14 Kasım 2024 Perşembe English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
1 S FEMMUZ 2002 PA2ARTESİ CUMHURİYET SAYFA J İ i J V v / i l U I T J J . ekonomi(gcumhuriyet.com.tr 13 ŞİRKETLER DERİMOD yaz ayakkabı koleksıyonunda yüzde 40'a varan indirimJer uyguluyor. Aynca AkıJlı Kart, YVorid Card, Axess, American Express ve Galaxy Card sahiplerine çeşitli taksit imkânlan sunuluyor. CEYLAN EVTER- CONTEVENTAL Safran Restaurant'ta 15 Temmuz - 14 Ağustos tarihleri arasında Sardunya'nuı, 15 Ağustos'tan 14 Eylül'e kadar ise Sicilya'nın olmak üzere Italyan mutfağının iki farklı lezzetini müşterilerine sunuvor. PFIZER Ar-Ge merkezlerinden Ingiltere'deki Sandwich laboratuvarlannda Bilimsel Polirika Direktörü olan Dr. Gill Samuels, biyolojilc bilimler ve farmasötik GtVIA daha fazla markalı ürün çeşidi sunan ve marketlere oranla daha düşük fiyat uygulayan X-Large ismi altında yeni bir indırim marketi zinciri oluşrurdu. YEDİGÜN portakal, mandalina ve limon tadlanndan sonra şimdi de çilek tadıyla raflardaki yerini aldı. YKM kadın, erkek ve çocuk reyonJanndan yapılacak alışverişlerde yüzde 50'ye varan indirimler uyguluyor. DERİSHOYV- MİMARCA 2002 yazında yeni tasanmlar sunuyor. Shop&Miles ve Yisa Card sahiplerine çeşitli avantajlar sağlanıyor. Firma, endüstrideki hızrnetleri nedeniyle Ingiitere Kraliyet Özel Onur Ödülü'nü aldı. LAM) ROVER'uı Solihull'daki üretim fabrkası, Makina Mütendisliği Ensttüsü'nden "Mikemmel Üretim- 200:" ödülünü aldı. EGD1AR önceleri ürett&i teknelerin tûmüıü ihraç ederken ilk ttfa bu yıl, yurtvtne açılmak üzere bir taıtım toplantısı dûzeıledi. ALIIED DOMECQ Tûrkye'ye doğrudan yatırm karan aldı. Şrks ıthal içki k-teprisinde ilk tercih eüleı marka olmayı heddıyor. HU1LA, farkJı renk ahenatifleri ve rrocHlerden oluşan ororra grubu ve TV kcltıdannı da içeren kdeisıyonunda, uzun öniim derinin Borsalar tepetaklak, Bush'un ekip başının da eskiden 'yolsuzluklara' kanştığı ortaya çıktı Batı'dayolsuzluk bunahmı• ABD çıkışlı çokuluslu şirketlerde ortaya çıkan skandallarla, A\Tupa ve Amerika borsalannda geçen hafta 11 Eylül'ü geride bırakan düşüşler yaşandı. Skandallardan yakasını kurtaramayan Bush'un yolsuzlukla mücadele ekibinin başındaki ismin de 'temiz' olmadığı ortaya çıktı. EkonomiServisi- Küresel sis- muhasebe verilerine eşdeğerde temin ıticı gücü ve dünya borsa- lannın en çok prim gören sek- törleri telekomünikasyon, ener- jı ve bilişim şırketlerinde bırbi- ri ardına ortaya çıkan yolsuzluk- lar dünya borsalannı krize so- karken skandal haberlere son halkayı yıne ABD Başkanı Ge- orge Bush ekledı. Kamuoyu desteği yüzde 68'e düşen- Bush'un yolsuzluklarla müca- dele ekibinin başına getirdiği bakan yardımcısının da bir za- manJar "volsuzJukla suçlanan- lardan" olduğu ortaya çıktı. Yatınmcılann güvenini sıfir- layan skandallar geçen hafta boyunca Avrupa ve Amerika borsalannda 11 Eylül'ü bile ge- ride bırakan tarihi düşüşler ya- şanmasına neden olurken uz- tnanlar durumu 1929 bunalı- mıyla karşılaştırmaya başladı. ABD'de ardı arkası kesılme- yen gelişmeler. "ekonomideki Kder gücün" hâlâ durgunlukla boğuştuğu v e küresel ekonomı- deki canlanma sinyallerinin olduğu fikrini orta- ya çıkardı. Finans sektörü gü- ven kriziyle allak bullak oldu. New York borsasında teknoloji endeksi Nasdaq yüzde 5.2 dü- şüşle 1997 yılından bu yana ge- linen en dip seviyesine ulaşır- ken Dow Jones endeksi yüzde 7 düştü. Atlantik'in karşı kıyı- sında aynı haftada Paris borsa- sı yüzde 9, Frankfurt yüzde 7.86, Londra yüzde 8.48 değer kaybetti. Uzmanlar borsalardakı kilit- lenmeyi 2000 Nisanı'nda tek- noloji hisselerinde yaşanan çö- küşleElcım 1987 ve 1929 bor- sa bunalımlanyla karşılaştırma- ya başladı. Bush'un açıkJadığı "yolsuzlukla mücadele planı- nın" da güven bunalımını en- gelleyemediğinı hatırlatılıyor. Bush düze çıkamadı Usulsüzlük zincirinin iik halkası Enron'la olan yakınlı- ğının ortaya çıkmasından bu yana skandal olaylardan adını Güven bunalımı New York borsasında 11 Eylül'ü hatuiatan görüntöler ortaya çıkardı. kurtaramayan George Bush ise giderek zor duruma düşüyor. Bush'un, "yolsuzluk yapan" şirket yöneticilerinin 10 yıla kadar hapisle cezalandınlma- lannı da içeren eylem planının başına getirdiği Adalet Bakan Yardımcısı Larry Ttaomp- son'ın, bu görevinden önce yö- netici olduğu Providian Finan- cial Corp. adlı kredi kartı şir- ketinde yolsuzluk uygulama- lanna ilişkin iddialan parayla susturduğu ortaya atıldı. Newsweek dergisi tarafın- dan yapılan bir anket, Bush'un 11 Eylül saldınlanndan sonra- ki liderlik performansıyla yüz- de 90"lan bulan halk desteği- nin yüzde 68'e gerilediğini gösterdi. Havayollan şirkcflerinin çoğunluğu kriz gerekçesiyle milyarlarca dolarhk destek aiırken Lufthansa bu dönemi hükümetten destek ahnadan atiatü. Lufthansa'da yatınma devam GÜLŞAHKARADAĞ Havayollan şirketleri 11 Eylül sonrası batış noktası- na gelmelerine gerekçe ola- rak uçak yolculugunda ya- şanan paniği ve "güvenHk krizmr gösterip miryarlar- ca dolarlık hükümet deste- ği alırken Lufthansa des- teksiz sürdürdüğüplanlı ça- lışması ve tasarruf önlem- leriyle kendini korumayı ve yatınmlannı sürdürmeyi başardı. Lufthansa'nın Gü- ney Doğu A\Tupa, Ortado- ğu ve Afiika Basın ve Halk- la Ilişkiler Başkanı Thomas Preinl, 11 Eylül sonrasmda hükümetten özel bir destek istemediklerini, yalnızca ertelenen uçuşlann maliye- tinin karşılandığını belirtti. Şirketin işten çıkarma- dan uzak durduğunu dile getiren Preinl, "Budonem- de ücret zamnu yapmadık. belirfi sayıda personeli es- nek çanşmavla biriikte iic- retsiz izne çıkardık ve ikra- mivderi geri çektik" diye konuştu. MaHyetten kaçınılıyor Lufthansa ömeği, sektör- deki asıl sorunun daha faz- la kâr için geçmiş dönem- lerdepersonel eğitimi, uçuş güvenliği ve uçak bakımla- nna ilişkin maliyetlerden kaçmak olduğunu ortaya çıkanyor. Lufthansa'nın özellikle Alman kamu- oyunda güven oluşturduğu gözlemleniyor. Şirketin Frankfurt 'taki 1.5kilomet- relik tesislerinde simülatör uçaklardan uçak bakımına kadar kapsamlı bir eğitim alanı bulunuyor. Pilotlann düzenli olarak kontrolden geçirildiği tesisteki teknik alanda uçaklar normal ba- bmlan dışında 5 yılda bir "en ufak vidasına" kadar kontrolden geçiriliyor ve maliyeti milyar dolan bu- lan bu işlem için şirketin hiçbirkısıtlamaya gitmedi- ği belirtiliyor. Lufthansa'nın Münih Havaalam'nda yüzde 60 kamu ortaklığıyla inşa edi- len yeni terminalinin mali- yeti ise 1 milyar dolan bu- İuyor. ORÇ BATAĞINA DtKKAT ÇEKİLDI Avrupah şirketler de zora giriyor Ekonomi Servisi - Pek çok Ame- rikan şirketınin karşılaştığı sorunlar sonrasında öne çıkması beklenen Avrupah şırketlerin de zorda oldu- ğu öne sürüldü. Enron ve World- Com skandallanndan sonra Avru- pa'daki yolsuzluklar da yavaş yavaş gün ışığına çıkmaya başladı. The Economist'te yer alan haberde sı- kıntılı günler yaşayan Avrupa şir- ketleri ele alındı. Haberde şu geliş- melereyerverildı: - Fransa'nın medya ve telekom şirketlennden Vi- vendi Unıversal son haftalarda iflasın eşiğine geldi. Bir- çok Avrupalı şirke- tin bu durumu, fazlasıyla Amerikan- laşmadan ıleri geliyor. Ancak asıl sorunu finansal olan Vivendi'nin 3 Temmuz'da yönetim kurulu başka- nı Jean-Marie Messier'in istifaya zorlanmasından sonra şirketin nakit sıkıntısı ıçerisinde olduğu anlaşıldı. Şirket 9 Temmuzda bankalardan, kendisıni birkaç ay boyunca rahat- latmaya yetecek mıktarda kısa vade- li kredi aldı. Zor durumda olan diğer Avrupa- lı şirketler ise; ABB, Fiat. Babcock Borsig, France Telecom, Deutsche Telekom ve Ispanyol Telefonica. The Economist - Isvıçre ve Isveç ortaklığıyla ku- rulan ABB mühendislik şirketleri grubunun, 1999 ve 2000 yılı rakam- lannı etkileyen usulsüzlükler yap- tıklan ortaya çıkanldı. - îtalyan Agnelli ailesine ait Fiat, günden güne düşen performansı ve yüklü borçlanyla mücadele ediyor. - Alman mühendislik şirketi Bab- cock Borsig, bankalardan destek alamayınca iflas etti. - France Telecom ve Deutsche Te- lekom'un yığınla borcu olmasına ve düşük hisse senedi fi- yatlanna rağmen bu şirketler devlet deste- ği ile korunuyor. - Ispanya'nın tele- kom şirketi, 2001 yılındaki net kâ- nnı 2.1 milyar Euro olarak bildir- mişti, ancak 7.2 rrulyarlık zaran ol- duğu ortaya çıkanldı. Aynca Financial Times'ta yer alan haberde de Fransa'nın bu gibi so- runlann önüne geçmek için yaptığı çalışmalara değiniliyor. Enron ve WorldCom skandallan- nı takiben büyüyen global krize ilk resmi tepkinin çarşamba günü Fran- sız hükümetinden geldiği bildirilı- yor. Yetkililer, anonim şirketlerinin finansal rapor bildirimlerindeki standartlan yenıden belirleyecek. ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK 'Baüpanlap' Kurtancıhğamı Soyunuyor!.. Siyaset rüzgârları hızla esiyor. Toz duman içinden yine bir eski yöntem deneniyor. Topluma, tek bir kurtarıcı değil, bu kez kurtarıcılar sunuluyor; kur- tancı sayısı üçe çıkanlıyor. Kendı çıkannı hertürlü de- ğenn üstünde tutan bir kjsım medya da bu oluşumu, yeni ve büyük umut olarak topluma pompalıyor. Ne oluyor? Bu sorunun yanıtı iki düzlemde aranmalıdır. önce, dış gelişmelere bakılmalıdır. Türkiye, dışa- rıdan ıkili sıkışma içindedir; AB üyeliği için yapılma- sı gerekenler. Kıbrıs konusu dahil sıkışmanın birinci boyutudur: ikincisi de ABD'nin büyük bir olasılık olan Irak saldırısıdır. Her biri ayrı etmenlerden kaynakla- nan, ayn değişkenlere bağlı olan bu ikilinin çözümü bugünlerde örtüşüyor. Toplumun büyük çoğunluğu taraftarolduğuna göre AB yolu açılabilirdi. Bu durum- da siyasal depremi yaratan asıl etkenin Irak fayı olabıleceğı kuşkusu doğuyor. Kısaca, kurtarıcı ara- yışı, dış etkenlere tam anlam/yla uyuyor. Sıra ülke içi siyasal ve ekonomik gelişmelere ge- lince durum değişiyor. Yeni kurtarıcı adaylanmızdan ikisi, DSP kurucula- rı tarafından belirienmış, Meclis'e ve hukümete ta- şınmışlardır. Bunlardan birinin, hakkında diğer ya- zılanlar bir yana, bilinen en önemli özelliği, T. Halk Bankasfnın yolsuzluk dosyaiarını aylarca beklet- mesi, zamanında soruşturma konusu yaptırmama- sı; Meclis'te, yolsuzluk dosyalannın oylama ile aklan- masındaki tutumu geçmişte çok tartışıldı. Bu olgu- nun, öbür kurtarıcımızın, basın toplantısında çok kı- saca ve lütfen değindiğı "temiz" devlet yönetimi an- layışı ile nasıl bağdaştırılacağı, kamuoyu için çok büyük bir soru; kertdileri için de çözümü gerek- li sorundur. Kaldı ki bu ikili, hükümetin, bundan ön- ceki (ister üç, ister beş yıl alınız) tüm uygulamaları- nın ortak sorumlulandır. Üçüncü kurtancı adayımız, DSP kuruculannca be- lirienmemiş, dışandan gönderilmiştir. IMF ve Dünya Bankası ile biriikte oluşturduğu Guçlü Ekonomiye Geçiş Programı ve buna bağlı nıyet mektuplan, şu anda uygulanmaktadır. Burada iki noktanın altı çizil- melidir: Birincisi, IMF ile görüşmelerde, Türkiye'nin ekonomik ve toplumsal koşullarının ne ölçüde göz önünde tutuldugu, yoksulunun, çiftçisinin, işçisınin, memurunun, esnafının ve giderek üretici işverenin ne kadar savunulduğu en azından tartışılmalıdır. Top- lumsal uzlaşmaya yer vermeyen kaskatı bir IMF istikrar programı uygulamasıyla, diğer kurtarıcımızın yıllar sonra yeniden sözünü ettiği sosyal demokra- si anlayışının bağdaşmazlığı ise çok açıktır. İkincisi, öncesi ve sonrasıyla, son yıllann IMF des- teklı istikrar programlarının şimdiye kadar katlanı- lan ekonomik ve toplumsal maliyeti, yarattığı ağır iş- sizlik, yoksullaşma, iç ve dış borç yükü. kapanan iş yerleri ile gerçekten çok yüksektı. Ancak, bunca top- lumsal yıkım, çile ve özveriden sonra, bu yılın ikinci üç ayından başlayarak istikrar programının olumlu sonuçlan görülmeye başlıyordu. Enflasyon ve fa- izler azalma eğilimine giriyor; sanayide kapasite kul- lanımı oranlarının, üretimin ve dışsatımın artmaya başladığı açıklanıyordu. Tam bu sırada, ekonomi bir tarafa bırakıldı ve "pi- yasanın siyasal güven aradığı", piyasanın bu en gü- vendiği kışi tarafından açıklandı. Kurtancı yaratma işlemi başlatıldı. Ve olanlaroldu. Tüm yabancı de- ğerlendirme kuruluşlannca Türkiye'nin kredi notu durağandan olumsuza çevrildi. İç borçlanma faiz oranı yüzde 52'lerden yüzde 79'lara (şimdilik) çıktı ve toplum, bu nedenle milyariarca dolar ek faiz yükü al- tına girdi. Yine bu sırada, doların TLfiyatı 1.3 milyon liradan 1.7 milyonlaratırmandı; dolar sahibi olmayan insanlar daha da yoksullaştı; başta akaryakıt olmak üzere, fiyatlar yükseldi. Yine kurtancı yaratma sıra- sında, İMKB endeksi en alt düzeylerine indi. Prog- ramın iki önemli ayağı olan enflasyon ve büyüme ile ilgili hedeflerinin gerçekleşmesi çok güçleşti. Kısa- ca, istikrar programı, kurtarıcı arayışına kurban edil- mektedir. Kurtancı yaratmanın maliyeti bunlarla kalmıyor, her gün artıyor. Bu ülke, geçmişte çok kez, siyasal açlığını, us- taca uygar bir görüntü çizerek giziemeyi başa- ran sahte kurtancılann kurbanı oldu. Umarız bu kez öyle olmaz; yoksa, gerçekten yazık olur. yakup@metu.edu.tr DUNYA EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOGLU LONDRA yaşam ahnlnna taşıyor. 11 Eylül gerçekleştiğinde ABD ekonomısi marttan beri resesyon- daydı. Şokun nihayet zayıflamaya başlayan tüketici talebinin belinin kı- racağı, resesyonun derinleşerek 1930'Jarı anımsatan bir depresyona dönüştürebileceği düşünülüyordu. Halbuki, piyasalarda kısa süren bir sarsıntının ardından görüntü hızla değişmeye, sert ve genelleşmiş bir resesyon/depresyon beklentısi ye- rini yeni bir ekonomik büyüme ev- resine bırakmaya başladı. Benim gı- bi "müzmin kötümserler" de Vladi- mir'le Estragon'un durumuna düş- tüler. "Dünya Ekonomisinde Bahar" havası yazımda (1 Nisan 2002), bu yeni görüntüyü, ekonomik toparlan- manın arkasındakı dinamikleri anla- maya çalışmış sonunda, toparlan- manın temelinin zayıf olduğunu vur- gulamıştım. Geçen hafta uluslara- rası borsalarada yaşanan gelışme- lerden sonra yine başa, depresyon olasılığı noktasına geri donmüş bu- lunuyoruz. Bu kez "Godot" gelmiş olabilir. Ama, durun "enseyı karart- mayın". bunun da bir çaresi var! 1997ye geri döndük Geçen hafta dünya borsaların- da özellikle ABD veAvrupa'da bü- yük bir sarsıntı yaşandı. Endeks- ler sürekli düştüler, cuma günü beklenen toparlanma yaşanmadı. Böylece Dow Jones Sanayi En- deksi hafta içinde toplam yüzde 7.4 değer kaybetmiş oldu; yıl ba- şından bu yana toplam kayıpları yüzde 13'e ulaştı. Yüksek tekno- loji şirketleri endeksi Nasdaq'ın haftalık kaybı yüzde 5.2'ye ulaşır- ken ocaktan bu yana toplam kay- bı yüzde 30 oldu. Çok daha geniş bir şirket bazına sahip S&P 500 endeksinin kayıpian da söz konu- su iki dönem için sırasıyla yüzde 5.2 ve yüzde 20'ydi. Atlantik'in bu yakasında da du- rum iyi değildi. Financial Times 100 endeksi hafta içinde toplam yüzde 8.5 düşüce yılbaşından bu yana gerileme yüzde 19'a çıktı. Fi- nancial Times Avrupa endeksinin söz konusu iki dönemde toplam kayıpları yüzde 9 ve yüzde 24 ol- du. FTSE-100 endeksindeki şir- ketlerin, yalnızca, geçen haftaki toplam kaybının 145 milyar dola- ra ulaştığını göz önüne alırsak, sa- nırım borsalardakı sarsıntının bo- yutlarını daha iyi kavrayabiliriz. Dünya piyasalarında geçen hafta yüz milyariarca dolarlık servet yok oldu. Başta Wall Street olmak üzere endeksler paldır küldür düşerken yorumcular sık sık "son beş yılın en düşük düzeyi" tümcesini kul- landılar. Demek ki endeksler, 1997'de Asya kriziyle biriikte, ma- li sermaye yükselen piyasalardan çıkarak. başta ABD olmak üzere merkez ülkelere dönmeye, ABD'de tarihindeki en güçlü ve uzun ekonomik toparlanmalardan birini finanse etme olanağını ka- zanmaya başladığı noktadan ön- cesine donmüş durumdalar. De- nebitir ki, "Öküzün altında buzağı aramanın âlemi yok, borsa bu, inerde çıkarda, yine toparlanır, 11 Eylül'den sonra bile toparlanma- dı mı?" Doğru, 11 Eylül'den son- raki toparlanmaya benzer bir to- parianma yeniden yaşanabilir. Bu- na az sonra değineceğim. Ancak Godot Geldi mi Ne? 1997'den sonraki tırmanmaya benzer bir toparlanma bana ola- naklı görünmüyor. Ve bu kez yol haritası farklı 1997'de küselleşme armadası, başta amiral gemisi ABD (Mayflo- wer 2000), amiralin elinde de ser- best piyasa tanrısının kutsal kitabı, tüm bayraklarını açmış pupa yelken tı, bu ABD'de tüketimi güçlendirdi, tüketim dünyanın geri kalanına güç- lü bir talep oluşturdu, dünya ekono- misini peşinden sürükledi. Kısacası, önceABD ekonomısinin büyüme hı- zı ve borsa performansı, sonra da dünya ekonomisinın büyüme hızı (yaklaşık yüzde 40 oranında) ABD'ye akan sermayeye bağlanmış oldu. Dünya ekonomisi adeta bir "devr-i daim" makinesi keşfetmişim gibiydi. "yepyeni bir dünyaya doğru" gidi- yordu.. 1997'de Asya krızi başladığında, ABD şirketlerinin kârlan,. teknolojık atılımları, ekonominin büyüme hızı, borsalardaki istikrar ve dinamızm herkese parmak ısırttırıyordu. Ulus- lararası sermaye ABD'ye yöneldi. Bu sermaye, ki 1990'lann sonunda yıl- da ortalama 400 milyar dolara ulaş- mıştı, borsayı zirveden zirveye taşı- dı, genelde bir zenginlik etkisi yarat- Böylece sonsuza kadargidecek tık. Asya krizi fırtınasında kayalara çar- pan gemilerdekiler, hantanın sahte olduğundan şüphelenmeye başla- mışlardı. ama yıne de delıkleri tıka- yıp halatlarını amiral gemisine bağ- layıp kıtaptaki "yeni ekonomi" sure- sini yüksek sesle okuyarak yola de- vam etmeyi seçtıler... Geçen hafta görüntü farklıydı. Enron'la başlayan skan dallar dizi- si. once ABD şirketlerıne sonra da ABD ekonomisine olan güveni sarstı. Bu yılın ilk dört ayın da ABD ekonomıs/ne Avrupa'dan gelen ser- maye, geçen yıla göre % 70 gerile- di. Avrupa şirketlerinın ABD'deki şubelennin kârlan 2001 yılının ikinci yarısında bir önceki yıla göre % 69 gerileyince, Avrupa şirket leriniABD ekonomisine ilgısi (birleşmeler) 2000'de 175 milyar dolardan, 2001 yılında 68 milyar dolara düştü. Ge- çen yılın ilk yarı sındaki net 40 mil- yar dolar giriş, bu yılın ilk yarısında net 14 milyar dolar çıkışa dönüştü. Artık, ABD şirketleri de paralarını başka piyasalara kaçırmaya, (Glo- bal Economic Forum 08/08/2001) sermaye hareketleri yön değiş- tirmeye başlamıştı. Bu da zaten doların bir süredir girdiği gerileme trendinden belli oluyordu. ABD, dünya ekonomisini peşinden sürük- lerken oluşan cari açığı bu sermaye hareketleriyle finanse ettiği müd- detçe dış ticaret açığına da pek faz- la aldırmadı. Şimdi dış ticaret açığı, önemli bir siyasi sorun olarak gün- deme gelmek duru munda. Bunaek olarak ekonomi büyürken oluşan bütçe fazlası, 11 Eylül sonrası bü- yük şirketleri destekleme operas- yonları ve savunma harcamaları içinde hemen eridi. Geçen hafta BBC bu yıl, bütçe açığının 165 milyar dolar olacağını bildiriyordu. Başka ilginç haberler ye yorumlar da vardı geçen hafta. Örneğin CNN'de yayımlanan bir araştırma, şirket kazançlarının çok abartılı olduğunu, bir tür ücret olan hisse senedi opsiyonlarının gider olarak gösterilmesi halinde S&P 500 şirketleri nin toplam kazançla- rının 2000'de % 8,2001 'de % 20 bu erginy(a tr.net yıl da % 10 daha düşük çıkacağını gösteriyordu. Şırketlerin emeklilik fonlannın kazançlarını kendilerine yazma uygulaması göz önüne alı- nırsa durum daha da kötüleşiyor fi- yat/kazanç oranı % 21.8'e kadar yükselebiliyordu. Diğer bir deyişle bu kadar düşüşten sonra, S&P 500 şirketlerinin kâğrtları hâla çok paha- lıydı. Geçen hafta, ABD tüketici gü- ven endeksinin temmuzda 94 ola- ması beklenirken 86.5'e gerilemesi tüketicinin havlu atmaya başladığı- nı gösterdi. Bir Wall Street Journal yorumunda hisse senetlerindeki dü- şüşün, yalnızca kârların değil, "fo- humluk" parayı da eritmeyerek, ilk kez tüketicıyı doğrudan etkilemeye başladığını yazıyordu... Ozetle, bu kez, dünya ekonomi- sinın ABD'yi finse etmeye devam et- mesi için gerekli güven ortamı, ABD ekonomısinin de dünya ekonimisini peşinden çekecek enerjısi yok. Bu ise küreselleşme diye satılan "mali genişlemenin" büyüttüğü borç (siz buna hâlâ kredi, sermaye hareketi fi- lan demeye devam edebilirsıniz) zin- ciri geriliyor, yükü giderek ağıriaşı- yor. Bu mali genişleme dünya eko- nomisindeki fazla kapasiteyi yavaş- layan birikim hızını çekiyor. Şimdi bunun bittiği anlaşılıyor. "Ama biz bu noktaya daha önce, 2000 yılın- da gelmemiş miydik" diye düşün- mekte haklısınız. Ama o zaman 11 Eylül ve terorizme karşı savaşın ma- li olanaklan resesyonu erteledi. Bu kez bu savaşın da istimi kaçtı... Ama durun hemen karar vermeyelirrr. Da- ha gündemde Irak savaşı var. Hadi hep biriikte savaş çıksın diye dua edelim. Yoksa küreselleşme karaya oturabilir!
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle