12 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 15 EYLÜL 2002 PAZAR OLAYLAR VE GORUŞLER olay.gorusıa cumhuriyet.com.tr EVET/HAYIR OKTAY AKBAL BöyleSeçfcnttnazOlsııı! Evet, dedi dostum. "Herkes kendi takımını se- çiyor..." Aday listelerine bir göz attıysanız, parti li- derlerinin kendi "takımlarım", yıllardır başında bu- lunduklan takımlannı, baş köşelere yerieştirdikle- rini görmüşsünüzdür! Bu ışin baş şampiyonu hiç kuşkusuz Deniz Bay- kal!.. Uç yıl önceKİ seçimde nasıl koskoca CHP'yi Meclıs dışı bıraktıysa, yine aynı yolda direniyor! Seçilecek yerierde hep yakınlan, hatta "adam"\a- n... Değişme, uyanma, gerçekleri görme diye bir şey yok. Son yıllann gözde polrtikacısı, "Ben poli- tika bilmem" diyen politikacısı, "Ben iktisat bilirim " diyerek ülkeekonomisini bir buçuk yılda çökme çiz- gisine getiren Kemal Derviş Bey'i detekeline ala- rak üstün başanlar kazanacağını sanan Deniz Bay- kal!.. Yalnız o değil elbet!.. Tansu Çiller'den Bülent Ecevrt'e, Ismail Cem'dert Mesut Yılmaz'a, Re- cai Kutan a, Devtet Bahçeli'ye kadar bütün lider- ler dar kadrolarını. bılinen deyımle "kendi" takım- lannı korumuşlar. Geçen gün bırgazete manşetin- de gördüğüm gibı: "Beş lider demokrasisi"... Böyle seçim olur mu? Hep aynı yanılgıda, çıkmazda, yanlışta diren- mekl.. Iplen elterinden kaybetmemeki.. llle onlar baş- ta olacak, ille onlar aralarında çekişecek, ılle onlar hükümet kuracak-kuramayacak! Ama her zaman değişmez takımlarıyla birlikte sahneye onlar çıka- cak, meydan meydan dolaşacak, Meclis'e bir kez daha aynı adamları sokacak!.. Böyle seçim olmaz, olamaz! Daha doğrusu ol- maz olsun! 3 Kasım seçimıni ertelemek isteyenler bunu özel hesaplanyla istiyorlar, biliyorum... Ama bir gerçek var, o da bu seçimin ertelenmesinin ister istemez kaçınılmazlığı!.. Hani Seçim Yasası, Partiler Yasa- sı değiştirilecekti? Hani lider sultası demokrasiye aykırıydı? Hani AB kriterlenne uyulacaktı? Hani halk, kendi temsilcilerini kendi eliyle belirleyecek- ti? Yıllardır degişmeyen kadrolar yenilenecekti? Hiçbir partinin, hiçbir liderin halka sunduğu "ye- ni" bir önerisi yok... Söyledikleri hep eski geveze- likler! Şimdiye dek bir tek Işçi Partisi bir seçim bil- dirgesi yayımladı ama nedense tüm medya bu par- tinin adını bile anmıyor! En azından ellı yıllık bir demokrasi arayışı içinde- yiz. Yarım yüzyıl öncesini, o günlerin politikacıları- nı, liderlerini arayacak dururna gelmedik mi? Her şeyden önce 3 Kasım tarihi değiştirilmelidir. Bu liderlerie, bu liderlerin A 'fatom'larıyla gerçek- leştirilecek bir seçim boşuna zaman yitirmektir. Bu- nu, aday listelerine bir göz atan her yurttaş kabul edecektir sanırım. tser: Fazıl Say Oiızenteyen: Nâztm Hibnet Kukûr Sonot Vakfı GencoErkal , Şarktac Senab Erener Güveoç Dağüstün fiyonor Ibrahim Yavct Şef: Naci Özgüç • KulUtT&akantığrhmir SenfomörkestrosL • KiiksJt Bakanltğı Devfet Çofoesfi Korosu • TRTAnk&a Ra<fyosu Çoksesh Korosu ' Çocuk Sofe'er Koro YBnttmenivi: Bnara Kgnmon - Ibrahim lonc 16 Eytül2002 Pazarus SaatZl. Hort^e Ceml Topmkı AçUma Î.C KBhürBakan! 'Lüzumsuz îşler Kâtibi' Tarih, acımasız bir "Engizisyon Yargıcı" değildir. Adeta, parmağımızı şıklattığımızda yanı başımızda bitiveren bir "yardım meleği"dir. Her şeyi zamanın süzgecinden geçirdiği için de "önemli doğrular bütünü"dür. Lüzumsuz işler kâtibi değil!.. . Dr. M A H I R AYDEV Sinop Egitim FakültesiDekanı B izim yerimizde bir baş- ka ulus olsaydı, tüm dünyaya "tarüT satar- dı. Holh/wood'un, Yü- züklerin Efendisi türün- den fılmlerle "hayaF sattığı gibi... Hetn de insanlık tarihinin erdemle- rinden örnekler sunarak... Dünyanın en seçkin uluslanndan biriyiz. Tarihsel öncelik ve büyük- lük sıralaması yapüsa, ilk üçe rahat gireriz. Ama biz tarihe, "tarih" gı- bi bakmıyoruz, onu seviyoruz. San- ki ze>1inyağb taze fasulyeyi sever gibi. Oysa tarih sevilmez. O bir ol- gudur ve aynen kabul edilir, hoşu- muza gitmeyen yanlan olsa da... Öğrenciliİc yıllarımızın, genel- likle en sıkıcı dersi olmuştur. Yıl- lar geçip toplumda saygın bir yer edindiğimizde, tarihsel bilgiye ge- reksinım duyanz. Hele de yurtdı- şma çıkmca, bize sorulan sorular kar- şısında. "Ülkeme döndüğümde ilk tşnn tarih öğrenmekolacak" deriz. Tarih konusuna, ulus olarak nasıl baktığımızı birlikte değerlendire- lim mi? Gelin öyleyse: Tarihimiz parçalıdır: Onu üç dö- neme ayırmışız. Her birimiz ayn bir parçasını beğeniriz: Orta Asya Dönemi, Osmanlı Dönemi, Cum- huriyet Dönemi. Siz hiç bahçeniz- deki çiçekleri. birbiriyle bağlantısı olmayan üç parçalı hortumla sula- dınız mı? Tarihimiz ipoteklidir Ta- rihsel olaylan, siyasal görüşümüze göre sahipleniriz. Kimimiz Erge- nekon Bayramı'nı kutlar, kimimiz istanbuTun Fethi'ni. Oysa her bir olay, bizleri bugünlere çıkaran mer- divenin oasamaJdandır. Tarihimiz amaçsızdır: Tarihin amacı, geçmi- şe özlemsel (nostaljik) biryolculuk değildir. Içinde, günümüz sorunla- nnın çözümü. yannlann öngörüsü olmalıdır. Günümüz sorunlannı çö- zemediğimizde "duygusal kolayn- ğı" seçiyor, geçmişle avunuyoruz. Tarihimiz abartılıdır: Sanki dün- yada bizden başka bir büyük ulus yoktur. Bağışlayın. "mısrtarlasın- da koçanlarakıhçsaDar" gibi mi ka- zandık savaşlan? Bilgı, beceri. tek- noloji, politika, insan faktörü, tak- tik yok muydu? Düşmanı küçültür- ken başanmızı da küçültüyoruz. Tarihimiz özentüidir Geçmişin hep güzel değerlerini dile getiririz. Duvarda gördüğümüz çerçeveli bir güzel yazıya bakıp, eskiden herke- singüzel yazdığıru düşünürüz. 0 ya- zı, yazıldığı zaman da güzel olma- saydı, çerçeveyegirmezdi. Geçmi- şi idealize ettiğimizde, günümüze haksııdık ediyoruz. Tarihimiz karşılıksızdır Yalnız kendimizden söz eder, karşılaştır- ma yapmayız. Arka planına bak- maz, nedenini sormayız. Oysa bü- yük, küçük, iyi, kötü, doğru, yan- uş "birşeyegöre"dir. VimusEmrede "en insanaT değerleri okurken on- lann yaşandığını sanınz. Oysa o konular, Moğol baskısı altında bu- nalan Anadolu insanı için u özlem penccneteri''dir. Tarihimiz sahipsiz- dir: Oslo'daki Kon-Tiki Müzesi'ni görenler bilir. Güney Amerika ile uygarlık bağını karutlamak için na- sü bir çaba içindeler? Bizden bir ör- nek: Di\Tİği Ulu Camii, neredeyse 800 yılhk, UNESCO'nun koruma- sı alnnda ve dürrya çapında bir eser. Başka bir ulusun olsaydı "cam fa- mıs" içinde saklanırdı. Bizde ise ya kapı-penceresi çakrur ya da çinile- ri. Tarihimiz sonuçsuzdur: Geçmış- te, zaman harcayıp. bedel ödediğı- miz olaylann sonucundan yararla- namıyoruz. Ve birdahayapılmama- sı gereken "yanlışlıldar" olabilece- ğini kabul etmiyoruz. O zaman da "dön baba, dönefim" oluyor. Tarih anlayışımız, günümüz olaylarına da böyle yansıyor. Ne zaman bir şey başarsak, hemen "taıih vazdık" diyoruz. Oysa yaşanan olaylarda, ta- rih yazıhnaz, ancak yapıhr. Tarihi, tarihçiler yazar. Ostelik olaylann üzerinden yaklaşık 50 yıl geçtik- ten sonra... Bir süredir, sporla ilgili bir rek- lam \f ar televizyonlarda. Üslubuy- la, Türk Dil Kurumu'nun kulakla- nnı çınlatıyor... Slogan tümce çok kısa: "Türklergefiyor!" Tam bir or- taçağ mantığı! Üsteük, AB'ye gir- mek için uğraştığımız şu günler- de... Bilirmisiniz, 500 yıl önce Av- rupa'da yaramazhk yapan, uyuma- yan çocuklan "TürldergeBvvr" di- ye korkuttuklannı? Geçenlerde te- levizyonda, bir tarih dersinin anla- hmına rastladım. Konuşmacı, ders boyunca notlanru okudu ve bize de adeta *vesikahkn poz verdi. O ka- dar uzun süre aynada kendisine bak- sa, sıkıhrdı. Teknolojik iletişimi ya- şıyoruz. Konuyurenklendirecek hiç materyal yok muydu? TBMM'de AB Uvıım Yasalan görüşülüyor, hemen ardından "ta- rih yazmaktaıT sözediliyor. Falan- ca şarkıcıya bakıyorsunuz "tarih onu \azsm* istiyor. Uzun yıllar, Ata- türk tlkeleri ve Devrimleri Enstitü- lerinin başına, Atatürkçülügün sem- tine uğramayanlan getirdik. Ders- lerde, 19 Mayıs 1919'a bir türlü ge- linemedi. Abartmayı severiz ya, "Tarih Araştırma ve Uygulama Merkezferi" kurduk. Çanakkale Sa- vasrnınuygulaması nasıl olur, doğ- rusu merak ediyorum. Bir bü>ük- şehir belediyemiz bez afiş asmış: "Uhı önder tdndeviz" diyor ve al- unda "*K Atatürk" yazıyor! Aradan 80 yıl geçtiğı halde "bir arpa bq>Ti vtd" alamadığımızm. konuyu mo- dalaştırdığımızın, yapar gibi görü- nüp yapmadığımızın resmidir... Yıllardır ünrversitede Devrün Ta- rihi dersleri anlatıyorum. Ve öğren- ciler adına üzülüyorum. Çünkü öğ- retememış, bıktırmışız. Ayiu konu- lan ortaokul. lise ve üniversiteye hazırlıkta üç kez görüyorlar. Yine de bilemiyorlar. Üniversitede dör- düncü kez karşılaşıyorlar. Bıkkın- lığı silmek. doğru\ı u öğretmekten zor... Bu olumsuzluklarda. biz tarihçi- lerin payı büyük. Çünkü verdiği- miz bilgiler, aynnusız (detaysız) ve neredeyse insansız. Sanki onlar in- san üstü varlıklardı ve biz, yani bu- günün insanlan, onlarla "ajiu zin- dre halka'" olamazdık. Ve bağlan- tı kuramaz. ömek alamazdık. Toplumlann zamandan elde et- tiğı birikime kültür denir. Bana gö- re 21. yüzyıl, bir "Kültiir Yüzjilı'' olacaktır. Teknolojide hızla ilerler- ken insanı göz ardı ettik, ruhlanmı- zı geride bıraktır. Resmi politikalar değer yitirirken si\il toplum ve in- sancıl değerler gittikçe öne çıkryor. Uygarlıklar Beşiği Anadolu, yüz- yıllann süzgecinden akıp gelen hoş- görülü, birleştirici ve paylaşımcı kültür değerleri ile doludur. Bu de- ğerlere söz hakkı verilmezse aykı- n, fanatik ve çığırtkan yaklaşımlar gündeme gelecektir. Bugünlerde içinde bulunduğumuz tüm sıkınn- lara karşın iddia ediyorum: Türki- ye'de \aşamak bir avantajdır. Ve "ülkemizin önümüzdeki yıllarda karşdacağısorunlar,bu avantap kul- lanıp kullanamadığımızla"' ilgili olacaktır. Tarih, acımasız bir "EngizisTOD Yargıa'' değildir. Adeta. parmağı- mızı şıklattığımızda yanı başımız- da bitiveren bir "jantanmele0' 1 dir. Her şeyi zamanın süzgecinden ge- çirdiği için de "önemlidoğrular bü- tünû"dür. Lüzumsuz işler kânbi de- Cuius Regio Eius Religio. Prof. Dr. Naci KEPKEP ^? Vjjılü bir siyasetçimiz günlerce I I süren görüşmeler dizisinin so- \**s nunda birparüde kararkıldı ve birkaç günü kapsayan uzun görüşme- lerden sonra bu partiye katıldı. Bu- nun kesinleştiğini televizyonda izler- ken. yazının başlığında yer alan de- yim akJıma geldi. Bu deyimi öğren- dığim ülkede, belki de onun kaynak- landığı konuyu ve tarihi vurgulamak içindir. deyim, başlıkta yer aldığı gi- bi. Latince olarak dile getirilir. Günümüzde kullanıldığında du- yunca (vicdana) sığdınlamayan. in- sanlığın ortak değer yargısına ters dü- şen bir bağımlılık olgusuna işaret edilmek istenir; oysa bu deyim yüz- villaröncesinde ilk kez kullanıldığın- da bir banş antlaşmasında "ujıılma- sı gereken bir flke" olarak ortaya kon- muştu. On altıncı yüzyılın ortalannda Kutsal RomaCermen İmparatorlu- ğu varlığını sürdürmektedir. Yeni- den Doğuş (Rönesans) ve reform dönemi başlamışhr ama. henüz et- kisi tam olarak yansımamıştır. Bin yılı aşan ortaçağ düzeni, bazı küçük gelişmelere karşıa tüm ağırlığı ile sür- mektedir. Luther"in Katolik Kilise- si'ne başkaldınsının üzerinden yüz yıl geçmiştir ve geçen bu süre içeri- sinde mezhep çatışmalannda on bin- lerce insan ölmüş, çatışmayı sona erdirmek için bazı antlaşmalaryapıl- mış, ancak çatışmalar tam olarak durdurulamamış. mezheplerarasm- da gerçek banşa henüz ulaşılamamış- tır. Bilindiği gibi, ortaçağın temel özelliği feodal düzen'dir. Bu düzen- de imparatorluk irili ufaklı krallık- lara. prensliklere, beyliklere bölün- müştür. En tepede imparator olmak üzere hiyerarşik bir düzen oluştu- rulmuştur; buna koşut bir dinsel hi- yerarşı de \ardır. Ancak bu hiyerar- şik düzenin varlığı beylerin. prens- lerin birbirleriyle çatışmasına engel değildir. Bireyin, bu düzende, emrinde ol- duğu Ek>"in bir işçisi ve gerektiğin- de onun bir savaş eri olmanın dışın- da. önemi ve özelliği yoktur. Topra- ğa bağlıdır. dolayısıyla bulunduğuye- ri terk edemez. Istenilen yerde otur- mak, istenilen yerde çalışmak, veri- len gelir neyse onunla yetinmek. ki- lisenin istediği gibi bir dindar olmak onun görevidir. Emrinde olduğu Bey'e tam anlamıyla bağlıdır; öyle ki yargılama hakkı bile Bey'e aittir. insan haklan, düşünce özgürlüğü. duyunç (vicdan) özgürlüğü, bireyin onuru. bireyin düşünce namusu gi- bi kavTamlann tartışmaya açılması- na henüzyüzyıllar\Brdır; dolayısıy- la on altıncı yüzyılın ortalannda ın- sanlar genelde itaat eder. hiçbir şe- ye karşı çıkmazlar. Ortaçağ düzeni- ni sarsan ve giderek ortadan kaldı- ran temel etmen, öbür etmenlerin yanı sıra, Luther'in başlattığı baş- kaldındır. Bueylem, yüz yılı aşan sa- vaş ve çatışmalara neden olurken. değişimin fıtilini ateşleyen bazı çö- zümsüzlüklerde yarattı. Yıllarca sü- ren mezhep çatışmalannda prens- likler. beylikler zaman zaman el de- ğiştirdi. Bu el değiştirmeler sonu- cunda bazen halkı Luther'ci olan bir bölge KatoUk bir Bey'in eline geç- tı ya da halkı Katolik olan bir bölge Luther'ci bir Bey'in eline geçti. Ba- zen de, özellikle de Lutherci başkal- dıruun başlangıç döneminde. her- hangi bir el değiştirme olmaksızın. Feodal Bey'ı ziyarete gelen konuk ya da konuklaruzun söyleşilerden son- ra onun mezhep değiştirmesini sağ- ladılar. Sonuç aynı idi: Yöneten ile yönetilenlerin mezhepleri birbirinden farklı duruma gelmişti. Böyle bir durum Ortaçağ düzeninde düşünü- lemezdi. dolayısıyla bilinen herhan- gi bir çözüm de yoktu. Her zaman olduğu gibi. fiili du- rum hukuksal çözümlerini de yarat- tı. 1555yılındaAugsburg'dayapılan Ceplere şenlik!L216 L1184 Melodi £LL ,ş M683 Yandım - Mazhar Alanson M708 Psikopat - Mazhar Alanson M682 Neden - Candan Erçetin M724 XI Intro-Nil Karaibrahimgi» M723 Dağlan Deldim - Özlem Tekin M706 Sevdim Seni - Aşkın Nur Yengi M392 Bir Teselli Ver - Orhan Gencebay M564 Zor - Nev M248 Yıldızlann Altında M420 Ah Bu Hayat Çekilmez - Erol Evgin M241 Samanyolu M378 BU Gece Barda Beğendiğiniz resmin ve melodinin kodunu yazm. 2222'ye yollayın. Yukandakî turuncu ve lacivertle yazılmış kod numaralannı Nokia'larda kullanabilirsiniz. Turuncu ile yazılmış kod numaralannı Ericsson için E, Siemens için S yazarak kullanın (Ömak: Ericsaon: M6Z1 E. Samem. MSZ1 S). ResimCell ve MelodiCell'e uyumlu telefon modelleri: Nokia; 9210, 9110, 8890, 8850, 8810, 8310, 8210, 7110, 6310, 6250, 6210, 6150, 6110, 5510, 5110, 3310, 3330,3210, 6090. Ericsson; T2Oe, T39, T68. Siemens; S45, ME45. Yalnızca MelodiCell'e uyumlu telefon modelleri: Samsung; R220, N620. Motorola; V60İ. Diğer uyumlu telefon ve modelleri Turkcell'in intemet adresinden öğrenebilirsiniz. 4440532 - 4440535 www.turkcell.com.tr Bu servisler Turkcell için 2 kısa mesaj, Hazır Kart için 4 kontör olarak ücretlendirilir. HAZIRKART. TURKCELL dınlerarası banş antlaşmasuıda "cu- ins regjo eiusreligio'".yani "kimin üt- kesi ise onun dini~ ilkesi getirildi. Buna göre ülkenin hükümdan teba- asının mezhebini de belirleyecekti. Böylece Ortaçağ Avrupası'nın ege- men ideolojisi. feodal düzenin değer yargılanna uygun yöneten-yönedlen Üişkisi yeniden kuruluyordu. Ancak, düzeni oluşturan kurallar yeniden yerli yerine konmuş olsa da, bir şey- ler değişmişti. Gerçi insan haklan, düşünce özgürlüğü, duyunç özgür- lüğü, düşünce namusu gibi günü- müzün değerleri henüz bilinmiyor- du ama, hiç olmazsa tek bir konuda. din konusunda. bireyin onuru, o dö- nemde de geçerli bir değerdi. Top- lumsal yaşamın her alanında birey önemsenmez ve toplumun küçük bir parçası olarak algılanır idiyse de, din konusunda Tanrı ile birey olarak kar- şı karşıya idi ve bu konuda söz hak- kı olduğuna inanagelmişti. Bu yeni kurala göre bu alanda da söz hakkı- nı kaybediyordu. {mparatorluğun üst düzey yönetenleri, "kimin ülkesi ise onun dini" ilkesini getırerek düzeni yeniden oluşrunırken, yeni çatışma- lara neden olabilecek bu olumsuz durumu yarattıklannın da bilincin- de olsalar gerek. sözleşmeye koy- duklan birbaşka madde ile bu olum- suzluğu ortadan kaldırmaya çalıştı- lar. Buna göre herhangi bir kimse uyruğu (tebaası) ol- duğu bey ya da prens ile farklı mezhebe sahip ise ve mezhebini değiştirmek is- temiyorsa. o bölgeden ay- nlma ve kendi mezhebin- den biryönetenin bölgesine gitme hakkına sahip oluyor- du. Augsburg Antlaşması'nı izleyen dönemde kaç kişinin bu haktan yararlanıp. yöne- teni ile ters düştüğü, bölge- sinden aynldığı, bilinmez. Büyük bir olasılıkla çok az sayıda kişi onurunu koru- mayı yeğleyip, tehlikelerle dolu bu zor olan yolu seç- miştir; zor olanı göze alama- yan öbürleri ise inanılması zor, birbirinden değişik ge- rekçeler ıleri sürerek dinle- rini değiştirmiş, yönetenine uyum sağlamış ve yerierin- de kalmışhr. Günümüz Türkiyesi'nde yaşayan bizler, Ortaçağ Av- rupası'nda olmadığımıza se- \TnmeliyTZ. çünkü günümüz- de düşledikleri parlak gele- cekten (ikbalden) vazgeç- meyi yeğleyebilenler. baş- ka herhangi bir tehlikeyle karşı karşıya kalmaksızın. düşünce namuslannı koru- yabilirler. Bu bir kahraman- lık bile sayılmaz. PENCERE v Beyaz Adam'ın Uygarlık Raconu... 11 Eylül'ün birinci yıldönümü bütün dünyada enine boyuna yankılandı... Törenler düzenlendi... Ağıtlaryakıldı... Hiç kimse Divan şairi gibi "Dökülen mey, kırılan şişe-i rindan olsun" diyemezdı... Yıkılan iki gökdelendi... Dökülen insan kanı... Yıkılan gökdelenler New York'un göbeğindeki "Dünya Ticaret Merkezi'nin ikizlerinden oluşuyor- du; dökülen kan Amerikalınındı... Boru mu?.. 21 'inci yüzyılın uygar dünyasında, Amerikan top- rağı kutsal; Amerikalı dokunulmaz... Ortaçağda da senyörün şatosu ile ailesine kim- se yan bakamazdı... 11 Eylül bu bakımdan belkı de yeni bir çağın başlangıcı sayılabilir... • Amerikalı sarsıldı.. Nasıl sarsılmasın ki?.. 11 Eylül hem kendisini hem kurduğu düzeni teh- dit ediyordu... Avrupa'daemperyalistsömürgecinin benzerkay- gısını Jacques Prevert şöyle vurgulamıştı: On iki lokma ekmeğe kazanılmış On iki konak içinde On iki adam ağlıyor hıncından On iki banyo teknesi içinde Kötü bir telgraf almışlar Kötü bir memleketten Kötü bir haber Yerlinin bin O memlekette Kalkmış ayağa birden çeltik tarlasında Ve acı acı gülerken Bir avuç pirinç savurmuş Göklere doğru. "Beyaz Adam" kendi evınde kurduğu mantıkla tüm dünyayı avuçlarının içinde sayar. 20'nci yüzyılda yaşanan Birinci ve Ikinci Dünya Savaşları, "Batı'nın iç savaşlan"ö\r. 'Dünya Savaşı' deyışi 'Beyaz Adam'm kendisi- ni yerküreyle özdeşteştirmesi olgusunu vurguluyor. Yoksa ne Kongo Belçıka'ya saldırmıştır, ne Hindis- tan Ingiltere'ye, ne Habeşıstan Italya'ya. ne de Vi- etnam Fransa ya da Amerika'ya... Amerika 11 Eylül'de 'Beyaz Adam'\n mantığının dışında bir saldırıyı yaşadı... Lanet olası terör, nasıl olur da Amerikalının evi- nin kapısına dayanır?.. Amerika dipten doruğa yaşadığı güven sarsın- tısını dengelemek için, uzaya ilk çıkan kozmonot Gagarin'in yukardan bakışla "Mavi bir portakala benziyor" dediği yeryuvarlağının öteki yüzündeki Afganistan'ı işgal ettı... Yeryüzünün en zengin ülkesinın en yoksul ülke- sine el koymastyla sorun çözüldü mü?.. 11 Eylül saldınsının birinci yıldönümündeyiz; Amerika komşumuz Irak'ı vurdu vuracak... Savaşın eli kulağında!.. Dünyanın en zengin ülkesi, en fakir ülkesini iş- gal etmekle yetinmiyor; Irak'ı ele geçirip petrol zen- ginliklerine doğrudan el koymanın savaş planlama- sınıyapıyor... Terör insanhğın baş belası... Ancak 11 Eylül'ün birinci yıldönümü, uygariığın insanlaşması için Batı'nın daha yüz fınn ekmek ye- mesi gereğini de ortaya koyuyor... Batı doymuyor... Vah uygariık vah!.. Aİ* www.kulturgezileri.com TOBAV DEVLETTİYATROSU OPERA VE BALESİ ÇALIŞANLARI YARDIMLAŞMAVAKR DUYURU Devlet Tiyatrosu Opera ve Balesi Çahşanlan Yardımlaşma Vakfi, (TOBAV) Çocuk Korosu, amatör çoksesli koro, amatör tiyatro topluluğu ve çocuk balesi yetiştirme kurslan açacaktır. Çağdaş Türkiye"mizin gelecekteki kültür ve sanat yaşamında yer almayı düşünen, müzik, bale ve tiyatro yeteneği olan sevgili çocuklanmızın, gençlerimizin, yetişkinlerimizin, açacağımız kurslara katılmalannı bekliyoruz. Kayıt ve bilgi için: TOBAV Tel: 446 58 50 BAYBUKT ASIİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN EsasNo: 1997-309 Karar No: 2000-101 Davacı DSİ Genel Müdürlüğü \ekıllen Av. Hikmet Be- kar-Av. Nejat Polat tarafından davalılar Bayburt Merkez Çiçeklı Köyünden Naciye Dak ve 15 arkadaşı aleyhine açı- lan tescıl davasının mahkememizce yapılan açık duruşması sonunda \enlen karar özetı; Da\anın kabulüne, Bayburt llı Merkez Çiçeklı Köyünde kayıtlı 31600 m2 yüzölçümünde- ki 453 Nolu parsel ve DSİ projesindeki 23 parsel numara- sıyla göstenlen ve mülkıyeti davalı tarafa aıt taşınmazın krokisinde B harfi ile göstenlen 2200 m2'lik bölümünün iptali ile davacı DSİ Genel Müdürlüğü adına tapuya tescili- ne. 3.800.000 TL. vekalet ücret, 96.423 000 TL. yargılama giderinin davalılardan ahnarak davacı tarafa ödenmesine, 1.651.000 TL'lık bakiye harcın dasalılardan aluıarak hazi- neye irad kaydına karar venlmış olup, karar davahlar Bay- burt tli Çiçekli Köyünden 1- Naciye Dak 2- Alı Kemal Dak 3- Şahsenem Dak 4- Cezmınur Yaz 5- Alı Nuri Dak 6- Mustafa Dak 7- Meliha Dak (Keleş) 8- Halil Dak 9- Yücel Dak 10- Ayşe Dak (Ersoy) 11- Cafer Polat 12- Zafer Polat 13- Türkan Polat 14- Nuran Polat 15- Murat Polat 16- Şük- ran Polat (Dak)'a tebliğ edılemedığinden ılanen teblığıne karar venlmiş olup. ışbu ilann yayınlandığı tanhten itiba- ren i gün sonra davalı tarafa tebliğ edilmiş sayılacağı. ka- nunı süreler içerısınde temyız talebınde bulunmadıkları takdırde karann kesınleştınleceği teblıgat kanununun 213 ve müteakip maddelen gereğınce ılanen tebliğ olunur. Basın" 56085
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle