Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2002 PAZAR
OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusıa cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
BöyleSeçfcnttnazOlsııı!
Evet, dedi dostum. "Herkes kendi takımını se-
çiyor..." Aday listelerine bir göz attıysanız, parti li-
derlerinin kendi "takımlarım", yıllardır başında bu-
lunduklan takımlannı, baş köşelere yerieştirdikle-
rini görmüşsünüzdür!
Bu ışin baş şampiyonu hiç kuşkusuz Deniz Bay-
kal!.. Uç yıl önceKİ seçimde nasıl koskoca CHP'yi
Meclıs dışı bıraktıysa, yine aynı yolda direniyor!
Seçilecek yerierde hep yakınlan, hatta "adam"\a-
n... Değişme, uyanma, gerçekleri görme diye bir
şey yok. Son yıllann gözde polrtikacısı, "Ben poli-
tika bilmem" diyen politikacısı, "Ben iktisat bilirim "
diyerek ülkeekonomisini bir buçuk yılda çökme çiz-
gisine getiren Kemal Derviş Bey'i detekeline ala-
rak üstün başanlar kazanacağını sanan Deniz Bay-
kal!..
Yalnız o değil elbet!.. Tansu Çiller'den Bülent
Ecevrt'e, Ismail Cem'dert Mesut Yılmaz'a, Re-
cai Kutan a, Devtet Bahçeli'ye kadar bütün lider-
ler dar kadrolarını. bılinen deyımle "kendi" takım-
lannı korumuşlar. Geçen gün bırgazete manşetin-
de gördüğüm gibı: "Beş lider demokrasisi"...
Böyle seçim olur mu?
Hep aynı yanılgıda, çıkmazda, yanlışta diren-
mekl.. Iplen elterinden kaybetmemeki.. llle onlar baş-
ta olacak, ille onlar aralarında çekişecek, ılle onlar
hükümet kuracak-kuramayacak! Ama her zaman
değişmez takımlarıyla birlikte sahneye onlar çıka-
cak, meydan meydan dolaşacak, Meclis'e bir kez
daha aynı adamları sokacak!..
Böyle seçim olmaz, olamaz! Daha doğrusu ol-
maz olsun!
3 Kasım seçimıni ertelemek isteyenler bunu özel
hesaplanyla istiyorlar, biliyorum... Ama bir gerçek
var, o da bu seçimin ertelenmesinin ister istemez
kaçınılmazlığı!.. Hani Seçim Yasası, Partiler Yasa-
sı değiştirilecekti? Hani lider sultası demokrasiye
aykırıydı? Hani AB kriterlenne uyulacaktı? Hani
halk, kendi temsilcilerini kendi eliyle belirleyecek-
ti? Yıllardır degişmeyen kadrolar yenilenecekti?
Hiçbir partinin, hiçbir liderin halka sunduğu "ye-
ni" bir önerisi yok... Söyledikleri hep eski geveze-
likler! Şimdiye dek bir tek Işçi Partisi bir seçim bil-
dirgesi yayımladı ama nedense tüm medya bu par-
tinin adını bile anmıyor!
En azından ellı yıllık bir demokrasi arayışı içinde-
yiz. Yarım yüzyıl öncesini, o günlerin politikacıları-
nı, liderlerini arayacak dururna gelmedik mi?
Her şeyden önce 3 Kasım tarihi değiştirilmelidir.
Bu liderlerie, bu liderlerin A 'fatom'larıyla gerçek-
leştirilecek bir seçim boşuna zaman yitirmektir. Bu-
nu, aday listelerine bir göz atan her yurttaş kabul
edecektir sanırım.
tser:
Fazıl Say
Oiızenteyen:
Nâztm Hibnet Kukûr
Sonot Vakfı
GencoErkal ,
Şarktac Senab Erener
Güveoç Dağüstün
fiyonor Ibrahim Yavct
Şef: Naci Özgüç
• KulUtT&akantığrhmir
SenfomörkestrosL • KiiksJt
Bakanltğı Devfet Çofoesfi Korosu
• TRTAnk&a Ra<fyosu Çoksesh
Korosu ' Çocuk Sofe'er
Koro YBnttmenivi:
Bnara Kgnmon - Ibrahim lonc
16 Eytül2002 Pazarus SaatZl.
Hort^e Ceml Topmkı AçUma
Î.C KBhürBakan!
'Lüzumsuz îşler Kâtibi'
Tarih, acımasız bir "Engizisyon Yargıcı" değildir.
Adeta, parmağımızı şıklattığımızda yanı başımızda
bitiveren bir "yardım meleği"dir. Her şeyi zamanın
süzgecinden geçirdiği için de "önemli doğrular
bütünü"dür. Lüzumsuz işler kâtibi değil!..
. Dr. M A H I R AYDEV Sinop Egitim FakültesiDekanı
B
izim yerimizde bir baş-
ka ulus olsaydı, tüm
dünyaya "tarüT satar-
dı. Holh/wood'un, Yü-
züklerin Efendisi türün-
den fılmlerle "hayaF sattığı gibi...
Hetn de insanlık tarihinin erdemle-
rinden örnekler sunarak...
Dünyanın en seçkin uluslanndan
biriyiz. Tarihsel öncelik ve büyük-
lük sıralaması yapüsa, ilk üçe rahat
gireriz. Ama biz tarihe, "tarih" gı-
bi bakmıyoruz, onu seviyoruz. San-
ki ze>1inyağb taze fasulyeyi sever
gibi. Oysa tarih sevilmez. O bir ol-
gudur ve aynen kabul edilir, hoşu-
muza gitmeyen yanlan olsa da...
Öğrenciliİc yıllarımızın, genel-
likle en sıkıcı dersi olmuştur. Yıl-
lar geçip toplumda saygın bir yer
edindiğimizde, tarihsel bilgiye ge-
reksinım duyanz. Hele de yurtdı-
şma çıkmca, bize sorulan sorular kar-
şısında. "Ülkeme döndüğümde ilk
tşnn tarih öğrenmekolacak" deriz.
Tarih konusuna, ulus olarak nasıl
baktığımızı birlikte değerlendire-
lim mi? Gelin öyleyse:
Tarihimiz parçalıdır: Onu üç dö-
neme ayırmışız. Her birimiz ayn
bir parçasını beğeniriz: Orta Asya
Dönemi, Osmanlı Dönemi, Cum-
huriyet Dönemi. Siz hiç bahçeniz-
deki çiçekleri. birbiriyle bağlantısı
olmayan üç parçalı hortumla sula-
dınız mı? Tarihimiz ipoteklidir Ta-
rihsel olaylan, siyasal görüşümüze
göre sahipleniriz. Kimimiz Erge-
nekon Bayramı'nı kutlar, kimimiz
istanbuTun Fethi'ni. Oysa her bir
olay, bizleri bugünlere çıkaran mer-
divenin oasamaJdandır. Tarihimiz
amaçsızdır: Tarihin amacı, geçmi-
şe özlemsel (nostaljik) biryolculuk
değildir. Içinde, günümüz sorunla-
nnın çözümü. yannlann öngörüsü
olmalıdır. Günümüz sorunlannı çö-
zemediğimizde "duygusal kolayn-
ğı" seçiyor, geçmişle avunuyoruz.
Tarihimiz abartılıdır: Sanki dün-
yada bizden başka bir büyük ulus
yoktur. Bağışlayın. "mısrtarlasın-
da koçanlarakıhçsaDar" gibi mi ka-
zandık savaşlan? Bilgı, beceri. tek-
noloji, politika, insan faktörü, tak-
tik yok muydu? Düşmanı küçültür-
ken başanmızı da küçültüyoruz.
Tarihimiz özentüidir Geçmişin
hep güzel değerlerini dile getiririz.
Duvarda gördüğümüz çerçeveli bir
güzel yazıya bakıp, eskiden herke-
singüzel yazdığıru düşünürüz. 0 ya-
zı, yazıldığı zaman da güzel olma-
saydı, çerçeveyegirmezdi. Geçmi-
şi idealize ettiğimizde, günümüze
haksııdık ediyoruz.
Tarihimiz karşılıksızdır Yalnız
kendimizden söz eder, karşılaştır-
ma yapmayız. Arka planına bak-
maz, nedenini sormayız. Oysa bü-
yük, küçük, iyi, kötü, doğru, yan-
uş "birşeyegöre"dir. VimusEmrede
"en insanaT değerleri okurken on-
lann yaşandığını sanınz. Oysa o
konular, Moğol baskısı altında bu-
nalan Anadolu insanı için
u
özlem
penccneteri''dir. Tarihimiz sahipsiz-
dir: Oslo'daki Kon-Tiki Müzesi'ni
görenler bilir. Güney Amerika ile
uygarlık bağını karutlamak için na-
sü bir çaba içindeler? Bizden bir ör-
nek: Di\Tİği Ulu Camii, neredeyse
800 yılhk, UNESCO'nun koruma-
sı alnnda ve dürrya çapında bir eser.
Başka bir ulusun olsaydı "cam fa-
mıs" içinde saklanırdı. Bizde ise ya
kapı-penceresi çakrur ya da çinile-
ri. Tarihimiz sonuçsuzdur: Geçmış-
te, zaman harcayıp. bedel ödediğı-
miz olaylann sonucundan yararla-
namıyoruz. Ve birdahayapılmama-
sı gereken "yanlışlıldar" olabilece-
ğini kabul etmiyoruz. O zaman da
"dön baba, dönefim" oluyor. Tarih
anlayışımız, günümüz olaylarına
da böyle yansıyor. Ne zaman bir
şey başarsak, hemen "taıih vazdık"
diyoruz. Oysa yaşanan olaylarda, ta-
rih yazıhnaz, ancak yapıhr. Tarihi,
tarihçiler yazar. Ostelik olaylann
üzerinden yaklaşık 50 yıl geçtik-
ten sonra...
Bir süredir, sporla ilgili bir rek-
lam \f
ar televizyonlarda. Üslubuy-
la, Türk Dil Kurumu'nun kulakla-
nnı çınlatıyor... Slogan tümce çok
kısa: "Türklergefiyor!" Tam bir or-
taçağ mantığı! Üsteük, AB'ye gir-
mek için uğraştığımız şu günler-
de... Bilirmisiniz, 500 yıl önce Av-
rupa'da yaramazhk yapan, uyuma-
yan çocuklan "TürldergeBvvr" di-
ye korkuttuklannı? Geçenlerde te-
levizyonda, bir tarih dersinin anla-
hmına rastladım. Konuşmacı, ders
boyunca notlanru okudu ve bize de
adeta *vesikahkn
poz verdi. O ka-
dar uzun süre aynada kendisine bak-
sa, sıkıhrdı. Teknolojik iletişimi ya-
şıyoruz. Konuyurenklendirecek hiç
materyal yok muydu?
TBMM'de AB Uvıım Yasalan
görüşülüyor, hemen ardından "ta-
rih yazmaktaıT sözediliyor. Falan-
ca şarkıcıya bakıyorsunuz "tarih
onu \azsm* istiyor. Uzun yıllar, Ata-
türk tlkeleri ve Devrimleri Enstitü-
lerinin başına, Atatürkçülügün sem-
tine uğramayanlan getirdik. Ders-
lerde, 19 Mayıs 1919'a bir türlü ge-
linemedi. Abartmayı severiz ya,
"Tarih Araştırma ve Uygulama
Merkezferi" kurduk. Çanakkale Sa-
vasrnınuygulaması nasıl olur, doğ-
rusu merak ediyorum. Bir bü>ük-
şehir belediyemiz bez afiş asmış:
"Uhı önder tdndeviz" diyor ve al-
unda "*K Atatürk" yazıyor! Aradan
80 yıl geçtiğı halde "bir arpa bq>Ti
vtd" alamadığımızm. konuyu mo-
dalaştırdığımızın, yapar gibi görü-
nüp yapmadığımızın resmidir...
Yıllardır ünrversitede Devrün Ta-
rihi dersleri anlatıyorum. Ve öğren-
ciler adına üzülüyorum. Çünkü öğ-
retememış, bıktırmışız. Ayiu konu-
lan ortaokul. lise ve üniversiteye
hazırlıkta üç kez görüyorlar. Yine
de bilemiyorlar. Üniversitede dör-
düncü kez karşılaşıyorlar. Bıkkın-
lığı silmek. doğru\ı
u öğretmekten
zor...
Bu olumsuzluklarda. biz tarihçi-
lerin payı büyük. Çünkü verdiği-
miz bilgiler, aynnusız (detaysız) ve
neredeyse insansız. Sanki onlar in-
san üstü varlıklardı ve biz, yani bu-
günün insanlan, onlarla "ajiu zin-
dre halka'" olamazdık. Ve bağlan-
tı kuramaz. ömek alamazdık.
Toplumlann zamandan elde et-
tiğı birikime kültür denir. Bana gö-
re 21. yüzyıl, bir "Kültiir Yüzjilı''
olacaktır. Teknolojide hızla ilerler-
ken insanı göz ardı ettik, ruhlanmı-
zı geride bıraktır. Resmi politikalar
değer yitirirken si\il toplum ve in-
sancıl değerler gittikçe öne çıkryor.
Uygarlıklar Beşiği Anadolu, yüz-
yıllann süzgecinden akıp gelen hoş-
görülü, birleştirici ve paylaşımcı
kültür değerleri ile doludur. Bu de-
ğerlere söz hakkı verilmezse aykı-
n, fanatik ve çığırtkan yaklaşımlar
gündeme gelecektir. Bugünlerde
içinde bulunduğumuz tüm sıkınn-
lara karşın iddia ediyorum: Türki-
ye'de \aşamak bir avantajdır. Ve
"ülkemizin önümüzdeki yıllarda
karşdacağısorunlar,bu avantap kul-
lanıp kullanamadığımızla"' ilgili
olacaktır.
Tarih, acımasız bir "EngizisTOD
Yargıa'' değildir. Adeta. parmağı-
mızı şıklattığımızda yanı başımız-
da bitiveren bir "jantanmele0'
1
dir.
Her şeyi zamanın süzgecinden ge-
çirdiği için de "önemlidoğrular bü-
tünû"dür. Lüzumsuz işler kânbi de-
Cuius Regio Eius Religio.
Prof. Dr. Naci KEPKEP
^? Vjjılü bir siyasetçimiz günlerce
I I süren görüşmeler dizisinin so-
\**s nunda birparüde kararkıldı ve
birkaç günü kapsayan uzun görüşme-
lerden sonra bu partiye katıldı. Bu-
nun kesinleştiğini televizyonda izler-
ken. yazının başlığında yer alan de-
yim akJıma geldi. Bu deyimi öğren-
dığim ülkede, belki de onun kaynak-
landığı konuyu ve tarihi vurgulamak
içindir. deyim, başlıkta yer aldığı gi-
bi. Latince olarak dile getirilir.
Günümüzde kullanıldığında du-
yunca (vicdana) sığdınlamayan. in-
sanlığın ortak değer yargısına ters dü-
şen bir bağımlılık olgusuna işaret
edilmek istenir; oysa bu deyim yüz-
villaröncesinde ilk kez kullanıldığın-
da bir banş antlaşmasında "ujıılma-
sı gereken bir flke" olarak ortaya kon-
muştu.
On altıncı yüzyılın ortalannda
Kutsal RomaCermen İmparatorlu-
ğu varlığını sürdürmektedir. Yeni-
den Doğuş (Rönesans) ve reform
dönemi başlamışhr ama. henüz et-
kisi tam olarak yansımamıştır. Bin
yılı aşan ortaçağ düzeni, bazı küçük
gelişmelere karşıa tüm ağırlığı ile sür-
mektedir. Luther"in Katolik Kilise-
si'ne başkaldınsının üzerinden yüz
yıl geçmiştir ve geçen bu süre içeri-
sinde mezhep çatışmalannda on bin-
lerce insan ölmüş, çatışmayı sona
erdirmek için bazı antlaşmalaryapıl-
mış, ancak çatışmalar tam olarak
durdurulamamış. mezheplerarasm-
da gerçek banşa henüz ulaşılamamış-
tır. Bilindiği gibi, ortaçağın temel
özelliği feodal düzen'dir. Bu düzen-
de imparatorluk irili ufaklı krallık-
lara. prensliklere, beyliklere bölün-
müştür. En tepede imparator olmak
üzere hiyerarşik bir düzen oluştu-
rulmuştur; buna koşut bir dinsel hi-
yerarşı de \ardır. Ancak bu hiyerar-
şik düzenin varlığı beylerin. prens-
lerin birbirleriyle çatışmasına engel
değildir.
Bireyin, bu düzende, emrinde ol-
duğu Ek>"in bir işçisi ve gerektiğin-
de onun bir savaş eri olmanın dışın-
da. önemi ve özelliği yoktur. Topra-
ğa bağlıdır. dolayısıyla bulunduğuye-
ri terk edemez. Istenilen yerde otur-
mak, istenilen yerde çalışmak, veri-
len gelir neyse onunla yetinmek. ki-
lisenin istediği gibi bir dindar olmak
onun görevidir. Emrinde olduğu
Bey'e tam anlamıyla bağlıdır; öyle
ki yargılama hakkı bile Bey'e aittir.
insan haklan, düşünce özgürlüğü.
duyunç (vicdan) özgürlüğü, bireyin
onuru. bireyin düşünce namusu gi-
bi kavTamlann tartışmaya açılması-
na henüzyüzyıllar\Brdır; dolayısıy-
la on altıncı yüzyılın ortalannda ın-
sanlar genelde itaat eder. hiçbir şe-
ye karşı çıkmazlar. Ortaçağ düzeni-
ni sarsan ve giderek ortadan kaldı-
ran temel etmen, öbür etmenlerin
yanı sıra, Luther'in başlattığı baş-
kaldındır. Bueylem, yüz yılı aşan sa-
vaş ve çatışmalara neden olurken.
değişimin fıtilini ateşleyen bazı çö-
zümsüzlüklerde yarattı. Yıllarca sü-
ren mezhep çatışmalannda prens-
likler. beylikler zaman zaman el de-
ğiştirdi. Bu el değiştirmeler sonu-
cunda bazen halkı Luther'ci olan bir
bölge KatoUk bir Bey'in eline geç-
tı ya da halkı Katolik olan bir bölge
Luther'ci bir Bey'in eline geçti. Ba-
zen de, özellikle de Lutherci başkal-
dıruun başlangıç döneminde. her-
hangi bir el değiştirme olmaksızın.
Feodal Bey'ı ziyarete gelen konuk ya
da konuklaruzun söyleşilerden son-
ra onun mezhep değiştirmesini sağ-
ladılar. Sonuç aynı idi: Yöneten ile
yönetilenlerin mezhepleri birbirinden
farklı duruma gelmişti. Böyle bir
durum Ortaçağ düzeninde düşünü-
lemezdi. dolayısıyla bilinen herhan-
gi bir çözüm de yoktu.
Her zaman olduğu gibi. fiili du-
rum hukuksal çözümlerini de yarat-
tı. 1555yılındaAugsburg'dayapılan
Ceplere şenlik!L216 L1184 Melodi £LL ,ş
M683 Yandım - Mazhar Alanson
M708 Psikopat - Mazhar Alanson
M682 Neden - Candan Erçetin
M724 XI Intro-Nil Karaibrahimgi»
M723 Dağlan Deldim - Özlem Tekin
M706 Sevdim Seni - Aşkın Nur Yengi
M392 Bir Teselli Ver - Orhan Gencebay
M564 Zor - Nev
M248 Yıldızlann Altında
M420 Ah Bu Hayat Çekilmez - Erol Evgin
M241 Samanyolu
M378 BU Gece Barda
Beğendiğiniz resmin ve melodinin kodunu yazm. 2222'ye yollayın.
Yukandakî turuncu ve lacivertle yazılmış kod numaralannı Nokia'larda kullanabilirsiniz. Turuncu ile yazılmış kod numaralannı Ericsson için E, Siemens için S yazarak kullanın
(Ömak: Ericsaon: M6Z1 E. Samem. MSZ1 S). ResimCell ve MelodiCell'e uyumlu telefon modelleri: Nokia; 9210, 9110, 8890, 8850, 8810, 8310, 8210, 7110, 6310, 6250, 6210, 6150, 6110,
5510, 5110, 3310, 3330,3210, 6090. Ericsson; T2Oe, T39, T68. Siemens; S45, ME45. Yalnızca MelodiCell'e uyumlu telefon modelleri: Samsung; R220, N620. Motorola; V60İ. Diğer uyumlu
telefon ve modelleri Turkcell'in intemet adresinden öğrenebilirsiniz. 4440532 - 4440535 www.turkcell.com.tr
Bu servisler Turkcell için 2 kısa mesaj,
Hazır Kart için 4 kontör olarak ücretlendirilir. HAZIRKART. TURKCELL
dınlerarası banş antlaşmasuıda "cu-
ins regjo eiusreligio'".yani "kimin üt-
kesi ise onun dini~ ilkesi getirildi.
Buna göre ülkenin hükümdan teba-
asının mezhebini de belirleyecekti.
Böylece Ortaçağ Avrupası'nın ege-
men ideolojisi. feodal düzenin değer
yargılanna uygun yöneten-yönedlen
Üişkisi yeniden kuruluyordu. Ancak,
düzeni oluşturan kurallar yeniden
yerli yerine konmuş olsa da, bir şey-
ler değişmişti. Gerçi insan haklan,
düşünce özgürlüğü, duyunç özgür-
lüğü, düşünce namusu gibi günü-
müzün değerleri henüz bilinmiyor-
du ama, hiç olmazsa tek bir konuda.
din konusunda. bireyin onuru, o dö-
nemde de geçerli bir değerdi. Top-
lumsal yaşamın her alanında birey
önemsenmez ve toplumun küçük bir
parçası olarak algılanır idiyse de, din
konusunda Tanrı ile birey olarak kar-
şı karşıya idi ve bu konuda söz hak-
kı olduğuna inanagelmişti. Bu yeni
kurala göre bu alanda da söz hakkı-
nı kaybediyordu. {mparatorluğun üst
düzey yönetenleri, "kimin ülkesi ise
onun dini" ilkesini getırerek düzeni
yeniden oluşrunırken, yeni çatışma-
lara neden olabilecek bu olumsuz
durumu yarattıklannın da bilincin-
de olsalar gerek. sözleşmeye koy-
duklan birbaşka madde ile bu olum-
suzluğu ortadan kaldırmaya çalıştı-
lar. Buna göre herhangi bir
kimse uyruğu (tebaası) ol-
duğu bey ya da prens ile
farklı mezhebe sahip ise ve
mezhebini değiştirmek is-
temiyorsa. o bölgeden ay-
nlma ve kendi mezhebin-
den biryönetenin bölgesine
gitme hakkına sahip oluyor-
du. Augsburg Antlaşması'nı
izleyen dönemde kaç kişinin
bu haktan yararlanıp. yöne-
teni ile ters düştüğü, bölge-
sinden aynldığı, bilinmez.
Büyük bir olasılıkla çok az
sayıda kişi onurunu koru-
mayı yeğleyip, tehlikelerle
dolu bu zor olan yolu seç-
miştir; zor olanı göze alama-
yan öbürleri ise inanılması
zor, birbirinden değişik ge-
rekçeler ıleri sürerek dinle-
rini değiştirmiş, yönetenine
uyum sağlamış ve yerierin-
de kalmışhr.
Günümüz Türkiyesi'nde
yaşayan bizler, Ortaçağ Av-
rupası'nda olmadığımıza se-
\TnmeliyTZ. çünkü günümüz-
de düşledikleri parlak gele-
cekten (ikbalden) vazgeç-
meyi yeğleyebilenler. baş-
ka herhangi bir tehlikeyle
karşı karşıya kalmaksızın.
düşünce namuslannı koru-
yabilirler. Bu bir kahraman-
lık bile sayılmaz.
PENCERE
v
Beyaz Adam'ın
Uygarlık Raconu...
11 Eylül'ün birinci yıldönümü bütün dünyada
enine boyuna yankılandı...
Törenler düzenlendi...
Ağıtlaryakıldı...
Hiç kimse Divan şairi gibi "Dökülen mey, kırılan
şişe-i rindan olsun" diyemezdı...
Yıkılan iki gökdelendi...
Dökülen insan kanı...
Yıkılan gökdelenler New York'un göbeğindeki
"Dünya Ticaret Merkezi'nin ikizlerinden oluşuyor-
du; dökülen kan Amerikalınındı...
Boru mu?..
21 'inci yüzyılın uygar dünyasında, Amerikan top-
rağı kutsal; Amerikalı dokunulmaz...
Ortaçağda da senyörün şatosu ile ailesine kim-
se yan bakamazdı...
11 Eylül bu bakımdan belkı de yeni bir çağın
başlangıcı sayılabilir...
•
Amerikalı sarsıldı..
Nasıl sarsılmasın ki?..
11 Eylül hem kendisini hem kurduğu düzeni teh-
dit ediyordu...
Avrupa'daemperyalistsömürgecinin benzerkay-
gısını Jacques Prevert şöyle vurgulamıştı:
On iki lokma ekmeğe kazanılmış
On iki konak içinde
On iki adam ağlıyor hıncından
On iki banyo teknesi içinde
Kötü bir telgraf almışlar
Kötü bir memleketten
Kötü bir haber
Yerlinin bin
O memlekette
Kalkmış ayağa birden çeltik tarlasında
Ve acı acı gülerken
Bir avuç pirinç savurmuş
Göklere doğru.
"Beyaz Adam" kendi evınde kurduğu mantıkla
tüm dünyayı avuçlarının içinde sayar.
20'nci yüzyılda yaşanan Birinci ve Ikinci Dünya
Savaşları, "Batı'nın iç savaşlan"ö\r.
'Dünya Savaşı' deyışi 'Beyaz Adam'm kendisi-
ni yerküreyle özdeşteştirmesi olgusunu vurguluyor.
Yoksa ne Kongo Belçıka'ya saldırmıştır, ne Hindis-
tan Ingiltere'ye, ne Habeşıstan Italya'ya. ne de Vi-
etnam Fransa ya da Amerika'ya...
Amerika 11 Eylül'de 'Beyaz Adam'\n mantığının
dışında bir saldırıyı yaşadı...
Lanet olası terör, nasıl olur da Amerikalının evi-
nin kapısına dayanır?..
Amerika dipten doruğa yaşadığı güven sarsın-
tısını dengelemek için, uzaya ilk çıkan kozmonot
Gagarin'in yukardan bakışla "Mavi bir portakala
benziyor" dediği yeryuvarlağının öteki yüzündeki
Afganistan'ı işgal ettı...
Yeryüzünün en zengin ülkesinın en yoksul ülke-
sine el koymastyla sorun çözüldü mü?..
11 Eylül saldınsının birinci yıldönümündeyiz;
Amerika komşumuz Irak'ı vurdu vuracak...
Savaşın eli kulağında!..
Dünyanın en zengin ülkesi, en fakir ülkesini iş-
gal etmekle yetinmiyor; Irak'ı ele geçirip petrol zen-
ginliklerine doğrudan el koymanın savaş planlama-
sınıyapıyor...
Terör insanhğın baş belası...
Ancak 11 Eylül'ün birinci yıldönümü, uygariığın
insanlaşması için Batı'nın daha yüz fınn ekmek ye-
mesi gereğini de ortaya koyuyor...
Batı doymuyor...
Vah uygariık vah!..
Aİ*
www.kulturgezileri.com
TOBAV
DEVLETTİYATROSU
OPERA VE BALESİ ÇALIŞANLARI
YARDIMLAŞMAVAKR
DUYURU
Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi
Çahşanlan Yardımlaşma Vakfi, (TOBAV)
Çocuk Korosu, amatör çoksesli koro, amatör
tiyatro topluluğu ve çocuk balesi yetiştirme
kurslan açacaktır.
Çağdaş Türkiye"mizin gelecekteki kültür ve
sanat yaşamında yer almayı düşünen, müzik,
bale ve tiyatro yeteneği olan sevgili
çocuklanmızın, gençlerimizin,
yetişkinlerimizin, açacağımız kurslara
katılmalannı bekliyoruz.
Kayıt ve bilgi için:
TOBAV Tel: 446 58 50
BAYBUKT ASIİYE HUKUK
MAHKEMESİ'NDEN
EsasNo: 1997-309 Karar No: 2000-101
Davacı DSİ Genel Müdürlüğü \ekıllen Av. Hikmet Be-
kar-Av. Nejat Polat tarafından davalılar Bayburt Merkez
Çiçeklı Köyünden Naciye Dak ve 15 arkadaşı aleyhine açı-
lan tescıl davasının mahkememizce yapılan açık duruşması
sonunda \enlen karar özetı; Da\anın kabulüne, Bayburt llı
Merkez Çiçeklı Köyünde kayıtlı 31600 m2 yüzölçümünde-
ki 453 Nolu parsel ve DSİ projesindeki 23 parsel numara-
sıyla göstenlen ve mülkıyeti davalı tarafa aıt taşınmazın
krokisinde B harfi ile göstenlen 2200 m2'lik bölümünün
iptali ile davacı DSİ Genel Müdürlüğü adına tapuya tescili-
ne. 3.800.000 TL. vekalet ücret, 96.423 000 TL. yargılama
giderinin davalılardan ahnarak davacı tarafa ödenmesine,
1.651.000 TL'lık bakiye harcın dasalılardan aluıarak hazi-
neye irad kaydına karar venlmış olup, karar davahlar Bay-
burt tli Çiçekli Köyünden 1- Naciye Dak 2- Alı Kemal Dak
3- Şahsenem Dak 4- Cezmınur Yaz 5- Alı Nuri Dak 6-
Mustafa Dak 7- Meliha Dak (Keleş) 8- Halil Dak 9- Yücel
Dak 10- Ayşe Dak (Ersoy) 11- Cafer Polat 12- Zafer Polat
13- Türkan Polat 14- Nuran Polat 15- Murat Polat 16- Şük-
ran Polat (Dak)'a tebliğ edılemedığinden ılanen teblığıne
karar venlmiş olup. ışbu ilann yayınlandığı tanhten itiba-
ren i gün sonra davalı tarafa tebliğ edilmiş sayılacağı. ka-
nunı süreler içerısınde temyız talebınde bulunmadıkları
takdırde karann kesınleştınleceği teblıgat kanununun 213
ve müteakip maddelen gereğınce ılanen tebliğ olunur.
Basın" 56085