19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
HAZİRAN 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA KULTUR kurtur(« cumhuriyet.com.tr 15 Örümcek Adam : Çağımızın sıradan insanlan için üretilen bir çağdaş masal daha beyazperdede Daha gerçek bir kahramanKölrür Senisi-Kimbirörümceğinyaptığı herşeyiyap- m a k ister? Marvel Comicsin çizgi karâkteri 'Örümcek Adam'ın bu denli sevilmesinin nedeni, yalnızca bir süper kcahrarnan olması değildi. Çızgi-diziyi herkese biraz daha yakınlaştıran Peter Parker, yani maskenin ardındaki kişi oünuştu. Bu durum, Sam Raimi'nin yönettiği fılm için de geçer- li. 'Örümcek Adam'ınkınden çok, Peter Parker'ın öyküsü üzerine kurulu olması, fılmı cazip kılıyor. Alıştığunız vur- dhıhı kırdılı fılmlerden değil. Bu, tabii ki fılmde özel efekt- lere ve hareketli sahnelere yer verümediği anlamına gelmi- yor. Bu tür fılmler incelendığinde sorulması gereken soru, **Ozel efektler göz ardı edildiğinde, filmden geriye ne kaldığı?" dır. Örümcek Adam söz konusuysa, filmin çiz- gi-romandan uyarlanmış fılmlerde olmadığı kadar güçlü b>ir etkiye sahip olduğu görülür. "Örümcek Adam", silik bir lise öğrencısinin özel giy- silerini giyerek kahramana dönüşmesinin anlatıldığı çağı- rrıız masallanndan biri. Kahramanımız, May Teyzesi (Ro- s e n a n Harris) ve BenAmcasf yla (Cliff Robertson) New York'un Queens banliyösünde yaşamaktadır. Parker, tam bir kitap kurdudur, serserilerin fena halde dikkatini çekmekte- dir, ama Peter, kızıl saçlı güzel Mary Jane Watson'ın (Kris- ten Dunst) dikkatini bir türlü çekemez. Arkadaşlannm kı- saca MJ dediğı Mary Jane, Peter'ın altı yaşından beri âşık olduğu ve yan apartmanda oturan komşu kızıdır. Utangaç bir âşık olan Peter, MJ'nin adıru bile telafruz etmekten çe- kinir. Yaşamı boyunca çevre- si tarafından küçük düşürül- meye alışan Pe- ter'ın sıradan vaşamı, Calı- f o r n i a Ünıver- sitesi'nin araş- tırma laboratu- vanna yapılan bir okul gezi- sinde, genleriy- le oynanmış bir örümcek tara- findan sokul- masıyla altüst olur. Ertesi gün uyandığuıda, olağanüstü bir güç, görme ve tırmanma yeteneğiyle donanmış olduğunu, hatta el bilek- lerinden örümcek ağı nrlatabildiğinı fark edecektir. Film, herhangi bir gencin süper kahramanlık öyküsünün yanın- da, bir gencin ortalama bir süper kahramana dönüşmek için verdiği uğraşın öyküsü. David Koeppin senaryosu, ergen kişinin süper güç sahibi olmanın, genç bir adamın sorunla- n için mükemmel bir çözüm olabileceği yolundaki kanıyı tartışmaya açar nitelikte. Parker, başkalannda hayranlık uyandıran süper güçlerinin kendisine özgürlük değil, yeni sorunlar getirdiğini görecektir. Bir 'Örümcek Adam' ola- rak kendini geliştirmek onu fazlasıyla meşgul eder. Velile- ri olan teyzesi May ve amcası Ben de Peter'da bir değişik- lik olduğunun farİandadırlar. Sorumhıluk sahibi bir insan olan Peter, evle ilgili işleri aksatmakta, saatlerce odasına ka- panmaktadır. Ben, yeğeninin büyük bir insan olma yolun- da ilerlediğine ınanmaktadır. Benimsenen biri olmak için, kişinin kendi çıkarlanndan vazgeçip topluma hizmet etme- si gerektiği, filmin ana fıkrini oluşturuyor. Parker'ın seçi- mi de istekleri değil, görevleri yönünde. Bu durumda filmin eski moda olduğu söylenebilir. Gü- nümüz New Yorku'nda geçse de filmin öyküsü, 1960'lann Amerikasf na ait olacak türden. Sam Raimi, fılmi günümü- ze ait öğelerle sırurlandırmamış olması memnunluk verici. 'Örümcek Adam', 'Batman'da olduğu gibi karanlıkbir- şeyler çağrıştıran bir yapım değil, daha çok okullu bir kahramanın öyküsü... (Culture'dcmderieyen SELCENAKSEL) İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK 1 1 I İ 1 Her öykü ortasından yeniden başlar ve yön değiştirir. Hayat geldiği gibi gitmez, rastlantılarla sürer ve insan yeni yönlere açüır. Lucia'nın öyküsü..."Romanmızı okudum. Romamnız içime işledi ve orada kaldı." Lucia, ta- ntşmak istediği yazara burılan söyler. Ona âşık olmuştur, onun da kendisine âşık olmasını istemektedir. Madrid'de bir restoranda garson olarak çalışan Lu- cia, yazarla yaşamaya başlamıştır, âşık- tır ve mutludur. Ama yaşam, yaşandı- ğından daha karmaşıktır, rastlantılarla doludur ve karşımıza nelerin çıkacağı- nı hiçbir zaman bilemeyiz. Bu da "sec- reto"dur, gizlerimiz, yaşamın gizleri ve bizim gizlerimiz. Yazann da bir "secreto"su vardır. Bir adada bulunduğu sırada aym yusyuvar- lak olduğu bir gecede bir genç kızla de- nizde çınlçıplak sevişmişlerdir. Loren- zo (yazann adı budur) yaşgününü kut- lamaktadır ve hayatında bu denli mutlu olduğu bir sevişmeyi anımsamamakta- dır. O gece sevişmesi orada kalır, birbir- lerini bir daha görmezler. Ancak, o ge- cenin sevişmesi güzel bir kız çocuğunun doğumu ile sonuçlanacak ve çocuğun adı Luna konacaktır, "Ay". Lorenzo, yeni romanında bu konuyu büyük bir duyarlılıkla işlemektedir, Lucia da on- dan habersiz bu yeni romam okumakta- dır. Yazar bir kızı olduğunu öğrenir, gi- der ve onu bulur, annesiyle de görüşme- ye başlar. Öykünün içinde birbirine geçmiş ye- ni öyküler vardır ve bütün öykülerde cinsellik özel bir yer tutmaktadır. Lu- na'nın annesi, kendi annesinin sevgili- siyle birlikte oturmaktadır ve orada da yeni bir öykü başlayacaktır. Bu karmaşık doku içinde Lorenzo bu- nalıma girer. Sorunlannı çözemez ve kendini dağıtır. Tam da bu sırada bir tra- fik kazasına uğrar ve ölür. Şimdi Lucia bunalımdadır ve Lorenzo ile sözü edi- len adaya tek başına giderek duygula- nyla başa çıkmaya hazırlanır. Yönetmen ve filmin senaryosunu da yazan Julio Medem, filmin ana tema- smı burada açıklar. Her öykü ortasından yeniden başlar ve yön değiştirir. Hayat, geldigi gibi gitmez, yeni rastlantılarla sürer ve insan yeni yönlere gider. İnsan sürprizlere açık olmalıdır, kendini yeni öykülere ve yeni yönlere hazır tutmalı- dır. Lorenzo, Lucia'ya adadaki bir de- likten söz etmiştir. Bu delikten aşağıya inenler yeni bir yaşama kavuşacaklardır ve Lucia bu deliği bulur. 2001 tarihli Ispanyol yapımı bir film olan Lucia, yönetmenin iç içe geçmiş öykülerin çevresinde insan duygulann- da gezindiği duyarlı bir yapım. Yer yer uzamış olmasma karşın duyarlıhkla iz- lenen Lucia, cinselliğin ışlenişinde de farklı boyutlar taşıyor. EDEBÎYAT DERGİLERİ - 2 Oyküler arasında yaşamakHÜRRtYET YAŞAR • Yaba Edebiyat: tki aylık der- gilerden Yaba Edebiyat'ın ağırlıklı konusu, derginin öykücü Hakkı Özkan amsına düzenlediği "So- kaktaki Jnsan Öyküleri" konulu öykü yazma etkinligi ve sonuçlan. Bu sayıda, ödül alanlardan Beyazıt H. Akman, Nilgün Erdem, Gül- den Akkanın öyküleri ve Haşim Husrevşahi'nin çevirisiyle Mani- ru Revenipur'dan bir îran öyküsü yer alıyor. Sedat Umran, Osman Serhat Erkekli, Emrah Altınok, Anü Meriçelli son sayuıın şairleri arasında. "68 Kuşağı diye bir ga- rip kuşak çıktı. Ne olduğu belir- siz. (...) Bu kadar dönek hiçbir kuşaktan çıkmadı. (...) Dönekler ya dönek değilse. Ya öyle görü- nüp ortalığı karıştırdılarsa!" Her zamanki Attilâ llhan ilginçliğin- deki bu söyleşi de Yaba Edebi- yat'ta. (Tel: 0212. 293 36 06) • Kül: Yaz 2002 tarihli 25. sayı- sı tümüyle öykülere aynlmış. Ka- pağındaki "Oykü Özel Sayısı (1)" yazısından, en az bir sayının daha böyle çıkacağı anlaşılıyor. Oykü- cüler: Gökhan Tok, E. Bülent Yardımcı, Yusuf Karaçay, Tan Tolga Demirci, Fatma Karataş, Bilal Kolbüken, Burcu Burdur- lu, Ayşe Güzel ve Serap Gecü. (Tel: 0312.223 63 15) • Evrensel Kültür: Sadık Ayte- kin'in, geçen ay yitirdiğimiz büyük halk ozanımız Aşık Mahzuniye ilişkin yazısını, Selma Ağabeyoğ- lu, Atılcan Saday, Arif Berberoğ- lu, Selim Şen, Kemal Özer, Enıi- ne Boynukısa'mn şiırleri ile Yelda Eroğlu'nun öyküsü izliyor. Aynca, Cafer Türkmen'in 1950'li yıllar- dan Doğu ve Güneydoğu Anadolu fotoğraflan; 1970'li yıllan resim, heykel, yayın ve afişlerle yansıtan "Pankart" sergisi (Istanbul) tanıtı- hyor. (Tel: 0212.361 09 07) • Kum: t. Mert Başat'ın "Gü- nümüz Şiirine Itirazlar", Hüse- yin Atabaş'ın "Attilâ tlhan'ın Şi- iri ve Arabesk Meselesi", Celal Hafıfbilek'in "1980 Sonrası Türk Romanı Yüz Yılhk Hüzün" baş- lıklı yazılannnı yanında; Mehmet Taner, Ahmet Uysal, Ayten Mut- lu, Timuçin Özyürekli. Tuğrul Keskin ve Mehmet Kıyat'ın şiir- leri, Zeynep Aliye ve Handan Gökçelik'ın öyküleri yer alıyor. (Tel: 0312.425 87 11) • Bahçe: Antalya'da çıkan dergi- de Ahmet Günbaş'ın "Nâzım Hikmet'in tlk Şiirleri", Hasan Efe'nin "Özjürekli'nin Son Şiir- lerinde Ölüm", Aydın Şimşek'in "Şiir mi: lsimsizleş(tir)me-lde- olojisizleş(tir)me", Ayten Mut- lu'nun "Antik Çağdan Günümü- ze Şiir ve Kadın" başlıklı yazılar; Hüseyin Alemdardan Ayten Mutlu'ya, Gülseli İnaldan Ber- tolt Brecht'e degin birçok yerli ve yabancı şairden şiir var. (Tel: 0242.248 00 08) • Agora: Afşar Timuçin in "Doğu Batı Karşıtlığı", Feridun Andaç'ın "Sözcüklerin Çalıntı- sı", M. Sadık Aslankara'nın "Ce- mil Kavukçu'nun Yalnız ve Aşk- sız tnsanlan". Burhan Günelin "Yaratıcı Gizin Labirentlerin- de...", Cumhur Aslanın "Top- lumsal Bir Şizofreni Olarak Kar" başlıklı yazılan, Hüseyin Pe- ker'in Timuçin Özyürekli, Sevgi Özcan Güven, Hilmi Haşal, Salih Aydemir ve Fadıl Kocagöz'ün şi- ir kitaplannı değerlendirdiği yazı- sı, bu sayıyı merak ettirecek ürün- lerden kimileri. Agora'nın bu sayı- sının şairleri arasında ise Arif Ma- danoğlu, Timuçin Özyürekli, tl- yas Tunç, Fergnn Özelli, Arzu K. Ayçiçek, Altay Ömer Erdoğan, Mehmet Arilla da var. öyküler E. Bülent Yardımcı ile Şahin Yıldı- nm'dan. (Tel: 0232.489 57 41) * Eski: tçinden düşen yaprakla- nna sinirlenip okumayanlan da bu- lunan Eski'nin 8. sayısının ağırlık- lı konusu Nâzım Hikmet. Tarık Dursun K., Yüksel Pazarkaya, Jale Sancak, Yasemin Yazıcı, Oğuz Özdem, Nihat Ateş bu sayı- nın yazarları arasında. (Tel: 0212.243 67 78) * Türk Dili Oergisi: Türk Dil Kurumu'na ve onun dil ve yazın dergisi Türk Dili'ne karşıdevrimci- lerce el konulmasmdan sonra Istan- bul Kadıköy'de yayın yaşamına atı- lan dergi, 15. yılında ve 90. sayısın- da. Vedat Günyol, Ömer Demir- can, Eray Canberk, Nevra Bu- cak, Fatma Gürel, Ulviye Alpay, Naim Tirali de bu sayınm yazarla- n arasmda. (Tel:0216.330 31 21 VECDÎ SAYAR KEDIGOZL Ney, Zen ve Say Artık yeni kahramanlarımız var. Televizyonlarımız sayesınde onlarla ilgili tüm ayrıntılan ezberledik. Nerede doğmuşlar, kimlerle arkadaşlık etmişler, saçlarını nasıl kestirmişler. hepsini hepsini biliyoruz. Gençlerimiz, bir gün gelip onlar gibi meşhur olma- nın hayaliyle yanıp tutuşuyor. Genç kıztar için ide- al koca adayları yeniden belirleniyor... Artık, solu- muza soğan, sağımıza sarmısak asmamıza gerek yok, iki tarafa da birer top asıp durumu idare ede- bilirız. ÖSS'ye, "Biri Bizi Gözetliyor"a falan gerek yok. Gençlerimiz için dogru yolu bulduk. Erkek olur- sa futbolcu, kız olursa manken... Türkiye kupayı alacak. En güzel kızlar futbolcuya gidecek. Başka yolu yok! Gene de bir sorun kalıyor: Her futbolcuya bir manken, her mankene bir futbolcu bulabilecek mi- yiz? ••• Kedilerin futboladüşman olduğunu düşünüyor- sunuz, değil mi? Hayır, düşman falan değiliz... Biz de keyif almasını bilirizfutboldan, yarışmadan. He- le, bazılarımız hastalık derecesinde meraklıdır bu spora. Ama. bazı değerler yüceltilirken başka de- ğerlerin tümüyle göz ardı edıldığini görmek canımı- zı sıkıyor işte... Tabii anladınız, gene sanattan söz açacağım, ül- kemizi çağdaş dünyayla buluşturan yaratıcılardan... Sahi, sporcular uluslararası karşılaşmalara giderken "yurtdışına çıkış harcı"ndan muaf oluyor da, ulus- lararası etkınlıklere katılan sanatçılar neden olmu- yor? Futbola verilen destek ve teşvikler ne kadar, sanata verilen destek ne kadar? Bilmek istiyorum. "Futbolla sanat kıyaslanır mı? Futbolda para var. Futbolculanmızı satarak ülkemize döviz kazandıra- bilinz" diyebilirsinız. Dünya Kupası'ndaki başarımı- zın. ülke tanıtımına ciddi katkıları olduğunu da söy- leyebılirsınız. Doğrudur. Belki de, sırf Kupa'daki ba- şarımız nedeniyle daha çok turist gelecek Türki- ye'ye önümüzdeki yıl. Peki ama, her şey para mı sevgili arkadaşlar? Gençliğe futbol kahramanları- mızdan başka gösterecek modelimız, kahramanı- mız yok mu? Devletımizin, sermayemizin ve de medyamızın tek kurtarıcısı futbol mü? Neyse ki, sermaye cephesinden farklı sesler de gelıyor. Istanbul'a görkemli bir müze kazandıran Sabancı aılesine, gerçekleştırdiği "Yaz Festiva- // "nde bizı Gotan Project'le, Manu Chao ile buluş- turan Efes Pilsen'e, Istanbul Kültur ve Sanat Vak- fı'nın düzenlediği müzik festivalinin ana sponsoru Eczacıbaşı'na ve festivale destek veren öteki sponsorlara ne kadar teşekkür etsek az. Kolay imaj peşinde koşmadıkları; futbolla yetinmeyip "öteki" Turkiye'yi de düşündüklerı için... ••• Ne güzel, ne anlamlı bir rastlantı: Futbolumuzun Japonya karşısında zafer kazandığı gün, sanatımız da ikı büyük ustası aracılığıyla Japonya ile karşıla- şıyordu. Fazıl Say, o büyülü parmaklanyla kendi bestelerini çalıyordu Japonya'da. Aynı gün Kudsi Erguner, Istanbul'da Japon sanatçılarla tek nefes, tek yürek olmuş uflüyordu ney'ini, Japon davulla- rının eşliğinde. Kudsi Erguner'in Istanbul'da verdiği konser, ta- savvufla zen'i buluştururken Fazıl Say Japonya'da konserlerle iki kültür arasında köprüler oluşturu- yordu. Onları dinleyenlerin, futbolda kazandığımız başarıyı daha daha farklı bir gözle değerlendirdik- lerine hiç kuşkum yok. Türkiye'nin ulusal onurun- dan başka bir şey düşünmediklerini iddia edenler ise önlerine gelen bu fırsatı değerlendirmeyi akıl edemediler. Japonya'da ise şu başlığı birileri mut- lak atmıştır: "Türklerden korkulur. Sahada da rüz- gâr gibi estiler, sahnede de." Bugün Dünya Müzik Günü. Yarın ise Senegal ile maçımız var. Başta sevgili Kudsi ve Fazıl, tüm dünya müzis- yenlerınin bayramını kutluyor, futbolcularımıza ba- şarılar dıliyorum. vecdisayar « yahoo.com Stiidyo Drama EskişehiP'de • Kültür Servisi - Stüdyo Drama Sanat Kurumu Tiyatro Birimi. bugün saat 20.00'de Eskişehir'deki Yunus Emre Kültür Merkezi'nde, Ahmet Cemal ve Onur Bayraktar'ın yazdıklan 'Ben, Nâzım, Yaşarken ve Ölürken' adh tek perdelik oyunu sergileyecek. Onur Bayraktar ve Melis Birkan'ın rol aldüclan oyunu, Onur Bayraktar yönetiyor. 'Ben, Nâzım, Yaşarken ve Ölürken' daha önce, Nâzım Hikmet'in yaş günü olan 15 Ocak tarihinde, Eskişehir Tepebaşı Belediye Başkanı Ahmet Ataç'uı daveti üzerine yine aynı yerde sergilenmiş ve çok büyük ilgiyle karşılanmıştı. Aynca topluluk iki sezon önce Anadolu Üniversitesi'nin daveti üzerine Onur Bayraktar'ın yazıp yönettiği 'Kaos' adh oyunu da Eskişehir'de sergilemişti. BUGÜN • BEKSAV da 'Michael Haneke fılmleri' kapsamında 15.00'te 'Yedinci Kıta', 17.30'da 'Tesadüfı Bir Kronolojinin 71 Parçası', 19.30'da 'Piyanist' filmlerinin gösterimi. (0 216 349 91 55) • BABYLON'da 23.00'te 'Fujifilm Music Week-Ends' kapsamuıda Los Amigos Invisibles konseri. (0 212 292 73 68) • ASPENDOS ta 'Uluslararası Opera ve Bale Festivali' kapsamında 21,30'da Prag Devlet Operası'nın 'Nabucco' adlı operası. (0 2427357337) • GtTARCAFE'de 'Gitarcafe Gökkuşağı Müzik Festivali' kapsamında 18.00'de Slowride, 20.00'de Vokal tstanbul'un konserleri. (0 216 346 82 08) • BAŞKA KÜLTÜREVİ'nde 19.30'da Bernardo Bertolucci'nin 'Paris'te Son Tango' fihninin gösterimi. (0 212 249 12 84) MÜZÎK FESTtVALÎ'NDE BUGÜN • tŞ SANAT KONSER SALONTJ'nda 19.30'da Idil Biret (piyano) konseri. (Biletix: 0216454 15 55)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle