Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2002 CUMA
HABERLER
DMYADA BUGUIV
ALİ StRMEN
Tarzan Amerika'da
Cocukluğumun düş dünyasının kahramanıydı Tar-
zan. Eski yüzme şampiyonu, Johny Weismuller'in
canlandırdığı bu yiğit beyaz adama özenen nara-
larla kimbilir kaç çocuk, konu komşuyu yaz öğ-
len uykulanndan uyandırmış, kimbilir kaç velet
daldan dala atlarken, yeri öpüp dudağını patlat-
mıştı.
Tabii o zamanlar, yüzyıl başındaki pek ince In-
giliz ırkçılığını sorgulayacak yaşta değildik; bü-
yüklerimizin de pek sorguladıklarını sanmıyorum.
Edgar Rice Burroughs'un cangılın ortasında-
ki "üstün beyaz adam "ına hepimiz bayılırdık.
Tarzan dizileri de iş yapınca, Hollyvvood yöne-
ticileri, ormanların üstün beyaz adamını, kaldınp,
beton, çelik ve cam cangılı New York'a getiriver-
diler.
Filmin adı "Tarzan New York'ta" idi.
Nedendir bilmem Tayyip Erdoğan'ın ABD ge-
zisi, bana bu filmi anımsattı.
Burroughs'un mesajı gibi gizli mesajlar taşıdığı
için mi acaba?
Tayyip Bey, Türkiye'de iktidar olmak için Sam
Amca'nın elini öpmek gerektiğini çok iyi anlamış.
Gerçekten de Türkiye'deki siyasal Islamın iki
kâbesi var. Birine yüz sürmek için hacca, öbürü-
ne yüz sürmek için Atlantik ötesine gidiliyor.
• • •
Sam Amca uzaktan tek bir vücut olarak görü-
nüyorsa da yaklaştıkça birden çok, zaman za-
man birbırleriyle tam uyum içinde olmayan, ama
yine de birlikte hareket eden parçacıklardan oluş-
tuğu fark ediliyor.
Tayyip Bey'in gezisini hazıriayanlar, bu gerçeği
bir ölçüde fark etmişler. Musevi lobisini es geç-
memişler.
Tayyip Bey, geçmişte kalan söyleminde hoş
sözlerle anmadığı Musevilerin Amerikan lobisine
hoş görünmek üzere orada bir konuşma yaptı, hem
de bu lobinin de etkisiyle, ABD'nin şu sırada tam
desteğini kazanmış bulunan Sabra ve Şatilla Ka-
sabı Ariel Şaron'un kırk bin askerinin Filistin top-
raklannı işgale basladığı birdönemde...
Tayyip Bey, partisinin, ABD'nin doğal müttefiki
olduğunu, IMF'ye direnenleri üzüntüyle izledikle-
rini de belirtti.
Kendi doğa! müttefiki olarak da bir zamanlar Tür-
kiye'de görev yapan ve siyasal Islamı iktidara ge-
tirmek için büyük çaba harcayan CIA görevlisi
Graham Fuller ile görüştü, Fuller'in yanında Mor-
ton Abramowitz de vardı.
Tayyip Bey, Kürtçe egitime de taraftardı.
O ABD'nin ve Avrupa'nın her isteğine evet de-
meye, bir zamanlar Katolik Kulübü olarak adlan-
dırdığı AB üyeliğine de taraftardı.
• • •
Onun karşı olduğu, kendisinin de açıkladığı gi-
bi Kemalizm'di. Bu da demokratik bir ülkede her-
kesin hakkıydı.
Tayyip Bey o cephedekilerin eski ABD gezileri-
ni iyi incelemişti. Ama değişikliğin farkına varama-
mıştı. 11 Eylülden sonra, bir zamanlar Erbakan'a
"Türkiye'de laikliğin olması bize göre zorunluluk
değil" diyen kişilerin söylemini bulmak güçtü.
Tayyip Bey'in refakatçisi ve tercümanı, gezinin
organizatörlerinden işadamı Cüneyt Zapsu'nun
konumu da 11 Eylül sonrası ABD' sinde bir gaf
oluşturmaktaydı.
Çünkü Zapsu'nun Suudi ortağının, ABD'deki
mallarına Usame bin Ladin ile olan ilişkisi yüzün-
den el konmuştu.
Üstelik Tayyip Bey, bülbül gibi şakırken, Ame-
rikalı muhataplarını hiç de tatmin etmeyen yanrt-
lar veriyordu. iran ve Irak ile ilgili sorulan, bütün
komşularla iyi ilişkiler sürdürmek gibi yuvarlak bir
yanıtla geçiştirmeye çalışırken Hamas'tan habe-
ri olmadığını söylüyordu.
Konustuğu adamlann, seslendiği seçmenden da-
ha donanımlı olduğunun farkında değildi Tayyip
Bey.
Amerika seyahatinin en büyük amacı, Bushyö-
netiminin desteğine sahip olduğu izlenimini Tür-
kiye'de yaratıp, "Benim arkamda Sam Amca var,
beni kimse tutamaz!" demekti.
Olmadı.
Tayyip Bey, yönetimden kimseyle konusama-
dı, Bush'tan yüz bulamadı.
Tarzan New York'ta filmi, ormanlann beyaz ada-
mının yeni dünyadan eli boş ormanlara dönme-
siyle mi sonuçlanıyordu acaba?
Aradan çok yıllar geçmiş, şimdi anımsamıyorum.
AB'nin yapamadığını yaptı
Avustralya'da
PKK yasaklandı
ANKARA (Cumhu-
riyetBürosu) - Avustral-
ya, AB"nin göze alama-
dığı karan alarak PKK
ve Türkiye karşıtı terör
örgütlerini yasakladı.
Avustralya hükümeti.
PKK ve yan kuruluşla-
nnın mal varlıklannı da
dondurma karan aldı.
Avustralya Dışişleri
Bakanlığı'ndan yapılan
açıklamada. BM'nin 11
Eylül sonrasında tero-
rizmle mücadele için
aldığı kararlar doğrul-
tusunda aralarında
PKK'nin de bulundu-
ğu terör örgütlerinin
Avustralya'daki faali-
yetlerinın yasaklanma-
sı ve mal varhklannın
dondurulmasının karar-
laştınldığı bildirildi. Fa-
aliyetleri yasaklanan ör-
güt ve kişilerin isimle-
ri iki liste halinde Avust-
Talya Resmi Gazete-
si'nde yayımlandı.
ÜklisteElKaide.Usa-
me binLadin ve Taleban
ile bağlantısı olan kişi
ve gruplan kapsarken
ikinci listede aralannda
PKK ve DHKP-C'nin
de bulunduğu uluslara-
rası alanda tanınan te-
rör örgütleri sıralandı.
Bu karar ile hükümetin,
BM'nin 28 Eylül 2001
tarihinde terorizmin fi-
nansal kaynaklannı ku-
rutmak amacıyla aldığı
1373 sayılı karan çer-
çevesinde yükümlülü-
ğünü yerine getirdiğini
kaydeden yetküiler, "Bu
kararla teröristlerin fî-
nansalcennetiohnayaca-
ğımıngarantiediyoruz''
diye konuştular. Düzen-
lemeyle, aralannda PKK
ve yan kuruluşlannın da
yer aldığı terörlistelerin-
deki kişi ve gruplar adı-
na para toplama ve ser-
maye sağlama faaliyet-
leri yasaklanıyor.
Fransız Senatör Michel Pelchat: Cumhuriyetin ulusal dili olur. Cumhuriyet, cemaatçiliği reddeder
Kürtçe eğitim ayrılıkçılıktırAYHAN ŞtMŞEK
ANKARA - Fransız Senatör Mic-
hel Pekhat, Türkiye'nin Kürtçe eği-
tim konusundaki endişelerini anlaşı-
lır bulduklarını belirterek "Biz de
Fransa'da benzer kaygdan yaşadık.
Yerel düierde eğitim aynnkçıhğı güç-
lendirebiür. Oysa ki cumhuriyetin ru-
bu ve manöğu toplumun farkh unsur-
lannı büieştirmeyi öngörür. Cumbu-
riyetin ulusal dili olur" dedi.
Türkiye-Fransa Parlamentolarara-
sı Dostluk Grubu Başkanı Senatör
Michel Pelchat, bir grup gazeteciyi ka-
bul ederek ikili ilişkiler ve son geliş-
meler hakkuıda değerlendirmelerde
bulundu.
Türkiye ile Fransa arasuıda büyük
sorun yaratan sözde Ermeni soyktn-
• AB'nin terör listesi konusunda Fransa'nın Türkiye'ye destek verdiğini kaydeden Pelchat,
"Ancak AB içinde farklı görüşler var ve kararlar oybirliği ile alınmak zorunda. PKK ve diğer
örgütler bizim önerimize karşın listeye alınmadı" dedi.
mı yasasuu engellemek için arkadaş-
lanyla büyük çaba gösterdiklerini an-
cak başansız olduklannı anlatan Pelc-
hat, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bunun bir nedeni Cumhurbaşka-
m ve Başbakan'ın a>n partilenkn ol-
nıalan ve uyıunun sağîanamamasıy-
dL Senatodaki birçok kişinin Türki-
ye hakkında yanlış fiküiere sahibi ol-
ması da bizim elimia güçsüzleştirdi.
Belki de en önenıBsi, yerel seçimler ve
Ermeni diasporasmın girişimleriokhı.'"
Senatör Pelchat, Fransa ve Türki-
ye arasındaki köklü tarihsel geçmişe
işaret ederken Fransız hükümeunin gö-
rüşlerini yansıtmayan bu karann, ıliş-
kilerin önünde engel olmaması ge-
rektiğini vurguladı. Pelchafnın, AB
ile anadilde eğitim ve terör konulann-
da değerlendirmeleri şöyle:
Kürtçeeğitim kaygta anlaşılır: Fran-
sa'da, bizim de yerel dillerin öğretil-
mesi ya da bu dillerde eğitim konu-
sunda endişelerimiz oldu, bunlar sü-
rüyor. Biliyorsunuz, cumhuriyet reji-
minde uzunca bir süre okullarda ye-
rel dillerde eğitim yasak kaldı. Bunu
anlamak için cumhuriyetin ruhunu
ve mantığını kavramak gerekiyor.
Cumhuriyet, her şeyden önce cema-
atçiliği reddeder. Farklı dinsel ve dil-
sel cemaat mensuplannın cumhuriyet
çatısı alhnda bir arada daha güzel bir
yaşam sürmesıni vaat eder. Bütün
farklı unsurlann bu çatı altında enteg-
rasyonunu öngörür. Dolayısıyla, okul-
larda anadillerde eğitim talebine ay-
nlıkçıhğı güçlendirir gözüyle bakıla-
biliyor. Bu cemaatçiliktir, cumhuriye-
tin ruhuna aykındır, diye düşünülü-
yor. Gözden kaçınlmaması gereken
bir gerçek daha var, cumhuriyet sa-
dece kurumsal bir düzenleme değil-
dir. Sadece ortak. yani ulusal yasama,
yargı ya da savunmadan ibaret değil-
dir. Cumhuriyetin ulusal kültürü, ulu-
sal dili olur. Şimdi bizde de bu konu-
da farklı görüşler var. Korsika'da çok
geniş bir otonomi sağlandı ancak tar-
tışmalar sürüyor. Dolayısıyla Türki-
ye'nin de bazı çekincelerinin ohnası
anlaşüabilir.
PKK, AB terör hstesine atanmah:
Fransa, terör örgütleri listesi konu-
sunda Türkiye'ye destek veriyor. An-
cak AB içinde farklı görüşler var, bu-
na karşın kararlar oybirliği ile alın-
mak zorunda. Bu sanınm sizde pek
fark edilmiyor. AB genelde homo-
jen, bütün bir birlik olarak görülüyor,
bu doğru değil. Dahası bu konularda
üyeler arasında ortak bir hukuki çer-
çeve ve anlayış da mevcut değil. PKK
ve diğer Türkiye karşıtı terör örgüt-
leri, bizim önerilerimize karşın liste-
ye alınmadı. Bu konuda çabalanmız
İspanya Dönem Başkanlığı'nda
sürecek.
A. nkara Cebeci
Asri MezarbğTndaki
gönıütü başmdaki
törende konuşan CHP
Genel Sekreteri
Önder Sav, "Tetik
çeken parmaklara,
bomba koyan eDere
hükmeden güçler
yakalanamadı.
_- Cinayetler
aydınlanmadı.
Bizkrin göre\i bu
hükmeden güçlere
ulaşıhncav'a kadar
uğraşumzı
sürdürmek'* dedi.
(Fotoğraf:
KEREM GEZER)
Prof. MuammerAksoy anıldıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Prof.
Muammer Aksoy, 12. ölüm yıldönümünde
özlemle anıldı. CHP Genel Sekreteri Önder
Sav, tetik çeken parmaklara hükmeden güç-
lerin yakalanamadığını belirterek "*Bizfcrin
görevi bu güçlere ulaşıhncaya kadar ugraşı-
mızı sürdürmek" dedi.
Aksoy'un Cebeci Asri Mezarhğı'ndakı gö-
mütü başuıda düzenlenen törene aralannda
Türk Hukuk Kurumu Başkanı YektaGüngör
Ozden, Yenimahalle Belediye Başkanı 1un-
cer Alemdaroğlu, Prof. Alpaslan Işıkh'nın da
bulunduğu Aksoy'un dostlan, hukukçular ve
gazeteciler katıldı. CHP Genel Sekreten Ön-
der Sav burada yaptığı konuşmada, Muam-
mer Aksoy'u her geçen yıl daha büyük bir öz-
lemle aradıklannı belirtti. "Aradanl2yılgeç-
mesine karşuı Muammer Aksoy'u unutma-
dık, unutturmadık" diyen Sav, Aksoy'un bir
insanın ömrüne zor sığacak çahşmalan ve mü-
cadelesinin örnek olacağını söyledi. Ankara
Barosu Başkanı Sadık Erdoğan. Muammer
Aksoy'a şöyle seslendi:
u
U1ke o denli yokuzluklara bulaşmış ki o
donemde başlatüğın savaş hâlâ de\am edi-
yor. Bir orduya bedel adam, hoşça kaL."
Atatürkçü Düşünce Derneğı (ADD) Genel
Başkanı HaKl İbrahim Şahin. Aksoy'un, dış
ve iç ihanet odaklannıntetikçileri tarafmdan
öldürüldüğunü vurguladı.
Eski Italyan Başbakanı, Abdullah Öcalan'a hâlâ terörist diyemiyor
D'Alema'ınn w
i oyunu
NİLGÜN CERRAHOĞLU
ROMA - "Öcalan vakasına iKş-
kin olarakMarco Ansaldo imzasıy-
la>a> ımlananlarsarih değüdir. Hü-
kümetona>ıvla Öcalan'ın İtalya'ya
gelmiş olduğunu düşünmek abes-
tir. Siyasi fîkirierinden ötürü Öca-
lan'ın yaşamsal tehdit ve baskı al-
tında olduğu. iltica aravişına girdi-
ği herkesin malutnuydu. Başkanh-
ğını yapmış oktuğum hükümet, baş-
tan sona konuva uişkin ulusal ve
uluslararası nonnlar çerçevesindc
hareket etmiştir."
Eski Italyan Başbakanı Massimo
D'Atema'nın "Top Secret: Öcalan
Vakası" adlıkitaptayer alan iddiala-
ra verdiği yanıt. özetle bundan iba-
ret. "RepubbBca" gazetesinden Mar-
co Ansaldo ünzasını taşıyan kitap,
Öcalan'ın Roma'ya ayak bastığı an-
dan itibaren ileri sürülen iddialan so-
mutlaştınyor: D'Alema'nm işba-
şında olduğu 12 Kasım 1998'de
Apo'nun "siyasi fltka" talebiyle Ro-
ma'ya "başbakanuı bilgisi \e ona\ı
dahilinde" geldiğini söylüyor.
Iddialaruı arkasındaki gerçeği üç
yıl süren bir gazetecilik çalışmasıy-
la aydınlatan Ansaldo'ya eski baş-
bakanın verdıği yanıt sadece "Sa-
rih değil!" demekten ibaret. D"Ale-
ma, Ansaldo'yu "Şanm ağız tevü
edhor". Esastan ''y^lanlamrjvr" > a
da ^«lanlayamryor". "Repubbli-
ca"nın tam savfa ayırdığı skandala,
"sarihohnavan" birmektupla cevap
veriyor Massimo D'Alema.
Eski Italyan Başbakanı'nın "Re-
pubblica''ya yazdığı cevapta en çar-
pıcı husus. Öcalan hakkında asla
"terörist ya da terör örgütü Bderi"
sıfatlannı kullanmaması.
O dönemde iki buçuk ay bo>am-
ca Apo'nun Italj'a serüvenini ben de
izledim. Yazdığım ilk yazılardanbi-
ri "Apo Niye Roma'yı Seçti?"
(16.11.1998) başlığını taşıyor. şu
soruya cevap anyordu: "İtahan hü-
kümethie önceden, el altından pa-
zarhk mı ederek gekli?_~
Aynı dönemde muhalefette olan.
bugünün başbakan yardımcısı sağ-
cı lider Gianfranco Fini'nin söyle-
dikleri: "Açıklık kazanması gere-
ken ilk nokta şu: Apo. İtahan top-
raklanna ayak basarken polis tara-
nndankazara' raıhıtuklandı? Yok-
sa İtaKanotoriteleri ileönceden kur-
duğu temaslar üzerine mi gekti?."
Ve Apo'nun sözleri... "Benida-
vetedenparlamenterierin hükümet-
teki kişilerle ihşldleri vardL"
Ansaldo da özetle bunlan söylü-
yor kitabında. Apo'nun -Dışişleri
Bakanı Dinihariç- başta D'Alema.
ttalyan hükümeti onayıyla Roma'ya
geldiğini, dönemin başbakanının te-
rörist liderı -Türkiye değilse Al-
manya'ya iade ederek- bu işten sıy-
nlmayı düşündüğünü; ancak Anka-
ra ve VV'ashington'ın baskısıyla
Apo'yu Italya'dan uzaklaştırmak
zorunda kaldığını anlatıyor.
Geri dönüp baktığımızda Ansal-
do'nun saptamalan ile o dönemde
Italyan solu ve sağında yapılan be-
yan ve kuşkular yerli yerine oturu-
yor. Ancak bu bir skandal. Skan-
dal. çünkü eski Italyan Başbaka-
nı'nin yalnız Italyan kamuoyunu al-
datmakla kalmayıp Türkiye, Al-
manya, ABD dahil tüm müttefıkler
nezdinde "iküi ovnnu" açığa çıkı-
yor.
Sol eğilimli "Manifesto" gazete-
si, nitekim "Bumesefe İtaKandışpo-
litika&ınınenkara sayfalanndan bi-
ridir" diyor. Sağda "D Giornak"
gazetesi "Biriyalan söylüyor!" baş-
lığını kullanıyor.
Bassavcı sabih Kanadoğlu:
HADEP ülkeyi
bölmek için
kadrolaştı
ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay
Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu,
Anayasa Mahkemesi heyetine yaptığı sözhı
açıklamada. hükümet ortaklan arasında da
tarnşmalara neden olan Türk Ceza Yasası'nın
312. maddcsini irdeledi. Kanadoğlu, 312 ve _
Terörle Mücadele Yasasrnın da aralannda
bulunduğu bölücülük suçlanndan mahkûm
olanlann partide yönetime getirilrnelerinin
"tesadöF' olmadığını kaydetti. Kanadoğlu, bu
kişilerin görevlendirilmesini, HADEP'in
"ülkeyi bötane amacma yöneük büinçü şekikfc
öngörülmüş kadrolaşma" olarak değerlendirdi.
Anayasa Mahkemesi heyetine 17 Ocak'ta sözlü
açıklama yapan Kanadoğlu, hiçbir de\letin
ülkesı ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne
yönelen tehdidi"siyasi parti, demokratik siyasi
hayatm \
<
azgeçihnez unsurudur" diyerek göz
ardı edemeyeceğini vurguladı. HADEP
yöneticilenyle ilgili hükümleri kurulan ve
DGM'lerde süren da\-alan sıralayan Kanadoğlu,
HADEP'in yönetim kadrolan içerisinde "bo
kadar çok kişinin göreviendirihnesi devktin
ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykın
amaçlann eylem boyutuna ulaşmasmın \« parti
genel merkezinin znnnen ve fiilen geçit
vermeshıin açık kanrtı" olduğunu belirtti.
Abdullah Öcalan'ın, Türkiye'ye getirildikten
sonra sa%'cüarca yapılan sorgusunda, HADEP'e
kuruluşu sırasında 200 bin mark para yardımı
yaptıklan yönündeki sözlerine değinen
Kanadoğlu, bu para yardımuıın bile ayn bir
kapatma nedeni olduğuna işaret etti.
HADEP iddianamesi tamamlandr.
Parti, PKK'nin
siyasi organı
ADANA (AA) - Adana'da düzenlenen
operasyonlarda "bömcü örgüte yardun ve
yatakhkyaptıklan" iddiasıyla gözaltına alman
ve aralannda HADEP Adana ll Başkanı
Osman Fatih Şanh ile diğer yöneticilerin de
bulunduğu 29'u tutuklu 81 sanık hakkuıdaki
iddianame, DGM Cumhuriyet Savcüığı'nca
tamamlandı. Cumhuriyet Savcısı Haa
Mehmet Güdül tarafmdan hazırlanan
iddianamede, "bölücü örgüte üye olduklarT
iddiasıyla 39 sanık hakkmda 12 yıl 6'şar ay,
"bölücü örgüte yardnn ve yatakhk" yaptıklan
iddiasıyla 42 sanık hakkında da 3 yıl 9'ar ay
ağır hapis cezası istendi. İddianamede,
"HADEP'in PKK terör örgütünün siyasi
kuruluşu mahiyetinde faafiyet gösteren
ayTihkçı ve bötücü harekeüerin yoğunlaşoğı ve
odağt haüne geldiği bir siyasi parti olduğuna
dair bügjlere ulaşılmışnr" denildi.
IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com
Sema Pişkinsüt ve çok sayıda ka-
dın kurucunun yer aldığıToplumcu De-
mokratik Parti'nin (TDP) kuruluşu ba-
sındapekfazlayeralmadı. Hatta ba-
zı gazetelerde, parti tüzüğünde Se-
ma Pişkinsüt'e olağanüstü yetkiler
tanıyan hükümlerin yer aldığı yazıldı.
Sema Pişkinsüt ise dün yaptığı açık-
lamada bunun doğru olmadığını be-
lirtti: "TDP, birliderpartisi değildir ve
hiçbir zaman olmayacaktır. Kuruluş
gerekçelen'nden birisi, lider sultası-
na karşı olmaktır. TDP, bir ilke ve
program partisi olarak kurulmuştur
ve yoluna da bu doğrultuda devam
edecektir."
Solda yeni bir parti kurulması ne an-
lama geliyor? Bir anlayışa göre ku-
rulan her yeni parti, solda bölünme-
nin sürmesine yardımcı oluyor. Bu
görüş bir yönüyle doğru. Solda çok
sayıda partinin bulunması ve sol par-
tilerin seçimlerde başansız olması bu
düşünceye haklılık kazandırıyor. An-
cak, var olan sol partileri beğenme-
yen ve bu partileri desteklemeyen
çok fazla sayıda solcu ise uzun sü-
Solda Yeni Parti
redir bir arayış içinde. Bu partilerin dı-
şında bir partinin kurulmasını istiyor.
Erdal Inönü bir anlamda bu beklen-
tilere cevap verecekti. Süreç bu şe-
kilde gelişmedi, Inönü çekildi.
Sema Pişkinsüt ve arkadaşlarının
kurduğu parti bu arayış içinde gün-
deme geldi. Bu parti kurulurken bir
parti arayışı içindeki bazı çevreler,
Sema Pişkinsüt'ün acele ettiğini dü-
şündükleri için bu partinin kuruluşun-
dan uzak durdular. Bu uzak duruş
sürerse, solda başka yeni partiler de
gündeme gelebilir. Orneğin Ercan
Karakaş, Fikri Sağlar, Murat Kara-
yalçın, Tarhart Erdem, Yiğit Gülök-
süz, llhan Tekeli'nin aralarında bu-
lunduğu isimler de parti arayışlarını
devam ettiriyorlar. Ortaya nasıl bir
tablo çıkacağını da kimse kestiremi-
yor. Bu çevreler tek tek parti mi ku-
rar, hepsi bir ortak isim etrafında bir-
leşip tek bir parti mi kurariar, onu da
şimdiden bilmek çok zor.
•••
Sema Pişkinsüt'ün genel başkanı
olduğu TDP'nin kurucular listesine
bakıyorum. Çok sayıda kadın kuru-
cunun bulunması ilgimi çekti. Belki de
kadın ağırlıklı bir sol parti, önemlı ye-
ni bir yolun açılmasını sağlayabilir.
Kurucular arasında tanıdığım isimler
de var, hiç adını duymadıklarım da.
TDP'nin Kültür ve Sanat Kurulu üye-
lerinin çoğunu tanıyorum. Erdal Oz,
Zeynep Tanbay, Mehmet Güler-
yüz, Vecdi Sayar, Vedat Sakman,
Ustün Akmen, Günfer Karadeniz,
kişiliklerini, siyasi tutumlarını bildiğim
arkadaşlanm. Onlann sağduyulu yak-
laşımlarının tanığıyım. Diğer isimleri
çok tanıdığım söylenemez, kamu-
oyunda da fazla tanınmıyorlar.
Bu kadar bilinmeyen isim bir yönüy-
le handikap. Çünkü ne yapacaklan ko-
nusunda kamuoyunda bir anlayış he-
nüz oluşabilecek durumda değil. Bir
yönüyle ise avantaj. Çünkü bilinen
isimlere karşı da kamuoyunda ciddi
bir güvensizlik var. Bir parti, bilinen
eski siyasetçilerle kurulsa o zaman da
"Biz bunlan denedik" denebilirdi.
•••
Ben, solda yeni kurulan bu partiye
başaniar diliyorum. Bu girişimin sol-
da topaıianmaya engel olacağını da
düşünmüyorum. Çünkü kurulan her
örgüt. en azından toplumun bir kesi-
mınin daha örgütlenmesini sağlıyor.
Önemli olan, bu partiyi kuranlann bir-
likçi bir yaklaşım içinde olmalan. Sol-
da var olan ve birliğe uygun partiler-
le birlikte siyaset yapma iradesi or-
taya konursa sıkıntı yerine olumlu et-
kiler yaratabilir. Kurulacak her yeni
parti, eğer bölünme değil birlikama-
cına yönelik siyasetler geliştirirse iyi
sonuçlar yaratabilir.
Burada bir önemli nokta ise de-
mokrasi, insan haklan, özgüriükler
konusunda sağlam bir iradenin orta-
ya konması. Çünkü Türk solunun bir
kesimi, son dönemde katı milliyetçi-
liğin ve despotik devletçiliğin ideolo-
jiketkisi altınagirdi. Bu ise solun top-
lumdan daha da fazla kopmasına ne-
den oldu.
AB'ye yaklaşım, sol içinde tam an-
lamıyla birtartışma konusu. Statüko-
nun korunmasını isteyen güçler, so-
lun geleneksel antiemperyalist tavrı-
nı dar bir milliyetçilik aianına hapset-
meye çalışarak demokratikleşmeye
ve özgürlüklerin geliştirilmesine di-
reniyorlar. Demokrasi isteği, bu ül-
keyi bölmek ve etkisizleştirmek iste-
yen yabancıların, emekçilere düş-
manlık edenlerin bir projesi olarak
sunuluyor. Sol bu sunuştan etkileni-
yor. Bu defa demokrasi sanki solun
dışında bir talepmiş gibi algılanıyor.
TDP'nin demokrasi ve özgüriükler
konusunda tutarlı bir çizgi izleyece-
ğini umuyorum. Soldaki birlik ihtiyacını
diri tutacağını düşünüyorum. Başaniar
diliyorum.