Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 6 EYLÜL 2002 CUMA
14 KULTUR kultur@ cumhuriyet.com.tr
TT T" Yorulmaz kültür savaşçısı, yazar, çevirmen Azra Erhafı 20 yıl önce bugün yitirmiştik
Lk almazbolkepçebir yürekCENGİZ BEKTAŞ
Beş-altı yıl önce olabilir ... Çok
yanılmıyorsam... Ankara'ya birüni-
versiteye çağırdılar... Kültür-Kent
bağlamında bir konuşma istiyorlar-
dı... Gittim... Düüeyicilerim. kimi-
leri kız arkadaşuıı bir koluyla omu-
zundan sarmış, kimileri Amenkan
filmlerinde gördüğü gibi ayaklannı
ön sıranın üzerine uzatmış öğrenci-
lerdi... Kültür anlattım... Kentanlat-
tım... Seçtiğimiz yaşama
bıçimınin sonucu olan
oylumlanmızın kültür yo-
rumumuzla doğrudan
ilişkisıni ortaya koymaya
çalıştım. Kültür yaşamı-
mızdaki kimi önermeler-
den de söz etmeliydim-
Elbette Anadolucu- hü-
manist görüşün üç kişi-
sinden . Sabahattin
Eyuboğiu-Halikarnas Ba-
hkçtsı- Azra Erhat'tan da
söz ettım.
Konuşmam bittı... Al-
kış şu bu... Dışan çıkar-
ken, öğretim görevlile-
rinden bir dostum kula-
ğıma eğıldi: - Cengız. ol-
dum olası romantik idin!
Bu kuşak nereden bilsin
Eyuboğlu'nu . Balıkçı'yı ,
Azra Erhat'ı? Dondum kal-
dım. - Öyleyse beni neden ça-
ğırdınız? deyiverdim... Bu na-
sıl bir kültür ortamıydı? Ara-
mızdan aynlalı daha on on beş
yıl olmuş, çağdaşlaşmamız
için didinmiş, üzerine düşe-
ni her koşulda eksiksiz yap-
mış ünlü bir kültür insanıru,
üniversite ortamında bile he-
men unutuvenyorduk. Neyi
nasıl biriktirecek, neyin nasıl I.. •
yorumunu yapacaktık bu bel-
leksızortamda?..
Yazıma neden böyle başladığım
sanınm anlaşıldı... Böyle bir ortam-
da neyi, nasıl anlatacağımız gerçek
bir sorun olabilir... Puşkm'in yüz el-
linci ölüm yıldönümünde, 1979'da
Rusya'ya,E<fip (Cansever)Te birlik-
te çağnlı olarak gitmiştik. Bir gün tüm
çagnlıları, Puşkin'in ölümcül yara
aldığı 'düefflo' nun yapıldığı yere gö-
türdüler. Çevreyi yaşayalım, o günü
imgelemimizde canlandıralım iste-
niyordubesbelli...tkişerli,üçerlida-
ğılmıştık çe\Teye, sessizdik, düşü-
nüyorduk... On-beş- yirmi dakika
geçince, Hindistan'dan gelenbirya-
zarla, bir üniversite öğretim görev-
lisi bana yaklaşıp sordular: Düello
ne zaman olacak?
Dokuz-on gün önce bir belediye
başkanımızı aradım. Karşıma çıkan
özel yazmanına, sayın başkanla Az-
ra Erhat konusunda konuşmak iste-
diğimi söyledim - Kim, kim diye
sordu... Anlattım. - Hani ünlü kültür
insanımız, yazanmız, çevirmenimiz
var ya... Azra Erhat'ın aramızdan
aynlışının üzerinden yirmi yıl geç-
y T . zra Erhat ne yapmak istedi, iki
büyük hocam dediği Sabahattin
Eyüboğlu ve Halikarnas Balıkçısı ile
birlikte? Neydi onlann "Mavi
Yolculuk"lan? Adım adım. kıyın
kıyın ülkemizi doğru dürüst tanıyıp
tanıtmak, değerlendirmek,
yorumlamak değil miydi? Yurdunu
sevmeyi bilmek değil miydi?
ti... Tam bir kuşak... Bugün de, bu yep-
yeni kuşagın da ondan alacağı çok
ama çok şey olduğundan hiç kuş-
kum yok...
Azra Erhat, dışından bakarsanız
bir küçük serçe... Az yaklaşırsanız,
dağlar, ovalar, denizler, eski yeni
bütün zamanlar... Bitip tükenmez bir
erke... Inandığı yolun bütün yolcu-
lanna destek veren bir güç... Us al-
maz bolkepçe bir yürek... Kabına
sığmayan bir coşku... Çevirir, yazar,
çalışırken bir sabır küpü olur... Ime-
ce çalışmalara katılır... Bu arada, ör-
neğin Sabahattin Eyüboğlu'nun bir
çalışması daktilo ile yazılacaktır;
uyumaz, sabaha dek yazar bitirir. Bir
kuş gibi atlaya zıplaya götürür verir...
Sabahattin Eyüboğlu unutulma-
malıdır der... Tüm yazılannı topla-
mayagirişir... Isıtılmamış kitaplılda-
nmızın buz kesen ortamında, koca
günce ciltlerini birlikte devirirken
düşünmeden edemedimdi: Benim
de böyle bir dostum olsa, inandığı-
na omuz verecek denli inanan...
Gene onun bizlere sunduğu 'Mek-
tuplarryla Halikarnas Balıkçısı' da
böyle bir çalışma değil
mi? Ne yapmak istedi,
iki büyük hocam dedi-
ği bu insanlarla birlikte?
Anadolululuğun dünden
bu güne kesintisiz sü-
rüp geldiğini; tarihimi-
zin, halkrrnızın yaşadı-
ğı Anadolumuzun tari-
hi olduğunu; kültür kay-
naklanmızın iyi doğru
büinmesi, tanınması, an-
laşıhnası, sahiplenilme-
si gerektiğini anlatmaya
çabalamadı mı?
Neydi onlann 'Ma\i
Yolculuk'lan?.. Yalnız-
ca deniz miydi, yalnız-
ca dinlence miydi, hele
hele eğlence miydi?..
Adım adım, kıyın kıyın ül-
kemizi doğru dürüst tanı-
yıp tanıtmak, değerlendir-
mek, yorumlamak değil
miydi? Yurdunu sevmeyi
bilmek değil miydi?... Bu
imeceyi birlikte yaşamak
değil miydi?
Bunu anlatmayı da Azra
Erhat'a bırakmışlardı... O
da anlatmıştı... Son gezi-
mizde tutkuyla çığlıklanışı
gözümün önünde... Onun-
la çalışmak bambaşka bir
coşkuda, bir ortamda ol-
maktı... Hiç yorulmadan daha iyiyi
arayanbirtitizlikti... Dilimizinbal an-
lanrun çalıştıklan alan, onlardan be-
ri öylece duruyor demişti bir toplan-
tıda Egemen Berköz... Eğri oturup
doğru konuşalım; hem Batı'yı, hem
Doğu'yu bilerek Anadolumuzun es-
kil çağını, öncesini harmanlayarak
bugüne iz getiren, günü o ışık altın-
da aydınlatan kaç kişi var onlar gi-
bi? Biliyor musunuz, Azra Erhat'ın
aramızdan aynlışının üzerinden yir-
mi yıl geçmış olduğuna inanamıyo-
rum bir türlü...
bektascengiz(â hotmafl.com
Azra Erhat'la çahşmakbambaşka bir coşkuda, bir ortamdaolmakü_.
±ORTRE/AZRA ERHAT (1915-1982)
îstanbul'da 6 Haziran 1915'te
doğdu., 6 Eylül 1982'de öldü. tlk
ve ortaöğrenimini Brüksel'de yap-
tı. 1939'dabitirdiği A.Ü.DilveTa-
rih - Coğrafya Fakültesi'nin Kla-
sik Filoloji bölümünde Prof. Roh-
de'ninasistanıoldu. 1946'dadoçent-
liğe yükseldi. 1947'de sol eğilimli
olmak sawylaFertev\.Boratav;Be-
hice Boran, Adnan Cemgfl, Niyazi
- Mediha Berkes ile birlikte göre-
vine son verildi. 1946 - 1956 yıl-
lan arasında gazetelerde çalıştı.
12.3.197 rdecezayasasının 141.
maddesine aykın eylemde bulun-
duğu ileri sürülerek Sabahattin
Eyüboğlu, Vedat Günyolla birlik-
te turuklandı. Yargılandı, aklandı...
Fransızca , Almanca, Ingilizce,
Yunanca, Latince biliyordu. Özel-
likle Yunancadan yaptığı çevirile-
riyle ünlendi. tlk çevirileri Tercü-
me Dergisi'nde yayımlandı. 1950'
den sonra çeşitli dergilerde, günce-
lerde incelemeler, denemeler yayım-
ladı. A.Kadir le birlikte çevirdik-
leri, Homeros'un 'Üyada'sının bi-
rinci bölümüyle 1959'da Habip
Edip Törehan Bilim Ödülü'nü,
üçüncü bölümüyle de 1961 'de Türk
Dil Kurumu Çe^ri Ödülü'nü aldı.
En önemli çevirileri: Homeros 'tan
tlyada ve Odysseia ( A.Kadir ile),
Hesndos,E$eri\cKaynaklan(1977,
Sabahattin Eyüboğlu ile). Sopbok-
les'ten Ekktra (1946), Aristopha-
nesten Banş (1948), Aiskhytostan
Zincire Vurulmuş Pronıetheus (Sa-
bahattin Eyüboğlu ile, Antoine de
Esupery'den Küçük Prens( 1968),
Van Gogh'tan Theo'ya Mektuplar,
Rabelais'den Gargantua, Sappho
(Cengiz Bektaş ile, 1978).
Başlıca yapıtlan: Deneme: tşte
İnsan-EcceHomo(1969), SevgiYö-
netimi (1978). Gezi: Mavi Anado-
hı (1960), Mavi Yolculuk (1962),
Karya'dan Pamfflya'ya Mavi Yol-
cuhık(1979). Çeşitli: MhoIojiSöz-
lüğü(1972), Mekhıpkur.ia Halikar-
nas BahkçBK 1976). Trov^Masal-
lan(1981).
TYSden anma izlencesi
Bugün saat 11 .OO'de Azra Erhat'ın Üsküdar Bülbülderesi'ndeki
gömütüne çiçek bırakılacak. 17.00 - 18.30 arasında Beyoğlu'ndaki
Cumhuriyet Kitap Kulübün'de yapılacak 'Bizdeki O' başhklı
toplantıda Vedat Günyol, Türkân Saylan, Zeynep Oral, GüOeyla,
Şadan Gökovah, Ayça Abakan, Cengiz Bektaş Azra Erhat'ı
konuşacaklar. 19.30'da Beşiktaş'tan, 19.45'deÜsküdar'dan
kalkacak olan teknede saat 22.00'ye dek bir 'Mavi Yokuluk'
akşamı yaşanacak.
79 sanatçmın yapıtlanndan oluşan sergi 19 Eylül'de Proje 4L'de açılacak.
Çağa Resim Koleksiyonu
'Günyüzü'ne çıkıyor
Kültür Senisi - Türk resim
sanatının önemli evrelerini belli
başlı sanatçılar ve yapıtlar
aracıhğıyla yansıtan Çağa Resim
Koleksiyonu, kapsamlı bir sergi ve
kitapla ilk kez sanatseverlerle
buluşuyor. 'Gunyüzü' başhklı sergi,
'koleksiy oner kimdir, misyonu
nedir?' gibi sorulan da gündeme
getiriyor. 20. yüzyıl Türk resim
sanatına damgasını vurmuş 79
sanatçmın yapıtlanndan bir seçkiyi
içeren Çağa Resim Koleksiyonu, 19
Eylül- 9 Kasım 2002 tarihlen
arasında Proje4L îstanbul Güncel
Sanat Müzesi'nde görülebilecek.
Küratörlüğünü Haldun
Dosto^u'nun üstlendiği sergi, Türk
resim sanatının seçkin yapıtlannı
'günyüzü'ne çıkanrken;
koleksiyonerin kimliği, güncel
sanat dünyasındaki misyonu,
koleksiyoner - sanat yapıtı ilişkisi
gibi konularda yerli ve yabancı
sanat ortamından müze, galeri
yöneticileri, küratör ve
koleksiyonerlerin görüşlerine yer
veren düzenlemesi ile de dikkat
çekiyor. Sema ve Barbaros Çağa
koleksiyonu, 1914Kuşağı'ndan
Erken Cumhuriyet Dönemi'ne,
1950 sonrası Türk resminden
günümüz genç sanatçılanna,
yaklaşık 300 yapıtı içeriyor.
Sergi. Nazmi Zjya Güran. Hikmet
Onat, Feyhaman Duran, Şefîk
Bursah, Zeki Kocamemi, Naci
Kabnukoğlu, Hamit Görele, Sabri
Berkd, Mahmut Cuda, Fahrelnissa
Zeid gibi ustalann yapıtlanndan
Mustafa Ata, Mehmet Gün, Hakan
Onur gibi günümüz sanatçılannın
işlerine uzanan geniş bir dönemi bir
araya getirirken; Türk resim
sanatına farklı biçimsel yaklaşımlar
taşıyan yapıtlardan da örnekler
sunmuş olacak.
(Tel: (0212) 281 51 50)
Uluslararası Müzik Akademisi beşyaşına bastı
Çoksesli birAyvalık
NENAÇALİDİS
Ayvalık, 10-20 Eylül arasında, beş yıldan bu ya-
na sürdürülen Awahk Uluslararası Müzik Akade-
misi ne ev sahipİiği yapacak. Prof. Ffliz AB'nin yö-
netiminde düzenlenen 10 günlük çalışmaya Tür-
kiye'den ve dünyadan pek çok müzisyen katılıyor.
Cem-Ümit Bovner çiftinin evlerinde yapılacak ders-
leri Lukas David (keman),
Tarjana Masurenko (viyo-
la), Peter Bruns (viyolon-
sel), Çiğdem Yonat Kicil
(keman), Vleri Bottazzini
(flüt) ve Anja David (piya-
no) verecek.
Tümüyle bireysel çaba-
larla sürdürülen Ayvalık
Müzik Akademisi üç yıl-
dan bu yana Iş Bankası 'ndan
destek alıyor. Cunda adası-
na farklı bir renk katan aka-
demiye adanın belediye baş-
kanının yanı sıra yerli halk-
tan da büyük destek geli-
yor.
Yurtdışında da tanınıyor
Akademinin en büyük so-
runu belli bir yere sahip ol-
maması. îyi ve ferah bir ya-
pı bulunduğu takdirde fark-
lı etkinJiklere imza atacak-
lannı belirten Filiz Ali, aka-
demiyi bir yaz okuluna dö-
nüştürmek istiyor.
Kuruluşundan bu yana
büyük bir yol alan akade-
minin bu zorlu, ama zorlu
olduğu kadar da keyifli sürecini Filiz Ali şöyle an-
latıyor:
"Hiç yoktan başladık. Mutiu bir şekilde tecrübe
kazanıp ikrlh oruz. Hem organizasyonun oturma-
SL hem sponsorlann bize inanması; hem de yurtiçi
ve yurtdışındaki öğrencilerce tanınması açısından
çok yol aldık. Yurdışında herkes arük Türkiye'de
Ayvahk diye bir yerin olduğunu ve orada 10 gün-
lük yüksek düzeyde bir 'master class' eğitimi veril-
diğini biliyor."
Akademi müzik eğitimi almış ve belirli bir dü-
zeye gelmiş profesyonellere açık. Kurs, belli dü-
zeydeki katıluncılann bir smav veya yanşma ön-
cesi hazırlığının yani en son cilalama işlemlerinin
yapılmasını sağlıyor. Geçen yıl krizden katılım
açısından etkilenen Akademi, bu yıl aynı sorunu
yaşamıyor. Öyle ki Filiz Ali 25 kişilık kontenjanı
bu yıl aştıklannı belirtiyor. Türkiye'nin dörtbır ya-
nından konser\
r
atuvar öğ-
rencilerinin geldiği kur-
sa son iki yıldır dünya-
nın değişik yerlerinden
öğrenciler katılmaya baş-
lamış.
Yer önemli sorun
Prof. Filiz Ali'nin yönetimindeki çalışma> a Türki-
ye'den ve dünyadan pek çok müzisyen kabhyor.
Ali, Akademi ile ilgili
bundan sonrakı hedefle-
rini şöyle sıralıyor:
"Birinci amacımız sü-
rekh' bir mekâna sahip o\-
mak. Onun için de tabü bi-
ze sponsor olmak isteyen-
lervar mı diye araşbrmak
lazım. Şimdilik her yıl de-
ğişikkonularda: yayfa çal-
gılar. arp ve flüt alanmda
ders verij oruz. İlerki yıl-
larda, sürekh' bir yer ol-
duktansonra,beDd deyay-
h çalgüar, üfleme çalgılar,
bakır üfleme çalgılar gibi
başhklara ayırabiüriz. Gi-
tar için de aynı 'master
class' sınıfinı açmak isti-
yorum. Piyano zor; çün-
kü birden fazla piyanoya
sahip obnakgereldyoc Şan
da olabilir. Buna benzer pek çok başvuru vzr, ama
bizim ilk etapta çözmemiz gereken şey, yer sorunu."
Avrupa'da bu tarz kurslann eski tarihi şatolarda
veya saraylarda yapıldığını belirten Ali, bu tarz ça-
hşmalarda sessizliğin ve yerin çok önemli olduğu-
na dikkat çekerek yer gereksiniminin altını çiziyor.
On günlük kursun sonunda öğrenciler bu süre için-
de çalıştıklan parçalardan oluşan bir konser veri-
yorlar.
(Bilgi için: v,'\vw.ayvalik-music.com)
YAZIODASI
SELEVl İLERİ
Benim Yazarım (1)
Abdülhak Şinasi Hisar'ı, ne tuhaf, adını ezbe-
rimde tutmaksızın okumuşum. Orta birdeydik gali-
ba, Türkçe kitabımızda, Fahim Bey ve 8/z'den seç-
me bir parça vardı. Oyazıyı çok sevmiştim, amaya-
zannın kim olduğunu nedense merak etmemişim.
Yazıda, Fahim Bey'in "esvaplar"\ anlatılıyordu.
Dil, sözcüklerin Osmanlıca'ya enikonu yatkınlığı bi-
raz ağır gelmişti bana. Ama kavramakta zorîuk çek-
memiştim. Tam tersine, dildeki ağdayı bir yana bı-
rakıp, üsluptaki inceliğe vurulup kalmıştım.
Burada gıysiler konuşuyor: Fahim Bey'in takım-
ları, ceketleri, paltoları, yağmuriuklan, çeşıt çeşit kı-
lıkları adeta birer öykü kişisi olup çıkıyordu. Her bi-
ri ya garptan ya Osmanh'dan bir şeyler söyleyen o
giysileri de bildiğim söylenemez. Ama bunun bir
önemi yoktu: Hepsinın macerasıyla dolup taşıyor-
dum artık...
Sonra, belki ertesi yıl, Abdülhak Şinasi Hisar adı-
nı, ilk kez, Varlık Yayınlan basımı. Cevdet Kudret
imzalı, Türk Edebiyatında Hikâye ve Roman 'dan
işittim.
Işittım, dıyorum; çünkü bu iki ciltlik, açıklamalı, de-
ğerlendirmeliantolojı, bana o zamanlar herkesin ro-
man ve hikâyeden söz açtığı bir yurt, ütopik bir ül-
ke gibi gelırdi.
Servet-i Fünûn romancılannı. hattaRefik Halid'i,
Esendal'ı. Sermet Muhtar'ı, nihayet Abdülhak Şi-
nasi'yi orada tanıdım. Birçok zamanlar Cemil Sü-
leyman'ın Siyah Gözler romanını merak edip dur-
dum.
Diyebilirim kı, edebıyatımızın roman, hikâye se-
rüvenini ancak güldesteler, seçkiler aracıhğıyla ya-
şadım. Bir başka yurt, Tahir Alangu'nun Cumhu-
riyetten Sonra Hikâye ve Roman'ıydı. Kenan Hu-
lusî'yi, Sart Faik ve Sabahattin Ali'yi oradan sev-
dim. Umran Nazif orada karşıma çıktı...
Cevdet Kudret, Fahim Bey ve Biz yazannın ya-
zınsal değeri üzennde dururken ikırcıkli birifade kul-
lanmıştır. Örnekse, "Geçmiş zaman, onun gözün-
de bir 'Kayıp Cennet'î/r" der. Bu yitik cennet. Ab-
dülhak Şinasi'nin koyu bir geçmişsever olmasına yol
açmış gibidir.
Romanlannın kahramanlan, "hayattahergünrast-
lanan kişıler arasından değil, aşırı birtakım özellik-
leri olan kişilerarasından" seçilmiştir. Fahim Bey de,
Çamlıca'daki enişte de, Ali Nizamî Bey de yan ka-
çık kişilerdir.
Dahası, bu romanlarda. yeryertekraradüşülmüş,
yazarın kişısel görüşleri öne çıkmış, dilde "sadeleş-
meyolunda herhangibirçaba" gösterilmemiştir, de-
niyordu.
O sıralarda Ali Nizamî Bey'in Alafrangalığı ve
Şeyhliğı'run Hilmı Kitabevi'nce yayımlanmış, 1952
tarihli ilk basımını, eski, köhne bir kıtabevinden edin-
miştim. Şimdi bu kitabevinin yerini bile anımsamı-
yorum.
Yalnızca tozlu raflarda duran, daha sekiz on yıl ön-
ce okurasunulmalanna karşın, şimdiden gözden düş-
müş kitaplar belleğimi yoruyor. Onlar için apaçık
üzülmüştüm.
Aradan beş altı yıl geçmiş geçmemişti ki, Vedat
Günyol, yazınsal eleştirilerini Dıle Gelseler'de der-
ledi.
Bu kitaptaki Abdülhak Şinasi büsbütün kaygı
uyandırıcıdır: Geçmişseverlik artık çağdışı bir anla-
yışa sürüklenmekte, eser değerinden gitgide yitir-
mekte, Abdülhak Şinasi de -neredeyse- gülünçleş-
mektedir.
Yakup Kadri'yi, Halide Edib'i, özellikle Sait Fa-
ik'i çok özgün yorumlarla bezemiş Vedat Günyol,
Çamlıca'daki Eniştemiz'ı, Boğaziçi hatıralannı yer-
den yere vurur.
Ikisi de edebiyatımıza eleştiri alanında ufuk açmış
bu adlann, Cevdet Kudret'le Günyol'un düşünce-
lerini, yargılannı göz ardı etmenin olanağı yoktu ta-
bü...
Takvimde tz Bırakan:
"Bu yollarda, bu dağlarda çakan rüzgârlar I Bir
geliyor, birgidıyor, elveda diyor; I Denizlerden, se-
malardan akan rüzgârlar I Veda diyor, veda diyor,
elveda diyor!" Abdülhak Şinasi Hisar.
Retina Festivali1
nh en iyisi Sonra'
• Kültür Servisi - 9. Retina Uluslararası Film
ve Video Festıvali 15-18 Ağustos 2002
tarihlerinde Macaristan'da yapıldı. Festivalde
"en iyi film" ödülünü. yapım ve yönetimi Metin
Yeğin tarafından gerçekleştirilen. 96 kişinin
hayatını kaybettiği, pek çok kişinin de hafıza
kaybı ve fiziksel sorunlara yol açan Wernico-
Korsikoff'a yakalandığı, 2000 yılının Aralık
ayından beri devam eden dünyanın en uzun
ölüm orucunu konu edınen, "Sonra' fihni aldı.
Danimarka, Fransa, Isveç. Japonya, Finlandiya,
Macaristan ve Türkiye'den yönetmenler
festivale deneysel, animasyon, belgesel ve
imgesel filmleriyle katıldı. Patapoklosi,
Szigetvar, Hobol. Pecs, Sellye, Dravaivanyi,
Vajszlo kentlerinde yanşma ve yanşma dışı
olmak üzere iki farklı kategoride film
gösterimleri yapıldı.
Hasankeyfte ortaçağ seramikleri
• BATMA\ (AA) - Çanakkale 18 Mart
Cniversitesi Sanat Tarihi ve Arkeoloji Bölümü
Öğretim Cyesi Prof. Dr. Oluş Ank
başkanlığında sürdürülen kazı çalışmalannda
ortaçağ İslamiyet dönemine ait eserler
bulundu. Hasankeyf'te bulunan seramik ve çini
fınnlannın önemli buluntular olduğu bildirildi.
Dicle Nehri kıyısında bulunan ve
Artukoğullan'na ait saray, Selahiye
Bahçeleri'nde yer alan seramik ve çini fınnlan,
Kalebaşf ndaki Bü>Tik Saray ile Koç Camisi,
Süleyman Camisi ve Kasır bölgesinde
sürdürülen kazılann bu yılki bölümü
tamamlandı. Iznik, îran'ın Tebriz ve Çin
porselenlerine benzer. çini ve seramik
kalıntılanna ulaşılan kazılarda, ortaçağ
îslamiyet dönemine ait 20 vazo, testi, seramik
ve çini kalıntılan ile kitabeler, bulunan eserler
arasında yer alıyor.
KİTAPSAN 6. şubesini açıyor
• Kültür Servisi - Merkezi Mersin'de bulunan
KİTAPSAN. 6. şubesini Mersin Pozcu'da
bugün açıyor. İmza günleri, söyleşiler ve
yazarlarla okuyuculan buluşturma gibi çeşitli
etkinlikler de düzenleyen KİTAPSAN'ın
Adana'da da 4 şubesi bulunuyor.