23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 5 ŞUBAT 2002 SALI 12 JVU.L/J. LJ.K kultur@cumhuriyet.com.tr SAHNEDEN AYŞEGÜL YÜKSEL DostlarTiyatrosu 'medya'daDostlar Tiyatrosu'nun bu yıl sun- duğu "Yanşma" adlı oyun, tiyatroya pek yüz \ enneyen medyanın beklen- medık biçımde ilgisini çekti. Bunun nedeni, "medya" olayıru irdelemesi ve "medyatik* sayılabilecek sanatçılann oyunda rol alması mıydı? Üç yıl ön- ce Haldun Dormen Tiyatrosu'nda sah- nelenen "Popcorn", derinlikli birmed- ya eleştinsı içermesıne, üstelik de "Yanşma" oyununun "kahraman"ı olarak bugün "medya''' gündeminin başköşesıne oturan ŞebnemÖzmaTın yine "ççlak" bir rol oynuyor olma- sına karşın böylesine ilgi görmemiş- ti. "Yanşına"nın "olay" olması, oyu- nun Dostlar Tiyatrosu'nda sahnelen- mesindenkaynaklanıyorolmalı. Yıl- lardır "topJumcu" çizgisini sürdür- mekte özen göstermiş bir topluluğun bulvar komedısı sahnelemesi yadırga- rayor. Tüm biçemterln oyuncusu Yerleşik Dostlar Tiyatrosu seyirci- si ve Gencohayranlan,"Yanşma" gi- bi, herkesin kolayca algılayabileceği ve gülebileceği bir oyunu, Türltiye'nin gündemindekı "medya eteşttnsTne yönelse de, topluluk için "hafîf' bu- luyor. Öte yandan. medyadan tepJd geli- yor. Genco Erkal sanki "firsatçı" ol- makla suçlanıyor. Hem "medyatik" ki- şileri (televizyonda sunuculuk ve dı- zi oyunculuğu yapan 25ya Kürküt ile manken-dizı oyuncusu Şebnem Özı- nal) sahneye çıkanp "müşterikazan- ma" cabasına girmenın, hem de "med- ya eteştirisi" yapma iddıasında olma- nın bir çelişki olduğu vurgulanıyor. I959'dan bu yana Genco Erkal'ın tiyatrodaki en aşağı 70 ayn yorumu- nu izlemiş olmalıyım. Oynadığı rol- lerin çeşitlıliği şaşırtıcıdır. Shakespe- are'den HakhınTaner'e, Ionesco'dan Aziz Nesin'e, Brecht'ten Orhan Ase- na'ya uzanan onlarca yerli ve yaban- cı oyun yazannın ürünJerinı yorum- larken kılıktan kılığa girmiş, gerek dramatık gerekse epik oyunculuğun gerektirdiği yaklaşımlariçinde, komik tiplemeden komedi karakter oyuncu- luğuna, bulvar tiyatrosu komedyen- liğinden trajedi oyunculuğuna, doğal- a oyunculuğa dek tüm biçemlerde kendini sınamış ve pişirmiştir. Sahne- deki ya da senfoni orkestrası eşliğin- deki tek kişilik dramatik sunumlan da cabası. Erkal'ın yapımcı, yönetmen ve oyuncu olarak kimliğini oluşturan, bu zengınlık ve çeşitliliktir. Geçen yıl "oyunculuğun keyfini çı- kannak içjn" demir leblebi "Oyun- cu" oyununu seçen Erkal, bu yıl se- yirciyle daha kolay buluşan "Yanpna" oyununda karar kılmıştır. Neden mi? Her gün karşısında en az iki saat ça- kılı kaldığımız televizyonun "sanal" oluşunun önemli bir çekicilık taşıdı- ğı yadsınmaz bir gerçek. Kimimiz "sanal" olanı "gerçek" sanmayı seçe- rek kimimiz de "sanalhk"ta hangi uç noktaya ulaşılacağını merakederek ba- kıyoruz kimı izJencelere. "Sanaflık" karşısında şu ya da bu biçunde kafa buluyoruz. "Yanşma" oyunu böyle- ce başlıca ilgi ve bilgi alanlanmız- dan binyle buluşturuyor bizi. cerçek ve sanal Iç Içe LaurentBaffîe'nin oyunu derinliği olmayan, yalınkat bir sahne metni, bu doğru. Espnleri yeterince "zeki" de- ğil, taşlama dozu da zayıf. (Keşke Türk televizyon âlemini taşlayan yer- li biryapıt olsaydı Erkal'ın elinde.) An- cak, Fransız yazarın, "seks-dalavere- kültür" izleklerinde biçimlenen oyu- nu birtelevizyon yanşmaprogramı çer- çevesı içine yerleştirirken "kamera arkası"nı (gerçeği), "kamera önü" (sanal olan) ile iç içe yansıtmada te- atral açıdan görsel/işitsel düzeyde bir *çarpKilık''yaka]adığ] da gerçek. Ti- yatrodaki canlı seyirci, sahnede hem sanalhğın gensindeki gerçeği izle- mekte, hem de sahnede oluşturulan sa- nallığa katılarak (stüdyo şefince ve- UTÂNDIRMAYACAK BtR YAPEVl-'Yanşma' nm temd özeiiği, sahnedeyerafcuı her olgunun gerektiği bicimde var edflmiş ohnasL Bafifie'nin oyunu, Dostlar Tîyatrosu için brçihnis kaftan obnasa da, Dostlar ı utandırmayacak bir çahşma. rilen direktifler doğrultusunda, "ya- nşma"nın kritik noktalannda canlı tepki veren seyirci rolü oynayarak) kendini bile isteye gülünçleştirmek- te ve çok eğlenmekte. Yönetmen Genco Erkal, bu çarpı- cüığı sahneye taşırken televizyon stüd- yolannınkini aratmayacak bir gör- sel/işitsel kusursuzluğa ulaşmış. (Sah- ne tasanmında Duygu Sağıroğhı im- zası var.) Oyunun Dostlar Tıyatro- su'nun sürekli seyircisi olmayanlar taraftndan tutulmasıntn başlıca ne- deni kanımca budur. Oyunda yer alan "kültür yanş- ma"sının reyringini yükseltmek için bütün sorulan bilecek bir seks bom- bası gerekmektedir. Genco Erkal, ri- yatroda on yıllık deneyimi olan Şeb- nem Özinal'ı seçmiştir. Özinai, oyun gereği "hafîfineşrep" kadını canlan- dınrken de, "sahte" yanşmacıyı oy- narken de dozunda yorumlar sunuyor. Özinal'ı riyatroda dört farklı rolde iz- ledim. Disiplinli, rolün gerektirdiği- nin dışına çıkmayan, yer dolduran bir oyuncu. îstanbul Üniversitesi De\ let Konservaruvan mezunu Ziya Kiir- küt'ü ise sunuculuk ya da dizi oyun- culuğuna başlamadığı yıllarda tiyat- ro sanatçısı olarak tanıdık önce. Cerektlğl gibl oynamak Parlak görünüşlü, şaşkın sunucuda keyifli, renkli ama denerimli bir yo- rum sunuyor. Stüdyo Şefi'ni oyna- yan Erdem Akakçe, Bilkent Tiyatro Bölümü mezunu genç bir sanatçı. Oyunun komedi tadmı arttıran yoru- mu, seyirciyle keyifli bir iletişün içi- ne girmesini sağlıyor. Dostlar Tiyat- rosu'na büyük emeği geçmiş olan Zejnep Irgatise hep birinci olup rey- ting düşürdüğü için yanşmada saf dı- şı edilmeye çalışılan yaşlı kadında gözünüzü ayıramayacağınız şirinlik- te bir komedi oyunculuğu sunuyor. Oyunun motoru yapımcıyı o>Tia- yan, Genco Erkal. Bugüne dekpekçok sevünsiz insanı canlandırdı. Ancak bu kez "yapımcı" karakteri karşısın- daki eleştirel tavnnı. seyirciye "sem- patik" gelebilecek hiçbir oyunculuk tuzağına düşmeden belirliyor. Tüm kişisel özellikleriyle iğrenç bir zampara-dalavereciyi, Türklere özgü maço tavnnın sevımsizüğini de katarak kendi oyunculuğunun büyü- süne hıç kapılmadan canlandjnyor. Çünkü oyun bunu gerektiriyor. Sonuç olarak, "Yanşma" yapımırun temel özelliği, sahnede yer alan her olgunun gerektiği için ve gerektıği biçimde var edilmiş obnası. Tüm sanatçılar sahnede bu nedenle var. Baffie'nin oyunu Dostlar Tiyatro- su için biçilmiş kaftan olmayabilir. Ama yapım düzeyı Dostlar'ı utandır- mayacak bir çahşma çıkmışur orta- ya. Bu nedenle seyircisiyle buluş- muştur. ÎSTANBUL ŞEHİRTÎYATROLARI Çocuklar tiyatroya Kültür Smia-Hazır sömestr tariline birkaç gün kalmışken minik tiyatro izleyicilerine birkaç öneri de bizden. îstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyat- roJan'nda bu ay çocuk- lar için yedi oyun var. Cengiz Özek'in yazıp yönettiği 'Çöp Canava- n' denizleri temizle- mekten sorumlu bir ba- hğm çok çöp yemesi ve giderek canavarlaşma- sını anlatan bir gölge oyunu. Aynıyaş grubuna yönelik bir diğer oyun olan Erhan Özçeük'ın yazdığı *Kedi ile Parya- ço'da ise eski bir tiyatro sahnesinde karşılaşan kedi ilepalyaçonun sürp- rizlerle dolu öyküsü an- latılıyor. Ümranloceoğ- lu'nun yazdığı. Eftal Gülbudak ın sahneye koyduğu 'Düşler Sirld Başüyor' adlı oyunda, renİdi sirk yaşamı anla- ölırken 'oyun' ve 'eğlen- me' kavramlan ön plana çıkanlıp sevgi, dostluk, öğrenme, paylaşma ve yardımlaşmanın önemi vurgulanıyor. NesrinGi- ray ve Cengiz Özek'in yazdığı, Cengiz Özek'in İstanbul Şehir Tryatrolan'nda bu ay, farkb yaş gruplanna yönelik yedi çocukoyunu sahneteni>or. OyunJar cumartesi ve pazar günleri Anadolu ve Avnıpa yakaandaid tümŞehir Tryatrosu sahnekrüıde. yönettiği 'BenimKüçük Yıldızun' adlı oyunda, güzel bir gecede yıldız kayması, yıldızın büyü- süne kapdan küçük bir tazın onu bulmaya ça- hşması anlatüıyor. Nurfaan Karadağ'ın yazdığı, Mustafa As- fam'ın yönettiği 'Tetnbd Memiş'/TembeDikiûç- bir değer yaratmaz, gü- zdflder ancakemcküru- nü otabilir' iletisini içe- ren geleneksel Türk ti- yatrosundan yola çıküa- rakKdoğianmasaUarm- dan derlenen bir oyun. W A.Mozart'tan Seden Edgü'nün uyarladığı, Can Doğm 'ın yönettiği 'Sihirö Flüt' adlı oyun, se\'ginin gücünü vurgu- luyor. Tom Stainer'ın yazdığı, Alev Yamaç C'nin Türkçeleştirdiği, Burteçin Zoga'nın sah- neye koyduğu 'Haydi Mars'aGideiim'başuk- lı oyunda ise egitim gi- derîennın kısıtlanması sonucu kapatılmak üze- re olan bir lisede, öğren- cilerin okul müdürünün önderliğinde okulu kur- tanna çabalan anlatıh- yor. Oyunlan cumartesi 11.00, pazar 14.00'te. DOĞU İLE BATIARASEVDA- Özakman, Doğu-Baü arasında yaşanan ruhaf iKşkiler içinde toplumun farkh kesimJerinden iki insanın aşkinı anla- ürken, sürekli bir 'oyun 1 izlediğimizin alö çizUhor. Onlarla birtikte düşü- nüyoruz bu oyunlan, oyun sandıklannuzL^tzmit Şehir Tivatrosu oyuncu kadrosunun hemen tümünün rol aldığı oyun, Türk tiyatrosunun en çok sahnelenen oyunlan arasında. Izmit Şehir Tiyatrolan bu kez bir Yücel Erten rejisiyle izleyici karşısında Bitmez bu oyunlar bitmez! MELTEMKERRAR Türkiye'nin dördüncü, Anadolu'nun ise ilk ödenekli tiyatrosu olarak 1997 yılında kurulan îzmit Şehir Tiyatrosu, Istanbul'un biraz ilerisinde devam ediyor tiyatroya, oyunlara... Geride bıraktığı beş yılda Aristophanes. Shakespeare, Çehw, Koltes gibi dünya ti- yatrosunun farklı seslerini izleyiciye ulaş- tu^n nyatro, TurgutÖzakman dan Güngör Dflmen'e, Bügesu Erenus'tan Perihan Mağ- den'e, usta ısimlerle yeni sesleri bir araya getiren bir yaklasımla baktı Türk ti- yatrosuna da. Repertu\an çeşitlen- diren geleneksel Türk tiyatrosunun aynlmaz parçası, gölge ve kukla ti- >'atrosu da bu çerçevede yer aldı. Bü- tün bunlar ve daha fazlasının ar- dmda, genç ve inançlı oyuncu kad- rosuyla, genel sanat yönetmenin- den çok başka bir çabayla çabşan bir tiyatro adamı olarak karşuruza Işü Ka- sapoğlu çıkıyor. Tiyarromuzun ustalanndan Turgut Özak- man'ın'BirŞehnazOyıın'ubukezlzmitSah- nesi 'nde. 1997 'de Şakir Gürzûman rejisiy- le sahnelenen 'Töre'nin arduıdan Izmit'teki bu ikinci Özakman oyununu Yöcel Erten sahneye koydu. Tiyatronun hemen hemen tüm oyuncu kadrosunun rol aldığı oyunun müzikleri Cem tdiz'e, koreografısi Salinıe Sökmene. dekor-kostüm tasanmı ise Efter Tunç'a ait. 1914'lü yıllar... Osmanlı'nın son günle- rini yaşayan istanbul. Biraz hüzünlü, daha çok belirsiz günler bunlar. Galata'da Madam Surpik ve kızlanyla başı dertte zaptiye ami- ri Recep Efendi'nin. Bu ahlaksız ev kapa- tıknalı bir an önce! 'Temiz Osmanlı erkek- leri'nin, en çok da sevgili kızını elleriyle ev- lendireceği müstakbel damadı ve kâtibi pek zarif Müştak Efendi'nin namusu söz konu- su! Recep Efendi 'ye gelen emir böyle, o da yapıyor görevini eksiksizce. Ama Osman- lı erkeği namusuna pek düşkün değil. Pa- rolalar, şifreler, basknılar... Bir kapanıyor, bir açıhyor evin kapısı. Pek zarif Müştak Aşıl Kasapoğlu 'nungenelsanatyönetmenliğinde beşyılı geride bırakan îzmit Şehir Tiyatrosu, dünya tiyatrosunun farklı seslerinin yanı sıra, Türk tiyatrosunun usta isimlerini izleyiciyle buluşturuyor. Efendi'yle, hiç 'hanım' olamamış evin en güzeli Şehnaz'ınaşkını kapılar arasından izliyoruz biz de. Derken bir haber gehr zaptiye amirliğı- ne: Alamanlar geliyor! Konukseverliğiyle ün yapmış Türk milletinin en iyi şekilde ağır- laması gerek Alaman dostlannı. Emir yine büyük yerden: Tez açılsın Surpik'in evi! Almanlar, Avusturyalılar.. Ev konuğuna göre bir yasaklı, bir değil. Büyük küçük oyunlar birbirine kanşır. Bağlaması âşık Şehnaz'a düşer... Özakman, Almanya'Avusturya ve Os- manlı bağlamında Doğu-Batı arasında ya- şanan tuhaf ilışkiler içinde toplumun fark- lı kesimJerinden iki insanın aşkını anlatır- ken sürekli bir 'oyun' izlediğimizin altı çiziliyor. Onlarla birlikte düşünüyoruz bu oyunlan, oyun sandıklanmızı... Özakman'ın son sözü kulağımızda: 'Bitmez bu oyunlar!' Ne sahnede. ne siyasette... Erten, Izmıt Şehir Tiyatrosu'nun genç oyunculanyla çalışırken beylik çözümler- den ve şablonlardan kaçmayı ve farklı açılar- dan bakmayı amaçlamış. "Oyunun içer- diğini ya da önerdiginidüşündüğümüz kimi cephelere özen göstermeye, onlan sahnesel çözümlerle boyutlandır- maya giriştik." Aynntılar üzerine düşünürken uç noktalara uzanan bir komedya atmosferinin, içtenliğim ve samimiyetini yok etmemesi için çaba gösterdiklerine de dikkat çekiyor. Yönermenin, oyunda bir başka duyarh olduğu nokta ise 'kadın'ın durumu. 'Bir Şehnaz Oyun' Erten'in Türkiye'de- ki ilk Özakman rejisi, ama yazarla iİk bu- luşmayı 1990 yıhnda Taşkent Yeş Guardia Tiyatrosu'nda yaşamış Erten. Türkiye'de- ki bu ilk Özakman denemesi suasında, bun- ca yıl neden bir Özakman oyunu sahnelen- mediğini sormuş kendı kendine: "Özak- man öylesine se\ilen ve popüler bir yazar ki, ödenekü-ödeneksiz büfün tiyarroianmız ve \etenekli-yeteneksiz bütün yönermenleri- miz tarafindan adeta kapışürvor. Bu kapış- mada sıra bana gelmemiş anlaşılan" dıyor. YAZIODASI SELİM tLERİ Kitapların İnsanlan Bu büyük değişimin nasıl ve hangi tarihte başladığını açık seçik çözemiyorum. Belki on yıl once, belki daha fazla; bir yaz gecesi, Refik Halid'in Nilgün romanını birdenbire hatırladığımda. Bir yaz gecesi, tek başıma otururken. Kadifesi eprimiş bir koltuktu. Birdenbire Nilgün geliraklınıza; ama artık bu başka bir Nilgün, sizin okuduğunuz romanı hem andıran, hem de çağrıştırmayan bir Nilgün'dür. Pencere açıktı: Gökyüzündeyıldızlar. Nezaman yıldızlara baksam, hep hatırladığım gibi, Abdülhak Sinasi'nın Boğaziçi Mehtaplan'ndakıyıldızlarıydı. yleyken. Fahim Bey, Çamlıca'daki enişte, Fahim Bey'in saatlere vurgun ve o kadar temiz yürekJİ kansı Saffet Hanım çıkagelir. Orada, bizden öylesine uzakta, o uzak, yalnız yıldızlarda bütün yaşadıklarımız sanki yine yaşanmaktadır. Kaybettiklerimiz. bize sevgi, şefkat aşılamış akrabalanmız, eski hatıralar yine bizimle, biz yaşayanlarla birlikte, şimdi çoktan geçip gitmiş günlerimizı sonsuza dek yaşayacaklar... Boğaziçi Mehtapları'nın bu bölümü, Abdülhak Şinasi'nin yazdığı eşsız bir şiirdır. Gökyüzüne bakarak, ben de, "Yeryüzünün yabancı olduğu yer..." demiştim. Gökyüzü, yıldızlar mıydı yabancı olan; yoksa yeryüzüne kendimin yabancılığını mı söylemek istiyordum? Şimdi biraz Fahim Bey gibiysem, on yıl önce umutlanm herhalde daha yerli yerindeydı, büsbütun hayallerie avunurolmamıştım. Ama sonsuz hırslann dünyasından usul usul uzaklaştığımı duyumsuyordum. Nilgün çıkageldi. Genç kadını bu kez, Refik Halid'in bin sıkıntı çekerek, para kazanmak için yazmış olduğu bir romanda görmedim, okumadım. Nilgün ılkgençliğimin hülyalan arasından çıkageldi. Göz kamaştmcı tuvaletlerinden birini giymişti. Gezi gemisinin yemek salonundaki yılbaşı balosuna katılıyordu. Çok güzeldı. Genç kadının güzelliği karşısında büyülenip kalıyordum. Kadifesi eprimiş koltuktaydım ama, biraz sonra müzik başlayacak, Nilgün'le dans edecektim... Yeryüzünün yabancı olduğu yer, boyuna tekrartıyordum. Yeryüzünün yabancı olduğu o yerde, birdenbire yerimden kalkmış. yazı masasının başına geçmiştim. Artık yazamam, kurudu, bitti derken, yazmaya koyulmuştum. Nilgün'ü yazıyordum. Üstelik üç ciltlik romanın tek sayfasına göz atmaksızın. Gemi, yılbaşı gecesi, Nilgün'ün güzelliği, hepsi elımin altındaydı. Kiralık Konak'tan olanca mutsuzluğuyla Seniha geliyordu. Feride, Calıkuşu'nda Munıse için ağlıyor, biryerlerde gramofon çahyorüu. Hakkı Celis cepheye gidecekti... Kitaplardaki insanlan hayattakilerden daha çok sevdiğimi düşünüyordum. Yaşayanlar değil, düşlenmiş olanlar. Sigara yakıp ıssızlığı dinlediğim, karanlığı gözlediğim gecelerdi. Şimdi yine o gecelere dönmüşken, kitaplann kişilerıne neden daha yakın olduğumu çözmeye çabalardururum. Dediğim gibi, masa başına geçmiştim. Küçük bir Nilgün hatırlayışıyla Mavı Kanatlarınla YaJnız Benim Olsaydın'a başlamıştım. Abdülhak Şinasi'nin yıldızlannda yaşananlan kendi hayatımdan seçmeye uğraşıyordum. Kaybettiklerimı bir kitapta yaşayabılirsem, hiç yıtırmemiş gibi olacaktım. Şimdi sigaranın binni söndürüp birini yakarak, ağmak bılmeyen gecelerde, Necatigil'den ezbere dizelerle: "Kimse anlamaz derdimi/Ben uzaklarda olmalıyım, çok uzaklarda/Bir yakınım öldü mü." Issızevi dinliyorum. Mavi Kanatlarınla Yalnız Benim Olsaydın'ı yazdığım öteki ev gözümün önüne geliyor. Bir yıldızda şimdi o ev. Aynı heyecanı, yazmak heyecanını duymaya çalışıyorum. Bana ya/nızca kitaplann insanlan yardım edebilir. Takvimde h Bırakan: "Dostluğumuzun devam etmesini istiyorsan bana üzücü şeylerden söz et." Mario Benedetti, Mola, Olcay Kunal'ın çevirisı, Tavanarası Yayınlan, 2001. • Kültür Servisi-Bu yıl 19-24 Mart tanhleri arasında ikincisi düzenlenecek olan 'Anadolu Üniversitesi Öğrenci Kenti Öğrenci Filmleri ve Kısa Film Şenliği' öğrenci yönetmenleri ve bağımsız kısa filmcileri Esİdşehir'e bekliyor. Şenliğe kısa filmleriyle katılmak isteyen yönetmenler için son başvunı tarihi ise 15 Şubat 2002. Anadolu Üniversitesi ıletişim Kulübü ve Sinema Kulübü'nün ortak çahşmalannın bir ürünü olan fesrival, üniversite öğrencilerini ve bağımsız yönetmenleri bir araya getirerek sinemaseverlere kısa film ziyafeti yaşatmayı amaçlıyor. Genç sinemacılara, çektikleri kısa filmleri gösterime sunma şansı tanıyan festivale geçen yıl, 11 universiteden 22 öğrenci ile farklı dallarda uzman 10 panelist konuk olarak katıldı. (Ayrıntılı bilgi için : hakctnbulut2000@yahoo. comya da www. sinejil.org/ogrencikenti) BUGÜN • BABYLON'da saat 21.30'da Patika'nın performansı. (0 212 292 73 68) • CEMAL REŞİT REY'de saat 20.00'de ÇEV Eğitime Destek Çalışmalan çerçevesinde Fazıl Say konseri. (0 212 232 98 30) • BEKSAV'da saat 15.00'te Samira Makhmalbaf ın 'Elma'. saat 17.00'de Samira Makhmalbaf m 'Karatahta', saat 19.00'da Majid Majidi'nin 'Cennetin Rengi' filmlerinin gösterimi. (0 216 349 91 55) • AIATL'RKKİTAPLIĞrnda saat 18.00'de Mohsen MakhmaJbaf m 'Boykot' filminin gösterimi ve Zahit Atam ile söyleşi. (0212 317 77 00) • tSTANBUL DEVLET OPERA VE BALESİ'nde saat 20.00'de Carmina Burana' sahne kantatı. (0 212 251 56 00)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle