18 Mayıs 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
rr MWIS 2002 PATARTESI CUMHURİYET SAYFA H<JV\^fl ı t_/lfXl [email protected] 13 Üç sektörtte yaomı patfaması • ANKARA (ANKA) - Üç önemli sektördeki hızlı büyûme eğilimi dikkati çekiyor. Yılın ilk dört ayında tekstil, kimya ve turizm sektörlerinde rekor tutarlarda yatırım kararlan alındı. Öcak- nisan döneminde teşvik kapsamına alınan tüm sektörlere yönelik toplam 4 katrilyon 75.1 trilyon liraldc yatıruııın dörtte birini tekstiJ yatmmlan oluşturdu. Kınryaya yönelik futarda geçen yıla oranla yüzde 722 'lik birartışla 667.2 triiyon liraya ulaştı. Teşvik belgesine bağlanan turizm yatınmlan da yüzde 175.6'hkbirartış]a 265.4 trilyon liraya çıJctı. Çiftçiler de kaçıyop • İZMÎR(AA)-Ege Ziraat Odalan Birlıği Başkanı Reşit Kurşun, Bulgaristan ve Romanya gibi ülkelerde üretim yapmayı tercih eden çiftçilerin sayısının giderek arttığuıı söyiedi. Uretim koşullannm çok zorlaştığını belirten Kurşun, "Bu ülkeJerde gübre, mazot, işçilik ve enerji gibi tüm girdiler daha ucuz. Çiftçiler arazi kirahyor" dedi. Arçelik satıştan memnun • ÎSTANBUL(AA)- Koç Topluluğu'nun amiral gemisi Arçelik, satışlaruu düzenli olarak arttırarak geçen yıla göre iç ve dış piyasalarda toplam yüzde 40'lan geçen bir büyüme gösterdi. Genel Müdür Nedim Esgin. Arçelik 'in iç piyasa satışlannda yüzde 10 ile yüzde 20 arasında bir artış olduğunu belirterek '•Yurtdışında da bir büyüklüğümüz var. tkisıni topladığımız zaman yüzde 40'lan geçen bir büyümemiz var" diye konuştu. Esgin, Dünya Kupası'nın televizyon satışlarını arttırdığmı söyiedi. Kamu Ihale Yasası'nda yabancılann ihalelere giriş sının aşağı çekiliyor IMFistedi,kapılaraçıldıBAMJSALMAN AJVKARA - Türkiye, 2003 'te yürür- lüğe girecek Kamu IhaJe Yasası'nda ya- pacagı değişiklikJe yabancılann ihaJe- îere giriş sırnnru belirleyen eşik değer- leri aşağı çekiyor. Ancak, AB 'nin 5 mil- yon Euro'luk eşik deger talebi kabul edilmezken Dünya Ticaret Örgüfü'nün standartlarına göre eşik değerlerin ye- niden belirlenmesı öngörülüyor. Buna göre, "750milyarlira,ltrayonlinı,17^ trih'on tira" olan eşik değerlerin "300 milyar üra, 500 miryarHraJltrirvT)n li- raya''' çekilecegi öğrenildi. Kamu thale Kurumu'nun örgüt yapısıyla ilgili dü- zenlemelerin de yer alacağı yasa degi- şikliğinde, işin bitirilmesi koşuluyla yüzde 50 oranında keşif artışına olanak tanınacak. Dünya Bankası 'nın Kamu Öıale Ya- sası daha Cumhurbaşkanı'mn onayına sunuldugu Ocak 2002'de gündeme ge- tirdigi değişiklik istemi, IMF'yle yapı- • Dünya Bankası ve IMF istemiyle, TBMM'den çıkanlmasının üzerinden henüz 4 ay geçen yasa yeniden değiştiriliyor. 17.5 trilyon Iiralık yabancı sının 11 trilyon liraya çekiliyor. lan 18. stand-by anJaşmasına da koşul olarak yerleştirildi. Kamu flıale Yasa- sı'nın mayıs ayı sonuna kadar değişti- rilmesi, IMF heyetinin çalışmalanru sürdürdüğü ikinci gözden geçirmenin önkoşulu niteliğini taşıyor. Ancak ay sonuna kadaryasanın yetiş- mesi mürnkün görülmezken IMF Icra KuruJu'nun 1.1 milyar dolarlık ikinci dilim kaynağı onaylayacağı ikinci göz- den geçirmeye ilişkin toplantısı öncesi- ne bu yasanın yetiştirilmeye çalışılaca- ğı belirtiliyor. M F ve Dünya Bankası istemleriyle yasalann yap-boz tahtasına dönüştürül- mesinin yeni birörneği Kamu Öıale Ya- sası 'nda yaşanıyor. Resmi Gazete'de 22 Ocak 2002 tari- hinde yayımlanan 4734 sayılı Kamu IhaJe Yasası, aradan 4 ay geçtikten son- ra yeniden değiştiriliyor. Mevcut yasa- da, yabancılann ihalelere giriş sınırla- nnı gösteren eşik değerler şöyle: X Genel bütçeye dahil daıreler ve kat- ma bütçeli idarelerin mal ve hizmet alımlannda 750 milyar lira. / Kanun kapsamındaki diğer idarele- rin mal ve hizmet alımlannda 1 trilyon lira. / Kanun kapsamındaki idarelerin ya- pım işlerinde 17.5 trilyon lira. Yasada, "Ancak TürJdye'nin AB'ye tam üyeliği halinde, AB'ye üve ülkeler için bu eşik değerler yerine AB mükte- sebatuıda yer alan eşikdeğerler uyguJa- nır" ifadesine yer veriliyor Yeni yasa değişikliğiyle bu sınırlar aşağı çekilerek yabancılann kamu iha- le pazanna girişi daha da kolaylaştınla- cak. Ancak, Türkiye'nin AB'ye girme- den AB standartlanna göre kamu ihale pazannı bu ülkelere daha açık hale ge- tirmesi kabul edilmedi. 4734 sayılı Kamu thale Yasası ilk TBMM'ye sunulduğunda, AB mevzu- atına uyum gerekçesiyle eşik değerler "180 milyar Kra, 280 milyar lira, 7 tril- yon400 milyarKra" olarak belirleniyor- du. Ancak önce TBMM Bayındırlık, Imar, Ulaştırma, Turizm Komisyo- nu'nda bu eşik değerler, Dünya Ticaret Örgütü değerleri esas alınarak "300 mil- yar Kra, 500 milyar lira ve 11 trilyon K- raya" yükseltildi. Ardından TBMM Genel Kurulu'nda yapılan görüşmeler- de bu sırurlardaha da yükseltilerek "750 milyar Kra, 1 trilyon lira, 17.5 trilyon K- raya" kadar çıkanlmıştı, Ihaleyle verilen biriş için aynlan öde- neğin tükenmesi durumunda, işin biri- rümesi koşuluyla yüzde 50'ye kadar va- ran oranlarda keşifarnşına izin veren bir düzenlemenin de bu değişiklik kapsa- mında yapılacağı öğrenildi. SENDİKALAŞMA KORKUSU Tersanelerde acı tablo HJLALKÖSE GÜLŞAHKARADAĞ Tuzla tersanelerinde çalı- şanlann "sendika mücadele- a" trajikomik gelişmelere sahne olurken istihdam edilen 10 büı işçiden yaklaşık 8 bini- nin hâlâ sigortasız çalıştığı bildiriliyor. DÎSK'e bağh Lımter-Iş Sendikası, tam 8 yıldır toplu- sözleşme masasına oturmaya çalışıyor. Ancak her çoğunluk sağlandığında toplu işten çı- karmalar yaşanıyor. Sendikanın, ilk yetki bel- gesini 1999 yılında aldığı. an- cak bir türlü sözleşme masa- sına oturamadığı Yonca Tek- nik AŞ'de, Yargıtay'ın toplu- sözleşme hakkını geri verme- sinin ardından işten atılan iş- çiler bir aydır grev sürdürii- yor. Sendika Genel Sekreteri HacıYapta, sendikalaşma ça- lışmalan nedeniyle 32 işçinin işten atıldığını ifade ederek "Orgütlenmeye başladığunız- dan beri işverenin tahrik ve tacizjerine maruz kaldık" de- di. Yapıcı, Yonca Tersane- si'nde 1999'da işverenin 8 ki- şiyi işten atıp 40 işçiyi istifa ettirerek toplusözleşme gö- rüşmelerini engellediğini be- lirtti. Yapıcı, "Geçen yıl ekimde Vargıtav karamia toplusözleş- me hakkını yeniden dde ettik. Ancak işveren şubat sonunda toplam 32 işçiyi işyerinden at- d" dedi. Yapıcı şöyle devam etri: "AsfaohnayanihbarJarso- nucu 16 Ma>is günü sendika- mız basddı ve Genel Başkanı- mız Kazım Bakış ve üyeleri- miz gözalüna almdt" Yapıcı, Yonca Teknik AŞ'de yeter sayıya ulaşılmaması için birparavan şirket kullamldığı- nı öne sürdü. Yapıcı, Yonca Teknik AŞ ile aynı adreste bulunan Yonca Onuk Adi Ortaklığı adlı bir firma bulunduğunu, iş\erenin aynı işin yapıldığı tersanede Yonca Teknik yerine işçileri bu ortaklığa kaydettiğini an- latn. Grevdeki işçilerden Cen- giz Cimiç, tazminat davası açacaklannı söyiedi. Sendikalarta işvtrenler arasındaki hedef enflas>on tartışması birbiri ardına azlaşmazbkla sonuçlamyor. Türkjyc çapıoda 12 işyerinde greve başlandığ] ya da grev karannın alındığı bildirildL Geçen yıl kriz nedeni>k grev ve yüksek zamJardan uzak duran işçi sendikalârLveni döneminde ücretlere geçen vılki enflasjon oranında zam vapılmasında ısrarcL Ancak hükümetin bedef enflasyon sevivesindezam eğiliminin iş çevrelerinde kabul gördûğu gözlenijBr. Türk Telekomun tekeli kalkmair ANK4RA (AINfKA)- Telekomünikasyon Kurumu'nca hazırlanan "Türk Telekomü- nikasyon Sektöriinde Tam Serbesdeşme" başlıklı raporda, Genel Müdür tbrahim Hakkı AhJtürk'ün geçen yılki 1.6 katril- yon Iiralık kânyla öviindüğü Türk Tele- kom'un, gelirieri açısından Avrupa'nın en düşük düzeydeki işleünecisı olduğu belir- tıldi. Ulaştırma Bakanı Oktay Viıral'a sunulan raporda, 2003 yılının sonunda ses tekeli kalkacak olan Türk Telekom 'la ilgili çarpı- cı saptamalara yer verilerek verimli ve kâr- lı bir Türk Telekom için tekelin zaman yi- tirilmeden kaldınlması önerildi. Türk Tele- kom'ungelirlerinin, gayri safi yurtiçi hası- laya oranına bakıldığında A\rupa ortala- masının çok altında olduğuna dikkat çeki- len raporda, "Avrupa'da hat bekleyen abo- neden söz edilemezken Türkiye'de bu ora- run halen yüksek olduğu görülmektedir" denıldi. Yatınmlann, Avrupa ortalamasına ya- kın olmakla birlikte, istenilen düzeyin al- tında bulunduğu belirtildi. Raporda, Türkiye'deki yerel tarifelerde- ki ücretlerin Avrupa ortalamasınm altında, buna karşılık uzak mesafe ve uluslararası görüşmelerdekı tarifelerin ise Avrupa orta- lamasının çok üstünde bulunduğuna işaret edildi. Raporda, telekom hizmetlerinden aylık sabit ücret almayan tek OECD ülke- sinin Türkiye olduğuna dikkat çekildi. ANKARAPAZ4RI YAKUP KEPENEK 27 Mayıs'ı Kavramak Yakın tarihimizin önemli dönüm noktalanndan biri, 27 Mayıs 1960 askeri hareketidir. Nedenleri ve sonuçla- nyla 27 Mayıs, günümüzün ekonomik ve siyasal geliş- meferinin kavranmasında ve açıklanmasında da kilit işlevi görür. Seçim sisteminin bir sonucu olarak 1950'de De- mokrat Parti (DP) aldığı yüzde 53.3 oy oranına karşılık, toplam 487 milletvekilinin 408'ini, yani yüzde 83.8'ini aldı. CHP yüzde 39.9 oy almasına karşın yalnızca 69 milletvekilliği (toplamın yüzde 14.2'si) kazandı. DR 1954 seçimlerinde de oy oranını üç puan arttırmasına karşı- lık, milletvekili sayısında, toplam 535 milletvekillığinin 490'ını alarak, yine ezici bir çoğunluk sağlamıştı. Ancak, bu seçim başarılanna karşın DP iktidara gel- diği günden başlayarak laiklık, eğitimin birliği gibi Cum- huriyet'in temel değerlerine ters düşmeye başladı; temel hukuk ilkelerini çiğneyen eylemlere girişti. Köy Enstitüleri, Halkevleri v& Halkodalan kapatıldı. CHP'nin tüm mallarına el konuldu. Millet Partisi yargı karanyla kapatıldı, genel başkanı tutuklandı; siyasi parti ça ış- malanna ağır sınırlamalar getirildi; Meclis'te milletve- killerinin hükümeti denetleme süreçleri iyice kısıtlandı; üniversiteözerkliğiyok edildi; basın, sözvetoplantı öz- gürlükleri sınırlandı; basında iktidarı destekleyen-des- teklemeyen ayrımı yapılarak iktidarı destekleyenlere hükümetçe parasal yardım yapıldı ve besleme basın yaratıldı; DP'ye oy vermedigi için Kırşehir ıli ilçe; Aca- na ılçesi de bucak yapıldı; tarafsız olması gereken Cum- hurbaşkanı, muhalefetin "kannca gibi ezileceğinden" söz erti; DP, tarikatfann sryasete kanşmasının ilk ve büyük adımlarını attı; Vatan Cephesi yaratılarak halk arasında cepheleşmenin temelleri de atıldı, muhale- feti susturmak için bunlardan vurucu güç o/uşturuldu... İlk yıllannın iç ve dış koşullan, birikmiş altın ve dö- viz kaynaklannın varlığı ve dışyardımlar DP'nm eko- nomide parlak bir başlangıç yapmasına olanak vendi. Ancak, ekonomik sıkıntılar, siyasal baskılara koşut bir artış gösterdi. 1950-60 döneminde, dolaşımdaki para miktannın ve bütçe harcamalarının arttınlması sonucu ekonominin parasallaşması yaygınlaştı; iç pazargeniş- ledi; toplumsal dönüşüm hızlandı. Ancak, makroeko- nomik anlamda tutarlı bir yatırım politikası izlenmedi, bunun ağır sıkıntılan yaşandı. Türkiye döviz sıkıntısı ve dış borç nedeniyle ilk kez IMF kapısına düştü. Trak- tör kullanımının artmasıyla büyük kentlere göç, gece- kondulaşmaya yol açtı. Kentlerde, eğitim, barınrra, sağlık ve gıda yetersizliklerı enflasyonu kamçıladı. Oış ödeme güçlükleri ve karaborsa yogunlaştı. Enflasycn, dar ve sabit gelirlilerı goreli olarak yoksullaştırdı. DP'nın çok büyük bir ekonomik gelişme başansı sağladıgı görüşü de yanrracıdır. Uluslararası istatistikler, 1950- 60 onyılında, Türkiye'nin kişi başına gelirinin yüzde 48.9 arttığını, buna karşılık kişi başına gelirartışının, ay- nı dönemde, Italya'da yüzde 67.7; Portekiz'de yüzde 55.1, Yunanistan'da yüzde 53.0 ve Ispanya'da yüzde 49.4 olduğunu kanıtlıyor. Türkiye'nin kişi başına geli- ri, DP yıllannda, dört Güney Avrupa ülkesmden daha az artmıştır. ir-k-k DP'nin hak ve özgürlükler üzerindeki baskı ve sınır- lamalannın ağırlaşması ve ekonomik sıkıntılar, CHP'nın başını çektiği muhalefeti güçlendirdi. CHP'nin 1957 Seçim Bildirgesi ve Ocak 1959'da toplanan XIV. Kurul- tay'ın yayımladığı İlk Hedefler Beyannamesi, ülkenin demokratikleşme programı özelliğini taşıyordu. 1961 Anayasası'nın temel taşlannı oluşturan bu ilkeler içı'n- de, insan haklarına dayalı bir hukuk devletinın oluştu- rulması; yargı bağımsızlığının ve yargıç güvencesinin sağlanması; çift meclise dayalı parlamenter düzen; anayasa mahkemesinin kurulması; seçimlerde nispi temsil; söz, basın ve toplantı özgürlüklerinin sağlanma- sı; yolsuzlukların önlenmesi; yargılamada ıspat hakkı tanınması; ekonominin plana bağlanması; sosyal gü- venlik ve sosyal adalet; işçiye toplusözleşme ve grev hakkı.. özellikle dikkat çekicidir. özetle, 27 Mayıs'a, demokrasiyi rafa kaldınrken eko- nomiyi de tökezleten DP'nin "Önce ekonomik kalkın- ma sonra demokrasi" anlayışıyla hak ve özgürlüklerin sosyal adalet ilkesiyle ekonomik içerik kazanması, ya- ni "ekonomikgelişme ile demokratikleşmenin birlikte" gitmesi gerektiği anlayışının çatşmasıyla gelindi. Tür- kiye, 1961 Anayasası'ylatarihinin en parlak demok- ratik açılımını sağladı. Ancak, sağcı iktidarların esas olarak DP çizgisini izleyen baskıcı uygulamaları, ülke- yi önce 12 Mart'ın (1971) alacakaranlığına, sonra da 12 Eylül'ün (1980) karanlığına taşıdı. 27 Mayıs, ülkede, siyasal, ekonomik ve sosyal hak ve özgürlüklerin nasıl yeşermeye başladığının ve bir- likte gelişmesi gerektiğinin ilk büyük adımıdır. [email protected] DÜNYA EKONOMİSÎNE BAKIŞ / ERGÎN YILDIZOĞLU LONDRA erginyıg tr.net Bush'un Avrupa ve Rusya'yı kapsayan "ta- ihselgezisi"sırasında, bu geziyi izleyen ulus- ararası basında ilginç bir konsensüsün oluş- jğu görüldü: ABD'nin gözünde, bir strate- k orük olarakAvrupa'nın önemi azalırken îusya'nın önemi giderek artıyor. ABDveAvrupaarasındakı' tarihebakarak bu aptaTian/n gerçekçi olmadığı söylenebilir ste)i< "Avrupa" homojen de değil. Ingiltere, îlya. Ispanya kendilerini ABD'ye çok yakın ssecen hükumetlertarafından yönetiliyorlar. : ğer taraftan, bir ülkenin karmaşık sınıflar atris ûzennde yükselensiyasi iktidannı onun ıdak hükumetıne indirgemek de doğru ol- az. Bu yüzden de söz konusu "konsensû- n" Bush hükümetinin kendine özgü siyasi »loık özellikierinden kaynaklandığı. büyük olas/lıkla da geçici oldugu ıleri sürülebilir, neğn eski Savunma Bakanı Albright'ın, n Blsh'un gezısi başlarken yaptığı, ABD dış litikasını "şizofrenik ve yan pişmiş" ol- ıklasuçlayan açıklaması. ABD dış politika /rel^inde farklı yaklaşımlann da olabildığı- lössriyor. Ancak ABD'nin gözünde, Avru- nınîtratejik öneminin azalmaya başladığı- lişknin gozlemlereyol açan görüntülerin ar- ınca birçok yapısal, üstelik de yeni olma- . gderek de güçlenme özelliği gösteren imıder olduğunu düşünenter de var. D baska hava calıyor, rtpa ba$ka... 3ğ.k savaş bittiğinden beri, ABD ve Av- ! a3Sinda, uluslararası politika alanında k aman zaman da stratejik farklılaşma- oLştuğu sık sık dile getiriliyordu. Bir ta- n ;3D'nın tek "süpergüç" olarak kalmış ısı jiğertaraftan Avrupa'nın tek bir eko- k "atta giderek siyasi birim olarak şekil- esnin hızlanması, ıster ıstemez ABD he- ^rasıyla. Avrupa'nın yeni bir siyasi güç k ükselme eğiliminin çelişmeye başla- cjşündürüyordu. Ancak 1990'lar bo- a, -er ikı taraftan siyasi analistler, hükü- 5ccülen bu çelişkiyi ikinci plana itip, ABD, Avrupa ve de Rusya-I ABD-Avrupa ıttifak/nın, uluslararası ilişkilerin, dığer bir deyişle Batı merkezli, uluslararası egemenlik ve bağımlılık ilişkilerinın korunma- sında merkezi bir öneme sahip olduğunu vur- gulamaya devam ettiler. Ancak giderek farklı bir yaklaşım da oluşu- yordu. Örneğin, ABD'nin önde gelen muha- fazakâr siyasi analistlerinden, Project for a New American Century'nin başkanı, We- ekfy Standart'm editörlerinden Robert Ka- gan'ın "PowerandWeaknes''(lktidarveZa- af)başlıklı denemesinde (Poticy Review, Ha- ziran/Temmuz2002) yukanda değindiğim ge- nel çizginin aksine,ABD veAvrupa'nın dış po- litika yönelimleri arasındaki farklann çok önemli bir yapısal temeli olduğunu savundu. (http://www.ceip.org/files/Publications/2002- 06-02-PolicyReview.asp?from=pubdate) Kagan'ın kapsamlı çözümlemesininanate- zi şöyle özetlenebilirsanınm: ABD, Avrupa'ya kıyasla çok daha kolay güç yansıtma, askeri müdahalede bulunma, hersorunu anında, ço- ğu kezde güç kullanarak çözme. hatta sorun- lan, "ya benden yanasın ya da bana karşı", "şerekseni" gibi "basiteindirgeme" tehditle- ri çoğu kez abartma eğilimindeyken Avrupa, daha diplomatik, dolaylı, siyasi ekonomik et- ki/en kullanmayı, uzun görüşmelere, süreçle- re dayanan yöntemteri tercih ediyor. ABD gi- derek daha çok tek taraflı davranma eğilimi gösterirkenAvrupa, uluslararası yasalar, "glo- bal yönetişim", "uluslararası topluluk" kav- ramlanna Birfeşmiş Milletler gibi kurumlara vurgu yapıyor, uluslararası ilişkilerin düzen- lenmesınde bunlann geçerli olmasını arzulu- yor. Avrupa, birlik süreci içinde üye devletle- rinin ulusal egemenliklenni kısıtlama yönünde adımlar atar, dolayısıyla, buna uygun birpost- VVestphalia dönemi söylemi geliştirirken ABD, ulus devletini güçlendirmeye, hatta gi- derek "tek vazgeçilemez ülke" (Albright), ya da "dünyada küresel çıkarian olan tek ül- ke" (Rumsfeld-Ouadrennıal Defence review 2002) gibi emperial bir söylem kullanmaya başlıyor. Büyük askerl egltslzHlc Kagan'a göre. Avrupa veABD ıttıfakında gi- derek derinleşen bu çatlağın kaynağında, bü- yük bir askeri eşitsizlik var. ABD ve Avrupa- lı müttefikleri arasındaki bu askeri eşitsizlik, dünyada oluşan gelişmelere ilişkin, farklı stra- tejik yargılara, oluşan tehditlere ilişkin, farklı değerlendirmelere, "doğal olarak" da politika araçlan konusundafarklı eğilimlereyol açıyor. Bu iki eğilimden biri güçlünün, diğeri de za- yrfın kendr çıkariannı koruma yöntemlerine karşılık geliyor. Güçlü, sorunlaraacilen müda- hale edebiliyor, tehditleri daha erken algılayıp üzerine gidebiliyor. Uzlaşmayı daha az, doğ- rudan, çoğu kez tek başına davranarak hatta askeri yöntemlerie sorunlan çözmeyi daha çok tercih edebiliyor. Diğer bir deyişle biri salt askeri gücüne dayanarak etki alanını genişlet- meyi amaçlar, böylece birimparatorluk oluş- tururken diğeri. bu imparatoriuk içinde biruy- duya dönüşmemek için, bu gücü nötralize edecek, uluslararası kurumlar, pazarlık süreç- leri, "çokyönlüittifaklar", "uluslararası toplu- luk"'gibi moraldayanaklaryoluyla kendi çıkar- iannı korumaya, askeri güç açığını ekonomik. diplomatik, hatta kültürel yollaria kapamaya çalışıyor. Kagan, 19. yüzyıldaABD'nin, tek ba- şına davranma ve Avrupalı güçler karşısında kendini koruma kapasitesi çok sınıriı olduğu bir dönemde, bugün Avrupa'nın uyguladığı yöntemleri uyguladığını, sık sık uluslararası yasalara, ahlaki kurallara dayanmaya çalıştı- ğını hatıriatıyor. Avrupa ve ABD arasındaki askeri eşitsizlik yeni birolgu değil. Hatta, eşitsizlik 1950'lerde çok daha büyüktü. Ancak, Doğu Bloku'nun variığı, ABD ve Avrupa arasındaki amaç birii- ği, savunma refleksi askeri güç farkı sorunu- nu gündemegetirmedi; IMATO bünyesinde tek bir askeri kapasite vardı! Soğuk savaşın bit- mesiyle birlikte bu durum değişmeye başla- dı. Şimdi, ABD tek süper güç olarak rakipsiz kalmıştı. Avrupa bir ekonomik siyasi blok ola- rak güçlenmeye ve kendi ortak çıkariannı ifa- de etmeye başlıyordu. 1990'lar boyunca, Rusya henüz birenkazve belirsizlikleryığın/y- ken dış politikası ABD hegemonyasına karşı konuşlanmaya çalan "Primakov doktnni" ta- rafından belirlenirken Batı yanlısı bir kaprtalist sınrf henüz doğum sürecindeyken, Avrupa ABD için çok önemli bir müttefik, "uluslarara- sı topluluk" konumunu korumaya devam et- ti. Ancak, üç önemli gelişme, ABD ve Avrupa arasındaki ilişkileri yeniden şekillendirmeye başladı. Birincisi Rusya'da Putin iktidara gel- dı. Petrol gelirierinin de yardımıyla, ekonomi- sini tamir etmeye, GKB'yi kullanarak merke- zi devleti güçlendirmeye başladı. Putın birsü- re sonra da bu ekonomik gücün sınıriannı, ar- tık iyice şekillenen yeni kaprtalist sınıfın da yar- dımıyla fark ederek Primakov doktrininden vazgeçti, en azından bir süre için ABD hege- monyasını kabul etmeye karar verdi. Ikincisi Kosova savaşı sırasında, Avrupa ile ABD ara- sındaki askeri eşitsizliğin, artık neredeyse tek- nolojik-kurumsal uyumsuzluk noktasına ulaş- tığı ortaya çıktı. Üçüncüsü ABD'de, ABD'nin ekonomik gücünün sınırlannın, ama askergü- cünde rakipsizliğinin farkında olan Bush eki- biiktidara geldi. Bu ekip, şiddet ve kabul den- gesine dayanan hegemonyacı birdış politika- dan uzaklaşmaya, şiddet yoluyla dayatmaya dayanan bir imparatoriuk refleksi gelıştirme- ye başladı. 11 Eylül saldınsı bu üç gelişmenin etkilerinin dahada güçlenmesine neden oldu. Bu noktadaAvrupa, ABD'nin güç yansıtma kapasitesinden kuşku duyar, bir korunma ref- leksi geliştirirken Putin yönetiminın, Batı'ya yakınlaşmaya başladığını görüyoruz. Uzun dönemde Çin'in yükselişini büyük bir tebdit olarak gören ABD için ise Avrasya'nın en büyük ülkesi Rusya ile kurulacak yakın bir it- tifak yeni olanaklar demekti. (Çarşamba günü devam edecek} —AKHAYAT— SİGORTA ANONİM ŞİRKETİ DUYURU AKHAYAT Sİ60RTA A.Ş. 2001 HAYAT BRANŞI KÂfi PAYI DAfifTIIVfl 2000 yıl sonu itibariyle hayat sigorta poliçelerine ait toplam matematik karşılık 2001 yılı içinde topiam net birikim prim üretimi 2001 yilı içinde elde edilen net gelir 5.769.278.472.422 TL 6.573.215.227.107 TL. 1.773.653.681.523 TL 1W*E GRUPLMİM GÖRE KÂB MYI TL. Tarifeler İçin Dağıtılan net kâr payı oranı : % 60.45 Dövize Endeksli Tarifeler İçin Dağıtılan net kâr payı oranı Amerikan doları ($) : % 9.17 Alman Markı (DM) : % 8.51 AÇKÜIMAİJİR 1. Net birikim primi sigortalılann ödedikleri primlerden riziko primi varsa giderpayı ve aracı komisyonu kesintileri dışında kalan kısımdır. 2. Yıl içerisinde elde edilen net gelir 2000 yılı sonunda sigortalılara ait matematik karşılıklar ile yıl içerisinde toplanan net birikim primlerinin günlük olarak yatınma yönlendirilmesi sonucu elde edilen net gelirdir. 3. Kâr payı oranlan fonlann yıllık ortalama net getiri oranı olup, günlük kâr payı uygulaması nedeniyle her sigortalının kâr payı dağıtım oranı farklı olabilir. AKHAYAT Meclıs-' Mebusan Cad. No: 147 Fındıklı-lstanbul Tel: 0212 251 63 74 Faks: 0212 293 07 77
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle