Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
2O EYLÜL 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA
KULTUR kultur@cumhuriyet.com.tr 15
T ^" Montreal'de jüri özel ödülünü kazanan 'Hiçbityerde' gösterimde
Aayıp şahıslar albümü
Son anda sansürlenmek istendiği Istanbul
Festivalinde Zuhal Olcay'a en iyi kadın
oyuncu ödülûnü kazandınp kısa süre önce ya-
nşma bölümüne katıldığı, Kanada'daki Mont-
real festivalinde dejüri özel ödülüne layık bu-
lunan, kısa filmden ve senaristlikten gelme
metalurji mühendisi, ressam ve romancı Tay-
fun Pirselimoğlu'nun yazıp yönettiği ilk
uzun filmi "Hiçbiryerde", bugün sınema-
larda gösterime giriyor.
Pirselimoğlu'nun annesine ve bütün anne-
lere adadığı "Hiçbiryerde". kaybolan oğ-
lunun izini süren, hayatın sillesini yemiş
bir annenin bugün hikâyesini anlatıyor,
aşama aşama ve süsten, gösterişten ırak, di-
yeceğini bağırmadan, usul usul söyleyen,
ağır, yahn bir sinema diliyle.
istanbul • Mardin hattı
Polisin sağlığında pek dirlik vermediği, do-
ğulu, solcu bir kocadan dul kalmış, hayatta
pek gün yüzü görmemiş, Haydarpaşa Gan'n-
da bilet İcesen Şükran Aksu'yu (Zuhal Ol-
cay), filmin başından itibaren zırt-pırt işini
terk edip karakollan dolaşarak ve önüne ge-
lene 'tanıyor musun' diye fotoğra-
fını göstererek nicedir kayıp
olan 20 yaşındaki oğlu Vey-
sel'i inatla arayıp soruşturur-
ken tanıyoruz. Kocasının
ölümünden sonra varını yo-
ğunu adadığı biricik oğlu-
nun ölmüş olduğuna inan-
mak istemeyen Şükran'a 3
ceset gösteriyor polis, teş-
his etmesi için. Cesetlerden
yüzü parçalanmış olanını,
kasığındaki beninden tanı-
yan Veysel'in sevjgilisi Şu-
le'ye göre (Devin Ozgür Çı-
nar) bu bir süre önce politik
bir cinayete kurban gittiği kesin
olan Veysel'in ta kendisi. Ama
acılı anne umutla, inatla kayıp
ilanını duvarlara yapıştırdığı
oğlunu aramayı sürdürüyor. Mü-
davimi olduğü karakollardaki ka-
ba saba davranışlanna maruz kal-
dığı polislerin tahammül sınırlannı
zorlayarak, eşinin-dostunun acımalarını, mü-
dürün öğütlerini sineye çekerek.
Kolayına gelen acı gerçeği görmezden-bil-
mezden gelmek giderek takıntı halini alıyor
onda. Biteviye soruşturmalarından sonuç ala-
mamasına karşın Veysel'insağolduğu haya-
line sıkı sıkıya tutunan, umudunu yitirmeme-
ye bakan kadın, günün birinde gar berberin-
den (Parkan Özturan), polisin elınden kaç-
mışoğlunun,baba
yurdu
Mar-
din 'de görüldüğü haberini alınca trene atlayıp
Mardin'e gidiyor. Kuşkusuz nice hayat drarnı-
nın yaşandığı, hiç tanımadığı bu 'sarı' coğ-
rafyada bir başına"bir otel odasına sığmıyor.
Alman gazeteciyle görüşmüyor... Şükran an-
nenın, bir başka Veysel'in (Ruhi San) ölüsü-
nü teşhis ederek bir çeşit huzura varacağı bir
finale bağlanıyor, Mardin Yolculuğu. Yansın-
dan şonra dramatik yapıdaki durgunluğu ha-
reketlendiren yoğun duygu yüklü ve samimi,
bazı insancıl sahnelerden (Şükran'la oğlu ol-
mayan Veysel'in yeşil kapılı evdeki buluşma-
lan) geçerek sona eren film, kabaca iki bö-
lümden (İstanbul ve Mardin) oluşuyor.
Sıcaklıflı el yakan bir konu
Bresson'vari bir acı, katlanma, inancı yi-
tirme(me) temalannı ileterek seyirciyi bir
yüzleşme - hesaplaşma fashna sokan film-
de anlatılan öykünün sıcakhğı el yakıyor.
Pırselimoğlu, tip yaratma, mekândan yarar-
lanma, diyalog ve oyuncu yönetimi bakı-
mından geçerli notu alıyor anlatımıyla. Ta-
raf tutmayan, nesnel bir bakışın ürünü film,
günümüz Türkiye'sinden kaydedilmiş (genel-
de suskun kalınan) bir politik kayıp öyküsü-
nü görüntülüyor. Fazla derinleştirilememiş ve
sonunda aramaktan vazgeçen ana karakter
(anne) rolüne cuk oturmuş Zuhal Olcay, alı-
şılmış bakışlannı, mimiklerini çokça
tekrarlasa da. ödüllü perfor-
mansı, umut etmenin de
nerdeyse kendi kendine
yapılan bir işkence ha-
lini aldığını düşün-
dürtüyor ve filmi sü-
rüklüyor.
Kaybolanın ardın-
dan umutla ya da
umutsuz, yapılabile-
cek pek bir şey olma-
dığının altını çizerek
insanın boğazına dü-
gümlenen filmin kad-
rosunda yer alan, ger-
çek hayatta çocuklan
kaybolmuş iki anne de
kendilerini oynuyor.
tnsanlann 'derin dev-
let'in dişlilerinde sürekli
öğütülüp kaybedildıği ve as-
lında kimsenın de bunu ır-
galamadığı genel tepkisizli-
ğin de gitgide kemikleştiği
ülkemizde böylesi bir konuya
Yönetmen, senaryo: Tayfun
Pirselimoğlu / Kamera: Colin
Mounier / Oyuncular: Zuhal
Olcay, Parkan Özturan, Ruhi
Sarı, Meral Okay, Cezmi
Baskın, Devin Özgür Çınar,
Şehsuvar Aktaş, Selçuk
Ufuergüven, Michael Mendl,
Erdinç Dinçer / Mine Film-Luna
Film 2002 (WB).
el atma yürekliliğiyle baştan sempatiyi hak
ediyor "Hiçbiryerde".
Bir iîkence hall:
Bir yakınınm kaybolması...
öteden beri insan haklannın ayaklar altına
alındığı ancak bir süredir AB'ye kabul edil-
mek için (tam bir değişim olmasa da) mecbu-
ri bir yumuşamanın belirginleştiği günümüz
Türkiye'sinden çok tanıdık bir fotoğrafı sürü-
yor önümüze Pirselimoğlu. Anlatılan tabii ki
siyasi bir kayıp öyküsü, ama yönetmenin vur-
guladığı gibi, aslında seyrettiğimiz bir evlat
acısı (bir annenin oğlunu kaybetmesi) çeşit-
lemesi. Ana figür annenin bir bilinmezlik du-
vanna çarptığı çileli arayışı süresince karşı-
laştığı yan karakterlerin de gerçekçi biçimde
yansıtıldığı, omurgası sağlam biçimde çatıl-
mış filmin görsel düzeyine de diyecek yok, di-
yaloglan da bir ilk filmden pek umulmayacak
olgunluk ve dolgunlukta. Kameraman Colin
Mounier'nin her zamanki ustalığıyla sapta-
dığı görüntüler, görkemli mekânlanyla Hay-
darpaşa Gan'ndan, daracık sokaklan, tarihten
gelen, kendine özgü, farklı coğrafi ve kültü-
rel dokusuyla Mardin manzaralanna kadar se-
yirciyi de Istanbullu annenin Güneydoğu yol-
culuğuna ortak ederken Cezmi Baskın, De-
vin özgür Çınar, Parkan Özturan'lann öne
çıktığı oyuncu kadrosu da göz dolduruyor ge-
nelde.
Sinemaya 'ressam gözüyle bakma ayrıca-
lığına sahip' bir yönetmenin paletinden çık-
ma "Hiçbiryerde", e\Tensel bir acının filmi
olmanın üstesinden geliyor sonuçta.
Her erkek
bir adadırE. M. Forster uyarlaması Mauri-
ce'den (1987) beri sempati duyduğu-
muz. 4 Nikâh 1 Cenaze, Notting HU1,
Bridget Jones, vb. gibi son dönemin
popüler filmleriyle ününe ün katan tn-
giliz oyuncu Hugh Grant, üstüne ya-
pışmış o sevimli, tutuk, sarsak jön
imajını değiştirip sürekli sevgili yeni-
leyen, farklı bir karakteri, gözü doy-
maz bir 'kadın avcısı'nı canlandın-
yor son filminde.
Bir Erkek Hakkında. Ingiliz rrüza-
hının öne çıktığı, şirin, sağlam bir ko-
medi. 'Hiç bir erkek tek başına ada
değildir' sözünü tersine çevirip ken-
dini îbiza Adası'yla özdeşleştiren, çi-
çekten çiçege konduğu, boş, bencilce
bir yaşam süren, 40'ınagelmiş, Lond-
ralı mirasyedi Will (H. Grant) günle-
rini kadın peşinde geçirir. Çocuklu be-
kâr anneleri ağına düşürmeyi planlar-
ken tesadüfen tanıştığı bir çocukla zo-
raki arkadaş olur. fntihara meyilli, so-
runlu annesini (T. Collette) memnun
etmek için çırpman, okulda alay konu-
su olan, 12 yaşındaki ama yaşından
çok olgunlaşmış çocuğun (Marcus-
Nicholas Hoult) hayatma girmesi, ço-
cuksu kalmış çapkın müzmın bekânn,
boş yaşamım giderek değiştirecektir...
Her ne kadar Marcus'un Will'deki de-
AbOUt A Boy / Yönetmen:
Chris Weitz, Paul Wertz /
Senaryo: Peter Hedges,
C. ve P. VVeitz / Kamera:
Rami Adefarasin /
Oyuncular: Hugh Grant,
Nicholas Hoult, Toni
Collette, Rachel VVeisz /
Ing. ABD 2002 (UIP)
ğişimi ortaya çıkarması pek ikna edi-
ci gelmese de, baştan sona keyifle iz-
lenen, modern kentli, orta yaşlı erkek-
ler üstüne kotanlmış. Ingiliz zevkinin
de yansıdığı, düzeyli. hoş bir güldürü
sayılabilir Bir Erkek Hakkında.
Daha önce de romanlan (Fever
Pitch, High Fidelity) filme çekilen
ilginç yazar Nick Hornby'nin Abont
A Boy adh çok satan kitabından uyar-
lanan filmi, sulu gençlik komedisi
American Pie ile adlannı duyuran
Amerikalı Chris ve Paul Weitz yönet-
miş.
Hugh Grant 'Bir Erkek Hakkında'da ahşılmış tipini de değiştirmiş.
İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK
Göçmen kuşlardan
yaşam dersleri"Kuşlar - Kanatü Uygarhk"
adıyla gösterime giren belgesel
gerçek bir görsel şölen. Kuşlann
yaşam mücadelesinde birbirin-
den ayn konaklar arasmdaki göç-
ler özel bir yer tutuyor. "Göç bir
vaattir" deniyorfıbnde, yeniden
döneceğine ilişkin bir vaat. Ya-
ban kazları, tumalar, leylekler,
kuğular, kartallar, akbabalar, al-
batroslar, penguenler, birçok kuş
türü.
Yazın son aylannda göçe ha-
zırlanan kuşlar sıcak iklimlere
uçarken binlerce kilometre yolu
geçiyorlar. Içgüdüleriyle sürii-
nün başına geçen kuşlann arka-
sında kanat çırparak büyük bir
mücadeleye giriyorlar. Yolda
molalan var. Beslenip yeniden
güç toplamak zorunluluklan var.
Ama "Ben vazgeçtim" deme ni-
yetleri yok. "Bu kış ben burala-
ra takıüyorum, beni bekleme-
yin" gibi mızıkçılıklan yok.
"Anneciğim, babacığım, benim
yerime siz gidiverin" deme alış-
kanlıklan yok. "Kanadım biraz
ağnyor, siz başlayın, ben size
yetişmeye çalışırım, olmazsa
birileriyle haber veririm" de-
me niyetleri yok. Indikleri yer-
lerde bataklıklardan besinlerini
almaya çalışıyorlar. Doğadan
alacağımız daha nice ders var.
Darwin, "Hayatta kalanlar
güçlüler değil, uyum göstere-
bilenlerdir" demiş. Doğa kendi
koşullannı uyguluyor. Sıcağı sı-
cak, soğuğu soğuk, dağı dağ, de-
nizi deniz. Sen sıcakta kendini
serinleteceksin, soğukta ısıtma-
nın yolunu bulacaksın. Dağa tır-
manacaksın, denizde yüzmeyi
öğreneceksin. "Ben yapamıyo-
rum" diyenin doğada ömrü kısa.
Doğa, kendini koruyabilenlere,
yaşamla uyum gösterenlere. gü-
cünü nasıl kullanacağını bilenle-
re yardımcı.
Ama zalim olan insanoğlu.
Filmde geçen kuşlan \iiran tu-
zakçı avcılar, çevreyi katrana bu-
layan endüstri, hay\r
anlann bes-
lenme alanlannı yok eden orman
yıkımlanna şöyle bir değinilip
geçilmiş. Bir kuşu ayağmdaki
bağdan kurtaran çocukla, göç-
men kuşlara yem veren köylü ka-
dın da insanoğlunun insanca ör-
nekleri.
Film üç yılda üç yüz kişi tara-
fından çekilmiş bir başyapıt.
Okullann yöneticileri, öğretmen-
leri, öğrencileri bu filmi görme-
yi bir ders kabul etsinler. Öğret-
menler bu film üzerine duygula-
n, düşünceleri izleyen kompozis-
yonlar yazdırsın. Öğrenciler
okulda bu filmi tartışsınlar. Işte,
eğitim yılı başında doğayı, este-
tiği, insanlan ve hayvanlan tartı-
şacak bir beyin fırtınasının güzel
birörneği. Sinemalarda oynuyor.
Mutlaka izleyin ve izletın.
KEDİGOZU
VECDİ SAYAR
Sanat Siyasete,
Siyaset Sanata Bakıyor
Sezen Aksu'nun son konserlerı ile gündeme qe-
len'ço/c/cü/füriü/ü/f'teması, siyasi partilerin kampan-
yalarında kullanmak üzere seçtıkleri şarkılar, parti-
lerin milletvekili aday listelerınde yer alan sanatçı-
lar ve hafta başında Istanbul'da toplanan 'Somut
Olmayan Kültürel Miras' konulu UNESCO Kültür
Bakanları Konferansı. 'sanat- siyaset ilişkisi'nl gün-
demin ön sıralarına yerleştıriverdi.
'Şarkılar toplum düzenini tehdit edebilir mi, tü-
ründen anlamsız tartışmaları, şu ya da bu siyasi
partinin üstesinden seçıme katılacağına ya da ka-
tılmayacağına(!) ilişkin açıklamalarla medyada yer
kapmaya çalışan popüler 'sanatçı larımızı bir yana
koyarak, sanatla siyasetin birbirinden beklentileri-
nin neler olabileceğini tartışmakta yarar var.
Her şeyden önce, sanat- siyaset ilişkisinin 'kul-
lanma - kullanılma' ilişkisinden farklı boyutlara ulaş-
ması gerekiyor. Sanatçının siyaseti kişisel 'promos-
yon'una alet etmesi ne denli yanlışsa, siyasetin de
sanatçıyı 'vitrin malzemesi' olarak görme alışkanlı-
ğından kurtulması şart. Bu noktada, sağ partilerle
sol partiler arasında belırgin bir farklılık ortaya çıkı-
yor. Ediz Hun ve Yılmaz Karakoyunlu ya listesin-
de yer veren ANAP bir yana. öteki sağ partilerin ge-
leneksel tavırlarında değişen bir şey yok. Solda ise,
Zürfü üvaneli, Bertian Şimşek (CHP), AhmetTel-
li, Şükrü Erbaş (DEHAP), Vedat Sakman (ÖDP),
Demirtaş Ceyhun (Işçi Partisi) gibi değerli isimler
yer alıyor listelerde. Siyasi partilerimizin sanatçı
adaylar göstermeleri çok olumlu bir şey elbette - he-
le meslek yaşamları ile siyasi çizgileri arasında dört
dörtlük bir uyum bulunan adaylar- ama, biraz da uy-
gulamayı düşündükleri kültür-sanat politikası üze-
rinde kafa yormalan gerekmiyor mu ?
• • •
Sanatçının toplumsal sorumluluk bilinciyle siya-
set alanmda aktif görev almasının yararlı ve hatta
gerekli olduğunu düşünenler olduğu gibi; sanatın si-
yasetten uzak durması, bağımsızlığını koruması ge-
rektiğıni savunan sanatçı, yazar, eleştirmenler de var
(örneğin Doğan Hızlan dostumuz). Ama, bu konu-
da farklı da duşünseler, kültür- sanat alanının emek-
çilerinin ve kuramcılarının siyasi partilerden beklen-
tileri çok farklı değil.
Sanatçının siyaset kurumundan temel beklentisi,
uzun yıllardan bu yana hiç değişmemiştir: 'sanatın
özerkliği'o'm güvence altına alınması, yani siyasetin
ve bürokrasinin güdümünden kurtarılması... Kültür
- sanatta kamusal alanın yeniden düzenlenmesin-
de farklı formüller gündeme gelebilir. Kültür Bakan-
lığı yerinde kalsa da, ortadan kalksa da, başka ba-
kanlıklarla birleşse de, temel çözüm 'yaşayan kül-
tür'ün Bakanlık'ın, yani siyasetin ve bürokrasinin
vesayetinden kurtarılması ilkesine dayanmak zo-
runda.
'Sanatçı aktif siyasete girmesin' dıyenlere sor-
makta yarar var: kültür alanmda 'sıvılleşme'nin sağ-
lanması, kamu finansmanı ile çalışan sanat kurum-
larının'yerindenyönef/m'ilkesidoğrultusunda yeni-
den yapılandınlması, kültüre Verg/muaf/yef/'getiril-
mesi, sanat alanına sağlanacak her türlü desteğin,
siyasal yönlendirmelerden bağımsız çalışacak 'uz-
man' kurullar aracılığı ile gerçekleştirilmesi gibi il-
keleri hayata geçirmek için siyaset yapmaya değ-
mez mi? Elbette sanatçı dostlar, salt bu hedefler için
girmiyortar siyasete. Hepsinin farklı siyasi projeleri
var. Ama, birkaç sanatçının 'içerde' olması, arala-
rından birinin kültürden sorumlu bakanlıkla görev-
lendirilmesi, hiç kuşkusuz sanat alanımıza yeni bir
perspektif getirecektir.
• • •
Sanat örgütlerinin oluşturduğu özerk Sanat Kon-
seyi Girişim Kurulu'nun, yeni hükümetten beklenti-
leri var. Sanata daha çok destek verilmesi, sanat
alanının demokratikleşmesine olanak verecek ya-
sal düzenlemeler yapılması gibi. Ama en önemlisi,
kamu ve sanat alanlarının ilişkisıni düzenleyecek
özerk bir 'Türkiye Sanat Kurumu' oluşturulma-
sı...özerk Sanat Konseyi tüm siyasi partileri bu pro-
jeye destek vermeye çağırıyor.
Elbette, özerk 'Türkiye Sanat Kurumu'nur\ yani sı-
ra, kurulması gereken başka kurumlar ya da özerk-
lik sağlanması gereken kamu kuruluşlan var. Türki-
ye Yazarlar Sendikası'nın CHP'ye yaptığı çağnnın
dikkate alınacağını umuyorum. Türk Dil Kurumu ve
Türk Tarih Kurumu'nun, yeniden özerk yapılara ka-
vuşturulması gerekiyor. Tabii, TRT'nin de... Keşke,
parlamentoya farklı siyasi partilerden çok sayıda
kültür-sanat ınsanı gırse de, hep birlikte kültür-sa-
nat alanının temel sorunlanna çözüm getirecek ya-
sal düzenlemeler için çaba gösterilebilse.
vecdisayar g yahoo.com
BUGÜN
• AYA İRİNİ BAHÇESt nde 'Aya Irini
Bach Günleri' kapsamında 21.00'de 'Bach &
DJ Parti'. Mehmet Okşaner (klavsen), DJ
Erol Derviş ve DJ Yakuza. (0 212 251 56 00)
M BEKSAV'da 15.00'te 'Salgın', 17.00'de
'Tesadüfi Bir Kronolojinin 71 Parçası' ve
19.00'da 'Aziz Michele'nin Horozu' adh
filmlerin gösterimi. (0 216 349 91 55)
M SAFRANBOLU KIZ MESLEK
LtSEStnde 'III. Altın Safran Belgesel Film
Festivali' kapsamuıda 11.00'de 'Belgesel
Film Gösterimi', 14.30'da 'Karfod Dia
Gösterisi'. 15.00'te 'Türkiye'de Belgesel
Sinema' adh panel. (0 370 712 41 14)
KOMEDİ FtUMLERİ FESTİVALİ'NDE BUGÜN
• BEYOĞLU StNEMASI'nda 14.00'te
'Cherbourg Şemsiyeleri', 16.30'da
'Yaramaz Harry', 19.00'da 'Rochefurt'un
Genç Hanımlarf, 21.15'te 'Genç Hanımlar
25 Yaşındayken'. (0 212 251 32 40)
M SİNEMA TÜRSAK LEVTNT'te 14.00'te
'Rastlantının Böylesi', 16.30da 'Ali Baba ve
Kırk HaramUer', 19.00'da 'Lola' ve 21.15'te
'Dokunma Bana'. (0 212 251 67 70)
• ALMAN KÜLTÜR MERKEZt'nde
14.00'te 'VVallace&Gromit', 16.30'da
'Duruşma', 19.00'da 'Toto ve Kadınlar'.
(0 212 249 20 09)
• FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZt'nde
14.00'te 'Toto Ev Arıyor'. 16.30'da 'Toto Eş
Arıyor' ve 19.00'da 'Ali Baba ve Kırk
HaramUer'. (0 212 252 61 55)