18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 HAZİRAN 2002 PERŞEMBEO J V U J ^ J . U J K [email protected] YAZI B A H Ç E S İ E D E B İ Y A T D E R G İ L E R İ - 1 YazıbahçesindebirgezintigÜRRİYET Geçen ay 10. yaş gününü kutla- yan Edebiyatve Eleştiri dergisi ha- ziran sayısını Türk şiirinin önem- İj isimlerine ayırdı. Varhk bu sa- yıda dünyaca ünlü şairimiz Nâam Hikmet'e.Leyla Erbfl'e ve Nalan Barbarosoğlu * na yer verdi. Adanı Sanat Yaşar Kemal' in yeni roma- rr KanncanınSu îçtigi' içinözel sayı olarak çıktı. Kemal'in edebi emliği farklı yazarlar tarafından ele ahndı. Adam Övidi de Yaşar Ke- mal'e ağırlık verdi. E, Güzel Yaa- lar ve Virgül dergileri ise genç ro- mancılanrmza ve Türk şiirine eğil- diler. •Edebiyat ve Eleştirî: Anka- ra'da Ahmet Yıldız'ın yönetimin- de çıkan Edebiyat ve Eleştiri, ma- yıs ayrnda 10. yılını kutladı. Ah- met Erhan, Salih Bolat, Haydar Ergülen. M. Mümtaz Tuzcu, Yunus Koray, Metin Ccngiz, Ahmet Gün- baş, Hüseyin Alemdar, Turgay De- girmenci. Mayıs-Haziran 2002 ta- nhlı 61. sayının şairlerinden. Bu sa- yuun tek öyküsü ise BanşAcar'dan. Osman Çutsay' ın, 'Türk Edebiya- tuıda 90'lar İtibariyle Sondan Ba- şaDoğruDurum', SaadetÖzkal'ın Kaduı Gözüyle Can Yücel, Ünsal Özünlü'nün 'Şiir inceJemesi ve Eleştirisi Üzerine', Muzaffer 1. Er- dost'un 'Chomsky Keyfî', Ahmet Yıldız'ın 'Yalçuı Küçük ve Şebe- ke' başlıklı yazılanmn da yer al- dığı bu sayıda. Hakkı Engin Gide- rer de 'Ankara'da Plastik Sanat- lar' sergılerini tanıtıyor. (0 312 230 16 72) • Variık: M- Mümtaz Tuzcu, küçük îskender, Salih Bolat, Yusuf Alper, Oya Uysal, Tekin Gönenç haziran sayısının şairleri arasında. Öyküler IzzetYasar ve Deniz Spa- tar'dan. Bu sayının ağırhklı konu- lan Nâzım Hikmet, Leyla Erbil ve Nalan Barbarosoğlu. Içindeki ki- tap ekinde tam 8 kitabın birer ya- zıyla, 26 kitabın ise kısa kısa tanı- tıldığı Varlık'ın her sayısında gör- düğümüz bu çabası övgüyle anıl- mah. (0 212 516 20 04) • Adam Sanat: Büyük roman- cımız Yaşar Kemal'in Karıncanın Su Içtiği adlı son romanının yenı yayımlanmış olması dolayısıyla, Yaşar KemaJ Özel Sayısı olarak ha- zırlanmış olan derginin haziran sa- yısında, Feridun Andaç'ın Yaşar Kemal'le uzun bir söyleşisi, Ser- ver Tanilli. Özdemir tnce, Feridun Andaç, MahımıtTemizyürek,Tü- lay German, M. Sadık Aslanka- ra'nın Yaşar Kemal ve sanatı üs- tüne yazılan, Adnan Binyazar, Gü- ven Tiıran, BarryTharaud ve Mus- tafa Ş. Onaran'ın romancımızın kimi yapıtlan üstüne incelemele- ri yer ahyor. Adam Sanat' ın bu sa- yısının şairleri Süreyya Berfe, Ro- ni Margıüies,Turgay Fişekçi,Oğuz- han Akav, Onur Caymaz, Berrin Karakaş"(0 212 293 41 06) • AdamÖykü: Son dönem Türk öykücülüğünün en genış bah- çesi AdamÖykü'nün Mayıs-Ha- ziran 2002 tarihli 40. sayısında Ya- şar Kemal' in 'Bir Ada Hikâyesi've Kanncanın Su tçtiği adlı son roma- nından bir bölüm, Tezer Özlü'nün kitaplannda yer almayan bir öykü- sü, çeviri öyküler ve Türk yazar- lanndan tam 18 öykü yer ahyor. Bu sayının konuşmasını Feridun An- daç, Mustafa Kutiu ile yaprnış. Ay- rıca. 'Şimdiki Zamanda Üçüncü Kişi Anlatım Yöntemi' başlıklı bir çeviri yazı ile Vecihi Timuroğhı'nun 'öyküde gerçeldik' konulu bir ya- zısıdavar. (0 212 293 41 06) • E: Hüseyin Haydar, Gültekin Emre, Cenk Koyuncu, Namık Ku- yumcu ve Onur Caymaz'ın şiirle- rinin yer aldığı derginin bu sayısın- da Abdullah Mollaoğlu, Duygu Korhan ve Selime Tuğçe Özta- bak'tan da öyküler var. Zeki Coş- kun'un 'Para Roman" savını açık- ladığı söyleşiyi Hasan Öztoprak yapmış. Öztoprak'ın bir söyleşisi de Orhan Alkaya ile. Derginin sü- rekli yazarlan Hibni Yavuz, Nilü- fer Kuyaş, Veysel Çolak, Mustafa Ş. Onaran, EBf Şafak, tskender Pa- la, Merih Akoğul, Feridun Andaç, RızaKıraç,NecatiMert'ın yazıla- rından başka, Buket Ökrülnıüş, Hüseyin Köse, Salih Bolat, Hüse- yin Haydar bu sayının deneme ya- zarlaruıdan. Öteki iki söyleşi ise MuratGülsoy ve Cem Mumcu ile. (0 212 527 10 20) • Güzel Yazüar: Türkiye Ya- zarlar Sendikasf nın sahipliginde, Aydın Hatipoğlu ve Bedretrin Ay- kuı'm yönetiminde çıkan dergide Eray Canberk ve NihatAteş'in şi- irleri. Cenıalettin Aykm'ın 'Zor Zanıanlar' adlı romanı tanıtılıyor. Mayıs-haziran tarihli 16. sayının şa- irleri arasında Cengiz Bektaş, Ka- dir Aydemir, Tekin Gönenç, Ah- met Necdet, YavuzOzdem,Ash Du- rak, Bedretrin Aykın da var. Ayn- ca bu sayıda, Yılmaz Arslan'ın Bedretrin Aykın şıiri üstüne bir in- celemesi, aralannda Cemalettin Aykın, Mehmet Güler, TurgutAcar, NevTa Bucak'ın da bulundugu se- kiz yazann yeni öyküleri, bir de MehmetOzgül çe\irisiyle Vasili Şukşin öyküsü bulunuyor. (0 212 259 74 74) • Virgül: Kitap dünyasından haberli olmak isteyenler Virgül dergisini okumalı. Kısa kısa tanı- tımlardan incelemelere değin bir- çok kitap yazısının yer aldığı her sayısında, en ünlüden en yeniye değin birçok yazann kitabının ko- nu edildiği dergi, yazınımızın kü- rüğü olma işlevine doğru yürüyor. Örneğin haziran sayısında öyle çok kitaba değiniliyor ki her sayısına. hangi kitaplann konu edildiğini gösteren bir çizelge konmadığı içın eleştirilebilir bile. En arka sayfa- daki kitap listesinde bulunan kitap- lann türleri belirtilirse, bu liste- nin. okurlann daha çok işine ya- ravacağını da ekleyelim. (0'212 HALKIN VE ANADOLU'NUN ŞAtRÎNÎ 5 YIL ÖNCE BUGÜN YÎTİRMÎŞTİK _ ^ îçi sevda dolu biryolcu: Cahit Külebi "tuz üç yıl süren Türk Dil Kurumu üyeliği ve kol başkanı sıfatıyla bu kurumun yayınlanna yaptığı katkılarla ömek bir aydındır. Aynca kurumun en uzun süreli genel yazmanı olmuştur. Bütün bunlan Atatürk'e, Türk devTİmlerine ve Dil Devrimi'ne olan tutkusuyla yapmıştır ki Türkçemizin usta ozanına da bu yakışır. Ölümünün beşinci yıldönümünde de daha sonraki yıllarda da Cahit Külebi'yi, Külebi öğretmenin şiirlerini okuyacağız. Anadohı'nun Cumhuriyet ile başla^an a> dınlanma hareketinin şairidir Cahit Külebi. MÜNE\"VTROGAN* Anadolu'ya, Madolu Aydınlan- ması'na tutkun bir şairin, Cahit Kü- lebi'nin aramızdan aynhşının beşin- ci yılındayız. Külebı'nin "içi sevda dolu biryolcuhık" olan yaşamı, de- senleri "sıkıntı ve umut" olan bir Anadolu kilimi gibidir, her Türk ay- dmıgibi... Temel eğitimı, sanatı bir yana bı- rakm. en temel yaşamsal olanaklar- dan bile yoksun bırakılan Anado- lu'nun Cumhuriyet ile başlayan ay- dınlanma hareketinin şairidir Küle- bi... Zile'ninÇeltekKöyü'nde 1917 yılında doğan sanatçının çocukluğu ve gençliği Niksar, Tokat %-e Sıvas'ta geçer. Anadolu'nun bağnndan doğan. Anadolu coğraryasının. ikliminin içinde büyüyen ve bu ekinle besle- nen bir sanatçının şiirinin kaynak- lan da kuşlcusuz Anadolu'dur. "İlk ustam oldu benim halk Belleğinıde akıp giden ırmak.» Kö\1ii diliyle rürkü çağmdım Onlarla gülüp ağlayarak. Gûcflnû halktan abyor Külebi, Şiir \'öntemim adlı şiirin- de okuruna böyle seslenir. Şair bu dörtlükte öz \ e içenk açısından "Ük ustam oldu benim halk" dızesı ile şi- irinin kaynağını belirtmektedir. "Bel- leğimde akıp giden uTnak" dizesiy- le de halktan aldığı gücün boyııtla- nnı dillendirir. Son iki dizede ise halkla nasıl bütünleştiğini anlatır. Külebi şiirlerini incelediğimizde onun şıirleriyle halk şiirimiz arasın- da ses, sözcük ve imge yönünden ya- kın bir bağın olduğunu görürüz. Su- nuluş açısından şiirdıline baktığımız- da Külebi şiirlerinde doğal, akıcı ve içten bir dil olduğunu görürüz. Ko- nuşulan dilden. kısa ve eksiltili an- latımdan yararlanmıştır. Hayın. bıl- dır, akça, fışkı, yalaz gibi yerel söz- cükler; ağız dil vermemek, bir deri bir kemik kalmak, ağzı süt kokmak gibi deyimler; ılgıt ılgıt, yorgan dö- şek, deli divane gibi ikilemeler şiir- lerinde çok sık karşımıza çıkar. Ben- zetmelerden yararlanır; "Sen Türki- ye gibi aydınlık vegüzelsin", "Mavi bir balon mudur dünv^", "Sen bir kamışgibinarinsin''... Özel adlardan yararlanır; Türkiye, Sıvas, Tokat, Kurtuluş Savaşı, Mustafa Kemal... Külebi, halkın ve Anadolu'nun şairidir: türkülerle buluşmuş; halk- tan aldığını yine halka vermiştir. Bu konuda kendisi de şöyle der: "Halk yazmımızın en değerÜ, en ei değme- miş bolümü türkülerdir. Halk türkü- lerinde insansal bir derinlik vardır. Saptamalar, yansıtmalar, anlatım- larbüyükbir özgünlük taşır. Halkva- anımızda benim sevdiğinı ve şiiri- min tabanını oluşnıran vaıtk halk şa- irierinin şiirleri değil, halk türkük- ridir." Külebi'nin şiir anlayışı yüzyıllar- dır akıp giden Anadolu uygarlığının Cumhuriyet aydınlanmasıyla yeni- den biçimlenmesidir bir anlamda. Zira sanatında bilinçsizce ekinsel değerleri sürdürmenin çok ötesinde bilinçh bir tercih ve felsefi yapılan- ma söz konusudur. Bu yapılanmayı kendısı de düzyazı ve denemelerin- de şu şekilde yansıtır: "Toplunı içinde insana. dünyaja, oiayiarayabana kalmak mümkün oJ- madığından. Türk toplumunu dik- kati çekecek kadar yansırhm şiirim- de. Yalnız Türkiye değil, dünvada olup bitenkr de etkiler şiirinü." "Şürlerimin alarurkalığa düşme- den \erii oluş. halk şiirlerini taklide düşmeden halk şiirünizin varhklan- nı kendinde toplmiş, BaOblan takli- de düşmeden modern oluş. politika- ya kapılmadan insana ve Türk hal- kına derinden bağlanış ve esas çizgi- de hiç kimse>i taklit etmeden, iddi- asız bir \enilikçilik gibi özellikleri ol- duğuna kendim de inanıyorum. Bu işi elbette bilerek, istejerek yapûm." Külebı'nin gerek şıır gerekse di- limizle ilgili söylediklerinin, yaz- dıklannın arkasında kuşkusuz ödün- süz cumhuriyetçi, de\Tİmci, halkçı şair kimliği vardır. Türk Dil Kuru- mu'ndaki çalışmalan da bu savımı- zı doğrular. Külebi 'nin Türk Dıl Ku- rumu içensindeki çalışmalannı, Türk diline se\gi ve saygısını hangimiz unutabiliriz ki? Öncelikle o, bu gü- zel dilin ustası, bu köklü ve çarpıcı dilin en güzel örneklerini vermiş bir ozanıdır. Örnek bîr aydın Otuz üç yıl süren Türk Dil Kuru- mu üyeliği ve kol başkanı sıfatıyla bu kurumun yayınlanna yaptığı kat- kılarla örnek biraydındır. Aynca ku- rumun en uzun süreli genel yazma- nı olmuştur. Bütün bunlan Atatürk'e, Türk devrimlerine ve Dıl Devrimi'ne olan tutkusuyla yapmıştır ki Türk- çemizin usta ozanına da bu yakışır. Ölümünün beşinci yıldönümünde de daha sonraki yıllarda da Cahit Külebi'yi, Külebi öğretmenin şiir- lerini okuyacağız. Cahit Külebi. Milli Eğitim Ba- kanlığı'nda Kültür Müsteşarlığı gö- revindeyken Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü'nün kadrolannı yeniler, tiyatroya, konservatuvara önemli katkılarda bulunur. Bakanlığın ya- pısı içinde Folklor Araştırma Da- iresi'ni kurar, başına da değerli eği- timci Avni OzbenB'yi getirir. Küle- bi, bakanlık müfettişliği yaptığı dö- nemde de eğitimımizle. eğitim yö- netimiyle ilgili önemli çalışmalar yapmıştır. Öğrenci müfettişi olarak gittiği İsNİçre'nin ve Fransa'nın eği- tim kurumlannı inceler, bunlarla il- gili görüş ve önerilerini bir yaza- nakla bakanlığa sunar Onun, özel- likle "anadili öğretimi" konusunda- ki çalışmalan ve Julia Marshall'dan çevirdiğı "Anadili ve Yazm Oğreti- mi" kitabı 'anadil' tartışmalannın güncelleştıği bugünlerde de baş\n- rulması. özümlenerek okunması ge- reken kaynaklardır. * Yazm Öğretmeni ODAK NOKTASI AHMET CEMAL Dava' Güncelliğini Ne Zaman Yitirecek? Franz Kafka'nın ünlü romanı "Dava"nın "Tutuk- lanma" başlıklı ilk bolümü, şu yalın cümleyle baş- lar: "Biri Josef K. 'ya iftira etmiş olmalıydı, çünkü kötü bır şey yapmamış olmasına karşın birsabah tutuklandı." Romanın sonrasında, Josef K. neden tutuklan- dığını hiçbır zaman tam olarak anlayamaz. Hatta dava edilen gerçekte kendisi midir, bu bile karan- lıkta kalır. Bu serüvenın en tuhaf yanı ise nedeni ve öznesi bilinmeyen bu davadan tek kurtuluş ça- resinın, Josef K.'nın kendisıni mahkûm ettirmesi oluşudur. Mahkûmiyetin engellenmesi, aklanma- nın engellenmesiyle eşanlamlı olunca. tutuklana- na tutukluluktan kurtulabilmesi içın kendinı mah- kûm ettırmekten başka çare kalmamaktadır. Kafka. "Dava" adlı romanında, görünüşte işle- yen bırtoplumsal mekanızması bulunan, ama ger- çekte bu mekanizma içensinde yeralan hiçbir bi- reyin hiçbir şeyden emin olamayacağı bir ortamı betımler. Cumhuiyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sayın Ibrahim Yıldız'a iftira etmiş biri var mıydı, bilemıyorum. Zaten işin burası önemli de değil. Önemli olan, anayasasında bir 'Hukuk Devleti" ol- duğu açıkça yazan bır devletin vatandaşı ve ba- sının saygın bir uyesi olan Ibrahim Yıldız'ın bir 'Hu- kuk Birtıği' olan Avrupa Birliğı'nın kapılannı çalmak- ta olan ülkes/nde bır gece ansızın gözaltına alın- mış ve on iki saat boyunca gozattında tutulmuş olu- şudur. Bu olay, Türkiye'de, görünüşteki tüm olumlu gi- rişimlere kanşın, hukukun ve özellikle de devlet kül- türünün "abaaltmdan sopagösterme"tiryakilığin- den birtürlü vazgeçemediğinin en açık gösterge- lerinden biridir. Eğer bir ülkede ev ve işyeri açıkça bilınen bir basın çaltşanı, geçmişı aftı yıla dayan- dığı söylenen bir dava nedeniyle bir gece ansızın o ülkenin başkentindeki otelinden sorgusuz sual- siz gözaltına alınabiliyorsa, o ülkede hukuk bilin- cinden ve devletin aslında bireylerın haklarını gü- vence altına almakla yükümlü birtüzelkişi olduğun- dan söz edılemez. Albert Camus, 1946 yılında 'Combat' gazete- si için yazdığı "Ne Kurban, Ne Cellat" adlı dene- mesinde, yirminci yüzylın bır korku çağı olduğu- nu vurguiarken, şöyle der: "Korku tek başına ele alındığında her ne kadar bir bilim sayılamaz ise de onun bır teknık olduğundan kuşku duyula- maz..." Burada sözü edilen, insanları, toplumu yıl- dırma teknığındır. Gerçek anlamda uygarlık düze- yini yakalamış olan toplumlarda devlet, toplumu güvence altında tutma ışlevini hukuk düzenine en ileri duzeyde işlerlik ve inandırıcılık kazandırarak yerine getirir. Hukukun -görünüşte var olan tüm ya- salara ve kurumlara karşın- henüz göstermelik ol- duğu ortamlarda ise iktidariar, bir yıldırma aracı ola- rak korkuya kimı zaman hukuk duzenıninkini aşan bir geçerlik tanırlar. Böyle ortamlarda sağlam bir hukuk düzeninin ve özgürlükleri güvence altına alan kuralların varlığına rağmen, ortaya kımi zaman hukukla radikal bir biçimde çelişen sopaların or- taya çıkarılması, devletin doğal tutumlarından sa- yılmak gerekir. Çoğu ülkelerde olduğu gibi, Türkiye Cumhuri- yeti'nde de hukuk bağlamında kendini surekli bel- lı eden aksaklık, gerekli yasalann olmamasından değil, fakat olanların hukuk bilincıni temel alan bir uygulama temeline dayandırılamamasından kay- naklanma bir aksaklıktır. Ideal hukuk ortamı, ör- neğin hakların ve özgurlüklerin kötüye kullanılma- sını yıne hukuk aracılığıyla önlemeyı öngören bir ortamdır. Buna karşılık eğer bır ortamda hakların güvence altına alınması yüzünden sinsı korkular duyulabiliyor ve bu korkulan gıdermek ıçin de sin- si korku saçma araçlarına başvurulabıliyorsa, o or- tamda hukukun inandırıcılığından söz edebilmek artık olanaksızlaşmış demektir. ibrahim Yıldız'ın bir gece yarısı ansızın gözaltı- na alınması, yaşadığımız ülkedeki devlet anlayışı- nın aba altından sopa gösterme alışkanlığını ba- sın içın de sürdürme kararlılığında olduğunun ye- ni bir kanıtından başka bır şey değildir. e-posta: ahmetcemak" superonline.com acem20 ' hotmail.com Onup AKın'dan basın açıklaması • Kültür Servisi - Diyarbakır Atatürk Stadı'nda 16 Haziran Pazar günü düzenlenen konserde çıkan oiayiara ilişkın olarak Onur Akm, bir açıklama yaptı. Organizasyon firmasının yaptığı açıklamaya bir yanıt niteliğindeki duyuruda, Akın "Bugüne kadar gittiğim tüm konserlerde, organizasyonda aksamalann çıktığı ve taahhütlerin yerine getirilmediği durumlarda bile sanatıma ve dinleyici kitleme olan saygımdan dolayı, tüm olumsuzluklara karşın sahneye çıktım ve bugüne kadar adırrun yazıldığı hiçbir konserde problem ve taşkınlık yaşamadım. Orkestra arkadaşlanm tartaklanmış, enstrümanlanrnız kaybohnuş ve zarar görmüştür. Bütün bunlann sorumlusu organizasyon firmasıdır. Beni dinlemeye gelen tüm Diyarbakırlılardan, sorumluluğum dışında gelişen olaylardan dolayı üzgün olduğumu belirtir, en kısa zamanda Diyarbakır da dinleyicilerimle yeniden görüşmeyi umut ederim" dedi. Bilim Sanarta Sayra İnce Muran • Kültür Servisi - Bilim Sanat Galerisi"nde 6 Haziran"da açılan Sayra tnce Muran'ın Resim Sergisi, 28 Haziran'a dek devam edecek. Yrd. Doç Kadir Ata, Muran'ın resimsel dilinin düşünsel, eleştirel ve içgüdüsel olduğunu söylüyor. Yrd. Doç Mukkadder Çağlar ise 'Her resimde olaylar farklı katmanlarla gerçekleşiyor. Bedenlerin sınırlannı zorlayan ruhlar, romantik ve metafızik bir oluşumla görünürlük kazanıyor. Boyarun, renklerin kullanımmda, bıçimlenişte de romantik bir tavır ve hemen her resimde öyküsel bir anlatım \ar. Kentli insanın dramı yansıyor ru\ale" diyor. 1965 fzrnir doğumlu sanatçı, 1987'de Dokuz Eylül Üniversitesi, Buca Eğitim Fakültesi Resim-Iş Eğitimi Bolümü'nden mezun oldu. 1988 - 1997 yıllan arasında Köln'de serbest sanatçı olarak yaşamını sürdüren Muran, 1997'den bu yana Izmir'deki atölyesinde çahşryor. (0 216 347 44 43)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle