Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 10ŞUBAT2002 PAZAR
10 PAZAR YAZELARI
Milliyetçi bir
fiıtbol öyküsüGeçen hafta sonu gerçekleşen
Super Bowl, milliyetçiliğin en
yoğun yaşandığı spor etkinliği
olarak Amerikan fiıtbol
tarihinde ayn bir yere sabip
olacak. Super Bowl, bizim lig
kupasma benzeyen
Amerikan futbol
karşılaşması. Fakat olay, basit
bir futbol karşılaşmasının çok
ötesinde, reklam, polıtika,
sosyoloji, psikoloji ve
medyayı da ilgilendiren ulusal
bir konu haline gelmiş. Super
Bowl, gerçekleştırildiği
bölgenin ekonomisine 300
milyon dolar katkı yapıyor,
bölgeye 125 bin turist
gidiyor, otellerin 30 bin yatağı
doluyor.Kazanan takımrn
oyunculannın her birine 53'er,
kaybeden takımın
oyunculannın her birine ise
34'er milyon dolar ödül
veriliyor. Biletler 400 üe
5 bin 500 dolar arasında
satüıyor. 3 bin
medya görevlisi
oyunu izliyor.
Tüm halk o hafta
sonu Super
Bowl'e
kilitleniyor. Canlı
yayımlanan
SuperBowl, — ^ — ^ —
reklam ve
politika dünyası için ayn bir
değer taşıyor. Nedeni basit.
Bu yıl canlı yayını 132
milyon seyirci izledi. Büyük
fırmalar, ilk kez o gün
yayımlanacak yeni reklam
filmleri hazırlatıyorlar. 30
saniyelik reklam 2 milyon
dolar. Canlı yayın boyunca
60 reklam fılmi yayırnlanıyor.
Işin mali boyutunu bu
rakamlardan anlamak
mümkün. Canlı yayın için
medya kunıluşlan arasında her
yıl mücadele yaşanıyor.
Bu yılki canlı yayını gerçekleşri
ren Fox kanalı, Super Bowl
tarihinin en büyük reyting
oranı olan yüzde 40.4'ü
yakalıyor. Fox'un New Orlean
s'tan gerçekleştirdiği "USA!
USA!" çığlıklan eşliğindeki
futbol yayvnı ile Afganistan'dan
yapılan canlı yayınlar garip bir
kanşım oluşturuyor. Konunun
sosyolog ve psikologlan
NEW YORK
ilgilendiren yanı, ev içindeki
şiddet oranında yarattığı artış.
Aile içi şiddeün en yoğun
oldugu dönem, Super Bowl'ün
yapıldığı döneme rastlıyor.
Bütün gün evde içki içerek
Super Bovvl'ü izlemek isteyen
erkeklerin, kendisinden ilgi
bekleyen laz arkadaşına ya da
eşine karşı davranışı, oynadığı
bahislerin de yarattığı
gerginliğin etkisiyle şiddete
dönüşüyor. Yasal olarak
oynanan bahis miktannın 50
milyon, yasadışı olarak
oynananlann ise 4 milyar dolar
civannda oldugu belirtiliyor.
Devre arasındaki stadyum
konserinde ise ilginç ve
rahatsız edici görüntüler
oluşuyor. îki gün önce 3. dünya
ülkelerinin borçlannin
silinmesi için Dünya Ekonomik
Forumu'nda lobi çalışmalan
yapan Bono, grubu U2 ile
sahnede. "Where The Streete
Have No \anıe''i
seslendiriyorlar.
Aynı anda grubun
arkasındaki
ekranda 11
Eylül'de ölenlerin
isimleri geçiyor.
Sahne etkileyici,
ama bir terslik var.
Kamera aynı anda
sahnenin yanındaki insanlan
gösteriyor. Eğlenen, gülen,
çığlıklar atan, kazanma hırsıyla
dolu fanatik taraftarlar. "O
isimler geçerken biraz daha
sakin ve saygıh ohınamaz
mıydı'' diye düşünmeden
edemiyor insan. Birden yine
şaşırtıcı bir şey oluyor. Bono,
ceketinin fermuannı açıyor,
manzara şu: Iç kısmı Amerikan
bayrağı ile kaplanmış ceketiyle
Irlandalı rock efsanesi Bono,
Super Bowl sahnesinde.
Ertesigün gazetelere
bakıyoruz. Kapak konusu ne
Dünya Ekonomik Forumu, ne
devam eden savaş, ne
Amerika'run yeni şirket
skandalı Enron ne de Karaçi'de
kaçınlan ve öldürüleceği
bildirilen Wall Street Journal
muhabiri Amerikalı Dankl
Pearl Ne olursa olsun,
fanatizm ve popülİ2m
kazanıyor.
ZULAL
KALKANDELEN
Paris üniversite
sitesinde Türk evi
Paris'teki Cit e Intemationale
Universitaire'e (Uluslararası
Üniversiteliler Sitesi) hiç
yolunuz düştü mü? Eğer
düşmüş ise dünyayı bir anda
gördünüz demektir. 126
milletten lisans, yüksek lisans,
doktora ve stajyer 4699
öğrenci, her biri farklı
mimande 33 ayn "Ev" adı
verilen binalarda yaşıyorlar.
Japon evi. Italyan evi, Arjantin
evi, Kamboçya evi ve daha
birçok ülkenin evleri... Ama
ttalya evinde yalnız Italyan
öğrenciler kalmıyor, yüzde 30
civan yabancı öğrenci, yine
bir o kadar Fransız öğrenci de
ttalyan öğrencüerle birlikte
îtalyan evinde kalıyorlar.
Sitenin en güzel yanı sadece
bannma amacıyla bir yurt
olmaması. Site
bütün dünya
ülkelerinin
kültürlerini
kaynaştırarak
yaşatmak ve
Fransız kültürü ile
tanıştırmak
felsefesi ile ^ ^ — ^
kurulmuş.
Restoranı, tiyatrosu, konferans
salonlan, spor alanlan, yüzme
havuzlan, kafeteryası,
pastanesi ve bahçeleriyle site
küçük bir öğrenci şehri. Bu
sitede kalmaya başladığım
günden beri neden bir Türk evi
olmadığını hep sormuşumdur.
Yıllardır bir türlü Türk evi
yapılamamış. 50 kişiyle sınrrlı
Türk öğrenci kontenjanı diğer
ülke evlerine paylaştınlırmış.
Ama artık Türk evi yapılması
için ön protokol imzalanmış!
tşadamlanmızdan Tekin
Türker'in çabalan, Paris BM,
Lions Kulübü ile yakrn
ilişkileri ve Türk Kalp
Vakfı'nın da önayak olmasıyla
Türk evi projesi gerçekleşme
aşamasına gelmiş. 7 milyon
Euro olarak öngörülen
PARİS
maliyetin bir kısmı
Türkiye'nin tanıtım
bütçesinden karşılanabilir diye
umuluyor. Projenin mimari
hoşluğu ise, Türk evinin
Ortaköy'deki Galatasaray
Oniversitesi binasının bir
benzeri olacak olması. 168
kişilik Türk evinde oditoryum,
kütüphane ve çeşitli etkinlik
merkezleri olacak. Türker,
Eylül2002'de,binarunl.
kısmımn biteceğini söylüyor.
2003'te ise binanın tamamı
bitecekmiş. Türker'e
sorarsamz Paris'te Türkiye'nin
tanıhmı açısından ve güçlü bir
Türk lobisi oluşturabilmek
için Türk evinin katkılan çok
önemli olacak. Bir Türk evinin
bu kampusa inşa edilmesi,
Paris'teki Türk öğrenciler ve
Türkiye kültürünü
bu sayede daha
yakından
tanıyacak diğer
ülke öğrencileri
için bulunmaz bir
firsat. Ancak
burada açılacak bir
— _ — — Türk evi; zaten
Paris
üniversitelerine kabul edilerek
eğitim seviyelerini kanıtlamış
yüzlerce Türk öğrenciyi,
binlerce yüksek eğitim
seviyesinde yabancı öğrenci
ile kaynaştıracak olması
açısından tahmin ettiğimizden
de daha önemli bir amaca
hizmet edebilecek.
Doktora öğrencisi olarak ben
sitede ilk yılımda 20 farklı
milletten 100'e yakın insan
tanıdrm. Benim tanışma
oranrmı ortalama kabul
edersek ve benim gibi yüz
Türk öğrenciyi daha hesaba
katarsak hepimizin sitede
ülkemizin birer kültür elçisi
durumunda olduğumuz daha
net gözükür ve bu evin önemi
daha da iyi anlaşılır.
sinanevcan(2 aol.com
StNAN
EVCAN
îşte sahaişte taraftarLeeds United taraftarlan Tottenham
Hotspur ile oynadıklan maçlarda, karşı
taraf seyircisinin moralini nasıl bozarlar
biliyor musunuz? Hep bir ağızdan, bir
nefes alımlık süre boyunca Tısssssss! sesi
çıkararak. Bu uğursuz gösteri, Tottenham
Hotspur'un Yahudilerce kurulduğunu
bilmeyen sıradan bir taraftar için pek bir
anlam taşımaz. Nazi toplama
kamplanndakı gaz odalannda
yalalmayı bekleyen Yahudi kurbanlar,
üst üste yığıldıklan odalara sıkılan gazı,
Leeds taraftarlanrun koro halinde
çıkardıklan o tıslama sesiyle fark ettiler.
Gaz odalanndan son anda kurtulmayı
başaranlar, böyle anlatıyorlar. O ses,
insanlığın tamk oldugu en korkunç
trajedilerden biri olan "soykınnı"ın en
unutulmaz efektiydi ve krnmdan fiziki
olarak kurtulan, ancak psikolojik kurban
durumuna düşen Yahudınin beynine
kazınmıştı. Leeds'in zavallılaşmış
taraftannın karşı tarafa neyi
anımsattığına bakar mısıruz? Bir trajediyi
böylesine ucuz bir faydacılıkla
kullanarak karşı tarafın destekçilerini,
çok zekice ama mide bulandıran bir
tezahüratla, moral açıdan incitiyor
Bulduğu malzeme, en acıtıcı olanıdrr.
Tribünlerden yükselen o tıs sesi, kim ne
derse desin bir insan topluluğunun içine
düşürüldüğü "mağduriyetten" keyif ahna
halini yansıhr. Cezalandınrken, intikam
alırken ya da -LeedsTi taraftann yaptığı
gibi- kızdınrken, bir de "alay" etmek yok
mu? Ne garip bir insan davranışıdır bu.
Kendimden de bilirim. Başka bir
nedenden ötürü kızıp da
sözüm ona benden intikam
almak için, bana "dört göz"
diyen ne çok arkadaşım vardı
benim ilkokuldayken, bir
bilseniz. Önemli bir din
adamı, bir Italyan eşcinsel
rahibin yaşammı kaleme
aldığı kitaba önsöz yazmış. ~^~^~~~
llkokulda, solak olduğundan sağ elle
yazması için öğretmeninin kendisine
baskı yaptığmı anlatıyor o önsözde.
FarkJı olanlara anlayış göstermeyi o
baskı sayesinde öğrenmiş. Ben de onun
gibi düşünüyorum. O yüzden bilinçli
olarak kimseyle alay etmem. Çünkü
farklılıklan insanlar çoğunlukla
kendileri seçmezler. Ama kötülükle alay
edilir. Çünkü kötülük, -çoğunlukla-
LONDRA
seçtiğimiz bir şeydir. Bu davranış sadece
tribünlerde sergilenmez. Her an, her
yerde karşınıza farklı görünümdeki bir
Leeds taraftan olarak çıkabilir. Örneğin
tngiltere'de yaşasaydı, o tıslayan koroya
katılması pek bir olası Nedp Fazıl
Kısakürek i anımsayın. Önceleri
arkadaş oldugu, sonradan da bozuştuğu
kişiler geliyor akluna. Kimin gözü şehla
ise, kimin burnu biraz uzun
ise, kimin bacağı biraz
aksıyor ise Sultan-ı
Şuara'nın (Şairler Sultanıü)
hışmma uğramış. Ünlü
düşünce adamımız Cemil
Sena için "şaşı göziü, çökük
yanaktT, AbduDah Cevdet
için "firik görünüşüyle de
dehşet! Yani çirkin mi çirtdn", Hahde
Edip Adrvar için "kişi ve dişi" diyor.
Nâzım Hikmet'le beraber sevilmesi
gerektiği söylenen Kısakürek,
Ingiltere'de yaşasaydı hangi spor
kulübünün taraftan olurdu sizce? XI.
Loıris, Oudart da Bussy adlı önemli
birini idam ettirmiş. Gerekçesi de, adı
geçenin, Kral'ın parlamentoya gir
emrini geri çevirmesi. Parlamentoya
MUSTAFA
ERDEMOL
girseydi o dönem parlamenterlerinin
yaptığı gibi o da kafasına kürklü bir
şapka takacaktı. Idam sonrası halka
sergilenen kafasına kralın emriyle bu
şapkayı taktılar. Cezalandırmadaki
alaycılığı düşünebiliyor musunuz? Ünlü
Alman şaüi Goethe'nin başına gelen de,
ne demek istediğime iyi bir örnek
olabilir. Amansız bir tütün düşmanıymış
Goethe. Şanssızlığa bakın ki, evindeki
aşçı kadın da tam bir tütün tutkunu ve
sürekli pipo içen biri. Dayanamayıp, çok
kötü bir bonservis de yazarak evden
kovmuş kadım. "Hayabmı cefaenneme
çevirdi" dediği aşçı kadın ne yapmış
biliyor musunuz? Belgeyi eline
tutuşturulduğu an yrrtmış, sonra da
sorunu çözdüğünü düşünüp günlük
gezintisini yapmaya çıkan Goethe'nin
çalışma odasma geçip, "pipo üstûne
pipo içmiş." Bu da intikamcılıktaki
alaycılık işte. Leeds'lilerin tribününde
dikkatli bakarsanız. Kısakürek'i, XI.
Louis'yi, bu örneklerin içinde belki de
en masumu olan o aşçı kadmı
görebilirsiniz. Belki başkalan da vardır.
Onlan da siz yerleştirin oraya. Tribün
büyük, herkes sığar.
PfenSeS MarSÜTet ÖldÜ 'n
Si l t e r e
Knüiçesi 2. Eüzabeth'in kızkardeşi
® Prenses Margaret, dünLondra'daki KingEd-
ward VII Hastanesi'nde 71 yaşuıda yaşamını yitirdi. Geçirdiği felç sonucu ölen Marga-
ret, daha önce de birkaç kez felç geçirmiş \e görme duyusunu vitirmişti. 1930'da Iskoç-
ya'dadoğan Margaret Rose,KraJ5.George'un 2.oğjuolanvetahtageçen Vork Dükü6.Ge-
orge ile şu an Ana Kraiiçe olan Lady Eli/abeth Bowes-Lyon'un ElizabetiTten sonra-
ki ildnci kmydı. Margaret, boşanmış bir erkek olan Yüzbaşı Peter Tovvnsend Ue kilise-
nin baskılan sonucu evlenememişti. Margaret 1960'da 30 yaşuıdayken, Lord Snow-
dowTi unvanı alan sosyete fotoğrafçısı Anthony Armstrong-Jones'la evlendive Davidve Sa-
rah adlı 2 çocuk doğurdu. 1978*de boşanan Margaret hızlı ve bohenı hayatnla. canlı kim-
liğiyle dikkat çekti. Margaret'in cenaze töreninin gelecek hafta vapılması bekleni-
yor. 1965'te çekümiş olan büyük fotoğrafta Margaret Beatles üyeleri\le birlikte görülü-
>w. Küçükfotoğrafta>saMargaret (sagda) ablası 2. Elüzabeth ik birlikte. (AP)
Kaç hüzün sığabilir bir yaşama'îtt
Kaç hüzün saldamaya
çahşryorsun / aklını saran /
bu hayaOer dünyasında?"
diye soruyor Annie Lennox,
Eurythmics'ın "The Miracle
of Love" adlı parçasında.
Kendi kendime soruyorum,
bir yaşama kaç hüzün
sığabilir, diye. Saymak
mümkün mü hüzünleri?
Aynca, hangisinden
başlanılacak? 26 yaşındaki
Fadime Şahindal Isveç'in
Uppsala kentinde 21 Ocak
gecesi öz babasının sıktığı
kurşunlarla yaşamını yitirdi.
8 yaşındayken Elbistan'ın bir
köyünden ailesiyle lsveç'e
gelen bu Kürt kızı,
ısmarlama bir kuzen evliliği
yapmayı reddetmiş ve kendi
başına yaşamaya başlamıştı.
Bir tsveçli oğlanı sevmişti.
Çocuk, Patrick, pisi pisine
bir traTık kazasına kurban
gitmişti. Fadime, ayduı ve
ilerici bir genç kadın olarak
kendi yolunu tutmuş, yüksek
öğrenim görmüş ve 1998'den
beri saklanarak yaşadığı
halde. toplum içinde feodal
baskı altında yaşayan tüm
göçmen kızlar için bir umut
ışığı, bir örnek oluşturmuştu.
Gazetelerde röportajlan
çıkmış ve hatta Isveç
Parlamentosu'nda bir
konuşma da yapmıştı.
Bu cinayet, "biünen"
dördüncü "namus cmayeti"
oluyor Isveç'te. Bir tanesi,
tsveç'te yaşayan Iraklı bir
Kürt kızın Kuzey Irak'a
gitmeye ikna edilip orada
öldürülmesini içeriyor ama,
değişen bir şey yok.
"Bifinen" diyorum, çünkü
kuşku verici yok olmalar
veya ölmeler, şimdilik bu
sayıya dahil değil.
4 Şubat'ta Uppsala
Başkilisesi'nde yapılan
anma ve veda töreninde
-Fadime, Hrristiyan ohnadığı
için bu tören cenaze töreni
şeklinde
düzenlenmedi-
binlerce beyaz
karanfille dolu
kilisenin
ortasındaki
tabutun etrafında
el ele tutuşan
dostlan, onun en
sevdiği parçayı, U2"dan
"One"ı dinledi. Bono'nun
aşk ve ölümden söz eden
şarkısı sırasında gözyaşı
dökenlerin sayısı, dökmeyip
dudaklarmı ısıranlannkinden
fazlaydı.
Evet, bir yaşama kaç hüzün
sığabilir? Sorular, sorular,
sorular ve asla yeterli
olmayan yanıtlar. Yoksa
yaşam bir köşe kapmaca
mıdır, sorular ve yanıtlardan
oluşan? Siz ne yaparsınız
bunalrnca? Yaşam üzerinize
üzerinize bazen fazla
STOCKHOLM
GÜRHAN
UÇKAN
gelince? Size Ayten
Muthı'nun yeni çıkan "Taş
Ayna" adlı şiir kıtabını
öneririm (Oteki-siz Yayınevi).
Bir kaçış olacagı için değil,
yalnız olmadığınızı
anlayacağınızdan. "YMk''
adlı şiirin ikinci yansının ilk
dörtlüğü şöyle:
"öHim hangi acrvı giyinir en
çok
hüznü avuçlarma gizlemiş
birresimde
hangi rengj açar külrengi
solanşiir
külün kendi
renginden
utandığı
gecede?"
Biliyorum, "O
da bir şe> mi, biz
de her ay ohıyor
_ ^ ^ _ ^ _ butürşeykr''
diyenler olacak.
İşte o alışma, kanıksama yok
mu, bana kalırsa ruhumuza
yer edebilecek en beter pislik
o. Hiçbir ülkede, ama hiçbir
ülkede insanlar yaşama
haklannı diledikleri gibi
kullanmak istedikleri için
güç duruma düşmemeli,
çeşitli saldınlara hedef
olmamalı. Namus cinayeti
denen ilkel hastalığa kurban
giden ve -ne yazık ki-
gidecek olan çok kişi var.
Ama en büyük tehlike, bunu
kanıksamak, alışagelinmiş
olay olarak görmek. Isveç
gibi bir ülkede kadınlann
aym tehlikeyi yaşaması,
olaya farklı boyutlar
getiriyor. Örneğin,
Fadime'nin babası gibi, 20
yıldan fazladır bu üücede
yaşayan bir "göçrnen" nasıl
olup da hâlâ bu ülkenin
dilini konuşamıyor ve tecrit
edildiği köşesinde, akraba
kışkırtmalanna alet
olabiliyor? Her çeşit yabancı
düşmanının ve uicçrmn
ekmeğine yağ süren bu -ne
yazık ki son diyemiyorum-
en yeni olay, kafa
değiştirmenin ülke
değiştirmekten farklı bir şey
olduğunu gösteriyor.
Ama her şeyi açıldamak için
yeterli değil bu.
Yeri smrrlı bir pazar
yazısında. bu konunun
başka boyutlarına
değinemiyorum.
1999 depremınde
kaybettiğim sevgili
teyzem ve eniştemin kızı
Füsun (Hepdinç) bana,
hem de en üzgün
günlerinden birinde,
"Çocukhık ve gençükten
büyüklüğe geçmek, büyümek
bu oba gerek" demişti.
Içimde çok yer etti bu sözü.
Geçen yıl ağabeyimi
kaybettiğimde bir kez daha
aynı şeyi düşündüm. Soru
ortada: Kaç hüzün sığar
bir yaşama?
Afrika'da
Tarkan
Geçenlerde yolum Dakar'ın en güzel
plajına sahip bır tatil köyünden geçti.
Turistler, ülkelerinde kışın en soğuk
zamanı yaşanrrken denizin ve güneşin
keyfini çücanyorlar burada. Çoğunlukla
beyaz turistler ve hali vakti yerinde
Dakarlılann doldurduğu tatil köyü
cıvil cıvıl. Burada kaldığımız bir gece,
güzel bir müzik ziyafeti vardı. Aaaa
Tarkan! Personel onun en sevilen
parçasına koreografı bile hazırlamış. Biz,
"Demek burada Tarkan da dinteniyor'
1
derken Afrika'nın birçok ülkesınde
Tarkan'uı özel bir yeri olduğunu
ögreniyoruz. Zaten Dakar'daki tüm
eğlence yerlerinin vazgeçilmezi olmuş
Tarkan. Avrupa'daki radyo ve
televizyonlarda şarkılannı dinlemeye
ahşmıştık ama Afrika'nrn en bilinmeyen
ve ücra köşelerinde Tarkan'la
coşacağırruz hiç akluna gelmezdi.
Televizyon denince; Senegal'de birtek
televizyon kanalı var. Fransızlar eski
sömürgelerine yayıncılık alanuıda pek
destek ohnamışlar. Buna karşılık
Fransa'nm 3 sınrrötesi televizyonu
propaganda ile birlikte doğrudan
Afrika'ya yayın yapıyor. Radyo
yayuıcılığı ise biraz daha gelişmiş ama
sadece bir radyo popüler müzik, biri de
haber yayını yapıyor. Radyo sayısı 10.
Fransızlann radyolan bu boşluğu da
kapatıyor. Senegal'de kitap okuru hemen
hemen hiç yok ya da çok az. Buna
rağmen Dakar'da bir Fransızın açtığı
kitapçıda tüm dillerden dergiler, Ingilizce
ve Fransızca eserler buhnak mümkün.
Senegal'de gazete
DAKAR
rflLDA
ÖZDOĞAN
ANTUNES
sayısı ise 13. En
çok satan Le
Soleil'in günlük
tirajı yaklaşık 27
bin. Nüfusun 10
milyon oldugu
Senegal'de gazete
okuru sayısı pek
de fazla değil.
Sokaktaki iletişim ise hayli ilginç.
İnsanlar birbirlerine "psstt" diye
sesleniyorlar. Taksi çağınrken de bir
"psstt" yeterli. Sokakta tanısın
tanımasın herkes göz göze geldiği
kişilere selam veriyor. Karşılık ahnışsa
"Nasüsm, iyi misin" sorulan bile
soruluyor. Toplu taşımacılıktaysa haüc
çoğunlukla dolmuş(!) kullanıyor.
Rengârenk minibüslerle yapılan
dohnuşçuluk çok yaygın ve tehlikeli.
Çünkü seyahat hep kalabalık ve ayakta.
Kapılar da açık olunca, sıkça yaşanan
kazalara davetiye çıkıyor. Otopark
bulunmadığı için araçlar sürekli
kaldrnmlara park ediliyor. Senegal'in
yüzde 90'ı Müslüman ve bu oranın
büyük bir çoğunluğu ramazanda
orucunu tutuyor. Nüfusun geri kalanı
Huistiyan ve diğer etnik dinlerden.
Hıristiyanlann Noel kutlamalannı
paylaşım ise gözden kaçmayacak bir
aynntı. Bununla, çoğunluğıin,
Müslüman ormalanna karşın Huistiyan
kültürünü de özümsemiş olduklan
sonucunu çıkarıyoruz. Genç kızlar
modayı çok yakından izliyorlar. Gençlik
yetişkınlere oranla biraz daha fazla
kendini Batı'ya kabul ettirme telaşında.
Tüm 3. Dünya ülkelerinde
karşılaşabileceğiniz sorunlar,
Senegal'de eski bir sömürge ülkesi
olmasından dolayı biraz daha belirgin
ama o derece de ruhsuz. Geleceğe
yönelik umutlar yok denecek kadar az.
Belki de onların diğer azgeliştniş
ülkelerde oldugu gibi "umut tacirlerr
yok ya da umuda açılan kapılan.