10 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
22 ŞUBAT 2002 CUMA CUMHURİYET SAYFA IX. | JI Â | U J \ kultur(gcumhuriyet.com.tr 13 Hollyvvood usulü kotarılmış sıkı bir casusluk-aksiyon seyirliği gösterimde: Spy Game Operasyonabuyurmaz mısuıız? SUNGU ÇAPAN Bugün göstenme giren \ e "Son Kale"yle "Ocean'm On Bni"nden sonra bu mevsim ikinci kez seyredeceğımız Robert Redford'la Brad Pitti,birçeşitusta-çırak ilişkisiiçindebiraraya getiren "Spy Game-Casus Oyunu", her zamanki gibi yine ıddıalı ve göz alıcı bir Tony Scott aksiyonu. 20 yıl kadar önce "ABen" başyapıtıyla ünlenip îngıliz sinemasından Hollyvvood'a transfer olan ağabeyi Ridley Scott kadar önemli bir yönetmen konumuna erişemese de "Top Gun", "Revenge", "The Last Boy Scout-Son Görev", "True Romance-Çugm Romantik", "Crimsson Tide-Denizde İsyan", "Enemy of tbe State" gibi gişe şampiyonu filmleriyle 199O'lı yıllann önde gelen sinemacılanndan biri olageldi kuşkusuz Tony Scott. Hazret bu kez casus filmi türüne el arıyor; yirıe bilinen kısa planlar, sen çekimler ve akıcı montajdan oluşan, görsel efektlerden yararlanan, tekniği sağlam, gösterişli, hızlı ve hareketli sinemasının son ürünü "Spy Game"de. Oldukça karmaşık kurulmuş filmde. feleğin çemberinden geçmış CIA ajanı Nathan Muir (R. Redford) emekliliğine bir gün kala, vaktiyle Vietnam Savaşı'nda taruyıp 'örgfit'e sokarak yetiştirdiği ve yıllarca çeşitli operasyonların tehlikesini, heyecanını birlikte yaşadığı, keskin nişancı, yakışıklı ve idealist Tom Bishop"un (B. Pitt) Çin'de CIA ajanı suçlamasıyla tutuklanarak hapse tıkıldığını, 24 saat sonra da idam edileceğini öğreniyor. An kovanı gibi işleyen, Virginia'daki CIA genel merkezinde Bishop hakkındaki toplantılara bilirkişi olarak katılan Muir, eski arkadaşının feda edileceğini anlıyor, çûnkü ABD Başkanı'nın yaklaşan Çin ziyareti (1991) öncesinde, uluslararası bir soruna yol açmaktan çekiniyor CIA. Görüntfiler jilet, müzikler etnik Bishop'u harcamaya kararlı, yenı kuşak CIA yöneticileriyle dalgasını da geçerek gizli bir mücadeleye girişen eski kulağı kesiklerden kurt ajan Muir, kendi • Hollywood durumununske usulü sıkı bir sokma pahasına çrrağını kurtarmayı aksıyon seyirlığinin pianhyor, tiim tüm albenisini deneyimini ortaya kuşanmış bu fîlm, koyarak. Hatta CIA'nın 20. Bishop'la birlikte çeyreğındekı gızlı ve açik müdahalelerini, bir bakıma ifşa ediyor olraasıylaönem kazaniyor. McCormack) da kurtanp sevenleri birbirine kavuşturuyor "nalde...l950'li yıllardan ıtıbaren dünya jandarmahğına soyunan ABD'nin soğuk savaşı tırmandırmasında perde gerisinden başrolü oynayan CIA'run 1975-91 arasındakı operasyonlanna, Vietnam'dan Berlin'e ve Beyrut'a kadar uzanan müdahalelerine, dûnyanın çeşitli köşelerinde çevirdiği dolaplara epeyce ışık tutuyor. Baştan sona ilgiyle izlenen fılme, Muir'in Bishop'la ilgili anılannı anlattığı geriye dönüşleri de ekleyen, işini bilır yönetmenimizin. egzotik mekânlann da hakkını veren, klip tarzı, hareketli, sürükleyici anlatımıyla türe yeni bir cila çektiği söylenebilir, jilet gibi görüntülerle etnik müzikler eşliğinde. Aksiyon soslu komplo paranoyası ve CIA Politik kirliliğin Hollyvvood rüya fabrikasımn perdesine yansıdığı 1970'li yıllarda Amerikan toplumunda giderek belirginleşen komplo paranoyasına ve CIA'ya ilişkin yapılmış "3 Days of Condor-Akbabanm 3 Günü", "Dornino Principle". "AD the President's Men-Başkanm Tûm Adamlan" gibi filmleri de çağnştıran "Spy Game", iki ünlü yıldızın yer yer ışıltıya boğduğu, Amerikan sinemasına özgü bir beceriyle çekilmiş, karmaşık casusluk serüvenlerini oldukça gerçekçi bir şekilde hikâye ediyor, modern aksiyon sosuna bulandınlmış olarak. Sonuçta CIA'nın 'kötücül eylemler' gerçekleştiren ve genellikle çıkar ilişkilerini ahlaka, dürûstlüğe, doğruluğa tercih edenlerce yönetilen, ürkütücü bir kurum olduğu gerçeğini dile getirmesiyle önem kazanan bu popüler seyirlik, CIA hakkındaki yaygın kanıyı da doğruluyor. Robert Redford döktûrüyor Çin'de başlayıp Vietnam'da tanıştıktan sonra Muir'in Bishop'u eğittiği Berlin'de süren ve Beyrut'ta geçen hikâyesi sûresince son dönem Amerikan yakın tarihini tarayarak CIA'ya gerçekçi bir bakış attıran "Spy Game", genelde gerçekçilikle kara filmin harmanlandığı casus(luk) filmi türünde son dönemde Hollyvvood'dan çıkan ilginç bir üstün yapım. Vaktiyle, CIA içindeki Bizans enrrikalanna ilişkin, sarsıcı Sydney PoDack fılmi "Akbaba"da (1974), çivisi çıkmış bir sistemde kime güveneceğini bilemeyen, can derdine düşmüş bir ajanı oynayan Redford'la, Hollyvvood'un yerine hazırladığı Pitt'in yanı sıra güçlü bir kadroya da sahip "Spy Game"le filmografısinin en saglam işlerinden birini imzalamış yönetmen Tony Scott bizce. Kuşkusuz Brad Pitt hayranlannın kaçırmayacağı filmde, yıllara meydan okuyan Robert Redford tıpkı eski günlerdeki gibi döktürüyor yine... Spy Game / Yönetmen: Tony Scott / Senaryo: Michael Frost Beckner, David Arata / Kamera: Dan Mindel / Müzik: Harry Gregson- VVilliams / Oyuncular: Robert Redford, Brad Pitt, Catherine McCormack, Stephen Dillane, Larry Bryggman, David Hemmings, Ken Leung, Marianne Jean-Baptiste / ABD 2001 (Avşar- Pinema). Japon yönetmen, 21. İstanbul Film Festivali'nde 11 özgün filmiyle yer alacak YeniDalga'dan bir usta: ShoheiImamura Kültür Senisi - Japon sinema- sının usta yönetmenlerinden Sho- hei Imamura, 13-28 Nisan tarih- lerinde gerçekleştirilecek olan '21. Uluslararası tstanbul Film FestivaH'nin 'Ustalara Saygf bö- lümüne 11 filmiyle konuk olacak. 40 yılı aşan kariyerinin ilk dö- neminde, ikinci Dünya Sava- şı'nda askerlere, ha- yat kadınlanna ve sa- vaş sonunda ülkele- rinden ayn düşmüş Japonlara ilişkin fılmler çeken Imamu- ra, sonradan Japon si- nemasına biçim vere- cek Yeni Dalga akımı içinde etkin bir yer edindi ve zamanla kendi özgün dilini ge- liştirdi. Imamura, 'Domuzlarve Savaş Gemileri'nde savaş sonrası Japon toplumunun karamsar bir tablosunu sunarken 'Cinayet Niyederi'nde, kendisine tecavüz eden adama bağlanan ev- li bir kadını; 'Pornocular' da ise pornografi sektöründe çalışan ga- rip bir karakterin karmaşık ilişki- lerini, Fdtini'yi çağnştıran bir dil- le anlatıyor. 'Bir Adam Kayboldu'da belge- sel anlatımım çok farklı noktala- ra taşıyarak kayıp eşini arayan bir kadının kendisiyle ilgili bir belge- sel çeken bir yönetmene âşık olmasını konu edinen 82 ya- şındaki yönetmen, "Tannla- ve sonunda bir kadına âşık olan azılı bir katil. Yeni dönem filmle- rinden 'Yüan Bahğı'nda aldatan kansını öldüren bir adamın, ha- pishanede bir yılan, balığıyla ha- şır neşir olduktan sonra, bir köy- du'da kült örneklerinden sayılı- yor. •BirKonsomatrisirı Ağzmdan Savaş Sonrası Japonya'nın Tarihi' ise bir belgesel sinemacıhk örne- ği. Yönetmenın uygarlıktan uzak dağlar arasında bir köyde çektiği 'Narayama Türkûsü' kendisine 'Altuı Palmiye 1 kazandrran bir başka kült öraek. rm Derin Arzulan'nda tropi- kal ve ilkel bir adaya su kuyu- su açmak üzere gelen bir mühen- disin, bu adada karşılaştığı, sıra dışı bir aileyle kurduğu sıradışı ilişkileri ele alıyor. Başyapıtı sa- yılan 'İntikam Benim'de ise konu kadınlan baştan çıkanp öldüren de yeru bir hayat kurmaya çalış- masmı anlatan yönetmenin, ger- çek bir hayat kadınını oynattığı 'Böcek Kadın' ve gerçekte de ka- ybolan nişanlısını arayan bir ka- dını oynattığı 'Bir Adam Kaybol- Imamura'nın festivalde göste- rilecek son fılmiyse, macera nite- liğindeki, toplumun gözden çı- kardığı bir adamın altın bir Buda heykelinin peşinde koşarken bul- duğu çok farklı bir hazineyi anla- tan 'Ktnl Köprünün Alûndan Akan Ilık Sular'. İZLEYİCİ GÖZÜYLE ERDAL ATABEK Çete kumarhaneye karşı oynarsaÇocukluğumuzun kovboy filmleri belli bir değer yargısını temsil ederdi. "Esas oğlan", yani bizimki iyiliği temsil ederdi. Haksızlı- ğa, kötülüğe, güçsüzlerin ezilmesine karşı çı- kardı. Yanında bir de delisi olurdu. Kötülük yapanlarla uğraşır dururlardı. Atlar koşar, silahlar patlar, yumruklar konuşur, sonunda "bizün kovboy" bütün kötüleri temizler, kı- zı alır, hepimizi de mutlu ederdi. O günlerin "aksiyon fnmkri" onlardı. Ama biz, kovboy filmleri tutkunlan, iyilerle kötülerin kimler olduğunu bilir, iyilerin yamnda yer almanrn doğru olduğu duygusunu da usul usul kaza- nırdık. Günümüzün soygun filmleri, artık her za- man soygunculann yakayı ele vermesiyle bitmiyor, başanlmış soygunlar çoğunlukla soygunculann "mutiu sonu" ile yani elini kolunu sallaya sallaya gitmesiyle bitiyor. El- bette her fıhnin bir ahlak dersi vermesi ge- rekmiyor, ama böyle "kusursuz soygun" filmleri de gerçekçi değil. "Ocean's 11", Danny Ocean adlı yakışık- lı bir hırsızın şartlı tah- liyesiyle başlıyor. Danny, çıkar çıkmaz da yeni bir planı hazır- lamaya başlıyor. Las Vegas'ta üç ünlü ku- marhaneyi bir gecede soymak gibi delice bir plan hazrrlıyor. Plan delilik gibi görünüyor, ama böyle göründüğü için de şansı var. Ayn- ca bu kumarhaneleri işleten TerryBenedkt, eski kansıyla arkadaş- lık ettiği için bu soy- gunun başansı Danny için özel bir ek ödül de getirecek. Arkadaşı Rusry ile sıkı bir hazır- hk yapıyorlar. Her iş için en uygun adamlar bulunuyor ve 11 kişilik "çok iyi bir kadro" hazırlamyor. Duruma uygun iyi bir senaryo da kurgulanıyor. Bu soygun senaryosunda herkese uygun bir rol var. Önemli olan za- manlamanın birbiri ardından planlandığı gi- bi işlemesi. Filmin en önemli yanı, profesyonellerin nasıl çalışması gerektiğine ilişkin bir örnek ders niteliği taşıması. Herkes kimin ne ya- pacağını biliyor, kendisinin ne zaman dev- reye gireceğini, ne zaman ne yapacağmı, devreden nasıl çıkacağım hesaphyor. Kusur- suz bir plan, kusursuz bir senaryo, kusursuz bir uygulama. Soygun, Las Vegas'ta oynanacak ağır sık- let boks şampiyonluğu maçı sırasında yapı- lacak. Öyle de oluyor, planda ne varsa ardı ardına uygulamaya konuluyor. Soygunun başanlı olup olmadığmı filmde göreceksi- niz, ama film başanlı değil. Yönetmen Ste- ven Soderbergh için bu film başan puam ge- tirmiyor. Çünkü?... Çünkü, filmde beklenen gerilim hiç ol- muyor. Gerilimsiz soygun olur mu derseniz, işte bu filmde olmuş. Herkes rahat, kendisin- den emin adeta güle oynaya, bir tiyatro oyu- nu gibi soygun yapıyorlar. Böyle şey olmaz. Olmaz, çünkü gerçekçi değil. Öyle, kat kat yerin altında her şeyle korunan bir kasaya ulaşacaksınız, hiçbir aksilik olmayacak, bek- lenmedik engel çıkmayacak, öyle şey olmaz. Olmayacağı gibi, böyle bir fıhn de tat ver- mez. Bir plan ne denli iyi düşünülmüş olur- sa olsun aksayan yanlan mutlaka çıkar. Işte, profesyonellik de orada işe yarar, beklenme- dik sorunlara uygun çözümler bulunur, olay çözümlenir. Profesyoneller bunun için ara- nrr, bunun içm çok özel ve çok değerlidirler. Bir çünkü de, hiç kimsenin en küçük bir rahatsızlık duymaması. Böyle bir soygun en iyi kadronun bile kuşkulan ile yapılacaktır. Beklenmedik olaylar, hatta aym çetenin adamlan arasındaki beceriksizlik kuşkusu büyük bir gerilim yaratır ve bu gerilim bir ölçüde oyunculara yansır. Işin bir yanı da kumarhanenin soyulmasmm kimsede bir adaletsizlik duygusu yaratmaması. Çünkü kumarhane işletmesi de sonunda kasamn kaza- nacağı bir dalavere üze- rine kunümuştur. Izle- yici de, hırsızlann ku- marhaneciyi soyduğu filmden ahlaki bir so- nuç çıkarmayacaktır. Bu durumda "hi-kötü" çatışması değil, "kötü- nün de kötüden para çalması" vardır. Bu arada oyunculann oyunculuğunun da bir önemi kalmıyor. Parlak oyuncu adlan sadece vitrin oluşturuyor. Bun- ca zahmete yazık. (Bi- zün saatlerimize ve pa- ramızada). KEDIGÖZÜ VECDt SAYAR En Acımasız Hayvan "Dûnyanın en acımasız hayvanı insandır" demiş Friedrich Nietzsche. Bir bayram sabahı bunu si- ze hatırlatmak istemezdım, ama ne yapalım ki, pencereden bakınca görünen manzara bu... Siz, işkenceden zevk alan bir başka hayvan türü tanı- yor musunuz? • • • "Insanlann en büyük avantajı konuşabilmesidir" demiş Platon. Ama ne gariptir ki, kendilerinden başkasının konuşmasına pektahammülü olmamış bu insanlann. özgür düşünceyi engellemek için türiü çeşitli yasaklar koymuşlar tarih boyunca. Hâ- lâ da koymaya devam ediyortar. • • • Insan Haklan Derneği DiyarbakırŞubesi'nin "In- san Haklan Haftası" nedeniyle düzenlediği resim ve kompozisyon yanşmasına katılan öğrenciler ve bu öğrencileri "kışkırtan" öğretmenler hakkında di- siplin soruşturması açmış Milli Eğitim Bakanlığı- mız. Meğerse, aynı konuda valilik de bir yanşma açmışmış ve çocuklann devletin açtığı yarışmaya değil de, İHD'nin açtığı yanşmaya katılmaları hiç uygun düşmemiş. Bu arada, ortaöğretim coğrafya krtabında "Maç- ka'da Buluşalım" türküsüne yer verilmesi, Talim Terbiye tarafından "fuhuşa teşvik" olarak görül- müş. Bu örnekler kesmedıyse, bir başkasına bakalım: Son günlerde RTÜK tarafından 3 ulusal, 5 yerel radyo ve televizyona 898 gun yayın durdurma ce- zası verilmiş (2002 yılı içinde toplam 2158 günlük ceza kesilmiş) Kürtçe, Ermenice türküler çalmak gibi vahim suçlar işlemiş bu yayın organlanndan bazılan. • • • "Kendimden birinsan yaratmak istiyoaım. Ba- şarabilirsem çok mutlu olacağım" demiş Edmond Goncourt. Ama galiba bu konuda herkes eşit şan- sa sahip değil. Nereden mi çıkanyorum? Yasak- lanmış ya da unutturulmuş kimliklerinin peşine dü- şen insanlanmıza uygulanan baskılardan... Içışleri Bakanlığı, 81 ll Valiliği'ne "gizli" bir ge- nelge göndererek, çocuklanna Kürtçe isim ver- mekte ısrarlı olanların nüfus müdürlüklerine ihbar edilmesini istemiş. Çünkü, 1587 sayılı Nüfus Ka- nunu'nun 16/4. maddesine göre "milli kültürümü- ze, ahlak kurallanna, örf ve âdetlerimize uygun düşmeyen ve kamuoyunu inciten adlar konula- maz "mış. Çocuklanna "Rojin " ya da "Pelin " adını vererek, kamuoyunu acayip inciten kedilerin bundan böy- le daha dikkatli olmalan gerekecek. Boşuna, "Insan tek korktuğum hayvandır" 6e- memiş Bernard Shaw. • • • "Her ne ararsan kendinde bulacaksın" demiş Hacı Bektaş Veli. Sanki aramak kolaymış gibi... "AleviBektaşiKu- njluşlan Kültür Derneği" de yasaklılar listesine gi- riverdi geçen hafta. Meğerse, Diyanet Işleri Baş- kanlığı, tüzüklerinde "Alevi, Bektaşi, cem" ifade- leri bulunan derneklerın faalivette bulunamaya- caklan yönünde fetva vermiş. Içişleri Bakanlığı da gereğini yapıvermiş. "Biziyakan ve yıkan ateşi genelde kendi elimiz- le tutuştururuz" dememiş miydi Bertrand Rus- sell.. • • • Ali Polat'ın hazırladığı "ÜçBin YıllıkBirikim"ad- lı antolojide daha nice özdeyiş var. Insanlık duru- munu en özlü biçimde yorumlayan sözler... Kuş- kusuz, kitaptaki hiçbir özdeyiş Tanrı kelamı değil. Hepsini, kendi akıl süzgecimizden geçirmemiz ge- rek. En başta da, Nietzsche'nin sözünü... Acaba gerçekten "insan, en acımasız hayvan" mı, yok- sa birilerinin işine mi geliyor bu tanım? "Ne yapa- lım, insan tabiatı bu" deyip, tüm yanlışlıklan, tüm kötülükleri olağan görmemize mi yanyor? Sabahlan gazeteleri elimize aldığımızda ürper- miyorsak olup bitenlerden, utanç duymuyorsak zalimlerden; sakın bu "insanın en acımasız hay- van olduğu" fikrine alıştınlmışlığımızın bir sonucu olmasın? Oysa, yapabileceğimiz bir şey vardır her zaman, insana inancımızı yitirmediğimiz sürece. Konfüçyüs ne demiş: "Karanlığı lanetlemek- tense bir mum yakın." vecdisayar u yahoo.com K Ü L T Ü R İ Ç İ Z t K K Â M t L M A S A R A C I
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle