23 Aralık 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 1 ŞUBAT 2002 CUMA HABERLER DMYADA BUGUIV ALİ StRMEN Tarzan Amerika'da Cocukluğumun düş dünyasının kahramanıydı Tar- zan. Eski yüzme şampiyonu, Johny Weismuller'in canlandırdığı bu yiğit beyaz adama özenen nara- larla kimbilir kaç çocuk, konu komşuyu yaz öğ- len uykulanndan uyandırmış, kimbilir kaç velet daldan dala atlarken, yeri öpüp dudağını patlat- mıştı. Tabii o zamanlar, yüzyıl başındaki pek ince In- giliz ırkçılığını sorgulayacak yaşta değildik; bü- yüklerimizin de pek sorguladıklarını sanmıyorum. Edgar Rice Burroughs'un cangılın ortasında- ki "üstün beyaz adam "ına hepimiz bayılırdık. Tarzan dizileri de iş yapınca, Hollyvvood yöne- ticileri, ormanların üstün beyaz adamını, kaldınp, beton, çelik ve cam cangılı New York'a getiriver- diler. Filmin adı "Tarzan New York'ta" idi. Nedendir bilmem Tayyip Erdoğan'ın ABD ge- zisi, bana bu filmi anımsattı. Burroughs'un mesajı gibi gizli mesajlar taşıdığı için mi acaba? Tayyip Bey, Türkiye'de iktidar olmak için Sam Amca'nın elini öpmek gerektiğini çok iyi anlamış. Gerçekten de Türkiye'deki siyasal Islamın iki kâbesi var. Birine yüz sürmek için hacca, öbürü- ne yüz sürmek için Atlantik ötesine gidiliyor. • • • Sam Amca uzaktan tek bir vücut olarak görü- nüyorsa da yaklaştıkça birden çok, zaman za- man birbırleriyle tam uyum içinde olmayan, ama yine de birlikte hareket eden parçacıklardan oluş- tuğu fark ediliyor. Tayyip Bey'in gezisini hazıriayanlar, bu gerçeği bir ölçüde fark etmişler. Musevi lobisini es geç- memişler. Tayyip Bey, geçmişte kalan söyleminde hoş sözlerle anmadığı Musevilerin Amerikan lobisine hoş görünmek üzere orada bir konuşma yaptı, hem de bu lobinin de etkisiyle, ABD'nin şu sırada tam desteğini kazanmış bulunan Sabra ve Şatilla Ka- sabı Ariel Şaron'un kırk bin askerinin Filistin top- raklannı işgale basladığı birdönemde... Tayyip Bey, partisinin, ABD'nin doğal müttefiki olduğunu, IMF'ye direnenleri üzüntüyle izledikle- rini de belirtti. Kendi doğa! müttefiki olarak da bir zamanlar Tür- kiye'de görev yapan ve siyasal Islamı iktidara ge- tirmek için büyük çaba harcayan CIA görevlisi Graham Fuller ile görüştü, Fuller'in yanında Mor- ton Abramowitz de vardı. Tayyip Bey, Kürtçe egitime de taraftardı. O ABD'nin ve Avrupa'nın her isteğine evet de- meye, bir zamanlar Katolik Kulübü olarak adlan- dırdığı AB üyeliğine de taraftardı. • • • Onun karşı olduğu, kendisinin de açıkladığı gi- bi Kemalizm'di. Bu da demokratik bir ülkede her- kesin hakkıydı. Tayyip Bey o cephedekilerin eski ABD gezileri- ni iyi incelemişti. Ama değişikliğin farkına varama- mıştı. 11 Eylülden sonra, bir zamanlar Erbakan'a "Türkiye'de laikliğin olması bize göre zorunluluk değil" diyen kişilerin söylemini bulmak güçtü. Tayyip Bey'in refakatçisi ve tercümanı, gezinin organizatörlerinden işadamı Cüneyt Zapsu'nun konumu da 11 Eylül sonrası ABD' sinde bir gaf oluşturmaktaydı. Çünkü Zapsu'nun Suudi ortağının, ABD'deki mallarına Usame bin Ladin ile olan ilişkisi yüzün- den el konmuştu. Üstelik Tayyip Bey, bülbül gibi şakırken, Ame- rikalı muhataplarını hiç de tatmin etmeyen yanrt- lar veriyordu. iran ve Irak ile ilgili sorulan, bütün komşularla iyi ilişkiler sürdürmek gibi yuvarlak bir yanıtla geçiştirmeye çalışırken Hamas'tan habe- ri olmadığını söylüyordu. Konustuğu adamlann, seslendiği seçmenden da- ha donanımlı olduğunun farkında değildi Tayyip Bey. Amerika seyahatinin en büyük amacı, Bushyö- netiminin desteğine sahip olduğu izlenimini Tür- kiye'de yaratıp, "Benim arkamda Sam Amca var, beni kimse tutamaz!" demekti. Olmadı. Tayyip Bey, yönetimden kimseyle konusama- dı, Bush'tan yüz bulamadı. Tarzan New York'ta filmi, ormanlann beyaz ada- mının yeni dünyadan eli boş ormanlara dönme- siyle mi sonuçlanıyordu acaba? Aradan çok yıllar geçmiş, şimdi anımsamıyorum. AB'nin yapamadığını yaptı Avustralya'da PKK yasaklandı ANKARA (Cumhu- riyetBürosu) - Avustral- ya, AB"nin göze alama- dığı karan alarak PKK ve Türkiye karşıtı terör örgütlerini yasakladı. Avustralya hükümeti. PKK ve yan kuruluşla- nnın mal varlıklannı da dondurma karan aldı. Avustralya Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamada. BM'nin 11 Eylül sonrasında tero- rizmle mücadele için aldığı kararlar doğrul- tusunda aralarında PKK'nin de bulundu- ğu terör örgütlerinin Avustralya'daki faali- yetlerinın yasaklanma- sı ve mal varhklannın dondurulmasının karar- laştınldığı bildirildi. Fa- aliyetleri yasaklanan ör- güt ve kişilerin isimle- ri iki liste halinde Avust- Talya Resmi Gazete- si'nde yayımlandı. ÜklisteElKaide.Usa- me binLadin ve Taleban ile bağlantısı olan kişi ve gruplan kapsarken ikinci listede aralannda PKK ve DHKP-C'nin de bulunduğu uluslara- rası alanda tanınan te- rör örgütleri sıralandı. Bu karar ile hükümetin, BM'nin 28 Eylül 2001 tarihinde terorizmin fi- nansal kaynaklannı ku- rutmak amacıyla aldığı 1373 sayılı karan çer- çevesinde yükümlülü- ğünü yerine getirdiğini kaydeden yetküiler, "Bu kararla teröristlerin fî- nansalcennetiohnayaca- ğımıngarantiediyoruz'' diye konuştular. Düzen- lemeyle, aralannda PKK ve yan kuruluşlannın da yer aldığı terörlistelerin- deki kişi ve gruplar adı- na para toplama ve ser- maye sağlama faaliyet- leri yasaklanıyor. Fransız Senatör Michel Pelchat: Cumhuriyetin ulusal dili olur. Cumhuriyet, cemaatçiliği reddeder Kürtçe eğitim ayrılıkçılıktırAYHAN ŞtMŞEK ANKARA - Fransız Senatör Mic- hel Pekhat, Türkiye'nin Kürtçe eği- tim konusundaki endişelerini anlaşı- lır bulduklarını belirterek "Biz de Fransa'da benzer kaygdan yaşadık. Yerel düierde eğitim aynnkçıhğı güç- lendirebiür. Oysa ki cumhuriyetin ru- bu ve manöğu toplumun farkh unsur- lannı büieştirmeyi öngörür. Cumbu- riyetin ulusal dili olur" dedi. Türkiye-Fransa Parlamentolarara- sı Dostluk Grubu Başkanı Senatör Michel Pelchat, bir grup gazeteciyi ka- bul ederek ikili ilişkiler ve son geliş- meler hakkuıda değerlendirmelerde bulundu. Türkiye ile Fransa arasuıda büyük sorun yaratan sözde Ermeni soyktn- • AB'nin terör listesi konusunda Fransa'nın Türkiye'ye destek verdiğini kaydeden Pelchat, "Ancak AB içinde farklı görüşler var ve kararlar oybirliği ile alınmak zorunda. PKK ve diğer örgütler bizim önerimize karşın listeye alınmadı" dedi. mı yasasuu engellemek için arkadaş- lanyla büyük çaba gösterdiklerini an- cak başansız olduklannı anlatan Pelc- hat, sözlerini şöyle sürdürdü: "Bunun bir nedeni Cumhurbaşka- m ve Başbakan'ın a>n partilenkn ol- nıalan ve uyıunun sağîanamamasıy- dL Senatodaki birçok kişinin Türki- ye hakkında yanlış fiküiere sahibi ol- ması da bizim elimia güçsüzleştirdi. Belki de en önenıBsi, yerel seçimler ve Ermeni diasporasmın girişimleriokhı.'" Senatör Pelchat, Fransa ve Türki- ye arasındaki köklü tarihsel geçmişe işaret ederken Fransız hükümeunin gö- rüşlerini yansıtmayan bu karann, ıliş- kilerin önünde engel olmaması ge- rektiğini vurguladı. Pelchafnın, AB ile anadilde eğitim ve terör konulann- da değerlendirmeleri şöyle: Kürtçeeğitim kaygta anlaşılır: Fran- sa'da, bizim de yerel dillerin öğretil- mesi ya da bu dillerde eğitim konu- sunda endişelerimiz oldu, bunlar sü- rüyor. Biliyorsunuz, cumhuriyet reji- minde uzunca bir süre okullarda ye- rel dillerde eğitim yasak kaldı. Bunu anlamak için cumhuriyetin ruhunu ve mantığını kavramak gerekiyor. Cumhuriyet, her şeyden önce cema- atçiliği reddeder. Farklı dinsel ve dil- sel cemaat mensuplannın cumhuriyet çatısı alhnda bir arada daha güzel bir yaşam sürmesıni vaat eder. Bütün farklı unsurlann bu çatı altında enteg- rasyonunu öngörür. Dolayısıyla, okul- larda anadillerde eğitim talebine ay- nlıkçıhğı güçlendirir gözüyle bakıla- biliyor. Bu cemaatçiliktir, cumhuriye- tin ruhuna aykındır, diye düşünülü- yor. Gözden kaçınlmaması gereken bir gerçek daha var, cumhuriyet sa- dece kurumsal bir düzenleme değil- dir. Sadece ortak. yani ulusal yasama, yargı ya da savunmadan ibaret değil- dir. Cumhuriyetin ulusal kültürü, ulu- sal dili olur. Şimdi bizde de bu konu- da farklı görüşler var. Korsika'da çok geniş bir otonomi sağlandı ancak tar- tışmalar sürüyor. Dolayısıyla Türki- ye'nin de bazı çekincelerinin ohnası anlaşüabilir. PKK, AB terör hstesine atanmah: Fransa, terör örgütleri listesi konu- sunda Türkiye'ye destek veriyor. An- cak AB içinde farklı görüşler var, bu- na karşın kararlar oybirliği ile alın- mak zorunda. Bu sanınm sizde pek fark edilmiyor. AB genelde homo- jen, bütün bir birlik olarak görülüyor, bu doğru değil. Dahası bu konularda üyeler arasında ortak bir hukuki çer- çeve ve anlayış da mevcut değil. PKK ve diğer Türkiye karşıtı terör örgüt- leri, bizim önerilerimize karşın liste- ye alınmadı. Bu konuda çabalanmız İspanya Dönem Başkanlığı'nda sürecek. A. nkara Cebeci Asri MezarbğTndaki gönıütü başmdaki törende konuşan CHP Genel Sekreteri Önder Sav, "Tetik çeken parmaklara, bomba koyan eDere hükmeden güçler yakalanamadı. _- Cinayetler aydınlanmadı. Bizkrin göre\i bu hükmeden güçlere ulaşıhncav'a kadar uğraşumzı sürdürmek'* dedi. (Fotoğraf: KEREM GEZER) Prof. MuammerAksoy anıldıANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Prof. Muammer Aksoy, 12. ölüm yıldönümünde özlemle anıldı. CHP Genel Sekreteri Önder Sav, tetik çeken parmaklara hükmeden güç- lerin yakalanamadığını belirterek "*Bizfcrin görevi bu güçlere ulaşıhncaya kadar ugraşı- mızı sürdürmek" dedi. Aksoy'un Cebeci Asri Mezarhğı'ndakı gö- mütü başuıda düzenlenen törene aralannda Türk Hukuk Kurumu Başkanı YektaGüngör Ozden, Yenimahalle Belediye Başkanı 1un- cer Alemdaroğlu, Prof. Alpaslan Işıkh'nın da bulunduğu Aksoy'un dostlan, hukukçular ve gazeteciler katıldı. CHP Genel Sekreten Ön- der Sav burada yaptığı konuşmada, Muam- mer Aksoy'u her geçen yıl daha büyük bir öz- lemle aradıklannı belirtti. "Aradanl2yılgeç- mesine karşuı Muammer Aksoy'u unutma- dık, unutturmadık" diyen Sav, Aksoy'un bir insanın ömrüne zor sığacak çahşmalan ve mü- cadelesinin örnek olacağını söyledi. Ankara Barosu Başkanı Sadık Erdoğan. Muammer Aksoy'a şöyle seslendi: u U1ke o denli yokuzluklara bulaşmış ki o donemde başlatüğın savaş hâlâ de\am edi- yor. Bir orduya bedel adam, hoşça kaL." Atatürkçü Düşünce Derneğı (ADD) Genel Başkanı HaKl İbrahim Şahin. Aksoy'un, dış ve iç ihanet odaklannıntetikçileri tarafmdan öldürüldüğunü vurguladı. Eski Italyan Başbakanı, Abdullah Öcalan'a hâlâ terörist diyemiyor D'Alema'ınn w i oyunu NİLGÜN CERRAHOĞLU ROMA - "Öcalan vakasına iKş- kin olarakMarco Ansaldo imzasıy- la>a> ımlananlarsarih değüdir. Hü- kümetona>ıvla Öcalan'ın İtalya'ya gelmiş olduğunu düşünmek abes- tir. Siyasi fîkirierinden ötürü Öca- lan'ın yaşamsal tehdit ve baskı al- tında olduğu. iltica aravişına girdi- ği herkesin malutnuydu. Başkanh- ğını yapmış oktuğum hükümet, baş- tan sona konuva uişkin ulusal ve uluslararası nonnlar çerçevesindc hareket etmiştir." Eski Italyan Başbakanı Massimo D'Atema'nın "Top Secret: Öcalan Vakası" adlıkitaptayer alan iddiala- ra verdiği yanıt. özetle bundan iba- ret. "RepubbBca" gazetesinden Mar- co Ansaldo ünzasını taşıyan kitap, Öcalan'ın Roma'ya ayak bastığı an- dan itibaren ileri sürülen iddialan so- mutlaştınyor: D'Alema'nm işba- şında olduğu 12 Kasım 1998'de Apo'nun "siyasi fltka" talebiyle Ro- ma'ya "başbakanuı bilgisi \e ona\ı dahilinde" geldiğini söylüyor. Iddialaruı arkasındaki gerçeği üç yıl süren bir gazetecilik çalışmasıy- la aydınlatan Ansaldo'ya eski baş- bakanın verdıği yanıt sadece "Sa- rih değil!" demekten ibaret. D"Ale- ma, Ansaldo'yu "Şanm ağız tevü edhor". Esastan ''y^lanlamrjvr" > a da ^«lanlayamryor". "Repubbli- ca"nın tam savfa ayırdığı skandala, "sarihohnavan" birmektupla cevap veriyor Massimo D'Alema. Eski Italyan Başbakanı'nın "Re- pubblica''ya yazdığı cevapta en çar- pıcı husus. Öcalan hakkında asla "terörist ya da terör örgütü Bderi" sıfatlannı kullanmaması. O dönemde iki buçuk ay bo>am- ca Apo'nun Italj'a serüvenini ben de izledim. Yazdığım ilk yazılardanbi- ri "Apo Niye Roma'yı Seçti?" (16.11.1998) başlığını taşıyor. şu soruya cevap anyordu: "İtahan hü- kümethie önceden, el altından pa- zarhk mı ederek gekli?_~ Aynı dönemde muhalefette olan. bugünün başbakan yardımcısı sağ- cı lider Gianfranco Fini'nin söyle- dikleri: "Açıklık kazanması gere- ken ilk nokta şu: Apo. İtahan top- raklanna ayak basarken polis tara- nndankazara' raıhıtuklandı? Yok- sa İtaKanotoriteleri ileönceden kur- duğu temaslar üzerine mi gekti?." Ve Apo'nun sözleri... "Benida- vetedenparlamenterierin hükümet- teki kişilerle ihşldleri vardL" Ansaldo da özetle bunlan söylü- yor kitabında. Apo'nun -Dışişleri Bakanı Dinihariç- başta D'Alema. ttalyan hükümeti onayıyla Roma'ya geldiğini, dönemin başbakanının te- rörist liderı -Türkiye değilse Al- manya'ya iade ederek- bu işten sıy- nlmayı düşündüğünü; ancak Anka- ra ve VV'ashington'ın baskısıyla Apo'yu Italya'dan uzaklaştırmak zorunda kaldığını anlatıyor. Geri dönüp baktığımızda Ansal- do'nun saptamalan ile o dönemde Italyan solu ve sağında yapılan be- yan ve kuşkular yerli yerine oturu- yor. Ancak bu bir skandal. Skan- dal. çünkü eski Italyan Başbaka- nı'nin yalnız Italyan kamuoyunu al- datmakla kalmayıp Türkiye, Al- manya, ABD dahil tüm müttefıkler nezdinde "iküi ovnnu" açığa çıkı- yor. Sol eğilimli "Manifesto" gazete- si, nitekim "Bumesefe İtaKandışpo- litika&ınınenkara sayfalanndan bi- ridir" diyor. Sağda "D Giornak" gazetesi "Biriyalan söylüyor!" baş- lığını kullanıyor. Bassavcı sabih Kanadoğlu: HADEP ülkeyi bölmek için kadrolaştı ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) - Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Anayasa Mahkemesi heyetine yaptığı sözhı açıklamada. hükümet ortaklan arasında da tarnşmalara neden olan Türk Ceza Yasası'nın 312. maddcsini irdeledi. Kanadoğlu, 312 ve _ Terörle Mücadele Yasasrnın da aralannda bulunduğu bölücülük suçlanndan mahkûm olanlann partide yönetime getirilrnelerinin "tesadöF' olmadığını kaydetti. Kanadoğlu, bu kişilerin görevlendirilmesini, HADEP'in "ülkeyi bötane amacma yöneük büinçü şekikfc öngörülmüş kadrolaşma" olarak değerlendirdi. Anayasa Mahkemesi heyetine 17 Ocak'ta sözlü açıklama yapan Kanadoğlu, hiçbir de\letin ülkesı ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne yönelen tehdidi"siyasi parti, demokratik siyasi hayatm \ < azgeçihnez unsurudur" diyerek göz ardı edemeyeceğini vurguladı. HADEP yöneticilenyle ilgili hükümleri kurulan ve DGM'lerde süren da\-alan sıralayan Kanadoğlu, HADEP'in yönetim kadrolan içerisinde "bo kadar çok kişinin göreviendirihnesi devktin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne aykın amaçlann eylem boyutuna ulaşmasmın \« parti genel merkezinin znnnen ve fiilen geçit vermeshıin açık kanrtı" olduğunu belirtti. Abdullah Öcalan'ın, Türkiye'ye getirildikten sonra sa%'cüarca yapılan sorgusunda, HADEP'e kuruluşu sırasında 200 bin mark para yardımı yaptıklan yönündeki sözlerine değinen Kanadoğlu, bu para yardımuıın bile ayn bir kapatma nedeni olduğuna işaret etti. HADEP iddianamesi tamamlandr. Parti, PKK'nin siyasi organı ADANA (AA) - Adana'da düzenlenen operasyonlarda "bömcü örgüte yardun ve yatakhkyaptıklan" iddiasıyla gözaltına alman ve aralannda HADEP Adana ll Başkanı Osman Fatih Şanh ile diğer yöneticilerin de bulunduğu 29'u tutuklu 81 sanık hakkuıdaki iddianame, DGM Cumhuriyet Savcüığı'nca tamamlandı. Cumhuriyet Savcısı Haa Mehmet Güdül tarafmdan hazırlanan iddianamede, "bölücü örgüte üye olduklarT iddiasıyla 39 sanık hakkmda 12 yıl 6'şar ay, "bölücü örgüte yardnn ve yatakhk" yaptıklan iddiasıyla 42 sanık hakkında da 3 yıl 9'ar ay ağır hapis cezası istendi. İddianamede, "HADEP'in PKK terör örgütünün siyasi kuruluşu mahiyetinde faafiyet gösteren ayTihkçı ve bötücü harekeüerin yoğunlaşoğı ve odağt haüne geldiği bir siyasi parti olduğuna dair bügjlere ulaşılmışnr" denildi. IR NOKTASI /ORAL ÇALIŞLAR oralcalislar@yahoo.com Sema Pişkinsüt ve çok sayıda ka- dın kurucunun yer aldığıToplumcu De- mokratik Parti'nin (TDP) kuruluşu ba- sındapekfazlayeralmadı. Hatta ba- zı gazetelerde, parti tüzüğünde Se- ma Pişkinsüt'e olağanüstü yetkiler tanıyan hükümlerin yer aldığı yazıldı. Sema Pişkinsüt ise dün yaptığı açık- lamada bunun doğru olmadığını be- lirtti: "TDP, birliderpartisi değildir ve hiçbir zaman olmayacaktır. Kuruluş gerekçelen'nden birisi, lider sultası- na karşı olmaktır. TDP, bir ilke ve program partisi olarak kurulmuştur ve yoluna da bu doğrultuda devam edecektir." Solda yeni bir parti kurulması ne an- lama geliyor? Bir anlayışa göre ku- rulan her yeni parti, solda bölünme- nin sürmesine yardımcı oluyor. Bu görüş bir yönüyle doğru. Solda çok sayıda partinin bulunması ve sol par- tilerin seçimlerde başansız olması bu düşünceye haklılık kazandırıyor. An- cak, var olan sol partileri beğenme- yen ve bu partileri desteklemeyen çok fazla sayıda solcu ise uzun sü- Solda Yeni Parti redir bir arayış içinde. Bu partilerin dı- şında bir partinin kurulmasını istiyor. Erdal Inönü bir anlamda bu beklen- tilere cevap verecekti. Süreç bu şe- kilde gelişmedi, Inönü çekildi. Sema Pişkinsüt ve arkadaşlarının kurduğu parti bu arayış içinde gün- deme geldi. Bu parti kurulurken bir parti arayışı içindeki bazı çevreler, Sema Pişkinsüt'ün acele ettiğini dü- şündükleri için bu partinin kuruluşun- dan uzak durdular. Bu uzak duruş sürerse, solda başka yeni partiler de gündeme gelebilir. Orneğin Ercan Karakaş, Fikri Sağlar, Murat Kara- yalçın, Tarhart Erdem, Yiğit Gülök- süz, llhan Tekeli'nin aralarında bu- lunduğu isimler de parti arayışlarını devam ettiriyorlar. Ortaya nasıl bir tablo çıkacağını da kimse kestiremi- yor. Bu çevreler tek tek parti mi ku- rar, hepsi bir ortak isim etrafında bir- leşip tek bir parti mi kurariar, onu da şimdiden bilmek çok zor. ••• Sema Pişkinsüt'ün genel başkanı olduğu TDP'nin kurucular listesine bakıyorum. Çok sayıda kadın kuru- cunun bulunması ilgimi çekti. Belki de kadın ağırlıklı bir sol parti, önemlı ye- ni bir yolun açılmasını sağlayabilir. Kurucular arasında tanıdığım isimler de var, hiç adını duymadıklarım da. TDP'nin Kültür ve Sanat Kurulu üye- lerinin çoğunu tanıyorum. Erdal Oz, Zeynep Tanbay, Mehmet Güler- yüz, Vecdi Sayar, Vedat Sakman, Ustün Akmen, Günfer Karadeniz, kişiliklerini, siyasi tutumlarını bildiğim arkadaşlanm. Onlann sağduyulu yak- laşımlarının tanığıyım. Diğer isimleri çok tanıdığım söylenemez, kamu- oyunda da fazla tanınmıyorlar. Bu kadar bilinmeyen isim bir yönüy- le handikap. Çünkü ne yapacaklan ko- nusunda kamuoyunda bir anlayış he- nüz oluşabilecek durumda değil. Bir yönüyle ise avantaj. Çünkü bilinen isimlere karşı da kamuoyunda ciddi bir güvensizlik var. Bir parti, bilinen eski siyasetçilerle kurulsa o zaman da "Biz bunlan denedik" denebilirdi. ••• Ben, solda yeni kurulan bu partiye başaniar diliyorum. Bu girişimin sol- da topaıianmaya engel olacağını da düşünmüyorum. Çünkü kurulan her örgüt. en azından toplumun bir kesi- mınin daha örgütlenmesini sağlıyor. Önemli olan, bu partiyi kuranlann bir- likçi bir yaklaşım içinde olmalan. Sol- da var olan ve birliğe uygun partiler- le birlikte siyaset yapma iradesi or- taya konursa sıkıntı yerine olumlu et- kiler yaratabilir. Kurulacak her yeni parti, eğer bölünme değil birlikama- cına yönelik siyasetler geliştirirse iyi sonuçlar yaratabilir. Burada bir önemli nokta ise de- mokrasi, insan haklan, özgüriükler konusunda sağlam bir iradenin orta- ya konması. Çünkü Türk solunun bir kesimi, son dönemde katı milliyetçi- liğin ve despotik devletçiliğin ideolo- jiketkisi altınagirdi. Bu ise solun top- lumdan daha da fazla kopmasına ne- den oldu. AB'ye yaklaşım, sol içinde tam an- lamıyla birtartışma konusu. Statüko- nun korunmasını isteyen güçler, so- lun geleneksel antiemperyalist tavrı- nı dar bir milliyetçilik aianına hapset- meye çalışarak demokratikleşmeye ve özgürlüklerin geliştirilmesine di- reniyorlar. Demokrasi isteği, bu ül- keyi bölmek ve etkisizleştirmek iste- yen yabancıların, emekçilere düş- manlık edenlerin bir projesi olarak sunuluyor. Sol bu sunuştan etkileni- yor. Bu defa demokrasi sanki solun dışında bir talepmiş gibi algılanıyor. TDP'nin demokrasi ve özgüriükler konusunda tutarlı bir çizgi izleyece- ğini umuyorum. Soldaki birlik ihtiyacını diri tutacağını düşünüyorum. Başaniar diliyorum.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle