Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
USTOS 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA
İV I 11 > I U J \ kuKur@cumhuriyet.com.tr 15
Her yerde olan
adam'danailemanzaralan
Dört kol çengi sinemacı Billy Bob
Thornton'un 'BabalarTakımı', son
haftalann sayılı seyre değer
Amerikan filmlerinden biri
Bıhafta kanlı ve fantastik serü-
verüre davetiye çıkaran Blade 2'ye
tam iyetlenmişken önümüze çıkan
ve il haftadır es geçtiğimiz Baba-
lar Ilamınadaldık son anda. Ni-
çin?~ünkü günümüzün 'yükselen
yıldr'ı. 5 yıl önce SBng Bladeiyle
sevnsye başladığımız, kelimenin
tam nlamıyla dört kol çengi sine-
macı Billy Bob Thornton un elin-
den çkmaBabalarTakımı. Filmden
filmt f izığini, kılığını değiştirerek
farkl kompozisyonlar çizen ama
karakeristik güneyli sesi ve aksanı
pek (eğişmeyen, rock gruplannda
bater çalıp şarkı söyledikten sonra
dramıtik sanatlar eğitiminden ge-
çerelsenaryo yazarlığıyla, figüran-
lıkla iinemaya bulaşan, orta sınıfın
alt tîbakasma mensup, BiD Ctin-
ton'ıı dahemşerisi, 1955 Arkansas
doğunlu BBT'un bir başka özelli-
ği de >erdenin ünlü dilberleriyleya-
şadığ beraberlikler. büindiği gibi.
Tipit <
Indie">
fîlmi
Sor yıllann U-Turn, Primary Co-
lors, Armageddon, Basit Plan. Kesi-
şen Y»Dar gibi namlı fılmlerinde oy-
nayıpCoen kardeşlerin Orada Ohna-
yan Adam başyapıtında döktüren.
oyunculuktan kazandığıyla da yönet-
menlk tutkusunu gideren BBTun,
keşfedilmesini sağlayan SBng Blade
(1996) ve Penelope Cnız-Matt Da-
mon gibi oyunculanna karşın neden-
se bizie gösterilmeyen modern wes-
tem çalışması AB the Pretty Hor-
ses'daı (1998) sonra, yine hem yazıp
yönetıiğı hem de oynadığı (ama ya-
puncı şirket Miramax'ın bir rürlü
gösterime çıkarmadığı) üçüncü yö-
Daddy And Them /
Yönetmen, Senaryo:
Billy Bob Thornton /
Kamera: Barry
Markowitz / Müzik:
Larry Paxton, Marty
Stuart, Kristin
Wilkinson / Oyuncular:
Billy Bob Thornton,
Laura Dern, Andy
Griffrth, Diane Ladd,
Brenda Blethyn, Kelly
Preston, Jim Varney,
Jamie Lee Curtis, Ben
Affleck, Jeff Bailey /
ABD1999(FilmPop)
netmenlik denemesi, Dadd)' And
Them'i, tam ve tipik bir 'Indie' film.
Amerikan taşrasından sorunlu ai-
le manzaralan sunmaya soyunan ya-
zar-yönetmen BBT, aşın kıskançlı-
ğın kemirdiğı, güneyli bir çiftın ön
plana çıktığı bu üçüncü filmine yi-
ne bir yiğın gözlem, saptama ve ya-
şanmışlık duygusu veren gerçekçi
tavnyla içtenliğini sığdırmış. Ağır
aksak ritimli, naif üslubu, 'derin'
Amerikan kırsalından çeşitli karak-
terleri, biraz yalap şalap çekimleri,
ChetAtkins'ı, Willie Nelson'u çağ-
• Billy Bob
Thornton'nun bizde
gösterilmeyen modern
western çalışması All
the Pretty Horses'dan
sonra, yine hem yazıp
yönettiği hem de
oynadığı üçüncü
yönetmenlik
denemesi, Babalar
Takımı tam ve tipik bir
'Indie' film.
nşhran western-country müzikleri,
gülümsetirken acıtan mizahı ve bü-
yük ölçüde doğaçlamaya yaslanan
birinci sınıf oyunculuğu, kimsenin
birbiriyle doğru düriist bir ilişki ku-
ramadığı, ilerişimi kopuk, içkici, so-
runlu bireylerden oluşan güneyli,
kalabalık aileyi karşımıza getiren bu
tipik bağımsız filmin erdemleri.
Gerginliğin, geçimsizliğin içini
oyduğu yakın akrabalanndan hiç de
hazzetmeyen Hazel amcanın ('Er-
nest' adlı, sulu zırtlak komik tiple-
mesiyle tanınıp bu filmden sonra
ölen Jim Varney'e adanmış film) tu-
tuklanması ve duruşmasıyla mec-
buren baba evinde bir araya geliyor,
sürekli bir ağızdan bağnşıp çağn-
şan, 'Amerikan köylüleri'nden olu-
şan bu anormal aile.
Parlak oyuncu performansı
Sonunda masum olduğu ortaya
çıkan Hazel amcanın îngiliz kansı-
nın (Brenda Blethyn). candan bir
yengenin ağzına yakışan keskin
eleştirileriyle akıllanan Claude-Ru-
by (BBT, Laura Dern) çifti, günde-
lik yıpratıcı kan-koca vıdı vıdısın-
dan, güvensizlikten, kıskançlıktan,
intihar eğiliminden filan sıynlarak
sanki havada daha çok oksijen var-
mışçasma soluyor, finalde.
Yaşh babalan (Andy Griflith)
ölüm kâbuslan görmekten kurtulur-
ken, bir kaçış yolu olarak Zane Grey
romanı ya da psikoloji kitabı olsun,
eline ne geçerse okuyan Claude'un
ağabeyleri AKin ve birakolik J.C. de
yaşama daha bir huzurla sanhyorlar.
Evde kalmış baldızıyla (Kell>
-
Pres-
ton) geçmişte bir kez günaha girmiş
Claude, nefret ettiği kaynanasına
(Diane Ladd) daha hoşgörülü dav-
ranıyor. Gecikmiş bir balayı hayali
kuran Ruby. artık bebek yapma za-
manının geldiğini düşünürken Cla-
ude da üç küçük çocuğunu okula bı-
rakıp işine giden mükemmel, müş-
fik bir baba olduğunu görüyor dü-
şünde. Vs, vs... Özetle parlak oyun-
cu performanslanyla göz alan bu
BBT filmi, harcadığımız iki saatin
pek de boşa gitmediğini düşündürt-
tübize.
John Dahl imzalı, gerilim dolu, yeni bir dehşetengiz 'yol filmi' bugün gösterimde: 'Joy Ride'
Otoyolda şeker kızın peşinde...Bugün Asla Yabancdarla
Oynama adıyla gösterime gi-
ren Amerikan yapımı JoyRide.
19901ı yıllarda Kffl MeAgain.
The Red Rock VVest. The Last
Seduction gıbı, seyirciyı tel tel
geren kara film denemeleriyle
adını bellediğimiz yönetmen
John Dahl'ın yine meraklısmı
bir buçuk saatliğine sürprizlere
boğan, karanlık bir korku ve ge-
rilim tüneline soktuğu, adrena-
lin yükseltici son eseri. Koleji
bitirip Berkeley'e niyetlenen bir de-
likanlı (Lewis-PaulVValker). sevgili-
sinden aynlmış olan eski göz ağnsı-
nı (Venna-Leelee Sobieski) alıp gez-
dire gezdire evine getirmek için ara-
bayla yola çıktığında, annesinin iste-
Joy Ride Yönetmen: John Dahl / Se-
naryo: Clay Tarver, J.J.Abrams / Kame-
ra: Jeffrey Jur / Müzik: Marco Beltrami
/ Oyuncular: Paul VValker, Steve Zahn,
Leetee Sobieski, Jessica Bowman,
Stuart Stone / ABD 2002 (Özen Film)
ğini kıramaz ve Salt Lake City'de,
polis tarafından tutuklanmış. zaten
başı beladanpek kurtulmayan ağabe-
yi Fuller'ı (Steve Zahn) da hapisten
çıkanr. Yolda rahat durmayan ağabe-
yinin zorlamasıyla kendine Paslı Çi-
İZLEYİCİ CÖZÜYLE ERDAL ATABEK
ÖzgürAtaı Gözüyle..."Özgür Ruh" bir çizgi film. Doğada özgürce
ddaşan "vahşi" denen atların birlikte yaşadık-
ln yeşil vadileri, tertemiz ırmaklan görüyoruz.
BT doğal at grubunda yeni bir yavru doğuyor ve
gıubun yeni lideri olacak genç at gözlerini dün-
\îya açıyor. Büyüyen ve grubunun liderliğini
İetlenin "Spirit", artık grubunun güvenliğinden
de sorumludur. Bir gün, evet bir gün, uzaklarda
br ateş yandığını görecek ve bu ateşi merak ede-
rekoraya gidecektir. Böylece insanlan görecek-
tr Insanlarla olan uzun serüveni de böylece baş-
laıış olacaktır.
Özgür atın karşılaştığı insanJar, bölgedeki kış-
laın askerleridir ve böyle güzel bir aygın gö-
nace onu yakalamak isterler. Doğada özgürce
\îşayan atlann yakalanıp ehlileştirilmesi, insan-
İnn atlardan yararlanmalannın bir yoludur. A-
ııa bu olayı hep insanlann gözüyle görürüz ve
iğru buluruz. Bu kez, film bize olayı "at gö-
nyle" anlahyor ve başka bir açıdan gördüğümüz
zanan yapılanların doğru olup olmadığını sor-
gduyoruz.
Eğer bu olay tersine dönseydi de, atlar insan-
kı kementlerle yakalayıp kendi aralanna götü-
lip atlara hizmet etmeleri için eğitselerdi nasıl
eurdu?
Filmde, "Özgür Ruh"un insanlann elinden
bçıp kendi özgür at ailesine kaçmak için ver-
d|ı büyük mücadeleyi görüyoruz. Daha önce
eılileştirilmiş atlann da bu mücadeleden nasıl
heyecanlandıklanna tanık oluyoruz.
Onu teslim alıp kendilerine hizmet etmesine
çalışan Amerikalı askerlere karşı "Ozgür Ruh"u
kurtarmaya çalışan biri vardır. O da askerlere e-
sir düşmüş genç Kızılderili, "Küçük Çay". Son-
raki serüvende artık bu Kızılderili de yer alacak-
tır.
Bizim sinema filmleri anlayışımızda "çizgi
fdmler çoculdar içindir" gibi yanlış bir anlayış
var. Oysa çizgi filmler hiç de çocuklar için de-
ğildir, herkes içindir, üstelik çocuk filmlerini de
büyükler izlemelidir. Çekoslovakya'nm, Avus-
turya'nın ünlü kukla tiyatrolanna "büyükler"
bilet bulabilmek için aylarca önceden sıraya gi-
rerler. Bize göre kukla tiyatrolan da çocuklar
içindir.
Bu yanlış tutumdan vazgeçelim ve "Özgür
Ruh"u görelim. "Vahşi" dediğimiz özgür atla-
nn insanlar tarafından tutulmasını, onlann na-
sıl yola getirilmeye çalışıldığını görelim ve ''in-
sanlann hayvanlara davramşlarTnın ne kadar
insanca olduğunu bır kez daha düşünelim.
Filmin Türkçeleştirilmesi çok başanlı olmuş,
dublajı Volkan Severcan yapmış, şarkılan da Le-
vent Yüksel söylemiş. Böylece bir atın ağzından
başına gelenlerin öyküsünü çok iyi anlıyoruz.
Yıllarca önce ölen Albert Lanıorisse tarafın-
dan çekilen "Kırnuzı Balon" ve "Beyaz Yele"
filmlerini de bu arada anımsadım.. "KırmızıBa-
lon" bir çocukla balonu arasındaki duygusal iliş-
kiyi anlatır ve çok güzeldir. "Bej'az Yele" de, bir
çocukla bir at arasındaki dostluğu ve özgürlüğü
birlikte arayışlanm anlatır. Bu iki filmi de sine-
malarda görmek sadece bir nostalji değil, tek-
noloji oyunlanyla bunalttığımız çocuklanmıza
verilecek en güzel armağanlardır. Umanm ki si-
nema işletmecilerinin aklına gelir ve bu filmle-
ri yeniden görebiliriz.
Insan duygulannın "bundan benim çıkanm
ne?" kısır döngüsüne sokulduğu çağımızda bi-
ze insan olduğumuzu yeniden duyuran her şey-
le öyle gereksinmemiz var ki?
vi kod adını yakıştırmış bir
kamyon sürücüsüne, telsizle,
sonradan yaptığına yapacağı-
na çok pişman olacağı, kötü bir
şaka yapar Lewis ve romantik
hayaller kurduğu Venna'yla
mercimeği fınna vereceği
yolculuk giderek tam bir kâbu-
sa dönüşür.Çünkü çocukça işle-
tildiğine çok kızarak intikam
için bilenen, gözü dönmüş, hiç
göremediğimiz. sadece telsiz-
den kısık, boğuk sesini duydu-
ğAımuz kamyon sürücüsü, azrail gibi
sürekli peşlerindedir...
Konusu bakımından oldukça ben-
zeştiği. Spielberg'in ilk filmi Duel-
Bela"yla birkaç yıl önce gösterilmiş,
Jonathan Mostow"un Kurt Russel'h
Breakdown'uıı fena halde anımsatan
Joy Ride, ironi-espriyle kanşık. Scre-
am-Çığhk\ari korku-dehşet sahne-
leriyle de bezeli.
'ŞiddetinozanT Sam Peckinpah'ın.
pek değeri bilinmemiş filmlerinden
Konvoy"da(1977) uzun yoldaki hın-
zırlıklarını, şeytani numaralannı an-
lattığı, kaba saba, maço kamyon sü-
rücülerinin2001 şubesi diyebileceği-
miz,'çenekopartan' Paslı Çivi'nini-
ki kardeşe'le Venna'ya ve çekici ar-
kadaşı Charlotte'a yaşattığı dehşeti
yer yer seyirciye de geçirdiği söyle-
nebılecek filmin direksiyonunda, ka-
ra film türüne vakıf ve gerilime tut-
kun, yetenekli yönetmen John Dahl
var.
Akıcı ve asap bozucu bir gerilim,
korku üstüne iş tutan bu son filmin-
de alışılmış entrikasını, oldukça sağ-
lam kurarak genç baş rol oyuncula-
nndan da iyi verim alan, yer yer kli-
şe ama canlı bir anlatım tutturan yö-
netmen, 'yolfîhni'ne pek bir yenilik
getirmese de, koltuğuna mıhladığı
meraklısını perdeye bağlamanın üs-
tesinden geliyor. (Özellikle gerilim-
li sahnelere maydonoz olan cazuiılı
müziği biraz kafa şişirip kör kör gö-
züm parmağma sinir bozsa da.) Bu
kez alışıldığından daha 'biberti bir
sos'la çeşnilendirdiği Joy Ride, so-
nuçta atmosferi, genç, enerjik oyun-
culan (öncelikle ağabeyi oynayan
Steve Zahn'ı anmalı) ve sürükleyici-
liğiyle kara film tutkunlannı tatmin
edebilir çok önemsenmese de.
KEDt GÖZÜ
VECDİ SAYAR
Muhalif
Dün gece, Villa Datça'nın bahçesinde mehtabı
seyreden bır kedi Can Yücel'in dızelerini anımsa-
dı:
"Alnımda bir ağusios
Yapraktan bedenim
Bu zincirden boşalmış poyrazda
Uçuyoruz dolunaya doğru"
Sordu kendi kendine; neydi bu kadar çok, bu ka-
dar farklı insanı buluşturan şey?
Türkiye'nin dört bir yanından; Hatay'dan, Sam-
sun'dan, Eskışehir'den, Tunceli'den ve daha pek
çok kentten kopup gelen gençlerin, aydınlann,
ağustos sıcağına bana mısın demeden şiir matine-
lerini, panelleri tıklım tıklım doldurmasını sağlayan
güç neydi?
Neydi, Stockholm'de yaşayan Türk şairi Özkan
Mert'le, Rodoslu şair Spiros'u, küçük Iskender'le
Berhan Şimşek'ı, Datça Belediye Başkanı Erol
Karakullukçu ıle Antalyalı şair Metin Demirtaş'ı
buluşturan sihir? Yalnızca Güler'ın, Güzel'in,
Su'nun, Hasan'ın dostluklan. Datça'nın güzel do-
ğası mı?
Yüzlerce aydının Işıl Özgentürk'ün Kısa Film Se-
naryo Atölyesi'ne katılmak için Radika Kafe'yi na-
sıl tıka basa doldurduğunu, Nâzım'ın 'Cenaze Tö-
reni' şıirinden bır film yaratma sürecine nasıl coş-
kuyla katıldıklannı, dört gece boyunca açık hava ti-
yatrosunda bınlerce Can dostunun, Leman Sam'ı,
Derya Alabora yı, Erol Uras'ı, Sadık Gürbüz'ü,
Zeynep Tanbay'ı, Muammer Ketencoğlu'nu,
Genco Erkal'ı. MümtazSevinç nasıl bağırlarına
bastığını, 'Can Evi'nin açılışındaTuncay Yılmaz'ın
kemanını nasıl can kulağı ile dinledıklerini, Faruk
Malhan'ın tasarladığı mobılyalarla can kazanan o
güzelim mekânı gezerken nasıl gururlandıklannı,
öğretmen evinde açılan Nâzım Hıkmet Vakfı'nın
'Nazım Yüz Yaşında' sergisini izleyen öğretmenle-
rin nasıl gözlerinin yaşardığını ve etkinliklere katılan
şair dostlann coşkusunu görseydinız, anlardınız.
Can Yücel'in 'muhalif kımliğı idi, onlan buluştu-
ran. Sina Akyol ne demişti geçen y\\..."Muhaliftik
önce bir 'duygu' ve 'ruh' halidir. O duyguya, o ru-
ha sahip olmayı gerektirir. O duyguya, o ruha sa-
hip olan muhalif adayı, 'muhalif olmanın bilgisine
de sahıp olmak zorundadır. O duyguya, o ruha, o
bilgiye sahip olan muhalif adayının gerçekten mu-
halefet edebilmesi için; duygunun, ruhun, bilginin
de ötesinde, muhalefet 'bilınci'ne sahip olması ge-
rekir'. (Geçen yıldan izlenimlen 'Can İçin' adlı kıtap-
çıkta toplayan Namık Kuyumcu'ya ve izmır Büyük-
şehırBelediyesi Kent Kıtaplığı'nateşekkürier.)Şen-
liğin son günü, Reşadıye Mahallesi'nin meydanın-
datoplanan yüzlerce ınsanın ortak paydası 'muha-
lif adayı' olmalan idi belkı de.
'Sanat ve Muhalefet' panelinde, Zeynep Oral,
"Sanatta tarafsız olmak, egemen taraftan olmak-
f/r"derken Reis Celik "Muhalif olmanın sorumlu-
luğunu, sanatçının yaşadıklanyla tutahı olması ge-
reğini d\\e getirdi. Fikret llkiz, Işıl'ın kısa film atöl-
yesinde sorduğu "Sizi en çok örseleyen şey" so-
rusundan hareketle bir anısını, 'bir hukuk örselen-
mesinın yürekte bıraktığı çiziği' anlattı. Berhan Şim-
şek, "Muhalefet, yalnızca sanatçının görevi olma-
malı;yüreğinde insan onuru taşıyan herkesin işi ol-
malı" diyerek muhalif sanatçıları desteklemeyenle-
ri suçladı. Oya Baydar, "Sanat insanın, insanlık
haline başkaldınsıdır' dıye başladı sözüne ve sana-
tın 'dar' ve biçımsel muhalefet görevi ile sınırtandı-
nlamayacağını, 'kalıcı muhalefetin özdeki muhale-
fetin biçime dökülmesi' olduğunu anlattı. küçük Is-
kender 'muhalif olmakla muhalefet arasındaki ay-
nm' üzerinde durdu. "Muhalefette olmak iktidara
aday olmak demektir ve benim için tehlikelidir. Mu-
halif olan konuşmaz, savaşır" diye noktaladı sözü-
nü... Ortalık karanrken zor bela bitirdik panelı.
Masaya koyduğumuz beyaz kâğıtlar imzalarla
doluverdı bırden. 'Can Şenligi' için Datça'da bulu-
nan sanatçılann hazırladığı protesto metnine izle-
yiciler de katılıyordu. Datçalı gazeteci Sinan Kara,
tam da o gün bir mahkûmiyet daha almıştı. Evet,
bildiniz; hani şu kaymakamı yazılan ile rahatsız e-
den gazeteci... Son 1.5 yıl ıçinde hakkında açılan
27 davanın 18'inden toplam 9 yıl hapis cezasına
çarptırılmıştı Kara. Kaymakamaılişkin 'muhalif ya-
zılaryazması savcıları harekete geçirmış, Basın Ya-
sası'nın bugüne kadar pek ender kullanılan mad-
deleri kullanılarak, görevini yapan bir gazeteci ce-
zalandınlmıştı. Protesto metninde, Sınan Kara'ya
verilen (ve hafta başından itibaren uygulanacak
olan) hapis cezasının AB'ye uyum yasalan çerçe-
vesinde yapılan değişikliklere uygun olarak tecil
edilmesini istedik.
Kuşkusuz biliyorduk hepimiz: 'Muhalif olmak,
hatta 'muhalif adayı' olmak kolay değildi ülkemiz-
de. Ve, daha çoook mücadeleyi gerektiriyordu.
vecdisayar S yahoo.com
Gümrük binası sanat evi olacak
• ANTALYA (AA) - Antalyanın Finıke
ilçesinde kullanılmayan eski gümrük binasının,
kültür ve sanat evi haline getirileceği bildirildi.
Finike Kaymakamı Ahmet Önal, Gümrükler
Genel Müdürlüğü"nden Özel Idare'ye tahsis
edilen binanın restorasyon projesinin Finike
Kaymakamlığı tarafından yapıldığmı belütti.
Projenin Antalya Kültür ve Tabiat Varlıklannı
Koruma Kurulu tarafmdan da onaylandığını
kaydeden Kaymakam Önal. restorasyonun
Antalya Kültür Müdürlüğü'nce 225 milyar
liraya yapılacağını bildirdi. Gümrük binasmın
kültür ve sanat evi olarak kullanılması için
Antalya Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu'ndan da
yardım beklediklerini kaydeden Kaymakam
Önal, "ll Özel Idaresi"nin bütçesinden de 50
milyar liralık ödenek sağlanabilirse bu binayı
kısa sürede restore ederiz'" diye konuştu.
BUGÜN
• BEKSAV'da 15.00te 'FuD Metal Jacket',
17.00'de 'Gerizekâhlar', 19.00'da 'Mnflnhık'
adh filmlerin gösterimi. (216 349 91 55)
• NÂZIM KLTTÜREVİ'nde saat 19.30'da
Kemal Okuyan' ın katılımıyla 'Komünisüer
AB'ye nasıl karşı çıkıyorlar?' konulu söyleşi.
(212 245 04 81)
• RUMELÜdSARTnda saat 21.00'de
Mustafa Sandal konseri. (216 454 15 55)