25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
21 E~YLÜL 2002 CUMARTESİ CUMHURİYET SAYFA HABERLER İNSANIN SERÜVENİ TURHAN SELÇUK İ SÎAN33 E?3SDÎ3Î AEDÜLCANBAZ.' 15 HA31KLİÂL2 Promosyon harcamalarının reçetelere yansıması hem hastayı hem de eczacıyı zor durumda bırakıyor îlaçyurttaşıhastaediyor• Ilaçta promosyonun önüne geçilmesi için öncelikle doktorlann özlük haklannın arttmlması gerektiği bildiriliyor. Ilaç firmalannm, ekonomik sıkıntı içindeki doktora cazip tekliflerle yaklaşması, etik dışı bulunuyor. Bu durum, "reçetedeki rüşvet" diye niteleniyor. OZANYAYMAN İZMİR - Türkiye'de genel sağlık giderlerinin yüzde 40'ı ilaca harcanıyor. Buna karşın Türkiye, Avrupa ülkeleri için- de ilacın en az tüketildiği ül- ke. Türkiye'de yılda kişi başı- na yapılan sağlık harcaması 159, ilaç harcamalan ise 50 Euro. Sağlık harcamalannda AB ortalaması kişi başına 2 bin 140 Euro. Türk ınsanının doktora gitme ahşkanhğının olmamasının ilaç tüketimini alt seviyelerde tuttuğu belirti- liyor. Sağlık sektörünün en önem- li sorunlardan birisi olan *flaç" tartışma konusu olmayı sür- düyor. Sektörün tüm kesimle- ri, ilaç üreticisi firmalann amansızrekabetini eleştiriyor ve yetkililerin duruma müda- hale etmesini istiyor. "İlaçta promosyon" harcatnalannm reçetelere yansıdığı ve hasta- lann mağdurbırakıldıklan bil- diriliyor. Ilaçta promosyonun önüne geçilmesi için öncelikle dok- torlann özlük haklannın arttı- nlması gerektiği bildiriliyor. îlaç firmalannın, ekonomik sıkıntı içindeki doktora cazip tekliflerle yaklaşması, etik dı- şı bulunuyor. Bu durum. ''re- çetedeki rüşvet" diye niteleni- yor. Ilaç üreticisi firmalann de- netim altına ahnması ve he- kimlerle ilişkilerine belirli me- safe koyması, ilaç sektörün- deki şaibeleri ortadan kaldı- racak unsur olarak ortaya çı- kıyor. Meslek etiğine bağlı dok- torlar, bir hekimin istemesi ha- linde ilaçfirmalannınpromos- yonlanyla çok rahat yaşaya- bileceğini bildiriyorlar. Türkiye'de ilaç piyasasırun yılık cirosu 5 milyar dolar. Re- çetelerdeki ilaç parasının yüz- de 80'ini, yani yaklaşık 4 mil- yar dolanru devlet karşılıyor. Bu kadar büyük rantı olan bir sektörde yaşanan olumsuzluk- ların giderilmesinde, hasta hak- lanna duyarlı doktorlar ve ec- zacılar güçlük çekiyor. Türkiye'de 22 bin eczane bulunuyor. Uluslararası stan- dartlarda her 3 bin kişiye bir eczane düşüyor. Bu oran Tür- kiye için ideal sayı. Ancak, Türkiye'de sosyal güvenlik şemsiyesinin yurttaşlan kap- sayamaması, bu normu geçer- siz kılıyor. tstihdam fazlası eczacı oldu- ğu, hemen tüm kesimler tara- fından dile getiriliyor. Mevcut 10 eczacıhk fakültesinden yıl- da 900"e yakın öğrencinin me- zun olduğu ve tamamına ya- kınının eczane açtığı bildirili- yor. Eczacıhk fakültelerine öğ- renci alımmın dondurulması- nı savunan çe\Teler, Yunanis- tan örneğini veriyorlar. Yuna- nistan'ın istihdarn fazlası ec- zacılann önüne geçmek için. eczacılık fakültelerine 5 yıl sü- reyle öğrenci alımmı durdur- duğu belirtilerek, benzer uygu- lamanın Türkiye'de de olma- sını istiyorlar. Fakültelerden mezun olan eczacılann. dıplomalannı el- lerine alır almaz eczane açma- sı da başka bir eleştin konusu. Bu konuda 2-3 yıl staj zorun- luluğu getirilmesi isteniyor.Ay- nca satın alınan eczacılık dip- lomalan da ilaç sektörününbir başka sorunu. Ozellikle doğu illennde, ec- zacı diplomalanna milyarlar ödeni- yor ve eczacı kal- falanyla ecza- neler işletiliyor. Türkiye'de eczane raflann- da 6-7 bin kalem arasında ilaç bulunuyor. AB ülkelerinde bu orarun 16-17 bin arasında. Patent yasasımn çıkmasının ardından, Türkiye pisasasına da 15 bin civannda ilacın girece- ği vurgulanıyor. Yurtiçinde bu- lunamayan ilaçlar için hasta, Türk Eczacılar Birliği'nebaş- vuruyor ve istenen ilaç, birlik rafuıdan yurtdışından getirti- liyor. Bu durum, mevcut sı- kınhlan bir parça gideriyor. Türkiye'de en fazla satılan ilk 10 ilaç pazar payının yüzde 40'ını oluşturuyor. Romatizma hastalığına karşı geliştirilen ilaçlar ilk sırada. 2002 yıh nın ocak-temmuz arasındaki istatistiklerine gö- re en fazla sa- tılan ilk 10 ilaç ve pazar paylan şu şekil- de: "Antiromatizmal ilaçlar7.47", "Pfenisüin türe- vi ilaçlar 638". "Sefalosporin grubu ilaçlar (antibiyotikkr) 5.46", "Antidepresanlar4.36", "Makroht grubu ilaçlar (anti- biyotikler) 331", "Antiülser grubu ilaçlar 3.10", "Kolesto- roldüşüriicü ilaçlar3.0", "Ba- at ağn kesiciler 2.27", "Kalp ilaçlannm bir bölümü 2.05", "ACE inhibitörleri (tansiyon Yabancı fîrmalar jıyatı arttırıyor Sağlık harcamalarının yüzde 40'ının ilaca yönelik olduğunu belirten Izmir Tabip Odası Yönetim Kurulu Oyesi Mustafa Vatansever, Avrupa ülkeleri içinde, genel sağlık harcamalannda yüzde olarak ilaca en fazla paranın Türkiye'de ödendiğini söylüyor. Türkiye'de, ilaç satışlannda, son 10 yılda birim kutuda yüzde 63'lükbirartış kaydedildiğini, bu oranın dolar bazında yüzde 127 olarak gekçekleştiğini söyleyen Vatansever, ilacın yüzde 81' inin Türkiye'de üretildiğini, geriye kalan kısmının da yurtdışından almdığını belirtiyor. Türkiye'de geçen yılki verilere göre 196 ilaç firması bulunuyor. Bunlann 2 tanesi kamusal. Birisi orduya, diğeri de SSK'ye ait. 196 firmanın ilk 10'u, piyasanın yüzde 67'sine hâkim. Ardından gelen 10 firma da yüzde 18'ini yönlendiriyor. Yani ilk 20 firma, ılaç sektörünün yüzde 85'ini elinde tutuyor. Fiyatlann yüksek olmasında yabancı firmalann etken olduğunu söyleyen Vatansever, "Aynı ilaç SSK'ye 10 TUye, eczaneye40TL'ye saübyor. Toplu ahmlarda belli bir fark olabilir ama bu kadar değjL Fiyatiandırmada ciddi farklar var. Bu duruma bakanhkveSSK müdahale etmefi" diye konuştu. Sayılkan: Doğu'da diplomalar büyük paralar karşılığı satılıyor Eczacdık sadece ticaret değildir Izmir Eczacı Odası Genel Sekreteri Tuncay Sayılkan, "tlaçla ilgili her konuda. haDo- nuzınve meslcğimizin haklan- nı savunuyoruz" diyerek, ec- zacılığm salt ticari bir faaliyet olarak görülmesinden duyduk- lan sıkıntıyı dile getirdi. Sayıl- kan, ilaç sektöründe yılda dö- nen paranın 5 milyar dolar ol- duğunu ve bunun 4 milyar do- lannın devlet tarafından karşı- landığmı belirterek "Bu kadar büyük rann olan bir sektörde, ilaç tüketimi söz konusu oldu- ğunda hastahaklarmı eczacıla- nn tek başına savunması çok güç" dedi. Sayılkan'a göre Türkiye ge- nelindeki 22 bin eczane yeter- li bir rakam. 3 bin kişiye bir eczane düşmesı de uygun bir standart. Ancak sorun sosyal güvenlik şemsiyesinin yeter- sizliği. Türkiye'de ilacın neden pahalı satıldığına gelince: "Piyasadaki ilaçlann yüzde 4O'ı hhaL Bu da maliyeti artn- nyor. Reçetedeki ilaçlann 4'te birinin ithal edilmesL pahahb- ğm nedeni. Her ay yeni ücret- lendirme olmasu dövizdeki ar- nşda önemHetken. Dövizm yük- selmesidoğrudanilaç fiyatian- nayansıyor. Sonuçtafatıirahas- taya ve eczacrya çıkıyor. Tür- kiye'de 6-7 bin kalem ilaç sa- nbyor. Avrupa ülkelerinde 17 bin kalem ilaç eczanelerde bulunuyor. Aradaki fark,patent süre- cininta- mam- lan- ma- masından kaynakla- nıyor. Patent Yasasrnuı ardın- dan Türkiye'deki ilaç sayısı iki katına çıkar. Avrupa'da satılan ilaçlannbazüarnufîrmalarTür- kive'ye sokrnuyor. Bunun ne- deni de yertileri hemen yapıb- +r yor. 2 yıla kadar patent yasası çıkar ve Türkiy e'deki ilaç sayı- sı 15 bin kalemi buhır." Sayılkan, Türkiye'de olmayan ve yurtdışında satılan ilaçlara ihtiyacı olan hastanın Türk Ec- zacılar * Birli- ği'ne başvur- dugunu ve birlik ta- rafından ilacın temin edildiğini vurguladı. Aynca eczanelerin dışında ilaç satımının ke- sınlikle yasaklanması gerektiğini belirten Sayılkan. bu konuda denetimlerin yeni yeni başladığına da dikkat çek- tı. Bir başka sorun da diploma- lann satılması. Sayılkan. ozel- likle doğu illerinde eczacı dip- lomasının büyük paralar karşı- lığı satıldığına dikkat çekerek, bu konuda Sağlık Bakanlığı'nı göreve çağırdı. tlaç fiyatlan- nın yüksek olmasının diğer ne- deninin ilaç firmalan arasın- daki rekabet olduğunu bildiren Sayılkan, şöyle devam etti: "Üretici firmalar amansız bir yanşta. Bu da ne yazık ki daha fazla ilaç satma pahası- na. Yani daha fazla kâr için. Firmalar, doktorlardan, kendi- lerine ait ilaçlan satmalannı istiyorlar ve bu aşamada pro- mosyonfleldşiselilişküer orta- yaçıkryor. Biz,promosyonunta- nıünı şeklinde olmasını istiyo- ruz. İlaç firmalannmyapokla- n promosyon harcamalarının tamamryla ilacın fry atma yan- sıması gözlerden kaçıyor. Bu da hastanın cebinden çıkıyor. Ilaçta promosyon kesinlikle kakunlmalL Sadece Uacın etki- sini anlatan düzenlemeler ya- pılmah. Bunlann dışında baş- ka bir uygulama ounamah." Doğan Demir. Yasal boşluk var Hasta Haklan Platfor- mu Başkanı Dr. Doğan Demir, Dünya Tabipler Birliği'nin 1981 yılında, Hasta Haklan Bildirgesi yayımladığını belirterek, hastaya ilacın verilmesi- nin temel sağlık hizmet- leri arasında yer aldığını söyledi. Demir şöyle de- vam etti: -Hastaya Baciailgitiay- dmlatıcı bilgi verilmeli. Tüm hastalaraeşitve ula- şüabflir hizmet verihnelL Türkiye'de bu durum ne- redeyse yok. Hekimler ve hastalann nasü bir yasal çerçevede yapüaşmış ol- masını anlatan yasa yok. Sadece iyi niyete dayah etikönermelervar. Yapö- nmı olan yasalarçıkartd- mah ve burada ilaç üreö- mivetüketinünintüma$a- malanna ciddi kurallar getirilmefi." Hastalann ulaşamadık- lan ve alamadıklan ilaç- lann mutlaka ihtiyacı olan kişiye sağlanması gerek- tiğini söyleyen Demir, "Bunun için sosyalgüven- Bky elpazesiningenişletil- mesi ve eksiksiz uygulan- masıgerekir"dedi. Prof. Erciyas Eczacı sayısı fazla Eczacı sayısının fazla- lığının temel nedeni çok sayıda fakülte olması. De- ğişik üniversitelerde sayı- lan 10'aulaşanfakültele- reyenilerinin de eklenme- si söz konusu. Birçok özel vakıf üniversitesi eczacı- lık fakültesi açılması için girişimlerde bulunuyor. Mersin'de açılan fakülte henüz mezun vermeden, bir yenisi olan Malatya Inönü Üniversitesi'ne bu yıl ilk kez öğrenci alına- cak. Kayseri'de de eczacı- lık fakültesi açılması için çalışmalar sürüyor. Bu tutumun yanlış ol- duğunu söyleyen Ege Üniversitesi EczacıhkFa- kültesi Dekanı Prof. Dr. Erçin Erciyas, milletve- killerinin oy kaygısıyla eczacılık fakültesi sözü vermelerinin yanhşlığı- na dikkat çekti. Yunanis- tan'ın ihtiyaç fazlası ec- zacı yetişmesi üzerine, eczacıhk fakültelerine 5 yıl süreyle öğrenci alımı- nı durdurduğuna dikkat çeken Erciyas, "Buuygu- lama Türkiye'de de baş- lamah" dedi. GEÇMİŞTEN GELECEĞE ORHAN ERİNÇ Karanlık Odadaki Kara Kedi... Tannya ştıkür seçimi de Nasrettin Hoca'nın kar hel- vasına döndürmeyi başardık. Seçim karanna oy veren siyasal partilerden hiçbiri yaptığını beğenmiyor. Kimisi liderterinin aday olama- yacağını anlayınca, kimisi de yüzde 10 barajını aşma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığırıı görünce usul usul yan çiziyor. Başa güreşenlerden yalnızca Cumhuriyet Halk Par- tisi (CHP) seçimi bütün benüğiyte savunuyor. Nedeni basit. O, içeri girmenin tek seçeneği olarak seçimi görürken, diğerteri dişanda kalmanın, en azından sa- hıp oldukları ceylan denli kottuklann azalmasının te- dirginlığini yaşıyorlar. Anayasave yasalardaki sınırlamalar yüzünden aday- lıklan. bu yazının yazıldığı saatlerde tehlikede olanla- nn yandaşlan ile "hık" deyicilen yeni senaryolar ya- ratma girişimlerini sürdürüyortar. Kuralları olmayan bir demokrasi (nasıi oiacaksa) peşinde oltnanın ülkeye sağlayacağı faydalan anlat- maktan bıkmış olmalılar ki yeni bir iddiaya sanldılar. "Yargı siyasailaştı." iddia yeni, ama kahramanlar aynı. Erbakan Hoca ile Erdoğan. Yüksek Seçim Kurulu Başkanı'nın "Du- rvmlan onlannkine benzeyen yaklaşık 50 aday var" demesıne karşın onlaria kımse ilgılenmiyor. Çünkü izienme oranlan düşük. Medyanın nezdin- de kıymeti harbiyeleri yok. Medyanın kimi organlanna bakarsanız sanırsınız ki Erbakan Hoca ile Erdoğan aday olursaTürkiye demok- rat bir ülke olarak çağdaş dünyadaki yerini alıverecek. "Yargı siyasailaştı" iddiasının gündeme getirilme- sinin ardında şu ıstek yer alıyor: "Yargı yasaları uygu- lamasın!" Hatta görünüşten anlaşıldığına göre daha da ileri gidenler var. Onlar da "Başkalanna uygulasın ama bizimkilere uygulamasın". Sen tut, "Anayasa ve Siyasal Partıler Yasası değiş- meden, yüzde 10 bara/ı düşürülmeden seçim olma- sın" diye diye dillerinde tüy bıtenleri dinleme, sonra da kalk sorumluluğu yargıya yıkmaya kalk. Konfüçyüs ne güzel söylemış: "En zor şey karanlık bir odada bir kara kediyi bul- maktır. Ozellikle de odada kedı yoksa." • • • Telefonda çocuğu kanserli annenin yakınmasını din- lerken çocukluğum aklıma geldi. Tıbbın bugüne göre belki de birkaç yüzyıllık geride olduğunun iddia edilebileceğı günler. Adlan bugün bılinebilen kimi hastalıklann da var ol- duğu, amatanılamave lyileştirmeçabalannınağırak- sak sürdürülebildiğı dönem. Kimi yaşhlar. korktuklan hastalıklann adını anmama- nın, o hastalıklara yakalanmamanın koşullan arasın- da olduğuna ınanır gıbiydiler. Bir tanıdıklannın hastalığını anlatmak zorunda kal- dıklannda, bazı organlannı işaretle göstermek aşa- masında lafa "Taş ölçeyim" diye başlamak âdet ol- muştu. Genel konuşmalarda ise hastahklan söytemeden önce "Evierden ırak" demek sanki birdil persengiy- di. lyileşmesi zor olan kimi hastaliklan belirtmek içtn özel deyimler benimsenmişti. "Selamün kavlen o/muş" dendiğinde, söz konusu kişiye felç geldiğinı anlamanız gerekirdı. Belki de in- menin "an çarpması" diye nitelendirildıği dönemler- den kalan bir alışkanlıktı. O nedenle bir Kuran ayeti- nin iki kelımesiyle anlatılması bundan kaynaklanıyor- du. Adının anılmasından çekınilen bir başka hastalık ise kanserdi. Yerine "menhus (uğursuz) hastalık", "amansız hastalık" deyimlen yeğlenirdi. Bugün tıp ilerledi ve gelişti. Yeni yöntemler ve te- davi yollan bulundu. lletişim organlan, ozellikle kansertedavisindeki ye- nilikleri duyurarak, hastalarla yakınlanna müjde ver- mek için neredeyse yarışa girdiler. Arada ipin ucu ka- çınlıp kocakan ilaçlan da özendirilse bile genelde mo- ral aşılama açısından olumlu bir yaklaşım sergilenir ol- du. Ama bir şey değişmedi. Kanser hastalığının eski ta- nımları unutuldu ama yenıleri bulmakta gecikmedik: "ölümcül hastalık." Iştetelefondaki hanımefendi bundan yakınmıştı. Kı- zı, göğüs kanseri tedavisi göruyordu. Ancak girdiği bu- nalımı da aşabilmek için bir psıkiyatrdan da yardım al- ması gerekmışti. O da surüyordu. Hanımefendı, "Eve gazetesokmaktan, televizyonaçmaktankorkaroldum' dedikten sonra, "Kanser denildikten sonra ölümcül hastalık sıfatını eklemek bir zonjnluluk mu" sorusu- nu yöneltti. "Hayır" dedim. Dedim ama, benim "hayır" demem yeterli değildi. Meslektaşlanma iletip uygulamada katkı sağlamala- nnı istemem gerektiğini düşündüm. • • • "Pastırmayaz/'nagüvenerek birsüre izninizi diliyorum. oerinc@cumhuriyet.com.tr. Dersler ücretsiz verilecek Belve Okulu tstanbul Haber Servi- si- Bel ve boyun hasta- lıklan konusunda yurt- taşlan bilinçlendirmeyi amaçlayan "Bel-Boyun Okulu" açıldı. Interna- tional Hospital tarafın- dan açılan okulda ders- ler ücretsiz olarak veri- lecek. 30kişilik 7 sınıfin olduğu okulda, Fizik Te- davi ve Rehabilitasyon Cnitesi Sorumlusu Uzm. Dr. Demet Parlar yöne- timinde bilgiler veriliyor. Katılımcılara aynca, dersle ilgili kitapçıklar da dağıtılacak. Aralık so- nunu kadar devam ede- cek olan dersler 15 gün- de bir, 16.00-17.30 saat- leri arasında yapıhyor. Talep yoğunluğu nede- Boyun açıldı niyle 2003 yılında da bu eğitime devam edilmesi bekleniyor. Bel-BoyunOkulu'nda verilen derslerin konu başlıklan ise şöyle sıra- lanıyor: -Düzenli egzersiz ve sporun yararlan -Aşın kilonun yarata- bileceği sorunlar -Sigara kulanmanın za- ralan -Aşın alkol kullannm- nın zararlan -İşyerinde veya evde çalışırken dikkat edilme- si gereken noktalar. Bu yıl için kayıtlann bitti- ğini belirten International Hospital yetkihleri, gele- cekyılın kayıtlanrun de- vam ettiğini bildirdiler.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle