23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
USTOS 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA İV I 11 > I U J \ kuKur@cumhuriyet.com.tr 15 Her yerde olan adam'danailemanzaralan Dört kol çengi sinemacı Billy Bob Thornton'un 'BabalarTakımı', son haftalann sayılı seyre değer Amerikan filmlerinden biri Bıhafta kanlı ve fantastik serü- verüre davetiye çıkaran Blade 2'ye tam iyetlenmişken önümüze çıkan ve il haftadır es geçtiğimiz Baba- lar Ilamınadaldık son anda. Ni- çin?~ünkü günümüzün 'yükselen yıldr'ı. 5 yıl önce SBng Bladeiyle sevnsye başladığımız, kelimenin tam nlamıyla dört kol çengi sine- macı Billy Bob Thornton un elin- den çkmaBabalarTakımı. Filmden filmt f izığini, kılığını değiştirerek farkl kompozisyonlar çizen ama karakeristik güneyli sesi ve aksanı pek (eğişmeyen, rock gruplannda bater çalıp şarkı söyledikten sonra dramıtik sanatlar eğitiminden ge- çerelsenaryo yazarlığıyla, figüran- lıkla iinemaya bulaşan, orta sınıfın alt tîbakasma mensup, BiD Ctin- ton'ıı dahemşerisi, 1955 Arkansas doğunlu BBT'un bir başka özelli- ği de >erdenin ünlü dilberleriyleya- şadığ beraberlikler. büindiği gibi. Tipit < Indie"> fîlmi Sor yıllann U-Turn, Primary Co- lors, Armageddon, Basit Plan. Kesi- şen Y»Dar gibi namlı fılmlerinde oy- nayıpCoen kardeşlerin Orada Ohna- yan Adam başyapıtında döktüren. oyunculuktan kazandığıyla da yönet- menlk tutkusunu gideren BBTun, keşfedilmesini sağlayan SBng Blade (1996) ve Penelope Cnız-Matt Da- mon gibi oyunculanna karşın neden- se bizie gösterilmeyen modern wes- tem çalışması AB the Pretty Hor- ses'daı (1998) sonra, yine hem yazıp yönetıiğı hem de oynadığı (ama ya- puncı şirket Miramax'ın bir rürlü gösterime çıkarmadığı) üçüncü yö- Daddy And Them / Yönetmen, Senaryo: Billy Bob Thornton / Kamera: Barry Markowitz / Müzik: Larry Paxton, Marty Stuart, Kristin Wilkinson / Oyuncular: Billy Bob Thornton, Laura Dern, Andy Griffrth, Diane Ladd, Brenda Blethyn, Kelly Preston, Jim Varney, Jamie Lee Curtis, Ben Affleck, Jeff Bailey / ABD1999(FilmPop) netmenlik denemesi, Dadd)' And Them'i, tam ve tipik bir 'Indie' film. Amerikan taşrasından sorunlu ai- le manzaralan sunmaya soyunan ya- zar-yönetmen BBT, aşın kıskançlı- ğın kemirdiğı, güneyli bir çiftın ön plana çıktığı bu üçüncü filmine yi- ne bir yiğın gözlem, saptama ve ya- şanmışlık duygusu veren gerçekçi tavnyla içtenliğini sığdırmış. Ağır aksak ritimli, naif üslubu, 'derin' Amerikan kırsalından çeşitli karak- terleri, biraz yalap şalap çekimleri, ChetAtkins'ı, Willie Nelson'u çağ- • Billy Bob Thornton'nun bizde gösterilmeyen modern western çalışması All the Pretty Horses'dan sonra, yine hem yazıp yönettiği hem de oynadığı üçüncü yönetmenlik denemesi, Babalar Takımı tam ve tipik bir 'Indie' film. nşhran western-country müzikleri, gülümsetirken acıtan mizahı ve bü- yük ölçüde doğaçlamaya yaslanan birinci sınıf oyunculuğu, kimsenin birbiriyle doğru düriist bir ilişki ku- ramadığı, ilerişimi kopuk, içkici, so- runlu bireylerden oluşan güneyli, kalabalık aileyi karşımıza getiren bu tipik bağımsız filmin erdemleri. Gerginliğin, geçimsizliğin içini oyduğu yakın akrabalanndan hiç de hazzetmeyen Hazel amcanın ('Er- nest' adlı, sulu zırtlak komik tiple- mesiyle tanınıp bu filmden sonra ölen Jim Varney'e adanmış film) tu- tuklanması ve duruşmasıyla mec- buren baba evinde bir araya geliyor, sürekli bir ağızdan bağnşıp çağn- şan, 'Amerikan köylüleri'nden olu- şan bu anormal aile. Parlak oyuncu performansı Sonunda masum olduğu ortaya çıkan Hazel amcanın îngiliz kansı- nın (Brenda Blethyn). candan bir yengenin ağzına yakışan keskin eleştirileriyle akıllanan Claude-Ru- by (BBT, Laura Dern) çifti, günde- lik yıpratıcı kan-koca vıdı vıdısın- dan, güvensizlikten, kıskançlıktan, intihar eğiliminden filan sıynlarak sanki havada daha çok oksijen var- mışçasma soluyor, finalde. Yaşh babalan (Andy Griflith) ölüm kâbuslan görmekten kurtulur- ken, bir kaçış yolu olarak Zane Grey romanı ya da psikoloji kitabı olsun, eline ne geçerse okuyan Claude'un ağabeyleri AKin ve birakolik J.C. de yaşama daha bir huzurla sanhyorlar. Evde kalmış baldızıyla (Kell> - Pres- ton) geçmişte bir kez günaha girmiş Claude, nefret ettiği kaynanasına (Diane Ladd) daha hoşgörülü dav- ranıyor. Gecikmiş bir balayı hayali kuran Ruby. artık bebek yapma za- manının geldiğini düşünürken Cla- ude da üç küçük çocuğunu okula bı- rakıp işine giden mükemmel, müş- fik bir baba olduğunu görüyor dü- şünde. Vs, vs... Özetle parlak oyun- cu performanslanyla göz alan bu BBT filmi, harcadığımız iki saatin pek de boşa gitmediğini düşündürt- tübize. John Dahl imzalı, gerilim dolu, yeni bir dehşetengiz 'yol filmi' bugün gösterimde: 'Joy Ride' Otoyolda şeker kızın peşinde...Bugün Asla Yabancdarla Oynama adıyla gösterime gi- ren Amerikan yapımı JoyRide. 19901ı yıllarda Kffl MeAgain. The Red Rock VVest. The Last Seduction gıbı, seyirciyı tel tel geren kara film denemeleriyle adını bellediğimiz yönetmen John Dahl'ın yine meraklısmı bir buçuk saatliğine sürprizlere boğan, karanlık bir korku ve ge- rilim tüneline soktuğu, adrena- lin yükseltici son eseri. Koleji bitirip Berkeley'e niyetlenen bir de- likanlı (Lewis-PaulVValker). sevgili- sinden aynlmış olan eski göz ağnsı- nı (Venna-Leelee Sobieski) alıp gez- dire gezdire evine getirmek için ara- bayla yola çıktığında, annesinin iste- Joy Ride Yönetmen: John Dahl / Se- naryo: Clay Tarver, J.J.Abrams / Kame- ra: Jeffrey Jur / Müzik: Marco Beltrami / Oyuncular: Paul VValker, Steve Zahn, Leetee Sobieski, Jessica Bowman, Stuart Stone / ABD 2002 (Özen Film) ğini kıramaz ve Salt Lake City'de, polis tarafından tutuklanmış. zaten başı beladanpek kurtulmayan ağabe- yi Fuller'ı (Steve Zahn) da hapisten çıkanr. Yolda rahat durmayan ağabe- yinin zorlamasıyla kendine Paslı Çi- İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK ÖzgürAtaı Gözüyle..."Özgür Ruh" bir çizgi film. Doğada özgürce ddaşan "vahşi" denen atların birlikte yaşadık- ln yeşil vadileri, tertemiz ırmaklan görüyoruz. BT doğal at grubunda yeni bir yavru doğuyor ve gıubun yeni lideri olacak genç at gözlerini dün- \îya açıyor. Büyüyen ve grubunun liderliğini İetlenin "Spirit", artık grubunun güvenliğinden de sorumludur. Bir gün, evet bir gün, uzaklarda br ateş yandığını görecek ve bu ateşi merak ede- rekoraya gidecektir. Böylece insanlan görecek- tr Insanlarla olan uzun serüveni de böylece baş- laıış olacaktır. Özgür atın karşılaştığı insanJar, bölgedeki kış- laın askerleridir ve böyle güzel bir aygın gö- nace onu yakalamak isterler. Doğada özgürce \îşayan atlann yakalanıp ehlileştirilmesi, insan- İnn atlardan yararlanmalannın bir yoludur. A- ııa bu olayı hep insanlann gözüyle görürüz ve iğru buluruz. Bu kez, film bize olayı "at gö- nyle" anlahyor ve başka bir açıdan gördüğümüz zanan yapılanların doğru olup olmadığını sor- gduyoruz. Eğer bu olay tersine dönseydi de, atlar insan- kı kementlerle yakalayıp kendi aralanna götü- lip atlara hizmet etmeleri için eğitselerdi nasıl eurdu? Filmde, "Özgür Ruh"un insanlann elinden bçıp kendi özgür at ailesine kaçmak için ver- d|ı büyük mücadeleyi görüyoruz. Daha önce eılileştirilmiş atlann da bu mücadeleden nasıl heyecanlandıklanna tanık oluyoruz. Onu teslim alıp kendilerine hizmet etmesine çalışan Amerikalı askerlere karşı "Ozgür Ruh"u kurtarmaya çalışan biri vardır. O da askerlere e- sir düşmüş genç Kızılderili, "Küçük Çay". Son- raki serüvende artık bu Kızılderili de yer alacak- tır. Bizim sinema filmleri anlayışımızda "çizgi fdmler çoculdar içindir" gibi yanlış bir anlayış var. Oysa çizgi filmler hiç de çocuklar için de- ğildir, herkes içindir, üstelik çocuk filmlerini de büyükler izlemelidir. Çekoslovakya'nm, Avus- turya'nın ünlü kukla tiyatrolanna "büyükler" bilet bulabilmek için aylarca önceden sıraya gi- rerler. Bize göre kukla tiyatrolan da çocuklar içindir. Bu yanlış tutumdan vazgeçelim ve "Özgür Ruh"u görelim. "Vahşi" dediğimiz özgür atla- nn insanlar tarafından tutulmasını, onlann na- sıl yola getirilmeye çalışıldığını görelim ve ''in- sanlann hayvanlara davramşlarTnın ne kadar insanca olduğunu bır kez daha düşünelim. Filmin Türkçeleştirilmesi çok başanlı olmuş, dublajı Volkan Severcan yapmış, şarkılan da Le- vent Yüksel söylemiş. Böylece bir atın ağzından başına gelenlerin öyküsünü çok iyi anlıyoruz. Yıllarca önce ölen Albert Lanıorisse tarafın- dan çekilen "Kırnuzı Balon" ve "Beyaz Yele" filmlerini de bu arada anımsadım.. "KırmızıBa- lon" bir çocukla balonu arasındaki duygusal iliş- kiyi anlatır ve çok güzeldir. "Bej'az Yele" de, bir çocukla bir at arasındaki dostluğu ve özgürlüğü birlikte arayışlanm anlatır. Bu iki filmi de sine- malarda görmek sadece bir nostalji değil, tek- noloji oyunlanyla bunalttığımız çocuklanmıza verilecek en güzel armağanlardır. Umanm ki si- nema işletmecilerinin aklına gelir ve bu filmle- ri yeniden görebiliriz. Insan duygulannın "bundan benim çıkanm ne?" kısır döngüsüne sokulduğu çağımızda bi- ze insan olduğumuzu yeniden duyuran her şey- le öyle gereksinmemiz var ki? vi kod adını yakıştırmış bir kamyon sürücüsüne, telsizle, sonradan yaptığına yapacağı- na çok pişman olacağı, kötü bir şaka yapar Lewis ve romantik hayaller kurduğu Venna'yla mercimeği fınna vereceği yolculuk giderek tam bir kâbu- sa dönüşür.Çünkü çocukça işle- tildiğine çok kızarak intikam için bilenen, gözü dönmüş, hiç göremediğimiz. sadece telsiz- den kısık, boğuk sesini duydu- ğAımuz kamyon sürücüsü, azrail gibi sürekli peşlerindedir... Konusu bakımından oldukça ben- zeştiği. Spielberg'in ilk filmi Duel- Bela"yla birkaç yıl önce gösterilmiş, Jonathan Mostow"un Kurt Russel'h Breakdown'uıı fena halde anımsatan Joy Ride, ironi-espriyle kanşık. Scre- am-Çığhk\ari korku-dehşet sahne- leriyle de bezeli. 'ŞiddetinozanT Sam Peckinpah'ın. pek değeri bilinmemiş filmlerinden Konvoy"da(1977) uzun yoldaki hın- zırlıklarını, şeytani numaralannı an- lattığı, kaba saba, maço kamyon sü- rücülerinin2001 şubesi diyebileceği- miz,'çenekopartan' Paslı Çivi'nini- ki kardeşe'le Venna'ya ve çekici ar- kadaşı Charlotte'a yaşattığı dehşeti yer yer seyirciye de geçirdiği söyle- nebılecek filmin direksiyonunda, ka- ra film türüne vakıf ve gerilime tut- kun, yetenekli yönetmen John Dahl var. Akıcı ve asap bozucu bir gerilim, korku üstüne iş tutan bu son filmin- de alışılmış entrikasını, oldukça sağ- lam kurarak genç baş rol oyuncula- nndan da iyi verim alan, yer yer kli- şe ama canlı bir anlatım tutturan yö- netmen, 'yolfîhni'ne pek bir yenilik getirmese de, koltuğuna mıhladığı meraklısını perdeye bağlamanın üs- tesinden geliyor. (Özellikle gerilim- li sahnelere maydonoz olan cazuiılı müziği biraz kafa şişirip kör kör gö- züm parmağma sinir bozsa da.) Bu kez alışıldığından daha 'biberti bir sos'la çeşnilendirdiği Joy Ride, so- nuçta atmosferi, genç, enerjik oyun- culan (öncelikle ağabeyi oynayan Steve Zahn'ı anmalı) ve sürükleyici- liğiyle kara film tutkunlannı tatmin edebilir çok önemsenmese de. KEDt GÖZÜ VECDİ SAYAR Muhalif Dün gece, Villa Datça'nın bahçesinde mehtabı seyreden bır kedi Can Yücel'in dızelerini anımsa- dı: "Alnımda bir ağusios Yapraktan bedenim Bu zincirden boşalmış poyrazda Uçuyoruz dolunaya doğru" Sordu kendi kendine; neydi bu kadar çok, bu ka- dar farklı insanı buluşturan şey? Türkiye'nin dört bir yanından; Hatay'dan, Sam- sun'dan, Eskışehir'den, Tunceli'den ve daha pek çok kentten kopup gelen gençlerin, aydınlann, ağustos sıcağına bana mısın demeden şiir matine- lerini, panelleri tıklım tıklım doldurmasını sağlayan güç neydi? Neydi, Stockholm'de yaşayan Türk şairi Özkan Mert'le, Rodoslu şair Spiros'u, küçük Iskender'le Berhan Şimşek'ı, Datça Belediye Başkanı Erol Karakullukçu ıle Antalyalı şair Metin Demirtaş'ı buluşturan sihir? Yalnızca Güler'ın, Güzel'in, Su'nun, Hasan'ın dostluklan. Datça'nın güzel do- ğası mı? Yüzlerce aydının Işıl Özgentürk'ün Kısa Film Se- naryo Atölyesi'ne katılmak için Radika Kafe'yi na- sıl tıka basa doldurduğunu, Nâzım'ın 'Cenaze Tö- reni' şıirinden bır film yaratma sürecine nasıl coş- kuyla katıldıklannı, dört gece boyunca açık hava ti- yatrosunda bınlerce Can dostunun, Leman Sam'ı, Derya Alabora yı, Erol Uras'ı, Sadık Gürbüz'ü, Zeynep Tanbay'ı, Muammer Ketencoğlu'nu, Genco Erkal'ı. MümtazSevinç nasıl bağırlarına bastığını, 'Can Evi'nin açılışındaTuncay Yılmaz'ın kemanını nasıl can kulağı ile dinledıklerini, Faruk Malhan'ın tasarladığı mobılyalarla can kazanan o güzelim mekânı gezerken nasıl gururlandıklannı, öğretmen evinde açılan Nâzım Hıkmet Vakfı'nın 'Nazım Yüz Yaşında' sergisini izleyen öğretmenle- rin nasıl gözlerinin yaşardığını ve etkinliklere katılan şair dostlann coşkusunu görseydinız, anlardınız. Can Yücel'in 'muhalif kımliğı idi, onlan buluştu- ran. Sina Akyol ne demişti geçen y\\..."Muhaliftik önce bir 'duygu' ve 'ruh' halidir. O duyguya, o ru- ha sahip olmayı gerektirir. O duyguya, o ruha sa- hip olan muhalif adayı, 'muhalif olmanın bilgisine de sahıp olmak zorundadır. O duyguya, o ruha, o bilgiye sahip olan muhalif adayının gerçekten mu- halefet edebilmesi için; duygunun, ruhun, bilginin de ötesinde, muhalefet 'bilınci'ne sahip olması ge- rekir'. (Geçen yıldan izlenimlen 'Can İçin' adlı kıtap- çıkta toplayan Namık Kuyumcu'ya ve izmır Büyük- şehırBelediyesi Kent Kıtaplığı'nateşekkürier.)Şen- liğin son günü, Reşadıye Mahallesi'nin meydanın- datoplanan yüzlerce ınsanın ortak paydası 'muha- lif adayı' olmalan idi belkı de. 'Sanat ve Muhalefet' panelinde, Zeynep Oral, "Sanatta tarafsız olmak, egemen taraftan olmak- f/r"derken Reis Celik "Muhalif olmanın sorumlu- luğunu, sanatçının yaşadıklanyla tutahı olması ge- reğini d\\e getirdi. Fikret llkiz, Işıl'ın kısa film atöl- yesinde sorduğu "Sizi en çok örseleyen şey" so- rusundan hareketle bir anısını, 'bir hukuk örselen- mesinın yürekte bıraktığı çiziği' anlattı. Berhan Şim- şek, "Muhalefet, yalnızca sanatçının görevi olma- malı;yüreğinde insan onuru taşıyan herkesin işi ol- malı" diyerek muhalif sanatçıları desteklemeyenle- ri suçladı. Oya Baydar, "Sanat insanın, insanlık haline başkaldınsıdır' dıye başladı sözüne ve sana- tın 'dar' ve biçımsel muhalefet görevi ile sınırtandı- nlamayacağını, 'kalıcı muhalefetin özdeki muhale- fetin biçime dökülmesi' olduğunu anlattı. küçük Is- kender 'muhalif olmakla muhalefet arasındaki ay- nm' üzerinde durdu. "Muhalefette olmak iktidara aday olmak demektir ve benim için tehlikelidir. Mu- halif olan konuşmaz, savaşır" diye noktaladı sözü- nü... Ortalık karanrken zor bela bitirdik panelı. Masaya koyduğumuz beyaz kâğıtlar imzalarla doluverdı bırden. 'Can Şenligi' için Datça'da bulu- nan sanatçılann hazırladığı protesto metnine izle- yiciler de katılıyordu. Datçalı gazeteci Sinan Kara, tam da o gün bir mahkûmiyet daha almıştı. Evet, bildiniz; hani şu kaymakamı yazılan ile rahatsız e- den gazeteci... Son 1.5 yıl ıçinde hakkında açılan 27 davanın 18'inden toplam 9 yıl hapis cezasına çarptırılmıştı Kara. Kaymakamaılişkin 'muhalif ya- zılaryazması savcıları harekete geçirmış, Basın Ya- sası'nın bugüne kadar pek ender kullanılan mad- deleri kullanılarak, görevini yapan bir gazeteci ce- zalandınlmıştı. Protesto metninde, Sınan Kara'ya verilen (ve hafta başından itibaren uygulanacak olan) hapis cezasının AB'ye uyum yasalan çerçe- vesinde yapılan değişikliklere uygun olarak tecil edilmesini istedik. Kuşkusuz biliyorduk hepimiz: 'Muhalif olmak, hatta 'muhalif adayı' olmak kolay değildi ülkemiz- de. Ve, daha çoook mücadeleyi gerektiriyordu. vecdisayar S yahoo.com Gümrük binası sanat evi olacak • ANTALYA (AA) - Antalyanın Finıke ilçesinde kullanılmayan eski gümrük binasının, kültür ve sanat evi haline getirileceği bildirildi. Finike Kaymakamı Ahmet Önal, Gümrükler Genel Müdürlüğü"nden Özel Idare'ye tahsis edilen binanın restorasyon projesinin Finike Kaymakamlığı tarafından yapıldığmı belütti. Projenin Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklannı Koruma Kurulu tarafmdan da onaylandığını kaydeden Kaymakam Önal. restorasyonun Antalya Kültür Müdürlüğü'nce 225 milyar liraya yapılacağını bildirdi. Gümrük binasmın kültür ve sanat evi olarak kullanılması için Antalya Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu'ndan da yardım beklediklerini kaydeden Kaymakam Önal, "ll Özel Idaresi"nin bütçesinden de 50 milyar liralık ödenek sağlanabilirse bu binayı kısa sürede restore ederiz'" diye konuştu. BUGÜN • BEKSAV'da 15.00te 'FuD Metal Jacket', 17.00'de 'Gerizekâhlar', 19.00'da 'Mnflnhık' adh filmlerin gösterimi. (216 349 91 55) • NÂZIM KLTTÜREVİ'nde saat 19.30'da Kemal Okuyan' ın katılımıyla 'Komünisüer AB'ye nasıl karşı çıkıyorlar?' konulu söyleşi. (212 245 04 81) • RUMELÜdSARTnda saat 21.00'de Mustafa Sandal konseri. (216 454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle