22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
11 ŞUBAT 2002 PAZARTESİ CUMHURİYET SAYFA HiJVUiıU1VJJ. / ekonomi@cumhuriyet.com.tr Dünyanın dörtte üçü yoksulluk içinde yaşıyor, Zenginler Kulübü ise 'gidişattan' memnun Onlamgöreher şey tozpembe• ABD'de gerçekleştirilen 11 Eylül saldınsının ardmdan ilk kez toplanan Yediler Grubu durum değerlendirmesi yaptı. Kanada'nm 0ttawa kentindeki toplantıda Zenginler Kulübü büyüme ve refah şanslannın risklerden daha fazla olduğunu bildirdi. Ekononıi Servisi - Kiiresel ekonomı politikalannın yoksul ve gelişmekte olan ülkeler üzerinde açtığı yaralann giderek derinleşmesine karşm "en zenguder* gidişattan memnun. Onde gelen sanayileşmış ülkelerden oluşan Yediler Grubu (G-7), 11 Eylül saldınlannın ardından ilk kez Kanada'nın Ottawa kentinde bir araya gelerek durum değerlendirmesi yaptı. Dünya ekonomısinde belırtilerin parlaklaştığını, ancak canlanmanın devamı için daha fazla adım atılması gerektiğini belırten zenginJer kulübünün malıye bakanlan ile merkez bankalan başkanlan, toplantı sonunda. büyüme ve refah şanslannın risklerden daha fazla olduğunu bıldırdiler. G-7 bildirisinde, döviz kurlannın izleneceği ve gerektiğinde işbirlıği yapılacağı belirtildi, ancak hiçbir ülke, döviz kurlarını gündeme getirmedi. Toplantıda, ekonomilerin güçlendiği işaretlennin, çoğunlukla ABD ve Kanada'dan geldiği belirtilerek bu iki ülkenin, yavaşlamanın en berbat kısımlanndan kurtulduğu kaydedildi. Almanya ıçin de ekonomide en kötü dönemin sona ermekte olduğu, genel tablonun ihtiyatlı iyimserligi doğruladığı konuşuldu. Ana nsklerin, ekonomik durgunluk içindeki Arjantin ve Japonya'da merkezlendiği belirtilen toplantıda, Arjantin'in reform önlemlen "doğru yolda adımlar" dıye nitelendınldi. Bununla birlikte, Arjantin'in büyüme şansını arttıracak hem mali hem sosyal bakımdan sürdürülebılir bir program için Uluslararası Para Fonu (IMF) ile daha yakın işbirliği yapması gerektiği kaydedildi. ABD Hazine Bakanı Paul O'NeiB, Japonya hakkında hiçbir yem fikır ortaya atılmadığıru, ekonomısinin global büyümeye katkısıru garantilemek için tedbirler almanın Japonlara kaldığını, bu ülkenin dünya ekonomisinın motoru olabileceğini söyledi. ANKARAPAZARI YAKUP KEPENEK Üniversiteyi Vurmak Japonya, borç yükü altındaki bankacıhk sektörünü temizleyebileceği. durgunluktan kurtulabileceği ve büyümeye dönebileceğıne diğer G-7 ülkelerini ıkna etmeye çabaladı. Toplantıda, 11 Eylül olaylannın ardında terorizmin finansmanında kullanıldığı saptanan 100 mılyon dolann dondurulduğu belirtildi. Terörün fınansmanıyla müeadetede daha fazla global işbirliği istendi ve bu paranın global bankacıhk sistemınden geçişi için sert tedbirler vaat edildi. G-7, Rusya'mn Dünya Ticaret Örgütü'ne (WT0) kısa sürede üyeliğini onaylarken bu ülkedeki ekonomik büyüme ve reformlan takdir etti ve terörist fınansmaruyla mücadelede Rusya'mn yardımı istendi. G-7 toplantısı sırasında kapitalizm aleyhtan bir grup gösterici, ellerindeki tencere ve tavalara vurarak serbest ticaret ve açık pazarlar politikalanmn yoksullara zulmünü ve Arjantin"dekı sorunlann sorumlusu olmasını protesto etti. Göstericilerin toplantı binasındaki G-7 yetkılilennin görüş sahasına girip slogan attığı ve pankart açığı gözlendi. ^ Kapitalizm karşıtı bir grup gösterici toplantı sırasında pankart açarak slogan attı. Gös- tericilere müdahale eden güvenlik güçleri çok savıda kişiyi gözaltına aldı. Türkiye. üniversite sorununu çözemiyor. Her dönemin siyasal iktidarlannın üniversiteyi kendi- lerine yakın. giderek bağımlı kıl- ma çabaları, yaşanmakta olan birikimli olumsuzluklann asıl ne- denidir. Üniversitenin, kendi iç devingenliğiyle gelişmesi, iç ve dış değişimlere koşut olarak ge- rekli yapısal dönüşümleri ger- çekieştinmesi bir türlü sağlana- mıyor. Hükümetin Meclis'esun- duğu ve komisyonlarda görüşül- mekte olan Yükseköğretim Ka- nunu'nda değişiklik yapılmasını isteyen yeni tasarı da bu çok olumsuz gidişi düzeltecek öğe- len taşımıyor. Yeni tasarı ile devlet üniversi- teleri, parasal kaynak sağlama bakımından vakıf üniversiteleri- ne benzetiliyor; üniversitenin fi- nansmanı esas olarak öğrenci- den alınacak paraya dayandın- lıyor. Sağlık vb. birçok konuda olduğu gibi, tasarı ile yükse- köğretim, bir kamu hizmeti ol- ma özelligini tümüyle yitiriyor Üniversite sorunu, yalnızca öğrenciden alınan ödentilerin arttınlmasıyla çözülemez; çok karmaşıktır. Yasa değiştirmeler, çoğu kez yeni sorunlar yaratı- yor; bu kural görüşülmekte olan tasan için de geçertidir. öğrencı katkı paylarını arttırmanın yolla- rını açmaya ek olarak tasarının getirdiği, araştırma profesörlü- ğü, üniversitelerde oluşturula- cak işletme hesabı ve bunun ba- şına getirilecek profesyonel rek- tör yardımcıhğı gibi yeni kurum- sal eklemelerin var olan yapıyı nasıl etkileyeceği yeterince tar- tışılmıyor Oysa bugün üniversrte siste- mini felç eden iki büyük so- run var; tasarı bunlara yönelik hiçbir çözüm getirmıyor. Birincisi. üniversitelerin en büyük sorunu öğretim üyesi sağlanmasıdır. Üniversiteler, en başanlı mezunlannı öğretim üye- si olarak alamıyor; öğretim üye- si yetiştirilmesi süreci kurum- laşamıyor. Değişik dönemler- de, öğretim üyesi yetiştirmek üzere yurtdışına öğrenci gön- derme süreci de esas olarak, başanstz oldu. Böyle bir ortamda, üniversite- lerin sayısı, gerekli ön hazıriık- lar yapılmadan artınlmıştır; bu durum, devlet üniversiteleri ka- dar vakıf üniversiteleri için de geçerlidir. Yalnız öğretim üyesi yetersizliği değil, kütüphane, la- boratuvar ve bilgisayar olanak- lannın çok sınırlı oluşu da sağlık- lı bir lisans eğitimine olanak ver- miyor. Böyle bir ortamda, yani bu büyük eksiklerine ve yeter- sizliklerine karşın birçok ünı- versıtede yüksek lisans ve doktora programları uygula- ması ve buradan öğretim üye- si yetiştirilmesine gidilmekte- dir. Yetersiz üniversite ortamın- da öğretim üyesi yetiştirilmesi uygulaması, birikimli bir biçim- de. öğretim üyeliğinde kalite sorununu çok daha ağırlaştır- makta, sistemde niteliğin yük- seltilememesi sonucunu ver- mektedir. Tasanda, öğretim üye- si yetiştirilmesindeki büyük da- ğınıklığa, kaynak kayıplanna ve bu nedenle uzun dönemde ya- şanabilecek olumsuzluklara hiç- bir çözüm getirilmemektedir. Ikinci olarak, üniversite öğre- tim üyelerinin maaşlannın göre- li olarak azlığı. çoğu üniversite- de, ek ders ya da gece öğretimi- nin yaygınlaştırılmasına neden oluyor. Bu durum, bilimsel araş- tırmaya aynlabilecek zamanı or- tadan kaldırmaktadır. Geçim sı- kıntısı içine düşen öğretim üye- si zorunlu olarak ek iş yapmak- tadır. Özetle, var olan sistemde, öğretim üyesi, bir ders verme makinesine dönüştürülmüş- tür. Öğretim üyesinin işlevi yal- nızca var olan bilgileri öğrenciye aktarmak değildir. Türkiye üni- versiteleri, esas olarak bunu yapmaya uğraşıyor. Tasanda getirilen yüksek ma- aş olanağı sağlamaya yönelik araştırma profesörlüğü yeni btr aynmcılık örnegtdir; çünkü, araştırma ve yayın tüm öğre- tim üyelerinin asıl görevidir Tasarıda, öğretim üyelerinin araştırma, yayın ve uluslararası gelişmeleri izlemelerini geliştire- cek bir düzenlemeye de gidil- memektedir. • • • Son günlerde gençlerin inti- harı konusu kamuoyunun gün- demindedir. Bu konuda çözüm- ler üretilmesi ve gençlerin can- larına kıymamalarının sağlan- ması çok büyük bir önem taşı- yor. Ancak üniversite konusun- da yapılanlar da intihar eden gençleri andırıyor. Üniversitesi yıkıma sürüklenen toplum ken- disi intihar ediyor. Yazık oluyor.. gençlere de topluma da. DÜNY4 EKONOMİSİNE BAKIŞ / ERGIN YILDIZOĞLU LONDRA erginy S tr.net Bush'un "Ulusun Durumu" konuşma- sında yaptığı "şer ek- seni" saptaması muhafazakâr. We- ekly Standart dergisinin editörleri Kritol ve Kagan'a göre "50 yıl önce, komünizme karşı geliştirilen politi- kaları andıran bir paradigma kay- ması, yayılmacı bir yeni dış politi- ka yönelimi olarak"... "Bush dokt- rininin gelişmesinin tamamlandığı- nı" gösteriyor. Bence, aynı konuşma için. "Soğuk Savaş'tan sonra Batı ittrfakının ça- tısında oluşan çatlağı daha da bü- yütebilecek bir gelişme sürecini başlattı da diyebilirız. Nitekim, Bush'un söz konusu konuşmasından sonra toplanan Davos Dünya Eko- nomik Forumu (DEF) ve Münih Gü- venlik Konferansı ABD ve Avrupa savunma bakanlan, dış politika gö- revlileri arasında yoğun tartışmalara sahne oldu. 180derece açı farkı Muhafazakâr. Daily Telegraph'ın (Lordra) DEF ve Münıh konferansla- rıyla ilgili yorumuna göre "ABD yö- netimi, dünyada, 11 Eylül'den son- ra oluşan dayanışmanın hızla yok olmaya başladığını düşünüyor" (6/02) Le Monde, "Eylülden dört ay sonra ABD'nin, önderliğinin hâlâ koşjlsuz kabul edilmesini isteme- ye devam etmesinin Avrupa'da git- tikçe artan bir huzursuzluk yarattı- ğına" işaret etti. Görüldüğü gibi ta- rafle'in uluslararası politikaya bakış açılen arasında 180 derecelik birfark var. DÎVOS toplantısında, Avrupalılar, "şeı ekseni" saptamasını yapan ABC'nin, artık, kendilerine sormadan ilerlfmeye kararlı olduğuna inandık- lann ifade ettiler. ABD'nin bu yeni tu- turrunun NATO'yu anlamsız kılacak bir :inamiğe sahip olduğunu gören AvriDa, bunu, AB Konseyi Genel Sek- rete" ve eski NATO Genel Sekreteri Javer Solana'nın ağzından dile ge- tirdi "Bana göre bir koalisyon, so- rurrluluğu paylaşmak için ortak is- tekanlamına gelir. Ancak paylaş- maı, karar sürecini de paylaşmak dertektir" (The New York Times 3/0;. ABD Savunma Bakanı Povvell ise Ulusal çıkarlarımız gerektirdi- ğince yalnız davranabiliriz" demek- le y-tindi. K:nuyla ilgili tartışmalar, Münih Koreransı'nda çok daha sıcak ya- şajrcı. Alman Milletvekili Gert Weiss- kircıen "Siz kendi kendinize karar ve-rceksiniz, biz de peşinizden ge- lectğiz, böyle bir şey olamaz" der- ke>r Ingiltere Liberal Demokrat Parti- si'rten Menzies Campell "Irak'a mCcahale edilecekse yadsınamaz kart görmek istediklerini" belirttı. Ru: Savunma Bakanı Ivanov da "JVrerika'nın, genel olarak kabul gâecek bir terorizm tarrfi ürete- Çatıdaki Çatlak mediğinden" yakındı. ABD tarafının bu eleştirilere tepkisi hem sert hem uzlaşmaz hem de teh- dit ediciydi. Örneğin, Senatör John Kyle'e göre "bunların hepsi 'size yardım etmeyeceğiz'in üstünü ört- me çabasından başka bir anlama gelmiyordu" (D. Telegraph). Paul Wotfowitz, "Terorizme göz yuman, daha kötüsü destekleyen ülkeler sonuçlara katlanacaktır" dedıkten sonra NATO'nun önemini yitirdiğini vurgulamak istercesine terorizme kar- şı savaşm "esnek, değişken ittifak- lar gerektirdiğine" dikkat çekti. Bush'un güvenlik danışmanlarından Richard Perie "ABD, gerektiğinde, ulusal çıkarlarını savunmak için, kendi başına davranmaya hiç bu kadar istekJi olmamıştı" (The Guar- dian 1/02) diyerek Bush yönetiminin kararlılığını vurguladı. Tartışmalar, önce Fransız Dışişleri Bakanı Vedrin'in, sonra da AB Dışiş- leri Komisyonu Başkanı Chris Pat- ten'in (eski Ingiliz Muhafazakârlar Partisi Başkanı) eleştirileriyle, Wall Street Journal'ın bunlara saldırgan cevabıyla daha da keskinleşti. Fran- ce-lntern radyosuyla yaptığı bir gö- rüşmede Vedrin, ABD'nin "giderek daha çok salt kendi ulusai çıkarla- rına göre, kimseye danışmadan davrandığına, Avrupa'nın sesini daha çok yükseltmesinin gereği- ne" işaret ettikten sonra, Bush'un "Şer ekseni" konuşmasına atıfla "Bu- gün dünyanın tüm sorunlannı te- rorizme karşı savaşa indirgeyen basitleştirici bir yaklaşımın tehdidi altındayiz" dedi, "ABD'nin yaklaşı- mının, terorizmin kökündeki ne- denleri gündeme getirmediği için yanlış" olduğunu savundu (Interna- tional Herald Tribune, 07/02). WSJ. Vedrin'le dalga geçen bir başyazısın- da "Kusura bakmayın dış politika- yı Fransa'ya havale etmeyeceğiz" diyerek cevap verdi. Chris Patten'e göre de "Guliver tek başında hare- ket edemezdi". Avrupaiılann da "kendilerini Liliputlar gibi görme- sinin hiçbir yararı yoktu"... "Washington tek taraflı politikay- la alıp başını gitmeden, Avrupa'nın sesini yükseltmesi gerekiyordu (The Guardian 9/02). Avrupa geri kalıyor Avrupa'nın giderek artan huzur- suzluğunun arkasında dört neden ol- duğu söylenebilir. Birincisi Afganis- tan'daki "başansı", bu süreçte ABD halkından aldığı destek, Bush yöneti- minde bir özgüven sıçraması yarattı. ABD artık, herhangi bir bölgede, bir savaşa, "uluslararası topluluğun" onayını almak gereği duymadan, yal- nızca kendi gücüne güvenerek, çok daha kolaylıkla girebileceğine inanı- yor, bunu da açıklıkla dile getiri- yor. Hatta ABD yönetiminde çok sayıda görevlinin, giderek daha yüksek sesle"Askeri, siyasi ve stra- tejik olarak NATO işlevini yitirdi, Av- rupa'ya ihtiyacımız yok. Aynca sü- rekli söylenmelerinden bıktık de- meye başladığı görülüyor" (News- vveek 04/02). Bu saptama bizi ikinci nedene getiriyor. Afganistan savaşı, ABD ile geleneksel bağlaşıkları ara- sında, askeri teknoloji alanında büyük bir uçurum oluştuğunu gösterdi. Mü- nih Konferansı'nda, bir Alman savun- ma yetkilisinin yakındığı gibi, bu gi- dışle Avrupa "bırakın yanında sa- vaşmayı, ABD ile iletişim bile kura- mayacak" (IHT 03/02). Toplam sa- vunma harcamalan, ABD'nin harca- masının gerisinde kalan AB ülkelerinin bu uçurumu kapatmasının olanağı da yok (Le Monde). Üçüncüsü, "şer ek- seni" saptaması, AB'nin ekonomik. stratejik çıkarlannaters düşüyor. Ved- rin'in işaret ettiği gibi AB, ABD'nin Şa- ron'un baskıcı politikalarını destekle- mesinı ve Arafat'ı tecrit etmesini onaylamıyor. Alman Savunma Baka- nı Sharping Iran ve Irak'a yönelik as- keri değil siyasi bir stratejiden yana. Dışişleri Bakan Yardımcısı Volmer'e göre Irak'ın terorizme bulaştığına iliş- kin hiçbir kanıt yok. "ABD de iran'la eski hesapları kapatmaya çalışmama- lıdır" diyor. Ispanya Dışişleri Bakanı Pique de AB'nin "İran'la ticaret, te- rorizme karşı savaş ve insan hak- ları konusunda azami işbirliği için- de olmaya karariı olduğunu" vur- guladı (IHT, 07/02). Nihayet dördün- cü neden de ABD'den gelen çelişkili sinyaller. Küba üssündeki tutuklulann kafesli, zıncirli resimlerinin yayınlana- rak tartışmalara yol açılması, bir taraf- tan "şer ekseni", diğer taraftan CIA'nın "Irak 10 yıldır ABD'ye karşı terörist bir eyleme bulaşmadı" rapo- ru, Ortadoğu politikasında Powell'in devre dışı bırakıldığına ilişkın söylen- tiler. Bush yönetiminde bir kararsızlık, iç uyumsuzluk izlenimi yaratıyor. ABD, "Romalmparatoriuğu'nunen görkemli döneminden bu yana tarih sahnesine çıkmtş bütün güçlerden daha güçlü. Aynı zamanda bu gücü- nü, dünya düzenini tehdit ettiğini dü- şündüğü güçlere karşı kullanmaya da niyetli" (Financial Times 09/02). Bu yüzden (ABD'de Salt Lake Crty'de bu hafta sonu başlayan Kış Olimpiyat- lan'nın açılışında sergilenen "dlimpik ölçüde vatanseverliğe" (VVashing- ton Times), Başkan ve halkı arasın- da, teşhirci bir narsisme ulaşan karşı- lıklı övgülere de bakarak) ABD yöne- timinin, Avrupa'nın eleştirilerini ciddi- ye almayacağı, çatlağın büyümeye devam edeceğı ileri sürülebilir. 11 Ey- lül sürecinin ve IMF'nın basıncıyla, ABD ile siyasi askeri iiişkilerini yoğun- laştırmaya zorlanan Türkiye'nin bu "çatlağın" içine düşmemek için dik- katli olmasını söylemeye bilmem gerek var mı? roedıa reorftseMalives - W nafmn Get the spirit of tomorrovv ınformation Technology Telecommunications Softvvare & Services The vvorld's leading event. www.cebit.de Ek bilgi için başvuru: Hannove-Mesâe :.._.._ -. ...._.. jlüSİararasıFuarclık Ltd. Ştî Inönü Cad. Ongan Apt Nc 53/8 80090 GümüşsuvL' - istanbu' • Tel.: 0212 244 37 90/249 57 79 Fax: 0212 245 36 03 Seyahat ve konaklama bilgileri için: H. W. Feustel Naklıyat ve Seyahat A S KRirpfalti Cad Adahan No K7-Ba '<v 7 • Karat Tei. 0212 252 6' 55 Fax: 0212 252 61 69
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle