Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SJ\Y¥A
+
CUMHURİYET 1 AĞUSTOS 2002 PERŞEMBE
OLAYLAR V E G O R U Ş L E R olay.gorus@cumhuriyet.com.tr
EVET/HAYIR
OKTAY AKBAL
'Yuzyıllardır
Bu Kara Kuvvet../
Ereğli seçiminde AKP birinci oldu. Sekiz kişilik ilçe
kuruünda dört üyeliği aldı.
Uzun süredir hep yazılıp söylenir, ilk genel seçim-
de Tayyip'in partisi tek başına iktidara gelebilecek!..
Soldakiler, ortadakiler, bilerek bilmeyerek şeriat ka-
•fasına meydanı açarken o kara kuvvet demokrasi, öz-
güriük, eşitlik adına yurt yönetimini ele geçirme yo-
iunda!..
Bir kez daha yüzde yirmi oyla Türk halkının yazgı-
sı şeriat kafalılarateslim mi edilecek? Erbakan'ın bir
yıl bile sürmeyen iktidannın sonu nereye vardıysa,
aynı kara kuvvetin adamlan kendilerini yine bir uçu-
ruma daha mı götürüyortar?
"Asıriardan beri bu kara kuvvet/Bir yara ki ruhu-
muzda kanıyor/Susuz birkurt gibi homurdanıyor/Bir
nura koşarsa eğer memleket.
Bu kara kuvvetin kara elleri/Böyle sanlırken boğa-
zımıza/Gönüllerimizde biz bu hırsıza/Hâlâ veriyoruz
en kutsi yeri."
Nâzım Hikmet kara kuvvetı işte bu dizelerle anlat-
mıştı... O gün de kara kuvvet ilericiliğe, çağdaşlığa,
jnsan sevgisine, aydınlığa, bilgiye düşmandı. Bugün
de öyle, yüzüne yeni maskeler geçirmiş, ama içinde-
ki kin, düşmanlık değişmemiş... Bir fırsat bulsalar o
kasetierde belirttikleri özlemleri, umutlan, ülkede yap-
mak istediklerini açıklamaktan çekinmezler.
Bu kara kuvvetin ne olduğunu en iyi anlatanlar her
zaman şairlerdir. Nasıl Nâzım Hikmet irticayı 'birya-
ra " sayıyorsa, Necip Fazıl da 30'lu yıllarda bakın ne
yazmtş:
"Irtica yatağımızın başucundaki birbardak suya ka-
nştınlan zehirdir. Kubilay'/n katili Derviş Mehmet'/n
Menemen kapılanna sokuluşu gibi uykumuzu bek-
ler ve ayaklanmızın ucuna basa basa gelir."
Necip Fazıl'ın Kubilay olayından sonra Hâkimiyet'i
Milliye gazetesinde çıkan, sonra da "Birkaç Hikâye-
Birkaç Tahlil" kitabında da yer alan bu yazısı kara
kuvveti bakın nasıl konuşturuyor
"Bana tabii ömrûn ne kadarsa burada bitirip ge-
ber diye bir deiik gösterdin. Ben bu delikte duramı-
yorum. Beni taşla ezmedikçe, gazlayakmadıkça, kü-
lümüyele vermedikçe rahatsana haram olsun." Genç
yazar Necip Fazıl "Onun bu son dileğini olsun yeri-
ne getirelim" diye yazısını bitirir...
Nâzım Hikmet, Necip Fazıl gibi şairter, Atatürk'ün
başlatıp surdürdüğü aydınlanma devrimine karşı di-
nenen kara kuvveti işte böyle yazgılamışiar!.. Necip Fa-
zıl, sonra değişmiş, o kara kuvvetin temsilcisi duru-
muna gelmiş! Nâzım Hikmet ise sonuna kadar hep
aydınlanmanın öncülüğünü, halkın, emeğin savunu-
culuğunu sürdürmüş...
Ereğli seçimi önemli bir şey değil, diyeceksiniz.
Hep böyle dedik. Yannlan göremedik. Yeni çıkmaz-
lara, kendi yanılgılanmızla saplandık. Bir kez daha
Atatürk devrimcilerini uyarmak görev oluyor. Sen be-
ni bırakıp, aydınlanma cephesinde kara kuvvetin yo-
lunü kesin, demek!
Son sözü, genç Nâzım Hikmet'e bırakıyorum:
'Asthar vardır ki bu memleketin
En sade en temiz gönüllerinde/
Göklerin ezeli nuru yerine/ Zulmeti
siniyor kara kuvvetin.
Nankördür imanlı gönüller bugün/Şükranla
secdeye varmazsa eğer./Gençliğin ruhunu
çalan bu eller/Hırsız eli gibi kesildiği gûn."
İnsanlık, Yabancılaşma ve Makyavel'in Prens'i
Sedat VURAL Ankara Barosu Avukatlanndan
Y
aşadığımız son si-
yasal gelişmeler
sankiüzerindebir
giz perdesi var-
mış gibi belirli
medya grubu tarafından öyle
karmaşık gösteriliyor ki, ne sağ-
lıklı bir irdeleme yapılabiliyor
ne de sağlıklı bir karara vanla-
biliyor... Çünkü sağlıklı bir ir-
deleme ve karara varabilmek
için öncelikle doğru kanıt ve
bilgilerin bulunması gerekir.
Oysa kitlelere doğru kanıt ve
bilgiler verecek olan ve de nes-
nel (objektif) olması gereken
medya, kendi yarar ve çıkanna
göre taraf olmakta, bu taraftar-
lığını destekleyen haber ve yo-
rumda bulunmaktadır. Halkın
büyük bir çoğunluğunun tek bil-
gi ve haber kaynağının kendile-
rinin olduğunu bilen bu medya
grubu, kendi yandaşlanna, hal-
la da yandaş yapmak uğraşısı ve
yönlendirmesi içerisindedir.
Halk adına taraf olanlar ise halk
ile hiçbir ilgisi olmayan bu ta-
raftarlıkta yarar ve çıkan olan
sermaye kuruluşlandır. Yıllar-
dır uygulanan halksız, insansız
ve insafsız bir ekonomik prog-
ramı sahiplenen sermaye grup-
lan yine böyle bir programı sa-
vunan medya haberlerinde, gö-
rüntülerinde, köşelerinde halk
adına sivil toplum olarak sunul-
maktadır.
Gerçek olan şu ki; tüm bun-
lar, sermaye temeli üzerine ku-
rulu halkı ve insanı yok sayan
ve halkın dışında, halkın etki ve
denetiminin olmadığı piyasa
ekonomisinin istikrarı adına ya-
pılmaktadır. Halk üzerinde öy-
le bir taraflı medya bombardı-
manı yapıldı ki; yokluk, yok-
sulluk ve örgütsüzlük içerisin-
deki halk, borsanın düşmesine,
dövizin yükselmesine duyduğu
üzüntü nedeniyle kendi derdini
düşünmez ve unutur oldu... Dün-
yada kapitalizm ile başlayan fi-
yat dalgalanmalan, borsa ve dö-
viz fiyatlan gibi halk ve insan-
lık dışı sermaye temelli hare-
ketler (bir akarsu, tahta parça-
larını nasıl ahp götürürse) hal-
kı, kendisinin içinde bulunma-
dığı ve de yabancısı olduğu bir
dünyaya sürükledi. tnsanın yer
almadığı, insanlık dışı nesnele-
rin yönlendirdiği ve sürükledi-
ği yabancılaşmanın yaşandığı
bir dünya...
Insanların yabancılaşmasını
kendinden önceki sanatçılann
hepsinden daha çok duyan Franz
Kafka bir konuşma sırasında,
"Kapitafizmm yalmz çahşmayı
değil, her şeyden önce onun bir
nnsuru olan insanı bozduğunu
ve aşağüadığuu, böyle bir siste-
min, özlenen zenginlikve kazan-
cı değO, ancak açhğı ve yoksul-
luğu getiren bir bela olduğunu,
bu sistemde insanın arük yaşa-
yan bfc-varhkdeğil, bir nesne, bir
şey durumuna düşürüldügünir
belirtir...
însan, gücü ve büyüklüğü ile
ona bir yetersizlik duygusu ve-
ren büyük, anlaşılmaz insanlık
dışı piyasa koşullan ile karşı
karşıya kalır. Kimin sözü ge-
çer? Hakkını aramak, yardım
istemek için kirne başvurmak
gerekir... Franz Kafka'nın "Da-
va" ve "Şato" gibi büyük yapıt-
lannda durmadan sorulan so-
rular bunlardır... Daha başlan-
gıçta ezici çarkla karşılaşır kar-
şılaşmaz, neyle suçlandığını, su-
çunun ne olduğunu bilmeden
sanık sayılan, suçlu sayılan in-
sanın, bu güçsüzlük duygusu
Hasburg Krallığı'nda herhangi
bir insana özgü bu duygu, o gün-
den bu yana bütün anakaralara
(kıtalara) yayıldı. Sermaye teme-
li üzerine kurulu ve insanı yok
sayan kapitalist sistemle, za-
manla bütünleşen dünya dev-
letleri, sıradan yurttaşa yaban-
cılaştı... Yurttaş da devleti "bfe"
değil de "şu bûyükler'' ya da
"yukandakfler'' olarak düşün-
meye başladı. Yurttaşın yaban-
cılaşması politika ve politika-
cılar hakkında pek iyi şeyler dü-
şünmemesi ile de ortaya çıktı...
Yurttaş bütün bu işin pis, aşağı-
lık bir iş olduğunu görüyor, bu
yolda bir şey yapılabileceğine
inanmıyor ve onu böylece ka-
bul etmesi gerektiğini sanıyor...
"Etfiye sütiüye kanşmamak"
kısa zamanda yaygın bir top-
lum görüşü oluyor... Yurttaş, et-
kin yurttaş, hızla ortadan kalkı-
yor... Özel hayata çekilmek, gü-
nün düzeni oluyor...
Ülkemizde de son yıllarda acı-
masızca uygulanan IMF paten-
ti insanı dışlayan bu piyasa eko-
nomisinde insanlann getirildi-
ği nokta ve yeni yaşam biçimi
ortada... Insanlanmız birbirine
yabancılaştı... Yabancılaştı top-
lumuna... Sorunlara hapsedile-
rek yalnızlaştı... Artık her iliş-
kinin temeli çıkar, çıkar, çıkar...
Ne olursa hep bana anlayışı...
Ayaklar altına alınan insancıl
ve ahlaksal (etik) değerler ve de
insanlık... Cüceleşen koca koca
devlet adamlan... Çıkaruğruna
bitirilen dostluklar, arkadaşlık-
lar ve partidaşlıklar... Makya-
vel'in Prens'üıe soyunmalar...
Makyavel'in Prens'i, öyle bir
prens kı, onun gözünde, amaca
varabilmek için her türlü araç ya-
sal (meşru) sayılsın... Hiçbir ah-
lak kuralı yoluna çıkmasın ve
onu durdurmasın... Çünkü po-
litika ayn şey, etik (ahlak) baş-
ka şey... Bir amaca ancak kuv-
vet, yırtıcılık, kumazhk ve iki-
yüzlülük ile vanlabilir... Prens'in
sadece aslan gibi kuvvetli ol-
ması da yetmez, biraz da tilki ol-
makgerek...
Makyavel'in "Bir amaca va-
rabflmekiçin her türüi araç meş-
rudur" görüşüne uygun olarak,
kendi yarar ve çıkarlan için in-
sanlık ve ahlak kurallannı hiçe
sayan medya ve sermaye çevre-
lerinin Makyavel Prensliğine
soyunmak, sosyal demokrasi ile
sol dünya görüşüne taban taba-
nazıttır... Çünkü:
- Sol, sömürüsüz, eşit ve da-
yanışmacı, insanın ve emeğin
yüceliğine inanan, yabancılaş-
manın yaşanmadığı bir toplum-
sal düzeni hedefler...
- Sol, toplumun vicdanıdır.
Bunda en önemli yeri, yüzyıl-
lann birikimi insancıl değerler
ile ahlakkurallan alır... Çıkaruğ-
runa ya da çıkarcı toplumsal
katmanlar için ve onlann des-
tek ve katkısı ile batınlan bir
geminin ilk terk edeni olun-
maz... Hele hele eskiden içinde
bulunduğu iktidar ve partinin
tüm haksız, halksız ve antide-
mokratik uygulamalannı yıllar-
ca sahıplenmiş biri olarak, sol
ya da sosyal demokrasiyi basa-
mak olarak kullanıp tescilli bir
"eskj" ohnasına karşın kendi-
sine "yeni" gibi sıfat vererek
halkı aldatmaz...
- Makyavel'in Prens'üıe de,
anlayışına da en büyük eleştiri-
yi getiren ve onu mahkûm eden
sol dünya görüşüdür... Sol dün-
ya görüşüne göre sadece amaç-
lar değil araçlar da demokratik,
ahlaksal ve insancıl (Mmanist)
olmak zorundadır...
Bu değerlerden hem kendile-
ri hem de destekleyenleri uzak
olan kişilerin partileşmelerinde
yapmalan gereken çıkışlann-
daki ahlaksal anlayışa ve ken-
dilerini destekleyenlerin top-
lumsal ve sınıfsal özelliğine uy-
gun olarak oluşum ile başladıİc-
lan Mevlana çağnlanna devam
etmektir: Ne olursan ol gel!..
'Uğur Mumcu' Adına Dayanamadınız mı?..
İsmaİl ERTEN Bahkesir
elediye Meclisi
bir kararla Uğur
Mumcu kavşa-
ğının adının Kuvva-yı
B
Milliye olarak değiştiril-
mesini kararlaşürdı. Da-
ha önce de Uğur Mum-
cu kavşağımn adı Eşref
11 II,
• İç Mimarlık ve Çevre Tasanmı Bölümü Iisans Programına,
• Görsel Sanatlarve Görsel İletişim Tasanmı Bölümü Iisans Programına,
Özel Yetenek Sınavı ile
öğrenci alınacaktır.
20O2 yılı ÖSS sonuç belgesinin aslı, lise diplomasının aslı veya fotokopisi, 3 adet vesikalık
fotoğraf ve İş Bankası Ataköy 5. kısım 126 769 no'lu Bahçeşehir Üniversitesi hesabına
simve soyad beliıtilerek yatınlan 75 milyon TL. ön kayıt ücrctinin dekontu ile başvurulabilir.
MİMARLIK FAKÜLTESİ İLETİŞİM F A K Ü L T E S İ
Son Başvuru Tarihi
Yazılı Sınav
Sözlü Görüşme
: 2Ağustos2002
: 5Ağustos2002
: 6Ağustos2002
Son Başvuru Tarihi
Yazılı Sınav
Sözlü Görüşme
: 7Ağustos2002
: 8Ağustos2002
: 9-10 Ağustos 2002
Öğrenim süresi 4 yıl, öğrenim dili İngilizce olan bölümde,
İngilizce düzeyi yeterli olmayan öğrenciler Hazırhk Sınıfı'na kaydedilir.
Biths olarak değiştiril-
mişti.
Ad değişikliği öner-
gesine kimler nasıl oy
verdi. Onlan adlanyla
yazarak tarihe not düşe-
ceğim. Gelecek kuşak-
lar ve Balıkesirliler on-
lan daha iyi tanısın.
Ad değişikliği öner-
gesini Tansel Tezcan,
RafetÇetinel hazırlayıp
Meclis'e getirdi. Öner-
geye Tansel Tezcan, Hu-
hısiYıhnaz, CenıflÖzak,
Rıdvan EHkkioğlu, Sadi
Çankçı, Hasan Baca-
koğlu, Ersin Erdoğmuş,
Münir AyküL, Mustafa
Sami Tabanlı, Yalçın
Hasdağh, Kerim Gün-
duz, Muammer Ergen,
RafetÇetinel, Sedat Ya-
nş, SaUh Akça, Çiğdem
Beçene, Suat Zerengil,
Ahmet Bilir, Zah Aksoy,
Salih Kapıstz olumlu;
îbrahim Demirer, Ha-
yali Dinkçi, Buran De-
mir, Mustafa Daniş Kı-
hçkava, SuatBaskm, Ay-
demir Aydın, Cemile
Taşdemir olumsuz oy
verdi. Önerge Mec-
lis'ten geçti.
Balıkesir'de Kuva-yı
Milliye îlköğretim Oku-
lu, Kuvva-yı Milliye
Mahallesi var. Kuv\r
a-
yı Milliye anıtı yapıla-
cak. Üniversiteye Kuv-
va-yı Milliye adı veril-
meye çalışılıyor. Kuv-
va-yı Milliye Müzesi
var. Kuvva-yı Milliye
adı Balıkesir'de bu ka-
dar yaygınken Beledi-
ye Meclisi niçin küçü-
cük bir kavşaktaki Uğur
Mumcu adını kaldırı-
yor?..
Burada bir ayraç aça-
yım; Sayın Belediye
Başkanı Ziyaertin Tan
açıklamasının bir yerin-
de "Knwa-yı Milliye is-
mini küçükycrlere mon-
te etmek hiç iyi ohaaz'"
diyor. Bu sözün anlamı
Uğur Mumcu küçük
yerlere yakışırdır. Sayın
Başkan'dan yanlış an-
lama gelecek cümlesini
düzeltmesini istiyorum.
Düzelteceğine de ina-
nıyorum. Çünkü kendi-
sini bütün maaşrnı burs
olarak gençlere verebi-
lecek kadar ince, insan-
lara saygılı bir kişi ola-
rak tanıyorum.
Belediye Meclisi çok
Kuvva-yı Milliye düş-
künüyse öncelikle Ba-
lıkesir'deki işyeri adla-
nnın Türkçeleştirilme-
sine öncülük etsin. Ba-
lıkesir'i insanlann ra-
hatça yürüyebileceği,
trafiğin rahatça akabile-
ceği duruma getirsin.
Milli Kuvvetler, Ana-
fartalar, Kızılay cadde-
leri arasını arabalardan
anndırsın. îkinci, üçün-
cü, dördüncü... Değir-
menboğazı yaratsın.
Kültür Merkezi'ni bi-
tirsin, Kültür Merke-
zi'ne Kuvva-yı Milliye
adını versin.
Bunlara gücü yetme-
yen Belediye Meclisi
Uğur Mumcu adıyla uğ-
raşmaktadır. Niçin?
Yanıtı en büyük kal-
paksız Kuvva-yı Milli-
yeci Uğur Mumcu ver-
mektedir, bilgi sahibi
olmadan fikir sahibi
olanlara:
"Ben Atatürkçüyüm.
Ben Cumhuriyetçrvim.
Ben laikun. Ben antiem-
peryaüstim. Ben bağun-
sız Türkiye'den yana-
yun. Ben insan haklan
savunucusuyum. Ben
yobadann, hırsızlann,
vurgunculann, çıkarcı-
lann düşmamyım. Öy-
leysevurun, parçalaym!
Her parçamdan benim
gibiler, beni aşacaklar
doğacakür."
Uğur Mumcu bunla-
n söylediği için öldü-
rüldü. Uğur Mumcu ya-
şadığı sürece hrrsızİar,
yobazlar vurguncular,
çıkarcılar, mandacılar,
bölücüler rahat davra-
namayacaktı.
Uğur Mumcu bunla-
nn ikiyüzlülüğünü yüz-
lerine vurdu.
Uğur Mumcu yaşamı
boyunca bir kişiye bile
haksızlık yapıhnaması
için savaşım verdi; ka-
ranlık ilişkilerin, çıkar-
cılann, vurgunculann,
yobazlann, mandacıla-
nn, bölücülerin, kafa-
tasçı katillerin izini sür-
dü. Yolsuzluk dosyala-
nm açtı bir bir...
Öldürüldü. Belediye
Meclisi kendi olumsuz
işlerini düşünsün, Uğur
Mumcu kavşağına ye-
ni ad arayacağına...
BAHÇEŞEHİR ÜNİVERSİTESİ
Bahçeşehir Üniversitesi, 34900 Istanbul Tel.: (0212) 669 65 23 Faks: (0212) 669 43 98
Mimarlık Fakültesi Tel.: (0212) 669 65 23 (dahili 192)
İletişim Fakültesi Tel.: (0212) 672 45 57- 58 - 59 (dahili 126 -130)
w w w . b a h c e s e h i r . e d u . t r
VEFAT VE BAŞSAĞLIĞI
Basın ilan Kurumu Genel Müdürlüğü'nde
32 senedir başarıyla hizmet veren
Muhasebe Müdürü
YILDIZ İZZETOĞLU
29 Temmuz 2002 günü vefat etmiştir.
Hatıralarda yaşatılacak olan merhumeye"
Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve
dostlanna başsağlığı dileriz.
Basın İlan Kurumu Mensupları
PENCERE
Kıyamet Suresi'nin
Bilîmcesi...
Kıyamet ne zaman kopacak?..
Kuran'da Tekvir suresi kıyametin göstergelerini
yazıyor:
"Güneş dürülüp tortop olacak..
Yıldızlar kararıp dökülecek..
Vahşi hayvanlar birbirlerine sokulacak..
Dağlaryürûyecek..
Diri diri toprağa gömülen kızlann günahlan sor-
gulanacak..
Denizler kaynayacak..
Gökyüzü yanlacak.."
Ve daha neler neler olacak?..
Din kıyameti böyle!..
•
Bir de bilim kıyameti var.
"Sürdürülebilirlik" diye bir sözcük icat edildi;
kavramın 21 'inci yüzyıla özgü anlamı var. Çünkü
20'nci yüzyılın ikinci yansından bu yana insan nü-
fusunun hızlı artışı kaygılar yarattı; 2000 yılında 6
milyan aşan yerküre nüfusu, 2030'da 8, 2050'de
9 milyara ulaşacak.
Gezegenimiz bu nüfusu çekebilecek mi?..
Yoksa doğayı hızla tüketen insan "sürdürüle-
mezgelişme" aşamasına mı yaklaşıyor?..
Kıyamet alametleri mi belirdi?..
Sakın toptan yok oluş sürecine sürüklenmeye-
lim?..
Kendi sonumuzu ellerimizle hazırlamayaJım!..
•
"Dünya Bilim Akademileri" bu konuda bir bildi-
ri hazırlamış; imzacıların arasında kimler yok ki!..
Çin, Türkiye, Fransa, Hırvatistan, Meksika, Rusya,
Amerika, Ukrayna, Slovenya, vb.'den oluşan 63 bi-
lim akademisi ortaklaşa diyorlar ki:
"Bilimsel gelişim bütün insanlığa yarariı olacak
önemli ilerlemelere olanak sağlamıştır." Ancak
"bilimdeki gelişmelerin uygulamalan, çevreselyı-
kıma yol açmış, sosyal dengesizliği arttırmış, ge-
lişmiş silahlann yapımını mümkün kılmıştır.
Yaklaşık bir milyar insan, yoksul ve aç olmanın
yanı sıra, tamamen işsizdirya da kısıtlı iş olanak-
lanna sahiptir. Bu sayının dünya nüfusundaki ar-
tış ile beraber artması olasıdır. Küresel boyutta ge-
lir düzeyindeki eşitsizlik de artmaktadır. Fakirlik ve
aşın eşitsizlik sürdürülebilirlikle bağdaşmaz."
Neo?..
Dünyadaki 63 bilim akademisi de birbirini kışkır-
tarak sola mı kaydı?..
•
21 'inci yüzyılın başlangıcında, ülkemizdeki TÜ-
BA (Türkiye Bilimler Akademisi) başta olmak üze-
re 63 ülkenin bilim akademilerinin ortak görüşü:
"... süregelen nüfus artışı, enerji ve madde tü-
ketimi ve çevresel yıkım eğilimleri devam ederse,
birçok insan gereksinimlerini karşılayamayacak, aç
ve yoksul insan sayısı artacaktır."
Ne yapmalı:
"... bilim, teknoloji vesağlıkalanlanndakiolanak-
lar, gereken siyasi irade ve uluslararası işbirliği ile
desteklenir ve uygun ekonomik ve sosyal politi-
kalarla harekete geçihlirse, önümüzdeki yirmi yıl
içinde sürdürülebilir bir gelecek adına önemli
adımlar atılabilir..."
Atılamazsa ne olur?..
İnsanlık sürdürülemez bir geleceğin karanlığına
doğru sürüklenir.
•
TÜBA "Sürdürülebilirliğe Geçiş" adı altında bir
küçük broşür yayımlamış, alıntılan oradan aktar-
dım, bu gidişle kıyamete doğru sürükleniyoruz...
Ne yapalım?..
"Elle gelen düğün bayram" deyip kıyamete boş
mu verelim?..
BAŞSAĞUĞI
Can arkadaşımız
YILDIZ İZZETOĞLU'mı
(FaOlKızUsssi-1864)
deniz aldı götürdü...
Aîlesinin, tüm çalışma arkadaşlannın
ve bizlerin kaybı çok büyük...
Yeryüzündeki meleğimiz uçtu gitti...
Hepimizin başı sağolsun.
FATİH KE LÎSELtLER DERNEĞt
ÇYDDFATtHŞUBESİ
TEŞEKKUR
Abim
SÜLEYMAJV SEFt'yi
yaşama kazandıran
Gaziosmanpaşa Özel Şafak Hastanesi
doktorlanndan, kalp ve damar cerrahı
Op. Dr. Hayrettin Tekümit,
Op. Dr. Ali Rıza Cenal'a,
tüm hastane çalışanlanna,
ilgileri nedeniyle sınıfarkadaşlanm
Prof. Dr. Abdullah îğci,
Dr. Eınel Çağlar,
Op. Dr. Omer Çağlar ve
Op. Dr. Naci Yağız'a
teşekkür ederim.
Dr. NAZtFE SEFİ YURDAKUL
İLAN
TC
KADIKÖY 2. SULH HUKUK
— MAHKEMESt'NDEN — -
Dosya No: 2002/565 Vasi Tay.
Mahkememizce verilen 25.07.2002 tarih ve
2002/565-671 E.K. sayılı ilamı ile Ahmet ve Fatma
oğlu 1933 d.lu Şükrü Kaynak rahatsızlığı sebebiyle
4721 s. TMK'nun 405. maddesi gereğince vesayet altı-
na alınarak kendisine kızı Nesrin Kaynak vasi tayin
edilmiştir. Kevfiyet ilan olunur. 25.07.2002
Basın: 47263