13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
EYLÜL2002CUMA CUMHURİYET SAYFA tNCELEME Istanbul'a 30 yıl önce korku dolu günler yaşatan olaylan ÎÜTB Başkanı Doç. Dr. Tonguç Görker yazdı 6-7 EylüTünperdearkası1946 yılmda Cumhuriyet Halk Par- tisi içinde toprak ağalarının yarattığı bölünme, daha sonra Demokrat Par- ti'nın kurulması ile sonuçlanmıştı. 1950 seçımlennde bu yeni partinin iktidar olması karşıdevrim hareketinı başlatmış. demokrasi getirileceği va- atlen unutulmuş, özellıkle kendileri- nı kabullenmek ıstemeyen Atatürk gençhğıne yönelik saldınlar dikkati çekmeye başlamıştı Gençlığe yöne- lik saldınlann sonuncusu olan ve De- mokrat Parti'nin de sonunu getiren 28 Nisan olaylanndan bir önceki öğ- rencilere yönelik gizlı plan ürünü ey- lem, 6-7 Eylül olaylandır. 1955'ten sonra gıderek unutturulma politikası içinde küllendırilmek ıstenen bu olay- lar, son bırkaç yıldan beri bazı kişıler- ce anımsatılmakta, olaylann ıçyüzü- nü açıkladığını ıddia eden kişiler bü- yük bir yanılgıya düşerek zamanın öğrenci örgütlerinı bu olaylarda pay sahibı göstermektedirler. Hiçbir kesim- den düzeltme veya yanlışı vurgulama girişiminın olmaması nedeniyle, olay- lara zorunlu olarak karışmış bir kişi olarak 2002'nin 6-7 Eylül olaylan yıl- dönümünde, bu yazıyı kaleme alma ge- reğını duydum. Kibrıs ve Batı Trakya sorunu 1955 yılında, amatör tiyatrolann öncüsü olan Istanbul Üniversıtesı Ta- lebe Birlığı (IÜTB) Gençlik Tıyatro- su'nun, Erlangen Gençlik Tiyatrola- n Festivali'ne katılması ıçin yola çı- kan kafılenin, IÜTB Başkanı olarak yönetımını üstlenmiştim. Izlediğımiz karayolunda Bulgaristan sınınmn bu- laşıcı hastalık bahanesiyle kapatılmış olması nedeniyle, Almanya'ya Yuna- nistan'dan geçıp gitmek zorunda kal- mıştık. Uğradığımız Yunanistan sını- n içindeki şehirlerde (özellikle Iske- çe'de), Türk asıllı örgütlerle de davet- leri üzerine görüşmeleryaptık. IÜTB olarak esasen o dönemın konusu olan Kıbns sorunu ile yakından ilgileni- yorduk. Gerek kendi yayın organı- mızla, gerekse bildirilerimızle katkı sağlama çabası içindeydik. Görüşme- lerimiz sonunda sorunun yalnız Kıb- ns açısından değıl, Yunan topraklann- daki tüm soydaşlanmız açısından da ele alınması gerektiği kanısına var- dık. Ühan Iskender'li, Metin Serez- Klı, NîSâ Ersan (SerezB)li, Erol Kes- Idn'li, Erhan Dilngü'li, Sümeray Gii- rül'lü, SemineGünay'lı kafılemizin Er- langen'dekı büyük başansmdan son- ra yurda döndüğümüzde, Batı Trak- ya'da edindiğimiz izlenımlen dile ge- tiren bir de bildiri yayımladık. O günlerde tüm gençlik örgütlen Kıbns ve Batı Trakya konusu ile ılgı- liydi ve zamanın Bayar-Menderes yö- netımine hiç güvenmeden görüşleri- ni dile getirme çabası gösteriyorlardı. Çünkü bu kişilerin Kıbns konusu ile soydaşlan korumak amacıyla değil, konuyu içe dönük politıkada kullan- mak amacıyla ilgilendikleri kanısın- da ıdiler. Özellikle "Kıbns Türk'tür Türkkalacaknr" sloganından vazge- çip DP çığırtkanlannın alanlarda "Ya Taksim ya ölüm" diye bağırtılmasını açık bir tepki ile karşılıyorlardı. İÜTB kapatılıyor... O günlerde tüm gençlik örgütleri Kıbns ve Batı Tmkya konusu ile ilgiliydi ve zamanın Bayar-Menderes yönetimine hiç güvenmeden görüşlerini dile getirme çabası gösteriyorlardı. Çünkü bu kişilerin Kıbns konusu ile soydaşlan korumak amacıyla değil, konuyu içe dönük politikada kullanmak amacıyla ilgilendikleri kanısında idiler. Özellikle "Kıbns Türk'tür fürkkalacaktır"sloganından vazgeçip DP çığırtkanlannın alanlarda "Ya Taksim ya ölüm " diye bağırtılmasını açık bir tepki ile karşılıyorlaniı. Benim imzamla yayımlanan bildiriden birkaç gün sonrn, Cumhuriyet Savahğı 'na çağnldım. îfadem alındı, bildiri için karar olup olmadığı soruldu. Bildiriyi zamanı boşa geçirmemek için hemen yayımladığımı, ancaktÜTB Yönetim Kurulu 'nun ilk toplantısında oy biriiği ile onay verildiğini açıkladım. îskeçe 'ye hangi amaçla gittiğim somldu, lasaca nedenini anlattım. Konunun kapandığını düsünerek aynldım. B u ifadeden birkaç gün sonra hastalandım. 6 Eylül gecesi Laleli'dekibaba evinde 38.5 derece vücut ısısı ile ve oldukça kötü durumda yatıyordum. Geç vakit sokaktan gelen telaşlı ve endişeli koşuşturmalan isittim. Önce aldınş etmedim. Sonra annemin, babamın, kardeşimin hareket halinde olduklarını, endişe ile pencereden dışanyı gözlediklerinifark ettim. Nedenini sordum, saldırgan bazı kimselerin bazı evleri ve dükkânlan fanp döktülderini, polisin de kansmadığını öğrendim. Kendimi toparlayıp dışarı çıkabüdiğim zaman, IÜTB 'nin de kapatıldığını, birlik merkezi kapmnın mühürtendiğini söylediler. tstanbul'da korku dolu günler yaşatan olaylarda birçok işyeri yağmalanmışü. Olaylan taldp eden günlerde tstanbul'da yaşayan baa Rum aileler göç etmiştL (Fotoğraflar: Cumhuriyet Gazetesi Arşivi) Benim imzamla yayımlanan bildi- riden birkaç gün sonra, Cumhuriyet Savcılığı'na çağnldım. îfadem alındı, bildiri için karar olup olmadığı soruldu. Bildiriyi zamanı boşa geçirmemek için hemen yayımladığımı, ancak ÎÜTB Yönetim Kurulu'nun ilk toplan- tısında oy biriiği ile onay verildiğini açıkladım. Iskeçe'ye hangi amaçla gittiğim soruldu, kısa- ca nedenini anlattım. Konunun kapandığını düsünerek aynldım. Bu ifadeden birkaç gün sonra hastalandım. 6 Eylül gecesi Laleli'deki baba evinde 38.5 de- rece vücut ısısı ile ve oldukça kötü durumda yatıyordum. Geç vakit sokaktan gelen telaşlı ve endişeli koşuşturmalan işittim. Önce aldı- nş etmedim. Sonra annemin, babamın, karde- şimin hareket halinde olduklarını, endişe ile pen- cereden dışanyı gözlediklerini fark ettim. Ne- denini sordum, saldırgan bazı kimselerin bazı evleri ve dükkânlan kınp döktüklerini, polisin de kansmadığını öğrendim. Neler olup bitti- ğini anlama çabası ile doğruldum. Üşüyen vü- cudumu bir pardesü ile örterek evden çıktım, 50 metre kadar ötedeki Koska Caddesi'ne ka- dar yürüdüm. Kumkapı-Nişanca taraflannda alevler gördüm. Dikkatle bakınca bir kilisenin yanmakta olduğunu fark ettim. Dehşet içinde kaldım. Acaba ihtilal mi olmuştu? Polis nere- de idi? Asker nerede idi? Daha fazla durama- dım, geri dönüp kendimi yatağa bıraktım. Birkaç gün daha yatmak zorunda kaldım ama radyo yayınlanndan Kıbns Kültür Cemi- yeti yönetiminin tutuklandığını öğrendim. Oy- sa çoğu öğrenci örgütlerinden olan yönetım- deki arkadaşlanmı iyı tanıyordum. Böyle saç- ma sapan gınşimleri onaylayacak kımseler de- ğillerdi. Kendimi toparlayıp dışan çıkabüdiğim zaman, lÜTB'nin de kapatıldığını, birlik mer- kezi kapısının mühürlendiğını öğrendim. Eğer bir arkadaşımın ıvedi sorunu için yardım iste- ği oknasaydı, nasıl olsa gerçek faillerin bulu- nacağını düsünerek beklemeye devam edecek- tim. Arkadaşımın günlük kullanmak zorunda olduğu bazı eşyalan, kapatılan bınada kalmış- tı. Onlan alabiknek istiyordu. Adnan Menderes'ln adamı... Çaresiz Harbiye'de Sıkıyönetim Komutan- lığı'na beraberce gitmeyi kabul ettim. Bizi bir hâkim albayın odasına götürdüler. Durumu an- lattık ve birkaç dakika için birlik merkezinin açıbnasını rica ettik. îsimlerimizi sordu, benim ismimi işitince "O sensin demek, demek ki kaçmadm!" dedi. Ne demek istediğini anlama- mıştım. Neden kaçacaktım ki? Bunu sordum. Masasmdan bir kâğıt çıkanp bana uzattı. Bu benim bildirimdi. "Bunu sen yazmadın nu" dedi. "Elbette ben yazdun" dedım. "Öyleyse olay günü halkın önünde nutuk atıp, 'Yürü- yün' diye komut verdiğini de inkâr etmeyecek- sin" dedi. Ne benim ne de öteki öğrenci liderleTİnin böy- le bir şey yapmalannın söz konusu olamaya- cağuu, ben yapmak istesem de buna olanak bu- lunmadığını, çünkü o gece yüksek ateşle evde yatmakta olduğumu, bunu tüm tanıdıklanmın dabildiğini söyledim. "Senin o örgüte başkan olman bile yeterti ölçüde suçtur" dedi. Örgü- tün yasal olduğunu, ben olmasam da bir baş- kasının başkan olacağını, örgütteki başkanlı- ğımm suç değil, benim için onur olduğunu söyledim. "Gidin eşyanızı ahn, sonra görüşe- ceğiz" dedi. Sıkıyönetim Komutanlığı"ndan çıktık. Arkadaşım koşarak gitmemizi istiyor- du. Salıvermekten vazgeçip tutuklayabilirler en- dişesınde idi. Kaçmamız için bir neden olma- dığını, esasen kaçabileceğimiz bir yerin de ol- madığını söyleyip yatıştırdım. Ancak bu olay, ne olup bittığıni ivedi olarak öğrenmem gerektığini gösteriyordu. Tutuklu ol- mayan arkadaşlanmla en kısa zamanda buluş- tum. Bazılan olayın başlayışına tanık olmuş- lardı. Meydanda nutuk atan ve "Ben tstanbul Üniversitcsi Talebe Biriiği Başkaıuyım" dıye- rek benim unvanımla kendisini tanıtan kişi, Mûrşit Yolgeçen isimli bir hukuk fakültesi öğ- rencisiydı. Öğrenci örgütleriyle hiçbir ilişkisi bulunmamaktaydı. Kendisini tamyan bazı Id- şiler, Adnan Menderes'in adamı olduğunu söy- lüyorlardı. Nutuk atıp, yürüyün! diye bağırdı- ğını net olarak gördüğünü söyleyen arkadaş- lanmız, TMGT yönetiminden Sabri Tığh ile IÜTB Genel Sekreteri KemalOkvuran'dı. Seni tutuklayacaklar. Kaç! Bu durumda sessiz kalıp olacaklan bekleye- mezdik. Sessiz kalmamız, öğrenci örgütlerinin zan altında kahnasına da neden olabilırdı. Bu düşüncemi arkadaşlanma söyledim. Olayın nı- teliği yaklaşık olarak anlaşılıyordu. Kanımız- ca Selanik'teki bomba olayı da içe dönük po- litıka uğruna Bayar-Menderes ikilısi tarafından planlanmıştı. Böylelikle hem Kıbns için yeni bir tartışma platformu yakalayacaklar hem de olayı öğrenci örgütlerinin üzerine yıkıp, ken- dilerine karşı olduklannı açıkça belli eden bu gençlerden kurtulacaklardı. Tutuklanmamdan bir gün önce tanıdık bir polisin, "Seniyanntu- tuklayacağız, ben arkadaşın olarak söylüyo- rum, istersen kaç" demesinın nedenini de da- ha sonralan ıyi anlamaya başlamıştım. 36 saat aç. susuz bekletlldlm Bunu ona söylettirip, kaçmamı istemişlerdi. tşte o zaman suçlu belli olacaktı. Belki kaçar- ken \Tirulacaktim, belki yakalanıp bir daha süçsuz olduğuma kimseyi inandıramayacaktım. Arkadaşlanma hemen harekete geçmemiz ge- rektiğini söyledim. Sıkıyönetim nedeniyle bil- diri veya basın toplantısı olanağunız yoktu ama, Menderes'in adamı olduğunu öğrendiği- miz Mürşit Yolgeçen'i resmen ihbar edip afi- şe etmemiz olanagı vardı. Tutuklu olan arka- daşlanmızı kurtarmamn da başka yolu yoktu. O tarihte Hukuk Talebe Cemiyeti Başkanı olan Metin Kumbasar ve hem ÎÜTB'de hem de TMTF'de birçok alanda görevi olan Erdoğan Aydmer, düşünmeksizin görüşüme destek vef- diler. Hep beraber tstanbul Emniyet Müdürlü- ğü 1. Şube'ye gittik. Görüşme isteğimizi bil- dirdik. Kabul edildi. Kemal Okvuran, üzerin- de ceket ve kravatı bulunmadığı için saygısız olduğunun düşünülebileceğini söyleyerek gir- mekten vazgeçti. Ben, Metin Kumbasar, Erdo- ğan Aydmer, Orman Fakültesi Talebe Başkanı Nurettin Karatayh görüşme- ye gırerek ihbanmızı yaptık. Ifadele- rimiz yazıldı ve bizlere imzalattuıldı. Gerekeni yapmış olmanın rahathğı içinde aynldık. Mürşit Yolgeçen tutuklandı. Ancak geceleri evine gönderildiği, kendisinin tutukevinde General NamıkArgüç'ün himayesinde olduğu söylentileri yayıl- dı. Çok geçmeden ben de tutuklan- dım. Yukanda belirtöğim gibi, sinsi bir planla kaçmama fırsat verümek isten- di, kabul etmedim. Birinci Şube'de bir tahta sandalye üstünde 36 saat aç, su- suz, uykusuz bir şekilde bekletildim. Bu süre içinde birkaç defa, suratıma yönlendirihniş kuvvetli bir ışık dışın- da aydınlatması olmayan bir odada sorguya çekildim. Aynhnazdan iki sa- at kadar önce, eski öğrenci liderlerin- den ve Demokrat Parti yandaşı oldu- ğunu gururla açıklamaktan çekınme- yen Ali thsan Çetikkan, yanında Esin Talu ile geldi. Bazı kişilerle göriiştük- ten sonra beni gördü. Gerçekten bit- kin durumda idim. "Aaaa Tonguç, sen cesur bir adamsın yahu, bu kadar kor- kacak ne var" dedi. Yanıt vermeye bi- le gerek görmedim. Kıbns konulu kltap kanıt oldu Tutuklanıp getirilişımden 36 saat sonra Sıkıyönetim Komutanlığı'na sevk edildim. Biraz bekletildikten son- ra General Nurettin Aknoz'un huzuru- na çıkanldım. Neler söylediğini anım- samıyorum ama, azarlandığımı anım- sıyorum. Daha sonra ilk ziyaretimde tanıştığım hâkim albayın görüşü so- ruldu. Benim suçlu olduğumdan emin ohnadığım, tutuklu olarak yargılarur- sam, okuldaki kaybımın giderilemeye- ceğini, takdirin komutana ait olduğu- nu söyledi. Tutuksuz yargılanmam ta- ltmatı verildi. Asker emeklisi olan ba- bamın kefaleti ile serbest bırakıldım. Eve döndüğümde, baskın yapıldığını, yataklara şiş sokulması dahil her tara- fın altüst edilerek arandığını, bana he- diye edihniş Kıbns konulu bir kitabın kanıt olarak görürüldüğünü öğrendim. Askeri mahkemeye çağnldığım za- man, yeni bir oldubitti ile karşılaştım. Sanık olarak değil, tanık olarak huzu- ra çıkanldım. Bütün gücümle olaylar- la öğrenci örgütlerinin ilişkisi bulun- madığını, olaylan çıkaran kesimin bu firsatla öğrenci örgütlenni kapatmak is- tediğini, hiçbir Atatürkçü gençlik ör- gütünün böyle bir saçmalığa alet olma- yacağını, öğrenci örgütleri ile ilişkisi bulunmayan Mürşit Yolgeçen' in olay- lan başlattığrna daır görgü tanıklan ol- duğunu anlattım. Sanık yerlerindeki "Ki)nsTürktûy yöneticileri, sanınm uyuklamakta olan Orhan Birgit'in dışında ilk kez lehte konuşan tanık nedeniyle rahatlamış- lardı. Konuşmam bitince uyanmış ol- duğu anlaşılan Orhan Birgit söz iste- di. "Bizsuçsuz olaraktutuklu buhınu- yoruz, esas olaylan başlatan bu kişi ise tanık olarak dinleniyor. Buna itiraz edryorum" dedi. Mürşit Yolgeçen'ln cesedl bulunuyor Tutuklanmak suretiyle yargılama- nın seyrini değiştiren ve sanıklann tü- münün aklanmasım sağlayan Mürşit Yolgeçen'le, bu oturumdan iki yıl ka- dar sonra Çorlu'da karşılaştım. Yedek subay he- kim olarak Çorlu Asker Hastanesi'ne gönde- rihniştim. Mürşit Yolgeçen ise kolorduda gö- revli bir yedek subaydı. Askerliği bitmek üze- reydi. Beni ziyarete geldi ve bir dileğim olup ohnadığım sordu. Teşekkür edip dileğim olma- dığını söyledim. Sonra bir yedek subayın na- sıl olup da kolordu adına beni himaye edece- ğini belirten tavır takmabildiğini merak edip soruşturdum. Nasıl bir rastlantı ise kolordu ko- mutanının, kendisini tutuklu iken himaye eden Namık Argüç olduğunu ve Mürşit Bey'in ko- mutanın himayesinde olduğunu öğrendim. Askerlik bittikten altı, yedi yıl kadar son- ra, hekim sendikalan lideri olarak bir Anka- ra ziyaretimde, SSK'nin misafirhanesinde yer bulma sıkıntısı içinde iken gene Mürşit Yol- geçen'le karşılaştım. Görevlüerin kendisine hizmet telaşı içinde ayaklan birbirine dolaşı- yordu. Yamndaki misafiri ile iki ayn oda ve- rilmişti. Çok yıllar sonra bir gazete haberiyle irkildim. Kanhca sırtlannda bir villanın içinde bir sandıkbulunmuştu. Sandıkta, birinsarunpar- çalanarak sandığa yerleştirihniş cesedi vardı. In- celeme sonunda bu cesedin, bir süredir ortalar- da görünmeyen ve nerede olduğu araştınlan Mürşit Yolgeçen'e ait olduğu anlaşılmıştı. Tann taksiratım affetsin. •- -•-^-- Mürşit Yolgeçen'in ailesini tanımadığım için, yaşantımızda onun devamı sayılabilecek kim- seler var mıdır bihniyorum. Ama onun bağlı olduğu siyasal partinin devamı olduğunu söy- leyen siyasal partiler bugün de var. Tann on- lann da taksiratım affetsin.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle