Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2025
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SAYFA CUMHURİYET 21 ARALIK 2002 CUMARTESİ
DIZI
Osmanlı Imparatorluğu 9
nun arşivinde
bulunan bazı bilgi ve belgeler, Türkmenlerin
kabilelerine karıştığını ispatlamaktadır
Aleviliği benimsemedi
rürkler, İslamiyeti, doğuşundan yaklaşık
300 yıl sonra Türkistan'ı fethe gelen
Arap ordulan ile tanımışlardır.
Bu fethe çok direnmişler, sonuçta da çok kan
dökülmüştür. Kabul ettiklerinde ise îslam
içindeki Emevi Müslümanlığını değil,
ehlibeyt yandaşlığını seçmişlerdir. Orta
Asya'da, Yusuf Hemedani, Ahmet Yesevi,
Lokman Parende ve Hacı Bektaş Veli
islamiyeti Türk sufiliği ile bütünleştirmişlerdir.
islamiyeti Türkçe konuşturmuşlardır. CEMAL ŞENER
evilerîn
tnik
A levilik bir dinsel aynmdır. Is-
/ l lamiyetin farklı bir yorum bi-
/ J . çimidir. Nasıl ki Hıristiyan-
lıkta, Musevilikte farklı yorumlar
var ise, son tektannlı din olarak ka-
bul edilen tslamiyet içinde de farklı
yorumlann olması bir kaçınılmaz-
lıktır. Din sosyolojisi açısından ba-
kıldığında, Islamiyetin Hanefi. Şa-
fıi, Şii yorumunu nasıl ki kabul eden
Türk'e, Kürt'e, Çerkez'e, Gürcü'ye,
Arap'a rastlamak olası ise Aleviliği
de kabul eden Türk'e, Kürt'e, Arna-
vut'a, Arap'a rastlamak olasıdır.
Ama sosyolojik olarak bu olası-
lıklar olmasına karşın tarihsel olarak
dunım daha farklı gelişmiştir. Örne-
ğin; sosyolojik olarak mümkün olma-
sına karşın tarihsel olarak nerede ise
Çerkez veya Gürcü Aleviye rastlamak
olası değildir. Aleviliğin etnik kim-
liği ile Alevilerin etnik kimliği teri-
mi farklıdır. Aleviliğin etnik kimli-
ği demek daha farklı bir anlam içe-
rir. Burada söz konusu edilen, Tür-
kiye'de yaşayan Alevilerin etnik kim-
liğinin ne olduğudur. Daha doğrusu
Alevi olup Kürtçe ya da Zazaca ko-
nuşan Alevilerin ısrarla kendilerini
Türk olarak ifade etmelerinin sebe-
bi nedir
0
Amaç bunu irdelemek. Ger-
çeği bulmaktır.
Ehlibeyt yandaşlığı
Türkler, İslamiyeti, doğuşundan
yaklaşık 300 yıl sonra Türkistan'ı
fethe gelen Arap ordulan ile tanı-
mışlardır. Bu fethe çok direnmişler,
sonuçta da çok kan dökülmüştür. Ka-
bul ettiklerinde ise Islam içindeki
Emevi Müslümanlığını değil, ehlibeyt
yandaşlığını seçmişlerdir.
İslamlyet ve Türk suflllğl
Orta Asya'da, Yusuf Hemedani
Ahmet Yesevi, Lokman Parende ve
Hacı Bektaş VeB İslamiyeti Türk su-
filiği ile bütünleştirmişlerdir. isla-
miyeti Türkçe konuşturmuşlardır.
Anayurttan Anadolu'ya bu maya
Yesevi dervişleri ile gelmiştir. Ana-
dolu'da kurulan birçok beyliğin ve Os-
manlı'nın kuruluşunda bu maya var-
dır. Osmanlı'da yönetime dönme-
devşirme kuşağının hâkim olmasına
dek bu dunım böyle devam etmiştir.
Kürtçe ya da Zazaca konuşan Ale-
vilerin ortaya çıkması, Kürtlerin ve-
A nayurttan Anadolu'ya bu maya Yesevi
/\ dervişleri ile gelmiştir. Anadolu'da
/ l kurulan birçok beyliğin ve
Osmanlı'nın kuruluşunda bu maya vardır.
Osmanlı'da yönetime dönme-devşirme
kuşağının hâkim ohnasına dek bu durum
böyle devam etmiştir. Kürtçe ya da Zazaca
konuşan Alevilerin ortaya çıkması, Kürtlerin
veya Zazalarm Aleviliği benimsemesi sonucu
oluşmamıştır. Bu olasılık din sosyolojisi
açısından mümkün değildir.
ti bu bölgelerin valilerini atarmış. O
yıllarda bugünkü Güneydoğu Ana-
dolu'ya Türkmenler egemenmiş. O
bölgeyi Osmanlı Kürtleştirmiş.
ya Zazalarm Aleviliği benimsemesi
sonucu oluşmamıştır. Bu olasılık din
sosyolojisi açısından mümkün ol-
masına karşın Osmanlı tarihinin ge-
lişim seyri açısından mümkün gö-
zükmüyor. Kürtlerin Aleviliği be-
nimsemesini iddia etmek Osmanlı
tarihini bibnemektir. Çünkü Osman-
lı; Fatih döneminde başlayan, Yavuz
ve Kanuni döneminde daha yoğun-
laşan bir ölçüde Türkmen karşıtıdır.
Türkmenler de Alevi olmalan nede-
niyle Alevi karşıtıdır. Kürtler ise o yıl-
larda Osmanlı tarafından korunan,
kollanan, adeta Osmanlı'nın vunıcu
gücüdür.
1516-1517 Çaldıran Savaşı'na dek
Erzincan, Erzurum, Diyarbakır va-
lileri Erdebil Dergâhı tarafından ata-
nırmış. Yani Türkmen Safevi Devle-
Aleviler
evrensel
banş ve
kardeşlik
hakkındaki
görüşlerini
hemen her
toplantida
dile
getirmeye
özen
göstermek
tedir.Bu
hoşgörünü
nalünda
tarihsel
getişiminde
rolü vardır.
BtR MÎLLETtN DÎĞERlNl ASlMlLE ETMESÎ ÎÇÎN NÜFUS ÇOĞUNLUĞUNUN ÖNEMl YOKTUR
Toplumlar birbirini etkiliyor
T\
osyolojik bir kural vardır; "Her milliyet
farkı dtl farkını gerektirse de her dil farkı
miDiyetfarkınıgerektinnez''. Bukuraldan
yapılacak çıkarsama, her dil farkının milliyet far-
kı olmadığıdır. Bir milliyet tarihsel gel-gitlerde
farklı dilleri kullanabilir. Çoğu kez aynı dine
mensup iki millet yan yana yaşadığı zaman bun-
lardan biri diğerini etkiler, asimile edebilir ve
onu temsil eder. Bunun tarihte sayısız öraekleri
vardır. Ama bu ikili ilişkide yerli olan sonra ge-
leni etkiler diye bir önşart yoktur. Tersi de olabi-
lir. Bu yaşanan konj onktüre, tarihsel
ve sosyolojik değişkenlere göre ye-
niden yapılanır.
Klasik bir örnektir; Fransa'da eski
çağlarda Goluva adlı bir millet yaşar-
mış. Bu Fransa'nın antik toplumlann-
dandır. Sonra Romalılar burayı fethe-
derler. Daha sonra Fransa'da Goluva
milleti ile oraya sonradan yerleşen
Latinler birlikte yaşamaya başlarlar.
Bu birlikte yaşama sonucunda La-
tinler, Goluvalılan etkilerler. Asimi-
le ederler. Latinliler süreç içinde Go- ^ ^ ~ ^ ~ ~
luvalılann dilini etkiler ve kendi dilleri Goluva
dili yerine geçer. Goluvalılar Latinleşirler. Latin-
ce konuşurlar. Böylece sonradan gelen Latinler,
yerli halk olan Goluvalılan nüfuslan daha çok ol-
masına rağmen asimile ederler.
Ortaçağ'da Fransa yeniden bir fetih olayı ile kar-
şı karşıya kalır. Bu sırada Fransa'da Franklar ya-
şıyordu. Ilk fetihte fethedenler, yerlileri asimile
etmişti. Bu sefer tersi oldu. Yerliler fethedenleri
etkiledi, asimile ettiler. Fransa'ya ait olan yeni La-
tince, Cermencevi ortadan kaldırdı. Fransa'nın
ve Franklann dili oldu. Cermenlerin dili Latin-
ceoldu. CermenlerFranklaştılar. Sosyolojidegös-
terilen bu klasik örneklerden de görüldüğü gibi
bir milletin diğerini asimile etmesi için nüfusun
azlığına çokluğuna bakümıyor. Fethedene ve fet-
hedilene öncelik verilemiyor. Böyle bir kural
yok. Bazen işgal eden, edileni asimile ediyor.
Bazen de işgal edilen yerli, işgal edeni asimile
edebiliyor. Bunun kesinliğini ifade eden bir sos-
yal yasa yoktur. Örneğin; Batı Roma împarator-
luğu kendi dilini Italya'ya, Fransa'ya, Ispan-
1
oplumlann birbirini etkilemesi, karşılıklı
asimile etmesi olasıdır. Burada azmlığın
çoğunluğu veya çoğunluğun azınlığı
asimile etmesi diye bir önkoşul yoktur. Bu
önkoşul fetih yapan ve fethi yapılana göre
değişebiliyor. Durum tamamen olayın olageldiğ
özgün şartlara, konjonktüre bağlı olarak
seyrediyor. Bu konuda bir toplumsal yasa yoktur.
ya'ya, Portekiz'e kabul ettirmiştir. Doğu Roma
împaratorluğu ise işgal ettiği Yunanlılann etki-
sinde kalıp asimile ohnuş ve dilini kabul etmiş,
Yunanlılaşmıştır. Yine Araplar; Mısır'da Arap-
çayı yerli halka kabul ettirmişlerdir. Ama aym şe-
yi işgal ettikleri Iran'da, Türkistan'da, Çin'de ya-
pamamışlardır.
Eski Türkler de dindaşlan olan çeşitli millet-
ler tarafından asimile olmuştur. Hazar Türkleri,
Museviliği kabul ettikten sonra Yahudileştiler.
Kuman Türkleri Hıristiyan milletler tarafindan
asimile oldu. Budha dinıni kabul eden Türkler,
Moğollar ve Tibetliler tarafından asimile oldu-
lar. Ulah, Bulgar ve Macar devletlerinin kurucu-
lan Türkler olduğu halde süreç içinde asimile ol-
dular. Bulgarlaştılar veya Macarlaştılar.
BabürHan ile birlikte Hindıstan'a giden Türk-
menler dillerini unuttu. Hintlileştiler. Urduca ve
Hintçe kendi dilleri yerine geçti. Hatta Urduca
konuşan Müslüman bir Flint milleti oluştu. Ku-
zey Afrika'yı işgal eden Türkler, süreç içinde
Mısır'da, Fas'ta, Tunus'ta, Cezayir'de dillerini
^__^^ unuttu, Araplaştılar. Arapça Türkçe-
nin yerini aldı.
Güneydoğu Anadolu'da Türkler,
bir yanda Kürtler ile diğer yanda
Araplar ile komşu olarak yaşıyorlar.
Arap şehirlerine giden Türkler etki-
leniyorlar ve Araplaşıyorlar. Ama
çölde Araplarla birlikte konar-göçer
yaşayan Türkler, Araplardan şehirde-
ki kadar etkilenmiyorlar.
Fransa'dan başlayıp ülkemizde son
verdiğimiz tarihsel ve sosyolojik ör-
neklerden görüldüğü gibi toplumla-
nn birbirini etkilemesi, karşılıklı asimile etmesi
olasıdır. Burada azınlığın çoğunluğu veya ço-
ğunluğun azınlığı asimile etmesi diye bir önko-
şul yoktur. Bu önkoşul fetih yapan ve fethi yapı-
lana göre de değişebiliyor. Durum tamamen ola-
yın olageldiği özgün şartlara, konjonktüre bağlı
olarak seyrediyor. Bu konuda bir toplumsal ya-
sa yoktur. Konması da uygun değildir. Filanca top-
lum asimile olur ama falanca olamaz denemez.
A aşireti Kürtleşir ama B aşireti Kürtleşemez
denemez. Denirse komik duruma düşülür.
Avcıoğlu nun tespltl
Bakm konu ile ilgıli "Türklerin
Tarihi* ve "MiffiKurtuluşTarihrki-
taplannın yazan, değerli araştırma-
cı Doğan Avcıoğlu ne yazıyor:
"Güneydoğu Anadolu, Safevflerin
elinde kalsa idi Türkçe orada rakip-
siz bir dil olurdu. Bölge Türkleşirdi
Osmanh'da bu ters oldu. Şah İsma-
U'in peşindeki Kızılbaş Türkmene
karşı Osmanh, çoğu Sünni ve Şafî
olan Kürt beylerini tutnnıştur."
Orta Anadolu'da yaşayan Türk-
menler. Osmanlı zulmünden canla-
nnı kurtarmak için kuş uçmaz, ker-
van geçmez dağ başlanna kaçmışlar-
dır. Çünkü Osmanlf nın gözünde
Türkmen potansiyel suçlu idi. Bakm
Osmanlı'nın sürgün politikası ile il-
gili iktısat tarihçisi Ord. Prof. Dr.
Ömer Lütfi Barkan nasıl bir tespit
yapmış: "Osmanlı İmparatorlu-
ğu'nda çeşitli tarihlerde iskân amacı
ile vs. sürgün edilen Idtlenin çoğunu
adi suçlular teşkil ediyordu. Kızübaş-
hk da bu adi suçlar arasında sayıbp
sürgün nedeni oluyor."
osmanlı arşlvl
Osmanlı arşivi Ord. Prof. Dr. Bar-
kan'ın tespitini doğrulayacak binler-
ce belge ile doludur. Bu yıllarda Türk-
men ve Alevi olmak sürgün ve "kat-
li vacip" nedeni oluştururken Kürtler
imtiyazlı toplumsal kesimi oluşturu-
yor. Kürtlerin böyle bir durumda Ale-
viliği benimsemeleri olasılık dışıdır.
Bırakalım Kürtlerin Aleviliği benim-
semesini, iktidar mezhebi olduğu hal-
de daha ılımlı tslamı temsil eden Ha-
nefıliği bile Kürtler benimsememiş-
lerdir. Kürt olup Hanefi olan azınlık
kesim ise Kürtleşen Türkmenlerdir.
Kendinden biraz daha liberal bir Is-
lam yanlısı olan Hanefiliği bile be-
nimsemekte zorlanan Şafi Kürt an-
layışın Aleviliği benimsediğini iddia
etmek ne denli gerçeği ifade edebi-
lir? Işte Doğan Avcıoğlu'nun tespi-
ti: "Osmanlı, Kürdistan adını verdi-
ği bölgede devletin temel dayanağı
olan tunar sistemini uygulamaz. Dev-
letin yönetimini bölgede, yönetimin
babadan oğula geçtigi Kürt beyleri-
ne bırakır. Bölgede bulunan Türk-
menlerin önemli bir bölümü dillerini
unutur ve Kürt kabilelerine kanşır."
Osmanlı polltllcası
Avcıoğlu'nun tespit yaptığı yıllar
1550'li yıllardır. Bu yıllarda o bölge-
de Türkmenler Kürt kabilelerine ka-
nşınca birkaç jenerasyon sonra ta-
mamen dillerini unutup Kürtleşebi-
ürler. Nitekim Orta Asya'dan gelen
bazı Türkmen aşiretleri, uzun yıllar
sonra bölgede Kürtleşmişlerdir. Ka-
rakeçili Aşireti, Türkan Aşireti vs.
Işte Alevi Türkmenlerin Kürtçe ve-
ya Zazacabümesininkaynagı, Osman-
lı'nın Türkmen politikasında yatmak-
tadır. Osmanlı 'nın sürgünler sonucu
Kürt bölgesine sürdüğü Türkmenler
süreç içinde Kürtçe öğrenmiş ve Kürt-
leşmişlerdir. Bugün Kürtçe bilmesi-
ne ve konuşmasma karşın Alevilerin
ısrarla biz Türk'üz demelerinin sebe-
bi budur. Türkiye 'de yaşayan Alevi-
lerin ezici bir çoğunluğu Türkmen-
dir. Kürtçe veya Zazaca bilenler bu
dili sonradan öğrenmişlerdir. Bunlar
aslen Türkmendir. Ingilizce, Ahnan-
ca, Arapça, Rusça bilen ama anadi-
lini az bilen bir Türk'e; tngiliz, Al-
man vs. diyemeyeceğimiz gibi, Kürt-
çe bilen ama kendi dilini az bilen,
hatta zor konuşan Alevi Türkmene de
Kürt, Zaza vs. diyemeyiz.
BİTTİ
CUMARTESİ
YAZILARI
ATAOL BEHRAMOĞLU
Sarayliç'ten Son
Mektup...
Bu köşede 12 Ağustos 1995 tarihinde yayımla-
nan "Saraybosna'da ölmek" başlıklı biryazımda
Bosnalı şair dostum Izzet (Boşnakça'da lzet) Sa-
rayliç'ın kuşatma sırasında Sarayevo'da bir Sırp
kurşununa hedef olarak öldüğüne ihşkin söylenti-
den söz etmiştim... Bir aydın topluluğuylayine ku-
şatma sırasında Sarayevo'ya girdiğimizde onun-
la karşılaşamamış, fakat yazar arkadaşlarından
hayatta ve lyi olduğunu öğrenmiştim. Izzet Saray-
liç'le daha sonra Türkiye'de iki kez görüştük. llki
1996'da Antalya'da ortak dostumuz Metin Demir-
taş'ın düzenlediği bırtoplantıda, ikincisi bir yıl son-
ra Yazarlar Sendikasf nın Çatalca'da düzenlediği
Balkan Şiir Günleri'nde... Bosna'ya dönüşünden
bir süre sonra ondan eşinı yitirdığini bildiren birkart
aldım. Üzüntü dolu satırlardı. Telefonla başsağlığı
diledim. Sonra yine birkaç satırhk yazışmalarımız
oldu. Bu yaz Yunanistan'ın Kozani kentinde dü-
zenlenen bir yazarlar buluşmasında çok genç iki
Bosnalı yazardan, Izzet Sarayliç'in kısa bir süre ön-
ce bu kez ne yazık kı gerçekten öldüğünü öğren-
dim...
• • •
1930 doğumlu Sarayliç yaşıyor olsa 72 yaşında
olacaktı. Insan altmışlı yaşlarınatırmanmaya baş-
ladı mı yetmişli yaşların da pek uzak biryaşlılık ol-
madığını düşünmeye başlıyor... Zaten Sarayliç, ül-
kesinin ve kendisinin yaşadığı tüm sıkıntılara kar-
şın bir delikanlı gibiydi... Başı, gür ve ak saçlarla
çevrıli, azıcık savruk, duygulu, esrik bir delikanlı...
önümde imzalı üç kitabı duruyor: 1990'da Istan-
bul'da imzaladığı kitabı Varlık Yayınlan'nda çıkan
"IstanbulGünleri"'... Bu kitabın ithafı Boşnakça. Al-
tı yıl sonra Antalya'da imzaladığı kitap, özgün dili
Boşnakçada şiirlerinden geniş bir seçkı... Bu kez,
Rusça ithafında şöyle diyor: "Çok sevdiğim Türk
şairterinden özellikle senin bu kitabı okumanı is-
terdim"... Kitap bilmediğim bir dildeolduğu için Sa-
rayliç'in dileğini ne yazık ki yerine getiremedim...
İthafında iki de dipnot var. Birinde Lermontov'un
ünlü birşiırinin ilk dizesini yineliyor: "Yapayalnızım,
önümde yollar..." Izzet'in cümlesı şöyle: "Evet
dostum, yollann önünde herbirimizyapayalnızız...'
Ikinci dipnotta "kız babasına kız babasından" di-
ye yazmış ve bir çiçek resmi... Sarayliç'in de be-
nim gibi tek "evlat sahibi" ve kız babası olduğu-
nu biliyordum... Biryıl sonra Çatalca'da Koru Res-
toran'da birlikte türkü söylerken, kızım Barış da
bizimleydi... Oradaki buluşmanın, yaşamı acılarla
kınlıp zedelenmiş Bosnalı şair dostumuzun coş-
ku dolu, mutlu anlanndan biri olduğunu, şölene ka-
tılan arkadaşlar anımsayacaktır.
• • •
"Istanbul Gün/er/"ndekı şiirleri dilimize Yüksel
Pazarkaya ve Necati Zekeriya çevirmiş... Şim-
di kitabı bir kez daha kanştınrken çok sevdiğim "Bir
Cuma Paris'te ölmüş Olsaydım" başlıklı şiirin ve
yine hep anımsadığım "Bir Gece Daha" başlıklı
şiirin, Yaşar Nabi çevirısı olduğunu gördüm... "Bir
Gece Daha"y\ birlikte okuyalım: "Seni yitirdiğim
bir gece daha I Rostov, Berlin, Roterdam tabur-
ları gibi. I Çavuşlar gibi, sancakları altında sevgi-
lilerinin, I bırakılmış, uzakta I... I Bir tren gürültü-
sü biryerlerde I dinle, biryerierde bir tren gürül-
tüsü I Bir tren bizi alıp götürebilirdi oysa I Biryer-
lerde tenha bir istasyonda biri iniyor. I... I Seni
yitirdiğim bir gece daha. ! Bir gece daha I Bir I
gece / daha..."
Bir başka şıir, Melih Cevdet'e adanmış dizeler,
Yüksel Pazarkaya çevirisı:
"Ey gelecek mutlu insanlann önderi Melih, I
düşmedı yolun bir daha bizim buralara I Unutur
oldum yüz çizgilerini I.. I Gelmesine geliyor çe-
şit çeşit kişi, I ama yok yüzlerınde gelecek mutlu
I insanlann izi. /../Ne yıldızlara selam çakıyor on-
lar, I ne havaalanında bavul yitıriyorlar I.. I Ken-
dileri gibi şiirleri de, I niçın yazarlar, I anlamak I
mümkün değil."
"Istanbul Günleh"nde kızı Tamara'ya, eşine,
yurduna, insana, şiire, şaire adanmış nice güzel şi-
ir var:
"Henüz şimdi çaktı şimşekler alnımda / meğer
beni korkutmak için gürlemezmiş gökler I keman
sesleri ta ötelerden gelirken I anladım şair kim-
miş I... I Ancak herşeyeyeniden başlayan I şa-
irdir Iişte ben bunu anladım..."
• • •
Eninde sonunda nasıl olsa duyulacağını bildiğim
için, zorunlu değilse eğer, ölüm haberi vermekten
hoşlanmam... izzet Sarayliç'in ölüm haberiyle bu-
radaki ortak dostları da üzmek istemezdim... Ama
ölümü sonrasında elime ulaşan bir "mektup" dü-
şüncemi değiştirdi... "MeWup"dediysem, birya-
zı bu..."Europe" dergisinin benim de bir yazımın
yayımlandığı Haziran- Temmuz 2002 tarihli Nâzım
Hikmet özel sayısını kanştırırken Sarayliç'in adı-
nı görüp sarsıldım... Okuduğumda, Nâzım Hikmet
üstüne duygularından ve ona ithaf edilmış iki şiir-
den oluşan bu birkaç sayfalık yazının aynı zaman-
da sanki bir önseziyle Türkiye'deki dostlarına ya-
zılmış azıcık da sitemli bir son mektup olduğunu
düşünüp karmaşık duygulara kapıldım... Bos-
na'daki savaş oncesinde Türk dostlanndan sık sık
mektup aldığını, savaş sonrasındaki ilk zamanlar-
da da bunun sürdüğünü söyleyen Sarayliç, daha
sonra şöyle yazıyor: "Bir süredir Türkiye 'den mek-
tup almıyorum. Doğru, Fazıl Hüsnü Dağlarca 87
yaşında ve Melih Ceydet Anday ondan biryıl da-
ha azyaşlı. Nevzat Üstün ve Yaşar Nabi öldüler.
Ataol Behramoğlu 'na gelince, o da çok genç
değil artık. Eğitim gördüğü Moskova 'dan getirdi-
ği Rus 'u terketti, bir başka kadına âşık oldu ve Sa-
rayevo'daki kardeşine haberlerini iletmeye vakti
yok..." Sarayliç'in benimle ilgili söyledikleri tam
doğru değil, ama ne zararı var... Şairler biraz da
kendi hayallerinin ürünü değil mi? Bosna'nın bü-
yük, gerçek şairi, sevgili Izzet Sarayliç'i onun bir
şiiriyle daha, Türkçedeki kitabına adını veren "Is-
tanbul Günleri"yle analım: Istanbul günlerim üs-
tüne I söylentiler çeşit çeşit / Biri der orada I po-
litik olaylara karışmışım I Ikincisine göre I bir aşk
serüveni geçmiş başımdan I Üçüncü söylentiyse
söz eder I uyuşturucu işlerinden / Istanbul'a hiç
gitmediğim gerçeği üstünde I tabii kimsecikler dur-
maz..."
ataol b@cumhuriyet.com.tr.
Faks:(0212)513 85 95