konserleri vere- cek. Sanatçı, yeni açılan Çevre Tiyatrosu'nda gerçekleşecek olan bu konserler dışında 'Pa- zartesi Konserleri' ile de müzikseverlerle bu- luşmayı hedefliyor.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle