25 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 21 HAZİRAN 2002 CUIV 14 KULTUR [email protected] Öktem, fanzin ürünlerini sergiledikten sonra inceleme ve antoloji kitaplanyla da gündeme getirdi Fanzin:Kaybetmeyiseçenlerinsesi Öktem, 'Bir edebiyatçının genel kabul gönnesi için koJtuğunun aitmda James Joyce'la falan dolaşması gerekirken, benim koftuğumun altuıda bir sürii fotokopi dergi görenler. bunun bana zarar vereceğini düşünduler" diyor. ENVER TOPALOĞLU Şair Altay Ök- tem, Türkiye"nin kültür ve sanat gündemıne ağırhklı olarak 1990'Iardan itibaren giren 'fanzinJerie il- gili derleme çalışmalarını arka arkaya ki- tap olarak ya- yımladı. Ok- tem'Iebiryeraltı etkinliği olan fan- zinJeringüneşin al- tındaki kültürü, di- li, edebiyatı nasıl, hangi yönde etkiledi- ğini konuştuk... - Altay Öktem bir şa- ir olarak bilinip tanınır- ken şiir dışı çaiışmaları "Şey- tan Alederi", "101 Fanzin" ve son olarak da "Şehnn Kötü Çocuklan" adlı fanzin şiirJeri antolojisi hemen hetnen arka arkaya yayımlandı. Bu sürprizin nasıl karşılandı? Neler bekliyordun. ne buldun? ÖKTEM - Aslında çok da şiir dı- şı sayılmaz bu çalışmalar. Şiirin ak- tıgı baska bir damar buldum ve o damann üstüne gittim. Şeytan AJetlen fanzinJer, alternatifmüzik demo- lan ve fotokopi afişler konusunda ya- pılrruş bir araştırma, inceleme kitabı. Si- yasetçileri gibi sosyologlan da iş yapma- yan bir ülkede yaşamanın getirdiği bir zo- runluluk bu. Aslında Şeytan Aletleri sos- yolojik bir çalışma ve benim böyle birça- lışma yapmam gerekmiyordu. Sadece fanzinkri seven ve takip eden bıriyim. Herkes işini yapabilse ben de o "sevgi" düzeyinde kalabilirdim. Şehrin Kötü Ço- cuklan ise bu güne kadar yayımlanmış tüm antoloji ve seçkilere bır alternatifas- lında. Su çekerken yalnızca kuyunun yü- zeyiyle ilgileniyor herkes. Edebiyatımız da, eleştirimiz de fazlasıyla katatonik, kasılıp kalmış vaziyette olduğu ıçin kim- se başını eğip de kuyunun dibine baka- mıyor. Oysa dıpsiz bır kuyu var ve alt- lara inildikçe fokur fokur kaynadığı gö- riilüyor. FanzinJerle ilgili çahşmalanma yeni başladığım su"alarda çok da anlam veri- lemedi yaptığım işlere. Biraz şaşkınlık yarattı. Bir edebiyatçının genel kabul görmesi için koltuğunun altında James Joyce'la falan dolaşması gerekirken. be- nim koltuğumun altında bir sürü fotoko- pi dergi görenler, bunun bana zarar ve- receğini düşündû'ler. Ama sonunda fan- zin diye bir gerçeklik oldugu anlaşıldı. Yapı Kredı'nin '101 Dergi' sergisi, be- nim açtığım sergiden bir süre önceydı. Fanzin sergisi açma fıkri o motivasyo- nun sonucuydu. Madem bu ülke toprak- lannda sergilenebilecek 101 tane dergi var, toprağm altında da 101 tane fanzin var, diye düşündüm. Aynca hiç yapıl- mamış, denenmemiş bir sergiydi bu. Böylece dünyanm ilk fanzin sergisi açıl- dı. "101 Fanzin" adlı kitap da sergiyle aynı dönemde İthaki Yayınlan tarafindan basıldı. Bu kitap k. İskender, Metin De- mirhan, Aptülika. Cökalp Baykal gı- bı fanzincıliğe katkılan bulunmuş isim- lerin görüşlerinin de yer aldığı bir "ke- nar kültür" kitabı olarak okunabilır. - Oluşmuş bir fanzin dili, edebiyatı, ana hatları belirmis bir fanzin esteti- ği var mı? Fanzinlerde ve yer verilen ürünlerde biçim. biçem açısından ge- nelleştirilebilecek ortak özelükler var mı? Şair Altay Öktem, 90'lardan itibaren yaygınlık kazanan fanzinlerle ilgili derlemelerini çeşitli etkinliklerle yerüstüne çıkardı. Öktem, 'sonunda fanzin diye bir gerçeklik olduğu anlaşıldı' diyor. Gazetelerde, dergilerde "fanzin" söz- cüğü de geçmeye başladı ve okur da be- ğensin, beğenmesin bu sözcüğün anla- mını öğrendi. Bu bile önemli bence. Ar- tık fanzinin yasal dergilere ne katacağı ya da gerçekten bir şeyler katıp katma- yacağı zamanla ortaya çıkacak. - '101 Fanan'çalışman kitap olarak yayımlanmadan önce sergi olarak ha- zırlandı ve 'ziyaretçfler'e açıldı. Bu ser- giyle aynı dönemde açılan '101 Dergi' sergisine bir gönderme. bir nazire var mıvdı? Böyle bir hedef, amaç olmadığı hal- de, ana hatlan çok kesın olmamakla bir- likte benzer bır dıl var elbette. îsyanın, karşı çıkışın, kaybetmenin, daha doğru- su böyle birdünyada "kazanan" olmak- tansa kaybetmeyi seçmenin getirdiği or- tak bir bakış, ortak bir dil, bunun sonu- cunda oluşan ortak bir edebiyat anlayı- şından söz etmek mümkün. Ama karar verilerek yapılan, hatta istenilen bir ge- lişme değil bu. Tek başına olmak, fark- lı olmak daha çok tercih ediliyor aslın- da. Bu da bir fanzin estetiğini. daha doğ- rusu "karşı-estetik"ı doğuruyor ister is- temez. Yine de biçim, biçem açısından çok belirgin ortak özellikJer olduğunu söylemek doğru olmaz. Gençler sıkıhyor ve sistemi kuranlar tarafindan sıkıştırüıyor. Hayatı anJama- ya çalışırken yaptıklan şeylerden biri de fanzın. Tamamen ortak bir dil diyeme- yiz belki; ama farızinlerdeki yazılarda, şi- ırlerde göriilen en belirgin özelükler ra- hatlık, kendini kasmama ve sansürsüz yazma. Bu yüzden, tüm şiir antolojileri- ne çelme takan, teoriyi tersıne çevıren ak- lı başında bir kitap olarak da okunabılir Şehrin Kötü Çocuklan: keyifli, hatta ha- fif, sansürsüz şiirlerin yer aldığı eğlen- celi zaman geçirmek için okunacak bır kitap olarak da. Tercih, okuyanın ruhun- daki delilderin boyutuyla yakından iliş- kili. - Fanzinler güneşin altındaki dili, söylemi etkiledi mi? Güneşin altında- kiler fanzin konusunda ne düşünûyor- lar? Fanzin turistik bir nesne olarak mı, kültür sanat alamnda yararlanı- lacak bir kaynak olarak mı görülü- yor, nasıl değerlendiriliyor? Güneşin altındakıler elbette fanzinle- ri küçümsüyorlar. Bır şey ne kadar do- nuksa, ne kadar heykelsi bir yapısı var- sa o kadar beğeniliyor. O vüzden de en gerçek şeyler bile donukJaştınlıyor. Bir tür tapınma, bir tür anlamsız ritüel oluş- turuluyor. Büyük edebiyatçılar bır kalı- bın içine ite kaka sokulmaya çalışılıyor. Adam "İçmeyip de ne halt edeceksin" diyorsa, içip sıznııştır bır yerlerde. Na- ra falan atmıştır. Öyle heykel falan de- ğildir yani. Böyle bir ortamda fanzinle- rin ciddiye alınması bekJenmez zaten. Fanzinlere ya bakılrmyor ya da turistik bir nesne olarak bakılıyor. Ama bir süre sonra fanzin dilinin, edebiyatı da etkile- meye başlayacağını sanıyorum.. FARKLI KİMUKLER, FARKLIKONULAR Bilgi'den yeniler... KuhİirServisi- MustafaBalbayın 'Güvercin, Kurt, Bir de An Ele Ge- çirince lktidan._\ Zafer Doruk'un Çai Dedirn KbrnetçiÇocuga'. Mus- tafa Yıkünm'ın 'LÎus Dağma Dü- şen Ateş\ AhmetGünbaş'ın 'Miço DiyeBiri',Era> Kannca'nın 'Erken Açan Papatyalar', İsmet Görgü- lü'nün 'Atatürk'ten Ermeni Soru- nu',UmurBugay'ın TürkKüçük- leri', Vümaz Gruda'nın 'Marat- hon\ 'Halikarnas Balıkçısı'nın Bü- tün Eserleri - 6: Düşün \azılan', Sa- di Borak'ın 'Halikarnas Balıkçısı ve Bir Duruşnıarun Chküsü' adlı kitaplan Bilgi Yajinevi'nden çıktı. Balbay, 'Güvercin, Kurt, Bir de An Ele Geçirince İktidarı...'da, orman ülkesinın kahramanlıklan olarak niteledıği politikacılann yol- suzluklannı eieştirel bir dille anla- tıyor. Donık, 'Çal Dedim Klarnetçi Çocuğa'da, Çukurovr a insanının ya- şamını. davTanışlannı ve paylaşım- lanm anlatıyor. Dorukun 'Canm Çukurova'ya Istanbul', 'Yalmaj-ak Geceler' adlı öykü kitaplan bulunu- yor. Yıldınm 'Ulus Dağına Düşen Ateş'te. Kurtuluş Savaşı sırasında topraklarımızı ölümüne savunan Mustafa Kemal'in 'isimsiz' nefer- lerini anlatıyor. Günbaş, 'Miço Diye Biri'nde dep- remde yakınlannı kaybetmiş Miço iie Rüstem Kaptan ve ailesinin ya- şama direncini, paylaşımian- m, dostluğunu anlatıyor. Günbaş'uı 'Evren Mapusanesi', 'Gecenin Ne- resindesin?', 'Sulardan Sonra', 'Mustafa Kemal'lerErken Büyür', 'Aşk Boyu Sürgün' adlı şiir kitap- lan bulunuyor. 'Erken Açan Papatyalarda Ka- nnca'nın gözlemleri, deneyimleri, anılan ve tarih bilgisiyle harman- lanrmş öyküleri yer alıyor. Görgülü, 'Atatürkten Ermeni So- runu'nda Atatürk'ün 'Ermeni soru- nu'na bakış açısmı belgeleriyle an- latıyor. Bugay, 'TürkKuçükleri'nde eieş- tirel gözlemJerine kattığı sivri dilli mizah anJayışıyla, akıcı Türkçesiy- le toplum olarak sıruf, yaş, eğitün, meslek farkı gözetmeyen bir cınnet içınde olan, 'bu millet adam ol- maz'la başlayıp 'gemisini kurtaran kaptan'la sürüp. 'bana dokunma- yan yıian bin yaşasın'la sonlanan bir mantık ya da mantıksızlık silsi- lesi içinde olan ama iyiye, güzele doğru gitme umutlannı hiçbir za- man yitirmeyen toplumumuzu an- latıyor. Azra Erhat'm yayıma hazırladı- ğı başucu kitabı niteliğindeki 'Dü- şün Vaalan', Halikarnas Bahkçı- sı'nın uygarlık tarihinin amt ülke- lerinden olan Anadolu'yu en ilginç boyutlanyla sergileyen inceleme- lerini. yorumlarıru ve özgün sen- tezlerini içeriyor. Yarm saat 1930'da Aya trüü'de konser verecek olan Academy of Ancient Music'i şef Christopher Hogwood yönetecek. Topluluk konscrde viyolonsel sanatçısı Ste\en Isserüs'e eşlik edecek. Biret ve Isserlis 'ten müzikşöleni AZRA ERHAT 'Tutukevinde yazdığım anılar, aslında sana mektuplardı Gülleylâ. Koğuşta varlığımı ancak öyle sürdürebileceğimi anlamıştım. Hetn varlığımı, hem sağhğımı, hem de nasıl diyeyim, bir insan ve biryazar olarak iinümii. İnsan onurumı az çok zedeleyen özgürsüzlüklerin dereceleri vardır. insan, dış özgürlükten yoksıın kalınca, yani haklı haksız bir suçlamaya uğrayıp da içeriye hkıhnca, hani o yüzme giicünü kazanmak için bir ölünı kalım savaşına girişir. Çünkü insan onurunu korumak baş koşuldur, onsuz yaşanmaz.' AzraErhat. 12 Mart askeri darbesinden sonra İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığf nca 19 7 1 'de tutuklandı. Maltepe Askeri Cezaevi'nde dört ay lutukiu kaldı. Burada kaldığı sürece. yeğeni Gülleylâ'ya mektuplar biçiminde anılannı yazmaya başladı. İlerde bu anılannı tamamlayıp En Hakiki Mürşit adı altında yayrnlamayı düşünüyordu, ancak ömrü buna yetmedi. YAYINLARl KültürServisi - '30. l luslarara- sı tstanbul Müzik Festrvali" kapsa- mında tdil Biret, bugün saat 19.30'da Iş Sanat Konser Salo- nu'nda piyano konseri verecek. Biret, konserde Chopin'in 'Ron- do\ 'Polonaise - Fantastic Op.61', 'TarantelJe', '12 Etudes Op. 25', 'Polonaise Op.71 No.2', 'Noctur- ne Op.55No.2' ve 'Scherzo Op. 54' adlı yapıtlanm yorumlayacak. İlk piyano derslerini MithatFen- men'den alan Biret, yedi yaşında, çıkanlan kanundan yararlanarak gittiği Fransa'da Nadia Boulan- ger'nin gözetiminde Paris Kon- servatuvan'nın piyano, eşlikçilik ve oda müziği bölümlerini birin- cilikle bitirdi. Beş kıtada verdiği sayısız konserlerinde Boston Sen- foni, Leningrad Filarmoni, Leip- zıg Gevvandhaus, Dresden Staats- kapelle, Sydney Senfoni, Tokyo Fi- larmoni gibi orkestralarla Boult, Kempe, Keilberth, Sargent, Mon- teux, Leinsdorf, Scherchen, Roz- destvenski, Mackerras gibi ünlü şeflerin yönetimınde çaldı, birçok uluslararası festivale katıldı. 1. istanbul Fesrivali'nde Yehu- di Menuhin ile Beethoven'in so- natlannı, 1986 Montpellier Festi- vali 'nde Liszt'ın piyanoya uyarla- dığı Beethoven'in senfonilerinin tamamını dünyada ilk kez olarak dört konserde seslendirdi. Birçok uluslararası yanşmada jûri üyeli- ği yapan Biret, Lili Boulanger, Harriet/Dinu Iipatti gibi birçok ya- nşmada birincilıklerkazandı. Sa- natçmın Chopin'in bütün eserle- rini kaydettiği dizisi 1995 'te Cho- İdil Biret, bugün tş Sanat'taki kon- serindeChopin'inyaprtlanıu çaJacak pin Kayıtlan Büyük Ödülü, Pier- re Boulez'in üç sonatını içeren CD sı ise Diapason d'Or ödülünü aldı. Solist Steven Isserlis '30. Uluslararası İstanbulMüzik Festrvali' kapsamında yann ise saat 19.30'da Aya Irini Müzesi'nde şef Christopher Hogwood'un yö- neteceği, Steven Isserh's'in(viyo- lonsel) solist olarak katılacağı Aca- demy of Ancient Musk'ın konse- ri dinlenebilir. Orkestra, konserde Mozart'ın 'La Oemenzadi Tito' operası uver- türü ve mi bemol majör Senfoni No-39, Havdn'ın do majör viyolon- sel konçertosu adlı yapıtlanm ses- lendirecek. Şeflik çalışmalannı sadece ba- rok ya da klasik dönemle kısıtla- mayan Christopher Hogsvood, Academy of Ancient Music'in 1973'te kurulmasından bu yana eski müzik performanslarının ön- cüsü olarak uluslararası platform- da üne kavuştu. Uluslararası orkestralarla yap- tığı çalışmalarında yeni ve eski eserleri yan yana getiren program- lar gerçekleştiren Hogwood Kam- merorchesterBasel. OrquestaCi- udad de Granada, BostonHandel & Haydn Society ve Antwerp'te- ki Beethoven Academie'de yaptı- ğı çalışmalann yanısıra belli baş- h operalarda eserleri de yöneti- yor. Başanh oda müziği konserieri Kuşağının önde gelen müzisyen- lerinden biri olarak uluslararası üne sahip 1958 Londra doğıunlu Ste- ven Isserlis, JaneCowan'ın öğren- cisi. Avrupa ve Amerika'run önde gelen orkestralanyla konserler ve- ren, turnelere çıkan Isserlis, piya- nist OffiMustonen ve kemancı Jos- huaBell ile birlikte verdiği başan- lı oda müziği konserieri nedeniy- le Londra, Paris, Amsterdam, Ber- lin, Washington ve San Francisco gibi şehirlerdeki festivallere ve önemli müzik etkinliklerine de da- vet ediliyor. Sanatçının kayıtlan bugüne ka- dar En İyi ÇağdaşMüzikÖdülü da- lında Gramaphone ve Mercurygi- bi önemli ödüllerini kazandı. (Biletix:0 216 45415 55) YAZIODASI SELİMİLERİ Ahmet 003/11 Resftn Vaalan Bir şairin. şiirinde yetkinliğe erişmiş bir şairin resır yazılan... Ahmet Oktay. Bilim Sanat Galerisi'nin yayımladıt yapıtmda, "Benım resim sanatıyla ilgim, çok eski yıl lara dayanıyor" diyor. Ortaokuldaymış; I. Alaattin Gövsa'nın Türk Büyük leri adlı kitabındaki resimleri karakalemle kopya etmiş Kftaptaki resimler Münff Fehim ımzasını taşır. Bu ki- tabı iktde birde kanştırmaktan bende çok hoşlanırdım Münif Fehım'e zaten hayrandım. Ama resim sanatıyla bire bir uğraşmaya hiçbir za- man cesaret edemedim. Resim, Ahmet Oktay'ın şiirinde birdamardır. YolÛs- tûndeki Semendefde yer alan intihar şiirleri birer inti- har portresidir aynı zamanda. Şu dizeler de Sürdürûlen BirŞarkının TarihPnden: "Birdenlsavrvluyoryöreye birmartı süriJsü/üstün- den bir köpek leşinin.I Alt-üst oluyor her şey kıyıda;/ boş kutular, yağlı kâğıt parçalan/ kurumuş bir ağus- tosböceğinin/ tozlu ağaçlara çevnkJ vedokunulsa bir çınko sesi verecek/ dingin bakışlan/ ve içinde zama- nın/ kan lekelenne benzeyen korkunç/ anılarta pıhtı- laştığı/ kınk bir el aynası." Resim Yazılan'nda sainn dergilerde. gazetelerde ya- yımlanmış resim/ressam yorumlan dertenmiş. Batı res- minin yani sıra Türk resmi ve Türk ressamlan... Ama yalnızca yorum yazılan değil. Ahmet Oktay re- sim sanatından yola çıkarak sıyasal düşüncesini de di- le getirme fırsatı buluyor. Tıpkı edebiyat eserinden yo- la çıktığında yaptığı gibi. Bizde resim sanatı üzerine yazılanlar, çoğu kez. en meraklısının bile çozemeyecegi bir dille kaleme geti- nlir, hernedense. Terimler, kavramlar ancak uzman ki- şilerin anlayab/leceği soydandır. Ahmet Oktay şaırliğinin getirdiği sözcük dağan zen- ginliği içersinde bu rizikolu dil ve anlatımı ılındınyor, re- sim sanatını adeta herkese sevdirmek, herkesin kılmak ıstiyor. Günümüz resim sanatının vardıgı noktada, kaygtsı toplumdan yana ressamlara, yapıtmda toplumsalcı çızgıyi öne çıkaran resim adamına özel bir yer ayırmış. Elbette deneycilık, deneysel ama, yaşanan acıdan büsbütün habersız kalmayarak. Bu bağlamda Neşet Günal, Neşe Erdok, Aydın Ayan gibi sanatçılann ya- prtlan, Oktay'ın yazılannda bzel bir anlam taşıyor. Derken can alıcı bir soru: "Ustalar nıye yoruldu. gençler genellikle niye ses- sizleşti. daha vurgulayıcı birsöyleyişle: Resim niyeev- cılleşti?" Ahmet Oktay bu soruyu yakJaşık yirmi yıl önce sor- muş, 1983'te. Aradan geçen zaman ne resim sanatın- da, ne öteki sanatlarda pek bir şeyi değiştirdi. Kimi ki- şısel çabalar dışta tutulursa, sanatlar büsbütün evcil- leşıyor. Dahası. "evcilleşmek" sözü bile asıl durumu ifade etmiyor. Bugun "ala ala hey" dönemine tanıklık edı- yoruz sanatlarda. Sanki sorunlannı alabildiğine çözmüş bırülkede yaşıyoruz, bu yüzden de sanatlar "acı"yı di- le getırmeyi gereksınmiyor... Ahmet Oktay'ın bıryazısını özel ilgi duyarak okudum: "Uygur Gerçegi". Şair bu yazısında Burhan Uygur'un resmı üstünde duruyor. Burhan Uygur sevdiğim bir ressamdı. Arka- daşımdı. Oktay'ın yazdıklarını okurken geçmiş, yitmiş günleri anımsadım. Burhan Uygur bazı resimlerine ikişer üçer sözcük- ten oluşma tümceler ekleyiverirdi. Çok hoşuma gider- di. Istanbul'da geceyi betimleyen, Galata Kulesi'nin beliriverdiğı bir resmıne "Sanat şimdi olması gerekîi- ğiyerde..." diye yazmıştı. Anımsamak içimi sızlattı. Resim Yazılan, Türk resmi ve resim sanatı üstüneağır- başlılıkla düşünce üretmiş bir şairin yaprtı. Takvjmde Iz Bırakan: "Çoktan döndümgittığimgurbetlerden/yinede/içim- de kanayan birsılanın sesi." Ahmet Oktay, Toplu Şiir- leri, Yapı Kredi Yayınlan, 2002. Terelleşme' tarüşılıyor • Kültür Senisi - 'Sivil Toplum Kuruluşlan Sempozyumu'nun 11 .'si, bugün ve yann tstanbul Teknik Universitesi Maçka Sosyal Tesisleri'nde yapılacak. Sempozyumun bu yılki konusu 'Sivil Toplum Kuruluşlan, Yerelleşme ve Yerel Yönetimler'. Öd gün boyunca 'yerellik' kavTamından "yerel yönetün'e kadar türlü konular tartışılırken, konu üzerinde çalışmakta olan STK'lerin deneyimlerini paylaşacağı atölye çalışmalan da düzenlenecek.. Avrınttlı bilgi ıçin: (0 212 233 21 61) K Ü L T Ü R İ Ç İ Z İ K K A M I L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle