25 Kasım 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
MAYIS 2K)2 ÇARŞAV1BA CUMHURİYET SAYFA 17 Vmr kKtnyor! EJektronik posta: denizsom«ctmAwiyetcoın.tr Tel: 0.212.512 05 05 Faks: 0.212.512 44 97 - Doktoriar, Ecevü'e "çalışabilir" raporu vermiş.. "Hekimden sorma. cekenden sor!" Huzurevi Sosyal Hzmetler Genel Müdürlüçü, 17 Ağustos depreminden zarar gördüğü gerekçesiyle Jstanbul'ca Maitepe Huzurevi'ni onaracak... Dört blotca yaklaşık 4O0 kişi kalıyor; 1O0kadat huzurevi sakini revirde tedavi görüyor... Devlet, tamirata başlayacağı için huzurevinde kalanlara 'çıkın" deniyor... Yaşlı insanlar nereye gideceklerini bilmryor... Kimse yer göstermiyor... fnsanlara oarası var m ı yok mu dr/e kimse sormuyor... Yaşlı ve hasta insanlan kimsenin düşündüğü yok... Revrde kalanları hastanelere dağıtacakiarmış, gerisi başının çaresine bakmak zorundaymış... Devlet Bakanı Hasan Gemici'ye bir huzurevi sakini, "Bize huzur vermek istyorsanız, tamir için önce bloklardan birini boşalttn; arkadaşlanmızı yanımıza aiıp sıkışalım... Tamiratı blok blok yapın" diyor... Aklın yolu birdir... Yeter ki yapıcı düşünülsün... odrum'nun Mazı köyü yakınında Kıssebü- kü ya da Kilisebükü denilen el değmemiş küçük bir koy var... Arkeoloji uzmanlannın raporlarına göre Kıssebükü'nde kıyıdan te- peye kadar uzanan alanda Isa'dan 6 yüzyıl öncesı- ne dek inen antik bir kentin kalıntıları bulunuyor. Imparator Anastase döneminde kurulmuş Leleg şimdilerde yaban otları arasında varlığını sürdürme- yeçalışıyor... Liman, kuleler, kale, duvarlar ve öteki mimari yapı- lar yer yer izlenebiliyor... Bölgede Bizans dönemin- der» kalıntılar da bulunuyor... Burası arkeolojik SİT alanı olarak koruma altında tutuluyor... Gelin görün kı dört yıl kadar önce Muğla Bayındır- lık il Müdürluğü ve izmir'deki 2 numaralı Kültür veTa- biat Varlıklarını Koruma Kurulu Clup Med'in burada 1150 yataklı Fransız Tatil Köyü inşa etmesine onay ve- riyor... Fakat Fransızlar inşaata hemen başlamıyor... Fransızlar bu yıl inşaata başlamak istediğinde ko- • • _ •• Kissebuku nu bölge için yenı kurulan Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'na bir kez daha gelıyor... Bu arada Fransızlar, Bodrum Arkeoolji Müze- sı'nden iki arkeologa bölgede sondaj yaptırıp arke- olojik eserbufunmadığı yolundaraporalıyor... Nevar kı Muğla'daki koruma kurulu, bilimsel yönden yete- rincearaştınlmamış bölgede yerindeinceleme yapa- rak antik kentin varlığını görüyor... Tatil köyü için ima- ra açılması önerilen yerin, antik kentin tam merkezin- de kaldığını saptıyor ve bazı üyelerin muhalefet şerh- lerine rağmen SİT alanında turistik tesis inşaatına izin vermiyor... Bunun üzerıne DSP Muğla Mılletvekılı Tunay Dik- men, mesleği veterıner sağlık teknıkerliği olmasına karşın bir basın toplantısı duzenleyip, bölgede arke- olojik eser bulunmadığını açıklıyor... Dikmen, Fran- sızların hakkını savunmak için Başbakan Bülent Ecevit ve Kültür Bakanı Istemihan Talay'la görüşe- ceğinı bildihyor... DSP'Iİ vekilın DSP'li Başbakan ve DSP'li Kültür Ba- kanı ile göruşüp gorüşmediği, görüştü ıse ne konuş- tuğu bılinmiyor ama Dikmen'in bu açıklamasından birkaç hafta sonra Muğla Kültür ve Tabiat Varlıkları- nı Koruma Kurulu Başkanı Prof. Dr. Adnan Diler gö- revinden alınıyor... Şimdilerde Fransızlar yeni bir başvuru yapmaya ve Muğla Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu da konuyu bir kez daha göruşmeye ve büyük olasılıkla gerekli izni vermeye hazırlanıyor! Neyse ki Türkiye'nın de taraf olduğu Arkeolojik Mi- rasın Korunmasına llişkın Avrupa Sözleşmesi, koru- ma sorumluluğunu ilgili devlete ya da büyük serma- yeye değil sözleşmeye taraf olan tüm devletlere bı- rakıyor. SESSÎZ SEDASIZ (!) Yüksek Yerilim Hattı erdincutkufa yahoo.com Reçeteleri harfiyen uyguluyoruz... Türkiyemiz de IMF HASTANESfnden TABURCU olsunî Patnos'un Ozdemir köyündeki okul Türkıye'nin karanlık günlerinde sev- gili Uğur Mumcu "sakıncalı pıyade" yapılmış ve Ağn'nın Patnos ilçesine gönderiimişti... Bugün Patnos'un Özdemir köyün- deki ilköğretim okulunda ise altı öğret- men gönüllü bir eğitim seferberliği başlatmış ve 150 kadar ögrenciyi ay- dınlatmaya çalışıyor. Köyün okulu 40 yıllık... Okula neredeyse 40 yıldır yeni bir çi- vi çakılmamış... Binanın çatısı akıyor, pencereler kı- rık, duvarları delik, bahçe duvarı yıkık, tuvaletler berbat. öğretmenlerin sınıfta masa ve san- dalyesi bıle yok; oğrencilerle birlikte sı- rada oturuyorlar. Maaşlarından biriktirdikleri parayla ilk iş olarak 70 metre su borusu, döşetip okula su getirmışler... Çocuklar el yıkamayı öğrenmiş... Ancak o kadar da kolay öğrenilmi- yor el yıkama; günde 20 dakika su ge- liyor okula... Patnos'un Özdemir Köyü İlköğretim Okulu'ndagörevyapan altı öğretmen, Türkiye'nın aydınlık insanlarından des- tek bekliyor... Malzeme bekliyor... Ki- tap bekliyor... Tabelasında "okul" ya- zan binayı bir eğitim kurumuna dönüş- türecek her türlü yardımı bekliyor. öğretmenler köyde kalıyor... Kaldık- ları evde bir telefon var: 0.472. 646 90 60... Bir de doktor arkadaşları var: 0.472.616 59 00... Telefon bekliyorlar... ÇED KÖŞESÎ OKTAY EKİNCt Kazlıçeşme'de 'Fetih Kulesi' Bugün 29 Mayıs... Sultan U. Mehmer'in 1453 yılında Is- tanbul'u Bizans'ın elınden alarak "Fatih" olmasına ne- den olan "fethin" yıldönü- mü... 29 Mayıs kutlamalan, 1994 te Recep Tayyip Erdo- ğan'ın büyükşehir belediye başkanı olmasından bu yana daha bir "görkemh"" törenler- le düzenleniyor... 1923'te Ulusal Bağımsızlık Savaşımızın zaferiyle Istan- bul'un "emperyaBstişgalden" kurtanhşının yıldönümü olan 6 Ekim'lerde, sadece Taksim - Cumhuriyet Anıtrndaki "çe- lenk koynıa töreninde" bulun- makla yetinen büyükşehir be- lediyesi yönetimi, şimdi 29 Mayıs nedeniyle adeta ken- dınden geçmiş vaziyette... Ekonomik krize ve hatta "deprem hazırhğına kaynak" gereksinmesine bile hiç aldır- madan, eldeki hemen tüm ola- naklar "fetih nıhumT yaşat- maya harcanıyor... O kadar ki bunun için artık bir günlük "bayram" bile yetmiyor, her gün değişik etkinliklerle "Fetih Hafta- H" düzenleni- yor.. Peki, ken- tin 549 yıl ön- ce Osmanlı kimliğinı ka- zanmaya baş- lamasını. böylesine "•sahipleneıT bu siyasa! kadrolar, aynı kimliğin "kentsel de- ğerlerini" de korumak için acaba ne yapı- yorlar?.. Kocaman bir "hiç"... Daha- sı, 1994'te '^erelyönetimb^'- ramı" ilan ettiklen o yüzde 25 "hk seçim başanlanndan bu yana da elde kalabilmiş tarih- sel dokunun "daha da hızlı yokolması" yönünde Cumhu- riyet döneminin en duyarsız i- marpolitikalannı izliyorlar... Tarihi semticrde durum... Örnek mi?.. İşte SûfcvTnani- ye_ 1995'ten bu yana "kur- tarma projesi" diye bir laflan var ama tek bir adımlan, tek kuruş harcamalan yok... Tari- hi konaklann yakılarak yıkı- lıp, arsalanna otopark mafya- sınm yerleşmesini adeta "özendJrecek" kadar da kayıt- sızlar... İşte Galata ve hatta Tarlaba- şu. Daha geçenlerde bir tarihi bina daha "sanipsizlikten" çöktü ve ölüme bile neden ol- Fethin simgelerinden Kazhçeşme'yide kant kuleleriyle kuşaüp yutacaklar... du... 29 Mayısçılar ise kültürel mirasın korunmasını isteyen AnıÜarKunılu'nu suçlayıp bu koruma için gerekli plan, pro- je \e organizasyonun "yasal sorumlusu" olduklannı yine "•örtbas" etmeye çalıştılar... Zaten 1994 ve 1995 'teki StT kararlanndan bu yana da ne Suriçi'nin, ne de Beyoğlu'nun "Tarihi Çevmi Koruma Plan- Iannı"gerçekleştirdiler... Zey- rek' i tıpkı Iran'ın "Kum" ken- ti gibi şeriatın uiuslararası "dinsel merkea" yapmak iste- dikleri için, buranın mimari dokusunu koruyarak turizme de açılmasını öngören UNES- CO destekli projeyi yıllardır engelliyorlar... ' Kazlara' da vefasızlar... İşte bu tutumdakilerin gün- demdeki yeni bir "fetih proje- si" de kamuoyuna "Üç Impa- ratorluk Kulesi" adıyla tanıtı- Iıyor... Daha doğrusu. bu isim- le "kakaJanıyor"... 1990"larda eski deri ımalat- hanelerinin kaldınlmasıyla fs- tanbul'a kazandınlan "Kazh- çeşme" alanı, kentin Yedikule surlanna komşu bir "tarih ve kül- tür parta" şeklinde dü- zenlenmesi gerekirken, dünyanın "en yüksek" gök- delenlerine "rant arsası" yapılmak is- teniyor... Basına yansıdığuıa göre, bir kıs- mı da "deni- KİM KtME DUM DUMA BEHIÇ AK behicak(q turk.net ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI H A R B İ SEMİH POROY semihporoy(âyahoo.com zin üzerinde"(!) vükselecek ve Roma, Bizans ve Osmanh im- paratorluklannı sözde simge- leyecek 150 katlı ve 600 m"lik bu dev projenin miman Belçi- ka'da yaşayan Enfil Ergür i- miş... Projeyi gerçekleştirmek için de Fransız, Belçikalı ve Türk firmalannın ortak olduk- lan bir "konsorayum" bile ku- rulmuş... Şimdi bu fetih gününde, bü- yükşehir yönetimine acaba kim soracak; "1453'te kenti kuşatan Fatih'in askerierine su bulunmasmı sağla>an efsanevi kazlaruı başuıda uçuşruklan ve hâlâ akan tarihi su kay nağn na ait Kazhçeşme'yi böylesi bir göz boyamacı isimle ranta kur- ban eden projeye hangi fetih ruhuyia ona>' veriyorsunuz™" diye?'.. Soracak olanı da merakla bekliyoruz, yanıtuıı da... Oekinci ' cumhuriyet.com.tr. TARİHTE BUGÜN MÜMTAZARitüL\ 29 Mayıs "MENDERES DÖNÛM NOKmSINOA? 1356 '0 , "O/£ , ÜsTErİAJİM TEHL/K£- U Bİ/e DÖN£M ff£Ç//ePİğfNİ 8tL£>/'£Mifrf. &4ZE- T£, "TÜe<iy£'PE 6ERGİNLİĞİM EM ÖNEMLf A/E- SNLEHi ARASlfJPA, SEM2E& 6ÖRÜUM£to(Ş P4 UAL İL tK, ENFlASyoA/UM ^GTTttASf V£ 7~/AC O/-M ÖG P£M£fiT£YOİ. /S£SM/' E&Pf&? DtE H/ELT, ŞU YÖ&UMU Ş- ""HÛKÜMBr, İSTİG4 ETMEK l/EY/f (Ç Sf>l4S£77Nr PE6/frrKM£K /'tif'LE- TUZLA ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ'NDEN 2001 221 Davacı Mehmet Daldaban tarafından davalı Yeşim Daldaban aleyhine mahkememize açılan boşanma davasının yapılan açık yaıgıla- ması sırasında \erilen ara karan uyannca: Davalı Yeşım Daldaban'ın Kurtköy, Yasin Sok. \o: 13 Pendiklstanbul olarak gösterilen adresınde da\a dılekçesi ve duruşma günü teblığ edılemediğı. zabıtaca yaptınlan tahkıkattan adresı meçhul olduğu anlaşılmakla adı geçen davalıya dava dılekçesinın ve duruşma gününün ılanen tebiiğme karar \erilmış ve duruşma 10.07.2002 günü saat 11.30'a bırakılmıştır. Belırtılen gün ve saatte bızzat mahkememızde hazır bulunmanız veya kendinızı bir vekıl ile temsil ettırmeniz, aksi takdirde hakkı- nızda HUMK'nin 398 ve müteakıp maddelen hükümleri gereğince duruşmaya yokluğunuzda devam olunarak karar verileceği hususu ilanen tebliğ olunur. Basın: 32026 PANO DENİZ KAVUKÇUOGLU Ortaköy'ünSonÖrdekleri.. Başarılı üniversite öğrenciliğinin yanı sıra üç yıl- dızlı bir balık adam eğitmeni de olan genç dostum Anıl Ural, bir konuşma sırasında, "Abi, sen de de- nemekistemez misin?" diye sorunca, o hafta so- nu bana Saros Körfezi'ndeki küçük koylardan bi- rinde bulunan eğitim kampının yolu görünmüş- tü... Busporun meraklılan kızlı erkekJİ gençlerdi ve büyük bölümü deneyimlı olduklanndan kampa do- nanımlı olarak gelmişlerdi. İlk gün öğleden önce bir saat kadar gerekli teknik eğitimi aldıktan son- ra malzemelerimizi araçlarımıza yükleyip dalış ya- pacağımız koya gitmıştik. Bedenime sımsıkı yapı- şan özel kauçuktan yapılmış dalış giysimi giyer- ken doğrusu çok heyecanlanmıştım. Anıl. biryan- dan, "ilk dalış öncesı herkes böyle olur..." yollu sözlerle heyecanımı yatıştırmaya çalışmış, bir yan- dan da dalış tüpünü sırtıma bağlamıştı. Gözlük, palet derken kendimi bir anda suda bulmuştum... Benim gibi acemıler için işın en ince noktası hava borusu ağza alındıktan sonra çeneyi ne olursa ol- sun, kapalı tutmaktı... Ama ben Anıl'la el ele aşa- ğıya doğru inerken bir an nedense paniğe kapıl- mış, aynı anda da ağzımı açıp biraz su yutunca bo- ğuluyorum sanmıştım... Ikinci denememiz başarılı olmuştu... Yine sağ e- lim Anıl'ın elinde, beş metre kadar derine inip, ora- da minik bir balkonu andıran, yüzeyi dümdüz bir kaya çıkıntısının üzerine oturmuştuk. Yukandan gelen güçlü güneş ışınlan suyun eşsiz maviliği için- de o ana kadar gormediğim güzellikte, seyrine doyulmayan bir renk cümbüşü oluşturuyordu. Önümüzde irili ufaklı balıklar yüzüyordu. Anıl, ka- yanın üzerinde bulduğu bir denizkestanesini ezip avucuna alınca, çevremizde ne kadar balık varsa, yanımıza gelmişler, Anıl'ın elinden yemlenmişler- dı. Sonra aynı ziyafeti birde ben çekmiştım bir tür- lü doymak bilmeyen o balıkJara... • • • Balıklar, denizin içinde "kendileri gibi" hareket eden insanlardan korkmuyoriardı. Insanı, ellerin- den yemlenecek kadar yakın buluyorlardı kendi- lerine. Size hemen alışıyorlar, kuyruklarına, sırtla- rına dokunduğunuz zaman bile korkup kaçmıyor- lardı. Bundan yararlanabilir, içlerinden beğendik- lerinizi zıpkınla vurabilir, hatta ellerinizle tutabilir- diniz... Bunu daha sonra Anıl'a söylediğimde, göz- leri büyümüş, "Bu kesinlikle yasak"demişti. Ben de bunu bir "olasılık" olarak söylemiştim zaten... Çünkü sualtı sporlarının da kendine özgü kuralla- rı, bir "etik"\ vardı. Insanın, avcundan yemlenen bir canlıyı vurması, öldürmesi, pişirıp yemesi herşey- den önce büyük bir "kal!eşlik"ti... Dün Hürriyet gazetesinde Ortaköy'deki "ördek katliamrna ilişkin bir haberi okuyunca Saros'taki o balıklan anımsamıştım... Ortaköy kıyılarını ken- dilerine "mesken tutan" ördekler de o balıklar gi- bi masum ve korumasızdılar. Bir ördek için olabi- lecek en zor doğa koşullarında, Boğaz'ın çırpıntı- lı, akıntılı sularında yaşıyorfardı. Yiyecek bulabildik- leri için, yaşayabileceklerini sandıklan için seçmiş- lerdi o zor kıyıları. Orada çoğalmışlar, zaman için- de sayıları ikı düzineyi bulmuştu. lyi yüreklı insan- lann attıkları yiyeceklerle besleniyorlardı. O iyi yü- rekli insanlara renkleriyle, güzellikleriyle, saçtıkla- rı neşeyle karşılık verıyortardı. • • • Sonra birileri pompalı tüfeklerle vurmaya başla- mıştı o masum, guzel, zararsız hayvancıklan. Sü- leyman Arat, gazetedeki haberinde bu ördek ka- tillennin "birtakım iyi giyimli adamlar" olduğunu yazıyordu. Gecelen ellerinde tüfekleriyle bir san- dala doluşuyorlar, insana alışmış, insandan kaç- mayan ördeklere iyice yaklaşıyorlar, teker teker vurup öldüruyorlardı. Karanlık sularda çırpınan, can çekişen, ölen ördekleri seyretmekten zevk alı- yor, o hayvancıklann kanını dökmekten övünç du- yuyor olmalıydılar. İkı düzine ördekten yalnızca dördü yaşıyordu şimdi... O "birtakım iyi giyimli adamlar" belki bu gece bir kez daha denize açılacaklar, Ortaköy'ün son ör- deklerini de vuracaklardı... Hayatta o "birtakım iyi giyimli adamlar" gibi, ınsanı insanlığından utandı- ran insanlar da vardı... Kim olduklannı öyle merak ediyorum kı bu "insanlar">n... (Faks: 0212-723 84 97) (e-posta: dkavukcuoglu@ superonline..com) B U L M A C A SEDAT YAŞAYAN 1 2 3 4 5 6 7 8 9SOLDANSAĞA: 1/ Ince softan 1 hafif ve dar bir üstlük. II 2 Karakter... Es- 3 kiden daha . çok denizcıle- rin ve rulum- 5 bacılann giy- g diği hafif bir ayakkabı. 3/ ' Radon ele- 8 mentinin sim- g gesi... Utanç duyma... Tunus'un plaka ışareti. 4/ Göl- leri inceleyen bilim dalı. 5/Başlıca, temel niteliğinde olan... Arenden bir hidrojen atomunun kopmasıy- la oluşan bir değerli karbonlu köklerin genel adı. 6/Özellik- 8 le didaktik şiirleriyle 9 tanınmış XVII. yüzyıl divan şaıri... Nikelin simge- si. 7/Istanbul'un eski adlarından biri. 8/Kadınlar ha- mamında hizmet eden ve müşterileri yıkayan ka- dın... Devlet Istatistik Enstitüsü'nün simgesi. 9/Ge- nellikle neşeli ve serbest yapılı. ruh durumlannı yansıtan ya da bir şiıri yorurrüayan müzik parçası. YUKARIDAJN AŞAĞIYA: 1/ Salgın ve ölümcül hastalık. 2/ Yurdumuzda ku- rulmuş yirmi bir köy enstitüsünden biri... Bir şeyin doğru olduğunu belirtmek için yapılan işaret. 3/Es- ki Mısır'da güneş tannsı.. Kuzey Amerika yerlileri- nin inandıklan doğaüstü güç. 4/tfade. 5/Kıvırcık bir saç biçimi... Avııkatlann bağlı olduğu meslek kuru- luşu. 6/Ilgi eki... "Ben Musa'yım sen fıravun ' flt- rarsız şeytan-ı — / Üçüncü ölmem bu hain/Pir Sul- tan ölür dirilir". 7/ Koleraya neden olan mikrop... Büyük erkek kardeş. 8/Boğaz mukozasunn şişme- si... Duman lekesi. 9/Rütbesız asker... Bir nesneye zorunlu olarak bağlı olmayan ve onun özünde bu- lunmayan nitelik.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle