13 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
2O EYLUL 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA DIZI Adaletinpeşinde22yılîşkencede ÖLÜM Faruk Tuna olayı Sevinı ERTEMUR 1 20 yaşındaki Faruk Tuna, 12 EylüPden 40 gün önce kız arkadaşıyla birlikte Istanbul'da gözaltına alındı. Ertesi gün babası Ahmet Baran Tuna oğlunun cesedini Haydarpaşa Numune Hastanesi'nde buldu... •/ L una ailesi biricik evlatlannın işkence ile katledilmesinin acısına dayanamadı. Bir çırpınış içinde katillerin bulunması için amansız bir mücadeleye girişti. Anne Emine Tuna bu ıstıraba fazla dayanamadı, beyin kanamasmdan öldü. Baba Ahmet Baran Tuna, avukatı Ergin Cinmen'le birlikte tam 22 yıl sürecek bir hukuk mücadelesi başlattı. l/ riazırlık soruşturması tam 8 yıl sürdü. Faruk Tuna'nın ifadesini Siyasi Şube'deki 867 No'lu ekip almıştı. Ama bu ekipte görev yapan polisleri belirlemek hiç de kolay olmadı. Isimler saklandı, kollandı. Sonuçta, tTÜ öğrencisini işkence ile öldürmekten yargılanan bir polis memuruna olaydan 11 yıl sonra, diğerine ise 22 yıl sonra 4 yıl 5 ay lOgünceza verildi. F aruk Tüna_. Ahmet Baran Tuna oğlu, Emine Tuna'dan ol- ma,1960dogumlu... Istanbul Teknik Üni- versitesi Meteoroloji Fakültesi 1. sı- nıf öğrencisiydi... Universiteyi ka- zandığı için ailesi mutluydu, oğul- ları mühendis olacaktı... 12 Eylül harekâtının hemen ön- cesindeki civcivli günler... 2 Ağus- tos 1980 Cumartesi günü denize gi- deceğini belirterek mayosunu ve plaj havlusunu alıp Etiler'deki evin- den aynldı... Beşiktaş'ta kız arkadaşıyla kar- şılaştı, tam o sırada üst geçide ası- lan pankart nedeniyle ekipler kim rast gelirse gözaltına alıyorlar- dı. Onlan da aldılar. Beşiktaş Emniyet Amirliği'nden 1. Şu- be'ye gönderildi ikisi. tkisini de 867 kod No'lu ekip sorguladı.. Ve ertesi gün babası Haydar- paşa Numune Hastanesi'nde onu ölü buldu... Henüz 20 yaşında, gençliği- nin bahanndaki oğlu işkence sonucu öldürülmüştü. 'Ölümü kolay olmuştu' Adli Tıp Kurumu'nun, 11 Mayıs 1981 tarihinde hazırla- dığı Otopsi Raporu'nda, vücu- dunun hemen her yerinde 'eki- moz'lara rastlandığı belirtile- rek Faruk Tuna'nın ölümûnün u künt kafa travmasma bağh be- yin kanamasmdan meydana geküğj" vurgulandı. Aynca "ha- ricen tespit edilen ekimoziann mevcudiyetine göre, ölümden önce tra\maya manız kaldı- ğı"na dikkat çekildi... Bu kanıt, onunla gözaltına alınıp, örgüt üyeliğinden yargı- lanan ve beraat eden arkadaşı- nın dosyasını inceleyen Aske- ri Yargıtay 2. Dairesi'nin 1982/377-522 sayılı karanyla da tescillendi. Fanik Tuna işken- ce sonucu ölmüştü: "_. Dosya- da mevcut otopsi raporuna gö- re, travma neticesi beyin kana- masmdan ötürü öldüğü anla- şdnuşür.'' Her şey bu kadar kolay orta- ya çıkmamış ve sonuçlanma- mıştı... Doğru.. Faruk Tuna'nın ölümü çok kolay olmuştu. Ama ona işkenceyi yapanlan belir- lemek hiç mi hiç kolay olma- dı. 8 yıl süren sorusturma 40 yaşlannda bir anne baba düşünün. gencecik oğullannm katillerini ortaya çıkarabilmek için yıllar, dile kolay on yıllar- ca mücadele verdi. Adaletin peşinde koştu... Tehditler aldı... Anne Emine Tuna. "Oğhım mühendis ola- caktı, katillerini buhın" diye feryat ederek yıllarca ağladı, saçlan beyazladı mahkeme ka- pılarında ve oğlunun acısına dayanamayarak beyin kanama- smdan öldü... Baba Ahmet Baran Tuna çalma- dık kapı bırakmadı, oğlunun katil- lerini bulabilmek için. Dönemin Istanbul Barosu Başka- nı Orhan Apaydm, Faruk Tuna'nın gözaltında öldüğü haberini gazete- lerde okuyunca onu yalnız bırak- mamış ve adaleti arama mücade- lesinde ona destek vermişti. Cumhuriyet savcılığma. îstanbul Valiliği'ne, Istanbul Sıkıyönetim Komutanlığı'na başvurdular. 40 gün sonra 12 Eylül asken dar- besi olunca Baba Tuna bu kez, Mil- lı Güvenlık Konseyi'ne, Kenan Ev- ren'e, akla gelebilecek hemen her- kese dilekçeler yazdı. Bir babanın feryadı Yıllarca, "Oğhım 1. Şube'de in- sanlık dışı yöntemlerle, adice kat- ledilerek 3 Ağustos 1980 günü Hay- darpaşa Numune Hastanesi'ne ölü olarak bırakılmıştır, katilleri cina- yeti örtmek için eüerinden geleni yapıyor" diye adeta yalvararak ka- tillerin bulunmasını istedi. Bazen yazdığı dilekçeler kaybol- du, bazen tehditler aldı, gittiği ka- pılardan kovuldu, ama o yine de yıl- madı. 1981 tarihli Adli Tıp Raporu bi- le yıllarca, hazırlık soruşturması dosyasına girmedı. 1. Ordu ve Sı- nin bu olay nedeniyle akli denge- sini yitirdiğinı de belirterek soruş- turmanın bir an önce tamamlan- masını istedi.. Ve Faruk Tuna'yı sorgulayan polisleri belirleyebil- mek amacıyla savcılıkla emniyet müdürlüğü arasında sonu gelmeyen yazışmalar başladı. Bürokratık işlemler ailenin acı- smı daha da arttırdı. Suçlulan bul- mak için valilikten jandarmaya ka- dar 16 bırime gönderilen "emniyet nöbet ve görev çizelgelerTne bak- mak yetiyordu. Yazışmalar yıllarca sürerken sav- cılar, valiler, yöneticiler değişti. Emniyet her defasında savcıhğa farklı isimler bildirdi. dımcısı Mehmet Ağar'ın imzalan dikkat çekti. Bu yanıtlardan birinde ısmi ve- nlen ve Erzıncan'da teleksten so- rumlu polis olarak görev yapan Si- nan Yalçm, talimatla verdiği 17 Ka- sım 1985 tanhli ıfadesinde, Tu- na'nın ölümünden sorumlu tutu- lan 867 kod No'lu ekipte 3 değil 7 kişinin görev yaptığını anlattı. Bu, 5 yıl sonra soruşturmadaki ilk cid- di veriydi. Ancak 19 Kasım 1985 günü îs- tanbul'da sıkıyönetim kaldınldı ve Tuna dosyası da diğer dava ve so- ruşturma dosyalanyla bırlikte Di- yarbakır 7. Kolordu ve Sıkıyöne- tim Komutanlığı'na gönderildi. 'OĞLUM MÜHENDtS OLACAKTI'- 40 yaşlannda bir anne baba düşünün, gencecik oğuDannm katillerini ortaya çıkarabilmek için yıüar, dile kolay on yıllarca mücadele verdL Adaletin peşinde koşru... Tehditler akü™ Anne Emine Tuna,'Oğftun mühendis olacaktı, katillerini bulun'diye feryat ederek yıllarca ağladı, saçlan beyazladı mahkeme kapılanndave oğhınun acısına dayanamayarak beyin kanamasmdan öldü-. kıyönetim Komutan Vekili Korge- neral Nazmı Pozam, 19 Mart 1983 tarihinde Adli Tıp Kurumu Baş- kanlığına. Faruk Tuna ile ilgili otopsi raporunun istenmesine rağ- men bu tarihe kadar gönderilmedi- ğıni vurgulayarak "ash veya sure- tinin çok rvedilikle komutanhğum- za gönderilmesini rica ederim" di- ye yazdı. Sonu gelmeyen yazışmalar Bu tarihten tam 40 gün sonra ba- ba Tuna'yı Asken Savcı CavitÇa- hş çağırarak ifadesini aldı. Tuna, eşi- Öyle ki bu durum savcılan bile çileden çıkardı. Ağar'ın Imzası... Sıkıyönetim savcılanndan Muzaf- ferErkan 13 Kasım 1985 tarihin- de, Milli Savunma Bakanhğı'na yazdığı yazıda. Tuna'nın sorgula- masını yapan polislerin kımlıkle- rinin tespitınin "müşkülatarzetti- ğini" belirterek "Emniyet müdür- lüğünce sağuksiz ve tutarsız bilgi verildiğmi" vurguladı. Birbiriyle çelışen bu yanıtlardan 8 Mart ve 15 Mayıs 1985 tarihli olanlannda Emniyet Müdür Yar- İç karartıcı uygulamalar bir tür- lü bitmedi. Ancak Ahmet Baran Tuna ve avukatı Ergin Cinmen yo- rulmadı, yılmadı, bıkmadı. Cinmen adeta bir hafiye gibı ça- lışarak tek tek başka dosyalardaki polis tutanaklannın altındaki imza- lan inceledi, bu davaya konu olan imzalarla karşılaştırdı. Baba Tuna ise önünde sonunda adaletin tecelli edeceğıni düşünü- yordu. Yine Cumhurbaşkanı'ndan Mil- li Savunma Bakanı'na kadar her- kese mektuplar yazdı, dilekçeler verdi. tstanbul Emniyet Müdürlü- ğü'nden ifade tutanağının altında imzası bulunan polis memurlan- nın kimliğıni sordurmayı başardı. Emniyet Müdür Yarduncısı Meh- met Ağar, bu kez 7. Kolordu Ko- mutanlığı Sıkıyönetim Askeri Sav- cılığı'na yazdığı yazıda, ifadelerin altında imzası bulunanlardan bıri- nın polis Sinan Yalçın olduğunu kesin olarak belirtti. 5 Aralık 1986 tarihli yazıda, Yalçın'ın 867 kod No'lu ekibin amirvekili olduğunu belirterek ifadesine başvuruldu- ğunda diğer imza sahiplerinin tes- pit edilebileceğini kaydetti. 13 Aralık günü de avukat Cinmen, askeri savcıhğa bir dılekçe yazarak "Fafller,soruşturma Istanbul'da ya- püırken dahi kendikrini sakta tuta- bflmişlerse, bu hünerlerini dos- ~~j yaDiyarbakır'daykendahaet- kin ortaya koyacaklardır" di- yerek görevsizlik karan veril- mesini ve dosyanın Istanbul'a gönderilmesini istedi. Aynca, soruşturmayı yanıl- tıcı yanıtlar veren emniyet yet- kilileri hakkında soruşturma yapılmasını istedi... İik dava İlk ceza Tüm çabalara karşın Faruk Tuna'ya işkence yapanlarla il- gili hazırlık soruşturması 8 yıl sürdü. Istanbul Cumhuriyet Başsavcı Yarduncısı Enver Oz- demir. 6 Haziran 1988'de, sa- dece ismi belirlenebilen polis Sinan Yalçın hakkında "katil kasüobnayandarp sonucu ölü- me neden olmak"tan dava aç- tı. Istanbul 5. Ağır Ceza Mah- kemesi'nde 3 yıl 4 ay süren davanın 27 Mart 1990 tarihli duruşmasında Tuna'yla gözal- tma alınan arkadaşı, Yalçın'ı teşhis edince o da, 867 kod No'lu ekipte yer alan arkadaş- lannın isimlerini açıkladı. Mahkeme, 14 Ekim 1991 'de polis Yalçın'ı önce 8 yıl ağır hapis cezasma çarptırdı, son- ra bu cezayı 10 yıl 8 aya yük- seltti. Ancak daha sonra da sa- nığın duruşmalardaki iyi hali- ni gerekçe göstererek indiri- me gitti ve 4 yıl 5 ay 10 gün ağır hapis, 3 ay memuriyetten men cezası verdi. Avukat Cinmen, cumhuri- yet savcüığına yeni bir dilek- çe vererek ortaya çıkan yeni ısimler hakkında dava açılma- sını istedi. Polis Yalçm'm temyiz ettiği karan Yargıtay 1. Ceza Daire- si, 21 Nisan 1992"de oyçoklu- ğuyla onadı. Yalçm mahkûmi- yetinin kesinleşmesinden son- ra suçsuzluğunu kanıtlayabil- mek için "Faruk Tuna'nın di- risini de, ölüsünü de görmedi- ğmi" söyleyerek •yargüamanm yenilenmesini' istedi. Yalçın olayla ilgili araştır- malannı yoğunlaştırdı, Emni- yet'e, Adalet Bakanlığı'na çe- şitli yazılar yazdı. Olay günü izinli olduğunu, nöbetçi ekip- te olmadığını vurgulayan Yal- çm, bin imha edilse bile vali- liktenjandarmaya kadar 16 birime göndenldığini bildirdiği nöbet çi- zelgelerine bakıldığında bu duru- mun anlaşılacağını belirtti. Hatta o dönem Nokta dergisin- de yayımlanan bir haberde, Meh- met Ağar'ın kendisine "Ceza al- dın ama cezaevine girmeyeceksin. Emeklihğin sağlanacak" vaadinde bulunduğunu öne sürdü. Yalçının yargılamanın yenılen- mesi istemi reddedilırken mahke- me 3 Mart 1993'te yme kendisini 4 yıl 5 ay ağır hapse mahkûm etti. Yargıtay 8. Dairesi de bu hükmü 21 Aralık 1993'te oybirliğiyle onay- ladı. TOKUR^A 4 YIL 5 AY HAPÎS tkinci dava sonuçlandı F aruk Tuna'mn işkenceyle öldürülmesinin üstünden tam 22 yıl, Sinan Yalçın'a ceza veribnesinin üzerinden de 11 yıl geçtikten sonra bir polis daha 4 yıl 5 ay 10 gün ağır hapis ve 3 ay meslekten men cezasma çarptınldı. Istanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi, davada yargılanan biri tim şefî olmak üzere diğer dört sanığın ise beraatına karar verdi. Sinan Yalçm davasında yeni isimlerin ortaya çıkması ve avukat Ergin Cinmen'in de suç duyurusunda bulunmasuıdan sonra 17 Kasım 1992 de, Savcı Sezgin Özdemir, 867 No'lu ekibin yöneticisi Necdet Göksel ile polisler Mustafa Soylu, Hüseyin Gör, Yusuf Tokur ve Sebahattin Tür hakkında dava açtı. Dava açıldığında, Rize Emniyet Müdürlüğü Güvenlik Şube Müdürü olan Göksel ile çeşıtli illerde görev yapan diğer sanıklar 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada suçlamalan reddettiler. Olayı aydınlatacak kilit kişi olan Necdet Göksel, daha önceki ifadelerinde de olduğu gibi şunlan söyledi: " Nöbetçi, ild suçhınun geküğmi söyledi ve erkek suçhınun rahatsızBk geçirdiğini söykmesi üzerine Faruk Tuna ile görüştüm. Hastaneye gitmek istediğini ve rahatsız olduğunu söyledi, rengi soluktu. Kendisine neyin var dedim. Bende üiser \ar dedL Olaym eüöavle korktum midemi kramp tuttu dedL Gece nöbetçi olan memura istifrağ edeceğini söylemiş. luvalette istifrağ ederken kusmuğumu yuttum nefes boruma gitti. Bu sebeple hastaneye gitmek istryorum dedL Ben de kendisine ola>ı bümeden hastaneye sevk edemem dedim. Eh'ne bir kâğıt verdim. Bir sahifeye yakm el yazısı ile ifadesini yazdL Ben de sadece paranmı atüm. Hatta vanmdaki lada da yüzleştirdim.'' Göksel, Sinan Yalçm'uı yargılaması sürerken 26 Haziran 1990 tarihinde talimatla alınan ifadesinde ise Tuna'nın 8-9 gün sonra hastanede öldüğünü belirtmişri. Bu ifadede hatta tedavi eden doktorlarla görüştüğünü, onlann kendisine "Kusmukbr nefes borusunu doldurmuş, bu sebeple zehirlendiğini" söylediklerini anlatmış, "_^ubede baskı, işkence yapdmanuştır. Yapüacak zaman da kamıamıştır T ' diye konuşmuştu. 13 Eylül 1995 tarihinde esas hakkındaki mütaalasuıı veren savcı UKi Sezgin, sadece Faruk Tuna'mn kız arkadaşının ifade tutanağında imzası tespit edilen sanık Yusuf Tokur hakkında. "suçu ikrar ettirmek için katfl kastı ohnaksızm, kimin tarafmdan meydana getirüdiği anlaşuamayacakşekilde darpta bulunmak sureth le ölüme sebebiyet vermekten" ceza ısteminde bulundu. Diğer samklar hakkında ise kesin ve inandıncı delil bulunmadığı için beraat karan istedi. Mahkeme tüm samklann beraatını kararlaştırdı. Bunun üzenne a\-ukat Cinmen, davadaki çelişkilere, Sinan Yalçın'la ilgili karara, onun ifadeleri de dikkate alınarak, istenirse 867 No'lu timin ortaya çıkanlabileceğine, suçlulann beraatlannm anlaşılmaz olduğuna dikkat çekerek karan 21 Aralık 1995'te temyiz etti. Yargıtay 8. Dairesi de 11 Aralık 1996 tarihinde. "işkence sonucu öMürme olgusunun karanbkta kahnamag ve ipham perdesmin açdmaa açsmdan" karan esastan bozdu ve sanık polislerin imzalanrun incelenmesinı, eksik soruşturmanın giderilmesıni istedi. Yenlden yargılama Istanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 14 Mart 1997 tarihinde yeniden başlayan yargılama bu kez 5 yil sürdü. 5 yıl süren yargılama sonunda 1 Temmuz 2002 günü lcarannı açıklayan mahkeme, Faruk Tuna ve kız arkadaşını aym timin sorguladığını, ifade tutanağuıdakı dört imzadan ikisınin belirlenebildiğini vurguladı. Bu imzalardan birinin daha önce ceza alan polis Sinan Yalçın'a, diğerinin ise bu davada yargılanan Yusuf Tokur'a ait olduğunu kaydeden mahkeme, Tokur'a önce arthrarak 10 yıl 8 ay ceza verdi. Daha sonra da cezasını duruşmalardaki iyi halini göz önüne alarak 4 yıl 5 ay 10 gün ağır hapse indirdi. Ve üç ay süreyle meslekten yasaklanmasını kararlaştırdı. Diğer sanık polislerin ise beraatlanna karar verdi. SÜRECEK
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle