19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAYFA CUMHURİYET 20 ARALIK 2002 CUMA DIZI İstanbul'un fethinden sonraki uygulamalar Türkmenleri ezmeye yönelik oldu Osmanlı'nın Türkmen politikasıAlevilerie Alevilerin etnik kimliği... CEMALŞENER - 3 - F avuz Selim ile Şah Ismail arasında 1514'tegeçen Çaldıran Savaşı öncesi ve sonrası Anadolu'da; tarihi kaynaklar 40 ila 100 bin civannda Türkmenin katledildiğini yazmaktadır. Şafi mezhebinden, Nakşibendi tarikatından Kürt mollası Şeyh Idris Bitlisi'nin önerisi ve planlamasıyla Doğu ve Güneydoğu Anadolu'dan Türkmenler sürülerek katledilmişlerdir. rürkmenlerin hâkim olduklan idari beylikler ve topraklan; "yurtluk ve ocaklık" adı altında Yavuz'un imzaladığı boş fermanlan, Idris Bitlisi doldurarak 400 Kürt aşiret reisine, ağasına vermiştir. Yavuz Selim tarafından Erzincan valiliğine atanan (dönme) Bıyıklı Mehmet Paşa ve danışmanı Idris Bitlisi bölgede terör estirirler. Kurban Bayramı'nda Osmanlı muhafızlan Türklere saldırarak, binlercesinin kafasını keserek Erzincan'a getirir.Bıyıklı aşlangıçta Osmanlılar ülkele- rine "Rum" diyorlardı. Ya- vuz'dan sonra "Osmanh" ya da "Deviet-i aM Osman" denilmeye başlandı. Osmanlı devlet yönetimi ile kapıkulu askerleri, dirlik sahiple- ri "Tûrk otanayan" dönmelerden oluşmaktaydı. Bu dönme devşirme- ler; asker ya da yönetici olarak eğiti- lerek ve Türkçe öğretilerek devlette göre\' alınıyorlardı. Osmanlı Hane- danı etrafinda oluşturulan helozonik dönme asker-sivil yönetici sınıfin başında hanedan aileden bir "sıü- tan" olan devlet "despotik" ve üre- tim iüşkileri de feodal yapıda idi. Türklük açısından baktığımızda, Akkoyunlu ve Safevi devletleri Os- manlılar'dan daha çok Türktür. Tüıkler; Osmanlılarda "akılveid- rak yoksunıT ildnci sınıf vatandaş- lar olup, Ermeni, Rum, Yahudi, Kürt, Arap vb. unsurlar daha ön plandaydı. Onlara "kavmi necip" ve "milleti sadıka" vs. deniliyordu. Dönüm nolctası İstanbul'un fethi Tûrkler açısından önemli bir dönüm noktasıdır. 29 Ma- yıs 1453 Salı günü İstanbul'u, Bizans devlet ve Ortodoks kilise yöneticile- ri Osmanlılara teslim eder. Fatih Sul- tan'ın (ü. Mehmet) 2 gün sonra Aya- sofya Kilisesi ile Bizans împaratorluk Sarayı'nagiderektörenle Bizans ve Os- manlı devlet erkânını kabul etmesiy- le de Osmanlı tmparatorluğu ilan edil- miş olur. Bu durum aynı zamanda Bi- zans tahtına Fatih Sultan Mehmet'in getirilmesi de dernektir. îstanbul'un fet- hi Türk tarihçilerının abarttıklan ka- dar önemlı bir askeri kuşatma ve mu- harebe değildir. Osmanlı II. Veziri Rum Zağanos Paşa gibi dönmelerin ve tükenmiş, çürümüş Bizans yönetici- lerinin işbirliğiyle ve de direniş gös- teren gruplann katledilme operasyo- nu ile Istanbul alınmıştır. Rum Zağa- nos Paşa gösterdigi bu maharetten do- layı vezir-i âzamhğa (başbakanhğa) ge- tirilmiştir. istanbul'un alınmasıyla, Osmanlı tmparatortuğu döneminde yaprian basküar Alevilerin hayaüna büyük değişiküklere yol açmışür. Zağanos Paşa ile birlikte dönme dev- şirmelerden (Enderunlu) 34 vezir atan- mıştır. Vezır-ı Âzam Çandarh Halfl Paşa ve Türk vezırler görevlerinden alınmıştır. Fatih Sultan Mehmet. İstanbul'u başkent yapmış. kendisini Edime'de tahttan indiren vezirleri ve Türkmen beylerini görev den alarak sürmüştür. Bizans devlet müesseselerine uygun yeniden devlet yapılmasıru gerçekleş- tirmiştir. Şeyhülislamhk müessesesi- ni ve müfrülüğü de Tener Rum Or- todoks Patrikiiğine'' benzer bir yapıy- la Ortodoks îslam (Sünni) şeriat orga- nizasyonuna dönüştürmüştür. Çan- darh Halil Paşa tutuklanarak Edir- ne"ye gönderilmiş, buradaki hapisha- nede işkence edilerek tüm para ve mallanna el konmuş: Temmuz 1453 başında da katledilmiştir. Türk halkı dışlandı İstanbul'un başkent olması,ve Fatih Sultan Mehmet ile yeni bir döneme gj- rilir: Türk aristokratlan ve Türk hal- kı devlet yönetiminden tamamen dış- lanır. Padişah üzerindeki etkileri so- na erer. Türklerin yerini padişahın oto- riter görüntüsü altında; dönme devşir- me Kapıkulu-Enderun zümreleri dev- let erkine sahip olurlar. II. Bayezit'in yeni fethettiği Mo- don, Koron, Navarino, Mora, Draç gi- bi yörelere, Anadolu'daki Kızılbaş zümreleri çoluk-çocuk. kadın-erkek yüzleri demirle dağlanarak, zorla sü- rülerek iskâna tabi tutulurlar. Aynı tıp uygulamalar Fatih döneminde Kara- man ve Konya'da da olmuştur. Rum MehmeC Paşa bölgede zulüm ve kat- CUDtLt RAKEUİN MASALINDAN YAPILACAK ÇIKARSAMA Toplum 25 yılda değişti B irıncı Dünya Savaşı yıllannda. yani 1915'li yıllarda "tehcir" sırasında bir Ermeni aile kaçrruş, Cudi Dağı'na sığınmış. Bu Ermeni aşiret, Cizre'nin en büyük Ermeni aşireti sayüan Vartolar aşıretidir. 25 yıl hiç kimseye görünmeden Cudı Dağı'nda saklanıyorlar. Tehcır bitiyor. 1. Dünya Savaşı bitiyor. Türkiye Cumhuriyeti kuruluyor. Hatta MustafaKemal de vefat ediyor. İ915'e 25 yıl eklersek 1940 oluyor. 1940Tı yıllarda ovaya, Cizre'ye iniyorlar. Aşiretin topraklanna Kürt aşiretleri el koymuş. "Ermeni aşiretin dili arük Kürtçe. Tek keiime Ermenice dahi bilmiyor, dualannı bile Kürtçe ediyorlardı. Patrikhaneyi hiç duymamışlardi. Hatta Türkiye topraklarmda başka Ermeni var nu, onu da bilmiyorlardV 14 Kürtçe konuşuyorlar, ama kürtierden de farkh olduklannı binyortardı.'' "Bütün çocuklanıun isimlerini kutsal kitardardan ya da Kürt adlanndan seçmişlerdL" İstanbul'a geldiklennde ise "Aşiret çocuklan aralannda Kürtçe konuşuyordu." "Kürtçe konuşan, Ermeni kurüiğini yeni öğrenen" bir topluluk. 'Cudüi Rakel'in Masah'nı Rıdvan Akar 30.12.1999 tarihinde Aktüel dergisinde yayımlamış. Yaklaşık 2 yıldır internette bu yazının ziyaret etmediği Kürt ve Zaza sitesi kalmamıştır. Rakel'in Masalı hüzünlü bir masal, duygulanmamak mümkün değil. Demek bu coğrafyada böyle olaylar oluyor. Hem de 25 yıl gibi bir zaman diliminde bu değişim gerçekleşebiliyor. Peki, Ermeni Rakel veya Ermeni \r artolar aşireti 25 yılda Kürtleşebiliyor ise, üstelik 1520'li yıllarda Osmanlı zuhnünden kaçan Alevi Türkmenler, 1900'lere geldiğimizde. yani 400 yıl sonra, yaklaşık 5-6 nesıl sonra Osmanh'nın zulmü sonucu dağlara sığınmış, Kürtleşmişlerdir dendiğinde, Cudili Rakel'in Masalı'na hüzünlenenler neden hop oturup, hop kalkar. Bunu anlamak olanaksızdır. Türkmen 'Safevi Devleti'ni haritadan silmek için hazırlanan Osmanlı ordusunun 40 bin Alevi Türkmeni çoluk çocuk demeden kınp, geri kalanı da dağ başlanna, kuş uçmaz kervan geçmez derelere, tepelere saklatan güç, "Ermeni tehciri"ni yapanlardan daha tnı hoşgöriilüydü! O zaman 25 yılda Cudi Dağı'na sığınan bir Ermeni aşireti Kürtleşiyor. Ama 400 yıl boyunca bitip tükenmeyen Osmanlı tehciri yaşayan Alevi Türkmenlerin canlannı kurtarmak için sıgındığı Kürt dağlannda Kürtleşmediğini savunmak, kötü niyet değilse miyopluktur. İki olaya farklı bakmak ise çifte standartlıktır. Cudili Rakel'in Masalı'ndan doğru çıkanlması gereken ders budur. 25 yılda, hem de 1915'lerde bir Ermeni aşiret Kürtleşiyorsa, iletişim imkânlannın vs. daha gen olduğu 1520'lerde aynı yöreye canını kurtarmak için sığınan Alevi Türkmen aşiretlerinin 400 yılda Kürtleşmemesi mümkün değildir. liam yapmıştır. Atatürk'ün atalan da bu yöreden alınarak o yıllarda bugün- kü Makedonya'run Jupa bölgesinin Kocacık Köyü'nde iskân edilmiştir. Fatih ve Bayezıt döneminde; Akdeniz, Ege ve Iç Anadolu Türkmenleri, oy- maklarve kafıleler halinde Akkoyun- lu ülkesine ve bugünkü Kuzey ve Gü- ney Azerbaycan'a göç ederler. Şeyh Cüneyd ve Şeyh Haydarbu Türkmen topluluklarmı örgütlerler. Erdebil Tek- kesi'nde Türkmenler yaygınlaşır ve merkezi olarak örgütlenir. Şah Isma- il"m önderliginde 24 Oğuz boyundan olan 72 Türkmen oymak beyi ve 40 seyyid ocağından dedenin kahlımıy- la Erzincan'ın Sankaya yaylağındaİd "Türkmen Kurulta\ı"nda Safevi Dev- leti'nin kuruluşunakararverilir. Dev- let, 9 Eylül 1502 günü Tebriz'de ku- rulur. Sürgün ve katllamlar I. Selım'in (1512-1520) tahtageç- mesiyle Türkmen sürgün ve katliam- lan daha da vahim bir hal alır. 1514'te Şah Ismail ile Yavuz Selim arasında geçen Çaldıran Savaşı öncesi ve son- rası Anadolu'da; tarihi kaynaklar 40 ila 100 bin civannda Türkmenin katledil- diğini yazmaktadır. Şafi mezhebin- den, Nakşibendi tarikatından Kürt mollası Şeyh tdris-i Bitlisi'nin öneri- si ve planlamasıyla Doğu ve Güney- doğu Anadolu'dan Türkmenler sürü- lerek katledilmişlerdir. Türkmenlerin hâkim olduklan idari beylikler ve top- raklan; "yurüukwocaldık''adı altın- da Yavuz'un imzaladığı boş ferman- lan, Idris Bitlisi doldurarak 400 Kürt aşiret reisine, ağasına vermiştir. Yavuz Selim tarafından Erzincan valiliğine atanan (dönme) BıyıkhMeb- met Paşa ve danışmanı Idris Bitlisi bölgede terör estinrler. Kurban Bay- ramı'nda Osmanlı muhafızlan Türk- lere saldırarak, binlercesinin kafasını keserek Erzincan'a getirip şehirde, kafataslanndan minare yaparlar. Bı- yıklı Mehmet Paşa, Osmanlı ordusu ile Idris Bitlisi'nin topladığı 10 bin Kürt gönüllüsüyle; Munzur Dağla- n'na çekilen Şah tsmaıl'in Erzincan Valisi Nur Ali Halife'yi. Haziran 1515 'te Ovacık yöresindeki Tekir Yay- lağı'nda bularak bir bölümünü kıhç- tan geçirirler, diğerleri kaçarlar. Der- sim yöresinde Osmanlı ordusu ile Pa- lu beyi Çemşid ve tdris Bitlisi komu- tasındakj Şafi Kürt gönüllüler; on bin- lerce Türkmenleri katlederler. Arnk Ya- vuz'un adı Aleviler arasında Yezit ile birlikte anılmaya başlanır ve lanet oku- nur. Yavuz Selim' in Mısır'ı alması ve 74. îslam halifesi olması ile Sünnilik resmi ideoloji haline gelir ve Osman- lı îslam devlet kımliğı oluşur. Osman- lı. sınırlannın genişlemesiyle de "Ro- ma lmparatorluğu"nun varisi olur. Kapılar kapandı Kanuni Sultan Süleyman (1520- 1566) döneminde Islami kabuk için- de ama çeşitli uluslardan oluşan Os- manlı Devleti tam bir "Roma tmpa- ratorluğu" halini alır. Bu dönemde yine Türklere zulüm, şiddet ve katli- amlar devam eder. Kürt kökenli Şey- hühslam Ebussu'ııd Efendi'nin (1545- 1574) verdiği fetvalarla Türkmen kat- liamı, "tslam şerian"na göre meşru- luk kazanır. Bugün Sünni ilim adam- lan tarafından "huşu ile anüarak evti- ya mertebesi"ne çıkanlan Ebussu'ud Efendi, Türk katliamcısı, lanet okuna- cakbir zalim, îslamiyeti çıkarlanna gö- re yorumlayan cellat bir din uleması- dır. Hırvat kökenli ve Nakşibendi ta- rikatından Kuyucu Murat Paşa da; 6.12.1606'da sadrazam olduktan he- men sonra Anadolu'da geniş çaph Türkmen katliamı harekâtı başlatır. 70 bin Türkmeni diri diri kazdırdığı kuyulara gömdürür. Türklerin tari- hinde, aynı yörede geçen Malazgirt ve Çaldıran savaşlan iki karşıt döne- meçtir. Selçuklu Sultanı Alparslan Bizans'ın sınırlanm korumak ısteyen împarator Romanus Diogenes'i 26 Ağustos 107 l'de yenerek Anadolu'nun (Rum) kapılannı Türklere açmıştır. Bizans başkenti istanbul'un sahibi Ya- vuz Sultan Selim ise Şah İsmail'i 24 Ağustos 1514'te yenerek, Anadolu'nun kapılannı Türklere kapatarak; Alpars- lan ve Oğuz-Türkmen boylanndan Bi- zans'ın intikamım ahnış ve doğu böl- gesi hudutlannı da Kürtİerin koruma- lığına bırakmıştır. Yann: Kürtler Alevlliğl benimsemedi BIRBAKIMA SERVER TANtLLİ H«Çetenl(80Yaşmla... Halit Çelenk'in 80. yaş günü için, Mülkiyeliler Biriiği, 15 Aralık'ta Ankara'da bir şenlik düzenle- di. Oraya yolladığım mesajı, aşağıda, okurianmın da bılgısine sunuyorum. "Sevgili arkadaşlar, dostlar, bayanlar ve baylar; Halit Çelenk ustamızın seksen yaşına basması nedeniyîe düzenlenmiş olan bu anlamlı şenliğe biz- zatkatılma fırsatını bulamasam da, gönlümleara- nızdayım ve söyleyeceklenm vardır. Halit Çelenk'i, özellikle 60'lı yıllardan başlaya- rak, adım adım izleyen kuşaktanım. Oyıllara dam- gasını vuran, 27Mayıs Devrimi olmuştur. Cılkı çık- mış bir iktadara, Demokrat Parti iktidartna son veren devrim, hayata geçirdiği 1961 Anayasa- sı'yla yeni bir özgürlük çığırı da açıyordu. O çığır, birfikrirönesansı da beraberinde getirmiş, sonuç- ta düşünce ve eylem dünyasını da tek boyutlu ol- maktan kurtarıp çok boyutlu hale dönüştürmüş- tür. llerici ve devrimci fikiriehn, başta da sosya- lizmin ve Marksizmin yeşermesi ve örgütlenişi; bu arada emekçi sendikal hareketin çiçeklenişi ve Türkiye Işçi Partisi'nin kuruluşu bu sayede müm- kün olabilmiştır. O yılları, şimdi özlemle hatırtıyo- rum ve diyeceğim de şudur: O ortam sürdürülse ve doğal gelişmesine bırakılsa idi, Türkiye 'nin son- raki yılları acılar içinde geçmezdi ve bugün gelip durduğumuz noktada olmazdık. Söz konusu ortamın kasıtlı olarak baltalandığı- nı, giderek yok edildiğıni de gözlerimle gördüm: Demokrasiyi, sermayenin istediği gibi atını koş- turduğu "solsuz bir demokrasi" olarak düşünen- ler, sonuçta 1961 Anayasası'nın düşmanı kesilmiş, TİP'İ faşist saldırılann hedefi yapmış; arkadan ge- len 12 Mart rejimi de, anayasanın özgürlükçü yan- larını budarken, TİP'İ de kapatmıştır. Daha ileriye gidilmiştir: 70'liyıllar, sermaye iktidannın görmez- den geldiği, hatta hükümet ortaklıklanna kattığı fa- şist birpartinin kundakladığı terörün ölüm saçtı- ğı yıllardır. Onu izleyen 12 Eylül ise, her şeyi nok- talar: llerici, demokrat ve sol güçlere karşı, terö- rü bir iktidarpolitikası haline getırir ve yaptığı söz- de anayasa ile de, özgürlükleri yok ederek, ikti- dan sol'a kapar, sağ'a, hatta dincisağ'a ardına ka- daraçar; bir aydınlanmacı gelişmeye ket vurarak, topluma bir deli gömleği giydirir. Türkiye'yi bugün bulunduğu noktaya getiren yolun taşlan işte böyle döşenmiştir. Halit Çelenk'in düşüncesini ve eylemini de bu bağlamda değertendirmeli: O, seçimini demok- rasiden, akıldan ve emekten yana yapmış olan bir hukukçu olarak, önce, 1961 Anayasası'nın öz- gürlüklerini daha da genişletmek için mücadele etti; vaktiyle TürkCeza Yasası'nın 141-142. mad- deleri üstüne yoğunlaştırdığı çaba bu doğrultu- dadır. 1961 Anayasası'nın bizzat özgürlükleri saldın- ya uğradığında da, onları savunur: DGM'lere kar- şı çıkar; bütün yasadışı uygulamalann önüne di- kilir; 12 Mart infazlannda, "Uç Dal çiçege durdu- ğunda" onlaria asılır. 12 Eylül'ün saldırısı başladığında, "çağdaş ve insancıl hukuk adına", olan biteni eleştirir; de- mokratikleşme adına sorgulamanın güvenceleri- ni savunur; Terörle Mücadele Yasası çıkanldığın- da, "Terörü önleme mı, polis devleti mi?" diye so- rar, sorgulama tekniğinin çağdışılığını, işkencele- ri ve yargısız infazları sergiler. Hukuk devletinden yanadır. "Hukuksuz demokrasi olmaz; demokrasisiz de hukuk": Bu gerçeğin bilıncındedir. 12 Eylül'den önce ve sonra, hakları çiğnenen, örgütleri darma-duman edilen, dahası canlanna kastedilen öğrenci, öğretmen, memur, işçi, sen- dikacı.. aydınlığın çeşitli kesimlerinden insanlan- mızın savunulmasında önde koşanlann arasında onu gördük. "Dar günlerin dostu" oldu Halit Çelenk. Düşündüklerini gazetelere, dergilere, kitaplara da yansıtmış; kürsüsü olmayan bir üniversite ho- cası olmuştur. Peki nereden alıyordu Halit Çelenk gücünü? Tarihin büyük yürüyüşünden! Oyürüyüşte, "da- ha insanca bir dünya" adına bir mücadeleyi ver- miş olanlar, önünde sonunda zafer kazanmışlar- dır. Halit Çelenk, rahmetli Bahri Savcı Hoca'nın vaktiyle söylediği gibi, işte o "yenilmeyenlerin bir tanığrd/r çağımızda. Bugün, çok daha nankör koşullar altında süren bu kavgada, "umut hangi dağın ardında"d;r diye sorulursa, diyeceğimız şudur: Umut, karanlığa ve sömürüye karşı aklın, bilımin, emeğin, banşın ve demokrasinin mücadelesini inatla ve ısrarta sür- dürecek olanlardadır, yani sızlerdedir. Sizleh sevgilerle selamlarken, Halit Çelenk'i de hasretle kucaklıyor; sağlık ve afiyet içinde niceyıl- lar diliyorum." VEFAT Merhum Pirayende Artunoğlu'nun oğlu, merhum izgen Bengü'nün eşi, Suzan Yasavul'un kardeşi, Kenan Bengü'nün babası, Arda Bengü'nün dedesi, Mehmet Ali Yasavul ve Nurhayat Yasavul'un dayıları MEMET FUAT BENGÜ Hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 20.12.2002 Cuma günü Altunizade Camii'nde kılınacak öğlen namazından sonra toprağa verilecektir. Not Çelenk yollanmaması, yenne Altınyurt Spor Kulübu'nun Yapı Kredı Bankası Bağlarbaşı Şubesi 1003438-9 No'lu hesabına bağış yapılması rica olunur. ŞİŞLİ1. ASLİYE HUKUK HÂKİMLİĞİ Sayı: 2002'709 Şişli 1. Aslıye Hukuk Hâkimlığfnin 23.10.2002 tanh, 2002/709 Esas, 2002/1269 Karar sayılı dosya- mızda, MUSTAFA ile HATlCE'den olma 24.08.1954 doğumlu ABDULLAH SÜBERKın M.K.nun 588. (eski 530) maddesı gereğınce GAİPLIĞİNE karar venldığı ilan olunur. 16 12 2002. Basın 84393
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle