25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
&AYFA CUMHURİYET 13 AĞUSTOS 2002 SALI 14 UAÎ. kultur@cumhuriyet.conn.tr TİYATRO DÜNYASINDAN DtKMEN GURÜN Genç Oyuncular'aselam...Her yıl olduğu gibi bu yıl da Genç Oyuncular 9 Ağustos tari- hinde bir araya geldiler ve bu kez 45. kuruluş yıldönümlerini kutla- dılar. Yıllar içinde, aralanndan aynlanlar veya tiyatro dünyasın- dan kopanlar olımıştu, ama yine de onlar sonsuza dek Genç Oyun- cular'dı; belli bir dönemin, belli bir oluşumun ürünü olan iddiah gençler. Genç Oyuncular 9 Agustos 1957'de on üç amatörtiyatrocu ta- rafından kuruldu. Atila Alpöge, A>1a Alpöge (Ödekan), Sevil Ak- doğan, Aysd Ataman, ArifErkm, Genco Erkal, Çetin tpekkaya, Aram Gümüşyan. Mardik He- kirman,İ stün Kırdar,Ergıın Kök- nar, BeyhanTürer,ErolLnaL Eki- be daha sonra katılanlar arasında MehmetAkan, Oya Kaynar (Ba- şak),Anitpekkaya, Hasan Kuru- yazx3, Çiğdem Sebşık gibi isım- leri saymak mümkün. Yeni Mr arayış Bu pazar buluştuğum zımba gibi dört "genç" oyuncu (Atila Alpöge, Genco Erkal, Arif Er- kin, Üstün Kırdar) dünden bugü- ne, bugünden yannlara uzanıyor ve Genç Oyuncular'a ihşldn ola- rak belirgin niteliklerin altını çiz- mek gerektiğini vurguluyorlar. Bu niteliklerin en önemlilerinden biri, topluluğun yenilikçi bir tiyat- ro olması ve bir yandan avant- garde oyunlar sahnelerken, öte yandan geleneksel tiyatromuza yönelik araştırmalar yapmasıdır. O dönemde, gençlik tiyatrolan- nın bir nevi konservatuvar özel- liği taşıdığı gerçektir. Yapılan ti- yatroyu zorlama ve yetersiz bu- lan gençler, kaçınılmaz olarak kendi arayışlanna yönelecek ve ye- ni alanlara doğru yayılacaktır. Genç Oyuncular'ın yenilikçi ça- lışmalannın, geleneksel tiyatro- nun çağdaş bir sentezini yakala- mak yolunda harcadıklan çaba- lann temelinde yatan olay budur. Birlikte ûretilen "VatandaşOyu- nu" bu çizgide bir oyun olmanın ötesinde, sansürün hışmına uğ- rayan ve komünizm propaganda- sı yapıldığı gerekçesiyle I4l- I42'den yargılanan oyunlar ker- vanında başı çekenler arasında yer alacaktır. Genç Oyuncular, 1950'Ierin sonlarında Halkevleri'nin kapa- tılmasıyla ortaya çıkan bir oluşum olarak değerlendırilir Alpöge, Erkal, Erkin ve Kırdar tarafin- dan. Aynca, bu uygulamamn gençlik tiyatrolannın ateşleyici- si olduğu gerçeği üzerinde de du- rulur. 0 dönemde gençlik tiyat- rolannda yaşanan patlama kuş- kusuz 1960'lardaprofesyonelti- yatrolar fıtilini ateşleyecek ve gi- derek Arena,AST,Donnen,Dost- ummmen büyükgereklerindenbi- ri olarak görüyorlardı sanaû." Genç Oyuncular bu amaçla, bel- li biryerde oynamakyerine kam- yonayükledüeri dekorlanyla, se- yirci iskemleleriyle sokak sokak gezer, evlerin kapılarim çalarak in- sanlan oyunlanna çağınrlar ve "bövietikle Erdek'in kryı mahal- kferinden oidukçaaynbirhalkkit- lesine, Yukan Mahalle halkına ulaşmava çahşırlaı? Bu yaklaşım, bir noktada Muhsm Ertuğrul'un bölge tiyatrolan projesiyle örtü- şürken, bir yandan da sokak tiyat- rosu kavramının özümsenmesi bağlamında göz ardı edilmeme- si gereken bir çahşmadır. Erdek Şenliği'nin bir başka özelliği sadece tiyatroya değil, orkestra konserlerine, edebiyat Her. eryıl olduğu gibi buyıl da Genç Oyuncular 9 Ağustos tarihinde bir araya geldiler ve bu kez 45. kuruluş yıldönümlerini kutladılar. Yıllar içinde, amlanndan aynlanlar veya tiyatro dünyasından kopanlar olmuştu, ama yine de onlar sonsuza dek Genç Oyuncular 'dı; belli bir dönemin, belli bir oluşumun ürünü olan iddiah gençler. lar. HO (Halk Oyunculan) gibi profesyonel tiyatrolann kurul- masında etkili rol oynayacaktır. Bu tiyatrolar, gençlik tiyatrolan- nın devamı olarak aynı taze kanı taşırlar. Bu açıdan bakıldığında da Genç Oyuncular'ın bu gelişim içindeki önemli yeri yadsınamaz. Erdek Şenüği Kendilerini Türk aydınlanma- sının neferleri olarak gören Genç Oyuncular'ın amaçlanndan biri de tiyatroyu tiyatroya yabancı olan- laraulaştırmaktır. Erdek Şenliği, 1958 'de biraz da bu nedenle baş- latılır. Topluluk şenliğin hedefle- rini şöyle özetler: "Genç Oyun- cularErdekŞentikkri'ni. tiyatro- dan uzak kaİnuş halk khklerine tiyatroyu ulaşörmak, sevdirmek için dûzenledfler. Çünkü halkeği- buluşmalanna, şiir matinelerine, sinema gösterilerine de yer ver- mesidir. Bir avuç gencin düzen- lediği çok yönlü bir şenliktir bu ve 1958-1962 yıllan arasında ba- şanyla sürer. 1959'da ikinci Erdek Şenliği'nde ilk Türk tiyatro ese- ri olan Şüıasi'nın "ŞairEvlenme- sPnin yazıhşının 100. yılı kutla- nır. Nâam Hikmet'in adımn bıle anılamadığı yıllardır bu yıllar. Ama, yine bu şenlikte kamuya açık ilk okumayı da bir şiir mati- nesinde dinleyiciler arasında bu- lunan Yıldız Kenter gerçekleşti- rir. "MaviGözlüDev"i okur(şa- irin adını açıklamadan)... Öte yan- dan HBanetŞimşek.SunaKan, Fa- rukGüvençgibi sanatçılar büyük bir heyecanla konservermek üze- re kanlırlar etkinliklere ve konse- re başlamadan önce orkestrayı, çaldıklan parçalan, enstrüman- lan halka tanınrlar... Hoş anekdot- lar, zarif anılar... Daha da önem- lisi, anlamlı buluşmalar, gelişme- ler... Dünden bugüne Genç Oyuncular'ın biraz da İs- tanbul seyircisinin dışınataşmak için gittiğı Erdek'te ya da İstan- bul içinde fabrikalarda, hastane- lerde, meydanlarda verdiği tem- sillerde yine eleştirmenler. sanat- çılar, kemikleşmiş bir grup seyir- ci tarafindan izlenmesi, etkinlik- lerinin çok yönlü irdelenmesi üze- rinde durulması gereken bir olay- dır. Bugün bu anlamda yaşanan ukanıklığın, kopukluğun çok yön- lü ele alınması gerekir diye düşü- nüyorum. Genç Oyuncular üstüne o ka- dar çok şey konuşuldu ki pazar sa- bahı... Keşke hepsini aktarabil- sem... Bu konuşmalann temelin- de özellikle iki nokta dikkatimi çekti. Genç Oyuncular dinamik ve iddiah bir topluluktu. yaptığı her işin hesabını verebilecek altya- pıya sahip, araştırmacı ve tiyat- roya gönül vermiş gençlerden olu- şuyordu. Bir diğer önemli nokta da o günün Türkiyesi ile bugünün Türkiyesi arasındakı farkhhktı. O günün Türkiyesi tüketim top- lumuna geçmiş, değer yargılan altüst olmuş bir Türkiye değildi kuşkusuz. Son söz yine dört Genç Oyun- cu'dan: "Bugün değişıniş bir Tür- kiye var. Ama yine de amatör ti- yatrolar yeni bir doğuşun tohunı- lannı atabilirler. Onlarda bu gü- cün \-ar olduğu birgerçek, ama şu an için bir genellemeye gidecek olursak süreklilik yok. Bu sürek- HKği sağlav^bfliıier. 19501i >ıllar- da gençler o dönüşümü yapölar. 200CKyıDarda da bö>1ebir göre\ düşüyor gençlere." Dünün, bugünün yannın Genç Oyuncular"ına selam... Genç O>ııncular"ın amaçlanndan biri de thatrodan uzak kalnuş kitlelere ti\atro\u ulaştırmaktı. LOCARNO - tSVİÇRE (AFP) - lsviçre Locarno'da düzenlenen 'Lluslararası Locarno FOm FestivaB', tutucu Taleban rejimi süresince ülkenin sinema mirasım korumak için yaşamıru tehlikeye atan görevlilere adanan 'Afgan Filrnleri' gösteTİmiyle kapandı. Afgan Ulusal Film Enstitüsü çalışanlan. Taleban yanlısı güçler JCâbıl'i ele geçirdiğinde 1996 yılına dek çekilmiş olan filmlerden bir bölümünü kaçrrmayı başardı. Yedi yıl boyunca hiç de uygun olmayan şartlarda bulundurulmak zorunda kalınan A%an fihnleri Isviçre'defilmlerin, teknik açıdan büyük zarar görmüş olsa da son derece değerli olduklan belirtildi. Festival yetkilileri, filmlerin, Taleban öncesi Afganistan'ını belgelediklerine de dikkat çektiler. Filmlerin gösterildiği festivalin son günü düzenlenen oturuma, Afgan Kültür Bakanı Sayad Mahmud ve Afgan Film'in başkanlığmı yürüten Sıddık Barmak katıldılar. Taleban'm başa geçtiği 1996 yılında, ülkedeki film üretimi durmuş, sanatçılar ve yönetmenler ise ülkeyi terk etmek zorunda kalmışlardı. Kabil'e girildiği gün, sembolik bir eylem yapan Taleban yanlılan, iki filmi kentin en büyük sinema binasının önünde yakmışlardı. Taleban döneminde yalnızca Afgan yapımı olanlar değil, 8 bin kadar yabancı film de yok edilmişti. Barmak, ülkenin film endüstrisinin, yönetmenlerden teknisyenlerine, 1980 yılındaki Sovyet işgalinden bu yana ayakta kalma savaşı verdığini, film üretiminin Sovyet işgali süresince durma noktasına gelmese de büyük ölçüde azaldığını ve o dönem çekilenlerin çoğunlukla propaganda amaçh olduğunu, Taleban'm başa geçmesıyle de son bulduğunu belirtti. Yeni Afgan hükümeti. Afgan Film'i destekliyorsa da. enstıtünün etkm olabihnesı için bağımsız bir parasal kaynağm varlığı söz konusu değil. Amerika ve Fransa'da yaşamakta olan bazı Afgan işadamlan ise, ülkelerinde sinema sanatınm canlanması için destek veriyorlar. • Yönetmenliğini Rıza Baloğlu 'nun yaptığı 'Dünya Kültürü Mirasında Anadolu hleri' belgeselinin senaryosu arkeolog, sinema yazarı, gazeteci ve senarisî Burçak Evren ile senarist Sevinç Baloğlu 'na ait. 2O.YılKonseri Belgeselin çekimlerine Troya ve Bergama'da başlandı Dünya kültüründe Anadolu 'nun izi Kültür Senisi - TÜRSAK Vak- fi'nın, Birleşmiş Milletler'in 1972'de Malta'da yapmış olduğu konvansi- yon sonrası yayımladığı bildiri doğ- mltusw<İ2i-(Ülkelerin doğa, tarih ve kültürel zenginlikleri bulunduk- lan ülkelere ait olmadan önce bir insanlık mirasıdır; bulundukları ülkelerde korunmalan ve çıkanl- dıklanyerlerde çevreyle uyum için- de sergilenmeleri gerekir, ancak bu şekilde tüm insanhğa ve gele- cek kuşaklara doğnı bilgiler akta- nlabilir.)- iki yıldır hazırlıklannı sürdürdüğü 'DünyaKültür Mirasm- da Anadolu tzleri' belgeselinin çe- kimlerine, TC Başbakanlık Tanıt- ma Fonu ile lş Bankası'nın ana sponsorluğu ve TC Kültür Bakan- lığı'nın desteğiyle, Troya ve Berga- ma'da başlandı. TÜRSAK Vakfi'nın amacı, bel- geselin ulusal ve uluslararası alan- daki konuyla ilgili tartışmalara gör- sel kanıt oluşturarak kamuoyu bi- linci yaratması; bu doğrultuda ken- di kültür mirasımızın yanında, tüm dünya ülkelerinin kültür miraslan- nın da ait olduğu topraklarda ser- gilenebilmesini ve bundan sonra da ait olduğu topraklardan kopanhna- masını sağlamak. Korfinann ve Radt danışman Belgeselin Troya bölümünün da- nışmanlığını, 22 yıldrr ülkemizde Troya kazılanna başkanlık yapan Tübingen Üniversitesi arkeoloji pro- fesörlerinden Manfred Korftnann; Bergama bölümünün danışmanlığı- m ise Bergama Kazı Başkanı Prof. Dr. \Yolfgang Radt üstlendi. Yönetmenliğini Rıza Baloğlu'nun yaptığı belgeselin senaryosu arke- olog, sinema yazan, gazeteci ve se- narist Burçak Evren ile senarist Se- vinç Baloğlu na ait. Görüntü yönetmenliğini Uğurtç- bak'ın, Sanat yönetmenliğini Ani Pertan ve NataH Yeres'in yaptığı belgeselin anlatıcılığını ise Troya sevdalısı, araştırmacısı rolünde si- nema ve tiyatro oyuncusu Tflbe Sa- ran üstleniyor. Troya ve Bergama'da sürmekte olan kazı çahşmalannın da belge- leneceği filmde, konunun uzman- lanyla yapılan söyleşilerin yanısı- ra pek çok canlandırmalı bölüm de yer alacak. Bunlann birinde, belgeselin öz- gün müziklerini de gerçekleştiren ünlü D J Mercan Dede (ArkmADen) belgeselin giriş sahnesi olan, İda Dağı'ndaki (bugünkü Kaz Dağı) ünlü tannçalar arası güzellik çekiş- mesinde Troyalı Çoban Paris'i can- landıracak. Belgeselde, Almanya'da henüz kapanmış bulunan 'Troya Düş ve Gerçek Sergisi'nde yer alan yapıt- lann Çanakkale Müzesi çekimleri de yer alacak. Ve Istanbul Arkeolo- ji Müzesi, Babıâli ve yurtdışında Moskova ve Berlin'de yapılacak çekimlerle 'Dünya Kültür \Iira- smda Anadolu tzleri' belgeseli ta- mamlanacak. stos Cumartesi aat : 20.00 Harbiye Açık Hava Tiyatrosu Bilgi için: 253 36 36 Cumhuriyet ISV1CRE HASTANESI YAZI ODASI SELİM İLERİ Mimari Bir Akşam Alacası'nda mimariden söz açarken, ayna benzetmesini kullanmışım. Yirmi yıl önce. Mimarinın birtoplumun aynası olduğunu söylü- yorum. Mımariye baktıkça o toplumdaki hayatı kavrayabileceğimizi ileri sürmüşüm. Nerden varmışım bu kanıya. Ahmet Haşim'i okuduktan sonra varmış olabilir mıyim? Bireyci olduğu ileri sürülmüş, siyasetten hep öte durduğu sanılmış Ahmet Haşim'in nefis bir yazısı vardır. Ya Istanbul kitaplarımda, ya Perisi Kaçmış Yazılar'da değinmiştim: Ahmet Haşim, IttihatveTerakkı'nin.SultanHa- mid baskısına karşı özgürlükler getirdiği düşünül- müş yeni iktidarın hem edebiyatı, hem de mima- riyi nasıl zaptırapta aldığını anlatır. Incebiralaylayazılmışbuyazıda, mimari 'birör- ne/c'bırgörünümedinerekbirörnekyaşamalarta- lep etmektedir... Ahmet Haşim'in yazısını ne zaman okudum? Hatıriamıyorum. Hatırladığım, beni gerçekten çarp- mış olmasıdır. Konutlar, işyerleri, resmı daireler, okullar, hasta- neler, eğlence yerleri, tapınaklar, hepsi yapıldıkla- rı dönemin birer sözcüsüdür. Hepsi bir öykü söy- ler durur. Miman, kendi dönemine ya özdeş bir söylem ge- lıştirmiştır ya da ıtiraz etmektedir. Stefan Zvveig, Dünün Dünyası adlı eserinde, Bi- rinci Dünya Savaşı sürüp giderken Isviçre'ye ge- çer. Isviçre'de her şey güllük gülistanlıktır. Sava- şın bırdenbire kararttığı kentlerde mimari göçmüş, ama Isviçre'de bahçe içi evlerde mutlu insanlarya- şamaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllanndaki Türkiye'yi saptayan fotoğraflarabakın; 'yeni', 'umutlu', 'ü/kü/ü'birmi- mariyi kıyısından köşesinden görürsünüz. Şurada harap bir evın az ötesinde cumhuriyet ilkokulu gülümsemektedir. Bir başka fotoğrafta Ankara düzenli, eskilerin deyişiyle 'muntazam' yol- lanyla başkent olmaktadır. Ressamlarda saptamış: Avni Lrfîj'in bazı resim- Ieri belediyenin bayındırlıkçalışmalannı yansıtıyor. Imparatorluğun sonundaki mimari Doğu-Batı sentezi.arayışı içinde. Sanat tarihimızin her nedense burun kıvırdığı Balyan ailesinin Doğu-Batı sentez arayışı bana bugün için de çok geçerli bir 'söz' gibi geliyor. Her önünden geçişte, Balyan ailesinden bir mimann eseri olan Dolmabahçe Camii'ne hayranlık duya- rım. Çünkü bu cami, iki kültürü bir arada ve bize en yakın şekliyle söylemektedir. Bir Akşam Alacası'nda Pendik'ten konuşuyor- muşum. Pendik'in bitki örtüsünün, denizinin ve yeşilinin ortadan kaldırılışına değiniyormuşum. Pendik, Istanbul'un özellikli sayfıye yörekentle- nnden biriydi. Bugün, kalabalık, yoksul ve mutsuz Istanbul'un kirli denizli, kapkaççı ekonomisinin simgesi, yeşili silme tahrip edilmiş, hazin bir böl- gesı. Kendi döneminin erinçli ve iyimser havasını söy- leyen mimariden bir iki yıkık yıprak hâlâ ayakta dur- maya çalışıyor Pendik'te. Geçmiş güzel günterini nereden saptayabiliriz der- seniz, o da hazın: Edebiyat tarihimizin 'piyasa ro- manı' saydığı bir kitaptan, Kerime Nadir'in Aşka Tövbe'sinden. Kerime Nadir, Pendik'e pikniğe gıdişleri tatlı tat- lı anlatıyor. Keşke biz de öyle bir yer bulup gitsek diyorsunuz. Piknik sepetinizi hazırlayacağınız ge- liyor. Bugünün Istanbulu'nudörtbıryandamantar gi- bi biten gökdelenler dıle getiriyor. Demokrat Par- ti'nin ideali 'küçük Amerika' olmaktı. Şimdi olunu- yor... Takvimde İz Bırakan: "Yalnızlığı bütün dünyaya ulaşıyor, biruçtan bir uca bütün hayatını aşıyor." Stefan Zweıg, Dünya Fikir Mimarlan, Gürsel Aytaç'ın çevirisi, lş Ban- kasıYay., 1989. GodzHla'ya devam • Kültür Servia - Japon sinemasının 'korkunç' kahramanı canavar dinozor 'Godzilla' 26. macerasıyla beyazperdeye dönüyor. Radyasyon altında kalıp ciddi bıçimde büyüyen dinozor 'Godzilla', 'Mecha Godzilla'ya karşı' adlı filmde, en azılı düşmanı 'robot Godzilla' ile mücadele ediyor. Film, aralık ayında gösterime girecek. Üç gece üç parti BİLET SATIŞ NOKTALARI î, i- Bakırköy Arkadaş Kitapevi (0212) 542 72 71 - Beyoğlu Metropol Müzik (0212) 249 49 16 = 'J J Kadıköy Seyhan Müzik (0216) 414 73 64 - Şışlı Sağlam Optik (0212) 234 35 71 î N Sarıgazi Bağlıca inşaat (0216) 621 85 09 ; • Kültür Servisi - FG 93.7'nin, üçüncü yıl partisi 16 Ağustos'ta Maslak Venue'de başlayıp 18 Ağustos'ta Kih/os'ta sona erecek. Dünya çapında DJTerin kahlacağı FG Birthday Party, Ibiza'yı Istanbul'a taşıyacak. Deep Dish ve Pete Tong, muhteşem partinin ağu- toplan. Türkiye'nin en ünlü DJ'lerinin çalacağı FG Birthday Party'nin program akışı şöyle: 16 Ağustos'ta saat 22.00'de Venue'de başlayacak olan etkinlik 17 Agustos'a dek non-stop müzikle devam edecek. Parti pazar günü Kilyos Solar Beach'e taşınacak. Kumsala kurulacak dev sahnede FG 93.7 DJ'leri öğlen 12.00'de başlayarak gece 24.00'ye kadar farklı müzikler çalacaklar. Uhr, BeeGee, Tangun, Cure-Shot, Tarkan, Fuchs, AgentOrange, Kiwi, Macit, Mousse. Hakan Henry, Mithat Can, 7-Erhan, SoulPower, Hassan, Mr No Name, Ser-Touch gibi Türkiye'nin en iyi DJ'lerinin yanı srra Deep Dish ve Pete Tong da Guest DJ olarak Kilyos Plajı'ndaki beach partide yer alacaklar. Venue'nün kombine biletleri 38 milyon 500 bin lira olup Biletbc noktalanndan temin edilebilir. Kilyos'taki parti için birçok noktadan ulaşım sağlanacak. BUGUN • AKŞAM SEFASI'nda 21.00'de 'Şürlerİe Can Yücel Oturumu'. (0 212 244 53 84) • RUMELÖdSARI'nda 21.15'te Sertab Erener konseri. (0 216 454 15 55) • BEYOĞLU StNEMASI'nda Philip Kaufman'ın "Düşlerin Efendisi' filmi 11.30,14.00,16.30,19.00, 21.00'de gösterilecek. ( 0 212 251 32 40)8
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle